Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm : Dilemma...

@anita_86h

Keyifli okumalar dilerim.. :)

*Dilemma: İkilemde kalmak..

 

**********************************************************************

**********************************************************************

2023 Ocak...

Şanlıurfa...

Yıllar sonra adımımı attığım memleketime içimde birikmiş ve artık oluk oluk kalp kapakçıklarımdan dahi taşmış olan hasretle baktım. Buradan giderken ardımda çocukluğumu, babam ile olan hatıralarımı bırakmak zorunda kalmıştım.

Babam... Yüreğimin derin sızısı. Hala rüyalarımda bana eşlik eden koruyucum. Bir gün kavuşacağımız günün hayali ile hala nefes almaya devam ettiğim umudum..

Yıllar sonra doktor olarak atandığım Şanlıurfa da beni nelerin beklediğini bilememek açıkçası biraz ürkütüyordu. Tek başıma çıktığım bu yolculukta bana getireceği kalp kırıklıklarından bir haber uzun sayılabilecek süre zarfında havaalanının hemen dışında ki bekleme alanında ayakta durdum. Uzun zaman sonra ilk defa kendimi kaybolmuş gibi hissediyordum.

Bakışlarım önce sakince havaalanı girişinde ki kalabalık insan seli arasında gezdi. Ne aradığımı bilemesem de belki de yıllar evvel kaybettiğim o aşina olduğum hisleri tekrar bulmak istiyordum. Bir kaç dakika sonra boş bakışlarım gökyüzüne değdi. Minik kar damlaları yüzüme vururken hafifçe dudaklarım yukarı kıvrıldı. Karın kekremsi kokusuna karışmış sert havayı gözlerimi kapatıp soludum. Tıpkı hatırladığım gibiydi. Babamla buraya adımı attığım ilk günde aynı koku vardı. Yaşanmışlıkla sarmalanmış şehirin her bir sokağından yayılan samimiyet içeren garip bir rayihaydı...

Derince içime çektiğim soluklar sonrası usulca açıldı göz kapaklarım. Daha fazla burada vakit geçirmemek ve görüşmeme yetişmek için yanımda duran valizin kulpuna tutundum sıkıca. Ocak ayının derin soğuğu giydiğim kabana rağmen içimi titretirken bakışlarımı bir taksi bulmak umuduyla etrafta gezdirdim. İleride bir kaç adımlık mesafe de gördüğüm boş taksi ile rahatlayarak , elimdeki bavulu çekiştirerek ilerlemeye başladım.

Lakin bir kaç adım atmıştım ki sert bir duvara adeta toslamam ile canım yandığı için dudaklarımdan kedi tıslamasına benzer bir ses çıktı...

"Allah'ım ben neye çarptım böyle beynim yerinden çıkacak..."

Bir elim başımda acıyan noktayı sıvazlarken bakışlarım ise neredeyse iki katım olan duvara pardon " bedenin" üzerinde gezdi. Bakışlarımın son noktası ise bir çift turkuaz mavisi göz olmuş ben ise gördüğüm en güzel maviye şaşkınca bakakalmıştım. Benim aksime karşımdaki duvar bey ise bana garip bir cisme bakar gibi bakıp, bir şeyler arar gibi baştan aşağı süzmüştü.

Bu durum beni rahatsız etti nedense. Karnımda ki tuhaf his ve kalbimin durmaksızın atışı beni sinirlendirmeye yetmişti bu yüzden kaşlarım çatık bir halde ona bakmaya başladım. Bir kaç saniye sonra ise bakışları gözlerime değdiği anda kaşları şaşkınlıkla havalandı. Alışkındım bu tepkilere. Gözleri yeşilin en tuhaf tonuna sahip bir birey olarak genelde uzaylı görmüş gibi bakıyorlardı . Allahtan koyu kahverengi saçlara sahiptim de, durumumu kurtarıyordu biraz.

Hala pür dikkat gözlerime bakan adamın bedenimde yarattığı hislerden bir an önce kurtulmak için bir adım geriledim önce. Dudaklarımı araladığımda ise sesimin titremesi beni afallatmaya yetmişti.

"Önümden çekilebilir misiniz lütfen? Taksiyi kaçıracağım sizin yüzünüzden"

Titreyen sesimle lanetler ederek bakışlarımı ondan çekip yana kaydım. Bu hareketimle karşımda duran yabancı sanki bir tür trans halindeyken irkilerek hızla bedenini yana kaydırıp geçebileceğim alan bıraktı bana. Bakışları hala üzerimde geziyorken bir an önce aramızda vuku bulan bu tuhaf auradan kaçmak için ileri doğru adımladım.

"Kusura bakmayın. Yorgunluktan yolun ortasında durduğumun bile farkında değildim."

Duyduğum bariton ses vücudumda ki tüylerin adeta ayağa kalktığını hissettim kısa bir an. Ufak bir baş selamı ile özrünü kabul ederken , hızla bavulumu çekerek yanından adeta kaçarcasına hızlı adımlar atarak kışın soğuğuna rağmen sıcak basan bedenimle ilerledim. İleride gördüğüm taksiye vardığımda içimden gelen tuhaf bir dürtü ile başımı hafifçe arkaya çevirdim. Neyi görmeyi beklediğimi o an bilemiyordum. Neden ona tekrar bakma hissiyatı içinde bulundum verecek cevabım bile yoktu.

Sadece dikkatle yabancıya takılı kaldı gözlerim. Uzun boyu, koyu sarı saçlarına eşlik eden kahverenginin en açık rengine sahip kaşlarıyla, kıvrık koyu sarı kirpikleri ardına saklanmış turkuaz mavisi gözleriyle gerçekten güzel bir adamdı. Sonra bir grup erkek geldi yanına hepsiyle tek tek kucaklaştı. Yüzlerinden bile belli oluyordu birbirlerine duydukları özlem. Gruptaki erkeklerden biri yüksek sesle konuştuğunda istemsizce tekrar bakışlarım saniyelik o yabancıya kaydı.

"Evinize hoş geldiniz komutanım. Çok özledik valla sizi. Bir daha bu kadar ayrı kalmayın bizden."

Biraz önce çarptığım adamın asker olduğunu öğrendiğim anda yüzüme buruk bir tebessüm yayıldı. Yüreğimdeki yıllardır geçmeyen sızı tekrar ortaya çıkarken dolan gözlerimi onlardan çekip taksinin açık kapısından içeri doğru bedenimi bıraktım. Taksi benim binmemle hızla havaalanın çıkışına ilerlerken bakışlarımı o gruptan bir saniye olsun çekmedim Anılar etrafımı sardığı anda nefes alamadığımı hissettim. Camı yarıya indirirken, mavi gözlü askerle tekrar göz göze geldik. Bir mücevher gibi parlayan gözlerine bakarken içimden akıp giden hislere engel olamadım. Onun görüş alanından çıktığımızda ise hala zihnimde tazeliğini koruyan anılar ansızın üzerime yıkıldı...

Bir zamanlar babamın da etrafında ona hayran silah arkadaşları vardı. Ben ise onların küçük nazlı kız kardeşi gibiydim. Okuldan dönünce dilediğim gibi askeriyede gezer , onlarla arkadaşlık ederdim. Ta ki o olay olana kadar. Dolan gözlerimi silip açık kalmış camı kapattım. Yol hızla akıp giderken bu şehire geliş amacımı tekrar ve tekrar hatırlattım kendime..

Akıp giden sakin asfaltta son sürat ilerleyen taksiye tayin olduğum hastanenin adını verirken karla kaplanmış ağaçlara çevirdim. Her yer bembeyaz bir örtüyle kaplanmış , gözlerimin önünde adeta bir gelin misali süzülüyordu. Başımı cama yaslayıp anın tadını çıkardım. Arabanın sıcaklığı ile izlediğim yolda yorgunluktan mayışırken gözlerim kapandı ağırca. Ne kadar süre uyudum bilmiyorum.

Babamın masa başındaki kanlar içindeki görüntüsü zihnimi işgal ettiğinde gözlerimi hızla açıp, düştüğüm karanlıktan kurtardım kendimi. O arada taksi durmuş şoför sessizce bana bakıyordu. Elimi yüzüme sürerek ayılmaya çalıştım bir süre. Daha sonra hafifçe tebessüm ederek tutan ücreti adama verip hızla arabadan indim. Minik valizimi elime aldığımda başımı kaldırıp uzun bir süre çalışacağım hastaneyi süzdüm. Bu hastanede güzel anılarım olmasa da boğazıma tıkanan nefeslerime rağmen karın el verdiği kadar hızlı adımlarla ileriye doğru hastanenin girişine adımladım. Kapıdaki güvenliğe kendimi tanıtıp başhekimin yerini sordum. Kadın görevli üzerimi aradıktan sonra gideceğim katı söylemiş daha sonrada işinin başına dönmüştü. Derince bir nefes çekerek asansöre doğru ilerledim. İlkten bindiğimde tedirgin olsam da 4 kat elimde ki valizle çıkmak zor gelmişti.

Asansörün durduğuna dair sesle kapı yavaşça açılmış bende hızla içinden çıkarak uzun koridorda ne tarafa gideceğimi hesap etmeye çalıştım. Sağ tarafa dönüp her bir kapının üzerinde ki gümüş renkli plakada yazan isimleri incelerken sonunda başhekime ait odayı bulmuştum. sonunda.

"Profesör doktor Aylin Uraz..."

Mırıltı şeklinde yazılan ismi dillendirirken , derince bir soluk çekti ciğerlerime. Kapıyı bir kez tıklattığı vakit çıkan tiz sesle istemsizce yüzüm buruşturdu. İçerden gelen sesle kapının koluna dokunup içeriye doğru adımladım . Büyükçe bir odanın tam ortasındaki masada oturan kadın beni gördüğünde hafif kaşlarını çatarak beni süzerken minik bavulumla rahatsız edici bakışlarla onun tam karşısına geçtim

"Buyurun nasıl yardımcı olabilirim size?"

"İyi çalışmalar efendim. Ben yeni atanan Genel Cerrah Neva Orbay. Bunlarda tayin belgelerim.."

Elimde sıkı sıkıya tuttuğum dosyayı karşımdaki kadına uzatırken bakışları saniyelik yüzümde gezinmiş , daha sonra evrakları alıp incelemeye başlamıştı. Açtığı her sayfada kaşları çatılırken , son sayfaya geldiğinde kısa bir süre duraksamıştı.

"Binbaşı Şahin Orbay'la bir akrabalığınız var mı?"

Yüzüme bakmadan sorduğu soruyla sıkıntılı bir nefes çekti ciğerlerime. Babamı her ne yaşarsam yaşayayım asla inkar etmemiştim. Lakin istemediğim bir hayata maruz kalan bir birey olarak, hep gerçek kimliğimi saklamak zorunda kalmıştım. Ben sadece bir piyondum ve bana yıllardır öğretilen sözler dudaklarımdan çıktığında rahatlamam gerekirken, aslımı inkar edişinden dolayı canım hiç olmadığı kadar çok yanıyordu.

"Babam olur kendisi."

Başını dosyalardan kaldırıp sert bir şekilde kapatması ile irkilerek karşımdaki masa da oturan kadına baktım. Yüzündeki ifadesiz halinden zerre bir şey anlamıyor ve bu durum karşısında ikilemde kalıyordum. Oysa kadının katı sözleriyle kanımın öfke ile tersine akmasına mani dahi olmak elimde değildi.

"Neva hanım öncelikle hastanemize hoş geldiniz demek istiyorum. Fakat bilmenizi isterim ki babanız Şahin bey burada çokça tanınan ve nefret edilen birisi. Sizin yerinizde olsam bunun bahsini dahi açmam. Yakınlığınızı soran kişilere ise soy ad benzerliği der geçerim. Zira babanız olduğu öğrenilirse burada geçecek günlerin pek iç açıcı olmayacağı aşikar.."

Yine oluyordu. Yıllar önceki gibi kim olduğum gizlenilsin isteniyordu benden. Bu sefer 12 yaşındaki çocuk değildim. Asıl kimliğimi, onu korumak uğruna yok etmişken yine köşeme çekilip kaderime razı olamazdım. Burada başıma gelebilecek her türlü kötülüğü göğüsleyecek gücü kudreti vardım.

"İyi niyetiniz için size müteşekkirim. Fakat ben babamdan asla utanmadım. Bu yıllar öncede böyleydi, şimdide öyle. Dolayısıyla kim olduğumu saklama gereği duymuyorum hiç bir şekilde."

Sözleri bittiğinde karşımda ki kadının hissiz ifadesi değişti. Gözlerinde büyük bir öfke ateşi belirirken ellerini birleştirip yumruk haline getirirken keskin bakışlarla benim gözlerimin içine baktı. Alışkındım bu nefrete. Bir amaç uğruna buraya gelmişken kimsenin nefretinin beni yolumdan döndürmesine izin vermeyecektim.

"O zaman başınıza gelecek her şeye razısınız.."

"Evet. Ben Şahin Orbay'ın kızıyım. Bunu herkes böyle kabul etmek zorunda."

Yem atılmıştı. Elbette gereken yerlere gelişimin haberi gidecekti. Nefesimi kesmek isteyenler ise, kendi cehenneminde benimle bir cayır cayır yanacaktı. Kısa bir baş selamı ile beni onaylayıp gözlerini üzerimden çekti. Daha sonra ise önüne büyükçe bir dosya çekti. Eliyle kapıyı işaret ederken hiç bir şey söylemeden odanın çıkışına doğru ilerledim. Kapıyı açıp çıkacakken arkamdan seslenmesi ile başımı sakince ona döndüm.

"Umarım buraya adım attığınız için pişman olmazsınız."

Olmayacaktım. O zamanlar öyle sanıyordum. Bir kaç ay sonra yaşayacağım hezimeti bilmeden yüksek perdeden konuşuyordum. Aylar sonra dönüp bu güne gelmek istesem belki de Aylin hocamın sözlerine kulak verir, kendi gerçeğimde bir ben boğulurdum.

Başhekime cevap vermeden kapıdan çıkıp bedenimi koridora attım. Derin soluklar alıp verirken içimde yer eden sıkıntıyı görmezden gelmek istedim. Telaşlı adımlarla hastaneden çıkıp bir taksi çevirdim. Telefonumdaki konumu taksiciye gösterdiğimde buraya 10 dakikalık uzaklıkta olduğunu öğrenince biraz olsun rahatladım. Daha önceden ev sahibiyle görüşüp anlaştığım eve doğru ilerlerken başhekimin her bir sözü zihnimde yankılanıyordu...

Geldiğimiz mahalleye baktım camın ardından. Yer yer taş evleri varken bir kaç tane yeni yapıldığı belli olan yapılar vardı. Taksi müstakil iki evin ortasında dururken sakince arabadan indim. Taksici bavulumu çıkarırken ücretini verip bakışlarımı tekrar sokakta gezdirdim. Yan yana dizilen bahçeli evlerle büyükçe gülümsedim. Kış nedeniyle her yeri kar kaplasa da evler çok güzeldi. Boynumda çapraz şekilde asılı duran çantamdan telefonumu çıkarttım önce.

Daha sonra ise ev sahibim olan kadını aradım. Şükür ki ilk çalışta açan yaşlı kadın beni fazla bekletmeden evin önüne geleceğini söylemişti. Caddenin tam ortasında durmaktansa ağır adımlarla kaldırıma çıkıp sokak lambasının betonuna dayadım sırtımı.

Sakince sırtımı dayadığım betonda ev sahibini beklerken önüme yanaşan devasa araba ile tedirginlikle yerimde dikleştim. Bu kadar çabuk mu bulmuşlardı yani beni. Elim kol çantama giderken soğuk metali avuçlarımın arasına sıkıştırdım. Ben tetikte beklerken bir kaç saniye sonra arabanın kapıları açılmış bir grup genç bağıra çağıra teker teker arabadan inmişti. En son çıkan bedenle gözlerim yuvalarından çıkacak misali kocaman açılırken, karşımda ki beden başını kaldırdığı anda yine o mavi gözlerle karşı karşıya kaldım.

Ben nutkum tutulmuş misali şaşkınca ona bakarken, genç adam kaşlarını çatmış beni süzüyordu. Sanki bir şey söyleyecekmiş gibi benim üzerime atım atacağı sırada koca sokakta yankılanan sesle bakışmamız bölünmüştü.

"Yiğit Ali oğlum.."

Genç adamın bakışları karşı kaldırımda onu bekleyen kadına kayarken hızla önümden geçip ona doğru ilerledi. Annesi olduğunu düşündüğüm kadını kolları arasına alırken, kadın onun yanında minicik kalan cüssesine rağmen minicik kollarıyla onu sıkıca sarmıştı. Anne sevgisi böyle bir şeydi sanırım. Kocaman adam olsanız bile onun için hala bir yaşında bir bebektiniz. Ben biraz kıskançlık, birazda içimde yer eden buruklukla onları izlerken bir kaç saniye önce kaşları çatık olan adam büyük bir sevgiyle bakıyordu karşısındaki kadına. Karşımdaki manzarayı dalgınca izlerken adımın seslenilmesi ile bakışlarım sokağın başında zorlukla adımlayan kadına kaydı.

"Neva kızım. Gel de hele bir yardım et biye. Ay vallahi nefesim kesildi."

Bir an bile düşünmeden hızla yerimden ayrılıp kadına doğru koşar adım giderek koluna girdim. Yavaş adımlarla evimin önüne gelmişken bakışları karşı eve değdiğinde avuçlarımın arasında tuttuğum kolunu elimden kurtarıp demin zor adım atan o değilmiş gibi adeta sekerek ilerledi. Karşıda bana çatık kaşlarla bakan adama sarılıp anlamadığım bir kaç söz söyledi.

"Oy Yiğit'im gelmiş. Oğul neden daha önce haber vermedin. Vildan hastaneden izin alırdı. Nasıl merakta kaldıydı bir bilsen."

" Nazike teyze bende yeni adımımı attım şehire. Daha eve bile girmedim görüyorsun. Ararım Vildan'ı ben tasa etme kendine.."

Kadın sakince onu onaylayıp unuttuğu bir şeyi hatırlamış bir edayla bana döndü yüzünü. Fakat yanıma gelmek yerine daha bir kaç dakika önce gördüğüm insanlara benimle ilgili malumat vermekle uğraştı.

"Ha bak buda yeni kiracım oğlum. Doktormuş kendisi buraya yeni tayin olmuş. Gerçi bir değişik kız ama ne yapacan bey illa kiraya ver diye diretince verdim evi."

Daha ilk defa gördüğü insanlara izinsiz benden bahsetmesi canını sıkarken engel olamadığım bir sinir harbi ile hafif sesini yükselterek karşıda hala olduğu yerde dedikodumu yapan kadına seslendim.

"Nazike hanım, artık hakkımda malumat vermeniz bittiyse evin anahtarını alabilir miyim? Zira bu karda kışta saatlerdir eve girmek için sizin burada olduğumu bile umursamadan yaptığınız dedikodumun bitmesini bekliyorum.."

Benim sert çıkışmam ile yaşlı kadın afallayarak bana bakarken sadece şaşıran o değildi bu halime elbette. Adının Yiğit Ali olduğunu öğrendiğim adamın annesi bir adım öne çıkıp adeta çemkirir şekilde konuşmaya başladı.

"Aaa büyüğe de saygı kalmamış hiç. Sen aile terbiyesi nedir bilmez misin? Annen yaşındaki kadına ettiği laflara bak hele.."

Kaskatı bir şekilde karşımdaki kadının beni tanımadan etmeden yargılayan konuşmasının bitmesini bekledim sabırla. Daha sonra ise sözleri biten kadından gözlerimi ayırmadan ellerim yumruk olmuş bir şekilde yerlerin kaygan olmasını umursamadan ilerledim. Bir kaç dakika önce beni hiç tanımadığı halde ailemle vurmaya kalkan kadının karşısına dikildim. Gözlerimi gördüğü anda bir "Tövbe Estağfurullah" çekip biraz oğlunun yanına kaydı. Bense onun korkusunu zerre umursamadan bir saniye gözlerimi kadının üzerinden çekmeden elimi soluma doğru uzattım.

"Anahtar Nazike Hanım.."

Yaşlı kadın hızla anahtarı çıkarıp avucuna bırakırken keskin bakışlarım hala kadının üzerindeydi. Yanında bir duvar misali dikilen kadının oğluna bir kez bile bakmazken tekrar geldiğim yolu geri dönerek evime gitmek için adımladım. Lakin içimde hala patlamaya hazır bir öfke varken daha fazla susturamadım içindeki asi benliğimi. Hızla arkamı dönüp bakışlarımı yaşlı kadınlar üzerinde gezdirdim. Bu ani hareketimle adeta yerinden sıçrayan kadınla gülmek istesem de öfkem izin vermedi.

"Sizden ufak bir ricam olacak. Bir daha tanımadığınız insanlar hakkında bir çıkarımda bulunmayın lütfen. Bu gün yol yorgunluğu ile sizinle uğraşmak istemesem de, bir daha bu durum tekrarlandığı takdirde bu kadar sakin kalamam emin olun."

Sözlerim bittiğinde geldiğimden beri ilk defa gözleri bakmaktan imtina ile kaçındığım mavilerle yeşillerim buluştu. Bakışlarında biraz öfke, biraz şaşkınlık mevcutken, ellerinin yumruk şeklinde iki yanda sallandığını gördüm. Bakışlarımı ondan çekip önüme döndüğüm vakit ,evimin önündeki araba başında dizilmiş 4 'lü de gezdi bakışlarım. Şaşkınca bana bakıyorlarken, onları umursamadan hızlıca eve doğru adımladım. Yere düşen bavulumu elime alıp anahtarla kapıyı açarak eve adımladım. Ardından sert bir şekilde kapıyı kapatırken çıkan ses sokaktan yankılanmıştı. Kapıya yavaşça bedenimi yasladığımda soğuk ev içimi titretmişti. Gözlerim pişmanlıkla kapanırken daha ilk günden tüm okları üzerime çektiğim için talihime içimden küfrediyordum....

 

 

Loading...
0%