10. Bölüm

10.Bölüm

Beyzanur
anderimm_

İçeri girdiğimde, herkes ayağa kalkıp sarılmak için sıraya girmişti. Kalabalığın arasında, gözlerim bir kişide takılı kaldı: tanıdık ama bir o kadar da yabancı, geçmişten fırlamış gibi duran o yüz… Yıllardır bir arada olduğumuz aile neşesinde, içimde çarpan kalbim sanki tek bir isme odaklanmıştı.

Adım adım o kişiye yaklaştım. İlk başta, sadece uzaktan izlemek istedim; kalabalığın sıcak kucaklaşmaları, anıların tazeliği arasında, gözlerimiz bize bir şey anlatmak istiyordu. Ama artık benim dinlemeye gücüm yoktu. Baş selamı vererek yanından geçtim ve üstümü değiştirip aşağıya ineceğimi belirttim. Odaya çıktığımda, yüzüme soğuk su çarparak kendime geldim: yeni bir sayfa ve o bu sayfada yoktu.

Bir şeyler atıştırdıktan sonra, mutfağa geçerek anneme yardım etmeye başladım.
“Efsun, sana bir şey diyeceğim ama kızmayacaksın.”

“Geldiğimden beri bir şey söylemek istediğini anladım; hadi, ağzındaki baklayı çıkar, bakalım Nesrin Sultan.”

“Kızım, bir ahiretliğim aradı; oğluna kız arıyormuş, aklına ben geldim, çocuklar bir görüşsün.”

“Ya anne, okul okuyorum, demedim mi sana? Okul bitinceye kadar elleşme benle.”

“Ya kuzum, kıramadım; hem görüş dersin, kafamız uyuşmadı. Benim güzel yavrum, vallahi kalp var bende; bir şey olur, hık diye giderim, sonra üzülürsün.”

“Töbe ya, dediğin şeye bak, iyi tamam.”

“Ben numarayı veriyorum; mesajlaşırsınız.”
Çayı koyup içeri geçtiğimde, kısa bir süre sonra göz göze geldik. Hemen kafamı çevirdim; kaşlarını çattığını hissedebiliyordum.

“Efsun…” diye başlayan tanıdık bir ses, etrafa yayılmış çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. İkimiz de, uzun zamandır birbirimizle konuşmamanın heyecanını hissediyorduk.

“Ağrı kesici varsa getirir misin?”

“Bakayım içeride var mı… (Sanki hizmetçiyim.)”

“Doğan, oğlum, içeride vardır. Git, Efsun su ile versin sana.”

Ayaklanıp mutfağa geçtiğimde o da peşimden geliyordu. Çekmecede ilacı buldum. Bardağı sert bir şekilde masaya koyup su doldurdum. İçeri geçeceğim sırada bileğimden tutarak kendine çekti. Aramızda mesafe yoktu; nefeslerimiz birbirine karışırken onun sigara, zencefil ve başka tanıdık bir kokusunu daha alıyordum. İçime çektikçe bu koku bağımlılık gibi geliyordu.

“Kafama atsaydın bardağı.”

“Az yede kendine hizmetçi tut.”

“Kızım, senin okula gidince dilin açılmış. Karşında abin var, düzgün konuş, tepemi attırtma!”

Bileğimi sert bir şekilde çektim.
“Zor kalmadıkça benimle muhatap olma, Doğan,” diyerek mutfaktan çıktım. Herkese yorgun olduğumu söyleyerek odama çıktım. Pijamalarımı giyip yatağa uzandım ve uykuya daldım.

Esneyerek uyandığımda burnuma mis gibi kokular geliyordu. Yüzümü yıkayıp aşağıya indiğimde kahvaltı hazırdı. Simit ve poğaçalar alınmış, babam tabakları yerleştiriyordu. Gözüm abimi aradı ama yoktu. Büyük ihtimalle uyuyordu ve onu uyandırmamam için hiçbir sebep yoktu.

Mutfaktan bir bardak su doldurdum. Annem arkamdan sesleniyordu:
“Efsun, vallahi abinin elinden kurtarmam seni, bilesin!”

Odaya girdiğimde camış gibi uyuyordu. Suyu bir anda yüzüne attım ve kaçmaya başladım. Kendine gelene kadar babamın yanına ulaşırdım. Ama hesaba katmadığım bir şey vardı: Onun polis olduğunu ve üstün refleks yeteneklerini unutmuştum. Saçımdan tuttuğu gibi yakaladı.

“Ya, saçımı bırak, çok acıyor!”

“Kızım, sen eceline mi susadın? Okula sakat gideceksin mecbur!”

“Ya şaka yapayım dedim! Benim şakalarımı özlemişsindir. Hem kardeşin o kadar uzaktan gelmiş. Ne kadar kaba davranıyorsun, saçım acıdı!”

“Kızım, hemen doldurma gözlerini. Bir daha yapma sulu şakalar, gel sarılayım sana.”

Tam sarılacakken saçını tuttum ve çekmeye başladım.
“Nasıl oluyormuş saç çekmek?”

“Aaa! Bıraksana, bi’ kurtulayım. Abi dayağının tadını unutmuşsun!”

Babam bir anda odaya girerek,
“Yeter bu kadar! Haydi sofraya, muhlama soğuyor,” dedi.

“Bu savaş daha bitmedi! İntikamım acı olacak, gözüm üstünde,” diyerek parmağıyla gözünü işaret edip bana çevirdi.

Aşağıda kahvaltı yaparken telefonuma mesaj geldi. Herkes bir anda telefonuma bakınca gerildim.
“Herhalde Ahsen atmıştır,” diyerek geçiştirdim.

Mesajı açtım:
“Merhaba Efsun, ben Uğur. Annen bahsetmiştir, umarım rahatsız etmiyorumdur. Aslında dün yazacaktım ama uyumuşsundur diye rahatsız etmek istemedim.”

Annemin dediği çocuk mesaj atmıştı. Annem ne ara söylemişti, hiç bilmiyordum. Mesajları sessize aldım ve cevap verip kahvaltıya devam ettim. Anneme baktığımda kimden mesaj geldiğini anlamıştı.

Ortalığı topladıktan sonra mahalledeki kızlar toplanıyordu. Ben de uzun zamandır görmediğim için katılmaya karar verdim. Tabii ki Ahsen’siz olmazdı.
“Anne, ben çıktım,” dediğimde diziye dalmıştı. Kafa sallayarak geçiştirdi.

Uğur’la beklediğimden daha akıcı bir sohbet ediyorduk. Çok kibar ve ne istediğini bilen biriydi. Ahsene haber evin orada beklediğimi söyledim . Yanıma gelirken büyük ihtimalle abimle konuşuyordu. yanıma geldiğinde,Ayşenin evine doğru yürümeye başladık. Pastaneden tatlı alarak iki adımlık eve vardık.

“Kızlar, hoş geldiniz! Uzun zaman oldu görüşmeyeli,” diyerek Ayşe,
sıkıca sarıldık. Tatlıyı vererek içeri geçtik. Kalabalık değildi tanıdık kişiler vardı.

“Ay, okumak ne güzeldir, değil mi? Nasıl, anlatsanıza,” dedi Nesrin. Babası okumasına izin vermemiş, onu evlendirmişti. Ama eşi iyi biri çıkmıştı, gül gibi yaşıyordu. Uzun uzun sohbetin ardından kapı çaldı. Herkes konuşmaya dalmıştı, ben açmak zorunda kaldım. Kapıda şeytanın vücut bulmuş hali vardı: Tuğba!

“Aa, Efsun! Sen döndün mü? Doğan hiç bahsetmedi ya.”

“Vakti olmamıştır. Geçsene içeri.” Bana çarparak içeri geçmişti, bu kızı öldürmeme az kalmıştı.

“Selam kızlar! Hanıme abla söyledi, beni çağırmamışsınız. Aşk olsun! Alınmadım, ama canım arkadaşım unutmuştur kesin,” dedi.

“Ya kusura bakma, aklımdan çıkmış,” dedi, Ayşe yalandan bir tebessümle.

Tuğba’nın Doğan’la ilgili aşk anılarını dinlemeye tahammülüm kalmamıştı. Ahsene kaş göz ederek gidelim işareti verdim. Ayşe’yle başka zaman buluşmak üzere anlaştık.

Ahsen’e bize gelmesini söyledim ama başka zaman geleceğini söyledi. İki omzunu oynatarak,
“Hem abinin biraz burnu sürtsün,” diyerek yanağıma bir öpücük kondurdu.

Eve geçip odama çıktım. Tıka basa dolu olduğum için bir şey yemedim. Saat sekize geldiğinde çay demlemek için aşağıya indim. Sohbet, muhabbet eşliğinde film izledik. Saat 12 olduğunda uykulu bir şekilde odama çıktım.

Telefonuma baktığımda Uğur’dan mesaj vardı. O da TUS’u kazanmıştı, doktorluğun ilk aylarındaydı. Yoğun olduğu için çok sık mesajlaşamıyorduk. Nöbetinin bittiğini ve eve geçene kadar konuşabileceğimizi söyledi. Bir sürü şey anlatıyordu ve ağzım kulağımda dinliyordum. Sahi en son biri beni ne zaman bu kadar güldürmüştü, eve geldiğini söyledi ve “İyi Geceler “ diyerek telefonu kapattık.

Uzun bir aradan sonra yüzümde tebessümle uyuyakaldım.


 

Bölüm : 06.02.2025 15:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...