Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. 🍊 Mandalina

@amatoriceyazar


Multi: Fabrizo Paterlini, Snow

1. Bölüm: 🍊 Mandalina


🍊🍊🍊

0539***: Kapına bir poşet mandalina astım. Lütfen, onları al ve ye. Bugün çok kötü gözüküyordun. Hasta olmana dayanamıyorum.

Halil: ?

0539***: Burada bile konuşmuyorsun. Bazen dilsiz olduğunu falan düşünüyorum.

Halil: Bile mi? Ayrıca düzgün konuş.

0539***: Şükür, iki kelime alabildik ağzından.

Halil: Kimsin?

0539***: Konumuz bu değil. Konumuz, mandalinalar. Kapının kulpuna astım. Tamamen iyileştirmese de iyileşmene yardımcı olacaktır. Senin için...

Halil: Hala soruma cevap vermedin.

0539***: Konumuzun bu olmadığını söyledim ama...

Halil: Engelliyorum o halde.

0539***: Sen bilirsin. Mandalinaları ye sadece. Başka bir şey istemiyorum senden.

Halil: Teşekkür ederim ama tanımadığım birinin verdiği mandalinaları yiyecek değilim.

0539***: Yokuşa sürmesen eksilirsin zaten. Korkma, zehir katmadım. Alt tarafı mandalina. İyileşmen için, senin için.

Görüldü.

🍊


Ben ona yazmıştım! Ben. Ona. Yazmıştım. Heyecandan küt küt atan kalbime sertçe elimi bastırdım. Tamam kendine gel. Demesi kolaydı. Kolaysa, gel kendine. İki elimi birden alev alan yüzüme koydum. Gerçekten yanıyordu. Kış mevsimine göre fazla yanıyordu. Biraz daha yanarsa evin yakacak ihtiyacını giderecektim neredeyse. Tamam, bu biraz abartı oldu ama napabilirim? Yazmıştım işte. Sonunda cesaret edip, yazmıştım. Neden sonra birden yüzüm düştü. Yazdıkları aklıma gelmişti.

Derin bir nefes alıp telefonumu yatağımın üzerine gelişigüzel fırlattım. Sinirle saçlarımı karıştırdım. Bu çocuk neden böyleydi? Onun iyiliği içindi. Başka bir şey için değil. Sadece onun iyiliği için... Çok hastaydı. Bir haftadır sürekli hapşırıp, öksürüyordu. Öyle ki, bu hafta Salı ve Çarşamba günleri okula bile gelmemişti.

Bileğimdeki siyah tokayla saçlarımı bağlarken aynı zamanda da cama doğru yürüdüm. Karşı apartmanda oturuyordu. Ona bu kadar yakınken bu kadar uzak olmak... İşte bu canımı yakıyordu. Şimdiye kadar kaç defa ona yaklaşma girişiminde bulunduysamda hiç farkına varmadı. Görmedi bile beni. O böyleydi.

Işığı yanıyordu. İnce tülü çekili olduğu için ne yaptığını görebiliyordum. Yine bir şeyler izliyordu. Dur bir dakika! Mandalina? Mandalina yiyor. MANDALİNA YİYOR! Acaba benim aldığım mandalinalar mı? Yok canım, evde vardı belki. Zaten kış ayındaydık. İlla ki evde vardı. Ya yoksa? Yüzümde oluşan kocaman gülümsemeye engel olamayarak ellerimi iki kez sevinçle çırptım.

"Seni çok seviyorum ya..."

Başımı yana yatırıp biraz daha onu izledim. Karşı apartmanda, bulunduğum kattan bir alt katta olduğu için ne yaptığını rahatlıkla görebiliyordum. Bir tane daha mandalina soydu yavaşça. Ye canımın içi, ye, şifa olsun.

"Leyla! Çay demlendi, gel hadi," diye içeriden bağıran Aslı'yla birlikle istemeyerekte olsa pencerenin önünden ayrıldım. Işığımı kapatıp odamdan çıktım.

Salona geçtiğimde çayları dolduruyordu.

"Bir şey lazım mı, getiriyim hemen ayaktayken," diye sordum. Orta sehpanın üzerine şöyle bir göz atıp bana baktı.

"Ayy, tezgahın üzerinde çerez var. Getirecektim unutmuşum." Başımı sallayıp çıktım salondan. Aklımda yine o. Mandalina yiyordu. Mandalina. Belkide benim aldığım mandalinalar... Gülümseyerek iç çektim. Canım benim. Canım...

"Leylacım, çerez üretimine mi başladın?"

Aslı'nın alaylı sesi kulaklarıma ulaşınca hızla çerez tabağını alıp salona geçtim. Orta sehpanın üzerine çerezi bırakıp, yanına oturdum.

"Eee, yarın haftasonu. Bir şeyler mi yapsak? Finaller gelmeden biraz gezip tozalım." Doğru diyordu. Finaller gelince nefes alacak zamanı bile bulamıyorduk.

"Haklısın. Sinemaya falan mı gitsek?" Düşünür gibi yaptı. Ya da düşündü. Neden düşünür gibi yapsın ki? Kafamın içinde dönen düşünceler beni gülümsetmişti.

"Olabilir aslında. CineTekno'ya gideriz. Orada biletler daha uygun," deyip ağzına bir çerez attı. Bende çayımdan bir yudum alıp onu onayladım.

Plan belliydi. Hoş, ben, tüm haftasonlarımı hatta tüm günlerimi biriciğimle geçirmek istiyordum ama şimdilik bu pek mümkün değildi. Belkide hiç mümkün olmayacaktı. Ama ben onunla olup olabilecek tüm ihtimalleri bile seviyordum. Canımdı o benim. Canım...

Aslı'yla çayımızı içip bulaşıkları beraber yıkadıktan sonra evi biraz daha toplayıp odalarımıza geçtik. Onu seviyordum. İyi bir sınıf arkadaşı ve çok iyi bir ev arkadaşıydı. Fakat kendimle kalmayı daha çok seviyordum. Kendimle olmayı yani onunla olmayı. Onu düşünmeyi... Nasıl sevmem ki? Çok seviyorum.

Pijamalarımı giyinip gerekli diğer hazırlıkları da gördükten sonra yatağıma geçtim. Sonra kendime kızıp yattığım gibi hızla da geri kalktım. Cam kenarına koşup perdemi araladım. Kalın perdesini çekmişti ama ışığı yanıyordu hala. Nasıl oldu acaba? Umarım bir nebzede olsa daha iyi olmuştur. Canım benim. O sıkıntı çektikçe benim kalbimi sıkıyorlardı sanki. Asla dayanamıyordum.

Saniyeler sonra ışığı kapanınca elim gayri ihtiyarı cama gitti. "İyi geceler, biriciğim."

Nefesimle buğulanan cama küçük bir H harfi çizdim. Bu yaptığım hem kendimi çok şapşal hissettirmişti hemde fazlasıyla gülümsetmişti. Sevmek ne güzel bir şey. Hele de onu sevmek... Harikulade bir eylem. İyi ki seni seviyorum. Çok.

Tekrar yatağıma dönüp yorganı üzerime çektim. Telefonumdan son kontrolleri yapıp uyuyacaktım. Aydınlanan ekranda gördüğüm isimle kalbim yerinden memnun olmayarak hızlı hızlı kaçma girişiminde bulundu. Halil.

Halil: Teşekkür ederim. Mandalinalar iyi geldi.

🍊 🍊 🍊


Loading...
0%