Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1. Bölüm❤️‍🩹❤️‍🔥

@anonim123z

🍀Yeni bir kurgu ile karşınızdayım.

 

🍀Uzatmak istemiyorum değinmek istediğim tek bir nokta var.

 

🍀BU KİTAP İSLAMİ BİR KİTAP DEĞİL, SADECE BAŞKARAKTERLER MUHAFAZAKAR VE TESETTÜRLÜ🍀

 

 

 

 

 

Geşa Dilda BOZKIRAN BOZKURT

 

1 Yıl sonra

 

Bir nehirin, suyunun akmaya devam edip durmaması gibi, hayatımızda değişen çok şey olsa da yaşam olduğu yerden akan bir nehir misali hızla, ve acı verici bir şekilde devam ediyordu. Geçen haftalar ve aylar bana çok şey öğretmişti, bir yaş daha büyümüş, reşit olmama ve Revenk'in gelmesine sadece bir yaşım kalmıştı.

 

Bugünlerde çok fazla yoruluyorduk, ve çok fazla ağır misafir ağırlıyorduk. Bu akşam da yine büyük bir aşireti misafir etmiştik. Bu son zamanlarda, çok fazla misafir ağırlama nedenimiz ise bendim... Daha doğrusu kocam ve ben... Aşirete neden hala bir çocuk vermediğimi merak edenler, bunu direk söylemeselerde ima ederek niyetlerini açıkça belli ediyorlardı.

 

Gelip, olanları öğrenenler ise, kocamın neden başımda durmadan beni terk edip gittiğini merak ediyor, duyanlar duymayanlara söylüyordu. Dedikodular almış başını giderken, hayat benim için ise oldukça zorlaşıyordu. İki bekar kaynım ile aynı evde yaşamamın uygun olmadığından tutup, benim kusurlu olduğum için kocamın ilk gece beni bırakıp gittiğini yayan ve iğrenç düşünceleri ile beni kirletmeye çalışan insanlar bile vardı.

 

Kendi hayatlarından çok benimle ilgileniyorlardı. Ama hayatımın zorluğundan bir haber yaşıyorlardı. Aynı ailem gibi... Benden bir haber... Çok küçüktüm daha, bunları yaşamak için. Pis düşüncelerine beni katmaları için daha çok küçüktüm... Daha çocuktum... Bugün gelen aile ise benim neden daha bir çocuğum olmadığını öğrenmek için gelmişlerdi.

 

Bir çocuktan çocuk bekliyorlardı, kocamın yanımda olmadığını biliyorlardı, ve buna rağmen hala neden çocuğumun olmadığını, hatta kısır olduğumu düşünüp söyleyenler vardı. Kocam yanımda olmadan benden nasıl çocuk bekliyorlardı? Hala neden bir çocuğun yok diye soruyorlardı?

 

Sebebini bilmelerine rağmen ise bunu alttan alttan ima ederek sormuşlardı, kocamın yanımda olmadığını öğrenen, ve iki bekar kaynım ile aynı evde yaşamamın hem günah hem de uygun olmadığını söyleyen, aşiret büyüğü, dedem yaşındaki adam beni kendine isteyince, şok olmuş bir şekilde kalakalmıştım, şimdi ise odama çıkarken hala yaşadığım o iğrenç anların etkisi altında, yaşadığım şoku ve çaresizliği düşünüyordum.

 

Daha on altısında ağabeyinin sevdasına, kana kan olarak verilmiş, evlendiği gün terk edilmiş, evli olmasına rağmen kendi namusunu korumak adına savaş vermiş, ve hala savaşmaya devam eden genç bir kızdım daha. Gencecik yaşımda başıma gelmeyen kalmamıştı. Anam yoktu. Babam yoktu. Sığınabileceğim bir ailem yoktu. Yorulmuştum. Hemde haddinden fazla yorulmuştum... Namusumu korumaya çalışmaktan, kendimi korumaya çalışmaktan, atılan iftiralardan kendimi aklamaya çalışmaktan yorulmuştum...

 

Bir insan, bir kadın kendi namusunu haya ve hatebini korumaktan yorulur muydu? Ben yorulmuştum. Dedem yaşında adamların pis düşüncelerine alet olmaktan utanç duyuyordum. Oysa ki çarşafımı hiç çıkarmamıştım. Yüzümü bile hiç görmemişken hiçbiri... Gözlerim gözlerine değmemişken bile...Bu yaşıma kadar ne elim, ne gönlüm harama değmemişti. On altı yaşımda çarşafa girmiş tesettürlü günahı sevabı bilen tertemiz bir kızdım.

 

Bana kayınlarım ile aynı evde yaşamamın uygun olmadığını ve günah olduğunu söyleyip duruyorlardı. Ama kendileri ve oğulları ile evlenmemde hiçbir sakınca yoktu onlara göre. Nasıl böyle iğrenç şeyler düşünebilirlerdi hakkımda hala aklım almıyordu?

 

Evet doğruydu, burada bu tarzlar evlilikler oluyordu. Kaynı ile evlenenler yaşlı adamlarla evlendirilen kızlar ve elbette bu şekilde evlenen bir sürü insan vardı. Ama bu evliliklerin sebebinin çoğu, kızların, kadınların kocasının ölmesiyle oluyordu. Kadın sahipsiz sanılmasın diye. Oysa ki benim kocam ölmemişti ki? Geri gelecekti bana. Dönecekti yuvasına...

 

Sahi hiç tanımadığım kocam ne zaman gelecekti?

 

Düşünceler içinde yüzümdeki dehşet ifadesi ile odama girdim ve kapıyı ardımdan kapatıp kilitledikten sonra yatağıma gidip kendimi sağ tarafa bırakırken, çarşafımı bile çıkarmadan uzandım, ve burnum sızlamaya başlamışken gözyaşlarımı serbest bıraktım. Cenin pozisyonunda uzandığım yatakta yüzümü kapıya doğru dönmüş yatarken dudaklarımı ve kalbimin kapısını çaresizlik içinde araladım,

 

"Allah'ım... Sen bana güç kuvvet ver. Dayanmam için sabır ver... Ya rabbi bu küçük yüreğim yetmiyor bunca ağırlığı kaldırmaya..." Hıçkırıklarım arasında konuşmaya çalışırken, durdum ve kendimi sakinleşmeye zorladım ama nafileydi. Hıçkırıklarım durmuyor gözlerimde ki yaşlar, dinmiyordu.

 

"Allah'ım, lütfen kocam gelsin artık. Beni o korusun herkesten. Ben kendimi korumaktan yoruldum... Kendimi aklamaya çalışmaktan, küçücük yaşımda yaşadıklarımdan bıktım usandım ya Rabbim. Sen bana güç kuvvet ver... İsyan etmiyoum Allah'ım... Ama dayanacak gücüm de kuvvetin de kalmadı ya Rabbim..." Bir müddet daha böyle ağlaya ağlaya durduktan sonra, yatsı ezanının çoktan okunduğunu ve daha namazımı kılmadığımı farkedince yataktan kalkarak doğruldum.

 

Oturduğum yumuşak yüzeyden, bedenimi güçlükle kaldırırken, çarşafımın peçesini açtım nefes almak adına, adımlarımı abdest almak için banyoya yönlendirdiğim esnada ise odamın kapısı çalınca hızla peçemi örttüm yüzüme,

 

"Buyrun? Kim o?" Dedim güçsüz ve titrek çıkan hırıltılı sesimle,

 

"Yenge, benim Serhat müsait misin?" Gelen büyük kaynımdı, bana yenge diye hitap ediyordu. Aramızda 7 yaş vardı, bende saygımdan dolayı ağabey diyerek sesleniyordum.

 

"Buyur, ağabey! Müsaitim." Açılan kapının arkasından içeri giren kaynım kapıyı ardından açık bıraktı ve ayaktayken sakin ama sert bir sesle konuşmaya başladı,

 

"Yenge! Daha sana dün dedim ki misafir geldiğinde aşağı inme. Evde misafirlere bakacak onca insan var gelenler senin için geliyor dedim. İnme aşağı dedim. Daha sana bunları dün söylemişken, bugün yine aşağıdasın? Niye söz dinlemezsin bacım sen?"

 

"Ağabey! O kadar insan benim için gelirken, kocamı öldü sanıp beni kendilerine, oğullarına istemeye gelirken ses çıkarmadan sakince odamda oturmam yalnızca benim zararıma olur! O iğrenç düşünceli insanlardan kendimi korumaktan bende yoruldum. Ama benden bunu bekleme! Benim kocam ölmedi yaşıyor ve bana zamanı geldiğinde dönecek! İnsanlar bunu ya bilmiyor, ya da bilmezden geliyor! Bunları hatırlatmak benim görevim! Benim evli bir kadın olduğumun farkında değiller mi?"

 

"Yengem, bacım bak bunun biz de farkındayız. Yüreğinin yandığını, zoruna gittiğini biz de biliyoruz. Elimizden gelen tek şey seni korumak. Ağabeyim gelene kadar sana sahip çıkmak. Sözümüzün hiç mi kıymeti yoktur sende? Allah için, beni dinle ne olursun, bir daha misafir gelirse aşağı inmeyeceksin! Ne olursa olsun! Ben emanete bakamadı dedirtmem kimseye. Seni kurda kuşa yem etmem. Göz koyanın gözünü oyarım! Şimdi söz veresin bana; bir daha misafir gelince aşağı inmek yok. Tamam?"

 

Hala yaşlar akan gözlerim ile beni biraz olsun anlaması için gözlerine baktım, yineledi kendini,

 

"Yenge! Söz mü?" Vazgeçecek gibi değildi... Başımı aşağı yukarı salladım.

 

"Söz," fısıldadım... "Söz ağabey, kocam gelene kadar bir daha misafir gelince aşağı inmeyeceğim..." Başını anlayışla salladı, ve sıkıntılı bir nefes aldı.

 

"Yenge... Bugün işlerim biraz yoğun olduğu için geç geldim kusura bakma. Dün söz vermiştim, yarın götüreyim seni çarşıya olur mu? Eksiğini gediğini alırsın. Vallahi bugün erken gele-"

 

"Gerek yok ağabey sağol. Anama söylerim gider alır eksiğimi."

 

"Yenge... Bak vallahi gelecektim. İşim olduğu-"

 

"Sağol ağabey ama konu işin olup olmaması veya sözünde durmaman değil. Ben verilip tutulmayan sözlere alışığım. Az önce kendin dedin; sokağa çıksam peşime takılırlar. Gerek yok anama söylerim..."

 

"Bacım tek gitmeyeceksin ki, bende geleceğim yanında."

 

"Ağabey, sen bekar bir erkeksin, beni dışarda yanında görenlerin, neler düşündüğünü az önce kendi gözlerin ile gördün. Bundan sonra bu evden dışarısı kocam gelene kadar haram bana. Senin de adın çıkmasın, gerek yoktur,"

 

"El âlemin ne dediğine göre yaşamaya kalkarsak nefes alamayız yenge, yarın kahvaltıdan sonra çıkarız, yanımıza Helin'i de alırız birlikte gideriz. Takma sen orasını. Daha da lafa gerek yoktur. Hayırlı geceler, bu arada ağabeyimin sana selamı var, seninle konuşmak istediğini söyledi, müsait olduğun herhangi bir zaman arayabilirsin benden..." Gözlerimde bir anlık umut parıltıları oluştuğuna yemin edebilirdim.

 

"Şimdi... Şimdi konuşabilir miyim?"

 

" Şimdi mi? Geç olmadı mı? Yani senin açından söyledim yenge, istersen sabaha kadar konuş, ama yoruldun bugün o yüzden söyledim, sen bilirsin. Arayayım?"

 

"Hıhı. Ara lütfen." Başıyla onayladı ve telefonunu cebinden çıkararak birkaç yere tıkladıktan sonra telefonu kulağına yaklaştırdı. Biraz bekledikten sonra,

 

"Ağabey... Yengem seninle konuşacak... Peki... İyi geceler..." Diyerek telefonu bana uzattı.

 

"Rahatça konuş yenge. Allah rahatlık versin sabah gelir telefonu alırım. Rahatsız olma."

 

"Teşekkür ederim." Telefonu aldım ve konuşmak için odadan çıkmasını bekledim. Hızlı adımlarla odadan çıkan kaynım kapıyı ardından kapattı. Telefonu tam kulağıma getirdiğim esnada sesini duydum...

 

"Sessiz ol! Karım arıyor!" Kaşlarım çatılırken kimle konuştuğunu merak ettim, ama bunu düşünmeyi sonraya bırakarak telefona döndüm, dudaklarımı sakince araladım,

 

"A-alo..." Sesim hala ağladığım için titreyerek çıkıyordu.

 

"Alo? Geşa'm?" Sesini duymak hem kötü hem iyi hissetmeme sebep olurken, dudaklarım arasından bir hıçkırık kaçtı. Gözlerimde ki yaşlar akmak için dışarı akın ederken, elimi ağzıma bastırdım ve sesimi duymasını engellemek istedim. Kendimi sıkarak ağlamamı durdurmaya çalıştım. Ne kadar başarılı olduğum muammaydı.

 

"Ağlama... Ağlama benim küçük gelinim... Nasılsın?" Sesinde anlam veremediğim bir soğukluk ve durgunluk vardı...

 

Boğazımı temizledim ve sakince konuşmaya başladım,

 

"Alo? Revenk?" İsmi bir fısıltı gibi çıkmıştı dudaklarımın arasından.

 

"Nasılsın Geşa? İyi misin?" Diyerek sorusunu yineledi.

 

"İyiyim. Sen...Sen nasılsın? İyi misin?"

 

"Ben çok iyiyim güzelim, rahatım seni sormalı? Ne yaptın ben yokken? Gezdirdiler mi sana Mardin'i? Buralar gayet iyi. Seni merak ettim."

 

Ben burada nelerle uğraşırken, ne mücadeleler verirken, sokağa çıkamaz hale gelmişken, bana gezip gezmediğimi, hatta kendisinin çok iyi olduğunu söylüyordu! Burada neler olduğunu kimse söylemiyor muydu ona?

 

"Bir yıldan sonra beni merak mı etmiş kocam?" Sesimde bariz bir alay vardı. Ama anladığına emin değildim.

 

"Anlamadım?" Sesi bir tuhaf geliyordu.

 

"Çok iyiyim diyorum. Mutluyum. Huzurluyum. Sen yoksun ama olsun. İyiyim ben. Benimle konuşmak istemişsin?" Madem kimse bir şey söylememişti, bende söylemeyecektim. Ve bu oyunu gittiği yere kadar sürdürecektim.

 

"Evet... Bayağı uzun bir süre oldu görüşmeyeli... Merak ettim. Bana kalsa aramazdım. Sana ümit vermek istemedim, ölüm var kalım var, gelmeme ve senin reşit olmana daha çok var. Daha reşit olmadığın için. Gelmeme daha çok var. Ben gelmeden bana umut bağlama istedim, yoksa yine arardım seni mutlaka. Ama Serhat seninle konuşmam gerektiğini söyleyince... Bende aramak istedim öyle..." zaten akmakta olan, yanaklarımı ıslatmaya başlayan gözyaşlarıma yenileri eklenirken, titreyen ve ağlamaktan net çıkmayan çaresiz sesimle, araladım dudaklarımı,

 

"Yaa, demek Serhat ağabeyim söyledi... Revenk..." Dedim ismini fısıldarken,

 

"Serhat ağabeyim söylemese beni hiç aramayacak mıydın? Hiç mi merak etmedin beni? Ben burada sen gittikten sonra ne yaptım ne ettim? Hiç mi sormadın? Hep selam göndermişsin kardeşlerinle annenle?"

 

"Ne selamı? Ben kimseyle selam göndermedim sana?" Sesinde belli olacak şekilde bir şaşkınlık, hatta kızgınlık vardı.

 

"Hani annene ve kardeşlerine konuşurken beni soruyormuşsun ya? Beni merak ettiğin zaman arayıp, bazen selam yolluyormuşsun?"

 

"Ben sana hiç selam yollamadım Geşa! Hatta anamla konuşmuyorum bile! Sence yaptıklarından sonra konuşur muyum onlarla? Ayrıca kardeşlerimle bile iş dışında pek konuşmuyoruz? Onlara seni sormam da uygun olmazdı. Ama istersen bundan sonra ararım arada bir. Bir ihtiyacın olursa..." Derken dinlemeyi bıraktım ve telefonu yatağın üzerine bıraktım.

 

Hala konuşmaya devam ederken, dizlerimi kendime çektim ve sırtımı yatağın başlığına dayadım. Başımı dizlerime yaslarken, Revenk'in hala konuşmakta olan sesini duyuyordum, ama anlamıyordum...

 

Ben kimseyi anlamıyordum. Bana niye yalan söyleme gereği duymuşlardı? Niye her defasında içime bir umut parçası konmuştu? Şimdi toplanan o umut parçaları paramparça oluyordu...

 

Ben onun karısıydım... İtten de olsa köpekten de olsa karısıydım! Nasıl merak etmezdi beni, arkasında bırakıp gittiği insanı nasıl merak etmezdi? Yazıklar olsundu...

 

Bana söylenen yalanlara, beni merak etmeyen kocama... Sevdası uğruna beni terkeden ağabeyime, anasının ve babasının ölümüne sebep olan bana... Oğlunun emanetine, bana bakmayan dedeme yazıklar olsundu... Herkese, her şeye yazıklar olsundu.

 

Bu nasıl bir umursamazlıktı böyle? Bir insan... Evlendiği kişiyi nasıl merak etmezdi? Öldü mü, kaldı mı diye hiç mi sormazdı? Adam, bırak karısı olduğunu varlığımdan bile haberi yoktu? Hıçkırmaktan sarsılan bedenimle, telefona doğru uzandım.

 

Kapatmıştı...

 

Daha fazla kendime eziyet etmemek için çarşafımı çıkardım ve üzerime bir eşofman takımı giyip yatağıma girdim.

 

Sonra karmaşa ile kılmadığım namazım aklıma gelince abdestim alıp namazımı kıldım. Dua edip seccademi kaldırdıktan sonra, daha fazla beklemeden yatağın sol tarafına, hatta tam ortasına rahat rahat uzandım. Geçen bir yılın ardından bu yatağın içinde sere serpe uyuyacaktım.

 

Biraz daha düşünürsem kafayı yiyeceğim için, gözlerimi kapattım. Ve kendimi cehennem gibi geçecek bir güne daha dinç uyanabilmek için uykunun kollarına bıraktım...

 

🥺

 

Sabah her zamanki gibi erkenden uyanmış, kahvaltıyı kızlarla hazırlamıştık. Yenen yemeğin ardından kayınvalidemden izin alarak, Helin ile birlikte hazırlanmış ve bizi, arabada bekleyen Serhat ağabeyi daha fazla bekletmemek için aşağı inmiştik.

 

Aslında ben Helin kadar süslenmemiştim. Hatta hiç süslenmemiştim, benim süsüm, abdestim ve çarşafımdı... Tabi birde Helin'in siyah gözlerimi iyice ortaya çıkaracak şekile sürdüğü göz kalemi vardı. Kirpiklerimi kıvırmak istese de izim vermemiştim. Çünkü kirpiklerim de gözlerim ve kaşlarım gibi simsiyahtı. Zaten uzun olduğu için daha da meydana çıkarmak istemedim.

 

Aslında göz kalemine bile izin vermemiştim ama içimi öldürdüğümü ağabeylerinin yanımızda olduğunu ve bir şey olmayacağını söyleyen Helin, zorlayarak sürmüştü. Siyah çarşafımı giymiş peçemi yüzüme gözlerim görünecek şekilde ayarlamış ve çantamı alıp çıkmıştım. Küçük görümcem, Alaz da bizimle birlikte gelecekti, Helin 19 Alaz 17 yaşındaydı. Bu evdeki en yakın arkadaşlarım onlardı. Beni anlıyor ve ve halimden anlıyorlardı.

 

Helin büyük görümcemdi. Beş kardeşlerdi, Serhat ağabey, Adar ağabey, Helin, Kocam, ve birde küçük görümcem Alaz vardı. Hepsi birbirine o kadar bağlı ve birbirlerini o kadar çok seviyordu ki... Birine bir şey olsa diğerinin canından can kopuyordu.

 

Kendi ağabeyim aklıma geldiği zaman ise benim canım canımdan kopuyordu... Kolum kanadım yüreğim kırılıyordu...

 

Avluda Alaz'ı bekliyorduk Helin ile birlikte. Merdivenlerin başında görünen Alaz, ve kolunu Alaz'ın omzuna sarmış olan merdivenlerden gülerek aşağı inen Serhat ağabeyi gördüm. Yanımıza ulaştıktan sonra,

 

"Hadi arabaya geçin, Adar da bizimle gelecek, işiniz bitince sizi eve bırakırız," deyip arabaya binmek için konağın kapısına yöneldi. Kızlar konağın kapısından çıkarken ben hemen arkalarından, Serhat ağabey ise benim arkamdan geliyordu.

 

"Yenge," diyen kaynım ile durduğum yerde arkamı dönerken, "Buyur, ağabey?" Dedim,

 

"Çarşıya gidince sana bir telefon alacağım," gözlerim şaşkınlıkla açılırken, "Bana mı? Ne için?" Dedim.

 

"Evet yenge, sadece dün gece telefonsuz kaldım, ve o kadar boş ve sıkıcı geçti ki bütün gece, kimseyi aramadım, kimseyle konuşmadım, yani nasıl denir bilmiyorum, ben bir gece dayanamadım, sen... En azından aileni ararsın, ağabeyinle konuşursun. Ne bileyim, sana ulaşmak için annemin telefonunu kullanmak zorunda kalmazsın hem."

 

"Ağabey, anlayışın için çok teşekkür ederim... Ama gerek yok. İstemiyorum telefon felan. Bazı şeyleri, empati kurarak, kendiliğinden farketmesi gerekir insanın, bir yıldır ailemden uzaktayım, dış kapının dış mandalı da olsam benim bir ailem var evet. Ama bunu bir gece telefonsuz kaldığın için canın sıkıldığı için değil, beni düşünerek, yaşadıklarımı göz önünde bulundurarak önceden yapsaydınız keşke... Ayrıca bir daha kocamın bana göndermediği selamları 'Kocanın selamı var' deyip beni ümitlendirmeyin, mazallah Revenk Ağa'nın huzuru kaçmasın uzaklarda."

 

"Yenge..." Başka bir şey demedi. Sadece mahçup olmuş bir ifade ile yüzüme bakıyordu, "Saygısızca bir şey söylediysem, kusura bakma ağabey. Ama bence doğruları söylemek saygısızlık değil, onurlu ve doğru olmaktır." Dedim ve arkamı dönerek, hızla kapıdan çıkıp, arabanın arka kapısını aralayarak kızların yanına bindim ve kapıyı kapattım. Birkaç dakika sonra iki kaynım da gelip arabaya bindi ve hızla yola koyulduk.

 

Uzun süre sonra dışarı çıkmak, arabanın içinden bile olsa, farklı birkaç duvar ve sokak görmek çok iyi gelmişti.

 

"Yenge?" Diyen kişi, küçük kaynım Adar'dı. "Efendim?" Diyerek haylaz sesine cevap verdim. Mizah seviyesi kuvvetli ve neşeli bir insandı. Evde ki neşenin en büyük etkenlerinden biri Adar'dı.

 

"Yüzüne bir renk gelmiş sanki, dün çok soluktun?" Güldüm dediğine,

 

"Allah iyiliğini versin ağabey, yüzümü görmüyorsun ki? Bir gözlerim görünüyordu dün?" Aynadan gözlerime değen bakışları ile birlikte,

 

" Gözlerinden bile belli oluyor nasıl olduğun. Ayrıca dün harbiden çok halsiz görünüyordun. Gözlerin seni hemen ele veriyor. Bugün bir değişiksin."

 

"Sana öyle gelmiş ağabey, değişen bir şey yok aynıyım."

 

"Ağabey, yengemin gözlerine göz kalemi sürdüm, ondan değişik duruyor. Bence çok yakıştı ama kendisi istemedi, zorla yaptım, Revenk ağabeyim burada olsaydı seni kesin. Çok beğenirdi..." Dedi kıkırdayarak Helin. Ters bakışlarımı ona doğru çevirirken, gözlerini camdan dışarı çevirdi. Benden büyüktü. Ama yaş olarak, akıl olarak gerçekten daha çocuktu. Belki de gördüğü sevgiden dolayıydı.

 

Annem ve babam başımda olsaydı... Beni de böyle sevselerdi, bende böyle mi olurdum acaba? Böyle çocuksu mu olurdum? Sahi yaşadıklarımız değil miydi bizi böyle olgunlaştıran...? Çok erken yaşta büyümüştüm ama...

 

(Ben bile ezildim şu cümlelerin altında... Bu arada oy verip yorum yaptın mı?)

 

"Ben diyorum, bir değişiklik var ama ne diye? Hiç dikkat etmedim gözlerine." Diyen küçük kaynıma cevap veremedim, çünkü o an sevginin nasıl hissettirdiğini düşünüyordum.

 

Bakışlarımı tekrardan camdan dışarı çevirirken, radyoda çalan parçaya dikkat kesildim,

 

(Ax u Eman)

 

Ax û eman

Êş û derdê vê dinyayê

Çendî ez kuştim

Çendî ez kirime vê belayê

Ax û eman

Êş û derdê vê dinyayê

Çendî ez kuştim

Çendî ez kirime vê belayê

 

Çi dinyake pûç û vala

Ax eman, eman eman

Ax eman, eman eman

Ax eman, eman eman

Çi dinyake pûç û vala

Ax eman, eman eman

Ax eman, eman eman

Ax eman, eman eman

 

Birîndar kirim

Ez pîr kirim vê zeriyê

Hişê min dibir

Gava ew çû wê bêriyê

Birîndar kirim

Ez pîr kirim vê zeriyê

Hişê min dibir

Gava ew çû wê bêriyê

 

Ne silavek ne dinêrî

Ax eman, eman eman

Ax eman, eman eman

Ax eman, eman eman

Ne silavek ne dinêrî

Ax eman, eman eman

Ax eman, eman eman

Ax eman, eman eman

 

Evîndar im

Dîtina te ji min re keder e

Hêvîdar im

Dilê min tu bibî ji xwe re

Evîndar im

Dîtina te ji min re keder e

Hêvîdar im

Dilê min tu bibî ji xwe re

 

Bêje were derman ji te re

Ax eman, eman eman

Ax eman, eman eman

Ax eman, eman eman

Bêje were derman ji te re

Ax eman, eman eman

Ax eman, eman eman

Ax eman, eman eman...

 

Diyerek bitiyordu parça...

 

Aşığım seni görmek kederimdir diyordu adam...

 

Umutluyum gönlümü kendinle götüreceksin diyordu...

 

❄️

 

🍀Merhabalar çok sevgili okurlarım!!!

 

🍀Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.

 

🍀Hepinize kucak dolusu sevgiler.

 

🍀Lütfen oy verip soruları cevaplayın

 

🍀En sevdiğiniz sahne?

 

🍀 Sevmediğiniz veya absürt bulduğunuz bir sahne

 

🍀 Diğer bölümlerde neler olacağı hakkında fikri olan??

 

 

 

Sevgilerle BARUTUNUN KEKİİİİ ✨ ❤️‍🔥 💙 🩵

Loading...
0%