@annen1seviyorum
|
Derin bir nefes vererek karşımdaki soytarıya bir tokat indirmiştim, ardından ise sert ve kızgın bir sesde bu tokatın cabası olmuştu. "Sen ne yaptığını sanıyorsun?" Haddinden fazla çıkan bu ses tabii ki bana aitti, karşımdaki siyah saçlı kumral ise attığım tokatın etkisinden kurtulmuş şekilde yüzüme doğru bakıyordu. Hafifçe güldüğünü görürken siyah gözleri de keyiften kısılmıştı adeta. Ben ise bu mimiklere bir karşılık vermek yerine sadece arkamı dönüp gitmeyi tercih etmiştim. İçimden hâlâ o herife sinir dolu cümleler geçse de sakinleşmek için koğuşa gitmeye çalışıyordum, ortak alana çıkarken yanımda olan Asena ise benim arkamdan çıkmıştı sanırım. Sakinleşmek adına bir nefes verirken salondaki insanlardan ve bekçilerin arasından geçiyordum. Çok geçmeden koğuşa vardığımda omzumda hissettiğim el beni ranzaya doğru itmiş olan Asena'nın eliydi. "Bir şey yapmayacağına söz vermiştin beyinsiz, çıkmana on gün kaldı dişini sıkamadın mı iki dakika daha?" Başım ranzaya yaslı olduğu için direkt olarak Asena'nın gözlerine bakıyordum şu an. "Bana bakıyordu Asena, ne yapmam gerekiyordu Allah aşkına?" "Sadece önüne dönebilirdin" "Dönmezdim amına koyayım, adam beni inceliyordu alana girdiğimden beri. Ben dahil kimse ona kimse bir şey yapmayacaktı eğer öyle bir şey yapsaydım." Asena sinirle elini alnına yapıştırırken elini çektiğinde yüzüme doğru yaklaşmış ve bir eli yakamı kavramıştı. Yaptığımda bir gariplik göremesemde Asena bu durumu fazla ciddiye almıştı, onun kim olduğu hakkında zerre bir fikrim yok sonuçta. Dik dik bakacaksa eğer gelip bir tanışması gerekiyor hiç yoksa, mahkumların konuşması yasak değil. "Kızım on gün diyorum çıkman için, biraz daha dişini sıkacaktın hepsi bu" Böylelerinin olduğu yerde kafasına sıkacaksın, eyvallah suçlu olabilirim ama namuzsuz değilim ben. Adam beni orada dakikalarca gözleriyle taciz etti resmen. Asena beni ranzasının önünden çekip kendi ağzında konuşa konuşa alttaki ranzasına uzanmıştı, saat daha öğlen olduğu için daha ne kontroller yapılmıştı ne de farklı denetimler. Biraz uyumak için kalan fırsatımızı da ortak alana çıkmak için harcamıştık adeta. "Hak etti" Son sözümü söyledikten sonra yatağıma doğru çıkıp bende uzanmıştım, beton soğukluğunda olan ranza yatağı ve hapishanenin kirli duvarları artık beni çokta rahatsız etmiyordu. Asena'yla ortalama 3 yıldır aynı koğuştaydık ve genelde o mantıklı davranarak duygularına hakim olmayı bilirdi, ben ise ondan hep daha tez canlıydım. Asena eroin depolamaktan dolayı toplamda 4 yıl 73 gün ceza almış biri, ben ise kasten adam yaralamaktan dolayı hapis cezası aldım 3 yıl 28 gün boyunca. Az kaldı benim çıkmama ama Asena'nın daha yarım yılı var. Başımı sağa doğru çevirdim ve taş gibi hissettiren yastığa biraz daha sokuldum. Biraz daha yatakta kıpırdansam Asena kalkacaktı muhtemelen o yüzden hareketlerimin sessiz olmasına dikkat etmeye çalışıyordum, çok geçmedende bu soğuk hücrenin hafif rutubet kokusu beni itkisi altına almış ve uykuya dalmıştım. Omzumdan dürtülmemle gözlerim tekrar açılırken dürten kişinin Asena olduğunu görünce tekrar gözlerimi kapatmıştım. Yatakta ters dönerken başımı duvardan tarafa çevirmiştim, muhtemelen iki saattir uyuyordum. "Noldu Asena ne dikiliyorsun tepemde." "Ortak alana bekliyorlar" "Ne?" Bedenimi kıpırdatmadan sadece başımı döndürmüş ve Asena'yla göz irtibatı kurmuştum, gözleri sakin olsa da bir sıkıntı olduğunu anlamak zor değildi. "Ortak alan zamanı çoktan bitti, niye gideceğiz ki?" "Bu gün tokat attığın kişi mahkum değilmiş" Yatakta doğrulup gerinirken derin bir nefes verdim, kimse kim. Bana bakıyordu ve olması gereken oldu. "Siktir et, gitmeyelim." "Durum ciddi, sende ciddi olmalısın" "En fazla ne olabilir ki gitmezsek?" "Odana kadar gelip kendi çıkarır ortak alana" Yataktan aşağı doğru indikten sonra odadaki çeşmeyi açıp yüzüme sürttüm ayılmak adına, ne panik yaptı anlamıyorum ki derdi ne. "Bırak öyle yapsın o zaman" "Akça şu an ciddi olamazsın herhalde, dalga mı geçtiğimi sanıyorsun?" "İlla dışarı çıkmak istiyorsan bahçeye çıkalım Asena, tekrar oraya dönmem" Gözlerimiz kesişirken Asena derin bir of çekiyordu karşımda, alt tarafı bir tokat sanki siktik yani triplere bak. "Pekala, sen koğuştan çık bulur zaten o seni" Ne bulacak amk, kadınlar tarafına erkekler geçemez. Zenginse haddini bilsin o zaman, bu kadarını da yapamaz. Para her şeyi satın alamaz. "Sen gelmiyorsan çıkmam ben, yatarım geri" "İyi, geliyorum yürü" Saçlarımı ev topuzu halinde bağlarken öne düşen perçemlerim hoş görünüyordu, hapishanede zar zor aldığım ayna parçasında yüzümü düzelttim ve Asena'nın peşinden bahçeye doğru ilerlemeye başladık. "Zengin falan mı, niye bu kadar taktın ki?" "Eh onun gibi bir şey" "Aslında şu an biraz açım, bahçe yerine yemekhaneye gitsek." Ben söylenirken o ise çoktan bizi bahçeye çıkartmıştı bile, ağız arasından sonra yersin derken bile ne kadar sıkıntıda olduğunu fark edebiliyordum. Galiba gerçekten sorun var. Bahçeye çıkar çıkmaz gözlerim o kumralı aramaya başlamıştı bile, burada değil gibi görünüyor. "Asena hani nerde seninki?" Omzumdaki hafif sıcak olan elin varlığını hissederken gözlerim hâlâ onu arıyordu, Asena da aynı şekilde bakınıyordu. "Hadi yatmaya gidelim yeter bu kadar, paşamın keyfini bekleyemeyiz." Tam geldiğimiz yerden gelen erkek ve kadın sesleri arasında olan mırıltılar koridordan geldiği için Asena elini omzumdan çekmiş ve ortalama aynı zamanda arkamıza dönmüştük, artık yüzleri görünür hale geldiği için üzerindekileri süzme fırsatım olmuştu. Geçen seferki gibi hapishane kıyafetleri yoktu aksine gayet şık ve bakımlı görünen normal biri gibi görünüyordu, boyu da benden uzundu. Asena'ya doğru yaklaşarak kulağına fısıldamıştım. "Memeleri benimkinden büyükmüş." Asena hafif güler gibi olsa da geride duran adam bize yaklaştığı için çokta çaktırmamamız gerekiyordu bu durumu, hafifçe kaşı yukarı kalkan adam bana tepeden bakarak konuşmaya başlamak adına dudaklarını aralayıp konuşmaya başlamıştı. "Ne söyledin?" "Hiç bir şey." Soruyu tekrar edecek gibi görünse de durumu daha da uzatmak istemediği de gayet ortadaydı, Asena'ya dönerek ona gitmesini söyledikten sonra bende bir tık gerilmiştim. Sonrasında da bana dönüp gayet ciddi şekilde cümle kurmuştu. "Çıkana kadar kara hücrede kalacaksın ukala." "Ama-" "Bahçe izni yok, yemek yeme izni ise sadece ben verirsem yiyeceksin. Tuvalet için çıkabilirsin sadece." Madem böyle olacak bende susmam o zaman, sonuçta on günüm kara hücrede geçecek. Boyu benden uzun olduğu için çokta yanıma yaklaşmasına müsade etmeyerek aramıza ortalama beş adımlık bir mesafe koymuştum. İşaret parmağımı ona doğru kaldırarak aklımdan geçeni direkt olarak söyledim. "Hatalı olan sendin, bundan korkacağımı mı düşündün gerçekten?" Elimi geri yerine indirirken yüzünde duygu belirtisi olmaması normaldi, anladık kıdemlisin hapishanede. Bekçi başı falansın herhalde. "Bana tokat attın." "Bana bakıyordun." Yanda duran bekçilerden biri elindeki demir sopayı dizime vurmuştu, arkadan yaklaştığı için kendimi çekecek veya savunacak zamanım dahi olmamıştı. Öne doğru sendelerken ardına bir tane daha vurunca kendimi tek dizimin üstünde bulmuştum, dengemi bozmak adına diğer bacağıma da hafif bir şekilde vurduğunda onu da yere sabitlemiş ve dizime vurmasını engellemek adına iki dizimin üstüne oturmuştum. "Hatalıydın ve böyle yaparak sadece dediğimi kanıtlarsın, ukalaymış anasını satayım gözüne sahip çıkmayan sendin." Bekçi bu seferde omzuma vurmuştu, daha fazla konuşmak istesemde demirin vurduğu yerler sızlıyordu. Nefesimi bir süreliğine toparlasamda acıyla yüzümün şeklinin değişmesine engel olamıyordum. Bir süre topallayacağım sanırım, diz kapağıma gelmişti vurduğu yer. Bekçilerden ilk dayağım değil ama bu sefer her vurduğumdan sert vurdu gibime gelmişti. Tekrar ağzımı açacakken bir tane daha vuruverdı omzuma doğru, afalladığımı fark etmiş demek ki. Her vurduklarında sesim daha da yükseliyordu ve yüzüne doğru konuşuyordum. "Ben haklıydım." Ense köküme inen demirle acıyla inlerken ellerimi enseme götürdüğümde bekçi birde elimin üzerine vurmuştu, parmaklarım dipten uca kadar sızlamıştı acıyla. Parmaklarım acıdan titrerken elimi geri çekmiştim, diğer bekçi de sırtıma tekme vurup yere düşmemi sağlamıştı, diğerlerinin önünde beni dövrürerek ne amaçlıyor bilmiyorum ama zaten on gün sonra burada yokum o nedenle çokta problem değil bu yaptığı. "Şu anda bile seviyen o kadar düşük ki kahkaha atasım geliyor iğrençliğinden." Koduğumun sadisti anasını satayım, bekçinin biri elindeki sopayı kalçama vurmuştu bu seferdi. Ardından ise tekme atmıştı karnıma doğru, diğeri ise omzuma indirmişti demir sopasını. "Ben haklıydım." Bir süre daha beni hırpalayıp dövdükten sonra sesimin acıdan dolayı iyice kısıldığını ve neredeyse dudaklarımdan sadece kendi kulağıma kadar çıkacak tonda şeyler mırıldandığımı fark etmiştim, kaç dakika oldu? Her tarafımdan ayrı bir ağrı hisseder olmuştum artık, kafama bile birkaç kere demirle vurulduğunu ve tekmelendiğini hissetmiştim. Kumral onları durdurmuş ve yanıma doğru yaklaşmıştı, yaklaştığını görmek adına kapanan gözlerimle savaşıyordum. Omzumu ayağıyla arkaya doğru ittikten sonra göğsüme ayağını koymuş ve ağırlığını üstüme vermişti. Sırtım yere geldiği için yerdeki taşlar şu an sırtıma batıyordu, sırtımın kanadığını hissediyordum. Her batan taş sanki derime değilde kemiklerimin içine batıyor gibiydi, yüzüme doğru eğilmiş olan suratında bir gülümseme vardı. Kazandığını sanıyordu. Dudaklarımı onun duyacağı şekilde konuşmak için aralamıştım, gözlerimi de gözlerine sabitlemiştim. "Sen bir bok değilsin, bu yaptıkların beni sadece güldürür." Hırsını alamayıp bir kadını dövdürten erkekten daha düşük seviyeli hiç bir şey yok, böcekler bile bu adamın yüzüne tükürür yolda görse. Yakınımda olduğu için mırıldansam bile duyuyordu, dediklerimin onu daha da keyiflendirdiği belliydi. "Yaklaş bana." Söylediğimi duysa da yaklaşmadığında bri kez daha tekrar etmiştim. "Yaklaş bana." Bu sefer biraz olsun eğildiği için bana kalan son gücümle yüzümü kaldırıp o pişkin suratın tükürmüştüm, kolumu kaldıracak halim olmadığımdan yüzümü yan tarafa doğru çevirmiştim vurursa diye. Gözlerim istemsiz şekilde kapandığında ise bayıldığımı anlamak zor olmamıştı. |
0% |