@anonimm_z
|
Bugün Perşembe. Beni alacakları gün. Parayı bulamadım ve bugün gelecekler. Bana yardım edecek kimse de yok. Yine uyumadım. Yine yemek yemedim. Bu halde nasıl yiyebilirim ki? Sınıfa girerken kerem kapıda bekliyordu. Ona bakmadan sınıfa girecektim ki Kerem kolumdan tutup beni durdurdu . "Ne oldu dün?" dedi . "Çok mu umrunda kerem?" dedim. Gözlerime baktı biraz. Cevap vermedi. "Aldım ben cevabımı" diyip sınıfa girecektim ki tekrar durdurdu. "Tamam, anlatmayacaksın biliyorum. En azından dün gördüğünü açıklayım" dedi. "O kızı mı? Evet, açıklamak zorunda değilsin, ama açıklayabilirsin, kafamda senaryolar kurmayım boşuna" dedim. "Yemin ederim, sadece konuşuyorduk. Defter istedi" "Senden mi? Sen mi varsın sadece?" "Ne biliyim Zeynep, defter istedi sadece, onun dışında konuşmadık. Yemin ederim bak, yanlış anlamanı istemiyorum " dedi. Gözlerine baktım, doğruyu söylüyordu biliyorum . "Tamam" dedim. "Zeynep bak bana ina-" "İnanıyorum sana kerem. Senin aksine ben güveniyorum sana" dedim ve sınıfa girdim. Aslında buna sevinmem gerekiyordu ama buna bile halim yoktu.
Bugün bizimkilerin yanından ayrılmadım. Belki de bir daha onları göremeyecektim, okula gelemeyecektim. Çıkışta eve geldim. Gireceğim sırada Mehmet'in arabası geldi. Niye gelmişti ki? Arabadan indi ve bana bir zarf uzattı. "Paranın kalanı. Biraz zor buldum ama buldum. Bana ödersin sonra" dediği an mutluluktan havalara uçacaktım. "Ciddi misin? Yaa teşekkür ederim, çok teşekkür ederim. İyi ki varsın. Harikasın. Ne istersen yaparım, teşekkür ederim " dedim. Utanmasam çocuğa sarılacaktım. "Önemli değil. Hadi görüşürüz akşam " diyerek arabaya bindi ve gitti. Rüyada falan mıydım? Harikasın Mehmet! Sonunda Allah'ım.
Akşam Akif'gil gelmişti. Ben de az sonra elimde zarfla aşağı indim. Akif direk bana döndü. "parayı buldun mu?" "Buldum, geri kalanı burada" diyerek zarfı gösterdim. Alacağı sırada zarfı çektim. "Bitti demi borç falan , bir daha görmeyeceğiz seni" dedim. "Bitti. Evlenmeyeceksin. Paramı ver" dedi. Zarfı ona uzattım. Parayı saydı. "Tamam, gidelim artık" dedi ve ayağa kalktılar. Ve gittiler.
Ben tam sevineceğim sırada babam bana tokat attı. Yanağım sızlamıştı. Ona döndüğümde öfkeyle bana baktığını gördüm. "Niye ödedin parayı? Ne güzel kurtulacaktık senden işte" diyince şok oldum. "Ne?!" "Param vardı verecek, aptalsın sen. İstesem parayı zaten verirdim ona. Ben senden kurtulacaktım, ne güzel gidecektin işte. Her şeye burnunu sokuyorsun" diye bağırdı. Ne?! Onda para vardı ve vermedi öyle mi? Ben bunca şeyi bunun için mi yaşamıştım? Günlerdir ne haldeydim ben? Benden kurtulmak için bu kadar uğraşmış mıydı yani? Sinirle arkasını döndü ve annemi de alıp çıktı. Ağlamaya başladım yine. Hayır, hayır. Bu gerçek miydi? Benden kurtulmak için bu kadar uğraşmıştı yani öyle mi? Bu kadar mı nefret ediyor benden? Gitti! Onlar da gitti! Herkes gidiyor zaten! Kerem de gitti, defalarca! Yalnızım , çok yalnızım. Nefret ediyorum ya nefret ediyorum. Niye sevilmiyorum ben niye?! Ölmek istiyorum ya ölmek istiyorum. Yaşayamıyorum ben yaşayamıyorum. Olmuyor! Dayanmıyor kalbim! Vurdu ya bana vurdu! Onları kurtardım ben! Bana vurdu! Kimse beni sevmiyor! Kimse istemiyor! Kimsenin umrunda değilim! Hıçkırarak ağlıyordum. Yanımdaki cam vazoyu kırdım ve bir parçasını aldım, bileğime tuttum. Ağlıyordum hala. Kalbim acıyordu çünkü. Dayanamıyorum artık.! Yaşamak istemiyorum ben!
Tam camı batıracağım sırada babamın açık bıraktığı kapıdan yiğit girdi. Beni görünce korkuyla bana baktı. "Zeynep? Bırak onu napıyorsun?" dedi panikle. "Kes sesini yiğit!" diye bağırdım. "Sensin demi? O peşimdeki kişi sensin! Defalarca korkutan, taciz eden kişi sensin! Ya niye yaptın ya bana bunları?! Ben bunları hakedecek ne yaptım? Bir erkeğin bana istemsizce dokunmasını hakedecek ne yaptım? Kimse haketmez bunu! Hiç bir kızın başına gelmemeli bu. Ama benim başıma geldi! Neden ya neden! Neden bunları yaşıyorum ben! Neden herkes bana zarar veriyor ya neden!" diye bağırırken bir ses sözümü kesti. Kerem.
"Herkes sana zarar vermiyor. Ben senin yanındayım Zeynep " dedi korkuyla. Kendime bir şey yapmamdan korkuyordu. Yaklaşıp yiğit ile aynı hizada durdu. Konuştuklarımızı duymuştu belliki. " Sen mi benim yanımdasın? Gerçekten mi Kerem? Ya sen beni defalarca bıraktın gittin ya! Sırf seni korumak için sana anlatmadığım olaydan dolayı sen defalarca beni yalnız bıraktın! Ağlarken bıraktın beni! Sana başım belada dedim, bıraktın! Tehlikedeyim, paraya ihtiyacım var dedim, parayı bulmana rağmen vermedin bana! Sana ihtiyacım var dedim ya, beni bırakma yanımda kal dedim, sen buna rağmen beni bırakıp gittin! Ya ben niye bunları yaşıyorum ya niye? Evleniyordum ben ya evleniyordum! Niye! Babam olacak şerefsiz borçlandı diye! Öldüreceklerdi hepimizi, ama ben evlenmeyi kabul edersem öldürmeyeceklerdi! Ya onları korumak için evlenmeyi kabul ettim ben! Onlar için! O yüzden para aradım! Sen bana parayı vermedin ya dün, o para yüzünden evleniyordum ben! Zorla sahip olacaklardı bana! Ya ben sürekli taciz edilmekten bıktım! Kimsenin beni umursamamasından bıktım! Buldum parayı biliyor musun? Buldum ve verdim adama. Ama babam bana tokat attı! Neden? Parayı verdim diye! Para varmış aslında onda! Benden kurtulmak için vermemiş! Ya ben neler yaşadım ya neler yaşadım! Adam benden o kadar nefret ediyor ki hayatımı mahvedecekti benim! Kimsenin umrunda değilim! Sen Yiğit! Neler yaşattın bana! Ben bunları niye yaşadım ya niye! Ne yaptım ben! Beni takip eden de Yiğit biliyor musun? Anladım bugün. Sen niye yanındayım diyorsun kerem! Benim yanımda kimse yok! Kimsem yok benim! Yaşamak istemiyorum çünkü yaşayamıyorum ben! Dayanamıyorum artık! Ben bunları yaşamayı haketmedim! Bıktım artık ! "
Kerem ve Yiğit korkuyla bana bakıyordu. Anlattıklarımdan şok olmuşlardı. Kerem yavaşça bana yaklaştı. "Zeynep, ben seni seviyorum, aşığım ya ben sana. Yanındayım tamam mı? Özür dilerim yanında olmadığım için, ama bundan sonra hep yanında olacağım tamam mı? Bırakmayacağım seni, söz veriyorum. Kimsesiz değilsin, ben varım. Seni çok seviyorum ve senden asla vazgeçmeyeceğim, duydun mu beni? Şimdi bırak o elindekini hadi güzelim." dedi daha da yaklaşarak. Hemen önümde durdu ve diz çöktü. Elini uzattı elime. "Ver onu bana" dedi ve yavaşça elimdeki camı alıp fırlattı ve hemen bana sarıldı. Ağlıyordum hala. Yiğit'e baktığımda üzgündü. Kerem benden ayrılınca yiğit yaklaştı ve önümde durdu. "Zeynep özür dilerim, sana yaptıklarım hataydı, ama ben bu kadar kötü olduğumu fark etmemiştim. Özür dilerim, bundan sonra sana bir şey yapmayacağım, söz veriyorum " dedi. Çok pişmandı, gözlerinden belli oluyordu. "Yiğit seni affetmem kolay olmaz, ama pişman olmana sevindim" dedim. Gülümseyerek ayağa kalktı ve "Dikkat et kendine. Bir daha da o güzel canına kıymaya kalkma. Arkadaşların var, onları bırakma" dedi ve gitti. Hala ağlıyordum. Kerem bana dönüp başımı tekrar göğsüne yasladı.
Ağlamam durmuştu ama hala hıçkırıyordum. Ellerini belimden ve bacaklarımdan geçirerek kucağına aldı beni ve odama çıkardı. Yatağa yatırdı yavaşça. Bakmıyordum ona, çünkü kırgındım. Çok kırgındım. Yavaşça geldi ve arkama uzandı. Dönmedim ona. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım.
Uyuyamıyordum. Neredeyse 1 saattir yatıyordum ama uyuyamıyordum. Kerem uyumuştu sanırım, hiç kıpırdamıyordu. Yavaşça o tarafa döndüm. Gözleri açıktı. "Uyuyamadın mı?" dedi. Başımı salladım. "Bende " dedi gözlerime bakarak. Gözlerimi kaçırdım, ona bakmak istemiyordum şu an. Parmaklarını yavaşça yanağıma dokundurdu. "Kızarmış, babanın vurduğu yer mi?" dediğinde başımı salladım. Elleriyle biraz okşadı yanağımı, ama ben yüzümü biraz çevirip yapmasını engelledim. Tavana döndüm. "Bence olanları konuşsak ikimiz de rahatlarız" dedi. "Konuşalım. Ne anlatmamı istiyorsun?" dedim gözlerim hala tavandayken. "Şu evlilik meselesinden başla" dedi. Gözlerimi tavandan ayırmadım. Derin bir nefes aldım.
"Babamın borcu varmış adama. Sırf eğlence uğruna, gezmek için falan sürekli borç almış adamdan. Borcu 600.000' e yakın olmuş. Adam parayı isteyince babam verememiş. Adam eski bir arkadaşı olduğu için borcu 500.000'e indirdi. 'Ya parayı ödersin, ya da senden biriyle bizden biri evlenir' demiş. O da hemen kabul etmiş. Bana söyledi. Biraz kavga ettik. Umrunda değildi çünkü benim evlenmem. O gün okula gelen adam evleneceğim kişiydi. Sana anlatamazdım, o yüzden yalan söyledim. O bana beni istemeye geleceklerini falan söyledi. Ama o da evlenmek istemiyormuş benimle. Abisi zorluyormuş. Yoksa onu da öldüreceklerdi. Bana yardım etti. 300.000 verdi. Borcumu ona ödeyecektim. Adamlar beni almaya geldiklerinde ben parayı verdim, bir hafta sonrasında da kalanını vereceğimi söyledim. Kabul ettiler. Sizden o yüzden para istemiştim. Evleneceğim adam, bana yine yardım etti, paranın kalanını da verdi. Ben bugün o adamlara verdim parayı, kurtulduk onlardan " dediğimde gözümden bir damla yaş aktı. Hala Kerem'e bakmıyordum. "Ama babam onlar gidince bana tokat attı bir anda. Parayı verdiğim için kızdı. Para aslında onda zaten varmış. O, benden kurtulmak için parayı vermemiş adama. Ben parayı verince de sinirlendi. Yani benden o kadar nefret ediyor ki, hayatımı mahvedecekti bile bile. Gerçi şimdi de Mehmet'e borcum var ama en azından o tehdit etmez." dedim. Gözümden yaşlar akmaya devam ediyordu.
Bir süre sessiz kalıp "Peşindeki kişinin Yiğit olduğunu nereden anladın?" dedi. "En son beni yine sıkıştırdığında gözleri kahverengiydi, ve bilekliğini görmüştüm. Okula gidince Yiğit'te de aynı bilekliği gördüm. Gözleri de aynıydı. Anlamıştım o olduğunu ama şu para meselesini halledince anlatacaktım" dedim. Bir süre sustu "Niye intihar edecektin?" dedi. Gözyaşlarım arttı. "Dayanamıyorum çünkü artık. Babamla her gün kavga ettik, bu mesele için. Yiğit olayından bıkmıştım. Okulda yaptıkları yetmiyor gibi, beni takip edip taciz eden de oymuş. Bizimkilere zaten bir şey anlatamıyorum. Sen zaten bırakıp gittin. Kimse yoktu, yalnızdım ve her şey üst üste geldi. Yardım edecek kimsem yoktu, anlatacak kimsem yoktu. " dedim. "Ben vardım " dedi "Sen yoktun Kerem. Sen bu meseleyi duysaydın işler daha da karışacaktı. Ama yine de yanımda olabilirdin. Sana başım belada demiştim, sen bunu umursamadım. Tehlikedeyim, paraya ihtiyacım var dedim, umursamadın. Sen o parayı vermediğin için bugün beni alıp götürebilirlerdi. Ama sen sana anlatmadığım için tehlikede olmamı umursamadın. Parkta takip edildiğim gün, sinirlendiğin için beni bıraktın. Ağlamamı umursamadın, korkmamı umursamadın, yeniden takip edilebileceğimi umursamadın ve gittin. Okulda sana yanımda ol, sana ihtiyacım var dedim, gittin. Ağlarken defalarca bıraktın beni. Umursamadın. Ve bu benim çok canımı yaktı. Sana çok ihtiyacım vardı, ama sen yoktun. " dedim.
Ağlıyordum hala, ama ona bakmıyordum. "Özür dilerim " dedi. "Özür dileme kerem, ben artık bıktım bu özürlerden. Ya bana her zaman yanındayım diyorsun, bir bakıyorum sinirlendiğin için gitmişsin. Hani yanımdaydın kerem? Güvenemeyecek miyim ben sana? Sürekli acaba kerem bir daha gider mi diye mi düşüneceğim?" dedim. "Haklısın, ama bir daha seni bırakmayacağım. Sana kendimi affettireceğim." dedi "Beni çok kırdın Kerem, sen beni hiç kırılmadığım kadar kırdın. Babamın yaptıkları bile bu kadar canımı yakmamıştı" dedim. Ağlıyordum hala. "Tamam, sana kanıtlayacağım, affettireceğim kendimi. Ama ağlama artık yeter lütfen. Dayanamıyorum sen ağlayınca, benim de canım yanıyor " dedi sessizce.
Bir süre daha öyle sessizce ağlamaya devam ettim. Bir süre sonra sakinleştim. Ağlamam durdu. Kerem sessizce beni izliyordu. Yavaşça ona çevirdim başımı. Gözlerine baktım, üzgündü. Ama ben de üzgündüm. "Uyu sen, günlerdir uyumuyorsun" dedi sessizce. Arkamı döneceğim sırada durdurdu beni. "Göğsümde uyu" dedi. Çok özlemiştim ona sarılarak uyumayı, ama kırgındım. Ama istiyordum. Yavaşça ona yaklaştım. Gülümseyerek kolunu başımın altından geçirdi ve beni kendine çekti. Başımı göğsüne koydum ve gözlerimi kapattım. Kokusunu içime çektim. Özlemiştim. Çok özlemiştim.
Gözlerimi açtığımda hala kerem'in göğsündeydim. Başımı çekip biraz uzaklaştım, Kerem bana bakıyordu. "Uyudun mu sen?" dedim. "Bir kaç saat" dedi. Başımı salladım ve yataktan kalkıp banyoya ilerledim. Yüzümü yıkayıp üzerimi değiştirdim. Bir pantolon ve kısa kollu tişört giymiştim. Banyodan çıktığımda Kerem'e bakmadan mutfağa indim. O da arkamdan geliyordu. Bugün cumaydı ama okula gitmemiştik. Dolabı açıp baktım, ama oflayarak geri kapattım. Kerem'e döndüm. "Benim canım bir şey istemiyor, yiyecek misin sen?" dedim. "Yiyeceğim, sen de yiyeceksin" dedi. "Canım istemiyor kerem, yiyeceksen bir şeyler hazırlayım" dedim. "Sen geç ben hazırlarım" dedi ve sandviç yaptı. Bana da yapmıştı. "Ben yemeyeceğim" dedim. "Zeynep en son ne zaman yedin? Günlerdir yemiyorsun, hasta olacaksın. Zayıfladın iyice. Ye şunu" dedi. Oflayarak elime aldım ve bir ısırık aldım. Bir ısırık daha, bir daha. Yarısını anca bitirmiştim. Masaya bıraktım. Kerem hemen "Bitecek o" dedi. "Midem bulandı, istemiyorum" "Açlıktan miden bulanıyor yemen lazım" dediğinde başımı iki yana salladım. O kendininkini çoktan bitirmişti. Benimkini eline aldı ve ağzıma uzattı. "İstemiyorum kerem" dedim. "Hadi azıcık daha, benim için " dedi. Oflayarak ağzımı açtım ve bir ısırık aldım. Resmen bana eliyle yediriyordu. Bu hoşuma gitmişti ama belli etmemeye çalışıyordum. Biraz daha yedirdikten sonra "Gerçekten yeter" dedim. Bu sefer zorlamadı ve kalan yarımımı kendi yedi. Yemekten sonra yediklerimizi topladım. Sonra salonda dün kırdığım vazonun parçalarını toplamaya başladım.
Aklıma dün gelmişti. Neredeyse kendimi öldürecektim, peki pişman mıydım, emin değilim. Camları toplarken Kerem'de yardım etti ama bir anda hafifçe inledi ve elindeki camları bıraktı. "Noldu?" "Elimi kestim ya bir şey yok" dedi. "Bakıyım" dedim ve eline uzandım. Elim eline değince irkildim, eline baktığımda parmağı kesilmişti. "Gel temizleyelim" dedim. "Gerek yok " dedi. "Yara bandı yapıştıralım o zaman" diyip banyodan yara bandı alıp geldim. Yara bandını açıp yavaşça parmağına yapıştırdım. Başımı kaldırdığımda kerem'in beni izlediğini farkettim. Hemen gözlerimi kaçırıp camları toplamaya devam ettim.
Salonda oturuyorduk şimdi. İkimizde konuşmuyorduk ama. Sessizdik. Sessizliği telefonum bozdu. Titriyordu, sessizde kalmıştı demek ki. Nisa arıyordu. Saate baktığımda okuldan çoktan çıktığını farkettim. "Efendim?" diyerek açtım telefonu. "Kızım neredesin sen ya? Kaç kere mesaj attım, niye dönmüyorsun? Okulda arayamadım da. Niye gelmedin okula?" O kadar bağırıyordu ki kerem bile duymuştu. "Yorgunum biraz ya. Yatıyorum evde" dedim. "Noldu hasta mısın?" "Yok ya önemli bir şey yok" dedim. "Annen ya da baban yanında mı? Yalnız değilsin demi?" Anne ve babam mı? "Yanımda değiller" dedim. "Niye?" "Bilmiyorum Nisa sormadım" "Nasıl sormadın kızım, annenden babandan haberin yok mu senin?" dedi. Gözlerim dolmuştu. Elimle bacağımı sıkmaya başladım. "Sabah erken çıkmışlar, haberim yok. Kerem yanımda, yalnız değilim" dedim. Kerem bacağımı sıkan elimin üzerine elini koydu. Ona bakmadım ama. Elimi tuttu. "Ha yalnız değilsen sorun yok. Bir şeye ihtiyacın olursa ara bak" dedi. "Tamam, görüşürüz" diyip kapattım telefonu. Sesli bir nefes verdim.
"Niye Nisa'ya anlatmıyorsun aileni?" dedi. Eli hala elimdeydi. Ona dönmeden cevap verdim. "Nisa çok duygusal. Anlatırsam çok üzülür, belki de benden daha çok üzülür. Sürekli sorar, başımın etini yer, kendine dert edinir bunu. Alıştım ben zaten, bir de ona anlatıp onu üzmek istemiyorum" dedim. Gülümsediğini hissettim. "Kahve içer misin?" dedim. Elimi elinden çektim ve ayağa kalktım. "Olur" dedi . Mutfağa gidip hemen kahveleri hazırladım ve yerime oturdum. Sessizce kahvemi izliyordum.
"Bu sefer ne düşünüyorsun?" dedi. Ona döndüm, anlamamıştım. "Hani bir şeyler düşünürken hep kahve içerim demiştin ya, şimdi ne düşünüyorsun?" dedi. Unutmamıştı. "Dünü. " dedim. Tekrar kahveme döndüm. "Pişman mısın yaptığın şeyden" dedi. "Bilmiyorum, o an için tek doğru gelen şey oydu. Şu an içimde bir pişmanlık yok" dedim. "Öldürecektin yani kendini. Arkandan üzülecekleri düşündün mü peki? Arkadaşlarının ne halde olacağını, benim ne halde olacağımı düşünmüş müydün?" dedi. Ona döndüm.
"Sen beni defalarca o halde bırakıp giderken canımı ne kadar çok yaktığını düşünüp mü gitmiştin kerem?" dedim.
Cevap vermedi. "Ben de düşünmemiştim, çünkü o an düşünebildiğim tek şey ölmekti. " dedim.
"Yapma bunu bir daha." dedi yalvarır gibi. "Seni o halde gördüğümde neler hissettiğimi bilmiyorsun Zeynep. Yaşatma bir daha bunu bana. Öleceğini düşündüm senin, içimde neler yaşadım bilmiyorsun. Bir daha bunu sakın yapma, lütfen " dedi. Çok üzgündü, kırgındı. Gerçekten ben de eğer onu o halde görseydim, neler yaşardım bilmiyorum. "Tamam" dedim sessizce. Gülümsedi. "Sen niye dün gelmiştin eve?" dedim. "Seninle konuşmak için. Pişman olmuştum yaptığım şeyden dolayı. Seni bırakmamalıydım, o an sinirden farketmemiştim ama sonra düşününce farkına vardım. Özür dileyecektim, parayı verecektim" dediğinde ona döndüm. Pişman mı olmuştu. Parayı verecekti yani bana. Buna sevinmiştim ama belli etmemeye çalıştım.
Akşam annemler gelmişti ama yanlarına hiç inmemiştim. Kerem ile odamda oturuyorduk. Sessizce yatağın başlığına yaslanmıştık. Sessizliği ben bozdum. "Acıktım" dedim. Güldü. "Cidden mi? Sonunda yemeye başlayacaksın yani. Tamam yiyelim" dedi. Gülümsedim. Bunu söylediğime bile mutlu olmuştu. "Aşağı inmem ama" dedim. "Dışarıdan sipariş verelim?" dedi. "Onu almak için de aşağı inmem gerekecek. " dedim. "Dışarı çıkalım? " "Nereye gideceğiz ki?" "Kokoreç sever misin?"dedi. "Tabiki severim" dedim gülümseyerek. O da gülümsedi. "Tamam seni kokoreç yemeye götürüyüm" dedi. "Tamam" dedim heyecanla ve yataktan kalktım. "Sen hazırlan, aşağıdayım ben" dedi. Başımı salladım ve üzerimi değiştirdim. Siyah kot pantolon ve askılı bir bluz giymiştim. Hava serindi akşam olduğu için, bir de deri ceketimi giydim. Saçlarımı açık bıraktım. Pencerenin başına geldim. Kerem beni görünce hemen merdivenin ucuna geldi. "Kerem rüzgardan sallanıyor bu" dedim. "Tamam tutacağım ben" dedi. Tereddütle merdivene çıktım ve yavaşça inmeye başladım. Daha iki basamak inmiştim ki ayağım basamağa takıldı ve düştüm . Pardon, düşecekken kerem beni tuttu. Ellerim omuzlarında , elleri belimde, yüzlerimiz çok yakındı. "İyi misin?" dedi sessizce. Başımı salladım. Geri çekildi yavaşça ve beraber arabaya bindik.
Geldiğimiz yer çok güzeldi. Yine deniz kenarında masalar vardı. Masalardan birine geçtik, kerem iki kokoreç ekmek alıp geldi yanıma. "Burası çok güzel" dedim etrafa bakarak. "Evet, çok güzel" dediğinde ona döndüm. Bana bakıyordu. Gözlerimi kaçırdım, elimdekini yemeye başladım. Bitirdiğimde o da çoktan bitirmişti. Arabaya bindiğimizde "uykun geldi mi?" dedi. "Hayır, eve gitmeyelim" dedim. "Tamam, geçen ki gittiğimiz yere gidelim, yıldızları izlediğimiz yer" dediğinde gülümsedim.
15 dakikaya gelmiştik. Hava kararmıştı yine, kerem çıkmama yardım etti. Uçurumun kıyısına gelip yan yana uzandık, yıldızları izlemeye başladık. Ve bir anda yıldız kaydı. Kerem'e dönmeden heyecanla "Yıldız kaydı" dedim. "Evet, dilek dile" dedi gülümseyerek. "Sende dile" dedim. "Benim dileğim yanımda zaten" dediğinde ona döndüm. Bu dediğine düşmüştüm resmen! Gözlerine baktım. Çok güzel bakıyordu. Hafifçe doğrulup dirseğini yere yasladı ve başını da eline koydu. Hafifçe üzerime eğilmiş, bana bakıyordu. Nefesi çok hafifçe vuruyordu yüzüme. Beni izliyordu. Eli yavaşça saçlarıma gitti.
"Çok özledim seni" Ben de seni çok özledim. Gülümsemeye başladım. Eli yavaşça saçlarımdan yanağıma gitti. Bir süre yanağımı okşadı. Sonra yavaşça eğildi ve dudaklarını yanağıma bastırdı. Ardından alnını alnıma yasladı. "Çok özledim seni, seni öpmeyi, sarılmayı, nefesini hissetmeyi" dedi. Ben de onu çok özlemiştim ama söyleyemiyordum. Sadece gözlerine bakıyordum. Bir süre daha gözlerine baktıktan sonra "Gidelim mi?" dedim. Başını salladı ve geri çekilip ayağa kalktı. Ben de kalktım ve beraber arabaya gittik.
Evimin önüne geldiğimizde ona döndüm. "Gelecek misin?" dedim. "Geliyim mi?" dedi. "Sen bilirsin" dedim. Biraz gözlerime baktı. "Gidiyim ben" dedi. Gel demediğim için kızmıştı. "Gelebilirsin" dediğimde tekrar bana döndü. "Yukarı çıkamam zaten kendim" dedim bahane uydurmaya çalışarak. Gülerek merdivene ilerledi. "Sen önden çık, hemen arkandan geleceğim" dedi. "Sallanıyor bu merdiven" dedim. "Korkma, düşersen tutarım seni, hemen arkanda olacağım" dedi. Yavaşça ayağımı birinci basamağa koydum ve çıktım. Ben ikinci basamağa gelince Kerem'de hemen birinci basamağa çıktı. Biraz ilerledim. Bir kaç basamak sonra ayağım birden takıldı ve düşüyordum. Kerem ellerini arkamdan karnıma dolayarak tutmuştu beni. "İyi misin?" dedi sessizce. Nefesi kulağıma gelmişti. Yavaşça başımı sallayıp çıkmaya devam ettim. En son pencereden girerken kerem yardım etti girmeme, ardından kendi de girdi.
Banyoya gidip üzerimi değiştirdim hemen. Kısa şortumu giymiştim yine. Kerem beni bir süzüp en son gözlerimde kaldı. Bir süre baktı ama bir şey demedi. Yatağa uzandım, kerem de yanıma uzandı. Yüzlerimiz birbirine dönüktü. Bir süre birbirimizi izledik. Sonra ben yavaşça arkamı döndüm. Kerem'in eline uzanıp karnıma doladım. Gülerek karnımdaki elini daha da sıkılaştırdı, elimi eline koydum. Yüzünü saçlarıma gömmüştü. Ve gözlerim kapanmaya başladı.
Sabah gözlerimi açtığımda hala aynı pozisyondaydık. Tek fark kerem'in bir bacağı benim üstümdeydi. E yuh ama! Yavaşça dönmeye çalıştığımda bacağını daha da sıkılaştırdı ve kıpırdamamı engelledi. Kolunu itmeye çalıştığımda daha da sıktı. "kerem" dedim. "Kerem" dedim tekrar. Sesimi yükseltemiyordum, çünkü bizimkiler evde olabilirdi. Ona dönmeye çalıştım, döndüğümde beni hızla kendine çekti. Burun burunaydık. Seslendim tekrar. Nasıl uyuyor bu ya? Kolunu itmeye çalıştığımda beni tekrar kendine çekti ve dudakları yanlışlıkla burnuma değdi. Vurdum hafifçe, yine bir şey yok. Başımı kaldırıp yanağını öptüm. İçim bir garip olmuştu, uzun zamandır öpmüyordum onu. Gülümsedim. Çok özlemiştim ya. Bir süre yüzünü izledikten sonra sıkıldım ve tekrar seslendim. Offf. Yeter ama! Yüzüne yaklaşıp yanağını ısırdım. İnleyerek gözlerini açtı, eli yanağına gitti. "Naptın ya?" dedi gülerek. "Bırakmıyorsun beni napıyım?" dediğimde konumumuza baktı. "pardon ya " diyerek bacağını çekti. Oh be! "Acıdı ama" diyerek yanağını tuttu. "O kadar sert ısırmadım" dedim yanağına bakarak. "Acıdı ama" dedi. Elimi yanağına koydum. "Tamam, özür dilerim " dedim. "Öpte geçsin, ısırdın o kadar" dedi. Yavaşça yaklaştım ve yanağını öptüm. Gülmeye başladı. "Ne?" dedim. Hala gülüyordu. Ah tabi ya, bilerek yapmıştı demi! Hafifçe omzuna vurdum. "Pislik, bilerek yaptın demi" "Ama nasıl üzüldün ya, kıyamam. " dedi. Tekrar omzuna vurup kalkmaya çalıştım ki beni tutup kendine çekti ve üzerine düştüm. Bir süre bakakaldım. Ardından hızla beni kendi altına aldı. Yüzlerimiz çok yakındı, nefesi geliyordu. Gözlerime baktı.
"Çok özledim kızım seni" dedi sessizce.
Elimi yanağına koydum, hafif çıkan sakallarını okşamaya başladım. "Ben de seni özledim ama, canım yanıyor hala" dedim. Üzgündü. "Biliyorum, saracağım yaralarını merak etme" dedi. Gülümsedim. Gözleri gülümsememe kaydı ve tekrar gözlerime çıktı. Güldü. Yaklaşıp alnımı öptü, ardından yanaklarımı, burnumu, ardından dudak kenarıma bir öpücük bıraktı. "Seni böyle tüm gün öpebilirim" Gülümsedim. İki elimi de yanaklarına koydum ve yüzünü yüzüme yaklaştırdım. Alnımı alnına yasladım. "Kendini çabuk affettir" dedim. Gülümsedi. Eğilip dudak kenarıma uzun ve harika bir öpücük bıraktı. Gülümsedim. İçim kıpır kıpır olmuştu. Bende ona yaklaşıp dudak kenarından öptüm. Çok özlemiştim. Ona yakın olmak hoşuma gidiyordu. Gülümsedi. Biraz daha yaklaştı bana. Gözleri dudaklarıma kaydı. Hayır, hayır. Şimdi değil. Yaklaştı. Dudakları dudaklarıma değmek üzereyken parmaklarımı dudaklarına bastırdım. Güldü. Hızlıca yanağıma bir güçlü öpücük daha bıraktı ve kalktı üzerimden. Ben de gülümseyerek yataktan kalktım. Yüzümü yıkayıp üzerimi değiştirdim. Bizimkiler evde olabilirdi. Evi kontrol ettim, olmadıklarını görünce Kerem'le aşağı indik. Kahvaltı yapıp salona geçtik. Saat 3 olmuştu. Sıkılmıştık artık. "Dışarı çıkalım mı?" dedi. "Olur" dedim.
5 dakika sonra çıkmıştık. Parkta gezmeye başladık. O sırada önümüze 5 kişi çıktı. Kerem sessizce "siktir" dedi. "Noldu?" dedim. O konuşamadan onlardan biri konuştu. "Vay, bu da buradaymış" dedi Kerem'e bakarak. Bu kim ya? "Geçen ki kavgamıza devam mı etsek?" dedi biri. Diğeri de "Hem bak, yanında bu fıstık da var " dedi bana bakarak. Kerem sinirlenip üzerine yürüyecekti ki kolundan tuttum. "Kerem 5 kişiler " dedim. Bana dönüp "koş" dedi ve elimden tutup koşmaya başladık. Arkamızdan geliyorlardı. Kahretsin. Kim bunlar? Yorulmuştum artık. "Kerem yeter" dedim nefes nefese. Bir çıkmaz sokağa girdik. "Siktir " dedi kerem. Bana döndü. Hemen hırkasını çıkarıp omuzlarıma sardı ve beni duvara yapıştırdı. Şaşkınca ona bakıyordum. Noluyordu? Adım sesleri yaklaşmıştı. Kerem "Özür dilerim" dedi ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Bir dakika, ne?!
Dudaklarını dudaklarıma bastırdı!
Şokla ona bakıyordum. Yine öpmüyordu sadece dokunuyordu dudakları. Ne olduğunu anlamıştım. O sırada adım sesleri dibimizde durdu. Bize bakıp uzaklaştılar. Tabi ya. Bizi sıradan öpüşen çift sanmışlardı. Kerem bu yüzden yapmıştı. Onların gittiğini anlayınca yavaşça dudaklarını dudaklarımdan çekti. "Zeynep, özür dilerim yemin ederim onlar için yaptım bak-" "Tamam Kerem, biliyorum. İşe yaradı zaten, gittiler" dedim. "Kızmadın mı yani?" dedi. "Yani kızacaktım ama neden yaptığını anlayınca kızmadım" dedim. Gülümseyerek bana baktı. Ben hala az öncenin etkisindeydim. Yanıyordum hala. Keşke daha fazla öpseydin.
Bir banka oturmuştuk. "Kimdi onlar?" dedim "Geçen bir hırsızlık yapıyordu onlar, ben bunu farkedince engel oldum onlara. Onlar da bana bu yüzden kızgın. Önemli bir şey yok yani" dedi. Neyse, en azından kurtulmuştuk. "Dondurma alalım mı?" dedim bir anda. Gülümseyerek "Alalım " dedi. Hemen ayağa kalkıp iki dondurma aldık ve tekrar oturup yemeye başladık. O bitirdikten az sonra da ben bitirmiştim. Gülerek bana baktı. "Ne?" dedim. "Dondurma bulaşmış" dedi ve yüzüme yaklaştı. "Alıyım mı?" dedi. Bu kadar yakınken nasıl reddedebilirdim ki? "Al" dedim gözlerine bakarak. Gülümsedi ve eğilip dudaklarını dudak kenarıma bastırdı ve resmen orayı yaladı. Hem de bir kaç kere. Bu, bugün ikinci oluyordu neredeyse. Karnıma bir şeyler olmaya başladı. Heyecanlanmıştım. Bittikten sonra hafifçe geri çekildi ve alnını alnıma yasladı. Gülerek gözlerime bakıyordu. Ben de ona bakıyordum. O sırada dudaklarına kaydı gözüm. "Sana da bulaşmış" dedim ve silmek için elimi uzatmıştım ki elimi tuttu. "Benim gibi alsana" dediğinde gözlerine baktım. Hala az öncenin etkisindeydim. Tereddütte kaldım ama yapmak istiyordum.
Elimi yanağına koydum ve ona yaklaştım. Yavaşça dudaklarımı dudak kenarına bastırdım ve yalamaya başladım. Ah siktir! İnanılmaz bir şeydi bu! İçimde bir şeyler oluyordu, heyecan basmıştı beni! Kahretsin, eriyordum resmen! Yalamaya devam ettim. Elleri belime gitti. Beni daha da kendine çekti. Bu artık dondurma yalamaktan başka bir boyuta geçecekti. Ama kendimi durduramıyordum, onu öpmek istiyordum! Evet kesinlikle şu an onunla öpüşmek istiyordum. Kahretsin! Ben ne ara bu kadar arsız olmuştum? Aklımı başımdan alıyordu bu çocuk. Diğer elim de yanağına gitti. Hala dudak kenarını yalıyordum. Dondurma kalmamıştı resmen ama kendimi geri çekemiyordum. Belimdeki eli sıkılaştı ve beni daha da kendine çekti. Siktir! Yanıyorum resmen. Onu öpmek istiyorum. Onunla hemen şimdi öpüşmek istiyorum, bana dokunsun istiyorum. Kahretsin! Bu ben değilim! Onu öpmek istiyorum ama yapamam. Kendimi durdurmam lazım ama nasıl. Hala dudak kenarını yalıyordum. Bir milim geri çekildim ve dudaklarına yöneldim. Dudaklarımı dudaklarına değdirmek üzereyken durdum. Olmaz, şimdi değil. Yapmamam lazım. Alnımı tekrar alnına yasladım. Gözlerim hala kapalıydı. "Eve gidelim mi?" dedim sessizce. Güldüğünü duydum. "Gidelim" dediğinde kendimi geri çektim ve yüzüne bakmadan yürümeye başladım. Az önce resmen çocuğu öpecektim. Kendime engel olamadım . Off . Hala karnımda bir şeyler oluyor, hala onu öpme isteği. Hayır hayır, kes sesini! Öpmeyeceksin onu! Sus! Bir anda kerem kolunu omzuma attı ve öyle yürümeye devam ettik. Gülerek "Daha ne kadar utanmaya devam edeceksin?" dedi. Cevap vermedim. Sesli güldü bu sefer.
"Yani tamam Zeynep, her kız beni öpmek ister de -" derken hızla ona döndüm. "Kim seni öpmek istiyor ya?" dedim kaşlarımı çatarak.
Banane ya banane! Noluyor bana! Kendine gel kızım! "Ya da banane" diyerek önüme döndüm ve yürümeye devam etmiştim ki kerem'in kahkaha attığını duydum. Ne gülüyorsun ya?
Yanıma gelip tekrar elini omzuma attı. Hala gülüyordu. "Utanma, beni istediğin zaman öpebilirsin" dediğinde dirseğimi karnına geçirdim. "Seni niye öpmek isteyim ben ya?" dedim sinirle. Önüme dönüp yürümeye başladım. Bir kahkaha daha attı kerem. Hızlanarak gitmeye başladım. Sinir ediyordu beni sinir! Koşarak geldi ve arkamdan kollarını karnıma sarıp sarıldı bana. Gülüyordu hala. Kollarını ittirmeye çalışarak "Bırak ya, sinir ediyorsun beni" dedim sinirle. Daha da sıkı sarıldı. "Tamam, tamam. Özür dilerim. Öpmek istemedin beni, ben yanlış anladım" dedi. Hızla "Evet " dedim. Sımsıkı sarılıyordu bana, hiç bırakmayacakmış gibi. Ellerimi karnımdaki ellerinin üzerine koydum ve başımı geriye, göğsüne yasladım. Çenesini omzuma yasladı. Bir süre öyle kaldık. Sonra dudaklarını şakağıma bastırdı. Gözlerim kapandı bir kaç saniyeliğine. Mükemmel bir histi bu.
"Öpmek istedim seni. Bir an noldu bilmiyorum, kendimi kaybettim. Özür dilerim " dedim. Kulağıma eğildi. Nefesi kulağıma geliyordu. "Benden bunun için özür dileme. Sana söylerken ciddiydim, beni istediğin zaman öpebilirsin. Sevgili olmasak bile, beni sevmiyor olsan bile öpebilirsin. Kendini kaybedersen tutma, içinden geldiği gibi yap. Emin ol beni öpmen mutlu eder. Eğer bir daha beni öpmek istersen, sakın kendini durdurma, öp gitsin. İnsan bazen kendini kaybeder. Kaybet kendini sıkıntı yok. Sadece benim yanımda kaybet ama , başkasının yanında böyle olma. Tamam mı?" dedi. Gülümsedim. "Tamam" dedim. Tekrar şakağıma bir öpücük kondurup sımsıkı sarıldı bana. Bir süre öyle durduk. Sonra eve geldik. Akşam olmuştu artık. Evin önünde durduğumuzda bana döndü. "Sende kalıyım mı bugün?" dedi. Gülerek "Kal" dedim. "Sarılıp uyuyalım mı?" dedi. "Uyuyalım" dedim. Bugün kendimi çok garip hissediyordum.
Odama gelince biraz oturduk. Sonra uykumuz geldi. Ben üzerimi değiştirip yatağa uzandım. Kerem'de yanıma uzandı. Neyseki annemler yarın evde olmayacaktı. Rahat olacaktık. Kerem kollarını açıp beni göğsüne çekti ama ben biraz yukarı kayıp başımı boynuna gömdüm. Çok seviyorum burayı. Elimi karnına doladım. Bir bacağımı da bacağının üzerine attım. O da bir elini belime dolamıştı, diğeri saçlarım arasındaydı. Bir bacağını da, benim bacağımın üzerine attı. Kokusunu içime çekerek ve bugünü düşünerek uykuya daldım.
Sabah kerem'in bana seslendiğini duydum ama duymazlıktan geldim. "Zeynep, hadi kalkalım artık, acıktım" dedi. Gözlerimi açmadan "Kalk sen" dedim. "üzerimdesin Zeynep, yoksa zaten kalkacağım" dedi. "Rahatımı bozamam" dedim. "Zeynep, acıktım ama" .Ofladım. "Çok acıktım, acımıyor musun sen bu çocuğa , yazık vallahi" dedi. Omuz silkerek yüzümü daha da ona yaklaştırdım. "Biraz daha yaklaşmak istemezsin bence" dedi gülerek. Yavaşça gözlerimi açtım. Dudaklarım dudaklarına değiyordu neredeyse. Elim yanağındaydı, bacağım üzerindeydi, sarmıştım resmen çocuğu. Hemen geri çekildim. "Of kerem ya. Uykum var" dedim. " Ben senin uykunu açmasını bilirim" dedi gülerek ve bana yaklaştı. Dibimde durdu ve elini karnıma yerleştirip gıdıklamaya başladım. Kahkahalarımın arasından zor konuşuyordum. "Kerem, yapma, yeter" diyordum ama dediğimi anlıyor muydu emin değildim. Biraz sonra yavaşça durdu, hala gülüyordum ama. Yüzü çok yakınımdaydı. Aklıma dün gelince yine yanmaya başladım. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Burnu burnuma değince gözleri dudaklarıma kaydı. Beni bir heyecan basmıştı. Yine onu öpme isteği sarmıştı içimi. Yaklaştı, yaklaştı. Dudakları dudaklarıma değmek üzereyken telefonum çaldı. Küfür ederek uzaklaştı benden. Bu sefer bende içimden küfür etmiştim. Niye bölüyorsunuz ki?
Telefona baktığımda Nisa'nın aradığını gördüm. kerem hala dibimde duruyordu, yakındı. "Efendim?" dedim açıp. "Zeynep, bugün hep birlikte bir şeyler yapıyoruz. İtiraz istemiyorum. " dedi. "Tamam, olur. " dedim gülümseyerek. Kerem beni izliyordu. "Tamam, Kerem'e haber ver sen. Mesaj atacağım" diyip kapattı. "Gidelim mi?" Dedi gülümseyerek. Bana sorması hoşuma gidiyordu. "Gidelim" dedim bende gülerek. Eğildi ve hızla yanağıma güçlü bir öpücük kondurup yataktan kalktı. "Çok acıktım" diyip aşağı indi. Bende hemen üzerimi değiştirip yanına indim. Altımda kısa kot şort ve üzerimde askılı bir tişört. Güzeldi bence. İndiğimde kerem çoktan kahvaltıyı hazırlamıştı. Beni görünce bir süre baktı ve gözlerini kaçırdı. Hemen yemek yedik. O sırada Nisa'dan mesaj geldi. Geçen ki kafede yarım saate buluşacaktık. Hızlıca yiyip kalktık. Ben hemen saçımı da düzeltip aşağı indim. Kerem salonda beni bekliyordu. "Hadi çıkalım" dediğimde beni durdurdu. "Böyle mi?" dedi. Sabah ki şortu diyordu. "Kerem hava yanıyor ya" dedim. "Zeynep, olmaz değiştir de gel, hadi güzelim" dedi. Güzelim kelimesine düşmüştüm ama belli etmedim. "Olmaz canım, bu şekilde iyi" diyip yürümeye başlamıştım ki önüme geçip durdurdu beni. Burun buruna gelmiştik nerdeyse. "Şakasına canım deme bana" dedi. "Şaka olduğunu kim söyledi" dedim. Gülümseyerek bir kaşını havaya kaldırdı. "Bunlar beni yumuşatmaz yalnız, değiştir" dedi. "Hayır Kerem" dedim. "Zeynep, tartışmayalım" dedi. "Ya Kerem yanımda sen varsın n'olacak ya?" dedim. "Yanımdan ayrılmayacaksın" dedi. Gülümseyerek "Tamam" dedim. "Birinin bakışlarından rahatsız olursan bana söyleyeceksin" dediğinde cevap vermedim. "Zeynep" dedi uyarır gibi. "Of tamam" dedim. "Oflama! " dedi. "Olur abi" dedim sinirle. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Abi deme bana" dedi. "Olur" dedim sertçe. "İzin verdim o kadar, insan teşekkür eder" dedi. "Senden giyeceğim şeyler için izin almayacağım Kerem " dedim. Sinirlendiriyordu insanı. "Tamam, izin almazsın evet, ama bende bir erkeğim ve yanımdaki kıza bakan olmasın diye uğraşmam lazım " dedi. "Tamam, çıkalım mı?" dedim. Yüzünü biraz daha yaklaştırdı. "Kızmadın demi?" Bu durumdayken nasıl kızabilirim ki? Gülümseyerek "Hayır hadi gidelim" dedim. Gülümseyerek yanağıma bir öpücük kondurdu ve yürüdü. Gülerek arkasından gittim ve evden çıktık.
10 dakika yürüdükten sonra kafeye gelmiştik. Bizimkiler çoktan gelmişti. Bade de vardı. Yanlarına oturduk. Biraz konuştuktan sonra sinemaya gitmeye karar verdik. Oradan da yemeye gidecektik. Önce sinemaya gittik. Nisa'nın ısrarları yüzünden romantik komediye gitmiştik. Ama sorun şuydu. Beş kişilik boş koltuk vardı, en arkada da iki koltuk vardı. Beş kişilik koltuğa bizimkiler oturdu. En arkaya da kerem ve ben geçtik. Ben öne geçmek istiyordum ama kerem arkaya geçmemizi istedi. Yalnız kalırmışız. Ne yapacağız sanki sinemada?
Film başlamıştı. Bir mısır almıştık. En arkada kimse yoktu. Bizimkiler ön istediği için yanımıza gelmemişti. En arkada Kerem'le yalnızdık. Filmi izlemeye başladım. Zaten kısa bir filmdi. 40 dakika falandı. Biraz izledikten sonra Kerem'e döndüm, bana bakıyordu. Gülerek "Napuyorsun?" dedim. "Seni izliyorum" dedi. "Filme baksana" dedim. "Sen daha çok ilgimi çekiyorsun" dedi. Bir süre gözlerine baktıktan sonra filme döndüm. Kerem ağzıma mısır uzattı. Gülerek onu aldım. Bir kendine bir bana vermeye başladı. Hoşuma gidiyordu bu. Film de bitmek üzereydi zaten. Bir mısır daha uzattığında filme bakarak ağzımı Mısır'a uzattım. Çekiyordu mısırı ve ona doğru gidiyordum, gözlerim filmdeydi. Mısırı ağzıma alacağım sırada yanağımı öptü. Gülerek ona döndüm. Mısırı bilerek çekmişti. Tekrar filme döndüm. Yine mısır uzattı, ve yine çekmeye başladı. Tam ağzıma alırken bu sefer dudak kenarımı öptü. Gülerek ona baktım. Ben de yanağına bir öpücük kondurdum ve tekrar filme döndüm. Bitiyordu zaten.
Kerem yine mısır uzattı ve çekmeye başladı ama bu sefer farklı bir şey oldu. Yanlışlıkla dudaklarım dudaklarına değdi. Bir saniye içinde geri çekildim. Hala burnu burnuma değiyordu ama dudaklarım resmen dudaklarına değmişti. O da şaşırmıştı, beklemiyordu belliki. Ama şu an çok yakındık ve az önceki yakınlaşmamızdan sonra iyi şeyler olmayacaktı. Yavaşça birbirimize yaklaşmaya başladık. Karnıma yine bir şeyler oluyordu. Heyecanlanmıştım. Dudakları dudaklarıma değmek üzereyken yanan ışıkla geri çekildim hemen. Kerem yine bir küfür savurdu. Utanmıştım. Kahretsin. Hemen ayağa kalktığımda kerem de arkamdan kalktı.
Merdivenden inerken kimse kalmamıştı. Bir anda kerem kollarını karnıma doladı ve bana sarıldı. Dudaklarını kulağıma yaklaştırıp "Utanma, alt tarafı öpüşecektik" diyince dirseğimi karnına geçirdim. "Seni asla öpmeyeceğim" Tabiki öpeceğim. Dediğim şeyle tekrar kolunu karnıma sardı. "Sakın bir daha söyleme bunu. Er ya da geç, olacak" dedi. "Utandırma o zaman" dedim. Güldü. "Utanma sende" dedi. "Of Kerem" diyip gidecektim ki kolunu sıkılaştırdı. "Tamam, tamam özür dilerim. " diyip şakağımdan öptü. Gülerek oradan çıktık ve yemek yemeye gittik. Pizza yiyecektik.
Yemekten sonra tekrar bir kafeye gelmiştik. Otururken bir anda biri "Nisa, Zeynep" diyince ona döndüm. Ali? Ne işi var bunun burada ya? "Nasılsınız?" diyip ikimize de sarıldı. Kerem ve Mustafa öfkeyle bize bakıyordu. Ortaokuldan Ali. Pek sevmeyiz bunu ama o bizi seviyor işte. "Kızlar nasıl özledim sizi ya" dedi. "Biz de seni çok özledik Ali. Burnumuzda tüttün" dedim ciddi olmayan bir ifadeyle. "Ay Zeynep nasıl güzelsin hala" dedi. Bu çocuk muhtemelen gay. Ondan böyle konuşuyor. "Nisa sende hala fıstık gibisin" dedi. Mustafa sinirle Nisa'nın kulağına bir şeyler söyledi. "Ali bizde kalkıyorduk aslında" diyip ayağa kalktım. Diğerleri de beni bekliyor gibi ayaklandı. Ali bana dönüp "Telefonunu ver de haberleşelim" diyip telefonunu uzattı. Telefonu elime alıp numara girdim ve ona uzattım. Çıktığımızda Mustafa sinirle Nisa'ya döndü. "Kim bu piç?" dedi. "Eski arkadaş, sevmiyorum zaten onu" dedi. Kerem bana sinirle "Sen ne telefonunu veriyorsun ya ?" diye bağırdı. "Ne bağırıyorsun ya? Vermedim numara falan. Yazdım kafadan bir şeyler. Ne bağırıyorsun bana?" diye bende ona çıkışmıştım. Çocuk bağırmadı Zeynep, sadece azıcık sesi yükseldi, abartma. "Yazmadın mı?" dedi sakince. Sinirle diğerlerine dönüp "Görüşürüz" dedim ve yürümeye başladım. Kerem hemen yanıma geldi, yürümeye başladı. "Tamam özür dilerim, verdin sandım" dedi. "Sorabilirdin kerem, niye hemen bağırıyorsun ki?" dedim bende sakince ama yüzüne bakmadım. "Haklısın özür dilerim" dedi. Sesli bir nefes verdim. "Küs müyüz?" diyince güldüm. Salak ya. "Çok sinirlendiriyorsun beni kerem" dedim bıkmış gibi. "Kıskandım ama" dedi. Gülümsedim. Ama hala ona bakmıyordum. "Öpersem barışır mıyız?" dedi. "Kerem!" dedim uyarır gibi. "Tamam tamam, dondurma alıyım mı sana?" dedi. Dondurma mı? Kahretsin ya. Dondurma diyince aklıma geçen olanlar geldi . "Alma" dedim. "Niye, yine yalarsın belki bulaşan yeri" dediğinde sertçe karnına dirseğimi geçirdim. "Gelme Kerem" diyip yürümeye başladım. Hemen hızlanıp bana yetişti. "Acıttın be" dedi. Omuz silktim. Arkadan sarılıp durdurdu beni. "Tamam, kızma şaka yapıyorum. Bağırmamam gerekiyordu haklısın" dedi. Sesli bir nefes verip elimi elinin üzerine koydum. Omzumun açık kalan kısmına bir öpücük kondurdu. İçim bir hoş oldu. Yapma şöyle ani şeyler! Kalbime inecek! Yüzümü yavaşça ona çevirdim. O da bana döndü. Burnu burnuma değiyordu. Çok yakındık. Gülümsedim. Gülümsedi. Dudak kenarına küçük bir öpücük bıraktım ve yürümeye devam ettik. Akşam olmuştu artık. Hava kararmıştı. Gelirken yine dondurma almıştık. Kerem geçenkinin aynısından yapmak istiyormuş Allah'ım ya. Sanki sen istemiyorsun Zeynep?
Dondurmamız bittiğinde evin önüne gelmiştik. Girmeden önce Kerem bana döndü. "Dondurma kalmış" dedi gülerek. Ardından bir elini yanağıma koydu ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Dudakları yavaşça dudak kenarıma değdi ve orayı yalamaya başladı. Kahretsin! İçim bir hoş olmaya başladı. Karnımda bir şeyler oluyordu. Heyecan basmıştı yine. Bir süre yaladı orayı. Duvara yaslanmıştım. Umarım kimse görmezdi. Ardından yavaşça geri çekildi ve alnını alnıma yasladı. Dudağındaki dondurmayı almak için elimi uzatmıştım ki tuttu. "Benimki gibi al" dedi . "Kerem kendimi tutamıyorum" dedim. "Tutma o zaman" dedi.
Derin bir nefes aldım. Bir elimi yanağına koydum ve dudaklarına yaklaştım. Dudaklarımı dudak kenarına bastırdım ve yalamaya başladım. Siktir! Yanıyordum. İnanılmaz bir histi bu. İçim kıpır kıpırdı. Elleri belime gitti ve beni kendine çekti. Hala yalıyordum. Dondurma kalmamıştı ama hala devam ediyordum. Tutmayacaktım bu sefer kendimi. Biraz sonra hafifçe dudaklarımı çektim ve dudaklarına yönlendirdim. Onu öpmek istiyordum ama yapamıyordum. Dudaklarına yaklaşıyordum ama geri çekiliyordum, cesaret edemiyordum. Bu sefer kerem yaklaştı. Dudakları dudaklarıma değmek üzereyken gözlerime baktı, izin istiyordu. Hafifçe başımı salladım ve dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdı. Yavaşça alt dudağımı dudakları arasına aldı. SİKTİR! Yanıyorum. Sonra yavaşça üst dudağımı dudakları arasına aldı. Ben de ona karşılık vermeye başladım. Ellerim boynuna gitti, onun belimdeki elleri ise beni kendine çekti. Şu an kerem ve ben öpüşüyorduk. ÖPÜŞÜYORDUK!Tekrar alt dudağımı dudakları arasına aldı, ben de onun üst dudağını dudaklarım arasına aldım. Çok güzeldi. Karnıma bir şeyler oluyordu. Nefesi nefesimle karışıyordu. İnanılmaz bir histi. Beni bir anda kendine bastırdı. Ortamın havası değişmeye başlıyordu. Ellerim ensesindeki saçlara gitti. Onun elleri ise belimde geziniyordu. Çok yavaş öpüşüyorduk çünkü ilkti. Alışmaya çalışıyorduk. Çok az sürmüştü ama bana bir ömür gibi gelmişti. Kendimi yavaşça geri çektim ve dudaklarımı dudaklarından ayırdım. Gözlerine bakamadım ama , başımı yer eğdim. Ellerim ise hala ensesindeydi. Belimdeki elinden biri çeneme gitti ve başımı kaldırdı. Utanıyordum. Az önce resmen öpüşüyorduk. "Utanma" dedi. "Kerem, yemin ederim niye yaptın bilmiyorum bir an-" derken sözümü kesti. "Şşş sakin ol. Pişman mısın?" dedi. Gözlerine baktım. "Hayır" dedim sessizce. Gülümsedi. "O zaman açıklama yapmana gerek yok. Sana ne zaman istersen beni öpebileceğini söyledim. Açıklama yapma. Yanlış anlamadım, sevgili de değiliz. Rahat ol, utanma" dedi. Nasıl harika bir insandı bu ya? "İlk öpücüğündü demi?" dedim. Gülümseyerek "Evet, ama harikaydı" dedi. Gülümsedim bende. Beni bir anda kendine çekip sımsıkı sarıldı. Kollarımı boynuna doladım bende. "Hadi girelim" diyip geri çekildi. Başımı salladım ve odama çıktık. Kerem yatağa uzandı. Bende yanına uzandım. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp burnunu burnuma değdirdi. Çok yakındık, nefesi dudaklarımın arasına giriyordu. Gözlerimi kapattım ve uyumaya başladım.
Tarihe bir not daha:
19 Ocak, Kerem'le ilk öpüştüğümüz gün.
|
0% |