@anita_86h
|
Keyifli Okumalar Dilerim...
******************************************************************
Sadun'dan.. Şu hayatta hep en korktuğum şeylerle sınandım ben. Küçüktüm. Annemin tek bir tebessümüne hasret iken bir sabah sessiz sedasız çıkıp gitti hayatımdan. Sanki hiç var olmamış, sanki hiç kolları arasında "Canım Oğlum" diyerek uyutmamış gibi o soğuk hissiz evde gencecik yaşında bir başına o koca odada yumdu gözlerini... Yıllarca annemden başka bir kadının hayatımda değerli olacağına inanmadım hiç. Sonra bir gece önümde geçmişimin en güzel anılarından biri olan bir tabak vişneli kurabiye belirdi. Tadı hatırladığımdan daha güzeldi. Sonra bu şaheseri yapan ellerin sahibiyle tanışmak istedim. Mutfakta başı eğik duran gece kadar siyah saçlara sahip o kadın toprak rengi gözlerine tüm ruhumu hapsetti. Onun tek bir bakışı yaşadığım evin soğuk duvarlarına gün ışığını getirdi. Kahkahası yalnızlıkla sınandığım bu eve nefes oldu. Ve ben tam ona kavuştuğumu sandığım bir sabah yine kaybettim onu... Şimdi aylar sonra aniden karşıma çıktığı yerde hiç ummadığım birinin yanında , kardeşimin kolları arasındaydı. Ona adım atmak istiyordum lakin tam kalbinin üzerinde duran o ışık beni engelliyor elimi kolumu bağlıyordu. Aramızda aşılması gereken sadece 10 adım vardı. Fakat ne onun bu adımları atmaya , ne de benim ona koşup sarılmaya gücüm vardı. Önce toprak rengi gözlerini çekti benden. Yüzü hissizce Serdar'a döndü. Sahte sayılabilecek bir tebessümle ona bakarken içimde kopan fırtınanın haddi hesabı yoktu. Aniden ışıklar söndü loş bir ortamda Serdar'ın elleri arasında hapsolmuş minik beyaz elleriyle indi merdivenleri. Gözleri bana bir kez bile değmezken ben kaskatı kesilmiş bedenimle onu ve salonun ortasına doğru adımlayan kardeşimi izledim. Hafif müzik sesleri arasında ilk danslarını yaparlarken ellerim benden bağımsız yumruk olmuş , göz pınarlarıma doluşan yaşlar akmak için fırsat kollar olmuştu... "İnsanın kalbi hissettiği acıdan tam ortadan ikiye bölünür gibi oluyor değil mi?" Babamın çok yakınımdan gelen sesiyle yüzüm sakince ona döndü. Yüzünde zafer kazanmış birinin rahatlığı vardı. Ona öfke duyacak kadar bile içimde sevgi kalmamıştı sadece derin bir öfke tüm kanımda delicesine akıyordu. "Senin bir kalbin var mıydı ki acı hissedesin?" Sakince ona cevap verip yüzümü tekrar salonun ortasında dans eden çiftte döndüm. Bir süre ses gelmedi. O bana cevap vermedikçe kendimi rahatsız hissettim. Bakışlarım ona döndüğünde onun dalgınca Lavin'i izlediğini fark ettim. Gözlerinde ki parıltı çok farklıydı. Sanki karşısında nadide bir elmas vardı ve babam onu kaybetmek istemiyor gibi garip bir ifade ile bakıyordu. "Ona bu kadar benzemesi çok garip. Yıllar önce kaybettiğim ışığımı tekrar bulmuş gibiyim.." Kendi kendine söylediği sözler kulaklarımda yankılandığı anda bakışlarım saniyelik Lavin'e kaydı. Babam hala pür dikkat ona bakıyorken beynimde çakan şimşeklerle hızla bedenimi ona döndürüp boğazına yapıştım. Gözüm öfkeden kör olmuşken susan müziğinde , bizi şaşkınlıkla izleyen insanların farkında bile değildim.. "O annem değil Allah'ın cezası. Hasta ruhlu bir manyak olduğunu biliyordum ama bu kadarı fazla. Lavin annem değil. Sen ona böyle bakamazsın duydun mu beni..." Babam bağırmamdan zerre etkilenmemiş gibi gülümsemeye başladı. Bir kaç saniye sonra ise tebessümü kahkahaya dönüştü. Ellerim boğazından kayarken şok olmuş bir halde baktım ona. "Umurumda değil sevgili oğlum. Ben istediğim sürece o da annen gibi yanı başımda duracak. Porselen bir bebek gibi onu uzaktan sevmeme razı gelecek.." "Lan babam demem canını şu dakika alırım senin. Hastalıklı zihnini Lavin'den uzak tutacaksın duydun mu?" Hala aynı ifade ile duruyorken daha fazla yerimde duramadım. Arkamı dönüp salonun ortasında şaşkınca duran Serdar ve Lavin'in yanına ilerledim. Lavin'in koluna dokunduğum an Serdar önüme geçti. "Abi gözünü seveyim rahat dur. Buradan onunla çıkmana izin vermez." "Serdar kardeşimsin ama o elini çekmezsen kırar atarım zerre acımam." "Abi bana vuracak olman umurumda değil ama babamın tavırları hiç normal değil farkında değil misin?" Başım bir kaç saniye arkaya dönerken babam hala aynı ifadeyle bakıyordu Lavin'e. Ben , Serdar misafirler sanki burada değilmiş, koca salonda o ve Lavin varmış gibi davranıyordu. "Oğlum anlamıyor musun Lavin'e anneme baktığı gibi bakıyor." "Biliyorum. 3 Aydır bu lanet evde boşuna mı onu korumaya çalıştım ben.." Aklımı kaçırmama ramak kalmıştı. Bir adım geri gidip Lavin' e baktım. Yüzü solgundu ve bedeni hiç olmadığı kadar güçsüz görünüyordu. Bu evden onu bir şekilde çıkartmalıydım. Babam fark etmeden telefonumu Serdar'a verdim. Telefonu eline alan şaşkınca bana bakarken bir kaç adım atıp daha da yaklaştım. "Ben Lavin ile dans ederken Seyit'e mesaj at . B planına geçiyoruz de o anlar.." Hafifçe başını salladığında arkama dönüp babama baktım. Demin ki bakışlar yerini şüpheci bir ifadeye bırakmıştı. Tedirgin olsam da planın gerçekleşmesini dilemekten başka yapacak bir şeyim yoktu. Elimi uzatıp Lavin'in beline koydum. Bu hareketimle müzik tekrar başlarken o da nazikçe omzuma koyduğu eliyle birlikte usulca bedenime yaklaştı. Kokusunu örten parfümden nefret etsem de sıcak teni avuçlarımın içindeydi ya yaşadığım tüm acı yok olup gitmişti bile. Naif müzik tüm salonu doldururken ışıklar ikimizin üzerinde yoğunlaştı. Başım hafifçe eğildi. Burnum saçları arasına karıştı. Kokusu tüm bedenime nüfus ettiği anda Lavin avuçlarımın arasında minik bir kırlangıç kuşu misali titremeye başladı. Kollarım artık zayıflıktan incelmiş beline dolandı sıcaklığı yokluğunda buz kesmiş göğsümde şu kısacık anda alevler çıkartmaya yetti. "Seni çok özledim.." Konuşurken sesim titredi. Onu ararken bir gün cansız bedeniyle karşılaşacağım düşüncesi içimde hala büyük bir sızı olarak duruyordu. Daha da sardım minik bedenini kollarımın arasına. Onu benden kimsenin almayacağı bir yere götürme isteğiyle dolup taşarken Lavin'in küçük ellerinden biri göğsüme kondu usulca. Durmaksın atan kalbim onun avuçlarına çarptı oradan onun minik kalbine ulaştı. "Çok.." Ağlamaklı çıkan sesiyle başım saçlarından uzaklaştı. Yüzüm yüzüne çok yakındı. Badem gözleri dolu dolu bakıyordu bana. Bir elimi uzatıp parmak uçlarıyla çenesine dokundum. Kar tanesi kadar beyaz tenini okşadım usulca. Ağırca kapanan göz kapakları ardından iki damla yaş yanaklarından süzülürken bu sefer yakalayamadım o yaşları. Müzik bitti. Uğultu şeklinde var olan sesler sustu. Bir o bir ben kaldık koca salonun ortasında. Gözlerim sakince yüzünde gezerken o gözleri kapalı titrekçe aldığı nefeslerle durdu karşımda. Ona bir şeyler söylemek için dudaklarımı araladığım an birden ışıklar söndü. Lavin', sıkıca sarmalarken onunsa bedeni göğsümün arasında tir tir titriyordu. İnsanlar bağırarak konuşuyorken dışarıdan gelen silah sesleriyle bir an hareket edemedim. "Sadun korkuyorum.." Lavin'in fısıltısı kulağıma ulaştığında daha da sarmaladım onu. Başım usulca yüzünün soluna kaydı. Dudaklarım kulağına ulaştığında ağır parfüm kokusuna rağmen kendi has kokusunu duyumsadım. Aylar sonra o kokuyu içime çekerken uzun zaman sonra daha güçlü hissettim kendimi. "Ben yanında iken sana kimsenin zarar vermesine izin vermem.." "Lavin.." Serdar'ın sesiyle Lavin titreyerek bana daha çok sarıldı. Bu hareketi içimde sıcak volkanların kaynamasına neden olurken , hayatım boyunca ilk defa Serdar'a karşı içimde keskin bir öfke tüm harlanmış ateşiyle bedenimi sardı. "Tamam şimdi bu lanet evden çıkacağız Lavin. Sadece sessiz ol olur mu?" Başı göğsümde iken çenesinin aşağı yukarı hakaret ettiğini fark ettiğimde beni onayladığını anladım. Bir kaç saniye sonra ise pantolonumun cebinde duran ikinci telefonum titremeye başladı. Hızla aramayı açıp cevaplarken karanlıkta göz gözü görmeyen odada ki bağırış seslerinden rahatsız olarak yüzüm buruştu. "Abi benim Seyit. Dışarda ki keskin nişancılar tamam. Kuzgun ikisinin de işini bitirdi." "Güzel ama biz nasıl çıkacağız buradan. Babam olanları anlamıştır çoktan." "Abi odada gözlerini gezdir . Kırmızı bir nokta göreceksin. Orası arka taraftaki çıkışa giden koridorun kapısı. Bu arada dikkatli ol Alpay Bey telefonla konuşuyor ." "Tamam sağ ol Seyit.." Kapanan telefonla Lavin'i kolumun altına alarak bakışlarımı karanlık odada gezdirdim. Gördüğüm kırmızı noktaya doğru körlemesine adımlar atarken babamın bağırışları kulaklarıma doluyordu. "Hemen açın lanet ışıkları. Onlar bu evden çıkmayacak . Beren'i ikinci kez kaybedemem ben.." Annemin adını duyduğumda ışığın yansıdığı kapı önünde bir kaç saniye durup arkama döndüm öfke ile. Babamın sesinden dökülen kelimeleri doğru duymuş olmanın derin acısı yüreğime çöreklenmiş halde iken karanlığı yarıp geçen yeşil gözleri bana öldürmek ister gibi bakıyordu. Bu bir meydan okumaydı aramızda. Ona Lavin'i asla teslim etmeyecektim. Gerekirse bu uğurda son nefesimi vermeye bile hazırdım. Son kez ona bakıp hızla karanlıkta bulduğum kapının kulpunu indirdim. İçeri adımlayıp kapıyı kapatırken karanlıkta kaldığımız için yolumuzu bulmak adına telefonumun fenerini açtım. Lavin'in elini tutup hızlı adımlarla koridoru geçtik. Arka kapıyı açıp dışarı çıktığımız anda bahçede duran araba ile rahat nefes aldım. Lakin bir kaç adım atmıştık ki adımları tökezleyen Lavin'in gözleri kapalı halde yere yığılması bir oldu. Kucağıma içimde yeşeren korku ile alıp merdivenleri inerken kalbim sanki ikiye ayrılacaktı. "Lavin bu lanet evden bir kaç dakika sonra çıkacağız. Ne olur dayan Güzelim.." Sesimi belki ben bile zor duyuyordum. Korku her bir azamı esir almıştı. Seyit arabanın arka kapısını açtı. Ben ise onu arka koltuğa yatırıp başını bacaklarıma koydum. Ön koltuğa binen Seyit'in yanında Kuzgun ile lanet evin bahçesinden çıkarken babam ve adamlarını giriş kapısının önünde ayakta bekler halde buldum. Alpay Karayel'in zekasını asla hafife alamazdım. Telefonumu cebimden çıkartıp kulağıma götürdüm. Demir kapı önünde duran adamlara rağmen camdan babamın nefret dolu sureti gözlerimin önündeydi. "Adamlarına söyle kapıyı açsınlar." İlk defa böylesine soğuk konuşuyordum onunla. Telefonu tutan eli saniyelik titredi yaşlılıktan kırlaşmış kaşları çatıldı. Yeşil gözlerinde ki o boşluk yine büyük bir nefretle doldu biranda. "Benim evimden bana ait olanla çıkamazsın Sadun.." "Lavin bir eşya değil. Ayrıca o asla sana ait olmadı olmayacakta." Garip bir kahkaha sesi duyuldu koca bahçede. Bakışlarında ki delilik kanımı dondurmaya yetiriyordu. Ne zaman akli melekelerini bu kadar kaybetmişti bilmiyordum. Fakat bu evden bu gece Lavin'siz çıkarsam artık yaşayan bir ölü olarak hayatıma devam edeceğimi gayet iyi biliyordum. "Çocuksun daha. Benimle boy ölçüşemeyecek kadar deli bir kana sahipsin. Tıpkı onun gibi önünü ardını düşünmeden hareket ediyorsun. Sende onun gibi kaybetmeye mahkumsun.." Kimden bahsettiğini bilemesem de bakışlarımı ondan çekip derin nefesler çektim içime. Korkuyordum ama bu korku Lavin içindi. Seyit telefonunu kaldırıp ekranını bana tuttuğu anda rahatlama hissiyle kapandı göz kapaklarım. Bir kaç saniye sonra ise içimde yeşeren umut tohumlarının verdiği güçle açılan gözlerimde yanan alevler herkesi yakmaya yetecek güçteydi. "Alpay Karayel sana Gürcü'nün Şahı olarak emrediyorum adamlarına söyle çıkış kapısını açsınlar..." Bakışlarım babamın şaşkınlıktan kocaman olmuş gözlerinde , korkudan gittikçe beyazlaşan teninde gezdi. Serdar babama anlamaz gözlerle bakarken bakışları bulunduğum araba ve babam arasında gidip geldi. "Sen... Nasıl?" "Bu geceden sonra karşında göreceğin tek bir kişi var. Gürcü'nün bu savaştaki en önemli piyonu Sadun Karayel. Aklın varsa önüme çıkmazsın. Yoksa zerre acımadan yıkar geçerim seni.." Telefonu yüzüne kapatıp son kez ona bakıp önüme döndüm. Bir kaç saniye sonra ise büyük demir kapının önünden adamlar çekildi. Otomatik kapı ağırca açılırken yıllardır ruhumu karanlık bir eve hapseden adamla olan son bağımı da o gece koparttım. Annemden hatıra dediğim kardeşim ise babam ile savaşımızda tarafını sevdiğim kadını intikamına meze ederek çoktan seçmişti... Ben bu geceden sonra karanlık sokaklarda adı korku ile anılan Gürcü Cemal'in ışıklar da varlığını sürdürmesine sebep olacak Şahıydım. Sevdiğim kadın için girdiğim bu yol benim belki de en büyük imtihanım olacaktı...
|
0% |