@amatoriceyazar
|
054...: Deniz, numaranı Kadir'den aldım. Alp, ben. Maça forvet gerek. Fahri sakatlandı geçen maç. Forvet yok elimizde. Bir saate bizim mahallenin sahasında olacağız. Sana zahmet kardeşim. Deniz: Orada olacağım. *** "Lan Taner, yeter ısındın oğlum. Görende süper ligde maç yapıyorsun sanacak." Alp, alaycı bir gülüşle süzdü arkadaşını. "Hadi lan, göt. Isınmayayım da senin gibi kırk dakika sonra -yoruldum- diye ağlayayım mı?" Kısa adımlarla koşa koşa Taner'in başına dikildi. Ciddi bir ifade takınıp ensesine şaplağı yapıştırdı. "Puşt seni!" Ortam küfür kaynatmak için hayli müsaitti. "Dalaşmayın lan. Alp, gelecek mi senin eleman? Bak, geçen hafta da yenildik Kılıç mahallesine, bu hafta da yenilirsek arıza çıkar kardeşim." Fikret, bu işi bir hayli ciddiye alıyordu. Taner olmasa da o, süper ligde yarışıyormuş gibi heyecanlıydı. Alp, bu kez de Fikret'e doğru koştu. "Gelecek abi. Orada olacağım dedi." Fikret, öyle olsun bakalım der gibi başını sallayıp topu ayağında çevirmeye devam etti. Hakem, hakem olamayacak kadar bir göbeğe sahip olsa da, figüran olarak iş görüyordu. "Yılmaz abi, bak geçen hafta gibi olmasın. Bir baktık kenarda uyuyorsun. Senin yüzünden fazladan bir gol yedik." Yılmaz, elini sallayıp Giray'ı çok da bir taraflarına takmadı. "Doğru oynayın o zaman dal kavuk ibneler!" "İlkay nerede kaldı ya? Söz de ev sahibiyiz bu hafta. Rakip takım gelecek bizim elemanlar hala ortalıkta sürtüyorlar." Uzay'da bu gecenin gerginleri arasında sayılabilirdi. Fikret, topu Uzay'a atıp aynı zamanda da cevap verdi. "Alacağım ben onun hesabını." Abi olmak bunu gerektirirdi. "Bir mevkilenin bakayım." Fikret, kaptanlığın hakkını verip iyi yönetim sağlıyordu. On bir adamın onu toplanmış, sokaklarda sürten İlkay bile gelmişti. Aranan kan forvet Deniz ise hala piyasa da yoktu. "Enes, aslanım kale de çok fake yemeye başladın. Biraz dikkat et şu adamların ayaklarına." "İlkay, hesabın kesilmedi ama bu hafta da sağ bek niyetine orta saha da oynarsan ağzına uygun küfürler eşliğinde necasetimi yaparım." "Alp, sol beksin, iyisin, hoşsun ama bir daha maç esnasında elini saçlarında görürsem Allah şahidim maç sonrası seni kel yaparım." "Taner, sen iyisin, devam et." "Giray, çok top kaptırıyorsun. Babanemi getirsem senden daha iyi çalım atar. Biraz hareket." "Caner, şov yapacağım diye topu ayağında çok tutuyorsun. Sen topu ayağından çıkarana kadar adamlar gelip ağzımıza giriyorlar. TV programı değil burası. Maça odaklan." "Furkan, o göt Orhan'ı bu maç sakatlamazsan ben seni çıkışta iyi bir sakatlayacağım. Lan adam kıçını ağzına sokuyor bir yerine bir şey olur diye itekleyemiyorsun bile. Tak ayağına çelmeyi." "Yunus, sızma yapıyorsun kardeşim. Henüz sana uğrayıp da geçemeyen tek oyuncu olmadı. Lan Yılmaz abi uykulu haliyle orada dursa senden daha çok adam tutar." "Samet, Allah'ıma kitabıma bir daha o telefonu elinden görürsem uygun yerlerine monte ederim. Maç oynuyoruz, maç. Ergenler gibi mesaj çekeceksen bir daha gelme maça falan." "Lan kıçına element soktuğum, Alp. Nerede lan bu forvet! On kişi mi gireceğiz lan maça?" Alp, olduğu yerde ısınma hareketleri yaparken her maç öncesi Deccal'den bir dakika erken doğmuş gibi hareketler sergileyen Fikret abisinden korkmuyor değildi. Deniz, onu yarı yolda bırakırsa o da Kadir'in kıçına muhteşem elementler sokacaktı. Forvet istemişti, nazlı çiçek değil. Rakip takım geldi neredeyse adam hala yok piyasa da. "Gelir abi. Daha var zaten." "Bok var. Geldiler bile," diye sessizce tısladı. "Ooo, Arslanlar Mahallesi'nin güzide yakışıklıları da buradaymış." Konuşunca ağzına ağzına vurma isteği uyandıran o kişi, Mesut. "Ee kızlar, on kişi görüyorum sizi. Müthiş forvetiniz Fahri nerede?" Alçılı ayağıyla izleyici banklarının oradan bağırdı, Fahri. "Buradayım," bıkkın bir nefes aldı. "Mesut." Mesut, Fahri'nin ayağına acılı bir gözle baktı. "Kıyamam, ne oldu sana?" Yeni hatırlamış gibi bir ifade takınıp tekrar konuştu. "Ben vurmuştum değil mi? Hiç de ayarım yokmuş. Kırıldı mı?" Fahri, kaşları çatık bir şekilde cevap verdi. "İncik!" "Neyse yavru Arslanlar. Sizi kılıcımıza dizmek için biraz ısınmamız gerek," deyip ısınmayla pek ilgisi olmayan hareketler yapmaya başladı. *** "Götünde dinamit patlatacağım, Alp," diye tısladı, Fikret. Kulağının oldukça dibinde sinirden fokur fokur kaynıyordu. "Nerede lan bu Deniz midir, göl müdür, ne halttır?" Alp, gelir diye düşünmüştü ama maçın başlamasına da beş dakika kadar kalmıştı. "Ben bir arayayım abi," deyip kenarda duran sırt çantasına koştu. Telefonunu çıkarıp yeni kaydettiği numarayı hemencecik aradı. Çalıyor, çalıyor, çalıyor... Siktir artık, açmıyor. Tekrar arıyor. Tekrar çalıyor. Açmıyor. Mesaj atıyor. 054...: Seni bekliyoruz! Cevap gelmiyor. Sıkıntıyla telefonunu geri koyup yerine geçti. Fikret, kaş göz işaretleriyle ne olduğunu soruyordu. Ürkekçe başını olumsuz anlamda salladı. Fikret'in öfke kazanı daha fena kaynamaya başladı. "Kızlar, sizin bu forvet yenileceğinizi anladı gelmekten vazgeçti sanırım. Baş-" "Eehh, başlarım sana da kızına da. Göt herif. Çal düdüğü, başlıyoruz Yılmaz abi," deyip topu da başlama noktasına getirdi Fikret. Forvetsiz maç olur mu? Bilmem, belki olur. Herkes mevkisini almışken, Yılmaz göbeğini kaşıya kaşıya düdüğünü ağzına götürdü. Fikret, topun başında topa değil Mesut'a gelişine çakmamak için zor duruyordu. Alp, maçtan sonra Fikret'ten nasıl kaçacağını düşünürken aynı zamanda da Deniz'i çok iyi bir şekilde anıyordu. Küfür potpori porsiyon olanından tabi. Kanlı bıçaklı Mahalleler kanlı bıçaklı bir maçın düdüğünü beklerken tel örgülü kapı şıngır mıngır açıldı. "Forvet ihtiyacı varmış?" Var canım, var da? "Evet, Deniz mi geldi?" diye bağırdı, Alp. "Geldi." "Nerede?" "Karşınızda." What, fuck? "Af buyur bacım?" Patavatsız, Mesut. "Forvet benim." Koro halinde, hep beraber söylüyoruz şimdi. "AMA SEN KIZSIN!" |
0% |