Yeni Üyelik
23.
Bölüm

-Bedenin Benim Mabedim..-

@anita_86h

Keyifli okumalar dilerim..

************************************************

************************************************

O tepede birbirimize sarılıp bizi ayırmak için pusuda bekleyen her şeyden sıyrıldığımız anın üzerinden 3 gün geçti. O gece ben ve abim hastaneye götürüldük. Başımdaki şişlik yüzünden tomografi çekilip sabaha kadar müşahede altında kaldım. Sadun her ne kadar bedenen yanımda dursa da ruhen bambaşka yerlerdeydi. O sabah el ele hastaneden çıkarken de, eve giderken de çok sessizdi. Bu hali beni tedirgin etse de ona kendi iç hesaplaşmasını yaşaması için zaman tanıdım.

Eve geldiğimizde ise Feride hanımı telaşlı halde bizi kontrol etmeye çalışırken bulduk. İlk defa biri benim için endişeleniyordu. Bana sarılan kollar daha önce tecrübe etmediğim hisler ile çevrelenmeme sebep oldu. Birinin kıymetlisi olmak çok güzelmiş bunu o gün anladım. Pamuk eller siyah saçlarımı okşarken ilk defa kendimi sevgiye aç bir çocuk olarak sonsuz sevginin kucağına büyük bir mutlulukla bıraktım...

O gün Sadun ile aramızda vuku bulan garip atmosfer eşliğinde uzun koridoru geçip yan yana odaların kapısı önünde bir süre durup sessizce birbirimize baktık. Ne o adım attı ne de ben. Tek kelime etmeden odasına giren Sadun'un arkasından dalgın bakışlarla bir kaç saniye durup bende odama girdim ve yorgun bedenimi hızla duşa attım.

Ertesi sabah kahvaltı da sadece ben ve Feride hanım vardı. İçtiğim çay, zorla yediğim iki lokma yemek zehir oldu aktı içime sanki. Sadun sabah aniden çok erken yayla evine gitmiş çay hasadına yardımcı olmaya karar vermişti. İçimde tarifsiz bir sızıyla rutin işlerimi tamamladım o gün. Elim sürekli telefona gitse de bir şekilde kendimi durdurdum. Aradan geçen iki gün sonunda daha fazla onsuzluğa dayanamadım. Feride hanımla konuşup onun yanına gitmek için izin aldım.

Seyit abi ile yola çıkarken garip bir heyecan dalgası hakimdi tüm bedenimde. Bizim büyük eve 1 saatlik uzaklıkta ki yayla evine geldiğimizde güneş çoktan tepeye çıkmıştı. Seyit abi ben arabadan iner inmez bana kısa bir bakış atıp sessiz onayımı alır almaz geldiği yolu geri dönmüştü. Düğün hazırlığı malumdu. Onunda işi başından aşkınken hiç üşenmeden beni buraya kadar getirmişti. O yüzden ona minnettar olmadan edemiyordum. Beni bir abi edasıyla korup kollayan biri olmuştu hayatımda...

Evin bahçesine girdiğimde esen rüzgar tenime tatlı ısırıklar bırakmış hoş bir koku burnuma dolmuştu. Yavaş adımlarla bahçede ilerlerken Sadun'u elinde büyük bir makasla gördüm. Kalın askılı gri bir tişört giymişti. Makası çay yapraklarına her vurduğunda kol kasları geriliyordu. Ter damlaları yüzünden akıp göğsüne doğru inerken her bir damlayı dikkatle takip ediyordum. Ona baktıkça tüm bedenimi saran ateşe anlam veremesemde ayaklarım benden bağımsız ona doğru ilerledi. Saçlarım esen rüzgarla savrulurken Sadun bir kaç saniye duraksadı. Sonra ağırca göz kapakları kapandı. Ne yaptığına anlam veremezken derin bir nefesi içine çektiğini gördüm. O an göz kapakları dahi titredi. Ve elinde ki makas birden yere düştü. Yerinden doğrulup benim olduğum tarafa döndü yüzünü ve ağırca aralandı göz kapakları. Yeşil gözleri beni bulduğunda derince yutkunmadan edemedim.

Ömrüm boyunca gördüğüm en güzel yeşil onun gözleriydi. Bir tek o yeşil hareler içinde kaybolmak istiyordu benliğim. Bir o bana baksın , bir o beni görsün istiyordum. Ayaklarım benden bağımsız ona giderken dudakları an ben an yukarı doğru kıvrıldı. Hızla kollarım boynuna doğru atılırken onun eli bellerimi buldu. Başı saçlarımın arasına girerken mırıltı şeklinde sesi esen rüzgara karıştı...

"Senden önce kokun ulaştı her bir hücreme.."

Sözleriyle başım daha da sokuldu boynuna. Terle karışık parfüm kokusunu solurken her bir azam rahatlama hissiyle dolup taşıyordu. İşte şimdi kendimi tamamlanmış gibi hissediyorum. Günlerdir bedenime sirayet eden o sızı onu kokusu bana ulaştığı vakit yok olup gitmişti sanki..

"Çok özledim seni sevgilim.."

"Bende seni çok özledim Efulim.."

Bir süre ayakta sarılı halde durduk. Sonra usulca uzaklaştı bedenlerimiz. Yüzümüz birbirine çok yakındı. Ferah nefesi yüzümü okşarken bakışlarım dudaklarına kaydı. Ayak uçlarımda yükselip dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Anında aldığım karşılıkla elim kol kaslarını buldu. Sadun ise bir elini belime diğerini ise saçlarımın arasına koydu. Dudaklarım bir anda onun kıskacı altına girerken kollarında ki elimi sert göğsünün üzerine koydum. Ufak ufak okşarken aniden dudaklarımdan ayrılan adamla afalladım. Hızlı soluklar alıp verirken yeşil göz bebekleri büyümüş olan Sadun bir süre yüzümü baktı dalgınca.

"Lavin seninle iken içimden çıkan adama inanamıyorum.."

Elinin birini uzatıp usulca önümle esen rüzgarla dalgalanan saçımın bir tutamını kulağımın arkasına koydu. Sağ avuç içleri daha sonra yanağıma kapanırken baş parmağı ile sakince elmacık kemiklerimi okşadı..

"İyi ki beni seçtin Gyuli Çkimi...(Gülüm benim )"

"Si Mayoroper Oroperişk'imi(Seni seviyorum sevgilim)..."

Zorda olsa söylediğim Lazca sözlerle yüzünde önce şaşkın bir ifade belirdi. Sonra derin bir tebessümle sarıldı bana. Benim kollarım belini sararken, onun ise elinin biri saçlarımda diğeri ise belimde konumlandı.

Bir kaç gündür yani Sadun ile sevgili olduğumuz günden beri bu iki kelimeyi onun yüzüne bakarak söylemek için gizlice çalışıyordum. Gecelerce ezber etmemin karşılığı onun sıcak aşkla bakan gözleri olması bana en büyük hediyeydi.

Bir süre öyle ayakta durduk . Rüzgar esti tenlerimizde tatlı ısırıklar bıraktı. Sonra usulca bedenimden sıcaklığı ulaşan Sadun artık içime işleyen tebessümü ile omuzlarımdan tutup yönümü uçsuz bucaksız gibi görünen çay tarlalarına döndürdü. Büyük bir yamacın üzerinde duruyorduk. Havada beyaz bulutlar mavi gökyüzünde nazlı bir eda ile hareket ederken rüzgarın sert esintisi ile yeşil çay yaprakları yerlerinde adeta dans ediyordu. Yaprakların çıkardığı hışırtı sesi bile öylesine güzeldi ki...

Sanki bir ömür burada onunla kalsam sıkılmam gibi geliyordu. Boynumun hemen yanında omzuma konumlanan baş sırtıma dayanan sıcak göğüs ve ayva göbeğimin üzerinde birleşen iri eller... Hayal ettiğimden bile güzel ve eşsizdi. Gözlerimi kapattım ve derince soluklandım. Her bir yanım onun kokusuyla dolmuştu. O an yaşadığım duygu yoğunluğu ile gözlerim aralandı. Gözlerimde akmaya meyilli yaşlarla baktım yeşil yaprakların uzandığı tarlalara...

"30 yaşıma kadar ev denen yerin soğuk duvarlarla kaplı bir beton yığını olduğunu sanırdım. O beton yığınında nefes almak bile bazı zamanlar işkence gibi gelirdi. Sonra annemin anlattığı o hikayelerde ki kanatlarında umut taşıyan minik kırlangıç kuşlarından biri evime düştü. Beklemediğim anda aniden giriş yaptı hayatıma.."

Bir süre sustu Sadun. Yaşlar akmak için dirensede elimi Sadun'un ellerimi üzerine koyup kaskatı olan bedenimi serbest bıraktım. Onunla aynı hislere sahiptim. Yalnız başıma bu dünyadan göçüp gideceğime inanırken birden her şey değişmiş ve beni olduğum gibi kabul eden biriyle tanışmıştım...

"Önceleri anneme benzediğin için dikkatimi çekiyorsun sandım. Toprak rengi gözlerin onun gibi şefkatle bakıyordu ama karakteriniz tamamen farklıydı. O kaderine razı gelmiş bir kadındı. Sense haksızlık karşısında zorlukla bulduğun işten çıkarılacak bile olsan asla sessiz kalmıyordun."

"Benim sana aşık olmaktan başka şansım yoktu ki. Sen ölüm kokusu sinmiş evime giren günışığı ve aynı zamanda unuttuğum hislerle çevrelenmemi sağlayan bir mucizeydin. O yüzden iyi ki hayatıma girdin ve ışığınla tüm dünyamı aydınlattın güzel sevgilim.."

Son cümlesiyle gözlerim kapandı. Tutmakta zorlandığım yaşlar yanağımdan çeneme doğru ince bir çizgi misali akarken Sadun'un ellerini sıktım. Konuşmak için kendime bile itiraf edemediğim hislerimi ona açmak için desteğe ihtiyacım vardı...

"Ben.."

Kısa bir süre duraksadım. Usulca gözlerimi açıp Sadun'un yeşillerini andıran çay yapraklarına baktım. Artık susmak değil konuşmak, gerçek Lavin'i anlatmak istiyordum..

"Ben senin sandığın kadar mucizevi bir varlık değilim. Ben aslında aynada gördüğü kadından nefret eden, sırf bu yüzden uzun süre senin beni sevmeyeceğine körü körüne inanmış aciz biriyim. Ben tüm benliğini yaşadığı travmalar sonucu kilolar ardına gizlemiş bir korkağım. Üzgünüm ama gerçek Lavin tamda böyle biri. Güçlü durmak zorunda bırakılmış, içten içe sırtını dayayıp soluklanmak için sıcak bir yuva arayan yaralı bir kuş.."

Sadun son cümlemle beni daha da sıkı sararken dudakları boynuma ulaştı. Derin bir öpücük bırakırken yaşlar durmaksızın gözlerimden akmaya devam ediyordu. Fakat ilk defa kendimi rahatlamış hissediyordum. Sadun'un beni yargılamayacağına hatta hala kapanmayan yaralarımı sevgisiyle saracağına inanıyordum.

"Birincisi sen aciz bir kadın değilsin. Aksine çok güçlüsün.."

"Ama.."

"Lavin benim güzel sevgilim... 18 yaşında bir başına hayallerinin peşinden ölüme meydan okuyarak gelen kadın asla korkak ve aciz biri olmaz. Seni ilk gördüğümde de kilolu bir bayandın . Bu seni sevmeme engel olmadı ki."

Elinin biri karnımdan çıkıp kalbimin üzerine yaslandı. Avuç içleri yerinden çıkmak için can atan yüreğimin üzerindeyken heyecandan kulaklarım dahi uğulduyordu...

"Ben bu bedenin altında ki nadide bir mücevheri andıran o güzel kalbi gördüm. Hemde o kalp tüm hatalarıma rağmen beni affedecek kadar güzel..."

Arkamdan çıkıp önüme geçti Sadun. Elleri yanaklarımı bulduğunda saniyelikte olsa göz kapaklarım açılıp kapandı. Baş parmakları ağırca elmacık kemiklerimi okşarken yüzünde dingin bir tebessüm vardı...

"Biz birbirimize yuva olalım. Birlikte aile olmayı, bir bütün olmayı öğrenelim. Lavin bizim evimizin duvarlarında sevgisizlikten kök salmış sarmaşıklar yerine, sevgiyle büyüyüp serpilmiş mavi çiçekler olsun. Mavi umudun rengi bizim aşkımızın umudun en güzel rengine bulanmış ve kimse o rengi alıp yüreklerimizden sökemez.."

Dudaklarım yukarı doğru kıvrılıp kocaman bir tebessüme ev sahipliği yaparken hızla ona sarıldım. Ellerim ağırca sırtına çıkarken gözlerim hissettiğim huzurla kapandı. Lakin ellerim sırtında gezdikçe nemli tişörtle afallayarak ondan uzaklaştım.

"Sadun sırılsıklam olmuş üzerin. Hasta olacaksın. Hadi içeri girelim.."

"Bana bir şey olmaz nazlı sevgilim.."

Telaşlı konuşmamla gülümseyerek beni kolunun altına aldı. Mırıltılı cümlesiyle eve doğru ilerlerken merdivenin girişinde bıraktığım minik çantayı almama izin vermeden kendi aldı. Merdivenleri çıkarken ben hala söyleniyordum ama yanımdaki adamın bu zerre umrunda değil gibiydi...

Eve girdiğimizde keskin soğuklukla istemsizce titredim. Sadun salonun girişine çantamı bırakıp hızla büyük sobayı yakmaya koyuldu. Kuzineli sobaya adeta gözlerimden kalp çıkararak bakarken o bu halime gülümsemekle yetinmişti.

"Ay kuzineli imiş bu soba. Bunda ne güzel börekler olur ki.."

Hülyalı çıkan sesimle büyükçe bir kahkaha attı Sadun. Birkaç dakika sonra yanan sobanın ısısı ile oda ısınırken kemiklerimin bile rahatladığını hissettim.

"Hadi duşa gir sen bende bir şeyler hazırlayayım. Burada ki temiz hava adama iki koyun yedirtir vallahi.."

Sadun'un daha fazla nemli tişörtle durmasına izin veremezdim .Durduğum kapı eşiğinden ona doğru adımladım.

"Yok sen gir duşa . Ben hazırlarım bir şeyler. Bu arada mutfak nerede ?"

Yanaklarımı sıkı iki öpücük kondurup yine omuzlarımdan tuttu. Yönümü döndürüp bir kaç adım atmamı sağladı. Büyük beyaz kapıdan girdiğimizde gördüğüm mutfakla kocaman gülümsedim. Tam köy evine uygun şipşirin bir yerdi. Sadun kollarından kurtulup hemen dolaplara ilerledim Bulduğum malzemelerle yemek yapmaya girişirken izlenilmişlik hissiyle hızla arkamı döndüm.

"Sen daha girmedin mi banyoya?"

Kolları göğsünde bağlamış sevgilim aheste bir tavırla yanıma geldi . Önce kafasını uzatıp ne yaptığıma bakmaya çalıştı. Zorla ittire ittire onu mutfaktan çıkartırken şen kahkahaları koca evde yankılanıyordu. O gittikten sonra yarım bıraktığım işe geri döndüm. Bir tane patlıcanı alacalı soyup küp küp doğradım. Daha sonra patates soğan ve kırmızı biberleri soslayıp emaye tepsiye yerleştirdim. Onun üzerine küp küp doğradığım tavukları ekleyip baharatlayıp salçalı suyunu verip kuzineli sobanın kapağını açıp küçük bölmesine yemeği koydum. O hazır olurken pirinç pilavı pişirip soğumasın diye temiz bir sofra bezine sarıp sobanın yakınına koydum. Yanına kuru cacık yaptıktan sonra yemeklerin hazır olmasıyla derin bir nefes aldım.

Ben işlerimi bitirene kadar Sadun çoktan duştan çıkmış sobanın içindeki yemeğimi ona emanet edip kendimi duşa atmıştım. Hızla duşumu alıp bulduğum temiz havluya bedenimi sardım. Lakin şuan farkettiğim detayla adeta yerimde çakılı kalmıştım. Kıyafetlerimi almayı unutmuştum. Nabzım kulaklarımda atarak el mahkum banyodan çıktım. Saçlarımdan sular akarak yavaş adımlarla salona ilerledim. Kapı girişinde kendimi cesaretlendirmek için bir süre bekledim. Sonra da başımı hafifçe eşikten içeri uzattım. Sadun eline aldığı kitaba dalmış gibi duruyordu. Bir adım atıp boğazımı temizledim. Sadun anlık başını kitaptan kaldırıp tekrar kitaba baktı ama sonra ne gördüğünü idrak etmiş olacak ki hızla başını kaldırıp şaşkın bir ifadeyle süzdü beni.

Bu bakışları rahatsız etmek yerine garip bir hazzın bedenimde dolanmasına neden oldu. Ürkek adımlarla içeri girip büyük sedir divanın yanında duran çantama uzandım. Hızla odadan çıkarken anlık Sadun'a baktım. O ise bakışları yerde elindeki kitabı sımsıkı tutuyordu. Daha fazla utanmak istemediğim için çantamla bir banyoya girip kapıyı kapattım. Bedenimi kapıya yaslayıp derince nefeslenirken tüm bedenim büyük bir alevin tesiri içindeydi. Daha fazla düşünüp utanmamak için hızla çantamdan kıyafetlerimi bulup giyindim.

Akşam yemeğinde ikimizde sessizdik. Neden bilmem ben utanıp konuşamıyordum ama Sadun neden böyle sessizdi onu çözememiştim. Gece ayrı odalara dağılırken de bu sessizlik devam etti. Sabah aramızda süregelen bu garip havayla ne yapacağımı bilemedim ilk başta. İkimiz ayrı yerlerde büyük makasla çay yapraklarını keserken akşama kadar tek tük kelimeler döküldü dudaklarımızdan. Akşam yemeğinden sonra tekrar kendi köşelerimize çekilecekken daha fazla bu sessizliğe dayanamadım. Sadun'un oturduğu yer minderine ilerledim. Yanına usulca bedenimi bırakırken onun gerildiğini fark ettim. Bu tavrına anlam veremezken onun biraz benden uzaklaşmasıyla şokla yerimde kalakaldım.

"Sadun bir sorun mu var? Neden uzak duruyorsun benden?"

Elinde tuttuğu kitaba daha da sarıldı Sadun. Yanına doğru emekleyerek giderken aniden yerinden kalkıp karşımızda duran sedir divana ilerledi. Bakışları ben hariç her yerdeydi. Neden böyle davrandığını çözemediğim için daha da sinirleniyordum.

Hırsla yerimden kalkıp oturduğu divanın karşısına geçtim. Başımı eğip yüz yüze gelmemizi sağladım. Bu hareketimle derince yutkunup kalkmaya çalıştı. Ellerimi omuzlarına koydum . Ve hızla yerine oturmasını sağladım.

"Neden kaçıyorsun benden ? Sana bilmeden bir şey mi yaptım?"

Sadun son cümlemle başımı kaldırıp yeşil gözlerini yüzümde gezdirdi. Ben daha ne olduğumu anlamadan belimden kaldırıp hızla kucağına çekti beni. Bacaklarım yan oturduğum için sarkarken onunsa sağ eli yüzümü buldu. İri avuç içleri yüzümü okşarken biraz daha hareket ettirdi beni. Kalçalarımın tam altında hissettiğim sertlikle gözlerim kocaman açılırken Sadun'un yeşilin en koyu tonuna bulanan yeşilleri dudaklarıma değdi.

"Bu oldu işte. Kokun, bedenin beni öylesine etkiliyor ki sana istemediğin bir davranışta bulunmamak için uzak duruyorum.."

Ses tonu daha da boğuklaşırken Sadun'a ait bu ses tonuna bile içimin titrediğini hissettim. Gözlerimiz birbiriyle kesiştiğinde bir karar aşamasında olduğumu fark ettim. Sadun bir erkek olarak beni arzuluyordu. Peki ya ben?

Sağ elimi uzatıp yanağına dokunup başımı hafifçe eğip dudağımı dudaklarına bastırdım. Tenine değdiğim anda tüm bedenime yayılan elektrikle kendimi farkında bile olmadan daha çok sertliğine bastırdım. Sadun'un kalın sesiyle dudaklarından dökülen inleme sesiyle içimde volkanlar patladı. Dudaklarından zorlukla kopup başımı boynuna sakladım. Bir eli belimde titriyor iken diğer eli saçlarımın arasında geziyordu. Boynuna dudaklarımı bastırıp derince kokusunu soludum. Yavaşça kulağına doğru yaklaşırken kalbim yerinden çıkmak ister gibi göğüs kafesimi dövüyordu.

Nefesimi usulca kulağına üfledim. Bedeninde ki tüm tüyler hareketimle ayağa kalkmıştı sanki. Dudaklarım kulağını bulduğunda heyecandan kuruyan dilim damağıma rağmen sözler çıkıp aramızda ki tutkulu ambiyansın içinde yankılandı...

"Seni istemediğimi hiç bir zaman söylemedim ki ben.."

Ondan uzaklaşıp gözlerine baktım. Karşımda göz bebekleri büyümüş alnında tomurcuklanmış ter damlalarıyla duran adam derince yutkundu. Yanaklarına avuç içlerini koyup vurucu kelimeyi dudaklarına fısıldadım...

"Uzak durmanı isteyen kim sevgilim.."

O andan sonrası tam bir tufandı. Sadun nereden geldiğini dahi bilmediğim bir güçle beni kucağına alırken dudakları çoktan dudaklarımı talan etmeye başlamıştı. Kısa bir an soluklanıp bir kaç adımlık koridorda ilerleyerek onun odasına doğru yürürken başım omzunda derin soluklar alıyordum. Sadun tek eliyle zorda olsa odanın kapısını açıp beni büyük yatağa bıraktığı anda yutkunmadan edemedim. O karşımda gömleğinin düğmelerini tek tek çözerken biraz önceki cesaretim pürüzsüz tenini gördüğüm anda kayboldu. Bronz yeni ay ışığında parıl parıl parlıyordu. Nefesim kesilmiş bir halde onu izlerken üzerinde duran eşofmanı indirdi ve sadece boxerla kaldı. Derince yutkunup boxerın altında gördüğüm şişkinlikle gözlerimi kaçırdım.

Sadun ne hissettiğimi anlar gibi ağır adımlarla yaklaştı bana. Yatakta oturur halde dururken elini çeneme attı. Yüzüme küçük küçük öpücükler kondururken ben onun efsunlu sesiyle çoktan kendimden geçmiştim bile.

"Korkuyorsun farkındayım. Çünkü her ne kadar içimde bazı şeyleri aştım desende bedeninden utandığını biliyorum."

Sakin ve tüylerimi diken diken eden boğuk sesiyle konuştukça ona çoktan teslim olmuş yanım bayrağı elimden almış ona istek ve ihtiyaçla bakıyordu...

"Seni sevmeme izin ver Efulim. Sen kabul etmesen de nefret ettiğin bedenin benim mabedim.."

*+18...

Gözlerim ağırca kapandı. Damlalar sakince yanaklarımdan süzülürken bir kaç saniye duraksadım. Bir kaç kez içime çektiğim nefeslerle sakince aralandı göz kapaklarım. Karşımda bana tutku ve aşkla bakan adama tebessüm ettim kocaman. Ve zerre gocunmadan bu sefer benim ellerim bedenimde ikinci bir deri gibi duran sweatshirtün eteklerini buldu. Hızla tek gram tereddüt olmadan sweatshirt tutup çıkardım. Saçlarım dağılmış bir halde tek sütyenle karşısında dururken başımı hafifçe sallayıp ona bana dokunması için izin verdim.

Dudaklarıma kapanan dudaklar ile kendimi onun kucağında buldum. Bu sefer iki bacağım açık halde kasıklarının üzerinde otururken uzun siyah saçlarım omuzlarımdan belime doğru salındı. Saçlarımın arasında gezen parmaklar ve beni sertliğine bastıran bedenle inlerken nefessiz kaldığımız anda hızla birbirimizden uzaklaştık. Alınlarımız birbirine yaslı dururken öpüşmekten kızarmış dudaklarımızda sarsak bir tebessüm vardı.

Bir kaç saniye sonra bedenimi yatağa yatıran Sadun elini sırtıma uzattı ve zorda olsa sütyenimin kopçalarını açtı. Özgürlüğe kavuşan göğüslerine bakan Sadun'un dudaklarında serseri bir tebessüm belirdi. Benim se utançtan tüm bedenim alev alev yanıyordu...

"Hayal ettiğimden bile güzelsin sevgilim..."

Arzu ve şehvetten koyulaşan bakışlar ve efsunlu bir ses tonu ile konuşmasıyla gözlerimi utanarak kaçırdım. Boynuma doğru eğilen başı ve ıslak dudakları ile kendimden geçerken ağzımdan minik iniltiler çıkmasına engel olamadım. Dudakları vücudumun her bir noktasında gezinirken yaşadığım haz tarif edilemezdi. Bir süre sonra ikimizde çıplak kaldığımızda onun kaslı bedeni süzdüm arsızca . Bakışlarımdaki tutkuyu yakalayan Sadun bana çapkın bir gülüş bahşederken bu sefer gözlerimi kaçırmadım ve ona meydan okudum. Eli boynumdan başlayıp göğüslerime doğru yol alırken , ilk defa karşı karşıya kaldığım hislerle yüreğim çıkacak gibi atıyordu. İri elleri göğsümün birini avuçladığında kısık bir inleme firar etti dudaklarımdan. Daha sonra onun ılık nefesini hissettim diğer göğsümde. Karnımdan tüm vücuduma yayılan bir ateşle istemsizce kollarım onun sırtına uzandı ve daha çok üzerime çektim iri bedenimi. Bir süre göğüslerimde oyalanan Sadun daha sonra başını kaldırıp dudaklarıma uzandı. Uzun sayılabilecek öpücük sonrası gözlerimin en derinine bakarak yapacağı hamle için izin istedi. Ufak bir baş sallaması ile onu onayladım içimde yanan ateşle birlikte. Üzerimde yükselip içime kendini ittiği anda yaşadığım ufak çaplı acı ile minik bir çığlık firar etti ağzımdan. Dudaklarıma uzanıp öpücükleri ile beni sakinleştirirken kendimi dört bir yandan kuşatılmış gibi hissediyordum. Onun içimdeki varlığına alıştığım an ise bana bambaşka dünyanın kapılarını açan bir hamle yapmıştı. Bu hazzı daha önce hiç yaşamamıştım ve bu anı onunla yaşadığım için hiç şikayetçi değildim. Sadun ile yaşadığım tüm ilkler benim için paha biçilemezdi. Anın büyüsü ile tırnaklarım sırtında ince bir şerit çizerken o ise zevk iniltileri ile daha da hızlanmıştı. Uzvu duvarlarımı talan ederken , terden birbirimize yapışan bedenlerimizin çıkardığı sesler odada yankılanıyordu. Bu gece benim kuytularımda soluklanan adam ile hiç bilmediğim hisler içinde buldum kendimi . Terden sırılsıklam olmuş bedeni ile bana bakan yeşil harelerindeki arzu beni de yakıp yıkarken ikimiz aynı anda uçurumdan düştük. Onun sıcaklığını içimde hissederken her bir azam aldığım zevk dolayısıyla tir tir titriyordu. Soluk soluğa üzerimde uzanan adam benim bu hayattaki İyikim olmuştu.

"Seni seviyorum Efulim.."

"Seni seviyorum sevgilim.."

Bir yemin gibi dudaklarımızdan çıkan sözlerle soluk soluğa onun koynunda yatarken son kez huzurlu uykunun kollarına bıraktım kendimi. Tenim ilk ve son kez onun kokusuna bulanırken gelecek kara günlerden habersiz tüm benliğimle onunla yaşadığım son mutlu anımın keyfini çıkardım

 Tenim ilk ve son kez onun kokusuna bulanırken gelecek kara günlerden habersiz tüm benliğimle onunla yaşadığım son mutlu anımın keyfini çıkardım

 

Loading...
0%