@anita_86h
|
Keyifli Okumalar Dilerim :)
*************************
Son bir kaç haftadır, günler kısalmış öyle hızlı geçiyordu ki tuhaf bir koşuşturmanın içinde buluyordum kendimi. İlkay'ın gittikçe kötüleşen sağlığı nedeniyle Seher Hanım'a temizlikte yardım eder olmuştum. Bu durum açıkçası benim için sorun değildi. Fazladan iş yapmak düşünmekten allak bullak hale gelmiş zihnim için daha iyiydi. 2 hafta önce kriz anında kırdığım telefonum tamirden geleli 3 gün oluyordu. Şarj edip açtığım vakit ardı arkası kesilmeyen mesajlarla ilk baş afallamış korku ile elime almıştım . Mesajların çoğu abimdendi. Bir iki tane ise adını bile anmak istemediğim şahıstandı. Canımı en yakan annemin bir kez bile bu süre zarfında beni merak edip aramamış olmasıydı. Canım yanıyordu. Beni karnında dokuz ay taşıyıp bir kez bile sevgisini gösterememesine bir türlü anlam veremiyordum. Beynimde o kadar çok düşünce vardı ki bir de bunlara kalbimde yeni yeni varlığını eklenen heyecanlar eklenmişti. İlkay'ın yerine gelen Gülay ile kısa sürede arkadaş olmuş olsam da bu dostluk kısa sürecekti biliyordum. Çünkü Gülay Sadun Bey'in nişanlısı Simay Hanım'ın çalışanıydı. Benden kısaydı. Kısa kumral saçları bal rengi gözleriyle çok güzeldi. Üstelik gerçekten konuşkan ve sıcak kanlıydı. Benim herkese ördüğüm o duvarı aşması bir saatini almamıştı bile. Her sabah rutinim haline gelen kahvaltı işlerimi yaparken beni en zorlayan şey Sadun Bey'in odasını düzenlemekti. Her gün baştan ayağa odayı temizlerken bir şekilde bir şekilde onunla yüz yüze geliyordum ve kalbim o anlarda hala adını koymaktan bile korktuğum hissiyatla dolup taşıyordu. En korktuğum şeyde her seferinde onun yeşil gözlerini gördüğümde benliğim birkaç gün önce gördüğüm rüyada kayboluyordu . Ve odasında istemsizce onu izlerken istemeden de olsa onun naif sesinden duyacağım sözleri hayal ediyordum . Saçma hülyalara daldığımı anladığımda ise kendime kızıyor, gerçek dünyaya dönmek için zorluyordum zihnimi. Sadun Bey ile ilgili kurduğum hayaller yüzünden, her gece sızlayan vicdanım benim en büyük celladım oluyordu. Çünkü nişanlı bir adamla ilgili istemsizce kurduğum her aşk dolu düş, beni olduğum benlikten bir şekilde uzaklaştırıyordu. Günler bu arada kalmışlık hissiyle akıp giderken hafta sonu gelmiş ve ev sakinleri daha da büyük bir koşturmacanın içine girmişti. Bu süre zarfında ise Gülay tekrar Simay Hanım'ın evine geri dönmüş biz İlkay ile baş başa kalmıştık mutfakta. Hafta sonu Simay Hanım'ın evinde yapılacak davete aşçı yamağı olarak giderken günün sorunsuz geçmesini dilemekten başka bir şey gelmiyordu elimden. Bir yanımda iyileştiğini düşündüğüm fakat zorlukla adım atan İlkay, diğer bir yanımda asık suratı ile, burada olmaktan son derece rahatsız olduğu her halinden belli olan Seher Hanımla Simay Hanım'ın evine güç bela giriş yapmıştık. Büyük giriş kapısından adımımı attığımda neredeyse küçük dilimi yutacaktım. Ortalıkta öyle çok insan koşuşturuyordu bir an kendimi onların arasında yolunu kaybetmiş bir çare küçük balık gibi hissettim. Bizim haricimiz de 10 kişinin daha servis ve yemek için hazır bulunduğunu öğrendiğim de, bu partinin sandığımdan daha fazla insana ev sahipliği yapacağına emin olmuştum. Mutfak kısmına girmeden önce bize tarif edilen odaya girip çevik hareketlerle üzerimizi değiştirmeye başladık. Oda da ben ve İlkay'dan başka kimse yoktu. Hazır olduğum vakit sarsak adımlarla üzerini giyen kıza değdi gözlerim. Teni geldiğimiz zamanda daha kötüydü ve ayakta dahi zor duruyordu. İçimde nükseden korkuyla neredeyse bayılacak hale gelen kızın omzuna hafifçe elimi koydum. "İlkay çok kötü görünüyorsun. Neden gelmek için ısrar ettin? İstersen sen bu odada biraz dinlen. Ben gereken her şeyi yaparım. Bu halde çalışma daha da kötü olabilirsin." İlkay'ın yorgun bakışları sözlerimle bana döndü sakince. Yüzünde rahatlamış bir ifadeye eşlik eden minnettar bakışlar altında bir süre kendine düşünme payı verdi. Daha sonra ise uysalca başını sallayıp beni onayladı. "Teşekkür ederim Lavin. Ama Seher Hanım olmadığımı fark ederse çok büyük iş alırsın başına. Tanıyorum onu o yüzden gelmek istedim." "Bence Seher Hanım da bizi tanımıyor kızçem.." "Gün geçtikçe seninle aynı frekansı yakalamamız ne hoş.." İç sesimle münakaşam bittiğinde hafifçe başımı sallayıp İlkay'ı sakinleştirmek adına sorun yok dercesine ona gülümsedim. Benim tebessümüme kayıtsız kalamayan İlkay'da gülmüş, daha sonra elini omzundaki elimin üzerine koymuştu. "Onu bana bırak sen. Bu beden kimlerle mücadele etti. Seher Hanım vız gelir bana. Hadi yat dinlen sen. Bende bir an önce aşçının yanına gideyim. Sonrada servise yardım ederim." Son sözlerimden sonra yavaşça başını sallayarak beni onaylamış ve düşük omuzlarla odadaki yatağa ilerleyip, vakit kaybetmeden uzanmıştı. Daha fazla odada oyalanmak istemeyerek hızlı adımlarla odadan çıkıp mutfağa doğru ilerledim. Simay Hanım'ın aşçısı olduğunu öğrendiğim İkbal Hanım'a kendimi tanıtarak, yardım etmek için kollarını sıvadım. Kısa bir süre içerisinde baya iyi anlaştığım kadınla, hızla yemekleri hazırlarken ondan yeni tariflerde öğreniyor her anlattığını büyük bir hayranlıkla dinliyordum. Mesleğine aşık bir birey olarak, her öğrendiğim yeni bilgi benim için altın değerindeydi. İkbal Hanım'ın anlattığı şekilde atıştırmalık, ara sıcak ve ana yemekleri hazır ederken beni her kontrol edişinde gözlerinde gördüğüm beğeni parıltıları yaralı ruhuna ilaç gibi geliyordu. Takdir edilmeye aç bünyem, ufak bir bakışla bile mutlu olabiliyordu. Davetin başlamasına az bir süre kala her şey hazır olmuş, servis yapılacak tabaklar bile hazırlanmıştı. İkbal Hanım ile birlikte yoğun günün ardından dinlenirken, adımın zikredilmesi ile bakışlarımı mutfak kapısına çevirdim. Seher Hanım gözlerinden deyim yerinde ise, ateş saçarak üzerime doğru hızlı adımlarla geliyordu. Hem de arkasında yürümekte bile zorlanan İlkay ile. Onun bu bitik haline rağmen zorla yanında getirmesiyle istemesiz bir şekilde sinirle kaşlarım çatılmış ve öfke dolu bir ifadeyle yüzümü Seher Hanım'a çevirmiştim. Tam dibine gelip duran kadın kolumu kavrayıp sıkarken, benim ise bu an, atak karşısında sinirli ifadem yerini büyük bir şaşkınlığa bırakmıştı. "Sen kim olduğunu zannederek benim adıma karar verirsin? Üstelik benim çalışanıma bana tek kelime etmeden izin verip, bunu zahmet edip bana söylemiyorsun bile. Lavin sen kimsin, bu evde vasfın ne senin? Gür sesi tüm mutfakta çınlarken bu artık bozulan sinirlerim için son radde olmuştu. Böylesine bencil bir kadına daha fazla müsamaha gösteremeyecektim. İlkay başını bile dik tutmakta zorlanırken, nasıl onu çalışmaya zorlayabilirdi? Nasıl bu kadar vicdan denen duygudan yoksun olabilirdi bir insan ? Kolumu hızla beni bir mengene misali saran ellerinden kurtarıp öfkeden kararmış kahvelerimi, meydan okurcasına yılların getirdiği kırışıklıklar ile kaybolmak üzere olan elalarına sabitledim. "Asıl siz kendinize gelin lütfen. Ne hakla bana böyle sesinizi yükseltebiliyorsunuz? İlkay'ın adım atacak hali olmadığını gördüğünüz halde, kıza baskı uygulayıp gelmesine neden oldunuz. İnsiyâtif kullandım diyelim. Rengi solmuş, takati bile olmayan arkadaşımın yerine iki kişilik çalışarak açığını kapattım. " Sözlerim bittiğinde Seher Hanım'ın gözleri birer alev topu olup beni yakmak ister gibi bakarken hızla üzerime atılmak amacıyla hamle yaptığı vakit bizim bağırış sesimizden başka hiçbir sesin olmadığı mutfakta, ikimizin de yakından tanıdığı o ses ortama adeta bir bomba misali düşmüştü. "Seher Hanım!.." "Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Nasıl benim çalışanımın üzerine yürüyüp böyle ulu orta ona bağırıp çağırırsınız. " Seher Hanım 'a bakarak söylediği her sözde, baskın ses tonu ile ortamda hakimiyet kuran adama bakarken kulaklarım uğulduyor nabzım çok hızlı atıyordu. "Sadun Bey yanlış anladınız. Ben asla öyle bir şey yapmam. Sadece bir konuda anlaşamadık ve biraz sesimiz yükseldi." "Konuşmanın başından beri buradaydım Seher Hanım. Kendinizi öyle kaptırmıştınız ki Lavin'i azarlamaya, benim mutfak kapısında sizi dinlediğimden bihaberdiniz." Sadun Bey'in tartışmanın başından beri burada olduğunu öğrendiğimde afallamış, şaşkınlıktan dudaklarımı bile oynatamıyordum. Hayat bir kez olsun yüzüme gülmüş ve Sadun Bey, olayın başından sonuna kadar şahit olmuştu. Eğer o orada olmasaydı neler olurdu kim bilir. Oysa sadece birine iyilik yapmak istemiştim. Aldığım karşılık ise bir .ok insan önünde an be an yerin dibine sokulmak olmuştu. "Efendim kendimi açıklamama izin verirseniz..." Elini kaldırıp Seher Hanım'ın sözünü kesen Sadun Bey başını sakince bana çevirmiş, baştan aşağı sanki hasar tespiti yapar gibi bedenimi süzmüştü. Birkaç saniye sonrada gözleri vücudumda bir yerde sabit kalmıştı. İstemsizce onun bakışlarını takip ettiğimde baktığı yerin, birkaç dakika önce Seher Hanım'ın büyük bir öfke nöbeti yaşayarak sert bir şekilde tuttuğu kolum olduğunu gördüm. Ve maalesef ki parmaklarının izi çıkmış baya kızarmıştı. Dünya hassas ciltli olanlar için adeta cehennem gibiydi. "Bunu evde konuşacağız. Herkes işinin başına geçsin bir an önce. İlkay ve Seher Hanım ikinizi benim şoförüm eve bıraksın. Tek kalmasın İlkay baya kötü gözüküyor çünkü. Lavin sende diğer kızlarla birlikte serviste çalış. Ve rica ediyorum artık tek bir sorun dahi yaşanmasını istemiyorum." Hepimiz sözsüz bir şekilde onu onayladığımızda, mutfaktan çıkmak üzere adımlamışken aniden durmuş ve bakışları teker teker herkesin üzerinde gezmişti . Herkes de alelade bir tavırla gelip geçen yeşil hareler , benim üzerime düştüğü vakit bir an tedirgin oldum. Bakışlarımı ondan çekip mutfak içinde gezdirirken, onun bir kaç saniye sonra sinirli bir şekilde nefesini dışarıya verip tek kelime etmeden çıktığını göz ucuyla görmüştüm. Mutfakta bulunan herkes tekrar işine dönerken bense dalgınca Sadun Bey'in ardında bıraktığı boşluğa baktım. Fark etmeden gözlerim koluma kayarken, içimde buruk bir his baş gösterdi. Uzun zaman sonra biri tarafında önemsenmek iyi gelmişti. Tekrar işimin başına döndüğümde yüzümde belli belirsiz bir tebessüm hakimdi. Nihayet davet bitmiş bende işimi bitirip sonunda gece bir vakti olsa eve gelebilmiştim. Karanlığın hüküm sürdüğü evde adımlarken ne İlkay ayaktaydı ne de Seher Hanım. Salonda ki koltuğa doğru adımlarımı sürükleyerek, bitik bir şekilde koltuklara bıraktım bedenimi. Odama kadar adım atacak takatim bile yoktu. Sonra üzerime sinen yemek ve ter kokusuyla rahatsız hissederek , son kez derince bir solup çekip sarsak adımlarla odama doğru ilerledim. Odamda ki banyoda aldığım ılık duş tüm kemiklerimi gevşetmiş, bedenimdeki tüm negatif enerjiyi alıp götürmüştü. Saçlarımı kuruttuktan sonra at kuyruğu şeklinde toplayarak mutfağa doğru adımladım. Tüm gün bir lokma bile girmeyen midem artık isyan bayrağını çekmişti. Fakat bu saatte yemek yemenin bana kilo olarak geri döneceğini bildiğim için birkaç kaşık yoğurt yemenin iyi olacağına karar verdim. Böylece düşen kan şekerim belki dengelenirdi. İçine eklediğim çilek ve biraz bal ile tok tutan bir atıştırmalık olurken ağır ağır tabağındaki yoğurdu tüketmeye başladım. Tabağımı bitirip kendine geldiğimde, mutfağa giren Sadun Bey ile istemsizce yerimde kıpırdanıp daha dik oturdum. "İyi geceler. Bir şeyler atıştırmak için geç bir saat değil mi?" Biraz muzip bir ses tonu ile sorduğu soru ile utanarak elimdeki tabağı tezgâha bıraktım. Açıkçası biraz utanmıştım. Üstelik sanırım geceleri yemek aşıran bir boş boğaz olarak görmüştü beni Sadun Bey. Bu yüzden yanlış anlamaya mahal vermemek için kendimi savunma ihtiyacı hissettim. "İyi geceler efendim. Sabahtan beri bir şey yiyemedim. O yüzden meyveli yoğurdun kan şekerimi yükselteceğini düşündüm." Çekinerek sarf ettiğim sözler sonrası dolaptan aldığı şişeyi sakince mutfak tezgâhına bıraktı. Yüzünü bana döndüğünde kızgın bir ifade vardı. "Nasıl yani bu saate kadar yemek yemedin mi sen?" "Yoğunluktan unutmuşum." Nedensizce sorduğu soru ile daha da utandım. Bakışlarımı onun kızgın yeşillerinden çekerken yüzümün yandığını hissediyordum. Hafif pembeleşen yüzüm ve kısık bir şekilde adeta mırıltıyı andıran bir ses tonuyla konuşmamdan sonra Sadun Bey'in değişen mimiklerine baktım. Kızgın ifadesi gitmişti. Bakışların da ise binlerce parıltı vardı sanki. "Anladım. Sen şimdi koluna kremde sürmemişsindir yoğunluktan." Çoktan aklımdan çıkmış olan kolumdaki kızarıklığı bana hatırlattığında, bakışlarım direk oraya kaymıştı. Kızarıklık yerini morluğa bırakırken yakınımda hissettiğim ılık nefes ile başımı kaldırdım yavaşça. Kokusunu ilk defa böylesine yakından duyumsarken her bir azam uyuşmaya başlamıştı sanki. Sadun Bey bir nefes kadar yakınımda büyük bir merakla koluma bakarken, aniden parmaklarını hissettim tenimin üzerinde. Sanki parmak uçlarında bir alev topu vardı ve benim tenim onun tek bir dokunuşuyla cayır cayır yanmıştı. Bu hamlesiyle irkilerek kolumu aşağıya indirirken gözlerinde ki yoğun bakışlara anlam veremedim Sadun Bey ondan uzaklaştığım vakit sanki bir transtan çıkmış gibi hızla aramıza daha da büyük bir mesafe koydu. Sanırım biraz önce bana nefeslerimizin tenimizi okşayacağı kadar yaklaştığının farkında bile değildi. Bir anda aramızda derin bir sessizlik oldu. İkimizde garip davranarak inatla birbirimize bakmıyorduk. Garip bir şekilde bir kaç dakika önce yaşadığımız o an sanırım ikimiz içinde kabul etmesi zor duyguları saklıyordu. Geçen belki 5 belki 10 dakikalık zaman dilimi sonrası Sadun Bey'in sert sesi aramızda ki sessizliği böldüğünde bakışlarım onu buldu. "Kilerde ilk yardım çantasının olduğu bir dolap var. Orda her türlü ihtiyacın olacak malzeme var. Yatmadan önce sürersin koluna. " "Teşekkür ederim efendim." Dudaklarımızda bu gecelik son sözler dökülmesine rağmen nedense ikimizde hala mutfaktan çıkmak için hamle yapmıyorduk. Aksine bir kaç dakika önce birbirimize bakmamak için mutfağı tavaf eden gözlerimiz şimdi birbirine kenetlenmiş gibi bir saniye ayrılmıyordu. Yeşilleri kahvelerimin içinde kaybolurken sanki ruhum onun göz bebeklerinin en derinine aktı. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki sesi belki de mutfakta bile çınlıyor olabilirdi. Sadun Bey bakışlarını bir saniye olsun çekmeden bana doğru bir kaç adım atmıştı ki çalan telefonun sesi istemsizce girdiğimiz bu transtan bizi uyandıran tek şey olmuştu. Yeşilleri dakikalar sonra kahvelerimden çekilirken Sadun Bey kuru bir sesle "İyi geceler" dileyip geldiği gibi sessizce mutfaktan ayrılmıştı. Onun arkasından gözlerim ardında bıraktığı boşluğa daldı bir süre. Yüreğimde kanat çırpmaya meyilli hisler olduğunu seziyordum. Bu yeni filizlenmeye çalışan tuhaf hisleri görmezden gelmek belki de yapılacak en iyi davranıştı. Tutuk adımlarla o sandalyeden kalkarken o gece mutfakta hissettiğim her bir duyguyu orada bırakmaya karar verdim. Sonu belli bir masalı en baştan yazamazdım ben. Kendime o kadar güvenemiyordum. Sadun Bey şaşalı şatosunda prensesini bekleyen bir prensti. Bense onu uzaktan izlemekle lanetlenmiş bir çirkin ördektim. Benim masalımda ördekler asla kuğuya dönüşmezdi. O yüzden bildiğim en iyi şeyi yaptım . Duygularımın üzerine büyük bir duvar ördüm. Oraya tek bir ışık bile sızmazken ben daha güvendeydim. Bu yüzden kendime bir kez daha düşünmeye yasaklayarak Sadun Bey'in dediği gibi kilerdeki dolaptan kremi bulup koluma sürmüş ve rutin işlerimi halledip sıcak yatağıma girmişti. Beklediğimin aksine yorgun olmama rağmen gözlerimi bir saniye dahi kırpmadım. Bakışlarım karanlık odamda gezinirken, aniden telefonuma gelen mesaj sesi ile dikkatim oraya kaymıştı. Telefonumu eline aldığında içime çöreklenen sıkıntıyla bakışlarımı odamın camından gözüken gökyüzüne çevirdim. Yıldızların parıldattığı karanlığa rağmen yüreğimi etkisi altına almış bir kasvet vardı. Bundan sonra hayatımın asla eskisi gibi olmayacakmış gibi hissederken tek temennim aile dediğim o insan müsfettelerinin beni asla bulamamasıydı. Umuyordum ki bir kez daha zorlukla inşa ettiği düzenimi yerle bir etmesinlerdi. O zaman artık yüreğimi zapt eden öfkemi onların üzerine salmaktan bir an olsun çekinmezdim. Fakat ne yazık ki o gece ayın şavkı vuran odamda yürekten dilediğim bu istediğimin asla gerçekleşmeyecek bir düş olduğunu kısa bir süre sonra acı bir şekilde öğrenecektim...
|
0% |