@anane_07
|
Ali kendi kendine söylenirken Nazlı tarafında Ferman Nazlı'yı sorguya çekmeye başlamıştır. F: Nazlı, nasılsın bakalım daha iyi misin? Na: Oturuyorum da bir dakika ya burası tam tersiydi pardon iyiyim abicim sen? F: Ne diyorsun kız? Neyse ben de iyiyim de sen canın yandığında niye beni aramadın? Na: (Gergin bir şekilde) O konu şöyle ben seni aradım ama sen telefonu burada unutmuşsun bunu fark ettiğimde hemşire butonuna bastım o arada telefonundaki benimle ilgili olan cevapsız aramaları sildim sonra hemşire beklerken Ali Hoca geldi pansuman yapıp sargıyı değiştirip çıktı o arada da sen kapının önüne geldin o yüzden de karşılaşmış olma ihtimaliniz yüksek. F: Başka bir şey var mı abicim? Sakladığın bir şeyler mesela. Na: Pardon abi ne dememi bekliyon acaba? O benim sevgilim falan mı dicem bi de. Na: Bir dakika Adanaca'ya geçtim otomatik olarak tercümesi şu ki benim sevgilim yok. F: Öyle bir dil yok küçük hanım ve senin zaten sevgilin olamaz. Na: Adana'ya bir gelebilseydiniz öyle bir dil var mı yok mu öğrenirdiniz neyse benim niye sevgilim olamazmış asıl? F: İzin vermiyoruz da ondan. Na: Tabii bunu sözünden dönen biri söylüyor çok komik gerçekten. F: Bak nereden öğrendin bilmiyorum ama yanlış anladın sen. Na: Nuriş konuştu kızla haberin var mıydı? F: O nereden tanıyor? Na: Abisinin eski sevgilisini tanımamak mümkün değil ki kız bizim oradan mezun hem babası hastaneyi miras bırakmasaydı şu anda Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesinde hoca olurdu muhtemelen. Sıkıntı şurada ki hâlâ Zeki abiyle sevgili olurdu bu da yaklaşık 2 yıllık bir depresyon konusuydu. Onunla evlendiğini düşünemiyorum bile. Bilgisayar mühendisi ile avukat tamamen zıt kutuplardı. Yani Zeki abi uyuz olmasaydı belki şansı olabilirdi. Her neyse kızın başına bunu kakma kız anlatacaktı ama baskıya dayanamadım neyse üniversitenin ilk yıllarında İzmir mi Adana mı kavgası yapıyorduk. İki şehri de en kötü yerlerine kadar biliyorum ve artık kesinlikle Adana derim. F: Adana mı İzmir'den daha güzel güldürme beni. İzmir bir cennet Adana ise bir cehennem biliyorsun değil mi? Na: Allah'ım deliriyorum galiba kaç sene Adana'da durdun abi? İzmir'de 24 yıl durdun sonra da direkt İstanbul'a geldin zaten. Ben ise bana 18 yıl boyunca küfür eder gibi bir hayat yaşatan İzmir'den ne kadar uzağa gidersem o kadar mutlu olacaktım öyle düşünüyordum yanılmadım. Siz sadece kariyerinizi düşündünüz ben ise hem kariyerimi hem de mutluluğumu düşündüm. İzmir'de yetimhaneye verilsem daha iyi bakılırdım. Bana sadece sen bakıyordun abi. Sen evde olmadığın zamanlarda beni döverlerdi ve eğer sana gerçeği söylersem beni okula göndermeyeceklerini söylerlerdi. Sırf bu yüzden pazartesi günleri sana yalan söylüyordum. Zincirleme küfür tamlaması ile morartırlardı her hafta sonu ha ama çok teşekkürler her hafta aynı şeyi söylememe rağmen bir şey diyemiyordun çünkü benim tam anlamıyla anlattığım kişi olduğuma sen de inanmıştın evde öyle davranıyor okulda normale dönerdim. Zar zor izin hakkı alıp gittiğim okulum bittikten sonra sayısalda 500. olmama rağmen Çukurova'yı yazmam yanlış değildi. Beni kendine çekiyordu arabayla gitsen 1 günü buluyordu. İstanbul riskliydi siz vardınız çünkü. Ankara'daki tanıdıklara söyleyip bana yeni bir işkence yapılmasını önlemek için hiç tanıdığımın olmadığı Adana'ya gittim. İyi ki de gittim. İzmir çok medeni görünse de cinsel açıdan sorunlu bir şehirdi. Adana deli bile olsa o kadar da sıkıntılı bir şehir değildi. Hürriyet'e gidip de Conolar'ı rahatsız etmezsen başına dert bile açamazsın. Senin sadece 4 arkadaşın oldu ama benim fazlasıyla arkadaşım oldu orada çünkü sen bildiğin ortamda bildiğin kişilerle okudun bense bilmediğim ortamdaki 1000 kişiyle birlikte okudum. İlk gün aşırı utandım ama sonra Nurhayat'ı gördüm o da benim gibiydi. O sadece 40 dakikalık bir yoldan gelmişti bense 24 saatlik. Yanıma oturdu ve benimle tanıştı. 1 saatte iyice kaynaştık onunla birkaç tane daha arkadaşı olduğunu söyledi ve beni kampüsün içinde gezdirmeye başladı. İlk başta Moleküler Biyoloji ve Genetik sınıfının önüne geldik. Almıla'yla tanışmam böyle gerçekleşti. Sonra Almıla'yı da alıp moda bölümüne geldik orada ikizlerle ve İkra ile tanıştım İrem ve Kemalettin nam-ı değer Kemo ile. İrem ve İkra moda tasarımcılığı Kemo ise modellik okuyordu. İrem, Kemo ve İkra biz 5. Sınıfa geçerken bir moda tasarım atölyesi açtılar. Şimdi dünyanın en ünlü markası olan "Pavillions' Private Suits"i açtılar. Biz de yardım ediyoruz arada Nuriş genelde markanın pr'ını yapıyor ve logoyu düzenliyor. Logomuz her sene farklı renklere bürünmüş küçük 3 boyutlu küplerle oluşmuş PPS harfleri. Arkasında simsiyah bir boşluk var boşlukta mavi, sarı-turuncu, kırmızı küçük noktalar olur ve onların üstüne de PPS harfleri altına da açılımı. Logo moda atölyesinin ne kadar hızlı bir şekilde geliştiğini anlatıyor. Nuriş yaptığı en iyi şeyi yapıp elbiselerin biraz daha 3 boyutlu görünmesini sağlar her zaman taslakta bile. O kadar Nuriş geliyor bu arada. 2 dakikaya kapı açılacak yani. F: Diğer arkadaşınız ne yapıyor peki? O sırada Nurhayat odaya girer. Nu: Almıla mı? O da bizimle beraber hastanede genetikçi olarak görev yapıyor. Nazlı anlattın mı cidden? Na: Yaw damarıma bastı. Sussa mıydım? Nu: İzmir Adana konusunu buraya çekmeniz garip neyse Ferman abi galiba öğrenmişsin Beliz abimin eskisiydi ben unuttum onu Ferman beni benden alıyor dedi öyle söyleyebilirim size. F: Sen nereden biliyorsun bizim İzmir Adana konusundan konuştuğumuzu ve buraya geldiğimizi? Nu: Hâl ve hareketleriniz sizi mükemmel yansıtıyor. Neyse Nazlı 2 gün sonra dönüyorsun hatırlatayım. Ha bu arada galiba söylememiş Ali Hoca da bizim üniversitedeydi sadece bizden 2 sınıf üstteydi. Abimle aynı sene bitirdi. Ali Hoca da bilet almış atar mısın dedim senin yanındaki koltukta oturacak o da. Na: Abimin içi rahat olur en azından bildiği biri dimi abi? F: Evet, kararımı verdim. Bir sonraki iznimde Adana'ya geliyorum. Yani temmuzda. Na-Nu: Abow, hastaneye kaldırılmayı düşünüyor galiba. Nu: Ferman abi kusura bakma ama delisin galiba. Beyaz olduğunun farkındasın dimi? F: Delirmedim ya. Hem farkındayım ne oldu ki? Nu: Nazlı orada sahip çıkacağız yoksa kazıklar esnaf abini. Na: İznin kaç gün sürecek ona göre bir şey söyleyeceğim. F: 2 aylık izin alacağız Nazlı. Temmuz ve ağustosta orada olacağız. Na: Ha o zaman şöyle yapalım. Nuriş babanlar diğer evi yaptırdı mı? Nu: Evet, oturduğumuz evin alt tarafı da yapılı. Temmuzda orada dursak ağustosta deniz yapsak daha mantıklı. Domates alıp konserveyi de hallederiz orada. Nazlı bolca yanık kremi alacağız kuzum. Esmer diyebileceğim tek kişi Efe abin o da iyice kararacak anlaşılan. Diğerleri hastanelik olur. Suriyelilerin olmaması için bolca dua ederiz. Başka ne olabilir? Aslında eylül ayında olsaydı daha iyi olabilirdi ama yeni iş dönemi ve konferanslar olur o yüzden olmaz. Nazlı 3 tane öğrencim var şimdiden kız. Neyse böyle daha iyi plan böyle. Ali Hoca'ya görüneyim bir gidiyorum bugün ben. Görüşürüz 2 gün sonra kuzum. Yaman acil bir şey var diye çağırdı ne yapacağını az çok tahmin edebiliyorum ama sürprizi bozmak istemiyorum o yüzden bilmiyormuş gibi davranacağım. Na: Şimdiden mutluluklar dilerim canım. Orada olmayı isterdim ama biliyorsun. Nu: Biliyorum ve öpüyorum seni kocaman. Na: Git Yaman'ı öp kuzum. Hak etti çocuk. Nu: Tamamdır, görüşürüz. Nurhayat gider. F: Ne oldu şimdi? Apar topar gitti. Na: Evlenme teklifi edecek sevgilisi ondan. F: Tamam anladım. Planınız ne şimdi? Na: Temmuzda yaylaya gidiyoruz. Her sene yaptığımız gibi. Ben orada 1 ay boyunca adım atmaya çalışacağım. Fizyoterapiyle iyi gidiyor sonra ağustosta yine 1 ay boyunca Yumurtalık'ta yüzerek bacaklarımı açıyorum. Fizyoterapistim bu sene veya gelecek sene normal biri gibi olabileceğimi söyledi. Dilimi çözmeleri 2 sene sürdü. Nurhayat teşvik etti hep. Liseyi ölümü düşünerek geçirdiğini söylemişti. Nedenini hiçbir zaman kendi açıklamadı. Arkadaşları onun özel günlerde huysuz ve inatçı bir keçiye dönüştüğünü ve kimseyle konuşamadığını çünkü onu kimsenin anlamayacağını düşünürmüş onu anlayan tek kişinin İkra olduğunu söylemişlerdi. Gerçekten de onu kimse anlamazken İkra bana hâl ve hareketlerinin açıklamasını yaptı. Bu sayede hangi gün olursa olsun onu anlayabiliyorum. Muhtemelen Ali Hoca da gelir bizimle her seneki gibi. İstifa etmem gerekiyor falan diyordu etmiştir herhalde. F: Siz konuştunuz mu Nazlıcık? Na: Canımın acımaması için dikkatimi dağıtmak için yaptı. F: Ha o kadar yani. Na: Sevgilim yok lafını anlamaman çok saçma bu arada. Ne zaman çıkacağım buradan? F: Bugün evde dinleneceksin. Na: Yapma ama ya. F: Hasta bakmaya gelmedin buraya. Dolma güzelmiş bu arada. Na: Peki o zaman eve gitmeden önce markete uğramamız gerekecek. İki bekar erkek yaşıyorsunuz evin hâlini düşünemiyorum bile. F: Peki ona kabulüm. Market torbaları arabada. Na: Tamam, bir dakika ya saat ne ara 11.00 oldu. F: Kahvaltı bittiyse seni taburcu edelim. Na: Tamam, tamam. F: Marketi satın alma tamam mı Nazlı? Na: Merak etme abicim. Sadece yeri silmek için vileda takımı, çamaşır suyu, yağ çözücü; yemek için de un alacağız o kadar. Bir dakika evde fırın vardır inşallah. Yağ, salça ve soğan da gerekli ah asıl gerekli olan tahin var dimi? F: Fırın ııı yok. Dediğin her şey Efegilde var bu arada. Tahin bile var onlarda. Na: Ben yine de her ihtimale karşı alayım kendim. Hem zaten muhtemelen eve 3 saat kadar giremeyiz. O yüzden ne kadar hızlı başlarsak o kadar iyi. F: 3 saat mi Nazlı ne yapacaksın da o kadar giremiyoruz eve? Na: Aslı ablaya sor abicim. Efe abi temizlik günlerinde en az 5 saat oturuyor sizde. F: Ha doğru aslında. Tamam ben çıkış işlemlerini halledip geliyorum sen de arabana bin bakalım. Na: Tamamdır abicim. Nazlı kendi kendine sandalyesine oturdu. O arada Ferman da çıkış işlemlerini halletti. Markete gittiler, ihtiyaçlarını hallettiler. Eve geldiklerinde saat 2'ye geliyordu. F: İyi ki marketi almayacağım dedin iyi ki. Niye 3 litre çamaşır suyu ve yağ çözücü var burada? Na: Aslı ablaya sordum evi karınca ve hamam böcekleri bastı diye 3 gün onlarda yatmışsınız. Ne yaptıysanız artık? F: Peki her şeyi anladım da şu mavi paketler niye? Na: Peki delirmeyeceğim. Birazdan deli olacağım zaten. Hadi bakalım! Abi yardım edeceksin. F: Hayatta sürmem ben elimi. Na: Peki şu anda hayatta değil de evde olduğunu düşünürsek sürebilirsin. F: Nazlı, ne diyorsun ya? Na: Hadi diyorum hadiii! F: Off peki tamam. Aslı'dan anahtarı aldın umarım. Na: Ya abicim sen beni ne sanıyorsun ki tabii ki de aldım. Hadi bak temizlik bir saat sürer kesin 3 saat de hamur mayalandı öyle oldu falan derken geçecek zaten çıkış saati de gelecek o ara o yüzden hadi eğer yatakta yatmak istiyorsan. F: Yatak dedin aklımı çeldin haa. Yapalım hadi. Na: Senin bu hallerini özlemişim. Ayağa kalkıp küçük adımlar atabiliyorum çığlık atma hortlak geziyor diye. F: Ben kaç senedir bunu bekliyorum biliyor musun sen? Na: İyi o zaman hadi. En sonunda temizliğe başlarlar. Aradan geçen 2 saatin ardından evi cıncık, aynaları cam, camları ayna gibi etmişlerdir. Na: Ayy, sonunda ev cıncık gibi oldu. Aynalar cam, camlar ayna gibi oldu kele. F: Nazlı cıncık ne bu bir hem eğer ayna cam gibiyse niye cam ayna gibi bu iki ve sen bu terimleri nereden öğrendin? Na: Başlıyorum, ilk olarak cıncık kırılmış küçük cam parçasıdır. İkinci olarak net gösterdiğinden öyle deniyor. Tabii ki Adana'dan. F: Yanımda Adana kelimesini kullanmadan duramıyorsun 2 dakika ya. Neyse yemeği ne zaman yiyoruz? Na: AAA doğru hamuru mayalamıştım Allah'a bin şükür ki. Tamam sadece harcını hazırlayacağız ve tepsiye koyacağız. Bu en kolay kısım sonunda bitiyor. F: Hamur işi mi yiyeceğiz? Yapma ya. Na: Hiç biberli ekmek yedin mi ki böyle konuşuyorsun sen? F: Pizza gibi bir şey herhalde. Ne olabilir ki en fazla? Na: Tamam, delirme sınırımı aşmayacağım. Abi karışma tamam mı? Ben hallederim lütfen. F: Bu sefer karışmıyorum tamam. Na: Tamam, rahatladım. En sonunda biberli ekmeği de yapıp fırına attıktan sonra mesai bitimine 1 saat kalmıştı. Na: Yani sormaya korkuyorum ama abi çay koyman gerek, yapabilir misin? F: Sen beni ne sanıyorsun ya? Koyarım da 1 saate hazır olur mu ki o? Na: Olur olur merak etme. Ayarladım ben. F: İyi, güveniyorum sana. Bu arada yanına bir şey koyacak mıyız? Na: Kahvaltılık koymayı düşünüyorum. Peynir süzmedir büyük ihtimalle ben bizim peynirden getirmiştim. Tadına bakarsınız. Bu arada masada mı sofrada mı? Ona göre siniye dizeceğim ya da masaya koyacağım. F: Ne sofrası kız? Masada yemek yeriz tabii ki de. Na: Aslında haklısın. Şu anda evde olsam ben de sofra sermezdim. Hava ilkbaharda gibi mâlum. F: Nasıl yani şu anda ilkbahar gibi havanız mı var? Na: Kar yağdığını zannetmiyorsundur umarım. F: İzmir'e az da olsa yağıyordu orada hiç mi yok yani? Na: Ya İzmir kar yağan yerlere yakın ondan gelirdi. Yakınında kar yağan yer yok ki. En yakın yer Konya orası 4 saati buluyor zaten. F: Akdeniz iklimi yani gerçekten. Na: Yazları sevmiyorum tek sıkıntı o. İyi ki dönem arası şu anda yoksa öğrencileri bırakmazdım. F: Biz tam yangın zamanı geleceğiz yani. Hoca olduğunu böyle mi öğrenecektim be Nazlı? Na: Yani pişeceksiniz kaçarı yok da asistanlarım iyiler lütfen. Hepsi yeri geldiğinde ne kadar sert olduğumu biliyor çünkü. F: Bir biz göremedik zaten o yüzünü. Mesai çıkışına 15 dakika kalmış. Bu nefis koku nereden geliyor ya? Na: Fırına bakalım bir? Mmm olmuş içini çeksin biraz sıcağında durarak. Çayı demledin dimi? F: Evet, evet demledim. Na: Tamam, bunlar hazır. Şimdi kaslı ve yakışıklı bir erkeğin yardımına ihtiyacım var. Peynirin kapağını ben açamam çünkü. F: Bu kişi ben oluyorum ve hadi bakalım. (Kapağı açar.) İşte bu kadar. Na: Tamam, şimdi büyük çatal da aldığıma göre biraz çıkartalım. Kaseye koyalım. Biberli ekmek de içini çekiyor 5 dakikaya burada olurlar zaten. Çay hazır. Masaya kahvaltılıkları koyduk. Dağınıklığımızı temizledik. Tek ihtiyacımız olan şey biraz dinlenmek. 5 dakika dinlenirler o arada kapı çalar ve kapıyı açarlar. Efe, Aslı, Deniz, Mine ve Ali içeri girer. Na: Ooo! Hoş geldiniz efendim. As: Asıl size hoş geldiniz denmeli Nazlı Hanım. Ev yine mükemmel kokuyor bu sefer ne yaptın? Na: Bir şey değil ya. Biberli ekmek yaptım. Al: Şu Adana usulü olan mı, bayadır yemiyorum. Na: Eee hocam eğer Adana'da dursaydınız zaten yemek sorununuz olmazdı ki. Herkes bu tip şeyler yapıyordu neyse artık pazartesi doyarsınız. Al: Laf yine oraya geldi ya neyse hadi geçelim. E-D: Nazlı, sen ne yaptın kızım? Bize aynı cennetteki yasaklı meyve gibi kendine çekiyor. F: Ya hadi, içeri geçin. Herkes içeri girer. Masanın üzerindekini görünce Ali bir kez daha şok olur. Al: Şu kasedeki eğer yanlış görmüyorsam basma peynir. Nazlı sen bana Adana yüklüyorsun ama aşırı dozdan ölürüm yavaş gel ya. Na: Evet, Ali Hoca ben bilmez miyim sizin peynir tutkunuzu? Sırf kahvaltıda basma peynir var diye 3 gün bizim sofrada olurdun ya. F: Ha ne oluyor burada? Na: Aslı abla gel biz çay doldurup ekmekleri koyalım. As: Tamam canım. Hadi gidelim. Kızlar mutfağa gider. Erkeklerse büyük bir kavganın şafağındadırlar ama bunu yemekten sonraya bırakmayı tercih ederler. |
0% |