@anita_86h
|
Keyifli okumalar...:)
********************************************************* 3 Ay Önce....
Ruhum bedenimden çekilip alınmış bir şekilde Serdar gittiği andan beri yatağın kenarında oturuyordum. Yüzüm gözyaşlarımın kuruması sebebiyle sızlıyordu hafif hafif. Ben bunca zaman boyunca hayatımın zoraki adımlarla ilerlemesine alışmıştım. Ta ki o ruhuma nefes üfleyen yeşil gözleri ile kendi çabalarımla kurduğum dünyamı altüst edene kadar. Onun yanında tatmıştım ilk defa huzur denen duyguyu. Ben ilk defa birinin yanında doya doya gülmüş ve birinin gözlerinde ki kendi yansımama hayran kalmıştım. Onun bana olan aşkıyla yıllarca zorbalığa uğradığım ve nefret ettiğim bedenimle barışmıştım. Ama şimdi tüm mutluluğum, huzur içinde aldığım nefesler bir toz bulutu misali dağılmıştı. Zerre acımadan bir gecede alaşağı etmişlerdi her şeyi. Şimdi ölümünü bekleyen bir idam mahkumu gibi Azrailimi yani Alpay Karayel'i bekliyordum bu odada. Ne kadar öyle hayattan kopmuş bir şekilde durdum bilmiyorum . Kapının açılma sesi ile ağırca kaldırdım başımı geleni görmek için. Serdar sabahki halinden farklı olarak siyah bir takım elbise ile karşımda duruyordu. Yavaş adımlar ile ayaklarımın ucuna kadar gelmiş sinirli soluk alışverişleri ise odanın sessizliğini bölüyordu. "Hala hazırlanmamışsın.. Sanırım sabah yeteri kadar açık olmadım sana." Onun odada yankılanan sesine benim dudaklarımdan çıkan histerik kahkahalar eşlik etti. Kolumu arkamdaki yatağa koyup destek alarak ayağa kalkarken her bir uzvumun uyuşması ile duraksadım bir süre. Bir kaç saniyelik verdiğim es sonrası ağırca doğrularak ayağa kalktım. Daha sonra ise onun karşısına geçip Sadun ile aynı renk gözlerinin içine baktım . Bakışlarımda her ne gördüyse bir adım geriye gitti irkilerek. Bense aksine onun üzerine gittim içimden taşmak üzere olan nefret hissiyle. "Biliyor musun Serdar; benim hayatım senin gibi leş yiyicilerle uğraşmakla geçti. Ne senin beni Sadun ile tehdit etmenle ben istediğini yaparım, nede böyle karşıma geçip beni korkutarak üzerimde hakimiyet kurmana izin veririm. Bilmelisin ki şu hayatta bir kuru canım var benden alabileceğin. O yüzden beni daha fazla zorlama. Şimdi çık odadan dışarı. Değil yüzünü görmek sesini duymaya bile tahammülüm yok." Onun omzuna vurarak yanından ayrılıp banyoya doğru ilerlerken kendimi daha güçlü hissediyordum. Tam banyonun kapısına elimi atıştım ki aklıma gelen şey ile ona döndüm. "Bu arada bir daha bana her hangi bir sevgi sözcüğü kullanırsan o ses tellerini kökünden koparırım. Senin hastalıklı zihninde kurduğun hayaller zerre umurumda değil . Beni bir daha o hayallere asla dahil etme. Duydun mu beni?" Sözlerimle put kesmiş gibi duran adama baktım bir süre cevap vermesi için. Fakat başı önünde düşünceli duran adam tek kelime etmemişti. Bende bu halini daha fazla görmeye tahammül edemeyerek banyoya girdim. Kapıyı sertçe kapatırken bu lanet yerden nasıl kurtulacağımı düşünüyordum. Kapıyı kilitleyip üzerimdeki elbiseden kurtuldum. Ilık bir duş şuan beni rahatlatacak tek şeydi. Duşumu alıp çıkarken bedenime sardığım havlu ile odaya adımladım. Serdar çoktan gitmişti ama yatağımın üzerinde bir elbise vardı. Başka kıyafetim olmadığı için el mahkum elbiseyi giyerken ıslak siyah saçlarım elbisemin omuz kısmını ıslatmıştı. Saçlarımı kurutup tararken kapının tıklatılması ile başımı o tarafa çevirdim. "Kim o?" "Lavin Hanım Alpay Bey geldi. Yemek için sizi bekliyorlar." Sıkıntılı bir nefes verdim. O adamla karşılaşmak istemesem de beni buraya nasıl ve neden getirdiklerini öğrenmem gerekiyordu. "Tamam geliyorum hemen.." Beni artık boğup nefessiz bırakan hisler sebebiyle usulca nefesimi dışarı verdim. Saçlarımı toplamak için bir toka aradım ama yoktu. Oflayarak kapıya ilerledim. Ayaklarım geri geri gidiyordu koridoru geçerken. İçimde anlamını dahi bilmediğim bir his beni sıkıyor aldığım her bir soluğu zehir ediyordu. Merdivenleri indiğimde biri karşıladı beni. Eliyle gideceğimiz yeri gösterirken yaşadığım saçmalığa gülmeden edemedim. Neydi bu şimdi mafya dizisi filan mı çekiliyordu? Büyük çift kapılı odanın önüne geldiğimizde adımlarımız durmuştu. Yanımdaki adam kapıyı açarken ben o an nefesimi tuttum gerginlikten. Kapı açılıp da içeriye adımladığımızda onu gördüm. Heybetli bedeni ile cam kenarında bir koltukta oturuyordu. Elinde bir sigarası düşünceli bakışlar ile kararan gökyüzünü izliyordu. Yanımdaki adam boğazını temizlediğinde bakışları bize döndü. İlk önce keskin ifadesi afalladı. Bir süre yüzümün her bir santiminde gezdi bakışları. Daha sonra ise o tuhaf ifadesi değişti yine aynı sert bakışlar yerini aldı. Daha sonra gözleri yanımdaki adama dönerken kısa bir baş işareti yaptığında adam onaylayıp çıktı onu. Şimdi odada yalnız kalmıştık. Bakışlarım yüzünü turladı istemsiz. Sadun'a zerre benzemeyen çehresine baktım dalgınca. Koyu yeşil gözleri Sadun gibi sevgi dolu değil ,insanı donduracak kadar sert bakıyordu. Gözlerinin yanlarında yer alan kırışıklıklar yaşanmışlığın eseri gibiydi. Kırlaşmış gece karası saçları karizmatik bir hava katmıştı ona. Giydiği siyah takım üzerine tam oturmuş ve tuhaf bir aura yaymasına neden olmuştu. Duruşu bile ben güçlüyüm diye bağırıyordu. Benden bakışlarını çekmeden ayağa kalkarken tedirgin olmadan edemedim. Ağır adımlar ile bana ilerlerken buradan çekip gitme istediği ile doldum bir anda. O ise tam karşıma geçip durmuş ve daha sonra çevremde bir tur atmıştı. "Demek oğlumun aklına giren varlık sensin. " Sesindeki iğneleyici tını insanı rahatsız ediyordu. Tam karşıma geldiğinde alay dolu bakışlarını tüm bedenimde gezdirmişti. İstemsizce bakışlarından rahatsız olup kollarını bedenime sardım. Bu adamın yanında kendimi bir böcek kadar değersiz hissediyordum. "Aslında güzelsin. Ama oğlumun yanına layık değilsin.." Sözleri bir bıçak gibi kalbime sağlanırken dolu dolu olmuş gözlerle baktım ona. Zar zor var ettiğin özgüvenimin sözleri ile yıkılmasına asla izin veremezdim. "Buna siz mi karar veriyorsunuz? Sadun beni severken sizin fikrinizin pek bir ehemmiyeti yok benim için..." Sözlerime cevap vermeyip uzunca yüzümde gezdirdi bakışlarını. Sakince bana yaklaşıp gözlerimin içine baktı derince. Bir şeyler arar gibiydi. Bakışları baştan ayağa beni süzerken daha çok gerildim. İstemsizce ürküyordum bu adamdan.. "Senin kuru laf kalabalığından hallice olan sözlerinin de benim için pek ehemmiyeti yok .O yüzden şimdi burada seninle bir antlaşma yapacağız küçüğüm." Bana kullandığı hitap şekli ile kocaman olmuş gözler ile baktım ona. Geçmişteki görüntüler bir bir zihnimi talan ederken nefes alış verişlerimin hızlandığını hissettim. O ise tekrar eski koltuğuna otururken soğuk bakışlarını üzerime dikmişti yine. "Gelinim olacaksın evet ama Sadun'un eşi değil . Serdar'ın eşi olacaksın. Bana karşı gelmenin bedelini seni her gün başkasının kollarında görerek ödeyecek Sadun.." Odada yankılanan kelimelerle bir an duyma yetimi kaybettim sandım. Karşımda keskin yeşilleriyle bana bakan adam söylediği her bir sözde ciddi olduğunu sarsılmaz ifadesi ile belli ediyordu. Tam anlamıyla dehşete düşmüştüm. Planladığı şey tamamen hastalıklı bir zihnin ürünüydü. İnsan nasıl oğlunun her gün acıdan solup gitmesine izin verirdi? Bu nasıl babalıktı? "S.. siz aklınızı kaç.. kaçırmışsınız." Sinirden ve yaşadığım şoktan kekeleyerek konuşurken hala duyduklarımı sindirmeye çalışıyordum. Karşımda put misali durana damın zihninden geçenler beni dehşete düşürmüştü. Koca oda da nefes alamaz oldum bir anda... "Tercih senin küçüğüm. Sadun'un hayatı iki dudağının arasında. Teklifimi kabul etmezsen hiç düşünmem ölüm emrini veririm." Bakışlarındaki o deli ifade, teklifini kabul etmezsem her şeyi yapacağını açık seçik beyan ediyordu. Ama nasıl yapardım ? Beni o halde Serdar'la görmesinin tek bir kurşunla ölmesinden farkı neydi? Boyun eğemezdim. Bir baba böylesine acımasız olamazdı evladına karşı.. "Serdar'ın neden böyle bir ruh hastasına dönüştüğünü size bakınca daha iyi anladım. Karşımda kendini insanların hayatları üzerinde hak sahibi sanan, istediği olamadığında ise öldürmekle tehdit eden sadist ruhlu bir adam duruyor. Böylesine bencil bir ebeveynin sağlıklı bir çocuk yetiştirmesi beklenemezdi. Ama gariptir ki Sadun size hiç benzemiyor. Hapsolduğunuz karanlığınızda o ışık saçan bir güneş gibi parlıyor. Ve beni kullanarak onun ışığını söndürmenize asla izin vermem." Ağzımdan çıkan her bir kelimemle o sert ifadesinde çatlaklar oluşmuş, en sonunda ise kırılıp tuzla buz olmuştu. İşte o an tek bir ifade gördüm bakışlarında. Korku. Tepeden tırnağa korku ile harmanlanmış o bakışlar beni hiç olmadığım kadar tatmin ederken yüzüme zafer dolu bir gülümseme yayıldı. Bir süre sonra korku dolu ifade gidip yerini hayran bakışlar aldı. Ağırca ayağa kalkıp yanıma gelirken gülümsemem solmuş yine o tedirginlik hissi çöreklenmişti. Tam karşıma gelip bir elini saçıma uzattığında bir adım geriye gittim korku ile . Ama o durmadı tekrar üzerime doğru gelip saçımın bir tutamını eline alırken yüzümün her bir santiminde gezdi bakışları. "Bu nasıl olabilir? Aynı korkusuz bakışlar, aynı öfkeli yüz, aynı gece karası saçlar. İki farklı insan nasıl birbiri ile bu kadar benzer olabilir? Ve kader sen nasıl beni iki kez aynı yerden böyle sınayabilirsin?" Bir adım geriye gidip onan uzaklaştım rahatsızlık hissi ile. Bu hareketimle aramıza giren mesafe ile transtan çıkmış gibi başını iki yana sallayıp tekrar eski yerine döndü. Bir süre dışarıyı izledikten sonra bedenini bana çevirdi. Yine sert bir ifade vardı yüzünde. "Evet cevabını bekliyorum Lavin. Kabul ediyor musun teklifi mi ?" Bu odada o adamın karşısında nefes alamıyordum. Bunalmışlık hissiyle gözlerimi kapattım. İçimde korku vardı ama bunu asla dışarıya yansıtamazdım. Zayıflığını gösterirsen seni daha çok ezerlerdi. Benim bu hayatta öğrendiğim tek şey her daim bir kaya kadar sert durmaktı. İşte o zaman kimse sizi ne fiziksel ne de ruhsal olarak yıpratmaya cesaret edemiyordu. "Asla böyle bir şeyi kabul etmem. Sadun'un gözlerimin önünde günden güne eriyip gitmesine seyirci kalamam. Sizin aksinize ben onu seviyorum ve onun bir damla gözyaşı için dünyayı yakmaya hazırım." Sözlerimi bitirip son bir bakış atıp sırtımı ona döndüm. Bir an önce odama gitmek istiyordum. Günlerdir açtım ve artık ayakta durmakta zorlanıyordum.. "Düşünmekten aklımı kaçıracağım Kuzgun. Lavin beni bir mektup bırakarak asla terk edip gitmez ki. " Kapının kulpuna tutunduğun anda duyduğum ses ile kaskatı bir şekilde yerimde durdum. Şu bir kaç saatte bile öyle çok özlemiştim ki sesini. Hızla arkamı döndüm. Ani dönme etkisi ile gözüm kararırken bunu önemsemedim bile. "Sadun Lavin sandığın kadar derin hisler beslemiyormuş sana demek ki..." "O bana aşık. Ben onun gözlerinde gördüm bana olan aşkını. Neden birden bıraksın ki beni hem de bir gece önce kollarımda huzurla uyuya kalmışken." Sesi titreyerek söylediği her söz bir diken misali saplanıp kaldı yüreğime. Titrek ve savsak adımlar ile ilerledim Alpay beyin yanına. Telefonu bana çevirdiği anda gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Kamera Sadun'un yüzüne odaklanmıştı . Uykusuzluktan kızarmış yeşil hareleri ile önüne bakıyordu. Canım onun mahvolmuş görüntüsü ile daha çok yanarken dudaklarımdan isyankar kelimeler firar etmişti. "Sadun kaç gündür gözünü dahi kırpmadın. Al iç şunu belki biraz uyuyup biraz olsun kendine gelmene yardımcı olur." "Uyuyamıyorum. Gözlerimi kapattığımda onun taptığım gülümsemesi beliriyor. Çok canım yanıyor Kuzgun. Özlem tüm bedenimi esir alan bir hastalık oldu..." Sesler kesilirken kısa bir sessizlik oldu . Ve ben onun acı içinde titreyen sesi kulaklarımda çınlarken susturamadım cayır cayır yanan benliğimi... "Neden yapıyorsunuz bunu? Görmüyor musunuz ne hale gelmiş? Bu kadar mı vicdansızsınız siz?" Bakışlarımı telefondan çekip yüzüne çevirdim sorduğum suale cevap beklercesine. Fakat onun yüzünde kendine artık yer edinmiş o şeytanı sırıtışla acıdan darmadağın olmuş aciz halime bakıp dudaklarını araladı. "Ben geçmişte bazı şeyleri elde etmek için çok fazla bedel ödedim Lavin. Sadun benim amacımı gerçekleştirmemde ki en değerli piyonum. Tırnaklarımla kazıyarak imparatorluğun yıkılmaması için onun yapması gereken tek şey Simay ile evlenmekti. Ama o ne yaptı?" Telefonu masaya bırakıp yanıma adımladı çenemi parmak ucu ile tutarken gözlerinin derininde gördüğüm hırs pırıltıları beni ürküttü. Çenemi parmaklarından kurtarmak istedim lakin öylesine güçlüydü ki başaramamıştım bile. "Aptal bir duygunun peşinde her şeyi heba etti. Yetmedi benim arkamdan iş çevirmeye kalktı. Ama Sadun şuan o evde yanında oturan dostum dediği adamın bile bana çalıştığını anlamayacak kadar saf. Beni bitirip seninle bir hayat kurmak istedi. Babasına yaptığı yanlışın bir bedeli elbette olacaktı küçüğüm. Sevgili oğlum Sadun'da yaptığı hatanın bedelini ödeyecek. O yüzden Serdar ile evleneceksin başka çaren yok.." "Yapamam.. Ona bu acıyı yaşatamam." Dişlerim sinirden kasılmış bir halde onu cevapladım. O ise elini yüzümden çekip tekrar masaya doğru ilerledi. Telefonu eline alırken korku ile bir adım attım. "Peki küçüğüm. Nasıl istersen.. " Ben nutkum tutulmuş bir halde ona bakarken o telefonu kulağına götürdü. Benim dünyamın başıma yıkılıp ,dizlerimin bağının çözülmesini sağlayan o sözleri etti. "Bitir işini Kuzgun.." Sevdiğim adamın ölüm fermanı odada yankılandığında , bedenim bir çuval gibi yığıldı olduğu yere. Dizlerimin üstünde kocaman olmuş gözler ile ona bakarken Sadun'a bir şey olma ihtimali ile çıldırmış bir şekilde seslendim o an. "Dur... Yapma, başka bir şey iste benden. Öl de inan gözümü bile kırpmam canımı veririm onun için. Ama bu istediğin olmaz. Lütfen durdur onu...." Bağırışım tüm odada yankılanırken onun umursamaz bakışları ile içimdeki korku gittikçe büyüdü . Tekrar telefonu bana döndürdüğünde gördüğüm görüntü ile kalbim atmayı bıraktı. Kuzgun dediği adam koltukta uyuya kalmış sevdiğimin başına silah dayamış , tetiği çekmek üzereydi. O an çıldırmış gibi canhıraş bir vaveyla koptu dudaklarımdan. İçimde bir yangın büyüdü ve tüm bedenimi yanıp kül etti. Acı keskin bir buz derimi kesip attı ve ben kan revan içinde kaldım o acı sözler ağzımdan çıktığında... "Tamam yapacağım , evleneceğim Serdar'la. Ne olur durdur artık o adamı...." Benim yıkılmış görüntüme bakıp tatmin olmuş gülümseme ile baktı. Ve sonra telefonun ekranını kendine çevirip kulağına götürdü. Bir kaç saniye sonrada konuşmuştu. "Kuzgun orada işin bitti. Geri gelebilirsin. Geldiğinde ise ödülünü alacaksın merak etme.." Yitik benliğimle odanın ortasında bir ileri bir geri sallanıyordu bedenim. İçimdeki acı çok büyüktü. Alpay Bey yavaş adımlar ile yanıma geldi. Ben diz çökmüş bir şekilde histeri krizine girmiş bir şekilde ağlarken o kolunu omzuma atıp sıvazladı. Sanki hayatımı bir kaç saniye önce darmaduman etmemiş gibi teselli sözleriyle beni rahatlatmaya çalışıyordu. "Her şey çok güzel olacak Lavin merak etme." Sarf ettiği akıl sağlığımı bitirecek sözler midemi bulandırırken , elimi kaldırıp omzumu sıvazlayan kolunu tuttum . Ve büyük bir hırsla avuçlarımın içine aldım elimi. Gözlerimi onu yeşillerine diktiğimde içimde nefret bakışlarıma sirayet etmiş olacak ki gülümseyen yüzü soldu. Afallayan bakışları ardında dudaklarımdan bir yemin misali çıktı sözler. "Bu günü unutma Alpay Karayel. Benim canım nasıl yandıysa senide yakacağım. Bir gün sende ayaklarıma kapanıp acı içinde kıvranışını görmem kurtar beni diyen yakarışlarını duymam için yalvaracaksın. Bu gün benden aldığın merhametime o gün muhtaç olacaksın. Kalbimi katran karası bir öfkeye buladığın bu günü unutma. Gözlerine bakıp yemin ettiğim bu anı asla unutma. Ben hiç bir zaman unutmayacağım çünkü..." Elini savurup ayağa kalkarken bir kez bile değmedi bakışlarım ona. Odadan çıkmak üzere iken onun hayranlık dolu ses tonunu işittim. "Seninle bu evde çok eğleneceğiz küçüğüm..." Yüzüm ağırca ona döndü. O bakışlarda gördüğüm şeyle iliklerime kadar dehşet içinde kaldım. Bana bambaşka şekilde bakıyordu. Korkuyla bakışlarımı ondan çekip hızla kapıdan çıktım. Koşarak bana verilen odaya ilerlerken gözlerimin önünde bana aşıkmış gibi bakan bakışları vardı. Odaya girip kapıyı kapattım. Göğsüm hızlı aldığım soluklar yüzünden inip kalkıyordu. Buradan kurtulmak zorundaydım. O adamın zihni normal değildi. Başımı kapıya dayayıp gözlerimi kapattım. Zorla verdiğim kararın ağırlığı omuzlarımda sessizce döktüm yaşlarımı... Lakin o gece yaşayacaklarımı bilseydim ölümüm pahasına oradan kaçardım. Çünkü Alpay Karayel o gece benim nefesimi sonsuza kadar kesecek hamlesini yaparken sesimi duyacak kimse yoktu....
|
0% |