Yeni Üyelik
3.
Bölüm
@anonim.yazar

Gördüğüm kabusun etkisiyle nefes nefese uyandım ellerim titriyordu ve nefes alışlarımı duzene sokmaya çalışıyordum komodinin üzerinden panik atak ilacımı alarak ağzıma attım. Titremelerim durunca kalkıp tuvalete gittim soğuk suyu yüzüme çarptım ve merte bakmak için odasının yolunu tuttum kapının önüne gelince içerden mırıldanma seslerini duymamla odaya sanki danaya girer gibi girdim ve mertin uyuduğunu görünce kendi kendime saydırarak parmak ucunda onun yanına doğru yürüdüm kaşlarının çatık olduğunu görünce benimde kaşlarım çatıldı ateşi varmı diye alnına dokundum ben dokunur donukunmaz kaşları düz bir çizgi halini aldı. Ateşinin olmadığını anladıktan sonra mutfağa gidip ekmekleri tost makinasına koydum onlar kızarırken bende avokado sosunu hazırladım.

                              🗝

Bugün örgüt ve parti liderleri arası büyük bir toplantı vardı. Saçlarımı tepeden at kuyruğu yaptıkdan sonra makyajımı yapmaya başladım gözlerime kalem sürün keskin bir eyeliner çektim. Son olarak bordo rujumuda sürüp üstüme beyaz bir gömlek giydim ve üstünede bir korse geçirdim. Siyah bir ceket ve siyah pantolonlada kombinimi tamamladım topuklularımı seçip çantamı koluma taktığımda ise tamamen hazırdım telefonumu arayıp hakanı aradım. "Efendim iclal hanım" diye direk açtı telefonu. "Arabayı kapıya getir toplantı için çıkacağız" dedim ve beklemeden telefonu kapattım. Kapıya çıktığımda hakan çoktan arabayı getirmişti arabaya binip belediye binasına geldik. Hakana doğru elimi uzattığımda belinden çıkardığı içinde mermi olan silahı bana uzattı bende silahı alıp belime taktım. Rahat bir şekilde toplantı salonuna girdiğimde kimseyle göz teması kurmadan en başdaki koltuğa oturup iyice yayıldım. Herkesle tek tek bakıştıkdan sonra konuşmaya başladım "evet ne istiyorsunuz?".

Bir adam baş kaldırarak "eşitlik istiyoruz iclal hanım eşitlik. Sizin örgütünüzün bu kadar imkanı varken diğer örgütlere böyle imkanlar sağlanmasını istiyoruz." Dedi cüretkarca bu insanlar hakkatten neyin kafasını yaşıyorlardı? Benim buralara tırnaklarımla kazıya kazıya geldiğimi bilmiyorlarmıydı?

Uzun süre adamın gözlerinin içine baktım ve en son yaslandığım yerden doğrularak " eşitlik istiyosunuz demek. Peki sizin istediğiniz olsun o zaman. Ama eşitlik madem olacak herkes ve herşey için olsun dimi mesela siz buralara hep aile büyüklerinizin miraslarıyla geldiniz değilmi ama ben buralara canımı dişime takarak geldim peki siz bunu yapabilirmiydini? Ah, durun siz söylemeden ben söyleyeyim tabikide yapamazdınız nasıl olsa size kalan yada kalacak olan deli paralar vardı ama benimbir kuruşum bile yoktu o bahsettiğiniz eşitlik varya o bahsettiğiniz eşitlik bu dünyada olsaydı şuan ben dışında hiçbiriniz bu masada oturuyo olamazdınız. E evet bunun yegane sebebide hayatınızda hiçbir şeyi kendi çabanızla elde etmemenizden kaynaklanırdı. Peki söylesenize siz bu insanların iyi bir yaşam sürmesi için neleri göze aldınızki bunu başaramadınız yada başarmanız gereken halde birileri size mani oldu?" Diye konuştum cevap gecikmedi ama gelecek cevap beni fazlasıyla kızdırmaya yetti. "Herkes kendine layık olanla yaşar iclal hanım o paralar bize layıkdı çünkü ama şimdi sahip olduğunuz herşey buradaki herkese göre size layık değil ayrıca bırakın şu aç gözlülüğü-" diyerek bana hakaret edecekken sözünü bölen şey benim iki elimi birden masaya vurup sandalyemi bile düşüren ayaklanışım oldu "bir daha asla benim hakkımda böyle konuşma" dediğim anda belimdeki silahı çıkarıp tam arkasındaki odanın cam duvarlarına bir el ateş ettiğimde büyük bir gürültü eşliğinde parçalandılar. Kurşunun kafasının tam yanından geçmesinin şokuyla hareket dahi edemeyen adam daha kendine gelememişken olağan üstü bir sakinlikte "çünkü 2.sinde ciddiye alıp sinirlenebilirim ve o zaman olacakları ben bile kestiremiyorum." Diyerek tüzgar gibi çıktım odadan.

Belediye binasının koridorlarından geçerken bana bakan herkes korkunç bişey görmüşcesine üsrkerek geri adımlıyor ve gözlerini kaçırıyordu bende sadece karşıya bakarak yürüdüm ve binadan çıkarçıkmaz gözüme birşey takıldı bir keskin nişancı. Bozuntuya vermemeye çalışarak etrafıma başka varmı diye baktım ama yüksek ihtimal yoktu ve o anda karşımdaki siyah arabadan çıkan merti gördüm keskin nişancıya baktığımda o da merte dönmüştü.

Hayır bu sefer izin vermezdim ikinci kere canının benim yüzünden yanmasına izin vermezdim. Topuklu ayakkabılarıma rağmen merte doğru koşmaya başladım. Mert ne olduğunu bile anlayamadan onun üstüne atlayarak kendimi onun vücuduna siper ettim. Bana bişey yapabilirlerdi ama ikizime asla buna izin vermezdim. Canım pahasına onu koruyup kollayacağıma dair kendime bir sözüm vardı. Nadiren söz verir ve ne olursa olsun tutardım. Bir kurşun sesi. İkinci kurşun sesi ve bir haykırış mertin haykırışı yerdeydik onun sırtı yerde ben ise ona doğru kapanmış bir haldeydim ellerim onun başının iki yanındaydı ve yerden destek almaya çalışarak yıkılmamaya çalışıyordum. Başımı kaldırıp keskin nişancıya baktım siyah buffında bir pusula işareti vardı evet bir pusula. Bu kimsenin yanına kalmayacaktı merte silah doğrultanı bulacak ve bizzat işini kendim halledecektim. Mert beni kucağına aldın ve benimle konuşmaya başladı "gizem güzelim bana bak bebeğim bana bak benimle konuş hadi. Bak ben buradıyım şimdi hastaneye gideceğiz ve seni iyileştirecekler canımın içi." Diyerek benimle konuşuyordu ama çok geçti çünkü çok uykum vardı ve bunu bastırmak istemiyordum. Kaderime direnmek istmiyordum. Belkide bu kurtuluş biletimdi...

Mert'den

Gizemi hastaneye getirmiştik ve kaç saattir ameliyat hanenin kapısının önünde beklediğimi bile algılayamıyordum herşey durmuş gibiydi kendimi sorgulayamayacak kadar şuurumu yitirmiştim. Hepsi benim yüzümden olmuştu değilmi kendimden nefret ediyordum annemede böyle olmuştu değilmi iki kurşun sesi siper olan bir beden ve uğruna can verilen bir erkek çocuğu. Ameliyathanenin kapısı açıldı ve çöktüğüm duvar köşesinden bir ok gibi fırladım. İceriden bir doktor çıktı ve ona durumu sormama gerek kalmadan "endişelenmeyin iclal hanım şuan iyi fakat yoğun bakımda kurşunlardan biri omurgasına yakın denk gelmiş maalesef felç kalma ihtimaliyle karşı karşıya ne olacağını bize zaman gösterecek." Dediğinde daha fazla dayanamayarak diz çöktüm. Ben Mert koralp teroristlerin işkencelerinde bile dizlerinin üstüne düşmemiş olan kıdemli üsteğmen mert koralp küçük bir kız çocuğu için hayatımda 2. Kez kendi irademle diz çöktüm. Tam o sırada başımı eğdiğim yerde bir gölge belirdi evet şimdi ona ne diyecektim kafamı usulca yukarı kaldırdığımda onu gördüm Viran Piruz Akıner...

Viran abi gizemin en büyük abisiydi onu küçükken terk etmiş olsada gizem her an onun bir adım arkasında olduğunu bilirdi fakat o an kimse gizemin yanında olamamıştı. Viran abi gizemi 15 yaşında bulmuş ve kendi himayesi altına almıştı. Kolumdan tutarak beni ayağa kaldırdı ve bana tek bir soru sordu "kızım nerede benim kız kardeşim nerede mert!" Diyerek gözlerimin içine baktım sağ gözümden bir yaş daha firar etti ve ben hiç bişey söyleyemeden başımı yere doğru eğdim o ise büyük ihtimal bir kriz eşiğindeydi ama gizem yoktu ki nasıl geçirirdi krizini? Kriz geçireceğini anlayan viran abi hızla çıkışa ilerleyerek gözden kayboldu ben ise öylece kala kaldım.

 

haftalahaftalar iclal gizem'den

Vurulmamdan haftalar geçmişti zaten bir hafta boyunca yoğun bakımda kalmıştım neyseki felç kalmamıştım ama mert çok kötüydü büyük ihtimal ona travmasını tekrar yaşatmıştım ve kendinden nefret etmesini sağlamıştım ama onu korumamın tek yolu buydu benden köşe bucak kaçıyor her ne kadar söylemesede geceleri kabuslarından uyuyamıyor yada benim vurulmam aklına gelince gözüne uyku girmiyordu. Onu çok iyi tanıyordum ve herşeyini bilirdim zaten gözlerine bakınca bile uyuyamadığı belli oluyordu. Doğru düzgün yemek bile yemiyordu. Abim piruz ise bana daha çok düşkünleşmeye başlıyordu her geçen gün bu sevgiye her zaman alışık olmadığım için tuhafıma gidiyordu abim beni hep severdi ve ilgilenirdi fakat daha fazla üstüme düştüğü bir dönem hatırlamıyordum. Mertin en sevdiği yemek yani sarma yapmıştım biraz tabağa koydum yanında ise yine en sevdiği havuçlu kek vardı sırf yesin diye en sevdiği yemekleri yapıyor ona yedirmeye çalışıyordum ama şu iki haftadır neredeyse bütün yemekler ya çöpe gitmişti yada ben yemiştim.

Yemeğini masaya bırakıp odasına gittim. Kapıyı çalarak içeri girdiğimde merti yorganın altında titrerken görmeyi beklemiyordum hemen başına gidip diz çöktüm o da kapalı olan gözlerini yavaşça açtı ve gözünden bir damla yaş aktı "özür dilerim gizem ben çok kötü biriyim eğer orada neler olduğunu anlasaydım bunlar olmazdı yada hiç olmasaydım." Dedi bu cümleler boynumun 10 farklı yerden kırılmış gibi hissettirdi alnına hem ateşini ölçmek için hemde onu rahatlatmak için bir öpücük kondurdim ama fark ettiğim şey gözlerimin kocaman açılmasına neden oldu mert yanıyordu adeta hemen yorganı yan tarafa fırlattım ve ona destek vererek ayağa kalkmasını sağladım " mert yanıyorsun!" Dedim endişeli bir ses tonuyla "bişey olmaz geçer şimdi" diyince delirdim adeta "mert salak salak konuşmasana" diye yükseldim. Ayağa kalktım ve mertin sweatshirtini çıkartarak banyoya koştum. Bir kovaya su doldurdum ve icine bir havlu attım mertin alnına havluyu yerleştirdikten sonra mutfağa gidecektim ki ağzım ve burnuma bir bez tıkandı. Kilere çekilmemle kafamı sertçe yere çarptım sonrası ise karanlık...

Loading...
0%