@anane_07
|
Gece 03.30'da birden uyandı Nazlı. Kimseyi uyandırmadan küçük adımlarla mutfağa gitmeye çalıştı. Pek başarılı olduğu söylenemezdi ama yine de denedi. Mutfağa gelene kadar az da olsa titremeye başlamıştı. Titremesine çözüm olması için bir bardak su içmeye karar verdi. Bardağı alırken bile eli çok kötüydü. Titreyen elleriyle bardağa su doldurdu. Bardağı almak için titremesine karşı koymaya çalışıyordu. Aynı zamanda düşmemek için tezgaha tutunuyordu. İki durumu aynı anda yaşarken hâlâ gördüğü kabusun etkisinde kalmıştı. Suyu içmek için bardağı eline aldığında eli daha çok titremeye başlamıştı. Bir süre sonra bardağın elinden kaydığını hisseti. Bir anda büyük şangırtı koptuğunu duydu bununla birlikte dizlerinin bağı çözüldü. Yere düşmüştü fakat bir türlü kendini kaldıracak gücü bulamadı. Aslında cam parçalarının üstüne düşmüştü fakat bacağına geldiği için pek de sorun olmamış gibi görünse de birkaç parça derin batmıştı. Bir anda kendinde bir kuvvet buldu ve bağırmaya başladı. N: Abi, abi yardım edin abi! Bir süre sonra bu bağırmalar sürekli bir çığlığa dönüştü. Gücü tükenmeye başladı. En sonunda abisi geldiğinde ise bayılmak üzereydi yorgunluktan artık. Abisi ona sesleniyordu fakat kızın mecali yoktu ne duymaya ne de bir şeyler söylemeye. F: Nazlı, Nazlı duyuyor musun beni? Nazlı cevap ver lütfen hadi kuzum. D: Abicim ne oluyor... Ha Nazlı'ya ne oldu? Cam kırıklarının üstünde ne geziyor bu kız Ferman? Bir dakika hemen hastaneye gitmeliyiz hadi hadi acil! F: Ne, niye acil be oğlum? Ne gördün sen orada? D: Birkaç parça çok derin batmış abicim hadi gidelim hemen! Durumun aciliyetini o anda anlamıştı Ferman. Kardeşinin neden bayılmış olduğunu, niye çok güçlü çığlıklar attığını anlaması işte tam o anda gerçekleşmişti. Nazlı'yı kucaklayıp arabaya bindiler. Bir yandan Nazlı'nın kafasını okşarken bir yandan da diğerlerine haber veriyordu. F: Bilmiyorum Efe ya. Bir anda olmuş sanırım geceyi hastanede geçirmesek iyiydi de neyse. Ben Ali'ye de haber vereyim. Gelmenize gerek yok hayır hayır gerçekten. Siz devam edin. F: A-Alo Ali, abicim sana bir şey söyleyeceğim ama panik yapma tamam mı? F: Hayır hayır çok önemli değil ama Nazlı'yla ilgili. F: Bacağına cam parçaları girmiş, hastaneye gidiyoruz onun için. F: Tamam, hadi görüşürüz orada. Bu sırada hastaneye gelmişlerdi. Acilden girdiler içeriye. Hemen sedyeye yatırdılar. D: 26 yaşında, kadın. Belden aşağı felçli. Olay yaklaşık 03.30-03.45 arası oldu. Bardak ve vücudu neredeyse eş zamanlı düşmüş olabilir. Ameliyathaneyi hazırlayın bir de haydi. Selvi: Tamamdır Deniz Hocam hemen hazırlanıyor. Hastayı hazırlayalım biz izin verirseniz. D: Tamam haydi biraz hızlı olalım. Yaklaşık 20 dakikadır falan camlar bacağında 10 dakikadır da baygın. Ameliyata alınır. 30 dakikada bütün parçaları çıkarırlar. O sırada Ali de gelmiştir. A: Deniz, nasıl geçti? D: Şu anda durumu iyi. Sıkıntı olmaz ama biraz uyutacağız yine de. Uçağa yetişir sanırım. Bacaklarını tamamen sargıya aldık. A: Nasıl olduğu hakkında bir fikriniz var mı? F: Tam olarak bilemiyorum çünkü ben bardağın kırılma sesinin ardından çıkan seslere uyandım. O zamanda saat 03.45'ti işte. A: Tamam şimdi biraz düz mantık ilerlersek Nazlı'nın mutfağa gitmesi yaklaşık 15 dakika sürer o zaman olayın başı 03.30'da oluyor. Ne oldu da uyandı acaba? Bunu anlayabilecek tek bir kişi var sanırım. F: Nasıl yani bu konuyu çözebilecek tek kişi mi var? Sen misin yoksa o kişi? A: Hayır, Nazlı uyanınca öğrenirsiniz kim olduğunu. Şimdi uyuyor olma ihtimali yüksek çünkü. D: Neyse uyanana kadar bekleyeceğiz zaten ben odama gidiyorum. Yatacağım biraz. Deniz gittikten sonra Ali ve Ferman sandalyelere oturup konuşmaya başlar. A: Abi anlamıyorum. En son böyle olduğunda üniversite 4. Sınıftı. O zaman yanlış hatırlamıyorsam kampüsten biri aileniz hakkında ileri geri konuşmuş. Aslında o anda ağzının payını vermiş ama sonraki günlerde bu mahlukat sürekli sıkıştırmaya başlamış. Rüyalarına girmeye falan başladı. Sürekli kriz geçiriyordu. Sakinleştiricilerle durdurmak zorunda kalıyorduk. Finallerine çalışırken uyuyakalmamak için 10 bardak kahve içtiğini kendi gözlerimle gördüm. Biz sorunun derinine indikçe rahatlamaya başladı. İşin sonu benim için ne kadar iyi oldu bilinmez de ben çocuğu iyi bir dövdüğümü hatırlıyorum. Birkaç gün uzaklaşma almıştım. Çocuk okuldan atıldı. Bu sefer ne oldu acaba? F: Bir dakika ya, Nazlı bize hiç bunlardan bahsetmemişti. Siz ne zamandan beri çıkıyorsunuz ben anlamadım gitti ya. Bu sefer niye olmuş olabilir bir düşünelim bakalım? Annemle konuştu. Ondan olabilir belki. A: Bunu şimdilik anlayamasak da uyandığında bütün her şeyi öğreneceğiz merak etme abi. O sırada Nazlı uyanmış ve nerede olduğunu sorgulamaya başlamıştı bile. Nerede olduğunu fark ettiğinde gece yaşananlar aklına gelmişti. Hemen bacaklarını örten battaniyeyi kaldırdı. Her tarafı sargılıydı neredeyse bacaklarının. Kendini incelemeyi bıraktığında aklına abileri geldi. Telefonu yanında değildi o yüzden hemşire çağırma tuşuna bastı. Birkaç dakika sonra Selvi Hemşire elinde yeni sargılarla içeri girdi. Hemen arkasından da Deniz gözlüsü ve zeytin gözlüsü. Selvi malzemeleri bırakıp gitti. Bir tarafına abisi oturdu diğer tarafına ise cananı. Sargıları yenilemek için battaniyeyi açtılar. Sağ bacağını Ferman sardı sol bacağını ise Ali. Sarma işi bitince Ali birini arayıp gelmek için izin istedi. Birkaç dakika sonra geri geldi Ali. A: Nazlı'm telefonun diğer ucundaki kişi seninle konuşmak istiyormuş. İstersen sen telefonu al biz de abinle çay içelim. İşin bitince abini ararsın zaten. N: Tamam, Ali'm. Ben bekletmeyeyim hattı. Ali ve Ferman odadan çıkarlar. F: Sence işe yarar mı? A: Sakinleştiriciden daha yararlı emin ol. Adana'da daha sık seans yaparlar o kadar. Fazlası yok yani. F: Nurhayat'la mı konuşuyor? Aklına nasıl geldi peki bunu yapmak? A: Üniversite 6'daydılar o sırada ben de hastanede stajımı tamamlıyorum. Acile geldiler çığlık çığlığa. Nazlı çığlık ata ata sesi kısılmıştı. En son Nuriş bir şey dedi ancak öyle sustu. Yine aynı şey olur bence ya. Neyse hadi Deniz'i de bulalım da söyleyelim haberi. Deniz'in odasına doğru giderler. Kapıyı tıklatırlar ama ses gelmez. A: Kapıyı açalım bence ya. Çalmasak da çok sorun olmazdı bence. F: Ya kilitliyse o zaman ne yapalım? A: Of be Ferman bir tane kapı kırılsa bir şey mi olur hacı? Sevgiline rica edersin yenisini yaptırır. Bence kapıyı kıralım hacı kıralım kapıyı evet. F: Ya Ali, neye bağladın sen ya? Siz iki deli bir araya gelmişsiniz cidden ya. A: Üniversitedeki arkadaş grubunda has Adanalılar varken sen bana nasıl böyle oldun mu diyorsun gerçekten. Hadi ama var ya bi gelin ben de görürüm sizi. Sizi özellikle Zeki ile tanıştırmak istiyorum cidden. Nuriş'in abisi olur kendisi bir kız gördüğünde İstanbul beyefendisi ortamda ise mahalle delisi. Ortamda küfür onun ağzında sakız olsa da normalde o kadar da küfürbaz değil. Çoğu hemşehrisi gibi o da biraz hızlı sinirleniyor. Genelde Nurhayat sinirlendirirdi de çok da takılma orasına. Trafiği sevmiyor pek çünkü ehliyeti ilk aldığı zamanlarda sanırım bir kaza yapmış sadece Zeki, Nurhayat ve Ezgikuş varmış arabada kaporta delinmemiş ama ondan beri hiçbir zaman işi riske atmamış şimdi açık söylemek gerekli. F: Sizin arkadaş grubunda başka biri yok muydu ya? Nazlı Kemalettindir Iremdir Almıladır onlardan bahsediyordu. Bu arada Ezgikuş kim bir de onu söylersen. A: Ha, sen Nazlı'nın kendi grubundan bahsediyorsun. Onların ayrı bir grubu vardı bir de ortak bir grup vardı işte. Oranın yanlış bilmiyorsam en yaşlısı Nurhayat. O yüzden grubun çoğu ona Anane diye sesleniyor. Kız da alışmış durumda hani bana demişti orta 2'den beri böyle derler bana diye. Kemalettin ve İrem moda tasarımıyla ilgileniyorlar. Almıla ise errrkek gibi erkektir. Adının Almıla olduğuna bakma o aslında Aras ismini kullanıyor. 6 sene boyunca has Adanalı 100 kişiyle falan tanıştım sanırım. Sadece Adana ile sınırlı kalmadık ama bizim tatillerimiz aynı güne denk geldiğinde yaylada bir mangal keyfi yapılırdı. Nazlı'nın ilk yürüme alıştırma alanı da Namrun'du. Orada bulduğumuz en eğimsiz yolda yürütürdük Nazlı'yı. Samimi olduk ilk başta sonra biraz daha ilerledi bizim samimiyet. Ben 4. Sınıf o 2. Sınıf itiraf ettik birbirimize. Aşkının karşılıksız olduğunu düşünürmüş. Ben de aşkımı nasıl itiraf etsem daha az sinirlenir diye düşünüyordum o aralar. Neyse işte tarih 24 Şubat 2027, tam Nurhayat'ın doğum gününü kutlayıp biz eve geçecektik ki Nurhayat bana ve Nazlı'ya bir restoranda masa ayırdığını söyledi. Artık herkes biliyordu sadece Nazlı bilmiyordu çünkü. Biz tam Nuriş 20 yaşındayken sevgili olduk hem de onun sayesinde diyebilirim. Ezgikuş araya kaynadı gitti kızın adı normalde İpek Ezgi ama ailedeki herkes genelde İpek diye çağırdığı için gruplarda diğer ismini kullanıyoruz özellikle. Neyse hacı bu kadar sohbet yeter kapıyı açıyor muyuz artık? F: Bu kadar beklemiyordum açıkçası nazar değmesin. Kapı kolunu bir çevir açılmazsa kıralım. Kapı kolunu çevirip kapıyı açtılar. Karşılarındaki manzara güzeldi çünkü Deniz kanepeye uzanmış yatıyordu ama oradaki tek kişi Deniz değildi. Neredeyse Deniz'le birleşmiş olan Mine de vardı çünkü. Sonunda gerçekten birbirlerine ait olmuşlardı. Ali ve Ferman iki sevgiliyi uyandırmadan bir fotoğraf çektiler. En sonunda Ferman'ın telefonu çaldı, ekranda "Ali Vefa" yazıyordu. A: Sanırım konuşmaları bitmiş hadi abi uyandıralım artık çifte kumruları. F: Tamam, hemen hallediyorum galiba. Deniz, Deniz, Deniz! Deniz kalk lan baban yine biriyle yakalanmış lan! D: Ne, abicim bu kaçıncı ama ya! Delireceğim artık öldüreceğim yeminle ya! A: Deniz aslında Murat amca biriyle yakalanmış olmayabilir. Seni uyandırmak için yaptık bunu. D: Ferman var ya bu kesin senin planındır ha. Aptal mısın oğlum sen en hassas noktam babamın rezillikleri benim ya! F: Niye böyle uyandırmaya çalışmış olabilirim düşün bakalım. Ev arkadaşı olduğumuzdan her türlü haltını biliyorumdur belki ha. Neyse Nazlı uyandı ve hatta konuşacağı kişiyle de konuştu. Senin uyanmanı bekliyorduk paşam. D: Uyandı mı sonunda vallahi rahatladım ya. Bir şey olması açısından değil de dinlenmesi gerekti. Vitamin falan yazacağım düzenli kullansın düzelir zaten yaraları. Neyse şimdi bebeğimizin son kontrolünü yapalım ve artık çıksın bu kasvetli ortamdan. Ali, Deniz, Ferman ve Mine; Nazlı'nın odasına doğru giderler. D: Evet, Nazlı Hanım. Nasıl hissediyorsun kendini? N: Abi iyi misin ben zaten bacaklarımı hissetmiyorum ya. Kollarıma gelecek olursak onları kaldıramıyorum şu an. 3 kilo sargı varmış gibi hissettiren bir ağırlık var kolumda. M: Nazlıcım o sargılar olmasa daha zor olurdu o yüzden bir süre kollarını hareket ettirmesen daha iyi olur tamam mı kuzum? N: Yani abla tamam tamam da benim yarına ameliyatım vardı ya. Neyse Ali sen yaparsın yarın ameliyatı o zaman. A: Hay hay Prenses! Böyle önemli bir göreve layık görüldüğüm için seviniyorum şu anda. Senin çıkış işlemlerini halledip geliyorum. Ali, Nazlı'nın çıkışını yaparken Ferman ve Deniz de Nazlı'nın sandalyesini getirip Nazlı'yı kucaklayıp oturttu. Sonrasında ise Ferman'ın aklına bir şey geldi ve konuşmaya başladı. F: Nazlı, bir sorum olacak biraz fazla mı zayıfsın? Nazlı bunu duyunca "Ciddi misin sen?" bakışı attı. N: Abi çok pardon da oradan bakınca nasıl görünüyorum ben? Vücudumu kaldırabiliyor gibi mi? Şu yatağa girmeme sebep olan şey neydi? Ben niye bilmem kaçıncı kez ameliyathaneye girdim? Keyfimden yapmıyorum ben bunları. Bu halime şükrediyorum gerçekten. Ölümden döndüğüm günleri düşününce şu an çok iyiyim yani. D: Nazlı ne diyorsun sen? Ölümden döndüğüm falan ne oldu sana kuzum? N: Saçlarım nasıl şu an? Boy olarak yani. M: Biraz kısa sanki. En son gördüğümden beri yani. Ne zaman kestirdin ki? N: Hiçbir zaman, 2 sene öncenin hatırası diyeyim. Mesela bak Mine ablaya sorduğumda direkt olarak fark etti ama Aslı ablaya sorsam bu kadar hızlı fark etmez muhtemelen. Mine ablayla biz en son sanırım lise mezuniyetimde beraberdik. Kaç sene önce oluyor? 18 yaşında liseyi bitirdim 6 yıl önce üniversite bitti desek. Biz Ali'yle 2. Sınıfta sevgili olduk. Tam da Nuriş'in doğum günüydü. Yıllar çok hızlı geçiyor bakayım biz 6 yıldır sevgiliyiz doğru yani en az bi 10 yıl falan oldu galiba. Siz niye bu kadar hızlı fark edemezsiniz ona geleyim. Birkaç sebep var aslında ama ben en önemlilerini söyleyeyim. 1. Sebep sizin erkek olmanız ama ben az önce ne dedim Aslı abla da bu kadar hızlı fark edemez dedim değil mi neden çünkü 2. Sebep olan sürekli görüşmemize bağlarım ben bunu. Şimdi mesela hiçbiriniz fark etmediniz ama ben kilo verdim. Sadece abim fark etti o da beni sandalyeye koyarken. Neyse şu an olay bambaşka yere gitti. F: Evet, Nazlı Hanım. Bize açıklaman gereken bir 2 yıl öncesi var sanırım ha ne dersin? N: Bunu anlatacağım günün geleceğini biliyordum sadece biraz hızlı oldu. Hatırlıyor musunuz bir aralar gereksiz bir neşe patlaması yaşıyordum. Hatta siz de bir şey mi oldu diye merak etmiştiniz. İşte tam da o zamanlar ben ölümle burun buruna gelmiştim. Size şöyle anlatayım en azından biraz hatırladığım kadarıyla. İlk teşhisin konması doğum günümde. Neden çünkü ben sırf annemlerin arayıp da bana sövmesini dinlememek için alabileceğim kadar hasta almıştım. Tamam hani o gün 10 tane ameliyata girmiştim 11. Ameliyatta biraz sıkıntı oldu. Girdim ben ameliyata işte neyse bir yorgunluk çöktü bana. Bu normal demiştim ben işte kendi kendime günün 11. Ameliyatına giriyorsun kızım. Her ameliyat ortalama 1 saat sürüyor yani. Her seferinde de 15 dakika kadar ayakta iş yapıyorum zaten. 10 saat boyunca aralıksız ameliyata girmişim 2,5 saat de ayakta durmuşum. Normalde hastanın yarım saatlik işi vardı. Ben de son 5 dakika falan ayaktayım hastayı kapatacakken tam burnumdan oluk oluk kan gelmeye başladığını hissettim aynı anda da bacaklarım beni tutmamaya başladı. Asistanlara hastayı kapatın öncelik onda dedim. Hastayı kapatana kadar ben bayılmışım zaten. Hemen bir sedyeye koyup acile götürmüşler beni. İşte uyanana kadar olan kısım biraz muğlak çünkü hiçbir şeyi anlamıyordum. Sonra uyanınca yanımda Nurhayat vardı. Ona ne olduğunu sordum ve o da bana kötü haberi verdi. Beynimde büyük tümör olduğunu tespit etmişler. Bu dönemde beni en çok destekleyenler Ali ve Nuriş olmuştu sanırım. Ali bir ara buradan istifa etmeyi düşünmüştü benim için. Her şey bir yana benim yaşama ihtimalimin %1 olduğunu söylediklerinde yaptığım stresten bir anda 20 kilo vermem gibi kötü durumlar olduysa da geçti o günler. Ben bir daha o kiloya ulaşamadım orası da başka bir durum tabii. Hâlâ 50 kilo olamadım o zamandan beri. D: Kuzum ya. Neler yaşadın da bizim hiç haberimiz olmamış. Niye bize söylemedin ki? N: Abi, o zamanki halimi görüp üzülmemeniz için yaptım. Moral motivasyon diye bir şey yok berbat haldeyim. Ölümle burun buruna gelmişim. Beni neşelendirecek kişiler sizdiniz. Ondan başka bir de hasta yakınlarının tehditleri vardı. Onlar çok da önemli değildi ama ya. O sırada Ali içeri girer. Nazlı'nın yüzündeki rahatlamış ifade ile diğerlerinin yüzündeki üzgün ifadeyi görünce Nazlı'nın artık anlatacak cesareti bulduğunu anladı. A: Nazlı'm tebrikler. Anlatabilmişsin sonunda. Biraz gecikmeli olsa da. N: Ali, yaşadığım şeyler çok mu kolaydı? Ben bile alışmak için 2-3 sene bekledim. O zamanlar ne halde olduğumu da en iyi sen biliyorsun. A: Evet, Nazlı haklısın. Buradan sürekli izin alıp durduğum bir dönemdi. Herkes nedenini çok merak ediyordu da söyleyemiyordum. F: Yoksa bir ara sürekli Adana'ya gidip gelmenin ama nedenini söylememenin sebebi bu muydu? A: Mecburdum ya. Nazlı abimler de üzülmesin onlar üzülürse benim de moralim bozulur daha kötü olurum sonra diyordu. Moralini yüksek tutmak için de size ihtiyacımız vardı. Size her şeyi çok iyiymiş gibi anlattığı zamanlar bilerek bone takıyordu. Ameliyata girecek ya da ameliyattan çıkmış gibi görünsün diye. Telefonu biz tutuyorduk. Elini kaldırmaya bile mecali yoktu. Size hiçbir şey çaktırmadan yapmak biraz zor oluyordu ama başardık sonunda. Değil mi sevgilim? N: Tüm kemoterapi ve radyoterapilerin üstüne girdiğim 5 ameliyattan bahsediyorsun değil mi? Evet sonuçta yaşıyorum şu an değil mi? Neyse bu konuyu kapatabilir miyiz? Hatırladıkça içim daralıyor. Neyse ameliyathaneye bir ay kadar daha uzağım sanırım. Ne güzel 3 ya da 4 senedir bir kere bile adım atamadım doktor olarak. A: Hasta olarak 20 kez falan girdin. Küçük cerrahi müdahaleleri unutmayalım. Sürekli kendini yenileyen bir kanserin olduğu için oldu ama bunlar. Yılmadan usanmadan iyileşmek için çalıştın ve başardın kuzum. Sen her şeyi başarırsın ben biliyorum. N: Ama birlikte olduğumuz sürece. Yanımda siz olmasaydınız yapamazdım. Abimler bana umut vermeseydi bu kadar ya da sen Ali'm yanımda olmasaydın şu an burada olmam bir belki de mümkün değildi. Bu açıdan hepinize bir can borcum var. Teşekkürler hepinize. A: Hadi bakalım artık bu konuyu kapatıyoruz ve taburcu oluyorsun. Biz de uçağımıza yetişiyoruz. Adana'da bizi bekliyorlar. Deniz yazdın mı reçetesini Nazlı'nın? D: Yazdım yazdım birkaç ay düzenli kullansın ve bir daha söylüyorum 1 ay boyunca o ellerle değil ameliyat yapmak dikiş dikmek bile yok anladın mı Nazlı? N: Anladım anladım. Ameliyat yapamayacağım daha. İçim daraldı gidelim artık ya. A: Tamamdır küçük hanım artık havaalanına gidiyoruz. Bavulları alalım evden gidelim bakalım. Hastaneden çıktılar ve eve gittiler. Bavulları aldıktan sonra hemen havaalanına gittiler. Uçağın gelmesini beklediler bir süre ve sonrasında uçağa binip Adana'ya indiler.
|
0% |