Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1. Kurbağa Prenses Öpülmek İstiyor

@amatoriceyazar

 

Bölüm 1:

 

**Kurbağa Prenses Öpülmek İstiyor**

____

kurbagaprenses: çirkin kızlar da sevilmek ister ve her öpülmeyi bekleyen kurbağa prens olmaz.

tarikdarica: ?

kurbagaprenses: ben diyorum, seni seviyorum.

tarikdarica: ilanı aşk etmek için fazla anonimsin sanki?

kurbagaprenses: öz güven eksikliği diyelim biz ona.

tarikdarica: çirkin olduğunu mu düşünüyorsun?

kurbagaprenses: düşünmüyorum, çirkinim.

tarikdarica: kendine iyi davranmalısın.

kurbagaprenses: neden, o zaman beni sevecek misin?

tarikdarica: tanımadığım birini sevemem.

kurbagaprenses: tanısan sever misin? (01:47)

görüldü.

"Ne halt yedim ben! Ya anlarsa? Of. Malsın kızım sen. Mal. Ne diye yazdım ki!"

Saçlarımı çekiştirip yatağımdan kalktım. En salak insana Nobel ödülü veriyor olsalardı ben şimdiye kadar tescilli salak olarak dünya listelerine girmiştim. Hataydı. Yapmamam gerekirdi fakat kalbime söz geçiremedim. Yıllardır uzaktan uzağa sevmek yetmiyordu artık. Bu kadar yakınken bu kadar uzak olmak kalbime iyi gelmiyordu.

Penceremin önüne geçip perdeyi araladım. Işığı yanıyordu. Bu saatlerde hep ışığı yanardı zaten. Gece insanıydı, Tarık. Tarık ABİ! Aşkımın önündeki tek engel belki de yalnızca çirkin olmam değildir. Aşkımın önündeki esas engel yıllardır abi-kardeş ilişkimize aşkı karıştırmamdır. Yasak elma gibi. Isırsam zehirleneceğim. Fakat çirkin bir arzuyla da zehirlenmek istiyorum. Ne olurdu sanki ufacık bir şansımız olsaydı?

Pencereyi açıp yaz sıcağından kurtulup bir nebze olsun hava almak için derin derin nefesler aldım. Gece bir hayli ilerlediğinden yıldızlar da bir o kadar parlaktı. Sanki gökyüzünde milyonlarca el fener açıp kapatıyordu. Sonra bazıları fenerleri düşürüyorlardı ve adı, yıldız kayması oluyordu.

On beş yıl önce...

"Tarık abi, yıldızlar nasıl kayar?"

Lale'nin abisi Harun bir yan da, Tarık bir yan da, Lale'de ortalarında. Oyun oynamaktan bitkin düşen afacanlar yığılıp kalmışlardı bir köşe de. Toz toprağa bana mısın demeden, annelerinden yiyecekleri azarları da kulak arkası ederek uzanmışlardı yere. Lale, hep olduğu gibi meraklıydı. Her şeyi bilen Tarık abisine ardı arkası kesilmeyen sorular sormak da küçük yaşına rağmen en büyük hobisiydi.

"Bana niye sormuyorsun? Asıl abin benim!" diye hayıflandı, Harun. Lale, abisine küçük yüzünü buruşturarak baktı. "Aptalsın da ondan," dedi, sevimsiz bir yüzle. Harun, elini kaldırıp kardeşinin kafasına vurdu. "Sensin aptal. Abinim ben senin, doğru konuş benimle," deyip, ters ters kardeşine baktı Harun. Tarık ise didişmelerine alışık olduğu kardeşleri bir yana bırakıp küçük oyun arkadaşına cevap verdi. "Bilmem. Belki de yıldız sandığımız o ışıklar milyonlarca elin tuttuğu fenerlerdir. Ve yorulan bazı eller fenerleri ellerinden kaçırıyorlardır, bu şekilde de yıldız kayması oluyordur," dedi Tarık, küçük kızı hikayelerle mutlu edebildiğini bildiği için. Lale, hayran bir şekilde bir göğe, bir Tarık'a bakıyordu. Yıldızların fener olduğuna inanmıştı çoktan. Tarık abisinin bu kadar şey bilmesi de oldukça hayran vericiydi.

"Hah, çok bilmiş. Taş onlar bir kere. Füsun hoca öyle dedi," diye atıldı Harun. Tarık'da Füsun hocanın ne dediğini biliyordu fakat Lale, hikaye seviyordu ve Tarık, Lale hikaye sevdiği için hikaye uydurmayı seviyordu. Bir yandan da kendisi bu durumdan bir hayli keyif alıyordu.

"Senin kafan taş olduğu için her şeyi taş görüyorsun. Fener onlar, duymadın mı, taş kafa!" diye celallendi küçük Lale. Harun, öfkeyle Lale'nin saçına asılıp hızla aşağı çekti. "Çok bilmiş, çirkin maymun. Taş işte, taş. Tarık, götünden uyduruyor bunları," deyip doğruldu. Lale'de hızla doğrulup aynı hızla da ayağa kalktı. "Seni anneme söyleyeceğim. Küfür ettin," diyerek minik ama seri adımlarla eve doğru koşmaya başladı. Harun'da korkuyla peşine takılıp ardından da bağırmayı ihmal etmedi. "İspiyoncu maymun!" Tarık'da el mecbur onların peşinden koşuyordu artık.

-

Yıldızlara bakarken anılara da dalmıştım. Bu sıra da onun perdesi de aralandı ve ne zaman aşık olduğumu bilmediğim yüzü gözüktü. Beni görünce şaşırmıştı. Pencereyi açıp bağırmamaya özen göstererek konuştu. "Gecenin bu vakitleri pek ayık olmazsın, uyku mu tutmadı, Lale?" Başımı salladım. "Tuttu sayılmaz, Tarık abi." Abi, derken nasıl da içim sızlıyor. Oysa sadece beş yaş büyüktü benden. Abi demek için yeterli bir yaştı fakat aşk hesapta yokken.

"Yıldızlara mı bakıyorsun?"

"Fenerlere bakıyorum," dedim gülerek. Maziye gitmiş olacak ki kocaman gülümsedi. Ne de güzel kısılıyor yeşil gözleri.

"Unutmamışsın."

"İlk öğretmenimdin, nasıl unutabilirim?" Minik bir kahkaha attı. Yüreğim eriyor sandım.

Saçlarını karıştırıp dirseklerini pencere önündeki mermere dayadı. "Zeki öğrenciydin," deyip göz kırptı. Bu kadar pespaye bir haldeyken bile bu kadar çekici olması benim şuursuzluğum yüzünden miydi? Basit bir beyaz tişört, görebildiğim kadarıyla da siyah bir şort. Bu kadardı işte. Fakat yüzü... Yüzü öyle güzeldi ki. Mahallenin kızlarının-ben de dahil- bu erkek güzeline aşık olmamaları el de değildi. Belki de buydu beni ona çeken. Yakışıklıydı ve ben kalbimin bu atağını aşk sanıyordum. Ne sanmak ama. Kendimi bildim bileli aklımdaydı bu yüz, kalbimdeydi izi. "Öğretenim sağ olsun," dedim daha fazla bekletmeden.

Tek kaşını kaldırıp indirdi. Apartmanlar arası mesafe çok olmayınca hemen karşımızda oturan Darıca ailesiyle aile hukuku hariç apartman hukuku da kurmuştuk. Tarık'la bu yüzdendir çok kere burun buruna geliyorduk.

"Ben artık yatayım," deyip pencerenin koluna asıldım. "İyi geceler, Lale."

"İyi geceler, Tarık abi."

Masallara inanmam. Fakat gerçek bir aşk masalıyla çarpılmaya ihtiyacım var. Bu hikayenin çirkini benim. Seveni de benim. Cesaret edip yazanı da... Aldığım, riskti. Fakat Kurbağa Prenses artık öpülmek istiyordu. İmkansızdı. Yahut hiç olmayacaktı. Öğrenince çok kızacaktı. Belki bir daha yüzüme bakmayacaktı. Fakat iş işten geçmişti artık. Bu saatten sonra geri dönsem ne olur?

 

Loading...
0%