Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1. Bölüm : Başlıyoruz...

@anita_86h

 

- BAŞLIYORUZ..-

 

 

2023 / İstanbul.....

Yorgunluktan bitap düşmüş bedenine rağmen son dakikalarını geçirdiği hastane bahçesinde sakince başını gökyüzüne kaldırdı . Minik kar taneleri yüzüne birer birer düşerken gözlerini mutlulukla kapattı. Soğuk hava önü açık kabanından içeri girip bedeninde gezinse de bunu umursayacak halde bile değildi. Kendini yıllar sonra ilk defa mutlu hissediyordu. Artık kaderin ona çizdiği yolda yürümekten gocunmuyordu. O şehire 15 yıl sonra geri dönmesinin bir nedeni vardı. Yürüdüğü yolundan kimsenin döndürmeye yetemeyeceği o amaç için son nefesini vereceğini bilse de asla vazgeçmeyecekti..

Gözleri kapalı halde kirpiklerini dahi kaplayan kar taneleri altında, uzunca bir süre kendine adım dahi atmayı yasakladığı şehirle vedalaştı. Çocukluğu burada geçmiş, bu şehrin sokaklarına gömmüştü yüreğini ezip yok eden her bir acıyı. İlk burada kendi benliğini bırakıp, başkası olmuş, yıllardır sır gibi sakladığı adını bu şehirin yitik mevsimlerine üflemişti.

Orada ne kadar süre o halde durduğunu bile bilmiyordu. Kulağına dolan adım sesleriyle düştüğü geçmiş girdabından koparken saniyelikte olsa dikkati dağılmıştı. Ona yaklaşan bedenin ayak sesleri arttığında sakince başını indirip göz kapaklarını araladı. Görüş alanına giren siyah kapan ve siyah kasketle gece ile bütünleşmiş adamın suretini görünce biraz olsun rahatladı. Yanına gelen beden onun taklit ederek başını gökyüzüne doğru kaldırıp yağan karı izledi.

"Yılın ilk karına vedalaştığın şehirde denk gelmen ne güzel bir tesadüf.."

Adamın sözleriyle başını tekrar ay ışıkları altında bir elmas tanesi kadar göz alıcı gözüken karlara çevirdi. İçine çektiği soluklar arasında dudaklarından fısıltı şeklinde döküldü kelimeler...

"Son gecemin en güzel hediyesi... Bana veda ediyor olmalı Yedi Tepeli güzel şehir..."

"Vedaları sevmediğini sanıyordum.."

Yanında hala aynı pozisyonda duran adamın sözleriyle kısa bir an duraksadı. Başını gökyüzünden indirip onun yüzüne çevirdi. Yanında sakince dikilen adam bakışlarının ağırlığından rahatsız olmuş olacak ki karları izlemekten vazgeçip gözlerini onun yüzüne çevirdi.

"Sevmem. Bu yüzden bana veda etmeye gelmeyeceğini bilecek kadar tanıyorum seni. Neden buradasın?"

Sıkıntılı bir nefesi hapsedip biraz daha yaklaştı adam ona. Siyah gözleri karanlık bir kuyu gibiydi. Ve her göz göze gelişlerinde onu bir girdap misali içine çekiyordu. Bu histen nefret etse de ona ihtiyacı varken benden uzak dur demek çok zor geliyordu...

"Geldim çünkü artık yalnızsın. O şehir senin için lanetli biliyorsun. Kimseye gerçek kimliğini açık edemezsin. Eğer biri bile öğrenecek olursa birlikte inşa ettiğimiz her şey yerle yeksan olur.."

Ağzından çıkan her kelime beyninde yankılanırken bakışlarını ondan çekip beyaz büyük bina üzerinde gezdirdi. Çıktığı yol çok dikenliydi lakin o Aldacı'nın kızıydı. Pes etmek lügâtında dahi yoktu. Babasının deli kanı damarlarında akıyorken önüne çıkacak her engeli aşmaya kararlıydı...

"Bundan sonrası benim sorumluluğumda. Senden sadece Albay'ı bir süre oyalamanı istiyorum. O şehre tayin olduğum için gittiğimi sanmalı. Benim için bunu yapar mısın?"

Karşısında ki adam derince iç çekip ona yaklaştı. Kollarını ondan kat be kat cılız olan bedenine dolarken sıcaklığı her bir azasının buz tuttuğu bahçe de onu rahatlatmaya yetti. Halsizce kolları sarıp sarmalayan adama dolanırken , bir fısıltıdan ibaret olan sesi zorlukla ona ulaşıp kulaklarında yankılandı...

"Dikkat et kendine Aldacı.."

Babasının lakabını duyduğu anda bedeni kaskatı kesildi. Bu adı yıllardır duymuyordu. Titreyen bedenine sarılan kollar arasında küçücük kalmasını umursamadan daha da sarıldı. Başı hızlı atan kalbinin tam üzerindeydi. Gözlerini kapatırken bu gece hem ona hem de yıllarını geçirdiği şehire veda etti....

"Sende kendine dikkat et İzlam.."

 

********************************************

 

2023 / Ankara...

Tok adım sesleri basıp geçtiği koridorda yankılanırken onun sert ifadesini gören her er hazır ola geçiyordu. Koyu sarı kirpiklerinin arasında bir mücevher kadar parlak duran mavileri geçit vermez bir edayla etrafta gezdi. Aşina olduğu koridorda vakur ifadesinde milim oynama olmadan ilerlerken üzerinde olan bakışları umursamıyordu. Aylardır beklediği haber nihayet gelmişti ve bir an önce görev yerine gitmek için sabırsızlanıyordu.

Uzun koridorun sonuna geldiklerinde yanında dikilen er öne atılıp kapıyı çaldı. Orgeneral'in sert sesi kulaklarına dolduğunda istemsizce yerinde dikleşme ihtiyacı duydu.

"Gel.."

"Komutanım Yüzbaşı Yiğit Ali Karaca geldi sizinle görüşmek istiyor.."

"Tamam al içeri. Odaya kim gelirse gelsin kesinlikle alma."

"Emredersiniz.."

Askerin dışarı çıkışıyla nabzı hızlanmış kuruyan boğazı nedeniyle bir kaç kez üst üste yutkunmak zorunda kalmıştı. Karşısında duran ere kısa bir baş selamı verip atik adımlarla açık kapıdan girdi. Masa başında oturan onunla aynı vücut ebatlarına sahip Orgenaral'in karşısında sert yüz ifadesiyle bir kaç saniye durup hızla tekmil verdi.

"Yiğit Ali Karaca 1993 Şanlıurfa."

"Rahat. Gel karşıma otur aramızda baya uzun bir konuşma olacak çünkü.."

Konuşmanın içeriğini az çok tahmin ediyordu lakin yine de tedirgin hissetmeden duramıyordu. Orgeneral eline uzattığı kalın siyah dosyayı açarken avuç içlerinde biriken ter onu rahatsız ediyordu. İlk sayfa da aylar önce gördüğü kız vardı. Yeşil gözlerine baktığında yine aynı hislerle çevrelenmiş kalbi günlerce koşmuşçasına hızlı atıyordu. Orgenaral'in keskin bakışlarını üzerinde hissediyordu bu yüzden hızla diğer sayfayı çevirdi. Kızın gün içinde yaptığı her şey maddeler halinde sıralanmıştı. Dün çalıştığı hastane de son günüydü. Bu gece sabaha karşı ise Şanlıurfa'ya bilet almıştı. Her şey planladıkları gibi gidiyordu.

"Yiğit senin için zor bir görev bu biliyorum ama en ufak açık dahi vermemen gerek. Vildan ile konuş ve durumu anlat. Kadınsal kıskançlıkların görevi sekteye uğratmasına asla tahammülüm yok.."

"Konuşurum. Ama komutanım bu kızın benden etkileneceği ne malum? Dosya da bu güne kadar kimseyle bir ilişki içinde bulunmadığı yazılmış."

Orgenaral'in ifadesi sertleşirken avuç içlerini masaya dayadı. Parmakları birbiri içine girerken keskin karaları çoktan onun mavilerine meydan okur bir edaya bürünmüştü.

"Herkesin bir zayıf noktası vardır. Onunda zayıflığı senin mesleğin.."

"Komutanım benim asker olmam onun nasıl zaafı olabilir ki?"

Gözlerini onun üzerinden çekip pencereye yüzünü dönen adamın bir anda değişen ifadesine baktı. Gözlerinden yansıyan acı çok gerçekti.

"Babası bugüne kadar gördüğüm en mert , en güçlü adamdı. Onun lakabı dağda ki pislikleri korkutmaya yeterdi. Aldacı adı hala bir efsanedir. O babasının yolundan şaşmış olsa da hala içinde ondan bir parça taşıyan biri. Bu yüzden sen onun kalbine ulaşabilecek tek kişisin Yiğit.."

Duyduğu lakap ile mavi gözleri kocaman olmuş elinde ki dosya büyük bir gürültü ile masaya düşmüştü. Askeri okulda ve gittiği her karakolda adı efsane olarak anılan, dağda gezen itlerin bu gün bile korktuğu tek kişiydi Aldacı. Ve yarın sabah onun kanından bir hain ile yüz yüze gelecekti.

"Bu nasıl mümkün olabilir komutanım? Öyle bir adamın kızı nasıl terörist olur aklım almıyor?"

Komutanın pencereden gökyüzünü izleyen yüzü ona döndüğünde saniyeler içinde değişen ifadesi ile afalladı. Bu sefer bakışlarında acı değil öfke vardı.

"İçimden bir ses o kızın kullanıldığını söylüyor Yiğit. 12 yaşında babasız kalan bir çocuk onu karanlığa hapsedenlere ne kadar direnebilir ki... Senden tek istediğim şey gerçeği bulman. Aldacı'nın kanına sahip biri hain olamaz. Önceliğin bu düğümü çözmek Yüzbaşı.."

"Emredersiniz komutanım.."

Odadan elinde siyah kalın dosya ile çıkarken düşünceleri birbirine girmişti. Karargahtan çıktığı vakit timdeki arkadaşlarının onu beklediğini gördü. Hızlı adımlarla yanlarına ilerleyip elindeki dosyayı havaya kaldırdı. Yüzünde sinsi bir tebessüm vardı. Öfke ve nefret bedeninde kol gezerken zihninin ufak bir kısmında cirit atan belki masumdur düşüncesini sonsuza kadar susturdu. Ona göre o kadın haindi ve sonu hapishane olacaktı.

"Anka... Yeni göreve hazır mıyız."

"Hazırız komutanım.."

"Güzel başlayalım o zaman.."

Otoparkta yan yana duran arabalara ilerlerken başı gayri ihtiyari bir edayla arkaya döndü. Orgeneral kollarını arkasında bağlamış düşünceli bir ifadeyle ona bakıyordu. Başını eğip selam verirken onun için doğru tekti. Komutanı ne derse desin o kadın babasının anısına dahi ihanet etmiş bir vatan hainiydi ve Yiğit onun canını yakmaktan bir an olsun tereddüt etmeyecekti...

 Komutanı ne derse desin o kadın babasının anısına dahi ihanet etmiş bir vatan hainiydi ve Yiğit onun canını yakmaktan bir an olsun tereddüt etmeyecekti

 

Loading...
0%