Yeni Üyelik
2.
Bölüm

(1)TANIŞMA

@annemarie

17.09.2024

 

 

 

Keyifli okumalarrr 🤍

 

🔗

 

 

 

Kor bir yangın vücudumun her bir zerresine yayılıyordu, ölümün emarelerini taşıyordum üzerimde.

🔗

    

" Gelmek üzereler" dedi Bulut. Yüzümde soğuk bir gülümseme oluştu ölmeye mahkum olan kuru tarafımda bir sızı vardı, bu sızı heycanın ruhuma damlayan taneleriydi sanırım. "Bakalım aylarına değecek mi? "dedi Umay. Aylardır bugünü bekliyordum, aslında aylardır demek yanlış olur yıllardır, çoğu işimi boş verip sadece bu günün planını yapmıştım "Aramızda bir kaç dakikalık mesafe var. " Eray' ın sesiyle başımı onaylarcasına salladım hepsi bana bakarak konuşuyordu fakat ben sadece boş yolu izliyordum. Eray onları araçlarına daha önce yerleştirdiğimiz çip sayesinde izliyordu. Sayamadığım saniyeler belki de dakikalar içinde araba boş yolda bakış açıma girdi en önde ben, benden iki adım kadar gerimde sağ tarafımda Umay ve Doğan, sol tarafımda Bulut ve Eray sıraya dizilmişlerdi onların arkasında da iki araba ve benim göz bebeğim olan motosikletim duruyordu.

 

"Bugüne olan özel hazırlığının başka bir sebebi yok mu?" Doğan benimle uğraşmayı seviyordu. "Ben zaten güzelim süse ne ihtiyacım var, sadece biraz özen gösterdim kendime, ayrıca her kadın kendine özen gösterir. Ayrıca hazırlığımın görevimden başka bir amacı yok." Sonlar doğru sesim daha sabit bir hal almıştı. Altımda siyah dar bir pantolon, üstümde siyah bir bluz, dudaklarımda kırmızı ruj ve boynumda özel tasarım bir fular. Bence ortada süslü bir hal yoktu.

Siyah renk, belimden aşağı dökülen kızıl saçlarıma yakışıyordu. Araba bizi görünce durdu siyah bir Mercedesti belimde ki silahı çıkarıp soğukkanlılıkla şoförü nişan alıp sıktım benimle birlikte Doğan da şoförün yanında oturan adama sıktı.

Biz masumları öldürmezdik ikisi de haindi.

Umay ve Eray da arabaya doğru hızlı adımlarla ilerlediler, arabayla aramızda on metreye yakın bi mesafe vardı, elimdeki silahı belime yerleştirdim ikili arabanın sağ ve sol tarafına geçip kapıyı açtılar.

Ellerindeki silahı onlara doğrultmuşlardı Doğan sol taraftaki adamı, Bulut ise sağ taraftakine nişan almıştı bir benim elimde silah yoktu adamlar sakince bize doğru ilerliyordu Eray ve Umay'ın komutasında.

Onları süzdüm soldaki adamın ela gözleri ve siyah saçları vardı, sağdaki ise mavi gözleri ve kumral saçları vardı ikisi de yakışıklı ve karizmatik görünüyorlar. Ve tabi ki de onlar da bizi süzüyorlardı. Umay ela gözlünün, Eray mavi gözlünün üstünü aramaya başladı üstlerinden toplam dört telefon, üç çakı, üç silah ve beş yedek şarjör çıktı.

Alayla onlara baktım ben tek başıma bu kadar şeyi üstümde taşıyabilirken onlar toplamda bu kadar şeyi taşıyordu. Mavi gözlü Eray' a bakıp "Siz kimsiniz bizim yolumuzu ne hakla kesersiniz! Racon böyle işlemez." dedi çok sinirlenmişti ela gözlü ise sadece bizi izliyordu gözleri fazlasıyla üstümde oyalanıyordu.

Adlarını bildiğim halde neden adlarıyla anlıyorsun?

Biraz daha adsız kalsalar bir şey olmaz.

Peki.

Eray mavi gözlüye yani Yağız'a bakıp başıyla beni işaret etti. " Muhatabın o, fakat sesinin volümünü düşürmezsen başına pek de iyi şeyler gelmez onun açısından, o fazla sesten nefret eder." dedi Eray bilmişçesine. Eray'ın sözlerinden sonra ikisi de bana odaklandı.

Beş adımda yanlarına vardım aramızda üç adımlık mesafe bırakarak onlarla göz göze geldim ve gülümsedim samimi bir gülümseme değildi bu.

 

"Fazla nazlısın, Yağız. " dedim alaylı bir sesle. Yağız beni daha yakından inceliyordu gözlerinin parladığını gördüm "Sesimin tınısı için kusura bakma, amacım sana sesimi yükseltmek değil, hem böylesine güzel bir hanımefendiye sesimi yükseltmek kabalık olur."

"Amacın ne? Ne hakla aracımın önünü kesersin, bu ne cüret! " diyen ela gözlünün sesini duymamla bakışlarımı ona çevirdim nerenin prensiydi bu adam, sesi soğuk çıkmamıştı tamamen hissiz bir sesti sanki duyguları alınmış gibi.

" Öncelikle kesinlikle böyle kanlı bir karşılama beklememiştim. Adamlarınız için üzgün değilim çünkü-"

Konuşmama müsade etmeden konuştu. " İkisi de hain bunu zaten biliyordum. Saçmalamalarına devam mı edeceksin yoksa direkt sadede mi geleceksin?" Sesi hissiz olsa da fazlasıyla ukala bir adamdı.

 

" Amacım sizin güvenliğiniz için birkaç gün ya da birkaç hafta misafir etmek. Sonrasını da size anlatmama gerek olduğunu sanmıyorum siz zaten biliyorsunuz." dedim geçiştirerek.

Kaşları çatıldı. " Sen kimsin ve anlaşmaya göre sadece bir toplantı yapacaktık? "

Mükemmel olan bana güven olmazdı ki.

" Biliyorsunuz ki bizim için önemli birisiniz bu yüzden tamamen güvenliğinizden emin oluncaya kadar benim güvenlik çemberimdesiniz."

Söylediklerim onu öfkelendirmiş olacak bi ela gözlerinde ufak bir fırtına oluştu, " Ben kendimi koruyamıyor muyum ki seni yolladılar?!" sesi fazla öfkeliydi. Alayla ona baktım, " Eğer kendinizi korumayı bilseydiniz aracınızda iki hain olmazdı diye düşünüyorum ayrıca ben Meclis kararı ile seçildim, " ona doğru iki adım attım. " Emin ol senden daha önemli işlerim var ve sen ufak bir çocuk gibi davranarak işimi zorlaştırıyorsun. "

Söylediklerim onu eğlendirmiş olacakki dudağının kenarı kıvrıldı. " Bunları bana küçük bir kız çocuğu mu söylüyor?" Başını onaylamazcasına iki yana hafifçe salladı.

" Seni kim eğitti bilmem ama beni eğiten adamın bir sözü vardır, " Aramızda kalan bir adımlık mesafeyi oldukça azalttı ve başını hafifçe eğerek gözlerimin içine baktı. "Düşmanını yakınında tut, bil ama hissettirme. Gör ama görmezden gel. "

Bu babasının sözüydü. " Eski lider seni iyi eğitmiş ama şunu söylemeliyim ki ikimiz de aynı adam tarafından eğitildik. Ve onun bir sözü daha vardır; bazen bilsen bile bilmediğini söyle, istemesen bile istediğini söyle. "

Beni babasının eğittiğini duyunca gözlerindeki karmaşayla tam geri çekiliyordu ki yüzünü yüzüme daha da yaklaştırdı, " Sanırım babam sana nefes almak konusunda ders vermemiş. Sana bu dersi bir büyüğün olarak vereyim küçük kız; eğer birinden etkilendiysen nefesini tutmanı tavsiye etmem çünkü bu anlaşılır. " dedi ve çapkınca göz kırparak geri çekildi.

Geriye doğru birkaç adım attım diğerleri sessizlikle bizi izliyordu.

" Bulut, onları eve getir." Şükür ki sesim güçlü çıkmıştı. Onlara arkamı dönüp yürümeye başladım. Rüzgar esiyordu ve saçlarım rüzgarla dans ediyordu. Motoruma yaklaşmıştım ki onu sesini duydum, " Bana adını bahşetmeden mi gedeceksin kız çocuğu?"

 

 

 

Sorusuna elbette cevap verecektim. Yüksek sesle konuşmaya başladım bir taraftan da boynumdaki fuları çözüyordum "Benim adım Zincir onlar da benim halkalarım" dedim.

Fular çözüldü ve benim boynumdaki zincir dövmesi ortaya çıktı birbirine kenetli halkalar her halkada ekibimdekileri temsil eden semboller vardı, peş peşe tam on bir halka bazı halkalar boştu tam ortadaki halkanın birbirine paralel kısımları kırık ve benim baş harfim "Z" vardı .

Yağız şaşırdı ama o hiçbir tepki vermedi. Önüme döndüp motosikletime bindim elimdeki fuları havaya kaldırıp bıraktım ve rüzgarda savruldu. Motosikleti çalıştırıp son gaz ordan ayrlıdım zaten tenha bir yoldu ...

 

                          🔗

 

"Zincir olduğunu söyledin, bizi orda bırakıp çekip gittin üstelik hiç bir kanıtın yok." dedi onun sinirli sesi.

Ben zaten başlı başına bir kanıtım . Ne kanıtı isteyebilir ki Allah aşkına.

Eve geldiğimde çok yorgundum hemen koltuğun üzerine uzanmıştım yaklaşık bir saattir evdeydim üzerimi bile değiştirmemiştim şimdi ise o başımda durmuş bağırıyordu.

Gözlerimi sakince açtım bana tepeden bakan adama diktim gözlerimi. "Bir saattir başımda dedikoducu kadınlar gibi konuşuyorsun rica etsem susar mısın? " Sakin görünsemde sinirliydim, zaten yeterince yorulmuştum bugün, bir de bu belalı adamla uğraşmak zorundaydım. "Bana cevap vermek zorundasın!" diye gürledi bu sefer de. Ev halkı kendi halindeydi sanki her gün böyle olaylar oluyormuş gibi. Yağız bile sesizce oturmuş etrafa bakıyordu etraftan kastım sadece bizi izliyordu. " Yeter artık! Eğer benim Zincir olduğuma inanmasaydın buraya gelmezdin."

Ayağa kalktım madem salonda uyku haram bende odamda uyurdum. Tam onun yanından geçecektim ki kolumu tuttu bakışlarım kolumu tutan elindeydi sonra da gözlerimle kesişti ela gözleri. " Neden cevap vermiyorsun? Bak ben sakin bir adamım ama beni fazlasıyla zorluyorsun sorularıma cevap ver." Evet sesi öfkeliydi ama bundan bana neydi ayrıca kolumu hala bırakmamıştı, sert tutuyordu tenim nazikti benim kesinlikle kızaracaktı nasıl bir bela açtım ben başıma.

Alayla ona baktım, "Bu mu senin sakin halin her saniye kolumu daha da sıkıyorsun." dediğim gibi kolumu bıraktı sanki bilinçsizce tutmuştu ve lanet olsun ki kolum kızarmaya başlamıştı bile.

" Bak bende gayet sakin bir kadınım ama sen beni fazlasıyla zorluyorsun şimdi önümden çekil bende odama gidip dinleneyim. " dedim, onun aksine sakin çıkan sesimle, bana sabır çekercesine baktı. " Peki sen gerçekten de Zincir misin ? " Sesinde gerçek bir merak vardı .

" Sence? " diye sordum tek kaşımı kaldırıp kararsızlıkla bana bakan adama sordum boynuma baktı " Zincir olduğunu kanıtla, " Alayla ona baktım. " Başka bir isteğiniz var mı paşam! " Onu önümden ittim tam tekrar geçmek için hamle yapmıştım ki tekrar kolumu tutu, kolumdaki elini tuttum, " Pekala sana Zincir olduğumu kanıtlamam için ne istiyorsun? Ayrıca bir daha asla bana dokunma." dedim uzlaşmacı bir sesle kolunu sadece tutmuştum amacım ona zarar vermek değildi zaten, bu sefer Zincir olduğuma inanmış olacak ki sustu kolunu bırakıp merdivenlere yöneldim odama gidip hemen bu kıyafetlerden kurtulmalıydım. Merdivenleri yavaşça çıktım, arşiv odası ve banyoyu geçip odama ulaştığımda kendimi hemen yatağa attım.

Güya birileri duş alıp üstünü değiştirecekti ne ara bu kadar yalan söyler oldun, Zincir.

Kes sesini S! Seninle konuşmuyorum bana, Z lazım.

Bende senin kahrolası zihnindeki bir sesim!

Kusura bak veya bakma ama, S, sen istenmeyen sessin.

Neden? Bu kadar mükemmel olmak benim mi suçum da beni dışlıyorsun?

Gerçekten tam bir delisin!

Kendini ne olarak tanımlarsan o olursun.

S, susta Z'yi duyabileyim.

Ben sussam da susmasam da, Z şimdi gelmez.

Başlıcam böyle işe tamam sen de sus aklımı toplamalıyım.

Peki, ama önce bir üstünü değiştir.

Tamam.

" Üç ses bir kadın. Allah'ım yardım et. " kendi kendime sızlanıp durdum yatakta birkaç dakika, haydi bismillah kalk bakalım Zincir daha yapmamız gereken çok iş var ayağa kalkarak dolabıma ilerledim.

                                   🔗

 

"Zincir hadi yemeğe. "

"Zincirr hadi !!! "

Doğan ve Umay' ın ses tellerini koparmak istiyorum, bana uyurken de rahat yok duş almış üstümü değiştirmiştim sonra da uyumuştum ben uyurken saat 17:43' tü elimi yastığın altına koyup telefonumu çıkardım saat 20:37 geçiyordu uykumu daha alamadım, ki aç da değilim offf .

"Zincir kış uykusuna mı yattın kızım ya hadi. " dedi Eray, bana dolaylı yoldan ayı demişti. İnanamıyorum!

Üstüme baktım askılı atlet ve şort vardı ikisi de siyahtı. Yataktan kalktım odamdaki banyoda elimi yüzümü yıkadım telefonumu alıp aşağıya indim, salonda ki yemek masasında oturmuşlardı normalde yemek masasında altı tane sandalye vardı şimdi iki tane daha eklemişlerdi masa büyüktü hepsi rahatlıkla sığmıştı bana baş köşede hep ben otururdum yine yerime geçecektim. Salona adımlarımı attığım gibi hepsi bana bakmıştı bense direkt ona baktım o ise boynumdaki dövmeye.

Adamın dövmenle alıp veremediği bir şey var sanki, Zincir.

Haklısın Z .

Yavaşça masaya yaklaştım ne yemek yaptıklarını merak etmiştim odamdayken aç değilim diyordum ama şimdi aç olduğumun farkına vardım evde yemekleri sırasıyla yapıyorduk, yani yapıyorlardı Bulut, Eray ve Umay yemek yapmakta oldukça iyilerdi ben ve Doğan ise Allah'a emanet.

Yemeği daha servis etmemişlerdi Umay normalde geç gelirsem 'Assolistimiz de geldi ' derdi bu sefer suskundu ve bu hiç iyi değildi.

Baş köşeye oturdum, sol çaprazımda ela göz yanında Yağız ve Bulut sağ çaprazımda Doğan, Eray ve Umay oturuyordu sırasıyla, benim de gelmemle Umay ayağa kalkıp servis yapmaya başladı.

 

Masanın üstündeki iki tencereye doğru ilerledi ilkinin kapağını açtığı gibi çorba kokusu doldu odaya ama domates çorbasının midem bulanmaya başladı bu kadar erken etkilenmemeliydim ve pusulu geçmiş aklımın her bi zerresinde sahnelenmeye başladı ama başlamamalıydı, sakin ol Zincir bitti her şey, bitti , bakışlarımı Umay, Bulut ve Eray üçlüsüne çevirdim Bulut bana çekinircesine bakıp konuşmaya başladı, " Şey onların canı çekmiş sen demiştin ya misafirlerimizi iyi ağırlayın onlar isteyince yaptık. " dedi korkulu bir sesle.

Midemde sanki deprem oluyordu daha fazla masada duracak halim yoktu öğürmeye başlayıp koşarak masadan kalktım.

 

Bağrışlar, eller, çığlıklar ve zincirler...

 

Salondan çıkıp giriş kattaki banyoya gittim klozeti açıp kusmaya başladım midemde zaten bir şey yoktu, aklımın her yerini işgal eden görüntüler beni yakıyordu, bir el saçlarımı topladı kimdi bilmiyordum aynı anda sırtımda da elini hissettim.

Şu an tek bildiğim kusmaktan nefret ettiğimdi ve kusarken gözlerim açıksa daha da midemin bulanıp kustuğumdu.

Midem ağzımdan çıkana kadar kustum sonra saçlarımdaki ve sırtımdaki el yok oldu, klozetin yanında yere oturdum kusmaktan gözlerim dolmuştu bakışlarımı yerden kaldırınca yanımda ela gözlüyü gördüm, saçlarımı o tutmuştu .

 

Kapıya doğru baktım halkalarım ve Yağız kapıdaydı onlara baktım, Umay 'ın yüz ifadesi sabitti Doğan ve Eray üzgünlerdi Bulut ' un ise gözleri dolmuştu aramızdaki en sulu göz oydu.

Yağız sadece bakıyordu çenemde bir el hissettim ela gözlü çenemden tutup bakışlarımızı kesiştirdi "İyi misin ?" diye sordu ilgili bir sesle, çenemdeki elini ittip ayağa kalktım.

Ela gözlü baktım "Bize biraz müsade eder misiniz?" sesim beklediğimden korkunç çıkmıştı. Başta kararsız kalsa da sonra Yağız'a başıyla kapıyı işaret etti ve çıktılar. Ayak sesleri salona varana kadar bekledim banyo salona uzak olduğu için sesimizi duyamazlardı.

Halkalarıma baktım, "Bir daha bu eve o şey girmeyecek o şeyin olduğu bir yemek yapılmayacak demedim mi ben? Kaç kez konuştuk! " sonlara doğru sesim yükselmişti, öfke tüm bedenimi esir aldı, söylediklerimden sonra Umay bana alayla baktı. " Oh ya ne güzel hanımefendi sevmiyor diye eve domates sokmuyoruz, hanımefendi ne derse o, biz senin kölen miyiz, sen ne dersen yapmak zorunda mıyız? Uzun zamandır hiçbirimiz bu eve domates sokmuyoruz senin yüzünden yemiyoruz bile." dedi Umay sinirle, benim de sinirlerim bozulmuştu ve sakin kalmam imkansızdı .

"Ben ne dersem o, eğer beni dinlemeyecekseniz gidin ama sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsınız."

Öfkeyle yanlarından ayrıldım telefonum zaten şortumun cebindeydi, dış kapıya doğru ilerledim kapının kenarındaki spor ayakkabılarımı giyip dışarı çıktım kapıyı hızla çarptım .

Sakin ol, Zincir.

Kes sesini, Z!

İyı misin, M?İ

yi olmaya çalışıyorum ve korkuyorum.

Derin bir nefes aldığım anda küçük M ' nin çığlıklarını duydum, evin arkasına doğru ilerledim yanlız kalmalıydım arka taraf ağaçlık bölgeydi sakinleşebilirdim, nefes alıp vermeye başladım küçük M' nin sesi susmuyordu şu an onu duymamak için kafama bile sıkabilirim bu kadar etkilenmem normal değildi. " Sus lütfen, sus " diye fısıldadım kısık bir sesle, nefes alamıyordum Z 'nin, S 'nin ve küçük M'nin çığlıkları, sesleri birbirine karıştı ellerimle kulaklarımı kapattım ama değişen bir halt yoktu, bir ağacın önünde durdum başım dönüyordu.

Sanki her bir zerremde bir el vardı acıyla inleyerek ağaca yumruğunu geçirdim üst üste, sağ elimden kanlar geliyordu umursamadım tam yumruğumu yine ağaca geçirecektim ki biri beni belimden tutup ağaçtan uzaklaştırdı.

Beni tutan kişiden ayrılmak için debelenmeye başladım, fakat hareket dahi edemiyordum ağaçtan yeterince uzaklaşınca beni bıraktı .

Arkama dönünce beni tutan kişinin ela gözlü olduğunu gördüm sinirle ona baktım ama o bana değil elime bakıyordu uzanıp elimi tutu, elimi tutan eli sıcacıktı ilgiyle elime bakıyordu benim elim soğuktu ama içimde bir kor vardı "Çok kötü görünüyor temizleyip pansuman yapalım."

Yutkunamıyordum. Boğazımda bir el vardı.

Kendine gel, Zincir!

Haklısın Z .

Hadi ama adam seni düşünüyor ne kadar da kibar.

Kes sesini, S!

Kes sesini, S!

M de konuşsun da tam olsun.

Şey... Bence adam biraz endişelendi ve sana bu kadar iyi davranmasının bir sebebi olabilir dikkat et

Haklı olabilirdi.

Elimi onun elinden çekmek istedim fakat izin vermedi.

" Elimi bırak. " Fakat o beni elimden tutup çekiştirmeye başladı, ne yapıyordu bu adam ona bana bir daha dokunmamasını söylemiştim!

" Bıraksana elimi be adam, deli misin sen?" diye sinirle konuştum. " Sadece yardım ediyorum. "

"Bırak beni Bıçakçı!" diye yüksek sesle çıkıştım.

Ona soyadıyla seslenmiştim ama pek umursamadı. Sesimin ayarı biraz kaçmış olacakki adımları durdu sakince bana baktı, " Bir daha bana sakın sesini yükseltme." Sakin bir sesle konuşuyordu ama sakinliğin arasında tehlike saklıydı .

 

Sinirle ona baktım ağaçların altından sürüklüyordu beni elimi yine çekmeye çalıştım. Hızla sırtımı ağaca yasladı boyu benden uzun olduğu için üzerime eğildi, "Uslu bir kız çocuğu ol, Zincir." Zincir derken sesinin öyle bir melodisi vardı ki anlatmak imkansızdı ve sesi yatıştırıcıydı sakinleşmeye başlıyordum.

Gözleri yakından nefes kesiciyidi kendime gelmeliydim ama bu adam tüm dengelerimi altüst ediyordu, ona böyle bakmak canımı yakıyordu çünkü kimsenin bana böyle yakın durmasını sevmiyordum, temas etmelerinden bile nefret ediyordum ama bu adam durmuyordu.

Tabi tabi bunlar sadece bir bahane değil, değil mi?

Sus!

Göğüs kafesim hızla kalkıp iniyordu karşımdaki adam ise yüzümün her santiminde gözlerini gezdiriyordu açıkçası bu biraz rahatsız edici. Aniden aramızdaki mesafe çoğaldı ve o yediği yumrukla beraber sendeledi.

 

                             🔗

 

Ona yumruk atan kişi Çelik'ti , Çelik bizim altıncımızdı. "Ona nasıl dokunursun ! " diye gürledi, az daha şaşıracaktım onun sesindeki öfkeden dolayı, yıllar sonra ilk defa benim için bu kadar öfkelenmişti. Vay be şu ömrümde bunu da mı görecektim(!)

Hemen aralarına girmek için hamle yaptım fakat Bıçakçı da hızlıca Çelik'in yüzüne yumruğunu geçirdi.

Ay şimdi bunlar bizim için mi kavga ediyor.

Sus S yok öyle bir şey .

Aralarına gir, Zincir.

Ya hayır ama izlemesi pek keyifli.

S!!!

Hemen aralarına girdim Çelik'i geriye doğru çekmeye çalıştım ama bir aslanı avının üstünden çekmek ne kadar zorsa Çelik'i çekmek de o kadar zordu .

"Bir daha asla ona dokunma. "dedi Çelik uzun zaman sonra ilk defa beni korudu işte bu sefer gerçekten şaşırdım.

"Çelik dur." dedim. Fakat beni dinlemiyordu arada bir küfürler savuruyordu bu sefer de Bıçakçı Çelik'e doğru hamle yaptı Çelik'i bırakıp hemen Bıçakçı' yı tutum. başım hala dönüyordu midem de cabasıydı, Bıçakçı' yı kolundan tutup çekiştirmeye başladım "Durun ikinizde." Bağırmam bile ile yaramamıştı.

Bağırmamla geriye doğru sendelemem bir oldu ağaçlar, gökyüzü, Bıçakçı ve Çelik etrafımda dönüyordu en son Çelik ve Bıçakçı' nın Zincir diye bağırdıklarını duydum ama onların sesini kulaklarımda ki çığlıklar bastırmıştı ...

 

                           🔗

 

Karanlıktı alacakaranlıktı, sonra bi melodi çaldı ardından bir sokak lambası yandı, ışığı sayesinde karanlık bir sokakta olduğumu anladım. Sokak karanlıktı ama benim sokaklarım hep aydınlık olurdu ve çok uzundu sonsuzluğa giden bir sokak gibi ve fazlasıyla ıssızdı,adım sesleri duydum.

Tek bir insanın adım sesi değildi , birçok insanın adım sesiydi , sonra durdu adım sesleri, gözlerimi kısarak dikkatlice bakmaya başladım, tam on bir adamın gölgesini gördüm.

Yan yana dizilmiş on bir adam, işte şimdi göğüs kafesimdeki beni terk etmek için yüksek bir ritimle parçalıyordu göğsümü.

Kor bir yangın vücudumun her bir zerresinde yayılıyordu ölümün emarelerini taşıyordum üzerimde.

Sadece gölgeleri vardı ses yoktu yüzleri pusuluydu sadece gölgeler vardı.

Geriye sendeledim gözlerim üstümdekilere takıldı.

Gri bir eşofman ve beyaz bir atlet. Atletin bazı kısımları yırtıktı dizlerim ise parçalanmıştı, tıpkı yıllar önceki gibi ve kabus başlamıştı.

On bir adam bir anda yok oldu...

           

     

                              🔗

Loading...
0%