@amatoriceyazar
|
Multi: Burcu Peker, Sana Yıldızları Ödediğimden 18. Bölüm: 🍊 Final-Karlar Altında Dans 🍊 "Hazırlanırdım en azından. Halime bak," deyip, güldüm. Gözlerimin içine gülümseyerek bakıp masanın üzerindeki elime uzandı. Tuttuğu elimi baş parmağıyla şefkatle okşadı. "Her halinle güzelsin. Hem, kıyafetinle değil kalbinle ilgileniyorum. Yetmez mi?" Tıpkı onun gibi elini okşadım. "Yeter tabi. Sen yeter ki yanımda ol." Elimi kırmaktan korktuğu bir eşyaya özen gösterir gibi yavaşça bıraktı. "Servisimizi yapacak kimse yok. Ben kalkayım," deyip masadan kalktı. "Burası da ayrı bir konu tabi! Neden koca mekanı kapatırsın ki... Hiç gerek yoktu inan. Kalabalık içinde de oturabilirdik." Minik bir kahkaha attı. "Aslında," Merakla yüzüne baktım. "bugün kafe tadilattaydı. Kapalıydı yani. Bir miktar hazıra konmuş olabilirim. Ahmet abi de sağ olsun bir şey demedi." Minik bir kahkaha da ben attım. "Çok fenasın!" Omuzlarını indirip kaldırdı. Sonra da servise başladı. Ne kadar, yardım edeyim, desem de izin vermedi. Yemeklerimizi güzel sohbetler eşliğinde yedik. Bu esnada kar da yağmaya başladı. Tam şu an hayallerimin ortasında, gözlerim dolu dolu oturuyordum. Kısa bir an tüm bunların hayal ürünü olduğunu düşünüyordum, sonra gözlerimi kaldırıp onun yüzünü görünce rahatlıyordum. Yüksek doz da saadet... Başka ne isterim ki? Yemeğimizi yedikten sonra etrafı toparlayıp kafeyi kapatıp, çıktık. Şimdi, onunla, karlar altında, el ele yürüyordum. "Mutlu musun?" diye, sordu bir an da. Adımlarımı yavaşça durdurdum. O da durdu gayri ihtiyari. "Mutlu kelimesi tüm bu yaşadıklarım karşısında fazla hafif kalıyor." Gülümsedi. Avucunun içinde olan elime buse kondurdu. "Peki ya sen?" Mutluydu, biliyorum ama ondan güzel sözler işitmek... Bilirsiniz, oldukça hoşuma gidiyor. "Mutlu değilim," dedi bir an da ve elimi bıraktı. Kalbim, saliseler içinde bin parçaya bölünürken, bu söylediğinin arkasından başka bir şey geleceğini biliyordum ama... Bilmek yetmiyor. Üzülmüştüm. "O ne demek," dedim, kırgın sesimle. Başını yukarı kaldırdı ve kar tanelerinin yüzünü süslemesine izin verdi. Tıpkı onun gibi ben de başımı kaldırıp kar tanelerini yüzümle karşıladım. "Senin haberin olmadan bir söz verdim ve o sözü hala yerine getirmiş değilim. Bu yüzden mutsuzum." Anlamayarak yüzüne baktım. O ise hala karanlık gökyüzüne bakıyordu. "Ne sözü?" Yüzündeki kocaman gülümsemeyle bana baktı. "Bundan bir yıl kadar önce bana bir şey söylemiştin, hatırlıyor musun?" Şu zamana kadar ona bir sürü şey söylemişken bir yıl önce ne söylediğimi nasıl hatırlayabilirim ki? "Bir kış günü; kar taneleri adını fısıldarken, seninle dans edeceğiz, Halil, demiştin bana." Gözlerim dolmuştu. Unutmamıştı. "Unutmamışsın!" Tekrar ellerimi tuttu. "Asla," dedi ve iki elime birden öpücükler kondurdu. Sonrasında doğrulup gözlerimin içine baktı. "Kar taneleri adımızı fısıldarken benimle dans eder misin, Leyla?" Artık ağlıyordum. Mutluluktan pek tabi. Hızlı hızlı başımı salladım. Elimden çekip kaldırımın iyice kenarına doğru götürdü. Sol elimi sağ eline hapsederken sağ elimi de omzuna koydu. Kendi sol elini de oldukça nahif bir şekilde belime yerleştirdi. Uzaktan iki panda dans ediyormuş gibi gözükebilir. Zira kabanlarımızın içinde çokta şık gözükmediğimizi biliyorum. AMA ALLAH AŞKINA TÜM BUNLAR KİMİN UMRUNDA! "Teşekkür ederim," dedim, fısıltıyla. Sadece gülümsedi. Çenesini alnıma yasladı ve o şekilde karlar altında salınmaya devam ettik. Leyla, başka ne ister ki? Dakikalar boyunca, kar yağdı ve biz dans ettik. Nihayetinde o durdu ve ben de durdum. "Seni seviyorum," dedi, hep dediği gibi ama ilk günkü heyecanla. "Seni seviyorum," dedim, hep dediğim gibi ama ilk günkü heyecanla. O, yanımdaydı. Kar, yağıyordu. Kar ve yar tutulması işte tam bu an da gerçekleşti sayabiliriz. Mutlulukla olduğum yerde zıplayıp, etrafımda dönmeye başladım. O ise, bu çocuksu hallerimi sadece gülümseyerek izledi. "Halil!" diye, bağırdım. Ve yanımızda ki kar yüklü ağacı gösterdim. "Şu ağacı üzerimize silkelesene." Yüzüme anlamsız bir biçimde baksa da söylediğimi ikiletmedi ve ağacın gövdesinden çıplak elleriyle tuttu. "Hazır mısın?" Hızla başımı salladım. Ağacı iki kez hızla salladı ve tüm her yer kısa bir anlığına bembeyaz oldu. Mutlu bir şekilde ellerimi çırparken tekrar dans etmek için sevdiğime doğru döndüm. Ve... "Halil," dedim, çıktığından bile şüphe duyduğum sesimle. "Leyla," dedi, aynı fısıltıyla. "Hayır hayır," dedim, yine ne dediğimi bilemeyerek. "Leyla'm..." Gözlerimden ha bire yaşlar boşalırken o, yerde diz çökmüş bir halde yüzüme gülümseyerek bakıyordu. Avuçları arasında kırmızı bir kutu. Kırmızı kutunun içinde geceye yakışır bir tektaş. Bunun ne demek olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. "Benimle evlenir misin, Leyla?" Her şart ve koşul da! "Evet!" 🍊
-SON-
|
0% |