@amatoriceyazar
|
Multi: Emre Fel, Yar Bensiz 2. Bölüm: 🍊 Kar ve Yar 🍊🍊🍊 Halil: Teşekkür ederim. Mandalinalar iyi geldi. 0539***: Rica ederim. Hep iyi ol... Görüldü. Mesajım anında görüldü olurken sırıtmadan edemedim. Dedim ya, belki bizim için hiçbir ihtimal yoktu. Ama ben onu olmayan ihtimallerin ışığında bile sevmeye razıydım. Çünkü o sevilmeyi hakediyordu. Kalbim, onun gibi birini sevmeyi hak ediyordu. Onu sevdiğim için kendimi şanslı hissediyordum. Hemde fazlasıyla. Nasıl hissetmem ki? Öyle güzel bakışları vardı ki, bana bakmasa bile kalbimi ısıtıyordu. Sonra güzel bir gülüşü vardı. Onu hiç dolu dolu gülerken görmemiştim, bana da hiç gülmemişti. Olsun, bana gülmezken bile çok güzel gülüyordu. Yürüyüşü... Vâkurdu. Başı eğikti hep. Ceketi ya da montu varsa elleri cebinde olurdu. O zamanlar daha sakin yürürdü. Bir şeyler düşündüğünü dalıp giden gözlerinden anlardım. Bazen canı sıkılır kaşlarını çatardı. O zaman bende üzülür anlamsızca ne olduğunu anlamaya çalışırdım. Çayını şekersiz içerdi. Kahve içtiğini görmemiştim. Çokça bir şeyler izlerdi. Haftasonları genelde kitap okurdu. Öyle öldürürdü zamanı. Ben mi? Ben tüm bunlar olurken onu sadece seviyorum. Her gün, her an; onu daha fazla sevmeye çalışıyorum. Geceleri uyumadan göz kapaklarından öpüyorum. İyi geceler, dileyip üzerini örtüyorum. Bazen kulağına şarkılar mırıldanıyorum. O bunlardan bir haber. Ama olsun. Ben yinede onu çok seviyorum. Yüzümdeki gülümseme bir an olsun solmamıştı. İçim içime sığmıyordu. İlk defa onunla iletişime geçmiştim ve korktuğum gibi bir sonuç vermemişti. Tamam, çok iyi bir sonuçta verdiği söylenemezdi ama ne olursa olsun onunla konuşmuştum. Var mı ötesi? Ağzımdan sevinçli ama kısık bir, yaa, kaçmasına engel olamadım. Sırt üstü uzanıp ellerimi karnımın üzerinde birleştirdim. Çok sevinçliydim. Çok. Midemde bir sürü kelebek uçuşuyordu. Hepsinin kanatları birbirine girmişti. Onlar bile ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Heyecandan midem bazı bazı bulanıyor, sonrasında yerini minik kıpırtılara bırakıyordu. Karnımın içinde oluşan kramplara sıra gelemeyecek. Çünkü onu sevmekle meşgulüm. Onu çok seviyorum. Herkese onu anlatmak, her yerde adını bağırmak istiyorum. Halil... "Çok hadsizim, biriciğim. Hakkım olmayarak seninle ilgili hayaller kuruyorum. Nihayetinde hayal kırıklığı yaşamaktan korkmuyorum. Çünkü sen beni sevsen de, sevmesen de; senin için atan bu yüreğim beni her daim mutlu edecek. Mesele zaten sevgimin karşılık bulması değil ki; mesele, benim seni günden güne daha fazla sevmem. Umarım üzerini sıkı örtmüşsündür. Yarın daha iyi olursun umarım. Sağlıklı ve senli yarınlara. Seni seviyorum. Çok." Kendi kendime konuşmam beni deli yapar mı, bilmiyorum. Sadece çok aşığım. Onu daha fazla sevmek ve hep daha fazla sevmek istiyorum. Çok. Göz kapaklarım ağırlaşıyordu. Gözümün önünde güzel yüzü. "Leyla," diyor. Der mi ki bir gün? Bir gün, duyar mıyım adımı o güzel sesinden? Bir gün, sadece bir gün, görür müsün beni, Halil. 🍊 Gözlerimin altında biriken yaşları parmak uçlarımla silip burnumu çektim. Nefes:Yer Eksi İki filmine gelmiştik. Ve tabiri caizse eğer içim dışıma çıkana kadar ağlamıştım. Bazen çok duygusal filmlerin ve kitapların etkisinden uzun süre çıkamayıp onları gerçek sanıyordum. Sanki gerçekten birileri orada ölmüş ve arkalarından ağlanması gerekiyormuş gibi ağlıyordum. Ne deliyim böyle... "Niye bunu kendimize yaptık ki?" Deyip bir defa daha burnumu çektim. Aslı'da benden farksız sayılmazdı. Ha bire burnunu siliyor, arada da hala gözlerinden akan yaşları siliyordu. "Ay ben ne bileyim bu kadar duygusal olduğunu. Bilseydim hiç gelir miydik? Off, çok kötü oldum, Leyla. Hadi eve gidelim. Biraz da orada ağlamak istiyorum," deyip, koluma girdi. "Ama güzeldi," dedim. Çünkü gerçekten de güzeldi. Vatan... Çok güzel bir şeydi. Onu koruyanlar da iyi ki vardı. İyi ki... 🍊 Otobüsten inip eve doğru yürümeye başladık. Akşama bir saat kadar daha vardı. Gözlerimi gökyüzüne çevirdim. Bulutlar kızarmaya başlamıştı ve sanırım kar yağacaktı. Yüzüme kocaman bir gülümseme yerleşti. Karı çok seviyordum. Karlı günlerde, Halil'i daha da çok seviyordum. Çünkü karı seviyordum, Halil sevdiğimdi. İki sevdiğim yan yana olunca da çifte bayram oluyordu. Neyse, siz bana bakmayın. Ben arada böyle, saçmalarım. Dikkatle yürürken yere düşen bir kar tanesiyle birlikte gözlerimi sevinçle irileştirdim. Gerçekten yağıyordu. İçim içime dolup dolup taşarken Aslı'ya döndüm: "Sen eve git, ben bir manava uğrayacağım," dedim. "Ne alacaksın, para vereyim mi?" diye sorunca yalancı bir şekilde kaşlarımı çattım. "Saçmalama, Aslı. Hem sen bir şeyler alınca ben para muhabbeti yapıyor muyum? Kaç yıl oldu, aşmadık mı bunları? Bir daha duymak istemiyorum böyle şeyler. Şimdi lütfen sen eve git, bende birazdan gelirim. İstediğin bir şey var mı?" diye sordum. Bir yandan gülümserken diğer yandan başını iki yana salladı. Sonrada apartmanın köşesine doğru girip gözden kayboldu. Derin bir nefes alıp omuzlarımı yukarı kaldırıp indirdim. Kar yağıyordu. Kar... Halil... Bir sokak aşağıda ki manava yavaş yavaş yürümeye başladım. Yüzümde çiçek gibi gülümsemeler... Aklıma yapacağım şey geldikçe bu gülümseme kocaman bir hal alıyordu. Galiba yüksek doz aşktan ölüp gidecektim. Adımın hakkını verip gerçek bir Leyla mı oldum yoksa? Aklımdan geçenlere gülüp başımı iki yana salladım. Ne çok güldüm şu beş dakika içerisinde? Galiba kafayı yiyordum. Ziyanı yok. Zaten aşığa akıl mı sorulur canım. "Merhaba, ben iki kilo mandalina alacaktım. İki ayrı poşete olsun lütfen," dedim, manavdan içeri girer girmez. İçerideki adam bir şey söylemezken dediğimi yapmaya başladı. İki ayrı poşette birer kilo mandalina tartıp poşetleri bana uzattı. "Yirmi lira abla." Elim çantama giderken el yordamıyla cüzdanımı bulup içinden bir tane ellilik çıkardım. Para üstünü alıp manavdan ayrıldım. Dışarı çıktığımda kar tanelerinin sayısı artmıştı. Sokak ortasında ellerimi birbirine vurmamak için kendimle savaşıyordum. Çok güzeldi. Çok. Aynı, Halil gibi. Canım. Sevdiğim. Aheste aheste yürüyüp apartmanlarımızın olduğu sokağa girdim. Gözlerim benden izinsiz onun odasını bulmuştu çoktan. Acaba ne yapıyordu şimdi? Muhtemelen yemeğini yemişti, şimdi de çayını yudumluyordu. Ya da bir diğer ihtimal kitap okuyordu. Canım benim. İyi ki... Göğsümü şişirip nefesimi bıraktım. Elimdeki mandalinalara baktım. Turuncu turuncu ne güzellerdi böyle. Ağzım sulanmıştı. Acaba bir gün onunla birlikte karşılıklı mandalina yer miydik? Karşılıklı olmasa da olurdu. Onunla yesem yeterdi bana. Çok sevinir ve onu çok daha fazla severdim. Dedim ya, canım o benim. Hava iyiden iyiye kararmaya başlayınca dikkat çekmeden -ne kadar çekmedim bilmiyorum, zira buraya girerken herkes bana bakıyormuş gibi hissediyordum- içeri girdim. Hızlı hızlı ikinci kata çıkıp bileğime taktığım poşetlerden birini çıkarıp ses yapmamaya çalışarak kapı kulpuna taktım. Heyecan ve korkudan olsa gerek kalbim ağzıma doğru atıyordu. Ay, bayılacaktım şimdi. Elim ayağıma dolaşırken arkama bakmadan hızla indim merdivenlerden. Apartmanın kapısını açıp aynı hızla kendimi dışarı attım. Yüzümde muzır bir ifade. Apartman zillerine basıp kaçan çocuklar gibi hissediyordum. Sen bana neler yaptırıyorsun, Halil? Gülümsemem yüzümden hiç eksilmezken başımı göğe kaldırdım. Gözlerime düşen kar taneleri içimdeki coşkuyu bir kaç kat daha artırmıştı. Aklıma gelen fikirle doğrulup birkaç sokak alttaki kamelyalara doğru yürümeye başladım. Kar yağarken içeri hapsolmak olmazdı. Küçük bir çocuk gibi seke seke yürümek istesem de bu isteğimi bir kapıdan içeri kilitleyip anahtarı ücra bir köşeye attım. Koca kızsın, Leyla, kendine gel. Birkaç dakika sonra kamelyaların oraya gelmiştim. Hep boşlardı. Böyle bir havada onları yalnız bırakmak hiç hoş olmamıştı. İki adımda gözüme kestirdiğim birinin içine girip oturdum. Hava iyiden iyiye soğumaya başlamış olsa da soğukla barışıp gülümsedim. Bileğimdeki mandalina poşetini çıkarıp içinden bir tane aldım. Yavaş yavaş soyduktan sonra bir dilimini hızla ağzıma attım. Hafif tatlı biraz da ekşiydi, yani çok güzeldi. Güzeldi değil mi? Halil'le de oturalım birgün burada. Beraber mandalina yiyelim. Yine böyle kar yağıyor olsun. Sonra dans edelim. Kar çok güzel ezgiler çalar bilmez misiniz siz? Yoksa hiç dinlemediniz mi? Lütfen, dinleyin. Mandalinamın son dilimini de ağzıma attığım esna da telefonuma bir bildirim geldi. Kabanımın cebinden çıkarıp açma tuşuna bastım. Gördüğüm isimle birlikte yediğim mandalina boğazıma kaçarken sert sert öksürmeye başladım. Nihayet kendime geldiğimde ise heyecanla mesajı okudum. Halil: Yine mandalina getirmişsin. Kim olduğunu bilmiyorum ama sanırım artık baş harfini biliyorum. L. Teşekkür ederim... 🍊🍊🍊 |
0% |