Yeni Üyelik
26.
Bölüm

- Sana Kavuştum Ya...-

@anita_86h

Keyifli Okumalar...

 

 

******************************************************

 

Sadun'dan...

Ucu bucağı olmayan bir arazideyim. Burnuma dolan çiçek kokuları ise onu hatırlatıyor. Kokunun kaynağı yere doğru telaşlı adımlarla ilerliyorum. Rüzgar estikçe daha da keskin geliyor çiçeksi kokusu. Sonra onu görüyorum. Bembeyaz elbise giymiş kar tanesi kadar güzel teninde bir bütün olmuş sanki. Uzun siyah saçları ise rüzgarın esişi ile dalgalanıyor.

"Lavin..."

Gür sesim ona ulaştığında başını hafifçe bana döndürdü. Gülümsemesi canımı yoluna sermek isteyeceğim kadar güzel. Ona doğru koşuyorum. Durmaksızın atan kalbim göğüs kafesimden çıkıp onun avuçlarına konmak istiyor gibi. Lavin'e ulaştığımda yüzünde asılı duran tebessümüyle bana bakıyor. Ellerim ona ulaşıyor sıkıca sarılıyorum. Teninde gezen ellerim belini buluyor. Başım saçları arasında kokusu çok yakınımda. İşte bu diyorum yaşamak bu...

Sonra bir adım uzaklaşıp güzel yüzüne bakmak istiyorum. Ellerim omuzlarında iken bakışlarım silinmeyen tebessümünün olduğu çehresinde. Tekrar rüzgar esiyor. Saçları rüzgara karışmak ister gibi havalanırken bakışlarım omuzlarına koyduğum ellerime değiyor. Siyah renge bürünmüş avuç içlerin beyaz teninde bıraktığı o lanet renk ile korkuyorum. Ateşe değmiş gibi elimi ondan çekerken o siyahlık omuzlarından sinsice göğsüne , oradan kalbine ulaşıyor. Daha çok korkuyorum. Lavin'in üstünde ki beyaz elbise siyaha bürünüyor. Gülümseyen çehresi gittikçe silikleşiyor. Sonunda ise badem gözlerinden düşen yaşlarla Lavin arkasını dönüyor bana. Kalbim delicesine atarken gitmesin diye uzanıyorum ama esen o sert rüzgar yüzüme vuruyor. Gözlerim kapanıyor. Açtığımda ise kendimi arabada buluyorum...

Nefes nefese yerimde doğrulurken terden sırılsıklam olmuş yüzümü sıvazladım usulca. Hala yolda olduğumuzu bacağımda derin uykuda olan Lavin'i görünce anladım Seyit ve Kuzgun önde pür dikkat yolu izliyorlar.

"Kaç saattir yoldayız.."

"2 saat oldu.."

Kuzgun'un verdiği cevapla bakışlarım hala bacağımda uyuyan Lavin'e kaydı. Yola çıktığımızda kısa süreli olsa da ayılmış hiç konuşmadan bana uzun uzun sarılmıştı. Sonrada göğsümde uyuya kalmıştı. Bende rahat yatsın diye onu bacağıma yatırmış dışarıda akıp giden yolu izliyordum. O ara sevdiğim kadına kavuşmanın verdiği huzurun etkisi ile daldığım uyku bana kabus olarak dönmüştü. Gördüklerimin anlamı neydi? İçimde dolup taşan bu sıkıntının anlamı neydi?

"Daha ne kadarlık yolumuz var Seyit?"

"En fazla yarım saat."

"Her şey hazırlandı değil mi? İlkay ve Seher hanımın haberi var.."

"Evet abi var..."

İçim biraz olsun rahatlamış olarak sırtımı koltuğa yaslayıp siyah saçları yüzünü örtmüş Lavin'e baktım. Uzanıp saçlarını yüzünden çekmek isterken bir an tereddütte kaldım. Elimi kendime döndürüp avuç içime baktım. Siyahlık yoktu. Rahatlayıp derince bir soluğu içime çekerken kendi kendime söylenmeden edemiyordum.

"Sadece bir rüya Sadun. Düşünme daha fazla..."

İnce telli siyah saçları parmak ucumla tutup yüzünden çekerek geriye doğru attım. Meftun olduğum yüzü açığa çıktığında yüzümde beliren tebessümden bile bihaberdim. İşaret parmağımın tersiyle yanağını okşarken demin gördüğüm kabus sonrası içime çöreklenen o lanet his çoktan girmiş yine çiçekler açmıştı yalnız yüreğimde.

"Seni karşıma çıkaran kadere şükürler olsun.."

Mırıltımı bir ben duydum ama sevdamın sesi koca arabada yankılandı. Seyit son sürat hızla arabayı kullanırken bakışlarımı bir an olsun hasretinden aklımı yitirme noktasına geldiğim kadından ayıramadım. Gece yerini gün ışıklarına bıraktığı vakitlerde Sapanca'ya giriş yaptık. Lavin derin bir uykunun kollarında iken arada sıçrıyor, bir şeyler mırıldanıyordu. Ne söylediğini anlayamasam da onu korkutan her neyse öğrenmeye and içtim.

Çiftlik yoluna giriş yaptığımızda hala dizimde uyuyan Lavin'i uyandırmak için hareketlendim. Saçlarını okşayıp yanağına kondurduğum derin buse sonrası göz kapakları kıpraştı. Gür kirpikleri arasından ortaya çıkan badem gözlerini gördüğümde içimde açan bahar çiçekleri yüzümde gülümsemeye neden oldu...

"Günaydın Efulim..."

Neşeli sesime rağmen bir kaç saniye boş bakışlarla baktı yüzüme. Sonra da ağırca yerinden doğruldu. Üzerinde ki elbisenin yakasını düzeltip koltuğun en sonuna cam kenarına doğru bedenini yaklaştırdı. Bu hareketine anlam veremezken bakışlarım dikiz aynasından bizi izleyen Seyit ile Lavin arasında gidip geldi.

"Günaydın.."

Soğuk ve mesafeli sesiyle daha da afalladım. Kollarını bedenine sarıp başını camdan çekmeyen Lavin'e yaklaşmak için hareketlendiğimde yine mesafeli sesini işittim.

"Nereye gittiğimizi öğrenebilir miyim?"

Bakışlarını benden esirgeyen sevdiğimin kalbime bıçaklar saplayan mesafeli ses tonuyla yutkunup olduğum yere sindim. Bakışlarım bir kaç dakika önce saçları arasında gezen ellerime değdi. Neden böyle davrandığını anlayamıyor ve nasıl bir tavır takınmam gerektiğini bilemiyordum.

"Sadun Bey'e ait çiftlik evine gidiyoruz. Sapanca'ya.."

Benim yerime ona cevap veren Seyit'in sözleri sonrası bir kaç dakikalık sessizlik oldu. Aniden bağıran Lavin ile üçümüzde şok içinde kaldık.

"Durdur arabayı.."

Seyit dikiz aynasından bana bakıp cevap beklerken Lavin yerinden doğrulup kapıyı açmaya yeltendi. Korku ile üzerine abandığım vakit beti benzi attı. Göz bebekleri odağını kaybederken ben ne yapacağımı şaşırdım o anlarda.

"Dokunma bana.."

Fısıltıdan farksız sesine eşlik eden hızlı nefesleriyle tedirginlikle üzerinden kalktım. Göz kapakları rahatlamanın etkisiyle kapanırken durmaksızın akan yaşları silmek için hamle yaptığımda tekrar kasılmasıyla elim boşluğa düştü.

"Ne yaptılar sana böyle?"

Sessiz isyanımı bir ben duydum. Bir ben öfkemin denizinde boğuldum. Sevdiğim kadın ona dokunmamdan dahi korkarken daracık araba bana adeta mezar oluyordu.

"Seyit sağda yol ayrımında durur musun?"

Yorgun sesim arabayı kullanan Seyit'e ulaştığında beni onaylayarak çiftliğe bir kaç dakikalık mesafe kala arabayı durdurdu. Ölüm sessizliği hepimizi esir almışken Lavin hışımla arabadan çıktığında korku ile yerimden doğrulup onunla bir bende çıktım. Kollarını bedenine sarmış cadde ortasında duruyor korku dolu ifadeyle etrafı süzüyordu. Ona yaklaşmak istiyordum ama arabada yaşanan arbede sonrası yine bir krizin eşiğine düşmesini istemiyordum.

"Lavin.."

Ona seslendim ama o bana bakmak yerine yönünü ana caddeye çevirdi. Aklından neler geçiyordu bilmiyordum ama o lanet evde her ne olduysa sevdiğim kadından eser dahi kalmamıştı sanki.

"Asla durmayacak. Nereye gidersem gideyim peşimde olacak."

Korkulu sesiyle ona doğru tutuk adımlar attım. Bahsettiği kişinin babam olmaması için içten içe Yaradan'a yalvarıyordum.

"Sana kimse dokunamaz. İzin vermem Efulim."

Kararlı sesim ona ulaştığında titreyen bedeni duraksadı. Ağırca arkaya dönüp ağlamaktan kızarmış gözlerini gözlerine meydan okurcasına dikti.

"O evde ne yaşadım bilmiyorsun. Her gün korku ile uyumaya çalışmak nasıl hissettirir bilmiyorsun. Nefes almayı bile yasak ettim kendime. Ben burada karşında bile hala korku içindeyken sen beni babandan nasıl koruyacaksın Sadun Karayel?"

Onunla aramda olan iki adımlık mesafeyi kapattım. Tereddütlü hisler içinde ellerimi yüzüne doğru uzattım. Parmak uçlarım göz altlarını, avuçlarım ise pamuk kadar narin yanaklarını esir aldı. Başım ağırca eğildi. Dudaklarım alnını buldu. Tenim uzun zaman sonra tenine değdi. Heyecan, mutluluk, hüzün , korku.. Bütün duygularım iç içe girmişti sanki. Dudaklarım ağırca teninden uzaklaştı alnım alnına düştü. Sıcaklığı onsuz buz tutan her bir azamı ısıttı. Kokusunu soluyacak kadar yakındım artık. O an anladım ki yaşamak Lavin'in kokusunun ruhuma üflendiği kıyıda nefes almaktan ibaretti.

"Sen benim karanlık dünyamın güneşi, aldığım nefesleri anlamlı kılan gönüldaşımsın. Lavin senin kılına zarar vermeye cesaret edecek kişi babam bile olsa, aldığı nefesi keser, sana uzanan eli kırarım. Ben seni bu kadar geç bulmuşken, kaybetmeyi asla göze alamam.."

Dudaklarımdan çıkan son sözler sonrası önce Lavin'in hıçkırıkları doldu kulaklarıma. Sonra da zayıflıktan incelmiş kolları belime sarıldı. Bir yaprak gibi titriyordu göğsümde soluklanan bedeni. Başım boynuna sokulurken , derince kokusunu soludum. O ağladıkça içimden taşan öfke volkanlarını zapt etmek için büyük uğraşlar verdim.

"Korkuyorum Sadun... Ben o eve tekrar geri dönmek istemiyorum."

"Ben yanındayım. Kanatlarında umut taşıyan Kırlangıç'ımı kimselere vermeye niyetim yok. Bu saatten sonra bizi ayıracak tek şey var.."

"Söyleme o kelimeyi.. Lütfen.."

Titreyen sesiyle daha çok sarıldım ona. Onun kadar bende korkuyordum ama Lavin'i bir kez daha kaybetmeyi asla göze alamazdım.

Lavin sakinleştiğinde arabaya bindik. Bu sefer sarılarak devam ettik yolumuza. Başı boynuma akan yolu izlerken onun biraz daha rahatladığını hissediyordum. Çiftliğe giriş yaptığımızda arabaya bindiğimiz andan beri ilk defa minik bir tebessüm gördüm yüzünde. Hızla yerinden doğrulup bir çocuk mutluluğunda heyecanla etrafı izledi. Araba bahçeye park ettiğinde hızla dışarı çıktı. Bakışları her bir anı zihnine kaybetmek ister gibi etrafta gezerken çiftlik evinden çıkan İlkay ile göz göze gelen Lavin'in gülümsemesi soldu ağırca. Ben tekrar krize girecek diye korkarken O İlkay'a doğru adımlamaya başladı.

"İlkay.."

"Lavin.."

Birbirlerine sarıldıklarında herkes susmuş onları izliyordu. Her daim nemrut yüzüne alışık olduğum Seher hanım bile dolu gözlerle izliyordu ikiliyi. İlkay hem ağlıyor hem de sitem ediyordu.

"Seni öyle çok merak ettim ki. Günlerce bir haber almak için Sadun Bey'i darlayıp durdum. Bir daha bize bunu yaşatma lütfen."

"Ben istemedim İlkay. O eve adım atmayı hiç istemedim emin ol.."

İlkay sarılmayı son verip ağlayan Lavin'in yüzünü avuç içleri arasına aldı. Yüzünde anlayış dolu bir gülümseme vardı.

"Artık bizimlesin. Evindesin. Kardeşimi bir daha kimseyi vermeyeceğim.."

"İlkay.."

Birbirlerine tekrar sarılıp bir süre sonra içeri doğru adımladılar. Merdivenleri çıkarken arada bakışları bana değen sevdiğime onu rahatlatacak bakışlar atmayı ihmal etmiyordum.

"Evine hoş geldin Lavin.."

"Hoş buldum Seher hanım.."

Seher hanım ve Lavin arasında ki buzların erimiş olması beni öyle mutlu ediyordu ki. Bu ev ona mutluluk huzur getirsin istiyordum. Hanımların ardından Seyit ve ben eve adımlarken Kurgun ise bizi takip ediyordu.

"Sadun yarın sabah İstanbul'a gitmem gerek."

Evin antresinde iken Kuzgun'un sesiyle bedenim ona döndü. O da bizim kadar yorgundu. Lakin Gürcü'ye gidip tüm olanları anlatması gerekiyordu. Onunda görevi buydu.

"Tamam ama istersen Gürcü ile konuşayım. Bir kaç gün kal burada dinlen.."

Sorduğum soruyla yüzünde alaylı bir tebessüm belirdi önce. Sonra da bakışlarında ilk defa şahit olduğum bir küçümseme ile baktı yüzüme.

"Sen olayı fazla yanlış anladın Sadun. Unutmaman gereken bir nokta var; Gürcü için sen Alpay Karayel'i mat etmek için kullanılan bir piyonsun. Bense onun bu hayatta en güvendiği kişi. O yüzden haddini bil ve bir daha benim ile ilgili karar vermeye kalkma."

Öfkesi bedeninden taşıyordu. Onu bu kadar kızdıracak ne yapmış olabilirim diye düşünürken omzuma çarpıp hızla yanımdan geçip giden adamla bir kaç saniye afalladım. Kuzgun hızla ikinci katın merdivenleri çıkarken Seyit ile birbirimize baktık. İkimizde onun bu tavrına anlam verememiştik.

"Sadun bey Lavin yukarda odasında . Biraz tedirgin isterseniz yanına gidin."

"Tamam sağ ol İlkay.."

Ben, İlkay ve Seyit ile vedalaşıp merdivenlere yönelmişken aklıma gelen bir kaç şeyi söylemek için basamakta durdum. Başım onlara dönmüşken gördüğüm görüntü ile şaşkınlıkla kalktı kaşlarım. Seyit, İlkay'ın yanağını okşuyor büyükçe bir gülümseme ile ona bakıyordu. Yaşadıkları anı bozmak istemeyerek kıvrılan dudaklarımla çıktım merdivenleri. Aşk güzel şeydi. İki yaralı yürek birbirinde derman bulmaya karar vermişlerdi demek ki.

Uzun koridoru adımlarken bedenimden yükselen heyecan dalgasıyla elimi kolumu nereye koyacağımı bilemeyerek odamın kapısına geldim. Bir kaç saniye hızlanan soluklarımı sakinleştirmek için bekledim. Ama beyhude bir çabaydı. Daha fazla kapı eşiğinde durmak istemeyerek usulca tıklattım.

"Girin lütfen.."

Bir kaç saniye sonra duyduğum naif ses ile kalbimin çarpıntısı dışarıdan duyulacak boyuta gelirken, dilim damağım bile kurudu. Kapının kulpunu indirip usulca bedenimi içeri soktum. Lavin yatakta oturuyordu ama arabada ki halinden çok daha iyiydi. Sanırım konuşmam içindeki korkuları biraz olsun dindirmeye yetmişti. Beni görünce ayağa kalktı. Koşarak yanıma gelip kollarını belime doladı. Başım saçları arasına gömülmüşken onun bir kedi misali göğsüme kıvrılışıyla tebessüm ettim.

"Sana kavuştum ya şu hayatta başka ne istediğim olabilir."

Sesimde ki tını hoşuna gitmiş olacak ki bir kuş cıvıltısını andıran sesi adayı doldurdu. Gülmek bu hayatta belki de en çok ona yakışıyordu.

"İyi ki o davete geldin. Tam umudum tükenmişken çıktın karşıma."

"Keşke daha önce bilseydim yerini. Bunca zaman ayrı kalmazdık.."

Bedenini benden uzaklaştırıp ellerini yüzüme yerleştirdi. Ayakları üzerinde yükselip burnuma bir öpücük kondurduğunda afallayan bir surat ifadesiyle baktım ona. Beni her daim şaşırtacak bir şeyler buluyordu. O bu güne kadar tanıdığım hiç bir kadına benzemeyen eşsiz biriydi..

"Bilemezdin. Kendini suçlama.."

Bu yakınlık özlemden deliren bedenim için çok fazlaydı. Her bir azam yoksunluk krizi ile baş etmeye çalışırken ondan uzak durmak çok zordu. Bana daha da yaklaştığında son iradem yaptığı hareketle tuz buz oldu. Dudakları dudaklarımın üzerine düştü önce. Sonra elleri yanaklarımdan inip ağırca omuzlarıma tutundu. Özlemden çıldırma eşiğine gelmiş ben için son radde dudaklarımın üzerinde hareket eden teniydi.

Büyük bir açlıkla buluşan bedenlerimizden ne ara kıyafetler çıktı bilmiyorum. Tek bildiğim kokusuna bulandığım gece soluklandığım kuytularında o sabah tekrar tekrar nefes aldığımdı. Sıcaklığında kaybolurken onun güzel iniltileri beni çıldırtıyordu. Beyaz teni gün ışığında parlarken , kahve gözleri aldığı zevk yüzünden dolu dolu bakıyordu. Son kez kendimi içine iterken birlikte düştük uçurumun yamaçlarına. Aldığı soluklar ile inip kalkan göğüs oluğuna başımı yaslayıp dudaklarımı o noktaya bastırdım. Daha sonra başımı kalbinin üzerine yaslayıp gözlerimi kapattım. Lavin'in parmakları saçlarımın arasında gezerken çoktan mayışmıştım. Uykunun kıyılarına doğru yavaş adımlarla ilerlerken, kısık sesi zihnimde yankılandı..

""Seni karşıma çıkaran kadere şükürler olsun.."

Lavin ile bir bütün olmuş, aynı hisler ile çevrelenmiştik. Birbirimizin şükür sebebi olmuşken kimin gücü bizi ayırmaya yeterdi. Bu hayatta ki en büyük düşmanım babam dahi olsa ömürlük sevdamdan vazgeçmeye niyetim yoktu....

 Bu hayatta ki en büyük düşmanım babam dahi olsa ömürlük sevdamdan vazgeçmeye niyetim yoktu

 

Loading...
0%