Yeni Üyelik
27.
Bölüm

Geçmişin Gölgesi Hala Peşimde..-

@anita_86h

Keyifli okumalar dilerim :)

**********************************************************

**********************************************************

 

Gün doğumunun en güzel ışıkları odamıza yayıldığında ağırca aralandı göz kapaklarım. Bedenime sarılmış iki güçlü kolun verdiği güven hissiyle sakince sağa döndüm yüzümü. Sadun derin bir uykunun kollarındaydı. Ya da ben öyle sanıyordum. Daha da yaklaşıp başımı göğsüne koydum. Seyrek tüyleri beni gıdıklasa da bulunduğum yere iyice sinmek daha cazip geldi.

"Bu sabah minik bir kedi kıvrılmış göğsüme .."

Uyku mahmuru boğuk sesine derinden gelen kıkırtılarım eşlik etti. Cevap vermedim ama çıplak beline kollarını dolayıp başımı koyduğum göğsüne usulca dudaklarımı bastırdım. Durmaksızın atan kalbi tam dudaklarımın değdiği noktada idi. Bu ses hayatımda duyduğum en güzel melodiydi. Sadun'un sıcak teni dokunuşlarımla daha da sıcaklarken beni saran kollar, çıplak belimi üzerinde dolaşıp daha da kendine çekti. Uzun sayılabilecek öpücüğümden sonra ağırca başımı tekrar göğsüne koydum. Yüzüm doğan güneşin kızıl renklerinde gezerken fısıltıdan farksız sesim aramızda yitip gitti...

"Seni çok özledim."

Öylesine içten çıkmıştı ki kelimeler dudaklarımdan Sadun'un bedeni kaskatı şekilde kaldı bir kaç saniye. Daha sonra bir eli çeneme ulaştı ve yüzümü ona döndürmemi sağladı. Yeşil gözleriyle tekrar kesişen kahvelerim ile istemsizce tomurcuklandı göz bebeklerim. O evde, onsuz geçen her an işkence gibiydi fakat en korkuncu ise Alpay denen o ruh hastasının beni Beren hanım sanarak yanaşma çabalarıydı. Serdar olmasa şuan bu yatakta Sadun'un yanında nefes almıyor olurdum büyük ihtimal. Bedenime, ruhuma ondan başka birinin dokunacak olma düşüncesi bile beni delirtemeye yetiyor.

Sadun hafifçe gövdesini kaldırıp ona bakan göz kapaklarımın üzerini öptü tek tek. Daha sonra ise dudaklarıma konan öpücük ile bir kaç saniye içinde ruhumu sarmış kasvet havası anında dağıldı.

"Bende seni çok özledim Efulim.."

Aylar önce onun dudaklarından duymayı hayal etmeyi bile kendime çok gördüğüm sözü şimdi tekrar duymak yorgun ruhuma öyle iyi geliyordu ki. Çocukken masallardan nefret ederdim. Çünkü ben hiç bir zaman prenslerin uğruna kötülerle savaştığı o prenseslerden olmamıştım. Benim hikayelerimde çirkin ördek yavruları asla değişmezdi. Onlar yakışıklı prensleri uzaktan izlemekle lanetlenmişti....

Bu sabah ise hayal etmeye korktuğum her anı onun yeşil gözlerine bakarak birebir yaşıyordum. Artık çirkin ördeklerinde sevilmeye layık olduğunu , yıldız tozları barındıran bakışlarında gördükçe daha da inanıyorum. Ben Sadun ile kendimi sevmeyi öğreniyordum...

Hafifçe yerimde doğrulup kucağına çıktım. Sabah ereksiyonu ile dikleşmiş uzvu bedenime değerken ellerimi uzatıp yanaklarını avuç içlerime hapsettim. Baş parmaklarım elmacık kemiklerini okşarken dudaklarım onun dudaklarını esir aldı. Aslında masumane bir teşekkür öpücüğü kondurmak istemiştim. Lakin birden sırtımı yatakta Sadun'u ise bedenimin üzerinde bulmamla bir anda alev aldı ortalık. Dün geceden sonra tekrar derinlerimle buluşan uzvuyla, zevk dolu inlemem bedenim gibi, dudaklarımı da esir alan Sadun'un ağzı içinde kayboldu. Onun hızına yetişemiyor, duvarlarımı talan eden sert uzvuyla iliklerime kadar zevki yaşıyordum öyle ki gözlerim aldığım hazla yaşarmış, damlalar yanaklarımdan süzülür olmuştu. Sadun son kez sertçe kendini içime ittiğinde boğazımdan kopup gelen inleme ile aynı anda uçurumdan yuvarlandık. Her bir azam titriyor, bedenim pelte misali onun altında boylu boyunca yatıyordu.

Sadun başını göğüs kafesimin kemiklerini kırmak ister gibi hızlı atan kalbimin üzerine koydu. Kolumun biri cansızca havaya kalkıp terden sırılsıklam olmuş saçları arasına girdi. Öyle hızlı nefes alıp veriyordu ki bu haline tebessüm etmeden duramadım. Hafifçe doğrulup dudaklarımı alnına bastırdım. Sadun başını daha çok göğsüme yaslarken boğuk sesini zorlukla işittim.

"Lavin bana bir süre dokunma. İnan kendimi zor tutuyorum. İçimden nasıl böyle doyumsuz bir adam çıktı anlayamıyorum.."

Cümlesinin bitimiyle kısık kıkırtım odaya yayıldı. Minik kahkahalarımın arasında zorlukla çıktı kelimeler dudaklarımdan.

"Lavin etkisi diyelim sevgilim.."

Sadun başını kaldırıp çenesini göğsüme yasladı. Dudaklarında ev sahipliği yapan tebessüme baktım dalgınca. Gözlerinde ki parıltılar öyle güzeldi ki. Sadun hayran olunası güzelliğe sahip biriydi. Hem kalbiyle, hem de yüzüyle benim için bir hayal kahramanından farksızdı. Bazen onun gibi birinin bana aşık olması hayal gibi geliyordu. Ama gözlerimin içine bakıp "Efulim" derken ki ses tonuyla iliklerime kadar bana olan aşkını hissediyor, kalbimde kanat çırpan yolunu kaybetmiş kuşlar, onun kalbinin kıyısına uçup konarak , sıcak sinesini yuvası ilan ediyorlardı..

"İyi ki hayatıma girdin. Sensiz geçen günlerimin ne kadar değersiz olduğunu, güzel yüzünü gördükçe daha da iyi anlıyorum. "

Sözleriyle tebessümüm yüzümde asılı kaldı ama silinmedi. Anlayışlı bir ifade ile yüzünde gezdi bakışlarım. Saçlarında ki elim alnına çıktı. Terli saçlarını önünden çekerek , saçları arasında gezdirdim parmaklarımı. Bakışlarım hala dalgınca yüzünde iken kendime bile söylemekten korktuğum her kelime izinsizce dudaklarımdan dökülüp aramıza saçıldı..

"Sen benim için hayalden ibarettin. Sana değil dokunmak, bakmam bile yasaktı. Ben kendimi sana asla layık göremezken , senin beni sevebilme ihtimaline bile inanamıyordum. Ama.."

Konuştukça boğazımda kekremsi bir tat bırakan o his yüzünden bir kaç kez soluklanmam gerekti. Dalgın bakışlarımı ondan çekip artık aydınlanmış gökyüzüne çevirdim. Yeşil otların üzerinde ki gün ışıkları öyle parlak öyle canlıydı ki. Bir ömür Sadun ile burada yaşardım ben. Her şey ve herkesten uzakta. Bir o , bir ben olsak yeterdi...

"Ama.."

Onun meraklı sesiyle başım ona döndü. Beni yanlış anlamasını asla istemiyordum. Gülümsemem büyüdü. Alnında ki elim tekrar yanaklarını buldu. Baş parmağım elmacık kemiklerini okşarken ilk defa onunla bir kendime de dürüst oldum.

"Ama bana bakan gözlerinde gördüğüm sevgiyle nefret ettiğim benliğimle barıştım ben. Sadun , sevgilim sen benim için bir sevgiliden daha fazlasısın. Sen hayallerimin vücut bulmuş hali, beni aynalarla barıştıran kalbimin Yegane sahibisin. Artık aynada gördüğüm kadından utanmıyorum. Bana duyduğun katıksız aşk , kimsesizlikle sınanmış kalbime can suyu oldu. Ben sevginin iyileştirici gücü olduğunu , yeşil harelerinde gördüğüm aşkla anladım. Hayatıma girdiğin her güne binlerce şükür olsun sevgilim.."

Titreyen sesimle biten cümlem sonrası gözleri dolu dolu baktı Sadun bana. Hızla üzerimden kalkıp yanıma uzandı. Bedenimi üzerine çekip başımı göğsüne yasladı. Saçlarımın arasına dolan sayısız öpücük arasında söylediği kelimeleri zorlukla işitebilmiştim..

"Seni hak edecek ne yaptım ki ben?"

********************************************************

Tik tak.. Tik tak... Tik tak... Adım seslerine eşlik eden saatin o iç gıcıklayıcı tınısı kulaklarımda yankılanırken üzerimde örtülü halde duran yorganı daha da çekerek kendime koruma kalkanı yaptım. Kilitli kapımın zorlanma sesiyle yerimden adeta sıçradım. Korkuyla yataktan kalkarken bir kaç saniye sonra kapının kilidi klik sesiyle açıldı. Büyük siyah kapı ağırca açılırken çıkan o lanet sesle nefesim kesilir gibi oldu.

Gece karanlığında parlayan koyu zümrüt harelerde ki hastalıklı bakışla baştan ayağa titredim. Bedenimin üzerinde gezen bakışlarla adımlarım istemsizce geriye kaydı. Korkulu ifadem onu daha da tahrik ederken üzerime adımlamasıyla iyice duvar dibine sindim. Yaklaşan adım sesleri beni delirtme noktasına gelirken, tam karşıma geldiği anda nutkum tutulmuş gibi ona baktım. O ise halinden memnun olarak elini bana uzattı. Yüzümü bana dokunmasından iğrenerek duvara dönerken bu hamlem onu durdurmadı bile. Saçlarımın arasında gezen büyük el ile midem alt üst olurken yüzüme dokunan diğer el ile kaçmak için fırsat aradım. Ama benden kat be kat büyük cüssesi ile bu mümkün olmadı.

Yüzüme dokunamadıkça delirip bu sefer bir kaç saniye önce saçlarımı okşayan parmaklar hızla asılıp zorla yüzümü ona dönmemi sağladı. Delirmiş bakışları yüzümde gezerken büyükçe tebessüm ederek başını bana yaklaştırdı. Burnu yanaklarımda, boynumda gezerken korkudan bir kuş misali önünde titriyor, yaşlar ise durmaksızın akıyordu. Kaçmak istedim ama belime sarılıp beni kendiyle yatağa götürdüğünde korkuyla dudaklarımdan çıkan çığlıkları onun eli susturdu. Yatağa fırlatılan bedenimin üzerine çıkarken , bu halim onu daha da tahrik etmişti. Ereksiyon olmuş uzvunu bana sürttükçe daha da midem bulanırken, durmaksızın çığlık atıyordum. lakin ne sesimi duyan vardı, ne de yardım etmeye gelen...

Üzerime daha da abanıp beni nefessiz bırakırken üzerimde ki geceliğin sıyrıldığını bir göğsümün açığa çıkmak üzere olduğunu zorlukla fark ettim. Başını kulağıma yaklaştırıp konuşurken o an artık her şeyin bittiğini düşündüm.

"Beren'im güzel kokulum. Her seferinde bana karşı gelmen hoşuma gitse de artık buna son vermelisin.."

Üzerimde hala gelgit yapan adam öylesine iğrenç biriydi ki nefesim kesilmek üzereyken bile Beren hanıma üzüldüm. Benim bu gece yaşadığım bu iğrençliği ve daha fazlasını o kadın senelerce yaşamıştı. Son kez ondan kurtulmaya çalışıp ağzıma kapatılmış olan elini ısırdım. Acıyla dudaklarımın üzerinden çekilmiş el sonrası var gücümle bağırdım.

"Yardım edin!..."

O beni susturmak için çabalamayı bırakıp üzerimdeki geceliği yukarı çekip bacaklarımı aralamaya çalışırken kapı büyük bir gürültü ile açıldı. Hala üzerimde ki adamdan kurtulmaya çalışırken o çıldırmış bir ifade ile ikiye ayırdığı bacaklarımın arasına elini sokmaya uğraşıyordu...

"Lan napıyorsun sen!.."

Serdar'ın öfkeli sesi sonrası üzerimden alınan bedenle rahat nefes alarak açılmış göğsümü ve ikiye ayrılmış bacaklarımı kapatarak üzerimi düzelttim. Sonrada bedenimi hızla yorganın altına soktum. Korkudan titrerken bakışlarım oda içinde gezdi. Serdar çağırdığı korumaya babasını verirken tüm bedeni titriyordu. Elleri bedeninin iki yanında yumruk olmuş halde iken yüzünü bana döndürdü. Hıçkırıklarım oda da yankılanırken onun dokunduğu her bir azam cayır cayır yanıyor, etim lime lime kesiliyordu sanki.

"Özür dilerim Lavin. Ben.. Babamın böyle bir şey yapacağını asla düşünmedim. Tekrar özür dilerim.."

Ona cevap verecek gücüm yoktu. Suskunluğum onda utanç dalgasının yayılmasına neden oldu. Başı eğik kapıdan çıkmak için adım attığı vakit istemsizce döküldü kelimeler ağzımdan.

"Beni.. Annen sandı. Bu gece benim yaşadıklarımı annen yıllarca yaşadı Serdar. Sen ona hayatı zehir etmiş bir adamın maşası olarak yaşamaktan memnun olabilirsin ama eğer baban olacak o aşağılık bana tekrar dokunmaya kalkarsa sana yemin ederim onu öldürürüm.."

Bu gece bir daha tekrarlanmamalıydı. Bir daha olursa onu asla sağ bırakmazdım. Karşımda ki adamın Sadun'un babası olması bile beni durduramazdı. Serdar başı eğik yüzüme bakmadan odadan çıkarken sessizce döktüm yaşlarımı. Bedenime sardığım yorgana tekrar sarılırken hala titriyor , korku dolu bakışlarım kapalı kapıdan bir an olsun çekilmiyordu.

Alpay beyin sesi evde çınlarken ellerimi kulaklarıma götürüp avuç içlerimi bastırdım. Onun sesi ne kadar kulaklarımı kapatmaya çalışsam da duyulurken bedenim korkuyla bir ileri bir geri sallanmaya başladı.

"Yeter artık sus ... Sus!..."

Kapalı göz kapaklarımın ardından krize girmişçesine kelimeler tekrar ederken bu kabustan bir an önce uyanmayı diledim...

*******************************************

Gözlerim açılıp da bilincim yerine geldiğinde kendimi Sadun ile yatakta bulduğum an rahatladığımı hissettim. Unutmayı istediğim anılar kabus olup beni boğmaya çalışırken yattığım yatak bile bir çivi olmuş tenime batıyordu. Sağ tarafımda yatan bedene kısa bir bakış atıp çıplaklığımı umursamadan yataktan kalkıp banyoya ilerledim. Lavabonun karşısına geçip suyu açarak bir kaç kez yüzümü yıkadım. Yüzümü küçük el havlusu ile durularken dalgınca bakışlarım aynada ki aksimde gezdi. Göz altları çökmüş , beyaz teni soluklaşmış, kendimi bildim bileli ilk defa bu kadar zayıf gördüğüm beden bana ait değil gibiydi.

Bu bitik görüntüden rahatsız olarak duşa kabine ilerledim. Suyu sıcağa ayarlayıp fıskiyenin altına geçtim. Bedenimden aşağıya akan damlalar beni rahatlatırken ona sıcak göz yaşlarımda eşlik etti. Nereye gidersem gideyim o adamdan kurtuluşum olmayacaktı biliyordum.

Beren hanımda kaçamamış, en sonunda kaderine razı olup onun kuklası olmayı kabul etmişti. Peki ben ne yapacaktım? Onun hastalıklı zihniyle nasıl baş edecektim? Sadun'a zarar vereceğini bile bile, sevdiğim adamı kendimi korumak için onun nefretine siper mi edecektim?

Ben Sadun'a gelebilecek her bir zararı kendim göğüslemeye razıydım. Bu yüzden o beni geri alana kadar sevdiğimle kısa sürelik rüyamın tadını çıkartacaktım. Çünkü tekrar o eve döndüğümde sadece birimizin sağ kalacağına adım kadar emindim....

Duşumu alıp sarıldığım havluyla odaya geçtim. Islak saçlarımdan damlayan damlalar gri renkli halıda iz çıkarırken bakışlarım oda içinde gezdi. Yerde duran kırmızı elbiseye tiksinerek bakarken onu tekrar giymeyi asla istemiyordu. Bu yüzden Sadun'a ait beyaz gömleği üzerime geçirip ıslak saçlarımı sırtıma doğru attım. Büyük yatakta hala derin uykuda olan sevdiğime bakıp büyük gardropa ilerledim. Açılmamış boxerlardan birini alıp üzerime geçirdikten sonra bahçeye bakan büyük camın önünde yer alan geniş pervaza ilerledim. Bedenimi usulca ahşap pervaza bıkarken dalgın bakışlarım çevrede gezdi.

Kapalı cam ardından görünen yeşil manzaraya, atların koştuğu büyük çitler arasında ahıra baktım. Dizlerimi kendime çekip başımı yasladım. Ne kadar süre orada öyle durdum bilmiyorum. Gördüğüm görüntülerle mest olmuş bir halde önümdeki manzarayı izlerken, saçlarımın arasına karışan el ve derinden gelen öpücük ile sıçrayarak yerimde doğruldum. Korku dolu bakışlarla arkamı döndüğümde Sadun'u şaşkın bir halde bana bakarken buldum. Kısa bir an yeşil gözlerine bakıp bakışlarımı kaçırdım. Gördüğüm kabus sonrası öyle hassastım ki meftun olduğum yeşil hareleri bana şuan hiç iyi gelmiyordu.

"Korkutmak istememiştim . Özür dilerim.."

"Sorun değil.."

Ona bakmadan cevap vermem canını sıkmış olacak ki karşımda kalan yere oturdu. Bana dokunmak için uzattığı elden rahatsız olarak kendimi çektim ve sırtımı pencere duvarına yaslayıp tekrar dışarıyı izlemeye koyuldum. Bir süre derin bir sessizlik oldu aramızda. Ne o konuştu ne de ben. Sessizliğin bile sesi var derler. Kulaklarım uğulduyor , içimde çığlık atan o acı çeken küçük kız karşısında suskunca onu izleyen adamın şefkat dolu sinesine kıvrılıp soluklanmak istiyordu...

"Neyin var sevgilim? Neden gözlerin bir kez olsun gözlerime değmekten kaçınıyor?"

Sorduğu soruyla boğazıma gelip oturan koca taş yüzünden bir kaç kez üst üstte yutkundum. Konuşmak , yaşadıklarımı anlatmak istedim. Ama bana bunları yapan baban demekten utandım. Sanki her şey benim suçummuş gibi.. Sanki onun annesine benzemiş olmak benim elimden gelen bir şeymiş gibi...

Cevap beklemesine rağmen konuşmadan dışarıda ki manzarayı izledim. Neden sonra onun sıkıntılı soluklarla ayağa kalktığını işittim. Odadan çıkışıyla ağırca kapanan göz kapaklarımın ardından firar eden yaşlarla bir başıma o cam kenarında oturdum.

Zaman aktı ve ben yerimden kımıldamadan manzarayı izledim. Ne kadar zaman geçti farkında değildim. Sessizliği yarıp geçen kapı açılma sesiyle istemsizce başım o yöne döndü. Sadun elinde tuttuğu tepsiyle zorlukla yanıma adımlarken şaşkın bakışlarla baktım ona. Yatağın üzerine konan kahvaltı tepsi içerisinde bulunan iki fincanı alıp yanıma adımladı. Duyumsadığım kokuyla gözlerim dolarken onun bana uzattığı salep fincanı ile kısa bir bakışma geçti aramızda. En son Sadun ile bir kış sabahı içmiş, ondan sonra kendime yasak etmiştim bu tadı..

"Salep sıcakken daha güzel. Soğutma sevgilim.."

Fincanda ki bakışlarım anlık ona kayarken hafifçe başımı sallayıp titreyen eller ile alıp avuç içlerimi fincanın etrafına sardım. Kendine has kokusunu içime çekip bir süre zihnimdeki güzel anılarda gezdim. Daha sonra ise dudaklarıma götürüp ilk yudumu aldım. Özlediğim tat damaklarıma yayıldığı anda, o ilk karı karşıladığımız sabaha gittim. Soğuk ile harmanlanmış havaya rağmen içimizi ısıtan o küçük kalp çarpıntılarını o günkü gibi tekrar yaşadım. Fincanı dudaklarımdan çekip usulca araladım göz kapaklarımı. Sadun tam karşımda elini yanağına koymuş olarak beni izliyordu. Büyükçe tebessüm ederek ikinci yudumumu aldım. Artık kendimi daha iyi hissediyordum..

Saleplerimiz bitene kadar konuşmadık. Boş fincanı ayaklarımın dibine bırakırken sessizce beni izleyen Sadun'a çevirdim yüzümü. Gözlerinde çok fazla duygu vardı ve ben hepsiyle yüzleşmekten korkuyordum. Bu kadar büyük bir sevgiyle yüz yüze gelmek benim daha önce tecrübe etmediğim bir durumdu. Bu yüzden de bocalıyor, nasıl davranmam gerektiğini bile bilmiyordum..

"O evde ne yaşadın Lavin?"

Sorduğu soruyla bir an kaskatı kesildim. Nefes almayı bile kendime yasak ederek baktım yüzüne. O hala aynı ifadeyle bana bakıyordu. Ama dizlerinde duran bir eli çoktan yumruk olmuştu bile. Beni korkutmak istemediği için kendini dizginlemeye çalışıyor gibiydi.

"Konuşsam, söyleyeceklerime tahammül edebilir misin?"

Sorduğum soruyla aramızda keskin soğuk rüzgarlar esti. O sustu ben sadece onun mimik dahi oynamayan yüzüne baktım. Bedeni titrerken tekrar aralandı dudakları..

"O evde ne yaşadın Lavin?"

Bu sefer demin ki kadar yumuşak bir tonda sormamıştı. Cevap versem, sözlerim en çok onu yaralardı. Hızla ayağa kalktığımda fincan yere düştü. Halıya düştüğü için kırılmamıştı Allah'tan. Onu alıp tepsiye bırakarak yatağa oturdum. Sadun hala aynı yerdeydi. Bu sefer o camdan görünen manzarayı izliyordu. Sessizlik çığ gibi büyüdü aramızda. Daha fazla burada bu halde durmaya dayanamadım. Hem üzerime bir şeyler istemek , hem de hava almak için odadan çıkacak iken onun sesini işittim.

"Babam sana zarar mı verdi?"

Buz gibi sesi ile üşüdüğümü hissettim. Kapı kulpunda asılı kalan elim ile ona sırtım dönük halde durdum. Üst üstte defalarca nefes alıp verdim ama kalbimde ki sızı geçmedi. Gerçekler bıçaktan daha keskindi. Anlatsam en çok onun kalbi parçalanır, en o gözlerimin içine bakmaktan utanırdı. Tanıyordum onu. Ama konuşulmayan her söz , aramızda dağ olacak bizi birbirimizden uzaklaştıracaktı. Ne kadar yaralansak da derman birbirimizde ise susmak asla çare değildi. Zorda olsa konuşmaya karar verdiğimde artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı..

"Konuşursam dayanabilir misin Sadun ?"

"Anlat Lavin.."

Yüzümü ona döndüm. Omuzlarım yıkılmışlıkla çöktü. O hala camın pervazında oturuyordu. Göz göze geldik. İstemsizce adımlarım geriye gitti. Yeşil gözleri neden bana o adamı hatırlatıyordu? Bu kadar benzerlik benim canımı acıtmaktan başka bir işe yaramıyordu ki...

Gözlerimi kapatıp o adamın varlığını bana hissettirdiklerini unutmaya çalıştım. Her bir azamın titremesine rağmen Sadun'un gerçekleriyle yüzleşmek için kendime güç topladım. Gözlerimi açıp doğrudan yeşil harelerine baktım. İçimdeki öfke ve kırgınlık hissiyle aralandı dudaklarım...

"Beni o eve hapsettikleri gece başladı her şey...."

 

Loading...
0%