Yeni Üyelik
5.
Bölüm

-Efulim..-

@anita_86h

Keyifli okumalar dilerim:)

 

*******

*******

Karanlık ... Etrafını saran bu siyahlık onu ölesiye korkuturken, sessizlik her bir tarafını esir almıştı. Genç kızın ayakları ondan bağımsız yüreğinde kendini belli eden korku sebebiyle hızla koşmaya başlamıştı. Her adım atışında sanki görünmez bir beden onu takip ediyor hissi oluşurken nefes sesleri karanlığın vücut bulduğu alanda yankılanıyordu. Daha fazla burada tek başına duramayacağını anladığında, bir çıkış yolu bulabilmek için gözlerini etrafta gezdirdi . İleride tam karşısında ufak bir ışık hüzmesi görünürken beklemeden hızla oraya doğru adımladı. İçinde tarifsiz bir korku vardı. Sanki her adım attığında biride onunla geliyordu. Bu his Lavin'i daha da çıkmaza sokarken atik adımlarla ilerlemeye devam etti. İlerledikçe ışık hüzmesi büyüyüp bir odanın girişi şeklini alırken rahatlayarak derin bir nefes aldı . Adımını kapıdan attığında gözlerine vuran ışık ile hızla göz kapakları kapanırken bir süre öyle bekleme ihtiyacı duydu. Sonra aniden etrafını saran ferah ve tanıdık kokuyu farkında olmadan defalarca içine çekti istemsizce. Tuhaf bir hisle şimdi kendini hiç olmadığı kadar güvende hissediyordu.

Gözleri kapalı bir şekilde dururken bedenine sarılan kollar ile genç kız irkilerek gözlerini açtı . Gördüğü görüntü ile şaşkınca etrafına baktı bir süre. Yemyeşil bir vadinin ortasında üzerinde uçuş uçuş bir elbise ile dururken, bakışlarını bedenine sarılı kollara indirdi . Kumral iri büyük iki el beline sımsıkı sarılmış halde dururken, saçlarına üflenen nefes tüylerini diken diken ediyordu. Birden boynunda hissettiği dudaklar ile vücudundan bir titreme geçti . Onun bu hali arkasındaki bedeninin ufak bir kahkaha atmasına neden olduğunda sesinin tınısı tuhaf bir şekilde çok tanıdık geliyordu.

"Sonunda geldin Efulim. Çok uzun zamandır yüreğim seni bekliyordu."

Her bir kelimeye yaptığı vurgu tanıdık ses ile birleşince arkasındaki kişinin Sadun Bey'den başkası olamayacağını anlamıştı. İlk defa sesinde böyle büyük bir sevgi tınısı duyduğu adama yüzünü döndüğünde zümrüt yeşili gözleri ile karşı karşıya kalmak onu ürpertmişti. Sadun Bey'i tanıdığı süre zarfında gözlerinin hiç böyle güzel ve sevgi dolu baktığına şahit olmamıştı Lavin. Kalbi deli gibi atarken onun, insanın kalbinde kelebekler dans etmesine neden olan insanı içine bir girdap gibi çeken yeşil hareleriyle o an yüzünde bir tebessüm peyda oldu . Lavin 'in ışıltılı gülümsemesi ona da bulaşırken hayranlıkla, gülünce kısılan gözlerine inci beyazındaki dişlerine ve dolgun dudaklarında takılı kalmıştı bakışları genç kızın. Sonra hiç beklemediği bir şeyi yaptı Sadun Bey. Ilık nefesini dudaklarında doğru verirken dudaklarını örten iki dolgun et parçasıyla yer sanki ayaklarının altından çekilmiş bedeni bir boşlukta süzülüyor gibi hissetmişti. Yüreği genç adam onun tenine değdikçe bir kuş misali çırpınıyordu . Öpüşmeleri bittiğinde Lavin gözlerini açtığında karşılaştığı tek şey koyu bir karanlıktan ibaretti.

Bir anda tekrar etrafını kaplayan karanlıkta kapana kısılmış gibi hissederken, Sadun Bey'e seslenmek istedi lakin sesi bile çıkmıyordu. Korkusu had safhaya ulaşırken içinde bulunduğu bu girdaptan nasıl çıkacağını bile bilemiyordu. Gözlerini kapattı usulca. Kendi yarattığı karanlık daha güvenilir gelmişti o an...

Karanlığın ardından duyulan hafif bir zil sesinin etkisi ile gözlerimi açtığımda gördüğü tek şey doğmaya yüz tutan güneşin tavana verdiği yansımaydı. İlk başta nerede olduğunu idrak edemeyen zihnimle bocalamıştım bir süre. Sonra odamda, kendi yatağımda olduğumu anlayınca rahatlayarak ciğerlerime derin bir nefes çektim. Yataktan doğrulup oturur pozisyona geldiğimde, bir süre o halde durup üzerimde vuku bulan tuhaf hissiyattan kurtulmaya çalıştım. Daha sonra ise telefonumu elime alarak saate baktım. Daha sabahın 5'i olduğunu gördüğümde derince ofladım. Ne yazık ki bir kez uyandığımda tekrar uyuyamıyordum. O yüzden ılık bir duşun gördüğüm saçma kâbusun izlerini sileceğine inanarak yataktan kalktım yavaşça. Sarsak adımlar ile banyoya ilerleyip ılık suyun bedenim üzerinden akmasına izin verdim. Vücudumun her bir azasıyla buluşan ılık damlalarla uyandığımdan beri beni rahatsız eden o his akıp gitmişti. Duştan çıkıp giyinerek mutfağa ilerlerken hala zihnim bulanık ve dalgındı. En azından bir sabah kahvesi yapsam belki kendime gelebilirim diye düşündüm.

Sadun Bey'in beni yaşadığım kriz anından çekip çıkarmasının üzerinden 2 hafta geçmişti. Bu süre zarfında İlkay hastaneden dönmüş fakat hala çalışmakta zorlanıyordu. Ben ise bana verilen listede ki yemekleri hazır ettikten sonra diğer çalışanlara evin genel temizliğinde yardımcı oluyordum. Gün içinde aşırı yorulsam da akşamları gözlerimi kapattığımda sürekli aynı kabuslarla uyanıyordum. Abim bir zebani gibi keskin nefesini her daim ensemde hissetmemi sağlıyordu.

Düşünceli bir şekilde kahve makinasının başında beklerken mutfağa yayılan tanıdık koku ile vücudumdaki tüm tüyler ayağa kalmıştı adeta. İçimdeki garip hisler ile çevrili olan bu tedirgin taraf beni çok zorluyordu bu sabah. Hazır olan kahveyi fincanına koyarken ellerim titriyordu ve bana yaklaşan adım sesleri yüzünden istemeden de olsa kısa süreli bir duraksama yaşamıştım .

"Günaydın..."

Sadun Bey'in sesini duyduğum anda sabah erken uyanmama sebep olan rüyamda duyumsadığım kelime kulaklarımda çınlamıştı. O andan itibaren ise bedenimde tatlı bir telaş dolayısıyla vuku bulan titreme yüzünden nefesim sıklaşmıştı. Heyecandan kuruyan dudaklarımı yalayıp yüzüme sakin bir ifade yerleştirerek Sadun Bey'e döndüm. Burada çalışmaya başlayalı yaklaşık 4 ay oluyordu ve ben onu ikinci defa spor kıyafetler içinde görüyordum. Altında kısa şortu üzerinde kolsuz tişörtü ile gerçekten nefes kesici görünüyordu. Kollarında belirgin şekilde belli olan kaslara bakmamak için kendimle çetin bir savaşın içine düşmüştüm bile.

"Gözlerini adamın üzerinden çek Lavin. İyice arsızlığı ele aldın sen..."

Sabah sabah benimle uğraşan iç sesime hak verip bakışlarımı ondan çekerek mutfakta gezdirdim. Dudaklarımı araladığımda ise bedenimde hissettiğim bu heyecanı ona yansıtmamak için baya çaba sarf etmem gerekmişti.

"Günaydın Sadun Bey."

Sesim istemsiz olarak kısık çıkarken bir an kendine kızdım. Karşımda bana umursamaz bakışlar atan adam neden böylesine etkilemişti ki? Tüm algılarım kapanmış, zihnim sadece Sadun Bey ve onun dudaklarından dökülecek kelimelerde kilitli kalmıştı sanki. Bir ona, birde arkamda ki makinada gelip giden yeşiller ise benim içimde kopan fırtınalardan bihaberdi tabi. Zümrüt hareler en sonunda benim yanımdaki kahve fincanın da sabit kalırken Sadun Bey yavaş adımlarla üzerime doğru adımlamaya başlamıştı.

Bu atağı ile heyecanlanarak bir adım geriye giderek bedenimi tezgâha yasladım. Birkaç adımlık mesafeden sonra tam dibimde duran adamla nefes alışverişlerim sıklaşırken, o ise gayet rahat bir şekilde sağ tarafıma uzandı. Bu hamlesiyle şaşkınca ona bakarken, birkaç dakika önce kendime hazırladığım kahve fincanını alıp içmeye başladı. Sanki hep yaptığı bir hareketmiş gibi umursamaz davranışı beni bozguna uğratırken, karşımdaki adam hiçbir şey olmamış gibi, gözlerimin içine bakıp kahvesini içmeye devam etti. Sadun Bey kahvesini bitirene kadar aynı pozisyonda durduk. Ben heyecandan titrerken, yeşil hareler bir saniye üzerimden ayrılmamıştı. Bakışlarında ki ifade beni bir yandan heyecanlandırıp, bir yandan da korkutmuştu. Zira onun yanında çalışmaya başlayalı 4 ay olmasına rağmen, aramızda geçen tek konuşma sabah günaydın, akşam ise eline sağlık ile olurken, birden bana böyle yaklaşmasını anlamlandıramıyordum. Gerçi kriz geçirdiğim gece bana olan tutumu çok farklıydı ama işte kendimi boş bir hayalin peşinde heba etmek istemeyen tarafım sürekli tetikte bekliyordu.

Kahve fincanını tekrar aynı yerine koyan Sadun Bey benden uzaklaşırken, rahatlayarak derin bir nefes çektim içime. Mutfaktan yavaş adımlarla tek kelime etmeden çıkan adamın arkasından dalgınca baktım bir süre. Birkaç dakika önceki yakınlaşma, zaten sabah ki kabustan ötürü dağınık olan haleti ruhiyemi şimdi daha da darmaduman etmişti. Boş gözlerle birkaç saniye kapıya baktıktan sonra rutin işlerime dönmenin benim için en iyisi olacağını düşünerek kahvaltı listesini elime aldım. Hızla bir şeyler hazırlamaya başlamış olmama rağmen ara ara bakışlarım, istemsizce onu çıkıp gittiği kapıya değip duruyordu.

Tüm gün aklımın bir yanı Sadun Bey'in sabah ki davranışlarında diğer yanı ise gördüğü rüyadaydı. Akşam olduğunda eve gelen Simay Hanım ve Sadun Bey'le ne kadar gerilsem de İlkay'a servis için yardımcı olmuştum. İkimiz onlara servis yaparken konuşmalarına istemsiz kulak misafiri oluyordum.

"Sadun yarın akşam babamın şirketin kuruluş yıl dönümü. Ben de değişiklik olsun diye bir parti vereyim dedim. Sen ve ben ev sahibi oluruz, benim evimde yaparız hem ne dersin?"

Bakışlarım yana yana koltuklarda oturan ikili arasında gidip gelirken neden onların konuşmalarına bu kadar dikkat ederek dinlediğimi çözemiyordum. Saf bir merak ve hala adını koymaktan çekindiğim bir hisle yapıyordum bunu. Simay Hanım'ın hevesli konuşması sonrası Sadun Bey zerre duygu barındırmayan bir sesle yanıtlamıştı.

"Olur nasıl istersen."

İstemsizce Simay Hanım'a bakışlarım kaydığında onun gözlerinin dolduğunu gördüm. Genç kadının gözlerinde ki hüzne tanık olmak istemsizce beni de üzmüştü. Çünkü bu hissi çok yakından tanıyordum. Yıllar yılı insanlar tarafından görmezden gelinmiştim. Bu yüzden çoğu zaman uzaktan birbirine aşık olan çiftlere gıpta ile bakar, beyhude bir hayale tutunarak bir gün benimde böyle bir sevgiye mahzar olacağıma inanırdım.

Fakat karşımda gördüğüm manzara aşık iki çiftten çok uzaktı. Tuhaf diyebileceğim bir ilişkileri vardı. Ve ben içimde gezinen bu merak duygusuna bir türlü engel olamıyordum. Bakışlarım Simay Hanım'ın yanında duvar kadar sert bir ifadeyle oturan Sadun Bey'in yüzünde gezdi. Sanki onun için bu bir görev ve sıfır duydu ile ona verilmiş olan bu görevini gerçekleştiriyordu. Bakışlarımı bu sefer yanında ona hala dolu gözlerle bakan Simay Hanım'a çevirdiğimde gördüğüm Sadun Bey' e derin bir aşkla bakan hareler beni tuhaf bir ikilemde bırakıyordu. Daha fazla onların yanında durmamın garip kaçacağını düşünerek, hızla diğer yemekleri de servis yapıp mutfağa doğru adımladım. İçimde anlamsız bir sıkıntı baş gösterirken mutfağa giren İlkay ile bakışlarım ona döndüm.

"Yoruldum ben ya adım atacak halim yok."

Teninin rengi solmuş kıza bakarken endişeyle ona doğru adımladım. Geldiğim günden beri sürekli hasta ve solgundu İlkay. Seher Hanım hastaneden çıktıktan sonra ona sürekli izin verse de pek düzelme gösterdiği söylenemezdi.

"İyi misin sen? Yüzün bembeyaz olmuş."

Minik bir gülümseme ile baktı İlkay gözlerimin içine. Durgun bakışlarında birçok duygu geçerken onu çözmeye çalışıyordum, fakat bu nafile bir çabaydı farkındaydım. Bir şeyler sakladığı her halinden belliydi ama anlatmak istemediğini önünde birleştirdiği parmaklarını sıkıp bırakmasından anlayabiliyordum.

"İyiyim. Sadece biraz dinlenmeye ihtiyacım var. Geri kalan işleri sen halletsen olur mu?"

İlkay'ın dalgın bakışları önündeki tezgahtayken omuzunu hafif sıkıp sessiz bir onaylama ile onun dinlemesi için salık vererek ada tezgâhının üzerinde duran tepsiye uzandım. Mutfaktan çıkmadan evvel ona seslenmeyi de ihmal etmemiştim.

"Sen dinlenme bak. Ben hallederim her şeyi."

İçeri girdiğimde Sadun Bey ve Simay Hanım'ı salonda koltukta otururken gördüm. Zihnimin tekrar onlara kayarak bulanmasına engel olmak amacıyla hızla masaya ilerleyip çabuk bir şekilde işimi bitirmeye odakladım kendimi. Ne kadar hızlı bir şekilde mutfak ile salon arasında gidip gelsem de istemsiz konuşmalarına kulak misafiri oluyordum.

"Sadun ilk tanıştığımızda bana babanın annene çok âşık olduğunu, hatta o ölünce bir daha kimseyle evlenmediğinden bahsetmiştin. Peki annene kullandığı özel bir kelime var mıydı? Hiç ailenden konuşmuyorsun. Seni daha da yakından tanımak istiyorum."

Neden bu konuşmalara şahit olduğumu bilmiyordum ama içimde Sadun Bey ile ilgili her şeyi merak eden küçük kıza bir türlü engel olamıyordum.

"Neden böyle bir soru soruyorsun şimdi? Dediğin gibi ilk tanıştığımızda bilmem gereken her şeyi anlatmıştım zaten."

"Ben sadece seninle ilgili bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Çünkü sen, ben sormadıkça kendinden bahsetmiyorsun hiç Sadun..."

Daha fazla oyalanmamak için seri hareketlerle mutfak ile salon arasında mekik dokurken, Sadun Bey'in hüzünlü sesi ile adımlarım duraksamıştı.

"Babam anneme büyük bir aşkla bağlıydı. "

Kısa bir duraksamadan sonra Sadun Bey sözlerine kısık sesle devam etti . Sanki ağzından çıkan kelimelere kendini inandırmak istiyor gibiydi. Ses tonunda duyumsadığım ki acıyı iliklerime kadar hissettim. Ve bu yüzden kalbimde peyda olan sızı ile dolan gözlerimi bir kez bile o tarafa çeviremeden işime devam ettim.

"Bende onları büyük bir mutlulukla izlerdim. Aşkın varlığına onların birbirlerine olan bakışlarında şahit olmuştum. Hep Efulim diye seslenirdi ona. "

Sadun Bey'in sesinden duyduğum kelimeyle elimde sıkı sıkıya tuttuğum bardak masaya büyük bir gürültü ile düşerken, ikisinin de dikkati bir anda bana dönmüştü.

"Dikkat etsene. Hem sakar hem eli ağır. Kırk saatte toplayamadın şu masayı."

Simay Hanım'ın sinirli bir ses tonu ile dudaklarından dökülen kelimeler ile utanç içinde başını eğdim. Simay Hanım'ın ağzından çıkan her söz gururumu incitirken tek yapabildiğim zoraki bir yutkunmayla özür dilemekti.

"Özür dilerim efendim ben hemen topluyorum ortalığı."

"İnan elin bu kadar lezzetli olmasa çoktan kapı önüne koyulmuştun. Hem kocaman bir görüntü kirliliğisin hem de beceriksizsin."

"Simay yeter. Toparlayacağım diyor neden bu kadar uzattın bu mevzuyu?"

"Sana göre bu basit bir durum mu Sadun? Sakar işte. İş bilmezin teki. Neden aldık işe bunu bilmiyorum ki?"

İnsanların kara kalpleriyle yıllar önce tanışmış olmama rağmen, iri cüsseme rağmen içimde hala hissettiği acıyla atmaya devam eden minik yüreğim duyduğu her hakarette binlerce parçaya ayrılıyordu. Ve kimse günden güne tükendiğimi görmüyor, görse bile umursamıyordu. Tiksinir bir ses tonu konuşan Simay Hanım'ın ortama bomba gibi düşen kelimeleri sonrasında, artık daha fazla onunla aynı havayı soluyup, nefesimi daraltan bu ortamda kalmak istemedim. Bu yüzden dikkatsiz bir hamle ile kırdığım bardağı toparlamak amacıyla hızla kırıklara uzandım. Birden elimi kesen cam parçasıyla acıyan canımdan mütevellit dudaklarımdan minik bir tıslama sesi çıktı . Başımı salona çevirdiğinde ise kendi dünyalarında kaybolmuş olan çifttin, hala tartıştığını gördüm. En azından birkaç saniye önce acı içinde dudaklarımdan firar eden inlemeyi duymamalarına sevinmiştim. Elimin kanamasına aldırmadan masadaki son eşyaları da alıp doğruca mutfağa adımladım. Tezgâha bıraktığım bulaşıklarla derin bir nefes alırken kanayan elime bakıp suya tuttum. Soğuk su elimdeki kanı alıp götürürken, ufak bir kesik olduğunu görüp biraz olsun rahatlamıştım. Kulağımda hala o kadının sesi yankılanırken gözüm istemsiz pencere camına kaydı.

Ay ışığının yansıma yaptığı camda gördüğüm bedenimle boğazına bir yumru otururken, yıllardır uğradığım bu aşağılanmanın beni artık yavaş yavaş tükettiğini hissediyordum. Yıllar evvel bu hareketler canıma tak ettiği bir dönem kilo vermek için çok uğraşmıştım, lakin verdiğim 10 kiloyu diyeti bırakır bırakmaz 20 kilo olarak geri almış bu durum hali hazırda bozuk olan psikolojimi daha da berbat hale getirmişti. En sonunda ise zorlukla da olsa bu bedenle yaşamıma devam etmek zorunda olduğum , kilolu bir bireyde olsam kendimi bir şekilde sevmem gerektiğine karar vermiştim.

Fakat bu gece ay ışığının eşsiz güzelliğini yansıtan camda gördüğü bedenine yıllardır olduğu gibi tekrar aynı soruyu sordum.

"Beni olduğum bu beden içinde kimse sevmez miydi? Dış görünüşüm için değil de kalbimin içinde saklı kalmış masum duygulara sahip o kızı kimse yanında istemez miydi?"

"Kimse seni olduğun gibi kabul edip istemeyecek bunu kabul etsen iyi edersin.."

Canımın yandığı anlarda ortaya çıkan iç sesime cevap verecek dermanım bile yoktu. Camda ki yansımama bakarken buruk bir tebessüm peyda oldu yüzümde. Sanırım bir ömür boyu yalnızlıkla lanetlemiştim. Kimsenin yüreği belli ki benim aciz bedenim için atmayacaktı . "Umarım" diye mırıldandım sessiz mutfakta. "Yıllar yılı herkese kilit vurduğum yüreğim en olmaz için atmaz. " Çünkü artık bir aşağılanmayı da kaldıracak gücüm kalmamıştı.

Oysa her şeyin daha en başında olduğumu, yüreğime en ağır darbeyi Maçahel' in yeşiline sahip o adamdan yiyeceğimi bu aptal yüreğim ne yazık ki henüz bilmiyordu.

Oysa her şeyin daha en başında olduğumu, yüreğime en ağır darbeyi Maçahel' in yeşiline sahip o adamdan yiyeceğimi bu aptal yüreğim ne yazık ki henüz bilmiyordu

 

Loading...
0%