@ananim_bey09
|
Onur, Tokat’a döndükten sonra, annesinin yanında yaşamaya devam etti. Geceleri Alperen’i düşünmeden uyuyamıyordu. O anları, o gülüşleri, o kollarındaki sıcaklığı hayal etmekten başka hiçbir şey yapamıyordu. Alperen’in ardında bıraktığı boşluk, her geçen gün daha da büyüyordu. Bir yıl boyunca, şehre gelen hiçbir yeni kişi, Alperen’in yerini dolduramadı. Onur, her akşam Alperen’in kaybolan hayalini arayarak sokakları dolaştı. Ama hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Her gün hiç sıkılmadan en yakın olan arkadaşı Ramazan'a anlatırdı onu nasıl özlediğini insanlar onura sorardı nasıl olur da bu aşk bitmez o sana yanlış yaptı işte anlamıyor musun? Devamı:
Onur, Ramazan’ın sözlerine ne kadar kulak asarsa assın, kalbinde Alperen’in yankıları hep çınlıyordu. Ramazan ona "Unut" demişti, ama Onur’a göre unutmamak, sevginin bitmesi demekti. Onun dünyasında sevda, bir kez başladığında bittiğinde de ardında bir boşluk bırakıyordu. O boşluk, ne zaman yeni bir kişiyle doldurulabilirdi? Bir yıl geçmişti ama Onur hala her an Alperen’i arıyordu, her gecede onun hayalini yeniden canlandırıyordu.
“Alperen, neden bıraktın beni?” diye sorduğu anlar vardı, yalnız başına odasında. Yüzünü ellerine gömmüş, içindeki boşluğu sessizce ağlayarak doldurmaya çalışıyordu. O boşluk, her geçen gün daha da büyüyordu, ama bir yanda da bir şeyler Onur’u harekete geçiriyordu. Belki de sadece zaman geçmesi gerekiyordu. Ama zaman, ne kadar geçerse geçsin, içindeki acıyı iyileştiremiyordu.
Bir gün, Ramazan’la sohbet ederken Ramazan tekrar aynı sözleri söyledi: "Ona daha fazla takılma, aldırma. Senin gibi biri, başkasını hak ediyor." Ama Onur, bu sözleri bir kez daha duysa da, içinde bir umut vardı. Bu umut, Alperen’in bir gün geri döneceği ya da belki bir gün tekrar onu gerçekten anlayacağına dair bir umuttu.
“Alperen’in bana bir kez söylediği bir şey var, Ramazan,” dedi Onur, gözleri uzaklara dalarak. “Bazen insanlar doğru yolu bulmak için kaybolmak zorundadır. Belki de kaybolmuş olmalıyız ki, birbirimizi tekrar bulabilelim.”
Ramazan, derin bir sessizlik içinde Onur’a bakarken, ne söyleyeceğini bilemedi. “Bilmiyorum, Onur. Ama bir yıl boyunca seni izledim. Bu kadar üzülmek, bu kadar beklemek seni öldürüyor. Bunu sana kimse söylemek zorunda kalmamalı.”
Onur, Ramazan’ın gözlerinde endişeyi fark etti, ama yine de cevabını bulamıyordu. Onun içinde hala bir umut vardı. Bir gün, belki bir gün Alperen geri dönecek ve bu hikaye yeni bir sayfa açacaktı.
Bir akşam, Onur dışarıda yürürken, yaşadığı sokaktan geçerken bir anlığına gözleri eski bir kafeye takıldı. Alperen’le birlikte gülüp, sohbet ettikleri o kafeyi hatırladı. O an, hafızasında öylesine keskin bir şekilde canlandı ki, Onur sanki bir anlığına o geçmişe dönmüş gibi hissetti. Derin bir nefes aldı. “Belki bir gün tekrar burada buluşuruz,” diye mırıldandı kendi kendine. Ama o an, bir şeyin farkına vardı. Bunu düşünmek, Alperen’in geri gelmesini beklemek, belki de zamanın onu dönüştüreceği bir şeydi.
Tokat’ın sabahı, Onur için artık başka bir anlam taşımaya başlamıştı. Alperen’in hatıraları, hayalet gibi ruhunda dolaşsa da, belki de bu şehre, bu hayata yeniden başlamak, yeni bir sayfa açmak gerekiyordu. Ramazan’ın söyledikleri bir gerçekti; bir gün Alperen dönmeyecek, ama Onur bir şekilde yoluna devam etmek zorundaydı.
Ve o gün geldiğinde, Onur'un tek yapması gereken bir adım atmak, geçmişi arkada bırakıp, ileriye doğru yürümekti. |
0% |