@anonimm_z
|
Duygulara yabancı olmak çok kötü bir şey bence. Mesela birine karşı duyulan sevgi, hoşlantı, aşk... Bunları mutlaka deneyimlememiz lazım bence. Mesela birinden hoşlandığımı düşünüyorum ama hoşlanmaktan kastım ne? Bilmiyorum. Ya da birine aşık olmadığımı söylüyorum ama belki aşığım, nereden biliyorum? Aşkın ne olduğunu bile bilmiyorum ki. Aşkın ne olduğunu bilmeden, birine karşı hissettiğim şeylerin aşk olup olmadığını nereden bileceğim? İşte bu yüzden tüm duyguları deneyimlemeli ve knasıl hissettirdiklerini bilmeliyiz. Duygulara yabancı olmamalıyız.
Dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Ben daha ne olduğunu anlayamamıştım. Dondum kaldım. Bir anda yanmaya başladım, terledim. Ne oluyordu şu an? Kerem ne yapıyordu? Ellerim iki yandaydı kalmıştı. Kerem aslında beni öpmüyordu, dudaklarını dudaklarıma bastırıyordu. Sanki mühürlüyordu dudaklarını dudaklarıma. Peki ben? Ben ne yapacaktım? Ne yapmalıydım? Başkası olsa itip tokadı basmıştım. Ama bu Kerem. Kerem. Ne yapmalıydım? Bir kaç saniye sonra kerem dudaklarını yavaşça dudaklarımdan ayırdı. O birkaç saniye bana bir ömür gibi gelmişti. Yüzüme baktı. Bir şey dememi bekliyordu. Ama ben hala şoktaydım. Şokla gözlerine bakıyordum. Bunu beklemiyordum çünkü. Rüya mıydı acaba? Bir kaç saniye sonra kendime geldim ve başımı yere eğdim. Ne yapacağımı bulmam lazımdı. Bir kaç saniye öyle durduktan sonra hemen arkamı dönüp koşar adımlarla evime girdim. Cidden bulduğun şey kaçmak mı Zeynep? Kahretsin. Kahretsin. Az önce kerem'in dudakları resmen dudaklarıma dokundu. Hemen odama çıktım. Ne yapacaktım? Nisa'yı aramalıydım, ona sormalıydım. Hemen aradım ve olanları anlattım. Önce şok oldu ama sonra bunu beklediğini söyledi. Ne yapmam konusunda ise ne hissettiğimi sordu. Ben, ben ne hissediyordum. Mutlu muydum? Hayır. Peki üzgün müyüm? Hayır. Sinirli miyim? Hayır. Heyecanlı mıyım? Belki birazcık. Ben ne hissediyorum bilmiyorum. Hemen üzerimi değiştirip yatağa uzandım. Ne yapacaktım. Bir de çocuğu orada bıraktım. Bir daha yüzüne nasıl bakacağım ben? Elim direkt kolyeme gitti. Kerem'in verdiği kolyeme. Bir süre kolyeyle oynadım, düşündüm. Ama malesef bir sonuca varamadım. Tek bildiğim, bir süre onun yüzüne bakamayacağım. Ve onu düşünerek uykuya daldım.
Sabah kalktığımda saat 12'ye geliyordu. Çünkü gece doğru düzgün uyuyamamıştım. Hala ne yapacağımı düşünüyordum. Yatakta bir süre öyle durduktan sonra inip bir şeyler yedim. Neyse ki annemler yoktu. Kerem'in dediği gibi babam da işe geri alınmıştı. Kerem. Yine Kerem dedim. Offf, unutamıyorum dünü. Peki ama beni neden öptü? Ya beni sevmiyorsa? Sadece bir anlık bir istekse, şu an pişmansa? O zaman ne yapacaktım? Ya da seviyorsa? O zaman ne olacak? Sevgisine karşılık verecek miyim? Hayır. Ama bunu yüzüne nasıl söyleyeceğim? Ya arkadaşlığımız da biterse? O zaman ne yapacağım? Offf. Bu konuyu kendim halledemeyeceğim belliki. Kerem'le konuşmamız gerekiyor. Ama bu nasıl olacak? Gelecek mi benimle konuşmaya? Ya gelmezse? Ben mi arayacağım onu? Kesinlikle hayır. Ya gelirse? O zaman ne olacak? Nasıl çıkacağım karşısına? Nasıl bakacağım yüzüne? Ne diyeceğim? Öptüğüne pişman olduğunu söylerse ne diyeceğim? Ya da pişman olmadığını, hatta beni sevdiğini söylerse? Ne tepki vereceğim? Ben de seni seviyorum diyemem. Ama sevmiyorum da diyemem, çünkü bir şeyler var içimde, biliyorum. Ama bunu ona nasıl açıklayacağım? Ya bunu kabul etmezse? Arkadaşlığımızı bitirmek istediğini söylerse? Bir daha konuşmak istemediğini? Ya da birlikte olmak istediğini söylerse? Kabul mu edeceğim? Hayır. Reddedeceğim o zaman? Ama hayır, reddedemem. O zaman ne yapacağım? Offf. Çok düşünüyorum, düşünmemem lazım, düşünmemem lazım. Şimdilik unutmalıyım dünü. Evet evet. Düşünmek yok.
Telefonda saate baktım. Saat 1. Ne yapacağım şimdi akşama kadar? Telefonu kapatıp yerine koyacağım sırada mesaj geldi. Kerem. Kahretsin. Unutacağım dedikten saniyeler sonra mesaj mı atıyor? Niye bu kadar heyecan yaptım ki? Mesaj yerine girmeden mesajı üstten okudum.
Zeynep konuşmamız lazım, biliyorsun. Kapının önündeyim. Dışarı gelir misin?
Off ne yazacaktım. Hala okumadım mesajı. Ya ararsa? Hemen mesaj yerine girdim. Çevrimiçi. Ne yapacağım.
Tamam yazıp göderdim.
Hemen odama çıkıp üzerimi değiştirdim. Kot pantolon ve tişört giydim. Saçlarımı da düzeltip aşağı kapının önünde durdum. Açamadım kapıyı. Ne diyecektim? Nasıl bakacaktım yüzüne? Ama artık çıkmam lazım, kapıyı çalabilir. Kahretsin. Çok heyecanlıyım şu an. Neden heyecanlıyım? Neden ya?! Tamam. Sakin ol. Sakin. Yavaşça kapının kulpunu indirdim ve bir adım attım. Kerem az ileride arabasına yaslanmış bana bakıyordu. Hemen gözlerimi kaçırdım. Yavaşça ona doğru yürüdüm ama başımı kaldırmıyordum. Bir kaç adım ötesinde durdum. Bana baktığını hissediyordum ama başım yerde olduğu için göremiyordum. Bir kaç saniye sessiz kaldıktan sonra bana doğru bir adım attı. Aramızda 2 adımlık mesafe kalmıştı. Kalbim çok hızlıydı, ama neden?
"Özür dilerim, dün için. Yapmamam gerekiyordu. Hissettiklerimi söylemekte zorlandığım için, bir anda oldu." dedi sessizce. Başım hala yerdeydi . Sessiz kaldım, cevap vermedim. Ne diyebilirdim ki? "Zeynep bana bakar mısın?" dediğinde başımı kaldırdım yavaşça ama ona bakmadım. Yüzüne bakamıyordum. "Zeynep, gözlerime bak" dediğinde bakamadım. Neden bakamıyordum? Elini yavaşça çeneme koyduğunda beni bir ateş bastı. Yüzümü yavaşça kendisine çevirdi. Gözlerim gözlerini buldu. Kızarmıştı, gece uyuyamamıştı belliki. Elini çenemden çekti, ama ben gözlerimi çekmedim. Konuşmamı bekliyordu. "Kerem, ben, ne diyeceğimi bilmiyorum" dediğimde "Beni affettiğini söyle yeter" dediğinde şaşırdım. Bu muydu? Ama affedecek miydim? Sonuçta ilk öpücüğümü aldı elimden, ama öpmedi aslında, ama dudakları dudaklarıma dokundu. Offff.
Sessiz kaldığımda konuştu. "Zeynep, sana söyleyeceklerimi söylemem lazım. Dün söyleyecektim, olmadı" dediğinde başımı hızla iki yana salladım. Buna hazır değildim. "Zeynep, daha fazla saklayamam" dedi. Birkaç adım geri gittim. "Kerem, hayır. Hazır değilim buna" dedim. "Zeynep," dedi ve sustu. Sonra sessizce devam etti.
"Ben sana aşık oldum. Ben sana çok pis aşık oldum Zeynep".
Duyduklarımla ne yapacağımı bilemedim. Bana aşıktı. Kerem bana aşıktı. KEREM BANA AŞIKTI! Peki ben? Konuşmam lazımdı. Hislerimi söylemem lazım. Yavaşça yutkundum. "Kerem, ben" diyip sustuğumda "Zeynep, beni seviyor musun? Sadece buna cevap ver. İçinden geldiği gibi, gerçekten ne hissediyorsun?" dedi. Cevabımdan korkuyordu, belliydi. Ama merak ediyordu, ve bunu bilmeye hakkı vardı. Derin bir nefes aldım. Aramızda hala 3-4 adımlık mesafe vardı.
"Kerem, ben buna bir cevap veremem. Cevabım evet değil, üzgünüm. Ama hayır da değil, çünkü" dedim ve derin bir nefes aldım. "kerem sana karşı bir şeyler hissediyorum, hoşlanıyorum senden. Hatta hoşlanmaktan daha fazlası ama , sana aşık değilim, o kadar değil" dedim sessizce. Sesim kısık çıkıyordu. Gülümsedi. Neden gülümsedi? "Bana karşı hislerin var yani?" dedi gülerek. Başımı salladım yavaşça. "Bana karşı bir şeyler hissediyorsun yani" dedi. Hala anlamaya çalışıyordu dediklerimi. Bir kaç saniye durup aramızdaki mesafeyi kapattı ve bana sıkıca sarıldı. Ben de karşılık verdim. Hala o haldeyken "Tamam, hoşlanıyorsun benden, belki ilerde daha da artar duyguların. Aynı şekilde kalalım, lütfen" dedi. Aramız açılmasın istiyordu. Sessizce "Tamam" dedim. "Zeynep, lütfen dün için beni affettiğini söyle. Buna ihtiyacım var" dedi sessiz konuşarak. Hala sarıldığımız için yüzünü göremiyordum ama sesinden anlaşılıyordu zaten. Ona kırılmamı istemiyordu. "Affettim" dedim gülümseyerek. "Özür dilerim, ilkini elinden almamalıydım. Bu senin için önemliydi" dedi. "Sorun yok Kerem, geçti artık. Unutalım" dediğimde benden ayrıldı. Yüzüme baktı, yüzüne baktım. "Tamam" dedi gülümseyerek. Hala utanıyordum biraz ama gözlerimi çekmiyordum. Bir süre öyle durduk. "Geçmem lazım artık eve" dedim yavaşça. Onu da çağıracaktım ama bir süre yalnız kalıp düşünmeye ihtiyacım vardı. "Tamam, görüşürüz yarın okulda" dedi. Bende gülümsedim. "Görüşürüz" diyerek eve girdim.
Kalbim çok hızlıydı. Noluyordu bana?! Bana aşık olduğunu söylemişti. Kerem bana aşıktı. Kerem bana aşıktı! Hemen odama çıkıp Nisa'ya anlattım. İyi yaptığımı, düşüncelerimi söylememin iyi olduğunu söyledi. Çok mutlu oldu bizim adımıza. Ben peki, ben mutlu olmuş muydum? Kesinlikle! Yarın aynı şekilde devam edecekti. Değişen tek şey Kerem'in bana aşık olduğunu biliyor olmam. Yaaaa! Kerem bana aşıktı! Bunu düşünmeye başladım. Şu soru aklıma takıldı. Ben ona aşık olacak mıydım? Ya duyguları karşılıksız kalırsa? Offf. Yine bir sorun, hep bir sorun. Aman neyse, şu an çok mutluyum, bunu bozamam. Aşağı inip kendime kurabiye yaptım. Onu yedim, hala yüzümde aptal bir sırıtma vardı. Niye bu kadar mutlu olmuştum ki? Umarım bundan sonrası da böyle mutlu ilerler. Evet, tarihleri aklıma kazıdım.
6 Ekim, Kerem'in dudaklarını dudaklarıma mühürlediği gün
7 Ekim, kerem'in bana aşık olduğunu söylediği gün
Sabah kalktım ve hazırlandım. Bugün saçlarımı farklı yapmıştım, örmüştüm. Bugün mutluydum, sanırım dünden kaynaklıydı. Durağa geldiğimde Nisa da gelmişti. Olanları yeniden konuşarak okula gittik. Sınıfa girdiğimizde hemen kerem'in yanına geçtim. Gülümseyerek "Günaydın" dedi. "Günaydın" diyerek karşılık verdim. O sırada hoca geldi. Yoklamayı alırken kerem'in eli saçlarıma gitti, parmaklarına doladı saçlarımı. Yüzüme daha da yaklaştı. Kulağıma "Saçların çok güzel olmuş" diye fısıldadı ve geri çekildi. Donup kalmıştım. Bunu beklemiyordum, bu iltifatı da beklemiyordum. Bir şey demeden önüme döndüm ve hocayı dinlemeye çalıştım.
Teneffüste Nisa ile kantine inmiştik. Geri dönerken Cemre ve Hazal karşımıza çıktı. Sesli bir nefes verdim. "Ne vardı?" "Kerem'e niye bu kadar yakınsın? Aranızda bir şey mi var?" dedi öfkeyle. Yine mi aynı konu? Ben ona karşılık sakin bir şekilde "Seni ilgilendirmez" dedim. Sakin kalmama daha da sinirlenmişti. "İlk ders neydi kızım öyle! Resmen saçlarınla oynuyordu!" diye bağırdı . "Sanane Cemre? Karışma bana?" dediğimde tokat atmak için elini kaldırmıştı ki elini havada yakaladım. Sinirlenmiştim. Elini hala tutarken "Bana bak kızım, sen bana vuramazsın, dokunamazsın. Duydun mu beni?" diyip kolunu çevirdim ve sırtında tuttum. Sırtı bana dönüktü şimdi, acıyla inledi. "Eğer bunu bir daha tekrarlarsan seni gebertirim, duydun mu beni? Bu elini de kırarım" diyerek ittirdim. Bana döndü öfkeyle ama yaklaşmadı. "Kimsin sen kızım?" dedi sinirle. Ağzımı açacağım sırada biri benden önce davrandı. Kerem. Yanıma geldi, durdu.
Cemre'ye bakarak "Sevdiğim kız Cemre! " dediğinde şokla ona döndüm ama o hala cemre'ye bakıyordu.
"Ne?" dedi Cemre şokla. "Doğru duydun. Ben onu seviyorum, ve sen, bundan sonra ona zarar vermeye çalışmayacaksın!" dedi sert bir sesle. Ben hala şok haldeydim. Cemre de öyle. "Yani siz-" dediğinde kerem devam etti. "Hayır sevgili değiliz. Ama sen ondan uzak duracaksın" dedi ve beni bileğimden tutup sürüklemeye başladı. İyi ki elimden tutmadı yoksa kesin kıyamet kopardı.
Beni boş bir sınıfa soktu. "Ne yapıyorsun sen?' dedim şokla. "Ne yapıyorum?" "Niye söyledin bunu?" dediğimde gülümsedi. "Seni sevdiğimi saklayacak değilim" dediğinde utançla gözlerimi kaçırdım. Yanıma yaklaştı ve hemen önümde durdu. Gülerek "Utanınca çok tatlı olduğunu söylemiş miydim?" dedi. Gözlerimi hala ona değdirmeden "hıhı" dediğimde sesli güldü. Niye gülüyorsun ki, daha da utandım! Elini çeneme koyup yüzümü yüzüne çevirdi. "Kaçırma gözlerini" dedi gözlerime bakarak. Kaçırmadım gözlerimi. Bir süre öyle durduk. "Yalnız iyi çevirdin kolunu ha. " dedi gülerek. "Bildiğim tek hareket oydu" dedim bende gülerek. Sonra biraz ciddi oldum. "Kerem, bana dövüşmeyi öğretir misin?" dedim. Kaşlarını çattı "Niye?" "İhtiyacım var, kendimi savunamuyorum. Birkaç hareket öğretsen yeter" dedim. "Ben varken kendini savunmana gerek yok ki" dedi "Her zaman sen yoksun ama, lütfen" dedim. Sesli bir nefes verdi. "Tamam, birkaç hareket gösteririm" dediğinde gülümsedim. O da gülümsedi. Çalan zille sınıfa ilerledik.
Diğer tenefüste Nisa ile bahçedeydik. Kerem'le olanlar hakkında konuşuyorduk. O sırada yanımıza yiğit geldiğinde sesli bir nefes verdim. "Sen bir gitsene Nisa, konuşmamız lazım" dedi. Sakin görünüyordu. Nisa sinirle "Ne diyorsun ya?" dediğinde koluna dokundum. Sorun çıkmasına gerek yoktu. Ona bakışlarımla gitmesini söyledim. İtiraz edecekti ama izin vermedim ve gitti. Yiğit başıyla 'gel' işareti yaptı ve okulun arkasına ilerledi. Oflayarak takip ettim. Durduğumda kolumdan tuttu ve beni duvara yapıştırdı. "Noluyor ya?" dedim sinirle. "Demek seviyor seni ha? Sence ben buna izin verir miyim? Seni kimse sevemez lan!" diyerek bağırdı ve boğazımı sıkmaya başladı. Elini itmeye çalışıyordum ama izin vermiyordu. Nefes alamıyordum. "Seni de gebertirim onu da gebertirim lan. Duydun mu lan beni! Sikerim lan seni! " diye bağırdığında ölmek üzereydim. O sırada Kerem geldi ve ona bir yumruk attı. Yere düşünce hızlıca nefes almaya çalıştım. Kerem Yiğit'e bir yumruk daha attı. "Sen kime napıyorsun lan amına koduğumun bebesi, sikerim olum seni!" diye bağırdı. Sonra ondan uzaklaşıp bana döndü ve hemen gelip yüzümü ellerinin arasına aldı. "iyi misin?" dedi endişeyle. Başımı salladım. Hala nefesim düzene girmemişti. Elimden tutup yürüdü ve beni boş bir sınıfa soktu ve hemen yanıma geldi. "iyi misin?" "İyiyim" dedim. Nefesim düzelmişti. Elini çeneme koyup başımı yavaşça kaldırıp boynuma baktı ve sessizce "siktir" dedi. Sanırım parmaklarının izi çıkmıştı. Yüzümü elinden kaçırıp oraya bakmasını engelledim. "Boşver" dedim. "Nasıl boşver ya! Resmen öldürüyordu seni! Sana gerçekten dövüşmeyi öğretmemiz lazım" dediğinde gülümsedim ama o hala sinirliydi. "Hadi sınıfa gidelim" dediğimde başını salladı ve sınıfa gittik. Yiğit yoktu. Nisa bizi görünce hemen beni sorguya çekti, ona kısaca anlattım. O sırada hoca geldi ve derse başladı.
Son ders hoca olmadığı için nöbetçi hoca tahtadan film açıp gitti. Ne açtığını bile bilmiyorum çünkü ilgilenmiyorum. Karanlık zaten, kimseyi de görmüyorum. Dersin sonlarına doğru oturmaktan bir yerlerim ağrımıştı artık. Yerimde biraz kıpırdandım. O sırada Kerem sessizce "Gel" dediğinde kaşlarımı çatarak ona baktım. Yüzünü tam seçemiyordum ama tahtadan vuran ışıkla biraz belli oluyordu. "Ne?" dedim sessizce. Bir kolunu omzuma attı ve sırtımı göğsüne yasladı. Kalkamaya çalıştım ama sıkı tuttu, izin vermedi. "Kerem sınıftayız napuyorsun?" dedim sessizce. "Kimse görünmüyor zaten" dedi ama dinlemedim. Yine kalkmaya çalıştım, izin vermedi. Yine, yine. Offff. Biri görürse n'olacak. Aniden ışığı falan açarlarsa. "kerem" dedim ama dinlemedi. "Ya Kerem" diyip ona döndüğümde burnum burnuna çarptı. Nefesini çok hissediyordum. Gözleri gözlerimdeydi, biraz görüyordum. Gözlerimi kaçıramadım. Muhtemelen kimse bizi görmüyordu çünkü ben de kimseyi göremiyordum. Kerem'in bana biraz daha yaklaştığını hissettim. Dudakları dudaklarıma değmek üzereydi. Geri çekilecek miydim? Bilmiyorum. Neden bilmiyorum ama şu an beni öpmesine izin vermek istiyorum. Ama neden? Yaklaştı. Kalbim çok hızlıydı. Bedenim ısınmaya başladı. Yaklaştı. Nefesi hafif aralık olan dudaklarımdan içeri giriyordu. Dudaklarını dudaklarıma değdirdi hafifçe. Değiyor mu değmiyor mu belli değildi. Sanırım istediğimden emin değildi. Bende emin değildim gerçi. Dudakları artık dudaklarıma dokunuyordu ama sanki geri çekiliyordu. Hissediyor muyum hissetmiyor muyum belli değil. Çünkü dudakları varla yok arasında değiyordu. Daha da yaklaşacağını hissettim. Ama o sırada yanan ışıkla kendimi geri çekip önüme döndüm. Film bitmişti ve zil çalmıştı. Kahretsin. Utanıyordum şu an. Kerem'in yüzüne bakmadan hemen çantamı toplamaya başladım. Hafiften güldüğünü hissettim. Gerizekalı gibiydim. Neden geri çekilmedim ki? Ya ışık açılmasaydı? Ya beni öpseydi? O zaman ne yapacaktım? Karşılık mı verecektim? Yok artık! Hayır tabiki. Ama niye geri çekilmedim o zaman? Offf. Salağım ben. Hemen çantamı alıp Nisa'yı da kolundan sürükleyip hızla dışarı çıkardım. "Noluyor kızım, ne bu acele?" dedi. "Sonra anlatırım. Kerem gelmeden gitmemiz lazım. " dedim ve durağa doğru hızla gitmeye başladık. Yüzüne nasıl bakacaktım ki?
Eve geldiğimde hala utanıyordum. Umarım gelmezdi yanıma. Hemen ödevlerimi yaptım ve yatağa uzandım. Yorgundum. Bugünü düşünmeye başladım ve biraz sonra gözlerim kapanmaya başladı.
Gözlerimi açtığımda yatağa uzanmış ama dirseğini yastığa yaslayıp başını eline dayamış bana eğilerek bakan bir kerem görünce hemen irkildim. "Napuyorsun ya?" diyip omzuna vurdum yavaşça. "Korktum" diyip başımı tavana çevirdim. Gülüyordu. "Çok güzel uyuyordun" dediğinde gözlerimi ona çevirdim ama okulda olanlar gelince aklıma, hemen kaçırdım. "Bir şey sormak için geldim" dediğinde merakla ona döndüm. Elini yüzümdeki saçlara götürdü ve oynamaya başladı. Oynarken de konuşmaya başladı. "Bugün okulda, son ders -" dediğinde gözlerimi kaçırdım. Hemen güldü. Utanıyorum! "Seni öpecektim" dedi. Ona döndüm. "Bunu farkettin ve geri çekilmedin. Neden?" dedi gülümseyerek. Cevap vermedim, gözlerimi kaçırdım. Saçlarımı bırakıp elini yanağıma koydu ve gözlerimi ona çevirmeme sebep oldu. "Eğer ışıklar yanmasaydı" dedi ve biraz daha yaklaştı. "Seni öpecektim" dedi. Hala yaklaşıyordu. Burnu burnuma değdi. "Şimdi bölecek kimse yok" dedi. "Utanacağın kimse de yok" dedi. Daha da yaklaştı. Kahretsin! Kaçıramadım gözlerimi. "Şimdi seni öpsem" dedi. Daha da yaklaştı. Karnıma ağrılar girmeye başladı. Terliyordum. "İzin verir misin?" dedi. Daha da yaklaştı. Hayır, izin vermemem lazımdı. Bir daha yüzüne bakamazdım. Dudakları dudaklarıma değmek üzereyken başımı hafifçe indirdim. Hala dipdibeydik. Güldü. Birkaç santim geri çekildi. "Biliyordum bunu yapacağını, ama okulda yapmadın. Niye?" dedi. Gözlerine baktım. "Bilmiyorum" dedim. Gülümsedi. "Neyse tamam, kapatalım konuyu" dediğinde sesli bir nefes verdim. Oh be. Unutalım gitsin işte.
Eli yavaşça çeneme kaydı, kaldırdı başımı ve boynuma baktı. İçinden bir küfür etti. Yavaşça kalkıp banyoya gitti. Ne yapıyordu? Banyodan elinde bir kremle çıktı. Sanırım boynumda kızarık yere sürecekti. Yatakta doğrulacağım sırada "Kalkma" dediği için başımı geri yastığa koydum. Yatağa gelip yine aynı pozisyona geçti ve kremi yavaşça eline sıktı. Boynuma dokununca irkildim. Gözlerime baktı. "Sen sür istersen" dedi. "Hayır, sür sen" dedim. Boynumdan rahatsız oluyordum ama bunu atlatmam lazımdı artık. Elini tekrar boynuma dokundurunca gözlerimi kapattım sıkıca. Yorganı ellerimin arasına aldım ve sıkmaya başladım. Hızlıca kremi sürüp geri çekti elini. Derin bir nefes alıp gözlerimi açtım. "Acıyor mu?" dedi. "Hayır" Elini tekrar saçlarıma götürdü. Bir süre öyle kaldık. O saçlarımla oynadı, gözleri gözlerimde takılı kaldı. Sonra "Ben gidiyim artık" dedi. Yüzüm düştü. Gitmeseydi. Ama bunu ona söyleyemedim. Yavaşça yataktan kalkınca ben de kalktım. Merdivene ilerledi ve ilk basamağına çıkıp bana döndü. Bir süre gözlerime baktı, sonra yavaşça uzanıp yanağıma hafif bir öpücük bıraktı. Gülümsedim. Gülümsedi. Yavaşça merdivenden indi ve gitti.
Bugün okula gitmek istemiyordum çünkü son iki ders Yiğit yanıma oturacaktı. Ama gitmek zorundaydım. Zaten sınavlar yaklaşıyordu. Derslere girmem gerekiyordu. Offf. Nisa ile söylene söylene sınıfa girdik ve kerem'in yanına geçtim. O sırada hoca geldi ve derse başladı.
Öğle arasındaydık ve kantinde oturuyorduk. Bizimkiler yine sohbet ediyordu ama ben konuşmuyordum. Sessizliğimi farkedince Kerem kulağıma eğildi ve "Ne düşünüyorsun?" dedi. Gülümseyerek "Bir şey düşünmüyorum" dediğimda bana inanmadığını belli ederek bakınca ofladım. "Son iki ders Yiğit ile oturacağım ya, o aklıma takıldı" dediğimde önce kaşlarını çattı, sonra sinirlendi. "Evet, malesef" dedi. Sanırım unutmuştu. "Düşünme onu, boşver." dediğinde gülümseyerek bizimkilere döndüm. Ne konuştuklarını anlamaya çalıştım.
"Of, sevgilin olması güzel bence" dedi Nisa. "Hayır ya, sevgilin varsa derdin de var. Ben istemiyorum" dedi Göktuğ. Gülümsedim. Sanırım ona birini ayarlamaya çalışıyordu.
"Niye ya, bir sevgilin olması güzel olabilir bence " dedi Yunus. Kesin Bade'yi düşünerek söylüyordu bunu. "Zeynep, sen ne diyorsun?" dedi Nisa. "Sevgilin olması güzel mi olur yoksa sana da saçma mı geliyor böyle şeyler?" dediğinde hepsi bana döndü, kerem de dahil. Ne cevap verecektim ki? Böyle şeyler çok da ilgimi çekmiyordu. "Bilmem, ben bu zamana kadar birini sevebileceğimi ve sevilebileceğimi düşünmedim. O yüzden hiç öyle sevgilim olsa diye bir düşüncem olmadı. Sevgilim olsa iyi olabilir belki ama olmasa da sorun olmaz yani" dedim. Göktuğ "Bence de. Bende sevgili hayalleri kurmadım hiç ama belki bir gün birini seversem olabilir" dedi. Nisa "Aman, siz böyle sıkıcı düşüncelerinize devam edin. Ben sevgilimle mutluyum demi?" diyerek Mustafa'ya döndü. "Yani, mutlu muyuz?" dedi Mustafa. Nisa sinirle "Değil misin?" diyince Mustafa hemen gülümsedi. "Şaka yaptım, tabiki seninle mutluyum saçmalama " dediğinde Nisa"Şakan batsın" diyerek ayağa kalktı ki Mustafa onu geri çekerek oturttu ve sıkıca sarıldı. "Şaka yaptım valla, özür dilerim. Çok seviyorum seni" diyip yanağından öptü. Nisa da onu öptü. Ben de gülerek onları izliyordum. Çok güzellerdi. O sırada Göktuğ "Iyy , vıcık vıcık " diyince hepimiz kahkaha attık. Bu çocuk niye kızlardan bu kadar uzak duruyordu ki? Neyse.
Kerem'e döndüğümde gülümseyerek nisa'gili izlediğini gördüm. Ona yaklaşıp "Çok güzeller" dedim nisa'gile dönüp. Kerem bana dönüp tekrar onlara baktı . "Evet. Sen gerçekten hiç sevgili hayali kurmadın mı?" dedi merakla. "Hayır. Ben hep sevilmeyeceğimi düşündüğüm için boş hayal kurmadım. " dedim. "Peki bir gün, sevgilin olmasını ister misin?" dedi. Gülümsedim. "Bilmem, olabilir. " dediğimde o da gülümsedi. Sonra hep birlikte sınıfa çıktık.
Şimdi ki ders İngilizceydi. Zil çaldı, hoca gelecekti birazdan. Yiğit sırıtarak sırasından kalktı ve sıramızın yanına geldi. Kerem bana dönüp kulağıma eğildi ve "Dikkat et" dedi sessizce. Gülümseyerek başımı salladım. Kalktı ve sırasına geçti, Yiğit'de yanıma oturdu. "Naber?" dedi sırıtarak. "İki ders boyunca benimle muhattap olma Yiğit." dedim. "Niye ya?" dedi, hala sırıtıyordu. Tam ona cevap vereceğim sırada sırasından bize bakan Kerem'i gördüm. Benim sinirlendiğimi anlarsa gelirdi ve sorun çıkabilirdi. Hiç bir şey demeden önüme döndüm. O sırada hoca geldi ve derse başladı.
Teneffüste hızlıca sıramdan çıkıp koridora çıktım. Biraz Yiğit'ten uzak dursam iyi olacaktı. Biri bir anda kolumu tuttu ve beni bir sınıfa soktu. Kerem. "Noldu?" dedi. "Bir şey olmadı" dedim. "Niye çıktın sınıftan öyle?" "Hava almam lazım Kerem, bunaldım" dedim. "Bir şey mi yaptı? Bak yaptı da söylemiyorsan-" "Hayır Kerem bir şey yapmadı. Sevmiyorum onunla olmayı, hava almam lazım biraz. Gerçekten bunaldım" dediğimde bir kaç saniye gözlerime baktı. "Tamam, gel çıkalım bahçeye" dedi ve birlikte aşağı indik. Bir banka oturduk. Başım yerdeydi. Yiğit derste konuşmaya çalışmıştı bir kaç kere, bir şey yapmamıştı ama o yanımda olunca önceden yaptıkları aklıma geliyordu. Sevmiyordum onu, iğrenç biriydi. Ve onunla yakın olmak zor geliyordu. Bir kaç dakika sessiz bekledikten sonra kerem "İyi misin?" dedi. Başımı kaldırmadan yavaşça salladım. "Gel" diyip bir elini omzuma attı ve başımı göğsüne çekti. Okulun arkasında olduğumuz için muhtemelen kimse görmezdi. Kollarımı beline doladım. Saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu. Kokladı. Kokusunu içime çektim bende. Bir süre sonra tekrar "İyi misin?" dedi. "Hıhı" dedim başımı kaldırmadan. "Gitmeyelim istersen derse" dediğinde gülümsedim. Başımı kaldırdım ve yüzüne baktım. "Olmaz ya, bir ders zaten. Hadi gidelim" diyip ayağa kalktım. Ama o kalkmadı. "Hadi" dedim. "Gitmeyelim ya " dedi. Güldüm. "Kerem hadi" dedim. Omuz silkti. Gülerek elimi uzattım ve "Benimle sınıfa kadar gelir misiniz Kerem bey?" dediğimde hemen elimi tuttu ve ayağa kalktı. Gülerek beni kendine çekti ve sımsıkı sarılıp başımın üstünü öptü. Elini omzuma attı ve sınıfa öyle çıktık. Biz girdikten hemen sonra da hoca geldi zaten.
Bu sefer Yiğit cam kenarındaydı. Canı oraya geçmek istemiş, salak. Dersin ortasında yiğit bana döndü ve sessizce konuşmaya başladı. "Nasılsın?" dedi sırıtarak. "sanane" dedim. Eli bir anda bacağıma gitti ama hemen ittirdim. "Napıyorsun ya?" dedim sessizce. Elini tekrar bacağıma koydu, yine ittirdim. "Kerem'in dokunmasına izin veriyorsun demi?" dedi. "Salak salak konuşma" dedim. Elini bu sefer elimin üzerine koyunca elimi çektim. "Yapma" dedim. Hala sırıtıyordu. Bu halde olmam hoşuna gidiyordu. Eli tekrar bacağıma gitti. "Yapma" dedim tekrar ve elini ittim. Eli bu sefer bacağımda yukarı çıkmaya başlayınca "Yapma dedim!" diye bağırdım ve ayağa kalktım. Sınıfta olduğumu unutmuştum herkes bana bakıyordu. Kerem'e bakmadım ama, sorun çıkmasını istemiyordum. Hoca da bana bakıyordu. Bir şey demeden çantamı aldım ve sınıftan çıktım. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Koridorda koşarcasına yürüyordum. Bahçeye çıktığımda arkamdan biri kolumu tutunca korkuyla çektim ama "Benim benim" diyerek bana sarıldı Kerem. Başımı göğsüne yasladı hemen. Ben de ellerimi beline doladım. Ağlıyordum hala ama ses çıkarmamaya çalışıyordum. Bir süre sonra kendini geri çekti. Yüzümü elleri arasına aldı ve gözyaşlarımı sildi. "Gel şuraya geçelim" diyip bir banka yürüttü beni. Oturunca başımı yere eğdim. Ağlamam durmuştu. Niye ağlıyordum ki zaten? Bir aptal gibi her şeye ağlıyordum. Bir süre sakinleşmeye çalıştıktan sonra "Eve gitmek istiyorum" dedim sessizce başım hala yerdeyken. "Tamam, gidelim" dedi ve ayağa kalktı. Yavaşça yürümeye başladık.
Otobüsten inene kadar hiç konuşmamıştık. Evin önüne geldiğimizde sanırım Kerem de içeri girecekti. Ona döndüm. "Kerem, biraz yalnız kalmak istiyorum" dedim. "Hayır tabiki, seni böyle bırakmayacağım" dedi. "Kerem, biraz dinlenmem lazım" dedim. "Tamam, benim yanımda dinlen" dedi. "Kerem-" "Sessiz de olurum tamam, hiç konuşmam" dediğinde ikna edemeyeceğimi anladım. Yavaşça kapıyı açtım ve odama çıktık. Hiç konuşmadan banyoda üzerimi değiştirdim ve yatakta oturan keremin yanına oturdum. Sırtımızı yatağın başlığına yasladık. Bir süre öyle durduk. Düşünüyordum, ve Kerem sessizce bekliyordu. Bir süre sonra ona dönmeden "Ben biraz yatsam" dediğimde "Birlikte yatalım" dediğinde ona döndüm. Bir şey demeden uzandım ve arkamı döndüm. O da hemen arkama uzandı. Bana dönüktü, hissediyordum. Aklım hala derste olanlardaydı. Yiğit'teydi. Bana yaptıklarındaydı. Gözlerim doldu yine. Arkamdan kerem'in elini aldım ve karnıma doladım. O da hemen yaklaştı, sıkıca sarıldı arkadan bana. Elimi elinin üzerine koydum.
Yiğit. Yiğit Allah kahretsin seni. Mesela neden beni ortaokulda taciz ettin? Ben bunu o yaşta hakedecek ne yapmıştım? Ya bu sene bana yine dokunmaya çalışması? Öldürmeye çalışması? Bugün bana yine dokunması? Neden ya neden? Ben bunları hakedecek ne yaptım? Niye yapıyorsun bunu bana? Bunu kimse hak etmez! Hiç bir kız bunu yaşamamalı! Yiğit niye ya niye?
Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Kerem hafifçe başını kaldırdı, bana baktı muhtemelen. Ağladığımı anlamıştı. Ama ben ona bakmıyordum. Beni yavaşça kendine çevirdi. Gözlerime baktı biraz. Sonra beni kendine çekti, kendisi yan yattı, kolunu başımın arkasından geçirdi. Çok yakındık, nefesini hissediyordum. Ama hala ağlıyordum. Ağlamamı görmemesi için başımı biraz daha göğsüne bastırdım. Biraz öyle kaldık.
Sakinleşmeye başlamıştım, ağlamam durmuştu. Sadece arada bir iç çekiyordum. Kerem hiç konuşmuyordu, kıpırdamıyordu. Uyuyor muydu acaba? Başımı biraz geri çekip yüzüne baktım. Gözleri açıktı. "Nasıl bu kadar sessiz kalabiliyorsun?" dediğimde gülümsedi. "Susmamı istemiştin" dedi. Gülümsedim. Elimi yanağına koydum. Hafifçe çıkan sakalları arasında gezdirdim. Sonra yaklaşıp dudak kenarına bir öpücük bıraktım ve başımı hiç geri çekmeden yüzümü yüzünün yanına koydum. Burnumu burnuna değdirdim. Dudaklarım dudaklarına değecekti. Nefesini hissederek gözlerimi kapattım. "Teşekkür ederim, yanımda olduğun için" dedim. "Her zaman yanındayım" dediğinde gözlerimi açtım ve gözlerine baktım. Çok yakınımdaydı. Gülümsedim. Tekrar gözlerimi kapattım. "Uykum geldi" dedim. Güldü. "Uyu sen" dedi. O sırada yavaşça uykuya daldım.
Gözlerimi açtığımda hala aynı pozisyondaydık. Kerem'in gözleri açık bana bakıyordu. Kendimi biraz geri çekip gözlerimi tavana diktim. "Uyumadım mı sen?" dedim. "Hayır" dedi. "Sıkılmadın mı o kadar" dedim. "Seni izlerken zaman hızlı geçti" dediğinde gülümsedim. Ona döndüm. Bir süre gözlerime baktı, sessiz kaldı. Sonra yaklaştı, dirseğini yastığa yaslayıp başını eline yasladı. Dibimdeydi yine. Yüzünü bana eğdi. Elini saçlarıma götürdü. "İyi misin?" dedi. Başımı salladım. "Ağlama bir daha." dedi. Gözlerine bakıyordum. Gülümsedim. "Hele o şerefsiz için asla" dedi. Cevap vermedim. Başını daha da eğip burnumu öptü ve alnını alnıma yasladı, burnu burnuma değiyordu. Gözleri kapalıydı, ben de gözlerimi kapattım. "Ne yaptı sana?" dedi o haldeyken. Cevap vermedim. Gözlerimi açtım, o da açtı. "Ne yaptı?" dedi tekrar. "Kerem konuşmak istemiyorum" dedim. Biraz gözlerime bakıp alnımı öptü ve geri çekildi. "Aç mısın?" dedi. Gülümseyerek başımı salladım. O da gülümsedi. Beraber aşağı indik. Kerem bir şeyler hazırlayacaktı, benim hazırlamama izin vermedi. Onu izledim.
Yemeği yedikten sonra odama çıktık tekrar. Sırtımızı yatağın başlığına yaslayıp yanyana oturduk. Kerem konuşmuyordu hiç. Kızmıştı sanırım bana. Ona döndüm. O da bana döndü. "Kızdın mı bana?" dedim sessizce. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. "Hayır" dedi. "Niye konuşmuyorsun benimle?" dedim. Bana baktı. "Çünkü sinirliyim Zeynep" dedi, sesi yüksek çıkmıştı. Sustum. "Niye biliyor musun? Çünkü hiç bir şey yapamıyorum. Yanımda ağlıyorsun ve ben bir şey yapamıyorum. Gözyaşlarını silemedim kızarsın diye, konuşamadım çünkü sessiz olmamı istedin, sakinleştiremedim. Okuldan eve gelmek istedin geldik, onu orada gebertecektim mesela ama kızarsın diye bir şey yapamadım. Elimden bir şey gelmiyor Zeynep. Ve sen bana anlatmıyorsun ne yaptığını. Ağlıyorsun Zeynep ağlıyorsun. Sevdiğim kız yanımda ağlıyor ve ben engel olamıyorum, hiç bir şey yapamıyorum " dedi yüksek sesle.
Gözlerim dolmuştu. "Kerem sence ben bundan memnun muyum? Ağlamaktan zevk mi alıyorum ben? Sence ben istemiyor muyum benim gözyaşlarımı silmeni? Ama üzülmeni istemiyorum. Benim gözyaşlarımı silersen eğer canın ne kadar yanacak bilmiyor muyum ben? Sana sarılarak ağlamak isterken niye arkamı döndüm sence, ağlamamı görüp sende üzülme, senin de canın yanmasın diye. Yoksa ben bunlardan memnun muyum kerem. Ben istemiyor muyum Yiğit'i gebertmeni? İstiyorum. Ama sana bir zarar verecek diye korkuyorum. O yüzden sana engel oluyorum. Eğer sana ne yaptığını söylersem şimdi gidip onunla kavga edeceksin ve sana zarar verebilir. Yoksa ben istemiyor muyum birine anlatmayı? İçime atmak hoşuma mı gidiyor sence?" dedim bende onun gibi yüksek sesle. Gözümden bir kaç damla yaş akmıştı yine.
Gözlerime baktı biraz. "Ağlama" dedi sessizce. Arkamı döndüm hemen. Gözyaşlarımı hızlıca silip ayağa kalktım ki beni karnımdan yakalayıp kucağına çekti. Kucağında oturuyordum şu an. Sırtımı göğsüne yaslayıp çenesini omzuma koydu. "Kerem" dedim sessizce ve sustum. "Tamam, sinirlendim özür dilerim" dedi. "Ama ağlaman benim de canımı yakıyor. Ağlamanı istemiyorum" dedi sesszice. "Özür dilerim, o yüzden gelmeni istememiştim" dedim bende sessiz konuşarak. "Benden ayrı durma. Ne yaparsan yap benimle yap" dedi. "Kerem, beni seviyor musun?" dedim sessizce. Bunu neden sordum bilmiyorum ama sanırım buna ihtiyacım var. Kulağıma dudaklarını değdirdi yavaşça. Nefesini üfledi. İçim bir hoş olmuştu. "Seni seviyorum Zeynep, ve hep seveceğim" diye fısıldadı ve şakağıma bir öpücük kondurdu. Kucağında yavaşça ona döndüm. Sonra yaklaştım ona. Boynunu öptüm, nefesimi üfledim oraya, sonra da başımı oraya gömdüm. "iyi ki varsın" dedim başımı kaldırmadan. "Asıl sen iyi ki varsın" dedi. Bir süre öyle durduktan sonra kapı sesi duydum. Annemler gelmişti. Başımı kaldırdım yavaşça. "Aşağı inmem lazım " dedim. "Tamam, ben de gitmeliyim" dedi. Başımı sallayarak ayağa kalktığımda beni bel boşluğumdan tutarak tekrar kucağına çekti ama bu sefer bacaklarım iki yandayken, yüzüm ona dönük bir şekilde kucağında oturuyordum. Dudaklarımı dişleyerek ellerini bel boşluğumdan biraz daha yukarı kaldırınca yüzüme baktı. "Huylanıyorum" dediğimde sırıtmaya başladı. Şu an çok yakındık ve ben kucağındaydım. Sırıtarak elini bel boşluğuma indirdi tekrar. "Kerem! Napuyorsun?" dedim gülerek ve elini geri çektim. "Niye ya?" dedi gülerek elini tekrar oraya bastırdı. Bu sefer daha da sıktı. Huylanarak kendimi yukarı kaldırdım ve kendimi ona bastırdım. Neyseki tamamen yakın değildik. "kerem!" dedim gülerek. Tekrar sıktı orayı. Ona daha da yaklaştım ve tekrar kendimi bastırdım. Gülerek dişlerini dudaklarına geçirdi ve bu şekilde aşırı çekici duruyordu. Alnını alnıma yasladı . Tekrar sıktı ve beni bu sefer kendine de çekti. Tamamen birleşmiştik ve ben yine kendimi ona bastırdım. "kerem yapma" dedim gülerek. Neden bilmiyorum ama zevk veriyordu bu. "Hoşuna mı gitti?" dedi gülerek ve tekrar bastırdı elini belime. Tikim vardı oradan ya! Tekrar kendimi bastırdım ve bu sefer tamamen birleşmiştik. Çok hızlı nefes alıyordum ve hala alnı alnıma yaslıydı. Yavaşça birbirimize yaklaştık. Burnu burnuma değdi. Tekrar belime bastırdı ve ben kendimi daha da ona bastırdım. Kahretsin çok yakındık. Yanıyordum. Dudakları dudaklarıma yaklaştı. Ama bu sefer ben de ona doğru yaklaşıyordum. Yaklaştım. Yaklaştı. Kendimi bir kez daha ona bastırdım. Bu bilerek olmuştu. Dudaklarım yavaşça dudaklarına dokundu ama bir saniye içinde başımı yere eğdim. "Kerem, beni zorluyorsun" dedim yüzüne bakmadan. "Haklısın üzgünüm" dedi. Gülümseyerek ona sarıldım. Hala yüzüne bakamıyordum. Güldüğünü hissettim. "Utanma" dedi. Sırtına yavaşça vurdum. Utanma diyince daha da utanıyordum. "Aşağı inmeliyim" dedim. "Tamam" dedi. Geri çekildim, gözlerine baktım. Gülüyordu. Yaklaştı ve yanağımdan öptü. Gülümseyerek kucağından kalktım. O da kalktı yataktan ve göz kırpıp gitti.
Ben de aşağı indim. Yemeğe oturacaklardı. Bende kalan bir iki tabağı masaya koydum ve oturdum. Yemek yerken bir anda babam bana "Kaç yaşındaydın sen?" dedi. Yaşımı bile bilmiyor. "19" dedim. Niye sormuştu ki? Anneme baktığımda biraz stresli olduğunu farkettim. Babam "Sana söylememiz gereken bir şey var" diyince kaşığımı bıraktım ve sandalyeye yaslandım. Boşanıyorlar mıydı? Ya da artık beni istemiyorlar mıydı? Bebeği mi aldıracaklardı? Ne söyleyecek ne?!
Babam derin bir nefes aldı ve "Seni evlendiriyoruz" dedi. Anlamadım. Evlendirmek? Beni? Bu yaşta? Evlendirmek? Ne diyor ya? "Anlamadım?" dedim sakin bir tonla. Annem lafa girdi. "Zorundayız" dedi. Annemin buna istekli olmadığı belliydi zaten. Babam biraz daha rahattı ama. "Tam olarak açıklayacak mısınız artık?" dedim ama hala sakindim. Babam derin bir nefes aldı. "Borçluyuz. Çok borcumuz var ve ödeyemiyoruz" dedi. Kaşlarım çatıldı. "Ne borcu? Kime?" "Mafya gibi birine. Eski bir tanıdığım olduğu için bizden biriyle onlardan birini evlendirmeye karar verdi. Eğer başkası olsaydı bizi bulup öldürürdü. Şanslıyız" dedi. "Şanslıyız? Sence benim evlenmem şanslı olduğum anlamına mı geliyor? Hem bu borç nasıl oldu? Sen niye bunlardan borç aldın?" dedim. Sinirlenmeye başlamıştım. "Bir zamanlar almaya başlamıştım. Durumumuz çok iyi değil. Bizim de tatile ihtiyacımız var. Gezmeye, giyinmeye. Onlar için para almıştım. Bu aralar yine borç almaya başlamıştım. Biliyorsun çocuk da geliyor. Borç baya birikmiş. " dedi. Bir dakika ya! Şimdi onlar gezdi, eğlendi diye beni biriyle mi evlendirecekler? "Bana sordunuz mu peki evlenecek misin diye?" dedim. Sesim sert çıkmıştı. "Seçim şansın yok. Ya evleneceksin ya da öldürecekler" dedi. "Tamam, gelsinler öldürsünler o zaman beni" dedim sakince. "Sadece seni öldüreceklerini mi sanıyorsun? Hepimizi öldürecekler. Doğmamış kardeşin de dahil. " diyince sustum. Hayır. Onun canını alamazlar. Ama evlenemem de. "Kim bunlar? İsim ver" dedim sert bir sesle. "Akif Karahan" dedi. Kimdi bu adam?! "Beni evlendirecekleri kişi kim?" "Kardeşi. Mehmet Karahan" dedi. "Zorla evlendirebilirler mi beni?" dedim biraz korkuyla. Mafya diyor mafya! "Tabi ki seni zorlayacaklar. Ama sonuçta nikahta senin rızan lazım. O yüzden eğer çok zorlanırlarsa öldürürler" dedi. Kahretsin! Allah'ım kahretsin ya! "Ne kadar borcun var?" "Aslında 580.000 borcum varmış ama eski bir tanıdık olduğum için 500.000'e indirdi. " Gözlerim fal taşı gibi açıldı. "O kadar parayla naptın?" dedim . "Olmuş bitmiş işte, annenle birlikte harcadık" dedi. Anneme döndüm. İstemiyordu evlenmemi, pişmandı belliki. "Ben bilmiyordum harcadıklarımızın borç olduğunu. Yoksa harcamazdım" dedi. Babama döndüm. "Evlenmeyeceğim" dediğimde bir kaşını kaldırarak bana baktı. "Bizi öldürmesini mi istiyorsun?" dedi sertçe. "Öldürmeyecekler. Halledeceğim ben. Sen sadece oyalayabildiğin kadar oyala adamları. Ben halletmeye çalışacağım. Eğer halledemezsem de ölmenize izin vermem merak etme. Gerekirse kendimi öldürürüm, ama sizi öldürtmem" diyip masadan kalktım. Odama çıkıp yatağıma yattım.
Allah'ım neden böyle şeyler hep beni buluyor? Ben ne yaptım, ne günah işledim? Ailem ayrı bir dert, Yiğit ayrı dert, peşimdeki kişi ayrı dert, bu mafyalar ayrı dert. Ne yapacağım ben? Bu mafyadan nasıl kurtulacağım? Resmen beni evlendirecek ya! Bu kadar mı umrunda değilim ben? İki gezme, eğlenme için benim hayatımı mahvedecek! Ve bundan pişman değil. Bir çıkış yolu bile aramıyor! Kahretsin! Nisa'ya da anlatamam bunu. Onun da başı belaya girebilir. Kerem'e de söyleyemem. Ne yapacağım ben ya?!
Sabah uyandığımda yavaşça yataktan kalktım ve hazırlanmaya başladım. Hiç halim yoktu. Tüm gece dünü düşünmekten uyuyamamıştım. Evden çıktım ve durağa yürüdüm. Nisa da geldi ve beraber okula gitmeye başladık.
Sınıfa girdiğimizde kerem'in yanına oturdum. Gülümseyerek "Günaydın" dedi. Ben de gülümsemeye çalışarak "Günaydın" dedim. "Bir şey mi oldu?" dedi. Hemen de anlıyor. "Yok ya uykum var sadece" dedim. Dönüp Yiğit'e baktığımda sırıtarak bana bakıyordu. O da dün için pişman bile değildi. Niye etrafım böyle insanlarla dolu ki?!
Öğle arasında kantinde oturuyorduk. Bizimkiler yine sohbet ediyordu ama ben katılmıyordum. Mafyayı düşünüyordum. Ya birkaç güne gelirse? Ne yapacağım? Nasıl engelleyeceğim? Bizimkilere nasıl açıklayacağım? Offf. Omzuma dokunan elle irkildim. Kerem? Başımı kaldırdığımda herkesin bana baktığını gördüm. "Noldu?" dedim Kerem'e. "İyi misin sen?" dedi. "Evet, dalmışım" dedim. "Bade sana sesleniyor duymuyorsun" dediğinde masanın başında bekleyen Bade'yi gördüm. "Efendim?" dedim. "Biraz konuşabilir miyiz?" dedi. "Tabi" diyip sandalyeden kalktım ve beraber bahçeye çıktık. Banka oturduk. "Kısa keseceğim merak etme. Artık Yunus'la olmak istiyorum. Bu aralar konuşmaya başladık. Ben onu gerçekten sevdiğimi farkettim." dedi. Gülümsedim. "Tamam ama ben ne yapabilirim ki?" "Bilmiyorum. Konuşmamızı sağlayabilirsin. Ne biliyim biraz beni anlat ona. Onun duygularını sor. Zeynep lütfen" dedi. "Tamam, halledeceğim ben" dedim. Bu aralar halledeceğim çok şey var zaten.
Diğer teneffüste kerem beni boş bir sınıfa götürdü. "Noldu?" dedim. "Sana sormak lazım onu" dediğinde kaşlarımı çattım. "Zeynep bir sorun var belliki? Dün mü sorun, seni zorlamam mı? Bak ben seni zorlamak istemedim, sadece-" dedi. "Ne?! Hayır tabi ki Kerem saçmalama " dedim. "Ne o zaman?" "Kerem bir şeyim yok. Gece uyuyamadım sadece, yorgunum" dedim. Biraz bekledi, sonra pes edip "Tamam" dedi ve sınıfa gittik.
Çıkışta Nisa ile önden çıkmıştık. Okulun bahçesinden çıkarken lüks bir araba vardı, siyah. Kapıda bekliyordu. Umursamadan yürümeye devam ettik ama arabanın yanındaki adam yanıma geldi. "Zeynep Güneş?" dedi. "Evet " dedim tereddütle. Kim bu? "Biraz konuşabilir miyiz? Ben Mehmet " dediğinde gözlerim kocaman açıldı. Mehmet Karahan mı? Benimle evlenecek olan? Nisa'ya bir şey belli etmemeye çalıştım. "Tabi, hatırladım sizi" diyip Nisa'ya döndüm. "Sen git, ben geliyorum" dedim. "Emin misin?" dedi. Adam pek tekin durmuyordu çünkü. "evet tanıyorum ben onu merak etme " dedim. Nisa gitti ve adamla arabanın yanına ilerledik. Adam başladı. "Durumu biliyorsunuz sanırım?" dedi. Başımı salladım. "Pekala sizinle açık konuşacağım, benimle evlenmek zorundasınız. Yoksa aileniz ölecek" dedi. "Sebep?" dedim sert bir şekilde. "Borcunuzu ödemedi baban. Bizim kurallarımız var. Mafyayız biz." dediğinde gözlerimi devirdim. Her mafyayız diyen mafya olsaydı... "Ben de açık konuşacağım. Seninle evlenmeye niyetim yok. Ailemi de öldürtmeyeceğim. Bir şekilde parayı bulmaya çalışacağım. Bana biraz zaman vermen lazım " dedim. "Ben abime söylerim ama onun fazla bekleyeceğini sanmam. Elini çabuk tutsan iyi olur" dedi ve arabaya binip gitti. Daha 20 yaşında falandı muhtemelen. Niye kabul etmişti ki evlenmeyi? Arkamı döndüğümde az ileride bana bakan Kerem'i gördüm. Kahretsin. Yüzümü normal tutmaya çalışarak yanına ilerledim. Sinirliydi. "Kim bu?" dedi. "Babamın bir arkadaşının kardeşi, babamın iş adresini istedi" dedim. Bana döndü. "Tanıyor musun bunu?" dedi. "Evet, bir kaç kere görmüştüm babamın yanında, tanışmıştık. " dedim. "Sana niye gelmiş?" "Ne biliyim kerem? Bulamamış işte adresi, demek ki önemli bir şey" dedim. "İyi tamam" dedi. "Gidiyorum ben" dedim. "Ben de otobüsle geleceğim, birlikte gidelim" dedi ve beraber durağa yürüdük.
Evimin önüne geldiğimizde kerem bana döndü. Gülümseyerek "Görüşürüz" dedi. Ben de gülümsedim. "Görüşürüz" dedim ve arkamı döndüm ama "Zeynep" diyerek beni durdurdu. Ona döndüm tekrar. "Bir sorun yok demi?" dedi. Gülümsemeye çalışarak "Hayır" dedim ve eve girdim. Kimse yoktu neyseki. Hemen odama çıkıp Akif Karahan'ı araştırmaya çalıştım ama pek bir bilgi yoktu. Kardeşine baktığımda o da yoktu. Bunlar nasıl insan ya? Nasıl bir bilgi olmaz? Karahan soyadına dair birilerine baktım ama hala bir şey bulamadım. Sinirle telefonu bıraktım ve yatağa yatıp uyumaya çalıştım.
Okulda ilk tenefüs kantine inmiştik. Gece yine uyuyamamıştım, yorgundum. Şu olayı düşünüp duruyordum. Para bulmam lazım, yoksa ya evleneceğim, ya da onların ölmesine sebep olacağım. İkisini de istemiyorum. Kantinde bunları düşünürken masanın başına Cemre geldi. "Günaydın arkadaşlar" dedi sırıtarak. Gözlerimi devirdim. "Nasılsın Zeynep'ciğim?" dedi bana dönüp. "Sanane Cemre?" dedim. "Aşk olsun ama, halini hatrını soruyorum niye tersliyorsun?" dedi, hala sırıtıyordu. "Cemre seninle uğraşamam" dedim. "Ama ben seninle uğraşırım" dedi. "Cemre! Git işine, zaten sinirlerim tepemde, bir de seninle uğraşmayım" dedim sert bir şekilde. "Uğraşsana ya, bakalım nasıl uğraşıyorsun?" dediğinde hızla ayağa kalkmıştım ki benimle aynı anda Kerem'de ayağa kalktı ve kolumu tuttu. "Cemre git işine, hadi" dediğinde Cemre gözlerini devirerek uzaklaştı. Kerem bana döndü, bir şey demeden sınıfa doğru ilerledim. Peşimden geliyordu, biliyordum. Biraz sonra kolumdan tutup beni bir sınıfa soktu. "Neyin var?" dedi kaşlarını çatarak. Tam ağzımı açacağım sırada "Sakın bir şeyim yok deme, var biliyorum. Anlat" dedi. Beni bu kadar iyi tanıyordu işte. "Anlatabileceğim bir şey değil Kerem" dedim. Sesli bir nefes verdi. "Zeynep benden bir şey saklamanı istemiyorum. " "Ben de senden bir şey saklamak istemiyorum ama söyleyemem" dedim. "Neden? Kötü bir şey mi yaptın? Biri mi bir şey yaptı? Ya da benden dolayı mı? Tepkimden mi korkuyorsun?" dedi. "Kerem" dedim ve sustum. "Evet tepkinden korkuyorum. Öfkeli bir tepki vereceksin ve bu tepkin hepimize zarar verecek. " dedim "Yiğit mi bir şey yaptı?" "Hayır" "Kim o zaman Zeynep kim? Anlat bana, hadi!" dedi yalvarırcasına. Gözlerim dolmuştu, onunla tartışmaktan nefret ediyorum. "Kerem, olmaz. Seni karıştıramam bu işe" dedim. Bir süre gözlerime baktı. "Pekala. Sen beni karıştırmaya karar verene dek, ben yokum" dediğinde "Ne?!" dedim. Ne diyor ya?
"Zeynep, benden bir şeyler saklamandan sıkıldım. Yiğit'in ne yaptığını söylemezsin, Bade ile neler çevirdiğini söylemezsin, şimdi bunu söylemiyorsun. Canının istediği şeyleri söyleyip istediği şeyleri saklayamazsın benden! Sürekli başına bir şey mi geldi diye düşünmekten bıktım! Başın belada belki ama ben bilmiyorum, ve bir şey yapamıyorum çünkü anlatmıyorsun. Belki de aptalca bir şey ama sen büyütüyorsun ve bu hem benim boşuna endişelenmeme hem de aramızın bozulmasına neden oluyor. Benden bir şeyler saklayarak ilerleyemezsin Zeynep. Bir süre kendi başınasın. Anlatmaya karar verirsen gelirsin, o zamana kadar biraz uzaklaşacağım senden" dediğinde gözümden bir damla yaş aktı. Onlar yüzünden bir de Kerem'i kaybediyordum. Gözümden akan yaşı görünce hemen başını çevirdi. Ağladığımı görmek istemiyordu.
"Bence de, bir süre uzaklaşalım." dediğimde aniden bana döndü. Gözlerindeki kırgınlık çok netti, onu kırmıştım. Ama bunu yapmam lazımdı. Olayları çözene kadar ondan uzak durursam belki de başını belaya sokmasını engellerim, olayı öğrenip de aptalca bir şey yapmasını engellemiş olurum. Bunu istemiyorum, ama bu daha iyi. Bir süre gözlerime baktıktan sonra yavaşça başını salladı ve sınıftan çıktı. Gözyaşlarım bir anda artmaya başladı.
Neden ağlıyorum ki? Alt tarafı kerem gitti! Kerem niye gitti? Ona en ihtiyacım olduğu zaman o niye gitti? Kolay. Çünkü ona ihtiyacım olduğunu bilmiyor Zeynep, söylemedin ona. Ama ona onun için söylemedim. Başını belaya sokacaktı. Peki ya artık beni sevmezse? Unutursa? Onsuz ne yapacağım? Ya bir daha aynı olamazsak? Kahretsin ya kahretsin! Yeter artık ya yeter! Bıktım ben bunlardan yeter! Allah'ım nolur yeter! Dayanamıyorum artık ben, yemin ederim dayanamıyorum! Yanımda kimse kalmıyor, yalnızım ve başımdan bela eksik olmuyor. Hepsi beni buluyor? Neden ya neden? Ne yaptım ben yeter ya yeter! Yeter! Ağlamaya devam ederken bir anda gözlerimin kararmaya başladı ve...
|
0% |