Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@angel_okur

MERABALAMALAR

Bu kurgu benim hayatım ve hayallerine dolu. Ana karakter de ben ölüyorum yani. Bazı isimler farklı (örneğin benim ismim) bazıları da aynı. Ayrıca inanılmaz saçma olaylar gerçekleşmiş olabilir ve bu olaylar gerçekte de yaşanmış olabilir. Neyseeee çok uzattım.

İyi okumalar 🎀💫

Annemin zoruyla uyandığım bir gün daha başlıyordu. Her sabah aynı şekilde kalkıyorum, formalarımı giyiniyorum, kahvaltı ediyorum ve çıkıyorum. Günler birbirinden okula gidince ayrılıyor. Her gün farklı bir olay.

Kabataş Lisesinde 11. sınıfım. Okula vardığıma 11/E yazısını görünce içeri girdim. Çantamı Deno’nun önündeki sıraya fırlattım. "Bir selam, günaydın yok mu?" uykulu gözlerle karşımdaki kıza baktım. "Yok sana selam, günaydın falan."

"Yine ne bok yedim?"

"Nefes aldın."

"Komik şey seni." Gören düşman sanacaktı ama kendisi 10 yıldır bacım oluyordu. "Şaka yapmadım." önüme dönüp sıraya oturdum. Sağımdaki sırada oturan Elif’ten çocuksu bir "Merhabaaaa!" sesi yükseldi. Ona döndüğümde el sallıyordu. "Merhabaa."

“Evet gencolar şimdi gidip abimden kalemliğimi de almam lazım ve siz de geliyorsunuz.” Kolumuza yapıştı ve bizi üst kata yani abimlerin sınıfına doğru götürdü. Benim abim ve Eymen abi aydı sınıftaydı ve şansa abimlerle aynı lisedeyiz! Kendileri okula 1 yıl geç başladıkları için hala aynı okuldayız. Tanem de bizim ortaokuldan arkadaşımız oluyordu.

“Eymen Bey! Eymen Bey!”

“Ne var Allah’ın cezası?”

Beraber sınıfa girip onların sırasının önünde durduk. Arka dörtlü abim, Giray, Eymen abi ve Eren'di. Abimin yanındaki sırada ise Kuzey vardı.

"Canım abim ben ne yaptım biliyor musun?"

"Yine ne halt yedin?"

"Kalemliğim fazla ağardı da senin çantana koydum. Verir misin?"

"Siktir git. Ben de çantam neden o kadar ağır diyordum. Meğerse benim üstün zekalı, minimum zekaya ulaşmış kardeşim kalemliğini benim çantama koymuş."

Sonunda Elif’ten gözlerini ayırabilmiş olan Kuzey "Oğlum var ya bu kızda baya zeka var he. Seni öldürmeye çalışsa şaşırmam artık."

"Komik misin sen?" Deniz'in repliğiydi bu.

"Şaka yapmadım ki." Benim repliğimdi bu da.

Giray ve Eren sonunda geldiler. İkisi de aynı anda "Ne oluyor gençlik?" diyerek sınıfa girdi. Yerlerine oturunca yine Kuzey konuştu. "Üstün zekalı Deniz kardeşimizin abisinin çantasına ağır olduğu için kalemliğini koyup şimdi onu almasını izliyoruz." Deniz susar mı? Hayır.

"Kuzu abi sen bana laf yetiştireceğine Elif'den gözlerini çek." Hemen kendini savunmaya geçti tabii Kuzu abimiz. Beyefendi Elif’e aşık olduğunu 4 yıldır itiraf edemiyor. “Ne alaka?” Bu sırada utanan Tanem de sınıftan çıktı. Abimler alttan alttan gülüyorlardı. Abim sonunda ağzını açıp konuştu.

“Bu kıza bakınca kendi kardeşimi çok masum görüyorum ama ikiside birbirinden beter.”

“Aa, niye öyle diyorsun abicim? Ben ne yapmışım be?” Ve abim yediğim haltları anlatmaya başladı.

“Geçen gün ne oldu biliyor musunuz? Şampuanımın içine hanımefendi un koymuş. Ben de sıkıyorum sıkıyorum baktım saçıma tane tane şeyler geliyor. Meğersem neymiş? Unmuş! Un banyosu yaptım geçen gün. Öneririm.” Hepsi gülerken ben kollarımı bağlamış somurtarak izliyordum. “Ama şimdi şöyle… Un saçlara iyi geliyormuş. Ben senin iyiliğini istedim abicim.”

“Kim söylemiş bu bilgiyi?”

“Profesör Uzman Doktor Deren Şen söylemiş.” Yine bir kahkaha sesi. “Bu doktor neden ilk kendinde denememiş?”

“Çünkü denek olarak kullanabileceği bir abisi varmış.”

Deniz “Bak ne kadar güzel bir kardeşim, senin kafana hiç dokunmadım abicim.” Biraz bekledi. “Benden iyisini bulursan... Bok bulursun. Çekmezler benim gibi nazını, kahrolursun!” yine kısa bir bekleyiş ardından “Neyse bay, sıra arkadaşım beni bekler.” demesiyle Eymen abi öldürücü gözlerle bakarken gözleri etrafta dolanan Eren de bir anda Deniz’e döndü. “Şaka yaptım Eren abicim öyle bakmana gerek yok.” Dedikten sonra kalemliği alıp hızla uzaklaştı. Ben de “Görüşmeyiz inşallah.” diyerek Deniz’in peşinden ilerledim.

Derste

Ders fendi, yani uyku dersi. Hoca dersi anlatırken googleden bakıyordu! Bütün sınıf da sıkıldığı için uyuyordu. Ben de uyuyanlardan biriyken Tanem dersi dinliyor, Deniz de kitap okuyordu. Tam uykuya dalacakken Demet hocanın sesini işittim. "Deniz! Derste kitap okumak yok!" Ve Deno'nun sesi. "Hocam ne yapıyorsunuz?" Ve ultra sakin hocanın sesi. "Kitabını alıyorum." Ve yine Deniz'in sesi. Dersten kovulacak olan Deniz'in sesi. "Alamazsınız. Ben ona sizden daha fazla para verdim."

"Nerden buluyorsun bu cesareti?"

"Abimden." Mükemmel cevap.

"Kızım kalk sende! Uyuma derste!" Beni dürtüklerken aynen bunları söyledi. Dersi anlatmıyordu ki. Ya en önde oturan Ömer'e soruyordu ya da telefondan bakıyordu. İç sesimi dile getirdim. "Hocam siz anlatmıyorsunuz ki. Google anlatıyor." Artık sabrı taşmış olmalı ki "İKİNİZDE ÇIKIN DIŞARI!" diye bağırdı kapıyı göstererek.

Biz kalkıp çıkarken Deniz'in kitabını alıp dolabının üstüne koydu. Hocanın boyu dolabın üstüne zor yetiyordu. Deniz oradan geçerken kolayca ulaşabildiği dolabın üstünden kitabını alıp bana yetişti. "Hadi görüşürüz, iyi dersler arkadaşlar." diyerek sınıftan çıktık.

2 haftadır matematik dersleri boş olan abimlerin sınıfına gittik. Dersleri yine boştu. “Merabalamlar!” Ne kadar mantıklı bir kelime kullanıyorum ya! "Siz yine mi dersten atıldınız?" Bunu soran sevgili abimdi. "Biz daha önce ne zaman dersten atılmışız be?" Daha dün. "Biz daha önce atıldık da bizim mi haberimiz yoktu?" Deniz'in harika sorusu.

"Ne yapacaksınız burada şimdi?" Eymen abi çok yanlış oldu bu soru.

"Dersten konulmuşuz ne yapabiliriz? Milletin abisi kardeşini sever, bizimki ne yapacaksınız burada diyor!"

"Dersi dinlemek yerine bizim sınıfa mı geliyorsunuz? Gözlerim yaşardı." Anlatsa dinleyeceğiz canım abim.

"Öyle denir mi Aras abi? Hiç yakıştıramadım. Biz gayette dersi dinliyoruz."

"Aynen abicim. Alt tarafı 10 kere falan dersten kovulmuşuzdur, pek bir şey değil yani."

"1 ayda 10 gün ne ki? Haklılar." Ciddi anlamda söyleseydin en sevdiğim eniştem olurdun be Eren.

"Bunlar dersten kovulsun biz de burda ders diye ölelim." Yoo, gayet de yaşıyorsunuz şu an Giray Bey.

"Ne ölüyorsunuz be? 2haftadır dersiniz boş!"

"Bizimki en azından boş geçiyor, siz dersten atılıyorsunuz." Giray, sen sus lütfen.

“Sen sus, ben abimle konuşuyorum.” Yalan, abimden de nefret ediyorum.

“Aras da aynı fikirde ama.” Eren, sen de kapa şu çeneni.

“Sen de sus, enişte bozuntusu!” Enişte kelimesini sessiz söylemek yararıma olmuştu.

“Neyse abilerim ben exlerimin yanına gidiyorum.” Bunu söylemeyecektin Deniz…

“Deniz!”

“He canım abicim?” Gülümsemesi işe yaramayacaktı.

“Otur oturduğun yerde!” Oturmuyor ki.

“Yer yok ki abicim, oturmuyorum.”

Eymen abi yerinden kalkıp Deniz’i oturttu. “Ben kaldım ayakta böyle. Aras Bey keyfinizi bölüyorum ama kalkar mısınız?” abim kalkınca ben de oturdum. “Eeee, Kuzey enişte sen ne yapıyorsun? Seninki çok zeki, onu dersten attıramıyoruz. Ama merak etme bir yolunu bulup getireceğim onu buraya!” diye Kuzey’le uğraşmaya başladı bu seferde Deniz. Cevap vermeyince devam etti konuşmaya. “Arkadaşlar müjdeli haberi veriyorum, biz yarın nöbetçiyiz.”

“Neyseeee, zil çalacak birazdan biz gidelim.”

“Sarışındı ama neyse. Bari onu ektiğime deyse.” diye mırıldanmaya başladı Deniz.

“Sen kimden öğreniyorsun bu şarkıları?” ve bir sorgulayıcı bakış. Deniz “Senden.” dediğinde Eymen dışında herkes gülüyordu. Sonra yine mırıldanmaya başladı. “Senden sonra kalbimi sevgilere kapadım…” Alttan bakışlarını abisine dikerek yine başladı konuşmaya. Bu kızın bugün çenesi düşmüş. “Ben kaçıyorum arkadaşlar, exler beni bekler.” Tam kalkacakken kafasından onu geri oturttu. O sırada zil çalınca Deniz’i kolundan tuttuğum gibi çekip sınıfa sürükledim.

“Elo! Sen neden hiç dersten kovulmuyorsun da bizi yalnız bırakıyorsun?”

“Aynen. Kuzey tek kalıyor, gözleri seni arıyor Elif! Sonra gittim dedim bir yolunu bulacağım getireceğim onu diye. Umutlandı, hayal kırıklığına uğratma.”

“Evet, o yüzden kovul!”

"Kovul ne be? Arkadaş mıyız düşman mı?

"Bizi yalnız bırakan sensin Elif."

"Tamam, kovdururum kendimi bir dahakine." Arkadaşlığımız sorgulanamaz.

Biraz konuştuktan sonra yine zil çalınca yerlerimize geçip beklemeye başladık. Ders başlayınca biz dersi dinler miyiz? Tabi ki de hayır.

"Oğlum bak şimdi, yanlışlıkla kızın üstüne düştüm sonra özür diledim." diyen Deniz'in yan sırasında oturan Bedirhan'ı dinliyorduk. "Oooo, dayım bize yenge getirmiş." Bedirhan'ın olayı anlattığı kişi olan ve yanında oturan Emirhan sessizce gülmeye başladı. Bedo bana bakıp "Bu nereden duyuyor her şeyi?" diye sordu. "Bilmiyorum valla babacım ama anlatmadan önce bir şey soracağım. Bu kaçıncı üvey karın?" soruma Deniz cevap verdi. "İlk üvey karısı oldu, sonra karısı oldu, şimdi yine karısı oluyor. Bu üçüncü karısı."

Kabataş Lisesi sakinleri olarak zekamız sorgulanamaz.

Bizi umursamadan anlatmaya devam etti. "Sonra kız benden hoşlanmaya başladı. beni görünce yönünü değiştirip yanıma geliyor falan. Ben de ondan hoşlanıyorum. Baya gaza geldim bugün gidicem konuşacağım. Bir deneyelim." Tam bittiği sırada matematik hocamız Sevim hoca geldi. "Çay, kahve ister misiniz?"

"Hocam çekirdek varsa olur aslında." Hala disipline gitmemiş olmam bir mucize. Bence bu yıl bir uğramam gerekecek, tahminim o yönde.

Yine zil çaldı ve hoca bana cevap vermeden gitti. "Kantine inelim."

"Abimden para almam lazım. kendi paramı biriktireceğim, bir Pandora bileklik olmuş 1200 lira." Her teneffüs çıktığımız merdivenleri yeniden çıktık ve 12/G yazan sınıfa girdik. "Abicim şimdi şöyle bir şey oldu. Benim param yok ve kantine ineceğiz." Bekledi ve ağlar gibi çıkan sesle "Bana para verir misin?" diye sordu. Eymen abi cevap vermeyince herkese sırayla sordu. Kimse ona para vermeyince son durak olarak Eren'e döndü. "Eren abiiii, para verir misiiin?"

"Ne kadar lazım?"

Önce abisine döndü. "Abilik görün be!" Sonra geri Eren'e döndü. "Ne kadar var?" 150 lira alıp yanıma geldi. "Hadi gidelim." Arkasına geri dönüp "Abilik görün, abilik!" Kulağına "Abilik, şüpheli." diye fısıldayıp geri çekildim.

"Anca abi olabilir zaten sana."

Ben devreye girmeseydim ders başlayana kadar Deniz burada konuşmaya devam ederdi. kolundan tutup kantine doğru çekiştirdim.

Loading...
0%