Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1-"BOZKURT"

@alywqq

Destek olursanız sevinirim,

İyi okumalar!

Sleep Token- Higher

 

 

Ben Aleda Işık. Kimine göre normal bir insanım, fakat günümüzün en büyük örgütlerinden biri olan Bozkurt'un ajanı aynı zamanda Keskin nişancısıyım.

Yıllar öncesine göre işler oldukça değişmiş, karışmıştı. Çocuklar sokaklarda gülüp eğlenemiyor, insanlar evinden dışarıya çıkmıyordu. Tehlike hepimize bir nefes ötede olacak kadar yakındı. İki sene önce başlayan savaşla, şehirlerdeki herkes tarafını belli etmiş aynı zamanda dağılmıştı. Ülkede kural denilen bir şey yoktu, herkes kendi istediğini yapıyordu. İnsan hakları günümüzde bir hiçti.

Bozkurt örgütüyle bir ay önce iletişime geçmiştim fakat örgüt kurucusu, lideri esir tutuluyordu. Asker olan bu adam, ülkenin belli dosyaları için başka örgütler tarafından tehdit altındaydı. Ben örgüte katılmadan önce esir alınan örgüt kurucusunun yerini bir hafta önce bulmuştuk. Erken hareket etmek hepimiz için bir hataydı, bunu bilerek görevi başarısız olma gibi bir seçenek olmayacak şekilde planlamıştık.

Saatler gece yarısını gösterirken, belimde olan kemere bir kaç bıçak daha gizledim. Son kez kendime baktım. Saçlarımı sıkıca at kuyruğu yapmıştım. Üstümde uzun kollu siyah bir bluz, altımda yeşil kargo pantolonum vardı. Ayağımda olan botların içinde bir çok bıçakta vardı. Tedbirli olmaya çalışan bir insandım. Odadan çıkmamla salona ilerledim. Örgütteki bir kaç kişiyle karşı karşıya geldim. Örgütte olan iki ismi tanıyordum. Yavuz Işık ve Açelya Bozkurt. Abim ve çocukluk arkadaşım, benimle aynı örgütteydi.

Abim eski asker olduğu için oldukça bilgiliydi, istenilen bir adamdı. Açelya bilgisayar konusunda oldukça üstündü. Bir nevi, günümüzün en iyi hackerlarındandı. Silah ve bıçak kullanmayı ben öğretmiştim kendisine, kendini savunmayı biliyordu. Karan Bozkurt'tan ise yıllardır haber alınmıyordu. Onu en son gördüğüm gün, bir akşam birlikte yemek yediğimiz bayram zamanlarıydı. Fakat kendisi ülkenin karışmasıyla, vatanım için gidiyorum diyerek yıllardır ortada yoktu. Öldü mü, yaşıyor mu diye düşünmekten aileside, bizde harap olmuştuk. Diğer üyelerde gezindi gözüm.

Aram Kor. Kendisi oldukça iyi bir boksördü. Ciddiyet yüzünde bir maske gibiydi ve bu maskesini çıkarmayı sevmezdi. Fakat emindim, Aram'ın gerçekten bu hayatı dışında kahkahalar attığı bir hayatı var yada.. vardı. Geniş omuzları, siyah saçları, keskin ve insanı öldürecek gibi bakan gözleri. Gerçekten bakanın ürpereceği türdendi.

Liyan İz, örgütteki üçüncü kadındı. Kendiside benim gibi oldukça iyi bir nişancıydı. Analizde oldukça iyiydi. Kızıl saçları, kara gözleri vardı. Yanıma bir gülümsemeyle geldi. "Ee, hadi gençler! Lider bizi beklemekten öbür tarafa gidecek. Hem yeni üyelerimizi görmüş olacak." Diye şakıdı.

Yavaşça boğazımı temizledim. "Plandan dışarıya çıkmak yok, bu görev başarısız sonuçlanmayacak." Diye uyarıda bulundum. Herkes binadan çıkarken, yanımızda aynı zamanda tim vardı. Bozkurt Timi. "Bozkurt" ismi hayatımın her yerinde karşıma çıkıyordu. Fakat Liderle hâlâ tanışmamıştım. Kimdi bu lider, nasıl ismini bu kadar duyurmuştu? Örgütü, timi.. oldukça güçlü biri olmalıydı.

Onunla tanışma isteğim, planlar için bir haftadır uyku girmeyen kızarmış gözlerimden belli oluyordu. Arabaya binmeden önce derin bir nefes aldım. Ardından yola koyulduk.

Şehirden biraz uzak bir yere gitmiştik. Ev ormanda, beyaz bir villaydı. Ekipler hızla etrafı temizlerken, keskin nişancı çoğu kişinin olayları anlamadan ölmesine neden oluyordu. Etraf temizlenirken, evin bir metre ötesinde olan ağaçlık alandan sığınağa girdik. Burası evin deposuna çıkıyordu. Sadece ben kaldığımda içeriye girmeden önce fısıldadım.

 

"Bekle Lider, bekle bizi. Çünkü ben seninle tanışmak için çok bekledim."

Karan Bozkur​​​​​​​t​​

Bir buçuk aydır esir tutuluyordum.

Benliğim, yok olmuştu. Ailem, sevdiğim, bir ismim.. yoktu. Çünkü ben beş yıl önce vatanım için her şeyi bırakıp buralara kadar gelmiştim. Şimdi, otuz iki yaşında bir askerdim. Önce soyadıma bir Tim, sonra örgüt vardı.

Bulunduğum yer depo tarzı bir odaydı. Demir duvarlardan oluşan, soğukla savaş vermenizi gerektirecek bir odaydı. Aynı zamanda aylarca bilgiler için işkence görüyor, direncimin düşmesiyle burada bekliyordum. Ne kadar güçlü durmaya çalışsam da, yemekten kesildiğim için ve aynı zamanda aldığım hasarlar, ilaçlar yüzünden bedenim kontrolden çıkıyordu. Kapının hızla açılmasıyla başımı yüzümde bir sırıtışla kaldırdım.

Gelen kişi, Diablo'ydu. Kendisi Diablo olarak biliniyordu, ismini kullanmıyordu. Ülkenin başında ki insanlara çalışıyordu.

Diablo, şeytan.

Kendisine bu kod adını layık görmüş olmalıydı. Karşısındaki kişinin daha şeytanice planlarının olduğundan habersizdi.

"Her girdiğimde böyle sırıtarak nereye gideceğini düşünüyorsun Bozkurt?" Diye sordu ciddiyetle. Yüzümde olan sırıtış yavaşça söndü. Dişlerimi sıkmaya başlamıştım. Burnumdan soluyarak gözlerimi gözlerine diktim.

"Gel kuçu kuçu, gel. Ah, pardon ellerinde kelepçe vardı değil mi?" Diye sorduğunda hafifçe sırıtarak konuşmaya başlayacaktım ki bir ses yankılandı.

"Senden başka it göremiyorum, gelde sevelim biraz." Kadın sesiydi. Gelen sesle bakışlarım başka tarafa döndü, fakat direk karşımda olan Diablo, dizlerinin üstüne çömelecek şekilde sert bir darbe aldı. Elleri ise arkasındaki kadın tarafından kelepcelenmişti.

Kaşlarımı çatarak yavaşça yutkundum. Gözlerim onu buldu, gördüğüm yüz ise Aleda Işık'tan başkası değildi. Yüzünde bir sırıtış varken, ensesine dizini kaldırarak geçirdiği tekmeyle yere düşen Diablo'ya baktı.

Beni görmemişti.

"Kahretsin!" Diye fısıldayarak başımı öne eğdim. Ellerim başımın üstünden tavana bağlıydı, havadaydım. Üst bedenim çıplaktı, bu yüzden bir çok iz vardı. Daha kötüsü, bakılmayacak durumdaydım. Senelerdir aldığım yara izleri fazlaydı. Beni tanımasın istiyordum, yüzleşmek istemiyordum. Fakat duyduğum diğer kadın sesi yıkılmama neden oldu.

"Bu kadar kolay paket olacak mıydı bu it?"

Boğazım düğümlendi. Yıllardır hasret kaldığım başka bir ses. Açelya Bozkurt'un sesi. Kız kardeşim, Açelya'nın sesi. Fazla mı ilaç içirilmiştim, yine kabus muydu? Gerçeklik ve hayal kavramlarını aynı anda yaşıyordum ve çok yoruluyordum. Aylarca bazen Açelya yanıma gelmişti. Bazen annemlerle sohbet etmiştik. Hayır, etmemiştik. Sadece hepsi hayaldi. Çünkü amaçları aklımı karıştırmaktı.

"Lider.." diye fısıldadı bir ses. Örgütün en başından beri benimle olan Aram Kor. Aram benim bu yol boyunca yanımda olan ilk insandı. Beş yılımı ona borçluydum. Bana "Lider" lakabını o takmıştı. Suskundu, fakat gençlik yıllarında benim gibi vatanı için yollara atılmıştı. Beni gözünde Lider gibi gördüren neydi bilmiyorum fakat, Aram benim en yakın yol arkadaşımdı.

"Kor.." diye fısıldadım. Başımı yavaşça kaldırdım, göz göze gelmemizle yutkundum. "Aleda!" Diye bağırdı, o sırada göz ucuyla baktığımda Aleda, Açelya'yla birlikte bilgisayarda olan bir çok bilgiyi aktarıyorlardı. Aleda'nın attığı bıçağı havada tutan Aram, yavaşça elimin bağlı olduğu zincirlere baktı. Zincirlere bir kelepçeyle bağlıydım. Kollarımı ve bileklerimi hissedemiyordum. Kolay bir şekilde elinde olan bıçakla kelepçenin vidalarını söken Aram, tek kolumun boşta kalmasına neden oldu. Kolum yavaşça bir yanıma düştüğünde, bileklerim morarmış ve kan çökmüştü. Acıyla sessiz bir şekilde inledim.

Ellerim kurtulduğunda direk ayaklarım yere değdi. Boyum uzundu, bu yüzden kolay bir şekilde ayaklarım yere basabilmişti. Başımı önüme eğerken, Aram yavaşça kollarını bana sardı. Sırtını sıvazlarken bende ona sarıldım. "Geçti, Lider." Diye fısıldadı. "Hepsinin belasını sikeceğim." Dedi bu sefer hırsla dişlerini sıkarak. Kollarından ayrıldığımda Liyan saçlarımı karıştırdı. "Naber Lider?" Gülerek yanağından bir makas aldım. Fakat hızla diğerlerine bakmadan odadan çıktım.

Yüzleşmeye hazır değildim. Hiç değildim. Evden çıktığımda etrafa bakındım. Gözlerim kapalı bir şekilde gelmiştim buraya. Karamsar bir havası olan, terk edilmiş bir evdi. "Karan?" Duyduğum sesle başım o tarafa döndü. Yavuz, Yavuz Işık'ta buradaydı ve beni görmüştü.

Derin bir nefes vererek ona baktım. "Yavuz.." yanına büyük adımlarla ilerledim. Yavuz beni kollarının arasına aldığında direk ona sarıldım. Sırtını sıvazlarken fısıldadı, "Neredeydin?" Yavaşça yutkundum. "Bak, anlatacağım ama lütfen diğerlerinin yanında Karan deme bana. Yüzleşmek istemiyorum Yavuz. Kız kardeşim ne yapar?"

Bir anda telaşlanmıştım. Yüzleşmek, anlatmak istemiyordum. Eminim ki, Açelya uzun zaman boyunca bana kinle bakacaktı. Böylesi daha çok can yakardı.

Yavuz'un bir eli ensemi kavradı. "Karan yapma! O kız senin için kaç kere hastanelik oldu biliyor musun? Açelya günlerce ilaçlarla ayakta kaldı! Yapamazsın.." "Yapmak zorundayım!" Diye bağırdım bu sefer. Yavuz derin bir nefes verdi.

İstemesede bana yardım edecekti, biliyordum. "Maskeni ver." Dedim. Yavuz kaşlarını çatarak derin bir nefes verdi. "Yapma.." aynı ifadeyle baktığımda küfür ederek sinirle maskesini çıkartıp bana uzattı. Kafama geçirdiğim maske, gözlerim hariç tüm yüzümü, boynumu kapatıyordu. "Hanginizin götü yiyor lan Türk askerine dokunmaya?" Duyduğum sesle arkama döndüm. Gerçekten, gördüğüm yüz Aleda Işık'ın ta kendisiydi. Çok özlediğimi fark ettim.

Bir adım yakınımdayken nasıl sanki kavuşamayacak kadar uzaktaymış gibi hissediyordum?

Bize yaklaştılar, yanımızda durdular. Liyan beni göstererek, "Bu Ka-" diyecekken yarıda kestim. "Lider."

 

Aleda'nın bakışları bende gezindi. "Lider deseniz yeter." Diye mırıldandım. Diablo, bizimleydi. Yakın korumasınıda yanımıza almıştık. Diğer adamları ise ölüydü. Hepimiz arabaya geçtik. Kor sinirle bana baktı. "Her ne yaptılarsa, daha beterlerini yapacağım onlara." Arabanın başına ben geçmiştim. İletişim kurmaktan kaçınıyordum. Gece yarısı olduğu için sokaklar boştu.

 

Gerçi, eski yuvamda gün bu saatlerde başlardı. Çocuklar koşuşturur, oynardı.

Ama şimdi evsiz gibi hissediyordum.

 

Binaya geldiğimizde çoğu kişi odasına çekilmişti. Liyan ve Aram yanımdaydı. Rahatsızca yerimde kıpırdandım. "Bundan sonra ismimi unutun." Dedim bir anda. Aram başını kaldırarak, ölüm gibi karanlık gözlerini üstüme dikti. Liyan anlam veremez bir şekilde kaşlarını çatmıştı. "Açelya ve Aleda'nın olduğu her ortamda ismimi unutuyorsunuz! Duydunuz mu?!" Diye bağırdım. "Anlayamıyorum.." diyen Liyan'a, "Anlama Liyan! İsmimi kullanmıyorsunuz, bitti." Dedim. Sesim yüksek çıkmıştı. Derin bir nefes vererek arkama yaslandım.

"İyi geceler." Liyan aramızdan ayrıldı ve odasına gitti. Bende çok geçmeden kalktım ve kendimi soğuk suyun altına attım. Bir yandan dinlenmem gerekiyordu, fakat bir yandan da hiç uyuyamayacakmışım gibi geliyordu.

 

Aleda Işık

Bir kaç saattir odada belli araştırmalar yapıyordum. Diablo ve yakın koruması binanın sorgu odasındaydı. Bina, Bozkurt örgütü ve Timine aitti. Belli, kalmak için olan katlar haricinde, sağlık katı, eğitim katı gibi ayrılıyordu.

Odadan yavaşça çıktım. Üstümde aynı kıyafetlerim vardı, saçlarımı açmıştım. Elimde kahve kupasıyla mutfağa girdim. Fakat duyduğum sesle yan tarafıma döndüm, hemen karşı odadan çalışan Lidere. Boks torbasına sinirle vuruyordu.

İşini yaparken o kadar çekici duruyordu ki, etkilenmemek elde değildi.

Vurmaya devam etti. Duş aldığı ıslak saçlarından belli oluyordu. Üst bedeni çıplaktı, altında kargo pantolon vardı. Sinirle çalışmaya devam ederken, onu çok incelediğimi fark ettim. Bizimle konuşmaktan geri çekiliyordu.

Sinirle bir kaç kere daha boks torbasına yumruklarını geçirdi. Sinirli olduğunu anlıyordum, çünkü içinde dinmeyen bir yangın tutuşuyor, o ise dahada hiddetleniyordu. İçinde olan öfke öyle belliydi ki, öyle derindi ki neredeyse ona bakarken öleceğimi hissediyordum.

"Lider.." diye fısıldadım fakat durmadı. "Lider!" Devam etti. Gözü hiç bir şey görmüyor gibiydi. Elimde olan bardağı bırakarak ona doğru ilerledim. "Kendine zarar vereceksin!" Beni duymuyor gibiydi. Engellemeye çalışsamda, ne yapmalıyım bilmiyordum. Tek kolunu yakalamamla yüzünü tutup kendime çevirdim. Yüzünde yine maskesi vardı. "Kendine gel!" Dedim nefes nefese. Oda aynı şekilde nefeslerini düzene sokmaya çalışıyordu. Kendini yere bıraktı ve yavaşça oturdu. Bende hemen yanına eğildim ve çenesini kavradım.

"İyi misin?" Diye sorduğumda gözlerini kapattı. Yerimden hızla kalktım. Bir bardak su getirdim. Maskesini kaldırmalı mıydım?

Yavaşça boğazını temizledi. "Çalışıyordum." Diye fısıldadı. "Kendine zarar veriyordun." Gözleri gözlerindeydi. Sert bakışları yavaşça yutkunmama neden oldu.

Neden bana bu kadar tanıdık geliyordu gözleri? Bakarken içim eriyordu.

"Su içmek ister misin?" Diye sordum. Başını hayır anlamında salladı ve arkasındaki duvara başını dayayarak gözlerini kapattı. Biraz bekledim, yavaşça fısıldadım.

"Sizinle önceden tanışıyor muyuz?" Gözlerini açtı ve başını duvardan kaldırarak bana doğru çevirdi. Yüzündeki ciddi ifade değişmezken "Hayır." Dedi düz bir ses tonuyla."Ben seni görseydim bir daha unutmazdım." sessizce başımla onayladım.

Biraz bekledikten sonra ayağa kalktım, mutfağa geri girdim. Kendime kahve yaparken bulduğum bilgileri not aldığım defteri inceliyordum.

Bir odanın kapısının kapandığını duydum. Lider, odasına çekilmişti. Kahvemi aldım ve balkona çıktım. Gün doğmaya başlamıştı, çalışmaya devam ettim.

Balkon kapısının açılmasıyla yanıma gelen Lideri gördüm. Oturdu ve bir sigara yaktı. Ben ise önümde olan defterde göz gezdirmeye devam ettim, fakat ona bakmaktan çekilemiyordum. Kısık ve çekik koyu kahverengi gözleri, uzun omuzları, yapılı vücudu..

Sigara tutan ellerinde gezindi bakışlarım. Ellerinde olan damarlar belli oluyordu.

Peki ben Lider? Ben görsem unutabilir miydim seni? Hiç sanmam, ben seni şimdiden bu kadar iyi tanıyor gibi hissederken unutamazdım.

"Gözlerini üzerimden çekecek misin?" Aldığım soruyla gözlerimi kısarak gözlerine odaklandım. "Sadece bizimle iletişime girmekten kaçınan bir lideri tanımaya çalışıyorum."

Dilini damağına vurdu ve omuz silkti. Maskenin altında olan yüzünü gerçekten merak ediyordum. "Beni zaten tanıyor olman can yakıcı." Kaşlarımı çattım. Ne demek tanıyordum?

"Benimle oyun mu oynuyorsun? Yüzünü gizlediğin bir maske, konuşmaktan kaçtığın insanlar. Ne sanıyorsun kendini?"

Atarlanmadan edememiştim. Benimle dalga geçer gibi konuşuyordu. Ne ismini, ne görünüşünü biliyordum. Bu adama neden Lider diyecektim? Gözleri dışardayken cevap vermedi. Yerimden sinirle kalktım ve balkondan çıktım. "Gerizekalı." Diye fısıldadım ve salona geçtim. Sinirle koltuğa oturduğumda elimdeki notları sehpaya fırlattım. Elimi saçlarıma geçirirken sinirle burnumdan soluyordum.

Tanımıyordu seni hani? Yalan mı söylüyor, yoksa doğruyu mu? Yada sadece aklımı mı karıştırmak için yapıyor?

 

Karan Bozkurt

Gözlerim sokakta gezinirken sigaramdan bir nefes çektim. Küçükken olduğu gibi atarlıydı hâlâ.

Ben nasıl bir daha seninle eskisi gibi olacaktım Aleda?

Ben bir daha nasıl saçlarını okşayarak seni uyutacaktım Açelya?

İki kadınında, zamanını yalanlarla geçiriyordum ben. Belkide bir görevde, normal otururken "Karan ne yapıyor?" Diye düşüneceklerdi. Karan yanlarındaydı ama onlar bunu bilmeyecekti.

 

Ne kadar oturdum orada bilmiyorum. Ama daldığım noktadan gözlerimi çektiğimde saat 05:08'di. Ayağa kalktım ve salona girdim. Koltuğun üzerinde, elinde olan defteri yere düşmüş bir şekilde uyuya kalan Aleda'yı gördüm.

 

Yerde olan defteri elime aldım ve sehpaya bıraktım. Aleda'yı tek hamlede kucakladım ve odasına doğru ilerledim. Odaya girdiğimde yavaşça Aleda'yı yatağına bıraktım. Önüne gelmiş olan saçlarını elimle geriye attım. "Kuş gibisin yine, yemek ye biraz Aleda." Diye fısıldadım. Maskenin altında olan dudaklarım, hafifçe kıvrılmış bir şekilde sırıtırken buldum kendimi.

 

Üstünü örttüm. Başına bir öpücük kondurdum, son kez kulağına eğildim. "Ben seni yıllarca görmesem, yine unutmam. Öyle bir meselesin bende Aleda."

 

 

-

 

Selaaam

Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.

Destek olursanız, düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim.

Şimdiden teşekkür ederim!

İyi kalın!

 

Loading...
0%