Yeni Üyelik
5.
Bölüm

(4) KANIN İFŞASI

@annemarie

4

KANIN İFŞASI

 

🔗

Kadın fazla aptaldı, aptal ve aşık.

🔗

 

 

"Anladınız değil mi?" dedim sert sesimle.

Evden çıkıp minibüse binmiştik ben planı anlatmıştım fakat bazı yerlerinde Atlas ve Çelik bana karşı çıkmıştı evde onlara detaya girmeden anlatmıştım. Umay ve Doğan bugün gelmeyen barmenlerin yerine geçecekti ve ben onlara dışarı çıktığım zaman ne tür şeyler giyeceklerini anlatmıştım Doğan beyaz kaslarını sıkan bir gömlek ve siyah kot bir pantolon giymişti beyaz gömlek ve kumral dağanık bir serseri imajı veren saçlarıyla nefes kesiciydi. Çelik, Eray, Yağız ise takım elbise giymişlerdi beyaz gömlek, siyah ceket ,siyah pantolon,siyah kravat ayakkabıları bile siyahtı. Atlas ise baştan aşağı siyah giyinmişti o da takım elbise giymişti fakat gömleği diğerlerinin aksine siyahtı. Buluta baktım o da lacivert bir takım giymişti kehribar gözlerine çok yakışmıştı, o minibüste kalacaktı içerideki tüm kameraları emir altına alması on dakikasını almıştı ters giden bir şey olursa bize haber verecekti hepimiz çıkmadan önce mini kameralar ve kulaklık takacaktık, Bulut'un bakışları beni buldu tam karşımda oturuyordu benim solumda Atlas, sağ tarafımda ise Çelik ve Doğan vardı karşımda ise Bulut onun sağında Yağız solunda ise Umay ve Eray vardı. Bulut bana gülümsedi onu baştan aşağı süzdüm kaşları havalandı, ona göz kırptım,

 

"Sakın içeri girme, içerde seni kaparlar. Mazallah kendimi tutamam görevi batırırım. Anlaştık mı?" dedim dudaklarımı oynatarak, dudak okumayı biliyordu, ekibimdeki herkes biliyordu.

Gözleri parladı gülümsemesi genişledi başını aşağı yukarı salladı, bende gülümsedim. Bakışlarıma Yağız takıldı tek kaşı havaya kalkmıştı beni ilk defa gülümserken gördüğü için herhalde umursamadım, bakışlarım Umay'ı buldu.

Gülümsememi sildim.

Umay ise siyah ince askılı deri bir crop ve yine aynı şekilde kısa deri bir şort giymişti o da oldukça şıktı ve sarı kısa saçlarını saklamak için acı kahve kürek kemiklerine gelecek kadar uzun olan bir peruk takmıştı ama Eray onun bu hâlinden şikayetçiydi arada bir bana bakıp, ‘sen bittin’ bakışı atıyordu sonra tekrar Umay'ı süzmeye devam ediyordu.

 

Evet doğru o ve Umay uzun süredir birbirinden hoşlanıyordu ama ikisi de birbirinden inatçıydı aslında ikisi de birbirinden bir adım bekliyordu fakat kim bir adım atsa öteki on adım kaçıyordu. En nefret ettiğim kısım ise ikiside birbirine sadakatsizdi, Umay her gece başkasıylaydı Eray'ında ondan farkı yoktu bu ikisi ya bir an önce sevgili olmalı ya da ben ikisinin de birbirinden hoşlandığını herkese söylemek zorunda kalacaktım aslında herkes farkındaydı ama buna bir ad koyamıyorlardı. Yani özetle inişli çıkışlı bir ilişkileri vardı.

"Zincir." Koluma dokunan elle istemsizce titredim. Atlas bana bakıyordu ama diğerleri kendi aralarında konuşuyorlardı. Başımı çevirip ona baktım kaşları çatılmıştı onun bana seslenmesinden sonra tüm ekip bana kitlenmişti

"İyi misin, güzelim?" dedi.

Sanırım kalbimiz bunu kaldıramayabilir. Bu nasıl ses!!!

 

Halkalarıma kısa bir bakış attım Bulut büyüttüğü gözleriyle Atlas'a bakıyordu Yağız ise birden öksürmeye başladı hepsi kısa çaplı bir şok geçirdiler. Atlas anlamaz gözlerle onlara baktı sonra da bana ah en son bana güzelim diyen adamın dilini koparıp nasıl eline verdiğimi kendi gözleriyle görmüşlerdi, benim bir suçum yoktu, adam mafyaya girmeye çalışan karısının babasından kalan mirasın köpekliğini yapıyordu.

Kadın fazla aptaldı, aptal ve aşık.

Bu bana birini hatırlattı.

Öyle mi, S, kim?!

İnan bana bunu kendi iyiliğim için dillendirmem.

Aptal aşık bir kadın, adam ise her gece başkasıyla birlikteydi. Yine bir görev vardı Nejat Taş adında bir adamı mekandan çıkartıp öldürecektik fakat o piç yüzünden planı erteledik çünkü beni ve Umay'ı üst kata çağırdı iğrenç herif. Umay direkt Eray'a bakmıştı çünkü bir şey olsa Eray onun yardımına koşardı benim ise kimse, çünkü bilirlerdi Zincir asla kimseden yardım istemez,en azından kendi için, ardından yukarı çıktık, çıkarken adam elini tam belime koyacağı sırada kenara çekilip izin vermemiştim ve bana, 'Naz yapma güzelim gecenin sonunu herkes biliyor.' demişti. Adamın zaten bir süredir kadın ticareti yaptığı hakkında birkaç duyum almıştım.

Bu sözleri beni çileden çıkarmıştı ve bende hiç naz yapmadan odaya girdiğimiz an direkt konuya giriş yapmıştım önce kemeri ile ellerini bağlamıştım Umay bana o iğrenç yataktan kopardığı bir çarşaf parçasını vermişti, Umay kafasını tutarken ben dilini çıkarıp kesmiştim özel üretim çakılarımdan biriyle ve 'Al sana güzelim.' demiştim, kulağımdaki kulaklıktan aynı anda birçok küfür duymuştum sonra da kahkahalar, adam acıdan çığlık çığlığa kalmıştı.

Umay elimdeki çarşaftan bir parça daha getirmişti bende çarşafı adamın ağzına tıkmıştım oldukça komikti, ben ve Umay kahkaha atıyorduk en son odadaki masanın üstünde gördüğüm kör bıçaklardan birini alıp malum yerine saplamıştım adam en son acıdan tam bayılacaktı ki son sözlerimi de kulağına fısıldamıştım, 'Zincir affetmez, beş haftan var beş hafta içinde tüm o ticaret yaptığın kişilerin listesi ve kordinatlarını istiyorum.' demiştim geçen hafta beşinci haftası dolmuştu fakat o hala kordinatları bana ulaştırmamıştı ama yapılacak birçok kadın ticaretini engellemişti ne yazık ki başta yapılan hatalar sonraki engellemeleri silip götürüyordu birçok yanlış bir doğruyu götürüyordu.

Yine daldın, Zincir. İyi değilsin.

Atlas daha bir endişeli bakışlarıyla bana bakmaya başlamıştı ama ben fark etmemiştim halkalarım bile tersliğin farkındaydı.

"Bakmayın şöyle dün gece uyumadım ondan." dedim uyaran bir sesle, çenemde bir el hissettim Atlas yine çenemden tutup bakışlarımızı kesiştirmişti. "Tekrar soruyorum güzelim, iyi misin?" Yağız yine öksürdü, sanırım bu yanlış yoldasın demekti.

"Abi iyi işte uzatmasan mı? Ha." dedi uyarıcı bir ifadeyle bu da demek oluyor ki Yağız biliyordu ama nasıl?

Lanet aklım çok bulanıktı bugün. Çenemdeki baskıyı hissetim yine baktım gözlerine, soğukça gülümsedim, "Bana en son güzelim diyen adam hem dilsiz hem ömür boyu yarım kaldı." dedim gözlerimdeki imayla. O da gülümsedi yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

Yüzü yüzümü es geçti ve kulağıma eğildi ama kalbim kulaklarımda atıyordu. "Aferin güzelime," dedi ve yavaşça çekildi yanağı yanağıma hafifçe sürtündü. Tam geri çekilecekken, "Nefes al güzelim." yaklaşması değilde sesi nefesimi kesiyordu sanırım.

Ukala ama kısık bir sesle bunu söylemişti. O söyleyene kadar nefesimi tuttuğumun bile farkında değildim.

Ve bana göz kırptı. Lanet şey, bunu yaparken oldukça karizmatikti.

Yutkunup önüme döndüm. Adam sanki sihirliydi ve beni kendine çekiyordu.

Sen adamı düşün herkes sizi izlesin! Herkes size bakıyor!

"Dün gece dışarı da çıkmadın, neden uyumadın?" dedi Çelik kuşkulu bir sesle. Bakışlarım onu buldu, onun bakışları Atlas'ı buldu, "Hassiktir yoksa lütfen yapmadığını söyle... İnanamıyorum sana o yüzden mutfaktan sesler geliyordu gecenin bir yarısı. Oha, gerçekten oha, yuh!" Gözlerim irice açıldı sonra kendimi toplayıp Atlas'a baktım kızarmıştı sanki, evet yanlış görmüyordum cidden kızarmıştı. Boğazını temizliyip tam cevap verecekken ben konuşmaya başladım.

"Eğer ne yaptığımızı merak ettiysen yanımıza gelseydin ya, dün gece oldukça keyifli geçti benim açımdan." İğneleyici sesimle hepsi kaşlarını çattı.

"Zincir saçmalamayı kes artık, çocuk değilsin," dedi Doğan ve bakışları Atlas'ı buldu, "Hadi bu iflah olmaz sen de mi? Ben senin için işleri kolaylaştırmaya çalışıyorum, daha doğrusu çalışıyoruz hadi bu yoldan çıkmış peki sen, sen de Zincir'e oyuncak mı oluyorsun," sonra söylediği kelimenin yanşılığıyla boğazını temizleyip devam etti fakat ben keyif alıyordum beni bu kadar yanlış tanıdıkları için. "Şey yani ona uyuyorsun demek istedim. Yapma Araf uyma Zincir'e yoksa inan ki işler senin açından hiç iyi olmaz." dedi uyarı barındıran sesiyle, benim anlamadığım beni niye bu kadar kötülediği, ben ne yaptım ki Allah aşkına.

 

Bir kez daha Atlas'a baktım 'bana bakma' dercesine kaşlarını kaldırdı kızarması hafif dinmişti, eğer şu an evde olsaydık çok gülerdim onun bu haline.

Bu sefer de sözü Eray devir alacaktı ki, izin vermedim cidden mi ya göreve mi geldik nasihat dinleme dersine mi belli değil!

"Söyle, hadi sende söyle de kurtulalım bu nasihat dersinden ve ayrıca altını çizerek söylemek isterim ki," diyerek Doğan'a baktım, "pardon da ben ne yaptım? Gelen giden masum benim günahımı alıyor, vallahi ahım burnunuzdan gelir, bak valla doğru söylüyorum şeytan peşinizi bırakmaz." ben cümlemi bitirdiğim gibi başta Yağız ardından Umay ve Bulut tabiri caizse eşek gibi anırarak gülmeye başladılar, Atlas bile utanmayı bırakarak gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu.

Ona dik dik bakıp, "Utanma, utanma gül! Ben burada sırf sen sapık bir fırsatçı çıkma diye uğraşıyorum ama sen gülüyorsun!" dedim sinirle, en son dayanamayıp kahkaha attı.

Ya sadece bir göreve geldik bu konuşma neden bu kadar uzadı.

"Yanlız, masum melek, sana fırsatçı sapık diyorlar bana değil yani sen benim için değil kendin için uğraşıyorsun." dedi gülümseyerek.

Kaşlarım önce hayretle havalandı sonra ise hızla çatıldı. Nasıl ya ben onu savunuyordum. Ayrıca bana, masum melek, mi dedi o?

Zincir iyi değilsin, görev iptal. Nasıl olurda bu kadar duygu yüklü olabilirsin, sen. Cezalısın, aydınlık odada üç gün kalacaksın.

İnsanlar karanlık oda cezası alır fakat ben aydınlık oda cezası aldım çünkü asla aydınlıkta uyuyamazdım.

Tamam Z ama görev iptal değil.

Hepsi hayretle anıran üçlüyü izliyordu.

Eray en sonunda dayanamadı, "Bulut sen nasıl böyle gülüyorsun? İflah olmaz liderimiz mutfağımızı kirletmiş sen hala gül." dedi sinirle dişlerinin arasından, bak hala iflah olmaz diyor sorsanız en sapıkları yoldan çıkmışları benim, Allah'ım sen yardım et.

"Abi." Dedi Bulut gülmeyi bırakarak. "Siz çok yanlış anlamışsınız onlar dün gece sadece yemek yediler."

Nasıl biliyordu ki gelse hissederdim ya da ayak seslerini duyardım. Lanet olsun! Ben ne zaman bu hale geldim?

"Yeter artık, konu kapanmıştır." hepsi birden başını onaylarcasına salladı.

"Doğan ve Umay hazırsanız çıkın. Maskeleri unutmayın." Umay maskeyi sıkıca tutarak minibüsten çıktı Doğan da peşinden indi

Onlar üç sokak yürüyerek barın arka kapısına ulaşıp içeri gireceklerdi. Bakışlarım Çelik'i buldu o ve Eray mekana Atlas'ın korumaları olarak gireceklerdi zaten Yağız sürekli Atlas'ın yanında olduğu için dikkat çekmiyordu.

 

          

 

                               🔗

 

 

"Zincir, on dakika sonra sahne senin."

"Tamam Demir Adam hazırım zaten."

"Kızım sana kaç defa bana Demir Adam deme, dedim."

"Ha Çelik, ha Demir aynı şeyler işte oğlum."

"Oğlum ne kız, sen iyice keko oldun."

Başımda felaket bir ağrı vardı Çelik'le konuşacak tâkatim bile yoktu, "Kekoysam kekoyum sana ne. Allah aşkına sus artık, bir sürü insan var burda dikkat çekiyorum."

Sustu.

On dakika sonra sahne benimdi özel locaların olduğu bir kısım vardı herkeste maske vardı ve benim sahneye çıkacağım yer biraz farklıydı daha doğrusu bu bar fazla farklıydı vip katlar vardı kişinin önemli konumuna göre katlarda localar vardı her katta beş loca vardı sanki bar değilde toplantı yeri gibi sadece ilk kat tam bir barı andırıyordu, her locada üçlü tam dört koltuk vardı kare gibi duruyorlardı ve ortada dans direkleri vardı.

 

Ve ben dünyanın en mükemmel insanı en üst katta dans edecektim, ha bide unutmadan her katın kendine ait lüks odaları vardı yangınlı işlerini halletmek için.

"Arzu, hadi." Sesin geldiği yöne baktım kızları kata gönderen kadındı bu tontiş bir yüzü vardı ama yüzüne inat vücut hatları çok güzeldi sarışın bir afetti. Başımı salladım onaylarcasına, ben maske takmayacaktım sadece bir bez parçası ile yüzümün bi kısmını gizleyecektim.

 

 

                                  🔗

 

Efrail

 

Çok güzeldi, felaketi çağrıştırıyordu.

Ve ona bakan adamlar sinirlerimi bozuyordu ona bakan her gözü itinayla oyup ona gönderecektim. Güzelliği başa belaydı aklı ise ölüm sebebi ne olursa olsun benim olmalıydı kendine Zincir diyordu ama bence tam bir azraildi. Tam adını bilen azdı ilk duyduğumda istemsizce şaşırmıştım ismi de kendisi gibi güzeldi.

Melodi Sera Zincir.

Tam bir azrail onunla tanışmak için can atıyordum fakat daha zamanı vardı ona yarın sabah güzel bir hediye göndereceğim yüz ifadesini görmeyi o kadar çok istiyordum ki karşısına geçmeyi bile göze alabilirdim ama dedim ya tanışmamız için zaman var...

 

 

                                🔗

 

 

Elimi yavaşça demir direğe doladım ve dansa başladım daha önce de eğitimini almıştım ama burada yapınca istemsizce garipsiyordum sakin yapabilirim.

En üst kata ulaşmıştım ortadaki direk benimdi ve etrafımda da üç direk vardı onlarda da dansçılar vardı. Elimle kendimi hafifçe yukarı çektim bir bacağımı da direğe doladım ve dans başladı vücudum ne yapacağını biliyordu sakin ama kusursuz bir dans, hareket ettikçe bakışlarım avımı buluyordu. Dağhan Gündüz, bu herifte her halt vardı her işte parmağı vardı ama benim onda aradığım iki şey vardı ilk sebebi; yapacakları silah sevkiyatını ne zaman ve nerede yapılacağını öğrenmekti bunu da şöyle öğrenecektim adamın boynunda asılı bir obje vardı daha neye benzediğini bilmiyordum onu alacaktım zaten onu almak için burada dans ediyordum diğer sebebi ise aradığım biriyle bağlantısı olduğu içindi.

 

Dans ederken arada derede adama şuh bakışlar atıp onu süzüyordum o da bunun farkındaydı, dansım bu iğrenç herifi fazlasıyla etkilemişti her hareketimi dikkatle izliyordu, bense ona bakmak için kendimi zorluyordum lakin keskin bir bakışa odaklanmıştım.

Ah, sanırım bu detayı unutmuştum Bıçakçı da bu locadaydı o hedefimin tam yanındaki koltukta oturuyordu, yanında da Yağız vardı onların arkasında Çelik ve Eray onun koruması gibi duruyordu, keskin bakışların sahibi oydu istemsizce arada birde ona bakıyordum maske de onu oldukça karizmatik yapmıştı siyah bir maske beni bu denli etkilemişse vay halime cidden!

“Sakin ol kasmaya başladın kendini." Kulağımda ki kulaklıktan çıkan ses ona aitti nasıl anlamıştı, ben dedim ama bu adam müneccim diye!

"Sık dişini, son yirmi saniye bitiyor." Direğin etrafında dönerken onunla göz göze geldim gözümü kapatıp açtım bu 'tamam' demekti, son kez nefes al ve bitti.

Locaya şimdi de başkaları gelmişti direkten ve platformdan indim ve adama doğru ilerledim yanından geçerken gözlerinin içine baktım baştan ayağa onu süzdüm, şuh bir bakış atıp göz kırptım sonra bakışlarım dışarıyı buldu ardından onun gözlerini, manamı anlayarak beni süzdü daha fazla ona bakmadan çıktım.

Şimdi nereye mi gidiyordum, ateşli odalara(!)

Ah Allah'ım lanet olsun bunlara nasıl dayanacağım adama baktım diye bile gözlerimi oymak istiyorken üstelik, tamam problem yok sakin ol, Zincir.

Arkamdan gelen adımları duyabiliyordum.

"Sana doğru geliyor o sikik herif, dikkatli ol." Çelik'in sesi beni biraz gevşetti avım avcı rolünü oynayıp peşimde ise artık kasmaya gerek yoktu zaten alışkındım böylelerine.

"En ufak şeyde direkt bildir, parmağının ucu bile sana değmesine dahi izin verme!"

Atlas'ın sesi tam bir ölüm meleği gibiydi sanırım adamı öldürmemek için kendini zor tutuyordu, neyse bana ne. Ne kadar konuşsalar da onlara cevap vermedim.

"Umay ve Doğan arka barmenler için olan soyunma odalarına geçin iki dakika sonra da dışarı Bulut'un yanına gidin, Eray sen benim gireceğim odanın karşısındakine gideceksin herif odaya girer girmez, Ela gözlü sen de beş dakikaya kalmaz çık ordan. Ve dans eden kadınları izleme!"

LANET OLSUN SON CÜMLEYİ SESLİ SÖYLEDİM!!!

"Sana ne kızım herifin kime baktığı, hangi arada derede baktın lan!" Çelik öfkelenmişti lanet ben aferin bana, tebrikler.

"Ela göz ha, güzelmiş." Atlas'ın sesini duyduğumda odaya gelmiştim kapıyı açıp içeri girdim. O sırada bir bağırtı duydum ve Doğan'ın sesi duyuldu, "Umay bembeyaz oldu transa girdi sanırım beni duymuyor dokununca da bağrıyor."

"Eray git ve bak, sonra da çıkın." Çelik'in verdiği komutla eminim ki yerinden fırlamıştır şimdiye.

Zincir odaya mı baksan acaba, ha.

Doğru ya.

Odaya göz gezdirdim kırmızı ışıklıydı kocaman kırmızı örtülü bir yatak vardı ve yine aynı renk duvarlar duvarlarda birkaç tablo vardı. Tamam da tablo ne alakaydı. "Tablolarda kamera var ve sisitemine giremiyorum."

Bulut'un sesiyle aydınlandım ama hemen karanlığa gömüldüm tabloları yere mi atsam acaba?

Nefes almakta zorluk çekiyordum sanki boynuma bir zincir geçirmişler de nefesimi kesiyorlar gibi hissediyordum. Her geçen saniye başım daha da zonkluyordu. Zihnim beni içindeki canlı kıyıma çekmek istiyordu.

Sakin. Sakin. Sakin.

Arkamdaki kapı açıldı geç bile kalmıştı, "Kusura bakma, birkaç tanıdık görünce selam verdim." dedi.

Birkaç adımda yanımdaydı. "Tablolar dikkatini mi çekti hepsi ünlü ressamların elinden çıkma gibi değil mi? Gerçek değiller ama bu işi gerçekten biliyorlar." Ona cevap vermezsem garip kaçardı ona döndüm bakışlarım gözlerini buldu benden uzundu nerden baksam on beş santim falan. Bende uzundum ama ayaklarım çıplaktı. Doğan sonradan topuklularımı alacaktı.

"Eskiden bir rivayet varmış bir odada tekseniz ya da yaptığınız önemli bir iş varsa oradaki tablo veya aynaları ya kaldırın ya da üstünü örtün derdi annem." Sorgular halde bana baktı, "Şimdi bu huraferlere inanma diyeceksin ama öyle bir zihnime işlemiş ki elimde olmadan korkuyorum." sonlara doğru sesim cılız ve korkak çıkmıştı, Dağhan gülümsedi yüzündeki maskeyi çoktan çıkarmıştı bile.

"Oha lan! Ben diyorum bu kız yalan makinesi diye siz inanmıyorsunuz nasıl da yapıştırdı yalanı!" Çelik'in sesi durmuyordu Yağız da onu onaylayıp duruyordu. Hele bir bu iş bitsin.

"Bence o hurafeleri şimdi yenebilirsin." dedi ve elini peçeme atıp çıkardı, "Emin ol oraya ayak bastığından beri tek istediğim yüzünün diğer yarısını görmek ve inan bana senden daha güzel bir kadınla daha önce karşılaşmadım."

Pislik ayaklı yalan makinesi.

"Bence daha önce bu metihyelerden başkalarına da dizmişsindir." Fazla uzatmasak mı?

Sanki sesimi duymuştu elini belime atıp beni kendine çekti sonra da durduğumuz en yakın duvarla arasına aldı beni. Allah var hakkını yemiyim herif yakışıklıydı koyu yeşil gözleri, kumral saçları ve pürüzsüz yüzü vardı ama tâbi ki bundan bana ne! "Sanırım daha önce söylediklerim yüzünden pişman oldum bence de ilk kez bir kadına güzel olduğunu söylememişimdir," çapkın bir bakış attı ellerimi kollarının üstüne koydum, "Ama hepsini sarhoş kafayla söylemişimdir ve şu an ayık kafayla eminim ki senden güzeli yoktur." Muzip bir tavırla baktı gözlerime gülümseyerek karşılık verdim.

"Sisteme girdim kameralar artık çalışmıyor."

"Tamam bizde birazdan çıkacağız." Çelik'in sesiyle biraz daha rahatladım.

"Ben bu herifi-" dedi Atlas.

"Dostum sakin." dedi Yağız.

Dağhan yavaşça yüzüme yaklaştı gözlerini dudaklarımdan alamıyordu ondan etkilenmişim gibi yutkundum burnu burnuma değdi hafifçe, derin bir nefes aldım ve kolundaki elimi göğsüne bastırdım bu onu duraklattı, anlamaz gözlerle bana baktı, gülümseyerek, "Bence önce şu kravattan kurtulmalıyız," göğsündeki elimi yavaşça kravata doğru ilerlettim, diğer elimi de kolundan çektim bir adım geri atarak belimde ki ellerinin çözülmesini sağladım,

"Güzelim amacın işkence mi çektirmek, beni sınama." dedi gülümseyerek. Seni bi sınayacağım var ya ömürlük!

Boşta kalan elimi sırtıma götürdüm üstümü düzeltmiş gibi gözükecektim fakat amacım giyindiğim bu şeyin sırt kısmına koyduğum uyutucu iğneyi almaktı. İğne dedim diye kocaman bir şey değildi! Anaların dikiş iğnelerine benziyordu, hadi kızım al şunu!

Ve bingo!

İki parmağımın arasına sıkıştırdım iğneyi, yavaşça iki kolumu boynuna doladım.

"Bence benden gelen işkence senin için ödül olmalı. Haksız mıyım?" dudak büzerek konuştum.

Gülümsedi iğne olan elimi ensesine çıkardım baş parmağımla hafif hafif okşadım.

"Bu kadar beğendiğim kadın bana adını lütf etmedi hâlâ?"

"Arzu, adım Arzu Kumsal."

Aynı anda kulağımda tiz bir ses duydum o kadar âniydi ki yüzümü buruşturmamak için kocaman gülümsedim.

Kahretsin sinyal kesici!

O da gülümsedi ve beni vuran o cümle döküldü dudaklarından, "Bende Zincir zannetmiştim."

Siktir ilk defa ifşa olmuştum.

 

                             🔗

Loading...
0%