@amatoriceyazar
|
"KÖFTE AYRAN BEN SANA HAYRAN" Sayısını bilmediğim ama az çok tahmin ettiğim kadar çok adamın karşısında tek tabanca durmuyor olmamak, içime su serpen tek taraftı. Keza arkamda abim olmasaydı buraya girmeyi belki de aklımın ucundan bile geçirmezdim. Tamam, belki kıyısından geçirirdim. Neyse, sadede gelelim. Ben, sadece uslu bir seyirciyim, onlar da mahallenin milli takımı. Ellerimi kaldırıp bu şakaya son verecektim ki benden önce davranan abim karanlığın içinden çıkıp, geldi. Omzumdan tutup istenmeyen sümük gibi kenara itekledi. Ağzım açık, ellerim hava da kalırken alık suratlı erkekler hala ne olduğunu pek anlamış değillerdi. Biri de demiyor ki madem bu kadar iyi forvetsin daha önce neden haberimiz olmadı, değil mi? Ama yok. Konu futbol olunca zeka seviyeleri eksileri görüyor. "Geç kaldığım için kusura bakmayın. Forvet, Deniz benim. Bu, kardeşim." Bu... Zorba, diye bir kelime bulunmasaydı eğer abim kesinlikle bu buluşun mucidi olurdu. Bu, nedir? Vazo muyum ben? Telgrafın tellerine kuşlar mı konar, bilmem. Fakat ben bir güzel kondum. Malum şahıs götünden bok atar gibi itekleyince yapışıverdim. Olduğum yer de dikelip kalkmaya pek meraklı olan ellerimden sağ elimi kaldırdım. "İnci ben!" Bir abime bir bana bakan erkekler, aptala dönmüş gibi bana sadece başlarını salladılar. Daha sıcak bir karşılama beklerdim. Ne bileyim, konfeti falan? İlerleyen dakikalarda abim, bu oldukça maç meraklısı grubun arasına girmiş ve kısa zamanda kabul görmüştü. Öyle ki abimin attığı bir gol sonrası kumral saçlı bir çocuk abimi hay hay hoy hoylarla diğerlerinin arasına sokup havaya fırlatmıştı. Erkeklere karşı tek özentim bu olabilir. Yabancı birini bu kadar çabuk aralarına alabildikleri için mal mı oluyorlar, yoksa oldukça anlaşılabilir birileri mi, emin değilim fakat yine de özeniyorum işte. Ayağı alçılı çocukla oturduğumuz yer de uyduruk kıytırık tezahüratlar yapıyorduk. "Arslanlar sahada, şampiyonluğa koşuyor, Bu taraftar arkanızda, kalpler hep coşuyor! Birlikteyiz, güçlüyüz, sesimiz yankılanır, Arslanlar asla pes etmez, zaferle taçlanır!" Where iis the mantik? Ama söylüyorduk işte. Ve evet, şu dakikalarda bu tezahüratı ben uydurmuştum. Aferim bana. Aile boyu Nobel'e layık insanlarız. Bağırmaktan sesim kısılmışken sonunda safi göbek olan hakem, son düdüğü çalmıştı. Ter kokuları tüm sahayı saran bu adamlar içerisinde bir kaybeden ve bir de kazanan taraf vardı. Kazananlar bizdik, kaybedenlerle ilgilenmiyorum. Sadece iricene bir çocuk ufkumu zorlayan küfürler ediyordu ve onunla ister istemez ilgileniyordum. Kaybeden tarafın kaptanıydı. Maç da karşı taraf seslenirken duymuştum. İyi oynamışlardı fakat kazanacak kadar değil işte. Diğer takım üyelerine çeşitli küfürler ederek sahadan ayrıldı. Onlar da peşinden gitti. Sahaya girdiğimde Arslanlar şen bir coşkuyla hala galibiyeti kutluyorlardı. "Nasıl koyduk! Dedim ama ben o Mesut'a, senin bir taraflarından kan alacağım dedim!" Adının Fikret olduğunu öğrendiğim ve diğerlerine göre biraz daha büyük olan adam da Mesut gibi hiç durmadan küfrediyordu. Abim Deniz, bu küfür çeşmekeşinin ortasında kardeşini yalnız bırakmak istememiş olacak ki yanıma gelip kolunu omzuma attı. Çekiştirerek diğerlerinin yanına yaklaştırdı. Her biri bir tarafa yığılmış adamlara kısa bir göz gezdirip baş da baktığım kişiye tekrar baktım. Kumral saçlı çocuk. Yüzünde mutlu bir gülümseme vardı ve sürekli saçlarıyla oynuyordu. Bakışmamız biraz fazla uzun sürmüştü fakat bakışmaları kesmek pek adetim değildi. Hala dik dik çocuğa bakarken oturduğu yerden hoplayarak kalktı ve karşıma dikildi. Elinin terini şortuna silip hafif utanarak elini uzattı. "Alperen ben, genelde arkadaşlar Alp der." Gülümseyip uzattığı elini sıktım. "İnci ben de memnun oldum." Yüzünde saklı duran gülümsemeyle elini geri çekti ve aynı tanışma sözcüklerini fısıldadı. Tanışma fitilini ateşlemiş oldu böylece. Alperen'den sonra diğer tüm takım üyeleriyle de tanıştım ve sonra kaptan Fikret "E takım, bu galibiyeti kutlamıyor muyuz," deyip tüm herkesi köfteciye sürükledi. |
0% |