@anane_07
|
Nazlı, Adil Hoca’nın odasından çıktıktan sonra derin bir nefes aldı. O gün, uzun zamandır ertelediği gerçekle yüzleşmek zorundaydı. Ali’yle konuşmak, ona gerçeği anlatmak istiyordu ama bu düşünce onu korkutuyordu. Hastalığının tedavisi olmadığını biliyordu, fakat doğruyu söylemeden huzura kavuşamayacağını da anlamıştı.Nazlı, hastaneden çıkarak bir taksiye bindi ve Ali’nin adresine gitmek üzere yola çıktı. Yol boyunca aklında binlerce düşünce döndü; Ali’nin tepkisi, onunla nasıl konuşacağı… Ama ne olursa olsun, doğruyu söylemek zorundaydı.Ali'nin evinin önüne vardığında Nazlı'nın kalbi hızla atıyordu. Tekerlekli sandalyesinde kapının önüne kadar ilerledi. Kapıyı çalmak için tereddüt etti, ama sonra kendine cesaret vererek kapıyı çaldı. Birkaç saniye sonra Ali kapıyı açtı ve Nazlı’yı görünce şaşkınlıkla geri çekildi.Ali: "Nazlı? Sen burada ne yapıyorsun?"Nazlı, Ali'nin gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladı:Nazlı: "Ali, konuşmamız lazım. Sana her şeyi anlatmam lazım."Ali, bir süre sessiz kaldı, sonra derin bir nefes alarak kapıyı açtı ve Nazlı’yı içeri davet etti. İkisi de sessizce oturdular. Nazlı, nereden başlayacağını bilemeden Ali’ye baktı.Nazlı: "Ali, biliyorum, sana büyük bir haksızlık yaptım. O mektubu yazarken amacım seni incitmek değildi. Ama… ben bir hastalığa yakalandım ve bu hastalığın tedavisi yok. Senden ayrılmak zorunda kaldım çünkü seni acımdan uzak tutmak istedim. Sana ihanet etmedim. Hamile değildim. Bunların hepsi yalandı. Seni korumak için yaptım ama şimdi görüyorum ki sadece seni daha da fazla incittim."Ali, Nazlı'nın sözlerini duyunca öfkesini bastıramadı, gözleri doldu.Ali: "Nazlı, bunca zaman bana yalan söyledin, beni nefretle doldurdun. Neden? Neden bana güvenmedin? Neden gerçeği söylemedin?"Nazlı, Ali’nin gözlerindeki öfkeyi gördüğünde içi sızladı.Nazlı: "Seni korumak istedim. Seni benim acımla yüklemek istemedim. Ama şimdi anlıyorum ki, bu şekilde daha büyük bir acı yarattım. Ali, ne desen haklısın. Sadece bilmeni istiyorum, seni asla aldatmadım. Sana sadece hastalığımın gerçeğini sakladım çünkü seni korumak istedim."Ali, derin bir nefes alarak gözlerini kapattı. Nazlı’nın yüzündeki pişmanlık ve acı, içindeki öfkeyi yatıştırsa da, hemen affedebilmesi mümkün değildi.Ali: "Nazlı, seni affetmek o kadar kolay değil. Güvenimi tamamen yıktın. Bunu nasıl düzelteceğini bilmiyorum ama hemen sana geri dönmemi bekleme. Bu yaşadıklarımızı unutmak kolay değil."Nazlı, Ali’nin sözleriyle sarsıldı ama başını öne eğerek onun haklı olduğunu kabul etti.Nazlı: "Biliyorum Ali. Sana bunu yapmamam gerekirdi. Ama ne olursa olsun, beni hatırlarken sadece iyi şeyleri hatırla. Belki bir gün gideceğim, ama seni sevdiğimi bilmeni istiyorum. Seni kaybetmek istemiyorum, ama seninle bu şekilde devam etmek de zor."Ali, sessizce Nazlı’ya baktı, sonra aralarındaki mesafeyi koruyarak onun yanında durdu. İkisi de bu sessizliğin içinde kaybolmuştu.Ali: "Nazlı, zaman alacak. Bunu bil. Ama seni bu hastalıkla tek başına bırakmayacağım. Birlikte olsak da olmasak da, yanında olacağım. Yine de, bu güveni yeniden kazanman için çaba göstermen gerekecek."Nazlı, gözyaşlarını tutamayarak hafifçe gülümsedi. Ali’nin yanında olmak ona güç veriyordu, ama aynı zamanda içindeki korkuyu da artırıyordu. Artık saklanmak yoktu; gerçeklerle yüzleşmenin vakti gelmişti.Nazlı, Ali’yle birlikte hastalığına karşı savaşmaya kararlıydı. Ancak bu savaşın sonunda ne olacağını, kimin kazanacağını kimse bilemezdi… ve Nazlı, zamanının tükenmekte olduğunu hissediyordu. |
0% |