@anonimm_z
|
Gözlerimi yavaşça açtığımda görüş açıma direk kerem girdi. Duvara yaslanmış bana bakıyordu. Uyandığımı görünce bana doğru bir adım atmıştı ki durdu. Gelmedi yanıma. Gerçekten benden uzaklaşıyordu.
Başımı çevirdiğimde başımda dikilen Nisa'yı gördüm. Endişeliydi. "Nasılsın?" dedi. "Su verir misin?" dedim sessizce. Boğazım kurumuştu. Hemen bardağa su doldurdu. O sırada birkaç saniyeliğine Kerem'e baktım. Endişeliydi o da, ama gelmiyordu yanıma. Nisa suyu getirip yavaşça içirdi bana. "Noldu?" dedim. "Bayılmışsın. Sen derse gelmeyince seni aramaya başladık. Bulamayınca kerem seni en son bir sınıfta gördüğünü söyleyince oraya baktık. Bayılmıştın. İyi misin sen? Noldu ? İki gündür bir şeyler var sende, bak eğer bir şey var da anlatmıyorsan kötü olur Zeynep" dediğinde gözlerim doldu, hemen gözlerimi kaçırdım. Kerem'e baktım. 'Anlat' der gibi bakıyordu. Başımı tavana çevirdim. Nisa'ya dönüp "İyiyim ben, eve gitmek istiyorum" dedim. "Tamam, çantanı aldım zaten sınıftan" dediğinde kalkmaya çalıştım. Kalkmama yardım etti ve çantamı aldım. "Geliyim mi seninle?" dediğinde "Gerek yok" dedim ve kapıya ilerledim. Kerem'in önünden geçerken ona bakmamıştım. Yavaşça okuldan çıktım ve eve doğru yürümeye başladım.
Durağa gelmek üzereyken yanımda bir araba durdu. Mehmet Karahan. Offf. Arabadan indi ve karşıma dikildi. "Nasılsın? İyi görünmüyorsun" dedi. "İyiyim. Niye geldin?" dedim. "Abimi daha fazla oyalayamıyorum. Bir an önce parayı bulsan iyi edersin, yoksa abim seni istemeye gelecek" dediğinde şokla gözlerimi açtım. İstemeye mi? Ne saçmalıyor bunlar? "Sen benimle evlenmek istiyor musun?" dediğimde biraz sustu. "Hayır." dediğinde şaşırdım. "Niye evleniyorsun o zaman?" "Eğer itiraz edersem abim beni cezalandırır, hatta öldürür" dedi. "Ne?! Kendi kardeşini mi?" "Evet. Abimin gözü karadır. İstediğini alır" dedi. Bir süre düşündüm. "Yardım et bana. Parayı bulmama yardım et. Hatta sen ver bana parayı. Ben kendim bulmuş gibi veriyim ona. Sonra da sana borcunu ödeyim. Yavaş öderim ama en azından ikimizde kurtuluruz" dedim yalvarır gibi. Yardım etmesi gerekiyordu. Bir süre düşündü. "Olmaz. Abim öğrenirse ikimizi de öldürür. " dedi. "Nasıl öğrenecek? Gizli yapmaya çalışırız, saklamaya çalışırız" dedim. "Bilmiyorum. Biraz düşünmem lazım. Sonra sana haber veririm" dedi. Başımı salladım yavaşça. "Evine bırakıyım mı seni? İyi görünmüyorsun." dedi. Tereddütle ona baktım. Güvenemezdim. "Hayır, giderim ben " dedim. "Merak etme, kaçırmam seni." dedi gülerek. Aslında götürse iyi olurdu. "Tamam" dedim ve arabaya bindik.
Araba evin önünde durduğunda ona dönüp "Teşekkür ederim " dedim. "Önemli değil. Ben düşünüp sana döneceğim" dedi. Başımı sallayıp arabadan indim ve eve girdim. Hemen üzerimi değiştirip yatağa uzandım. Kerem'i düşünmeye başladım. Revirde benim yanıma gelmedi. Sanırım gerçekten uzaklaşmak istiyordu benden. Aslında iyi olurdu benden uzaklaşması. Ama ya ben dayanamazsam? Ondan nasıl uzak kalacağım ki? Hem ne kadar sürecek bu uzaklık? Ben söyleyene kadar uzak duracağını söyledi. Ama ya ben hiç anlatmazsam ona? O zaman nolacak? Of ya kahretsin. Nefret ediyorum bu durumdan. Umarım Mehmet anlaşmayı kabul eder. Umarım!
Masaya kalan tabakları da koyup oturdum. Yemek yiyecektik. Babam "Akif yakında gelir seni istemeye" dediğinde ona döndüm. "Gerçekten bunu bu kadar rahat nasıl söyleyebiliyorsun? Kendi eğlencen uğruna benim hayatımı mahvediyorsun farkında mısın? Kızınım ben senin kızın. Ne kadar sevmesen de, istemesen de, kızın olarak görmesen de kızınım ben! Bu sana hiç mi bir şey hissettirmiyor? Ya baba olmadın bana anladım da insan da mı olamadın ya! Hiçbir insan bile isteye kimseye yapmaz bunu! Tamam mı! Hiç kimse yapmaz. Yapamaz. Senin nasıl vicdanın rahat ya! Nasıl? Sen beni ellerinle alıp sokağa atsan daha az acıtırdı biliyor musun?" dedim.
Anneme döndüm. "Peki sen? Senin nasıl için rahat? Sen doğurdun ya beni sen! Madem sevmeyecektin, bakmayacaktın, hayatımı mahvedecektin niye doğurdun beni?! Acı çektirmek için mi? Hiç mi canın yanmıyor? " dedim. İkisine de bakarak devam ettim. "Keşke doğurmasaydınız beni! Aldırsaydınız! Ya yetimhaneye falan verseydiniz bari ya! Ya siz bana anne-baba olamadınız, bari insanlık yapın ya! Gerçekten içiniz acımayacak mı beni ona verirken? Vicdanınız nasıl rahat edecek?" dedim.
Annem de biraz pişmanlık var gibiydi ama emin olamıyordum. Babam ise söylediklerim hiç umrunda değilmiş gibi bana bakıyordu. "Sen benim kızım değilsin. O yüzden evet, canım acımayacak" dedi düz bir sesle. Gözümden bir damla yaş aktı. Bunu daha önce hiç yüzüme söylememişti. Canım yanmıştı, ama neden? Biliyordum zaten bunu. Neden canım yandı? Belki de ilk defa duyduğum içindir. Daha önce hep kendi kendime söylemiştim. Ama ilk kez onlar söyledi, hem de gözümün içine baka baka.
Bir şey demeden arkamı döndüm odama çıktım. Kapıyı kapatıp arkamı döndüğümde pencerenin yanında dikilen Kerem'i gördüm. Niye gelmişti ki? Hiç bir şey demedim. O da demedi. Duymuş muydu konuştuklarımızı? Ya anladıysa her şeyi? O zaman nolacak? "Ne zaman geldin?" dedim, sesim titriyordu. Korkuyordum, vereceği cevaptan korkuyordum. "Yeni geldim." dedi. Gözlerime bakıyordu. "Duydun mu bir şey?" dedim tereddütle. Bir süre sessiz kaldı. "Sadece babanın son dediği şeyi duydum" dedi. Üzgündü. Gerçekten halime üzülüyordu. Gözümden bir damla daha yaş aktı. Neyseki diğerlerini duymamıştı. "İyi misin?" dedi. Sesini soğuk tutmaya çalışıyordu ama gerçekten merak ediyordu beni, biliyordum. Başımı salladım sadece. "Niye gelmiştin?" dedim. "Bilekliğini düşürmüşsün okulda, bayılınca. Senin için önemli olduğunu biliyorum, onu getirdim" dediğinde koluma baktım, bileklik yoktu. Cebindeki bilekliği çıkarıp bana uzattı. Alırken ellerimiz bir saniyeliğine değmişti birbirine. Bir süre daha gözlerime baktı. "Takma kafana" dedi. Babamın söylediklerini kastediyordu. Gülümsemeye çalıştım. "Görüşürüz " dedi ve pencereye yöneldi. Merdivenin ilk basamağında durunca tekrar bana baktı ve aşağı indi. Gözümdeki yaşlar artmaya başladı. Benden gerçekten uzak duracaktı. Peki ben? Ben ne yapacaktım? Yanımda kimse yok. Yalnızım. Ailem yok, arkadaşlarımın hiçbir şeyden haberi yok, kerem yok. Ben ne yapacağım yalnız başıma. Ne yapacağım?!
Sabah kalkmam zor olmamıştı çünkü gece yine uyuyamamıştım. Birkaç gündür uyumuyorum, yemek yiyemiyorum. Ve bu kimsenin umrunda değil. Offff. Evden çıkıp durağa yürümeye başladım yavaşça. Bir anda biri arkamdan geldi ve ağzımı kapattı. Beni bir duvara yapıştırdı. Yine mi peşimdeki? "Özledim seni" diyip yüzünü yüzüme yaklaştırdı, saçlarıma dokunmaya başladı. İttirmeye çalıştım ama işe yaramıyordu. Benden güçlüydü, ve ben yorgundum, gücüm yoktu. "Kıpırdanma ama, biraz eğlenelim" diyip elini bacaklarıma dokundurunca ittirdim hemen. O sırada ağzımdan çekilen elle hemen bağırmaya başladım ama ağzımı tekrar kapattı. "şşş sessiz ol" dedi ve eli tekrar bacağıma gitti. Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. İtiyordum ama bir işe yaramıyordu. "Bırak lütfen bırak" dedim elini çekince. Bağırmıyordum, bağırırsam ağzımı kapatacaktı çünkü. "Özlettin ama kendini" dedi. Eli karnıma dokunmaya başladı. Neyseki gömleğimin üzerinden dokunuyordu. Hala yalvarıyordum, itmeye çalışıyordum. "Neyse, şimdilik yeter" dediğinde bir şey farkettim. Gözleri, kahverengi. Koyu bir kahverengi. Bu gözleri tanıyorum ama nereden? Lens mi takmıştı şimdi, niye kahverengi. Yavaşça uzaklaştı benden. Ağlıyordum sessizce. Ben bunları yaşayacak ne yapmıştım?
Durağa ilerledim yavaşça beni gören Nisa endişeyle "Noldu?" dedi. Anlattım ona. Okula gidene kadar bunu konuştuk. Sınıfa girmeden önce tuvalette bir yüzümü yıkadım. Sınıfa girdiğimizde Mustafa kerem'in yanında oturuyordu. Nisa Mustafa'ya sorduğunda "Ben biraz burada oturuyum. Siz Zeynep'le oturun" dedi. Kerem söylemişti bunu, eminim. Kerem'e bakmadan Nisa'nın yanına oturdum. "İyisin demi?" dedi Nisa. Yavaşça başımı salladım. Sanırım Mustafa Nisa'yı duymuştu. "Noldu ki?" dedi. Nisa konuşacağı sırada susturdum onu. Bilmesini istemiyordum. O sırada hoca gelince önümüze döndük ve ders başladı.
Teneffüste bahçeye çıkmıştım biraz. Bankta oturup düşünüyordum. O sırada yanıma biri oturdu, Kerem. Başımı çevirip karşıya odakladım. "Niye söylemedin sabah olanları?" dedi sakince. Hızla ona döndüm. Nisa mı söylemişti? Of Nisa! "Kızma Nisa'ya, ben zorladım onu. Sadece bana söyledi, diğerleri bilmiyor" diyince tekrar önüme döndüm. "Soruma cevap vermedin. Niye söylemedin bana?" dedi. Başımı kaldırmadan cevap verdim. "Sordun mu? " dedim. Cevap vermeyince ona döndüm. "Sorsam cevap verecek miydin? " dedi. "Sanırım bunu bilemeyeceğiz" dedim. "İstediğin şeyi anlatıp istediğin şeyleri sakladığın için bunu anlatıp anlatmayacağını bilemedim Zeynep. O yüzden sormadım sana" dedi. Sert konuşuyordu. "Tamam Kerem, öğrenmişsin zaten" dedim sakince. Biraz gözlerime baktı. "İyi misin?" diyince başımı yere eğdim. Yavaşça başımı salladım. Biraz daha bekledi ve "Tamam, gidiyim ben" diyerek kalktı ve gitti. Gitti! Yine gitti! Ağlamayacağım, hayır ağlamayacağım.
Öğle arasında hep birlikte kantinde oturuyorduk. Tek fark kerem tam karşımda oturuyordu, yanımda değil. Yanımda Yunus vardı. Bizimkiler yine sohbet ediyordu. Ben de kendi düşüncelerimde boğulurken omzuma dokunan elle irkildim. Kafamı çevirdiğimde Yiğit'in elini omzuma koyduğunu farkettim. "Naber?" dedi sırıtarak. "Sen gelene kadar iyiydim" dedim ve elini omzumdan ittim ama tekrar omzuma koydu. Sesli bir nefes verdim. Şu an bununla uğraşamazdım. "Ne istiyorsun Yiğit?" dedim ona bakmadan. "Hiç, seni özledim" dediğinde ona döndüm. "Ben seni özlemedim ama. Git başka yerde biraz daha özle" dedim ve elini itmeye çalıştım ama omzumu sıktığı için yapamadım. Sert sıkıyordu ama canım yanmıyordu, şimdilik. "Defol git Yiğit " dedim sertçe. "Gel biraz konuşalım seninle" dedi sırıtarak. "Seninle konuşacak bir şeyim yok. O elini çek, ve git!" dedim. Diğerleri her an ayaklanacak gibi duruyordu. Omzumu biraz daha sıktı. "Konuşmak yerine başka şeyler yaparız o zaman" dediğinde sertçe "İğrençleşme Yiğit. İstemiyorum git!" dedim. Omzumdaki baskıyı arttırınca acıyla inledim. "Emin misin?" dedi tehdit eder gibi. Omzumu daha da sıkınca hafiften bağırdım ve hemen Kerem ayağa kalkıp yanımıza geldi ve Yiğit'i itti. "Siktir git lan!" diye bağırdı. Hemen ayağa kalkıp Kerem'i tuttum. Okuldaydık, kavga ederse disiplin cezası alabilirdi. Bizimkiler de ayağa kalktı. Yiğit sırıtarak "Vay, cesarete bak sen. Yürek mi yedin lan?" dedi. Kerem ileri atılacağı sırada kolunu tuttum ve "Kerem dur!" dedim sertçe. Bana döndü, bir kaç saniye baktı ve sesli bir nefes verdi. "Yiğit git sende artık!" diye bağırdım. Sırıtarak göz kırptı ve gitti. Kerem'in kolunu bıraktım. Kerem biraz bana baktı. O sırada bir anda başım döndü ve bayılacak gibi oldum, masanın kenarına tutundum. Kerem hemen kolumu tuttu. Nisa yanıma gelip "Noldu, iyi misin?" dedi. Birkaç saniye gözlerimi kapattım ve kendime gelmeye çalıştım. Gözlerimi açıp bir saniyeliğine Kerem'e baktım. Endişeliydi. Hemen Nisa'ya döndüm."İyiyim, bir yüzümü yıkayım" dedim. "Tamam gel" dedi ve kolumdan tutarak beni tuvalete götürdü. Yüzümü yıkadım, daha iyiydim. Tuvaletten çıkıp sınıfa giderken Cemre çıktı karşımıza. Offfff. Biri bitiyor biri başlıyor. Sayıyla mı veriyor Allah bunları bana anlamadım ki? Sırıtarak bana bakıyordu. "İyi görünmüyorsun canım, noldu güneş mi çarptı?" dedi yalancı bir endişelikle. "Valla bana ne çarptı bilmiyorum ama biraz daha konuşmaya devam edersen sana bir tane ben çarpacağım haberin olsun!" dedim öfkeyle. "Hayırdır sen ya! Kime çarpıyorsun?" Nisa hemen "Cemre defol git, seninle uğraşamayız şu an" dedi. "Siz benimle zaten uğraşamazsınız" dedi. Sinirliydim zaten bir de bu üstüme geliyordu. O sırada yanımıza nöbetçi hoca geldi. "Zil çaldı kızlar, sınıfa" dedi ve sınıfa doğru ilerlemeye başladık. Sırama geçtiğimde başımı hemen duvara yasladım. Hiç halim yoktu, yorgundum.
Son üç ders iğrenç geçmişti. Sıkıcıydı, ve başım ağrımaya başlamıştı. Çıkışta çantamı alıp Nisa ile birlikte okuldan çıktığımızda Kerem'de peşimizden geliyordu. Nisa ona dönüp sorgular gibi bakınca "Otobüsle gideceğim bugün" dedi ve yanımızda yürümeye başladı. Yürüyecek halim yoktu ya. Yorgunum, uykum var, açım ve başım ağrıyor. Bu aralar her şey üst üste geliyor, dayanmıyor artık bünyem. O sırada Nisa'nın kolumda dokunmasıyla ona döndüm. "İyi misin? Sesleniyorum sesleniyorum duymuyorsun?" dedi. "iyiyim, dalmışım" dedim. Nisa ve kerem endişeli bakıyordu bana. O sırada başım dönmeye başladı. "Zeynep iyi misin?" dediğini duydum Nisa'nın. Ama cevap veremeden yere düştüm ve gözlerim kapandı .
Gözlerimi yavaşça açtığımda görüş açıma direk kerem girdi, yine. Endişeyle bana bakıyordu. Ama yine yanıma gelmedi. Nisa'ya döndüm. "İyi misin?" dedi. Başımı salladım yavaşça. Etrafıma baktığımda hastanede olduğumuzu farkettim. "Noldu? Nasıl geldik buraya?" dedim sessizce. Sesimi çıkaracak gücüm bile yoktu. Koluma baktığımda serum takılı olduğunu farkettim. "Bayıldın bir anda. Hemen taksi çağırıp seni buraya getirdik " dedi. O sırada içeri erkek bir hemşire girdi. "Nasılsınız?" dedi. "Yorgun " dedim. "Normal. En son ne zaman yemek yediniz?" dediğinde durdum. Bilmiyorum. "Bilemiyorum" dedim. "Uzun zamandır yemiyorsunuz belliki. En son ne zaman uyudunuz?" dedi. "üç gün önce" dediğimde Kerem şokla "Ne?!" dedi. Bakmadım ama ona. Hemşire "Uzun zamandır yemek yemediğiniz ve uyumadığınız için bayıldınız. Vücudunuz halsiz düşmüş. Dinlenmeniz lazım. Bir kaç gün dinlenin. Serum bitince çıkabilirsiniz" dedi ve çıktı odadan. Seruma baktım, az kalmıştı. Nisa "Ben gidip çıkış işlemlerini yapıyım" dedi ve odadan çıktı. Kerem ve ben kalmıştık.
Yanıma yaklaştı. Ona baktım, bana baktı. "Niye kaç gündür uyumuyorsun?" dedi sakince. "Uyuyamıyorum" dedim ona bakmadan. Gözlerim tavandaydı. "Yemek niye yemedin?" "Canım bir şey istemiyor" dedim. "Niye uyuyamıyorsun geceleri?" "Düşünüyorum, çok düşünüyorum. " "Neyi?" dedi merakla. Ona döndüm. "Bilmem, hayatımı sorguluyorum birkaç gündür. Başıma gelenleri düşünüyorum. Bunları neden yaşadığımı, neden yalnız olduğumu, herşeyi sorguluyorum" dedim. Bir kaç saniye gözlerime baktı. "Sorun ne?" dedi. Gözlerim doldu yine. Niye hep doluyor ki gözlerim? Bıktım ağlamaktan! "Sorun ben, benim yaşadıklarım, başıma gelenler, sorun benim var olmam" dedim titreyen sesimle. Kaşlarını çattı. "Senin varlığın bir sorun değil" dedi. Başımı iki yana salladım. Gözümden bir damla yaş aktı. Gözlerini kaçırdı hemen. Beni böyle görmek istemiyordu. "Serum bitti" dedim sessizce. Seruma baktı. Yavaşça kolumdan çıkardı ve kalkmama yardım etti. "Yürüyebilir misin?" dedi. Başımı salladım yavaşça ve odadan çıktık. O sırada odaya doğru gelen Nisa'yı gördük. "Çıkış işlemleri tamam. İyi misin sen?" dedi. "Evet, çıkalım artık şuradan" dedim ve yürümeye başladık.
Taksiyle önce Nisa'yı bırakmıştık eve. Kerem ve ben taksideydik. Benim evin önüne gelince ikimiz de indik. Sanırım Kerem yürüyecekti, zaten yakındı evi. Ona döndüm. "Teşekkür ederim " diyip arkamı döndüm, ama hemen kolumdan tutup kendine çevirdi beni. "Zeynep, anlatmayacak mısın?" dedi. Çok üzgündü, gözlerinden belliydi. "Kerem üzgünüm, anlatamam. Bu durumdan memnun değilim ama anlatamam, seni de bu işe karıştırmak istemiyorum " dedim. "En azından bir şey söyle. Başın mı belada, biri mi tehdit ediyor, ne biliyim istemediğin bir şeye mi zorluyorlar, ailen mi? Bir şey söyle Zeynep " dedi. "Aslında sanırım söylediklerinin hepsi. Hatta belki daha da fazlası" dedim. Gözlerim dolmuştu yine. "Yardım edebileceğim bir şey yok mu?" dedi. Bir süre gözlerine baktım. Aslında para isteyebilirdim , zengindi sonuçta. Ama sorgulayacaktı o kadar parayı ne yapacağımı. Ona anlatırsam rahat durmaz biliyorum. "Yok kerem, üzgünüm " dedim. Bir süre gözlerime baktı. Üzgündü, kırgındı. Belki de canı yanıyordu. "Peki" dedi sessizce. Gözümden bir damla yaş aktı. O yaşa baktı bir süre. Onun yüzünden aktığını düşünüyordu ama onunla ilgisi yoktu, benim yüzümdendi, yaşadıklarım yüzündendi. Gözlerime son bir kez baktı ve arkasını dönüp ilerledi. Ben de arkamı dönüp eve girecektim ki arkamda bir araba durdu. Arkamı döndüm. Mehmet. Arabadan indi, ona doğru ilerledim. "Bir şey mi oldu?" dedi merakla. "Hayır, niye geldin?" dedim. "Teklifini düşündüm, tamam ama paranın hepsini veremem, abim şüphelenir. 300.000 verebilirim, ama geri kalan 200.000 senin bulman lazım. Ve bu akşam seni istemeye gelecekmişiz" dedi. "Ne?! Bu kadar hızlı mı? Ben akşama kadar o parayı bulamam" "Üzgünüm, yapabileceğim bir şey yok." diyip para dolu bir zarf uzattı. "Bu kadarını ben veriyorum, sen geri kalanını bulmaya çalış. Akşam ben engel olamam çünkü. Elimden bir şey gelmiyor" dedi ve arabasına dönüp gitti. Gözümden yaşlar akmaya başladı. Hemen eve girip odama çıktım. Ne yapacaktım, ne yapacaktım? Kahretsin! Paranın geri kalanını bulamam. Siktir ya!
Akşam annem hazırlık yapıyordu, malum görücü geliyordu bana. Of ya! Bir dakika, kapı sesi. Geldiler! Kahretsin ya! Seslerini duyuyorum. Salona geçtiler. Üzerimi değiştirmedim, bir pantolon tişört yeter. Bir de onlar için süslenecek değilim. Biraz bekleyip aşağı indim. Hiç konuşmadan bir yere geçip oturdum. Akif denen adama baktım. 35-40 yaşlarındaydı. Sert bir yüz ifadesi vardı. Hafif sakalları çıkmıştı. Saçları kısaydı. "Kızımız bu sanırım" dedi bana bakarak. Düz bir ifadeyle ona bakıyordum. Adam da sert bakıyordu, gülümsemiyordu. Babam "Evet, Zeynep" dedi. Gözlerimi devirdim. Babalığın batsın! Mehmet de bana bakıyordu, üzgün gibiydi. "Güzel, kızı da alıp gidelim." dedi ve ayağa kalktı Akif. Ben de ayağa kalktım hemen. "Pardon? Kızı alıp gidelim derken?" dedim. Bana döndü. "Bizimle geliyorsun" dedi. "Gelmiyorum" dedim. "Sana soran olmadı. Canının yanmasını istemiyorsan geliyorsun. Parayı da ödemediniz zaten" dedi sertçe. "Gelmiyorum ben hiçbir yere!" dedim. Korumalarına kaş göz yaptı ve iki adam beni kolumdan tutup yürütmeye çalıştı. "Bırak beni bırak! Gelmeyeceğim !" diye bağırdım. Adamlar sert tutuyordu. Dirseğimi birinin karnında vurdum hemen, o geri çekilince diğerine dönüp onun da karnına dizimle vurdum. Herkes şok halde bana bakıyordu. Akif'e döndüm, sinirliydi. "Paranı vereceğim, ama zamana ihtiyacım var!" dedim sertçe. Sinirliydim. "Baban da öyle demişti, ama zaman bir işe yaramıyor" dedi. "Ben babam değilim, zaten bu adam da benim babam değil. Paranı vereceğim. Hatta bir kısmını şimdi verebilirim" dedim. Kaşlarını çatıp bana baktı. "Ne kadarını?" "200.000" dedim. Kalan 100.000 elimde kalmalıydı, bir dahaki geldiğinde onu verirdim. Kaşları daha da çatıldı. "Ama gerisi için zamana ihtiyacım var" dedim. "Tamam getir o parayı" dedi. "Nereden bileceğim parayı verdikten sonra beni götürmeye çalışmayacağını, ya da yarın gelip kalanını istemeyeceğini?" dedim. Mehmet şaşkındı, Akif ise sinirli. Babama bakmıyordum, umrumda değildi. "Söz veriyorum. 1 haftan var gerisi için." dedi. Yukarı çıkıp zarfın içinden 100.000 ayırıp kalanını aşağı indirdim. Akif'e uzattım. "Ben babama benzemem, parayı bulacağım" dedim. "Nereden buldun bu parayı, çaldın mı ?" dedi. "Seni ilgilendirmez, sen parana bak" dedim sertçe. "Cesur musun aptal mı bilemedim. " dedi. Ve arkasını dönüp çıktı. Adamları da çıktı, en son Mehmet bana bir bakış atıp o da çıktı. Kapıyı kapatınca babam bana döndü. "Nereden buldun o parayı?" dedi. "Sanane? Ben senin kızın değilim, o yüzden sana hesap vermek zorunda da değilim" dedim ve odama çıktım. Bugünü de böyle atlatmıştık. Yatağa girdim ve uyumaya çalıştım.
Bugün cumartesiydi. Bu gece uyuyabilmiştim sonunda. Saat 10. Evde yalnızım ve hala yatakta uzanıyorum. Biraz telefona baktım, yatakta boş boş uzanıp tavanı izledim. Ama sıkılmıştım artık. Saat 11'e geliyordu. Yataktan kalkıp yüzümü yıkadım ve odama geçtim. Giyeceğim kıyafetlerimi dolaptan aldım. Şortumu çıkarıp pantolon giydim. Üzerimdeki geceliği de çıkardım. Tişörtümü de elime almıştım ki camdan içeri giren Kerem'i gördüm. Beni görünce hemen arkasını döndü. "kerem!" diye bağırdım. "Özür dilerim, görmedim yemin ederim" dedi. Utanmıştım. Üstümde bir tek sütyen vardı, atlet giymiyordum. Neyseki Kerem'i görünce tişörtle önümü kapatmıştım. Hemen tişörtümü giydim. "Napuyorsun ya?" dedim sinirle. "Valla özür dilerim, görmedim bak" dedi. Ofladım. "Tamam, giydim" diyince bana döndü yavaşça. Hemen gözlerimi kaçırdım. Utanmıştım. Güldü hafifçe. "Niye gelmiştin?" dedim ona dönüp. "Dün bayıldın ya, bugün nasıl olduğunu merak ettim" dedi. Gözlerine baktım. Özlemiştim onu. Günlerdir hiç sarılmamıştım ona. Kokusunu içime çekemedim. Gözlerine uzun uzun bakamadım. Ama özlediğimi belli etmemeye çalışıyordum. "İyiyim" dedim soğuk bir şekilde. "Zeynep, anlatacak mısın sorunu?" dedi. "Kerem sürekli aynı konu, anlatamam" dedim sakince. "Tamam ama ben böyle yapamıyorum Zeynep, uzak duramıyorum senden. Merak ediyorum, özlüyorum" dedi. Özlemiş miydi beni? "Anlat bana lütfen" dedi yalvarır gibi. Sustum. Cevap vermedim.
"Biri mi var?" diyince şokla ona döndüm. "Anlamadım?" dedim. Aslında anlamıştım, ama doğru mu anlamıştım. "Zeynep, başkasını mı seviyorsun? O yüzden mi uzak duruyorsun benden? Beni üzmemek için mi? Bak öyleyse eğer yemin ederim umrumda değil, sevgilin de olsa umrumda değil. Yeter ki uzak durma benden lütfen" dedi. Şimdi bile beni düşünüyordu. "Kerem, kimse yok. Sen niye bir anda böyle düşündün ki?" dedim şaşkınlıkla. "Zeynep seni birkaç seferdir biriyle görüyorum" dedi, üzgündü. "Kim?" dedim kaşlarımı çatarak. "Bir ara okulun önüne gelen var ya, onunla" Mehmet. "Bak yanlış anlama ama o gün sana inanmamıştım zaten babamın arkadaşı dediğinde. Geçen gün okulda bayılıp eve gideceğin zaman peşinden çıktım. Seni izledim, belki yine bayılırsın diye. Ama sen onun arabasına binip gittin. Seni hastaneden eve bıraktığımda da benden hemen sonra o geldi, gördüm. " dedi. Kırgındı, onunla aramda birşey var sanıyordu.
"Kerem, onunla aramda hiçbir şey yok. Evet, ilk gördüğünde sana yalan söyledim, ama önemsiz biri. Yemin ederim ona karşı bir şey hissetmiyorum. O da bana karşı. " dedim. Mutlu olmuştu biraz. "Ne işin var o zaman onunla?" dedi. "Bir işim yok. Sadece babamla ilgili bir kaç konu olmuştu, onunla ilgili konuşmuştuk " dedim. Bir süre gözlerime baktı. "Kimse yok" dedim sessizce. Gülümsedi. Gülümsedim. "Pekala, sanırım sorsam yine anlatmayacaksın bana sorununu. O yüzden sormuyorum. " dedi. Cevap vermedim, sadece gözlerine baktım. "Neyse gidiyim ben " diyip arkasını döndü, hemen "Dursaydın" dedim. Bana döndü. Gülümseyerek gözlerime baktı. Bunu söylememe sevinmişti. Hani soğuk davranacaktım? " Yok gidiyim ben " diyip arkasını döndü. Bana son bir bakış atıp gitti. Sanırım uzak durmakta kararlıydı. Neyse, gelmesine sevinmiştim. Aşağı inip bir şeyler yedim.
Bugün pazardı. Parayı bulmam lazımdı. Ama nasıl? Üzerime kısa bir kot pantolon ve üzerime askılı beyaz tişört giydim. Saçlarımı da at kuyruğu bağladım. Dışarı çıkacaktım, yürüyüş yapacaktım biraz. Akşam 8 'di saat. Hava kararmak üzereydi. Ama benim biraz hava almam gerekiyordu. Odadan çıkarken gözüm aynada şortuma takıldı. Eğer kerem olsaydı bununla dışarı çıkmama izin vermezdi. Gülümsedim. Gözlerim doldu. Ama kerem yoktu. O yüzden çıkacaktım bununla. Hemen aşağı inip kendimi dışarı attım. Parka doğru ilerledim. Yalnızdı, ıssızdı, sessizdi buralar. Rüzgar hafifçe esiyordu ama üşümüyordum. Bir süre yürüdüm. Düşündüm. Parayı nasıl bulacağımı düşündüm, ailem olmayan ailemi düşündüm, Yiğit'ten ve peşimdeki kişiden nasıl kurtulacağımı düşündüm, Kerem'i düşündüm. Düşünecek ne kadar çok şeyim varmış.
Yaklaşık 1 saat yürüdükten sonra bir banka oturdum. O sırada arkamdaki birinin de banka oturduğunu farkettim. Beni takip mi ediyordu? Aslında normal olarak banka oturmuş da olabilir ama şu an burada kimse yok, ve ben korkmaya başladım. Yavaşça banktan geri kalktığımda onun da kalktığını hissettim. Biraz yürüdükten sonra hafifçe arkamı döndüm, arkamdan geliyordu. Siyah kapşonlu vardı ve şapkası. Biraz hızlandım. Tekrar arkama baktığımda onun da hızlandığını farkettim. Beni takip ediyordu, kahretsin. Ve buralarda kimse yoktu, hava kararmıştı. Koşmaya başladım, çünkü bir şey olsa beni kurtaracak kimse yoktu. Onunda koştuğunu adım seslerinden anladım. Hızlandım. Nefes nefese kalmıştım ama durmuyordum. O da hala arkamdan geliyordu. En son bir sokağı geçtiğimde koşarken bir taşa takıldım ve yere düştüm. Acıyla inledim. Dizimin üstüne düşmüştüm. Kanıyordu. "Zeynep" dedi biri. Kerem'in sesi.
Koşarak yanıma geldi ve hemen dizlerinin üzerine çöktü. "Kerem?" dedim. Ne işi vardı burada? "İyi misin ?" dedi endişeyle. Cevap vermedim çünkü bacağım çok acıyordu. "Gel şuraya geçelim" diyip beni ayağa kaldırdı. O sırada geldiğim yöne baktım, peşimdeki gitmişti. Kerem kolumdan tutarak yürümeme yardım etti, beraber bir banka oturduk. "Bekle burada" diyip bir yere gitti. Birkaç dakika sonra elinde yara bandı ile gelmişti. "Eve gidip temizleyelim" dedi. "Gerek yok, yara bandı yeter" dedim. Önümde eğilip yara bandını açtı. Yavaşça canımı acıtmadan bacağıma yapıştırdı. Elleri bacağıma dokununca irkilmiştim. Kalkıp yanıma oturdu tekrar.
"Niye koşuyordun?" dedi. Cevap vermeden gözlerine baktım. Söylesem mi? Ben sessiz kalınca alaylı bir ifadeyle "Bunu da sakla" dedi gülerek. Sinirlenmişti. "Takip ediyordu biri" dedim sessizce. Anında bana döndü. "Anlamadım?" dedi. Anlamıştı ama emin olmak için soruyordu. "Ben yürürken bir anda takip edildiğimi fark ettim. Adamın biri peşimden geliyordu. Adımlarımı hızlandırınınca o da hızlandırdı. Sonra koşmaya başladım. Arkamdan geliyordu, o sırada takılıp düştüm. Seni görünce gitti muhtemelen" dedim. Kaşları çatılmıştı. "Kimdi?" dedi. "Bilmiyorum, yüzünü görmedim. Ama muhtemelen sıradan biri. Tanıdığımı sanmıyorum" dedim. "İyi misin sen?" dedi. "İyiyim. Sen napıyordun dışarıda?" "Biraz hava almak istemiştim. Sen?" dedi. "Bende biraz hava almak istemiştim." dedim. Gözlerime bakıyordu, ben de ona bakıyordum. Özlemiştim onu. Hemde çok. Bir süre birbirimizi izledik. Sonra tekrar o konuştu. "Niye bu saatte çıktın ki?" dedi. "Hava karanlık, kimse yok, sessizlik, yalnızlık, hafif yüzüne vuran rüzgar... İnsan başka ne ister ki? Böyle olunca çok seviyorum dışarıyı. Ama işte çok çıkamıyorum. Malum genelde peşime takılanlar oluyor" dedim. Yüzüme baktı. "Korktun mu?" dedi sakince. "Biraz" dedim.
Sonra şortuma baktı. Kaşları çatıldı. "Bununla mı çıktın dışarı?" dedi. O sırada aklıma gelenle güldüm. "Neye gülüyorsun?" dedi. "Evden çıkmadan, aynada şortuma bakınca aklıma gelmişti. 'Kerem olsaydı giydirmezdi bunu bana' demiştim kendi kendime. Şimdi sen yine kızınca, aklıma geldi" dedim gülerek. Gözleri bir an gülüşüme kaydı, sonra tekrar gözlerimi buldu. "Sen de hazır kerem yokken giyiyim mi dedin?" dedi gülerek. Başımı salladım. Hala gülüyordum. "Giyme bir daha" dedi. "Nereden bileceksin ki giyip giymediğimi?" dedim. Aslında soru sormamıştım. "Doğru, bilemem artık" diyip kafasını başka yöne çevirdi.
Kırgındı hala. Canı yanıyordu, canını yakıyordum onun. Elimi yavaşça elinin üzerine koydum. Anında bana döndü. Gözlerine baktım. "Kerem, senden bir şey saklamak istemiyorum. Ama mecburum. Kızma bana lütfen" dedim sakince. Gözlerime baktı. "Zeynep, neden mecbursun?" dedi. "Kerem çünkü öğrenirsen sakin kalmayacaksın, ve senin de başın belaya girecek. Sana bir şey olmasını istemiyorum " dedim. Gözlerim dolmuştu. "Beni korumak için yani?" "Evet, yoksa sana anlatırım kerem. Bilmiyor musun beni? Her şeyimi biliyorsun, yıllardır arkadaşım olan kişiye anlatmadığım şeyleri anlattım sana, tüm özelimi, ailemi biliyorsun, yaşadıklarımı biliyorsun. Ya kaç tane ilkimi yaşadım ben seninle. Uyudum ben seninle uyudum. Öptün sen beni ya. Ben ilk defa birine bu kadar yakın oldum. Kerem sence senden bir şey saklar mıyım? Saklarsam da senin için. Yiğit'in derste yaptığını sakladım çünkü öğrenirsen onu dövecektin. Ve o bunu sana ödetecekti. Ya tanıyorum onu ben, seni öldürtebilirdi. Sana bir şey olacaktı, istemedim. Yoksa ben sana anlatmak, senin yanında ağlamak istemiyor muyum sence? O adamın kim olduğunu soruyorsun, belalı biri. Aslında belalı değil ama , yiğit gibi düşün. İstese her şeyi yapabilir, onunla bir yakınlığım yok, babam için konuşuyoruz ama sen belki de onunla kavga edeceksin ve o sana bir şey yapacak. Sorunumu anlatmamı istiyorsun. Başım belada kerem, tamam mı? Ve eğer sana anlatırsam senin de başın belaya girecek. Yoksa senden saklar mıyım? Yardım isterim, yanımda olmanı isterim. Senden uzak durmak hoşuma mı gidiyor sanıyorsun? Mutlu muyum sence bu şekilde? Ağlarken yanımda olmanı istemiyor muyum? Düşünmekten uyuyamıyordum, ama sen yanımda olsan uyurdum. Yanımda olmanı istedim ama seni bilerek uzaklaştırdım. Yoksa seni istiyordum yanımda kerem. Yemin ederim senin için yapıyorum, yoksa niye yapıyım bize bunu? Hem sana hem kendime niye acı çektiriyim ki?" dedim. Gözümden bir damla yaş aktı. Kerem uzanıp o yaşı sildi yavaşça.
"Zeynep, senin başın belaya girmiş, benimki girse nolacak? Bırak benimki de girsin. Ben yanında olmak, yardım etmek istiyorum. " dedi. "Kerem olmaz, gerçekten olmaz. Çok istiyorum ama olmaz." dedim. Elimin altındaki elini çekti yavaşça. "O zaman üzgünüm Zeynep ama, ben de yanında olamam" dedi. Ayağa kalktı. "Gidiyorsun yani?" dedim ağlamaklı bir sesle. Başını salladı yavaşça. Son bir kez bakmadan uzaklaştı. Gitmişti. Yine gitmişti. Ağlamaya başladım. Ama istemiyorum. Ağlamak istemiyorum artık, bıktım ağlamaktan. Bıktım! Her şeyden bıktım! Kerem yine gitti! Yine!
Sabah okula geldiğimizde çok yorgundum. Gece yine uyuyamamıştım çünkü. Bugün pazartesi. Cuma günü yine gelecek Akif. Of bıktım artık ya bıktım. Hiç bir şey yolunda gitmiyor. Sınıfa girdiğimde kerem hemen kafasını çevirdi. Beni görmek istemiyordu anlaşılan. Sırama geçtim ve başımı cama yasladım. Çok yorgundum. Dersi dinleyecek halim yoktu ama sınavlara az kalmıştı. Hoca geldi ve derse başladı.
Öğle arasında kantinde oturuyorduk. Kerem yine karşıma oturmuştu. Bizimkiler de yine sohbet ediyordu. Ve ben yine düşüncelerimle boğuşuyorum. Ama düşüncelerimi telefonumun sesi böldü. Nisa "Kim?" dedi. Numara mı? "Tanımıyorum" dediğimde kerem'in kaşları çatılmıştı. Telefonu açtım ve "Efendim?" dedim. "Zeynep, Mehmet ben" diyince hemen ayağa kalktım. "Aa evet, hatırladım." diyerek masadan uzaklaştım. Bizimkilerin anlamaması gerekiyordu. "Seni uyarmak için aradım. Abim cuma geldiğinde tüm parayı almayı düşünüyor. O kalan parayı verirsen kabul etmeyebilir. Bir an önce kalan parayı bul" dedi. "Bulamam ki. Sen veremez misin kalanını. Öderim sana lütfen" dedim. "Üzgünüm. Daha fazla veremem. Elini çabuk tutsan iyi olur. Bu benim numaram. Seni ara sıra buradan haberdar edebilirim. Kapatıyorum" diyip kapattı. Kahretsin ya! Nasıl bulacaktım ki o parayı?
Sessizce masaya geçtim. Kerem bana bakıyordu, merak ediyordu. Nisa "Kimmiş?" dedi. "Şey ya, ortaokuldan biri. Numaramı bulmuş da" dedim. "Kim?" dedi. "Gizem vardı ya, o" dedim "Gizem mi? Sen onu sevmezdin ki?" "Napıyım Nisa, kız o kadar numaramı bulmuş, geri mi çeviriyim? Neyse ben bir tuvalete gidiyorum" diyip masadan kalktım. Gözlerim dolmuştu. 4 gün içinde o parayı bulmam imkansızdı. Tuvalete gidince kimse olmadığını farkettim. Gözyaşlarım bunu bekliyormuş gibi akmaya başladı. Bir süre aynada kendime baktım. Sonra yüzümü yıkadım ve bir süre sakinleşmeyi bekledim ama aksine yine ağlamaya başlamıştım. Gözyaşlarım teker teker akmaya devam ediyordu. Kahretsin! Kahretsin! Ne yapacağım ben?
Yavaşça arkamı döndüğümde kerem'i görünce irkildim. Ne işi vardı burada? Duvara yaslanmış bana bakıyordu. "Ne işin var burada?" dedim. Kızlar tuvaleti burası! "Kimse gelemez, kapıyı kilitledim" dedi. Bir süre gözlerime baktı. "Niye yalan söyledin? Yine sakladığın olayla ilgili bir şey oldu demi?" dedi. Gözlerimi kaçırdım. Anlamıştı yine. "İyi misin?" dedi. Başım yerdeydi hala. Yavaşça iki yana salladım başımı. İyi değildim. Hiç iyi değildim. Ve bunu anlatabileceğim kimse yoktu yanımda. Gözyaşlarım artmaya başladı. Kerem'in bana yaklaştığını hissettim. Elini çeneme koyup başımı kaldırdı. "Ağlama" dedi acı çeker gibi. Canı yanıyordu. Ellerini yanaklarıma koyup gözyaşlarımı sildi. "Neye ihtiyacın var? " dedi. "Sana ihtiyacım var. Ama sen yoksun" dedim sessizce. Üzgün bakıyordu gözleri. Alnını alnıma dayadı. "Beni sen uzaklaştırıyorsun ama" dedi. "Uzaklaşma sen. Ben seni uzaklaştırsam da uzaklaşma, olmaz mı? Zor biliyorum ama, uzaklaşma" dedim. Sesim ağlamaklı çıkıyordu. Nefesi yüzüme vuruyordu. "Olmaz Zeynep, yanında olamam " dedi ve geri çekildi. "Gidiyor musun, yine?" dedim. Bir şey demeden çıktı ve gitti. Gitti! Yine gitti! Yine yalnız kaldım! Yine! Kahretsin ya kahretsin! Biraz orada durdum, sakinleşmeye çalıştım ve çıkıp sınıfa gittim.
Eve gittiğimde hala bugünü düşünüyordum. Parayı nasıl bulacağımı düşünüyordum. Parayı bulamazsam ne yapacağımı düşünüyordum. Kahretsin sadece düşünüyordum. Yemek yiyememiştim yine. Uyuyamamıştım. Nefret ediyordum bu durumdan. Gece boyu düşündüm. Arkadaşlarımdan para isteyecektim. Belki biriktire biriktire hallederdim. Hem bizimkilerin durumunu bilmiyorum, belki onlar da kerem gibi. Sabah ilk tenefüs Nisa'yı bahçeye çıkardım. "Noldu?" dedi. "Nisa senden bir şey isteyeceğim ama sorgulamayacaksın, tamam mı?" dedim. "Tamam" dedi hemen. "Paraya ihtiyacım var, çok paraya. Belki yardımda bulunabilirsin. Bilmiyorum, yardım edebilir misin?" dedim. "Kızım parayı nereden bulacağım ki? Zaten araba bozulmuş babam onu yaptıracak, borçlandı. Para isteyemem kusura bakma, üzgünüm. Ne yapacaksın ki parayı?" dedi. "Boşver ya" dedim. Yüzüm asılmıştı. "Bizimkilere sor" dedi. Evet, öğle arasında soracaktım.
Öğle arasında hep birlikte kantinde oturuyorduk. "Arkadaşlar" dediğimde hepsi bana döndü. "Sizden bir şey isteyeceğim, ama nedenini sorgulamayacaksınız, tamam mı?" dedim. "Söz verin" "Söz" dedi hepsi. Merakla bana bakıyorlardı. "Paraya ihtiyacım var " dedim hızlıca. Hepsi şaşırmıştı, kerem kaşlarını çatmıştı. "Ne kadar paraya?" dedi Mustafa. "Çok paraya. Yardım edemezseniz anlarım, ama edebilirseniz çok iyi olur" dedim. "Zeynep valla bizde para gezmez ki. Zaten babam hastanede birkaç gündür, biliyorsun. Üzgünüm, benim bir yardımım dokunmaz" dedi Göktuğ. "Benim babam da borçlarını ödemeye çalışıyor. Ben de yardım edemem kusura bakma" dedi Mustafa. "Niye para istiyorsun bilmiyorum ama biz de yeni taşındığımız için daha evin parasını veremedik, biliyorsun" dedi yunus. "Tamam sorun değil." dedim. Kerem kaşları çatık bana bakıyordu hala. Başıyla 'gel ' işareti yaptı ve masadan kalktı. Ben de peşinden gittim. Boş bir sınıfa girdik yine.
"Para şu anlatmadığın şeyle mi ilgili?" dedi. Sessizce başımı salladım. "Zeynep, sen birinden borç mu aldın?" "Kerem karışık konular" dedim. "Pardon, anlatamazsın unuttum" dedi. Ya deme şöyle ya! Lütfen! "Ne kadar?" dedi. Cevap vermedim. "Soru sormayacağım Zeynep, tamam. Ne kadar söyle?" dedi. "200.000" dedim. Gözleri fal taşı gibi açıldı. "Ne?! Ne yapacaksın o kadar parayı?" dedi. "Lazım kerem" dedim. "Bizden istediğine göre çok ihtiyacın var" dedi. Başımı salladım. Sesli bir nefes verdi. "Neyse hadi sınıfa gidelim" dedi ve çıktı. Bu muydu yani? Allah'ım ya!
Eve geldiğimde canım çok sıkkındı. Çünkü bugün düşündüğüm gibi geçmemişti. Kimse yardım edemiyordu. Gerçi bende hata, insanlar kendileri zor geçiniyor, bana mı verecekler bir de! Offfff!
Masaya oturduğumda bir şey yemiyordum, canım istemiyordu. Babama döndüm. "Para bulabilir misin biraz?" dedim. "Niye?" dedi. "Adamlara vermek için. Senin borcun ya hani, biraz katkın olur belki" dedim sertçe. "Para falan bulamam ben. Evleneceksin bitecek işte, para arayıp durma!" dedi. "Bu mu yani? Evleneceksin bitecek, bu kadar mı? Cidden bu kadar mı umrunda değil bu durum? Bu kadar mı insanlıktan çıktın sen? " dedim. "Benimle doğru konuş?" "Niye kimsin ki sen?" dedim alayla. "Babanım, en azından insanım" dedi sertçe. "Babam mı? Cidden mi? Sen demiyor muydun senin baban değilim diye? Babam falan değilsin sen? İnsan kızına bunu yapmaz. Bir de babanım diyor. Babalığın batsın senin! Babaymış" dedim bağırarak. "O zaman insan olduğum için düzgün konuşacaksın. Ağzını topla!" dedi. "İnsan mı? Gerçekten mi? Sen kendini insan mı sanıyorsun?! Hiç bir insan bunu yapmaz kimseye! Kimsenin hayatını mahvetmez bir eğlence uğruna! Hiç kimse yapmaz bunu! İnsan mısın sen ya?! He? İnsan mısın sen? Bir de insanım diyor. İnsanlığın da batsın babalığın da batsın senin! Duydun mu?!" dedim bağırarak. Gözümden bir damla yaş akmıştı yine.
Hızlıca yukarı çıktım. Odama girdiğimde kerem'i gördüm yine. Kapıyı kilitledim hemen. "Ne yapıyorsun burada?" dedim. "İyi misin sen?" dedi. Cevap vermedim. "Duydun sanırım?" dedim. "Yeni geldim. En son senin bağırışını duydum sadece" dedi sakince. "Niye geldin?" dedim. "Dışarıda konuşalım mı?" dedi. "Tamam " dedim. Niye ki? Pencereye ilerledi. Bende arkasından geldim. Önce o indi. Merdivenin ucunda bekledi. "İnebilir misin?" dedi. "Sanırım" dedim ama yüksekti. Yavaşça merdivene çıktım. Önüm dönük iniyordum. "Korkma, tutarım seni" dedi kerem. Güveniyordum ona. Yavaşça bir kaç basamak indim. Son iki basamak kala ayağım takıldı ve bir kat aşağı düşüyordum ki kerem belimden tuttu. Çok yakındık, ve eli belimdeydi. "İyi misin?" dediğinde nefesi yüzüme geldi. Başımı salladım yavaşça. Tutarak son iki basamağı da inmeme yardım etti.
Parkta bir banka oturmuştuk. Kerem'e baktım konuşması için. "Parayı buldum" dedi. Ne?! "Hangi parayı?" "İstediğin parayı. 200.000" dedi. "Nasıl buldun?" dedim heyecanla. "Babamdan istedim, gönderdi " dedi. "Parayı getirebilirim yarın, ama bir şartla. Bana durumu anlatacaksın" dediğinde heyecan gitti. Ne diyon kerem sen ya?! Offf!
"Kerem-" "Anlatamam deme, parayı vereceğim sana, kurtulacaksın bundan. Anlatabilirsin bence " dedi. "Kerem anlatamam. Düştüğüm durum çok boktan bir durum. Başına bir şey gelebilir " dedim "O zaman para yok Zeynep " dedi. "Ciddi misin?" dedim, sesim hayal kırıklığı gibi çıkmıştı. "Kerem, anlatabileceğim tek şey, başımın belada olduğu. O paraya ihtiyacım olduğu. O parayı vermezsem başıma iyi şeyler gelmeyeceği. Başka bir şey anlatamam sana" dedim. "O zaman para yok Zeynep. Kusura bakma" diyip ayağa kalktı. "Yine gidiyorsun demi?" dedim. Gözümden bir damla yaş aktı. "Git kerem, alıştım zaten gitmene" diyip ben de ayağa kalktım. Arkamı dönüp ilerlemeye başladım. Arkamdan bakıyordu hissediyordum, ama gelmiyordu. Ağlamaya başladım yine. Nefret ediyorum ağlamaktan!
Sabah evden çıktığımda karşıma yine peşimdeki kişi çıktı. Geçen ki yaptıkları geldi aklıma. "Naber?" dedi sırıtarak. Beni yine duvara yaslamıştı. "Ne istiyorsun?" dediğimde gözlerine baktım. Yine kahverengi. Nereden tanıyorum ben bu kahverengileri? "Lens mi takıyorsun?" dediğimde hafifçe geri çekildi. Onu tanımamdan korkuyordu. Maskesine dokunacağım sırada eliyle bileğimi yakaladı. Elimi çekmeye çalışırken yanlışlıkla bileğini biraz sıyırdım ve bilekliğini gördüm. Kim bu ya? Hemen bırakıp kaçtı. Rahatlamıştım.
Bugün Çarşamba. Parayı bulmam için son üç gün. Kerem'in parayı vermediğine inanamıyorum. Ona başımın belada olduğunu söylüyorum ama umrunda değil. Bence benden artık gerçekten soğudu. Sınıfa girdiğimde Kerem'e hiç bakmadan sırama oturdum. Kırgındım ona. Yine uyuyamamıştım zaten.
Teneffüste telefonum çaldı . Mehmet. Hemen bir kenara geçip açtım. "Zeynep, abim size yarın gelecek, cuma işi varmış" dedi. "Ne?! Parayı bulamadım ama!" "Yapacak bir şeyim yok." "Sen veremez misin, lütfen" dedim yalvararak. "Kapatmam lazım" diyip kapattı.
Ağlamaya başlamıştım. Ya yeter artık ya yeter. Beni alacaktı, ve ne yapacaktı kim bilir? Ağladım. Çok ağladım. Sınıfa doğru ilerledim ağlayarak, çantamı almak için. O sırada kapının orada konuşan kerem ve bir kızı gördüm. Canım yanmıştı? Kim bu kız? Kerem beni görünce hemen başımı eğdim yanından geçerek sınıfa girdim. Ağlamam artmıştı. Hemen çantamı aldım. Bizimkiler sordu ama cevap vermedim. Sınıftan çıkarken Kerem'e bakmadım, yanından geçip gittim. Canım yanıyordu. Çok canım yanıyordu. Dayanamıyorum artık. Kalbim dayanamıyor bu kadar acıya! Yapamıyorum, olmuyor! Ağlıyorum, sadece ağlıyorum. Hızlıca eve gidip odama çıktım ve ağlamaya devam ettim. Yapacak bir şeyim yoktu, evlenecektim onunla. Kurtuluşum yoktu. Kahretsin ya kahretsin! İstemiyorum ya istemiyorum. Niye kimse benim isteklerimi umursamıyor, benim hayatımı umursamıyor. Niye ya niye? İnsan değil miyim ben? Benim duygularım yok mu? Nefret ediyorum ya hayattan, nefret ediyorum!
|
0% |