@anonimm_z
|
Sabah alarm sesiyle gözlerimi açtığımda Kerem'in göğsündeydim. O da yavaş yavaş gözlerini açtı. "Okula gidesim yok" dedim. "Haftaya sınavlar başlıyor, geri kalmamamız lazım" dedi ve yatakta doğruldu. Ben de oflayarak kalktım ve hazırlanmaya başladım. Sınıfa girdiğimizde Mustafa yine kerem'in yanında oturuyordu. "Kardeşim sen yerine geç artık" dedi kerem. "Oh be, sevgilimden ayrı kaldım sizin yüzünüzden" diyip yerinden kalktı. Gülerek kerem'in yanına oturdum. Hoca geldi ve derse başladı.
Teneffüste kantinde otururken masanın başına Yiğit geldi. "Zeynep, bir gelir misin?" dedi. Geçen ki özüründen sonra ona karşı yumuşamıştım biraz. Ayağa kalktığımda kerem "Sebep?" dedi ona. "Bir şey konuşacağım" dedi. "Tamam, gel" dedim. Beraber bahçeye çıktık ve bir banka oturduk. Ona bakıyordum, konuşmaya çalışıyordu ama bir türlü başlayamıyordu.
"Özür dilerim" dedi. "Sana yaptıklarımın bu kadar ağır olduğunun farkında değildim. Sen söyleyince iyice bir düşündüm ve haklı olduğunu farkettim. Gerçekten pişmanım. Amacım sana onları yaşatmak değildi, sadece eğlenmekti. Kusura bakma. Bir daha olmayacak zaten. Affedebilecek misin beni?" dedi.
Gülümsedim. "Yiğit, seni affetmem bu kadar kolay olmaz ama özür dilemene sevindim. Arkadaş olabiliriz bence, düşman gibi olmamıza gerek yok. Zamanla affedebilirim zaten" dedim. "Tamam, arkadaşız " dedi. "Arkadaşız. Hadi sınıfa çıkalım. " dediğimde tam yürümeye başlamıştık ki Fırat çıktı karşımıza. "Bir sorun mu var?" dedi bize bakarak. "Yoo niye?" dedim. "Senin bununla konuştuğunu bilmiyordum" dedi. Yiğit'in sinirlendiğini hissediyordum. "Bilmen gerekseydi zaten sana söylerdim Fırat. Ama seni ilgilendirmiyor" dedim. "Bir şey yapmadı demi?" dedi. "Hayır Fırat, izin verirsen sınıfa çıkacağız" dedim sert bir şekilde. "İzin vermiyorum. Konuşalım mı biraz?" dedi. Bu şekilde konuşması hoşuma gitmemişti. "Hayır sonra konuşuruz." dedim. "Onunla konuşuyorsun ama" diyip üzerime doğru adım attığında Yiğit önüme geçip "Hop! Sakin " dedi. Beni mi koruyordu şu an? "Sanane lan? Sen ne karışıyorsun?" diye bağırdı Fırat. "İstemiyor Zeynep, sonra konuşursun. Şimdi çekil" dedi Yiğit sakince. "Çekilmiyorum, ne yapacaksın?" dedi. "Ya tamam! Sınıfa gidelim artık" dedim. Yiğit'i kolundan tutup "Gel Yiğit" dedim ama o sırada Fırat da benim kolumu tutup durdurdu beni. "Konuşacağız" dedi. "Hayır konuşmayacağız, kendine gel artık!" dedim. O sırada kerem geldi yanımıza. "Noluyor burada?" "Yok bir şey. Sınıfa çıkıyoruz" dedim. Ama Fırat hala kolumu bırakmamıştı. Kerem'in bakışları koluma kaydı. Fırat'ın elini sertçe tutup kolumdan çekti. "Eline koluna sahip çık" dedi sertçe. "Sanane lan?" dedi Fırat. "Ya yeter! Kendine gel Fırat, sana noluyor?! Çıkalım sınıfa hadi ya!" dedim. "Konuşacağız sonra" diyip gitti Fırat.
Kerem Yiğit'e döndü. "Noluyor?" dedi. Ben lafa girdim hemen. "Bir şey yok, sonra anlatırım." dedim. Yiğit'e de dönüp "Yiğit sana da teşekkür ederim " dedim. "Önemli değil, arkadaşımı korudum" dedi gülümseyerek. Ben de gülümsedim. "Ne arkadaşı ya? Kimden korudu bu ne diyorsunuz?" dedi kerem . "Sana anlatacağım Kerem, ama derse geç kaldık. Gidebilir miyiz artık?" dedim. "Hayır şimdi anlatacaksın" dedi. Sinirlenmişti. Hem Fırat'a hem Yiğit'e. "Ya derse geç kaldık gidelim anlatırım" dedim. "Hayır Zeynep, dersin zaten yarısı bitti. Gel şurada konuşalım" diyip kolumu tuttu ve sıkmaya başladı. Ama sıktığının farkında değildi muhtemelen. Yiğit kerem'in, kolumdaki elini tuttu. "Sakin ol" dedi. Beni koruyordu yine. "Sanane lan" dedi kerem sinirle. "Kerem! Napuyorsun ya bencede sakin ol! Yiğit'e de bağırıp durma, çocuk yardım etti bana. Şimdi bile senden korumaya çalışıyor. Sakinleş artık!" dedim. "Benim neyimden koruyor lan! Ne yapacağım ben sana?!" dedi. "Kolunu sıkıyorsun şu an, canı yanıyor. Onu engelleyeceğim mesela" dedi Yiğit. Kerem'in gözleri koluma kaydı. Elini yavaşça çekti. "Farkında değilim ben" dedi sakince. "Yiğit sen merak etme, kerem bana bir şey yapmaz. Sen sınıfa git istersen" dedim. "Emin misin?" dedi. Başımı salladım. "Tamam, görüşürüz" dedi ve gitti. Kerem'e döndüm. Korkuyla bana bakıyordu. Canımı yaktığını yeni farkediyordu çünkü. Sinirle arkamı dönüp okula girdim. Arkamdan geliyordu. Boş bir sınıfa girdim, o da arkamdan geldi. Kapıyı kapatıp ona döndüm.
"Özür dilerim" dedi. "Ya Kerem sen gerçekten sakin olmayı ne zaman öğreneceksin?" dedim. "Zeynep farkında değildim. " "Farkında olsan yapmazsın heralde" dedim sertçe. "Ya sana sorun yok diyorum, anlatacağım diyorum, ne bağırıyorsun bana! Niye emir veriyorsun? Yiğit yardım etti diyorum hala ona bağırıyorsun! Noluyor Kerem?" dedim. "Sen şimdi o Yiğit'i mi savunuyorsun?" "Evet onu savunuyorum. Fırat'a karşı önümde durdu, yardım etti bana. Sen kolumu sıkınca yine yardım etti mesela. İnsan gibi geldi özür diledi. Tabi ki savunacağım onu. Şu an en suçsuz kişi o" "Fırat ne yaptı sana? " "Bir şey yapmadı, konuşmak istedi. Ben istemedim. İstemeyince zorladı, Yiğit'de beni korudu." dedim, hala sinirliydim. "Acıdı mı kolun?" dedi üzgünce. "Cidden mi? Şimdi mi aklına geldi sormak? Dışarıda sormadın, buraya gelince sormadın, şimdi tüm olayı anlattıktan sonra mı soruyorsun. Onların bana ne yaptığı daha mı önemli?" dedim. "Hayır tabiki Zeynep, saçmalama. Ya ben sinirle -" "Sen hep sinirle bir şeyler yapıyorsun zaten kerem. Her sinirlendiğinde biz kavga ediyoruz çünkü sen sinirlerine hakim olamıyorsun" dedim. "Bakıyım koluna" diyip koluma uzandı. Kolumu geri çektim. "Tamam bir şey yok" dedim. "Zeynep bakıyım" diyip kolumu tuttu ve sıktığı yere baktı. Hafif kızarmıştı. "Acıdı mı?" dedi. Başımı çevirdim, cevap vermedim. "Canını asla bilerek yakmam biliyorsun. Farkında değildim" dedi. "Biliyorum Kerem" dedim ona bakmadan. "Zeynep bana bak" dedi. Bakmadım. Elini çeneme koyup başımı kaldırdı. "Özür dilerim " dedi. "Çok sinirlendiriyorsun beni kerem" dedim. Sonra yavaşça uzanıp kollarımı boynuna dolayıp sarıldım. Elleri hemen belimi tuttu. "Salaksın" dedim. Ben niye kızgın kalamıyordum bu çocuğa? Güldü. "Öyleyim" dedi. Ellerimi daha da sıkılaştırdım, kokusunu içime çektim. Geri çekilip yanağına bir öpücük kondurdum.
"Bunlar sökmüyor artık bana ya " diyip yaklaşmaya başladı. "Kerem, saçmalama okuldayız " dedim ama yaklaşmaya devam etti. "Yani? Kimse yok burada" dedi. Burnu burnuma değdi. "Kerem!" dedim uyarır gibi. Ben de onu öpmek istiyordum ama istemiyordum da.
O beni öpmeden dudağına küçük bir öpücük bıraktım ve arkamı döndüm ki kolumdan tutup beni çevirdi ve kendine çekip dudaklarıma yapıştı. Alt dudağımı dudakları arasına aldı. Elleri belime gitti. Bu ikinci öpüşmemizdi. Yine heyecan basmıştı beni. Bu sefer üst dudağımı dudakları arasına aldı, ben de onun alt dudağını aldım. Ellerim ensesine gitti ve onu biraz daha kendime çektim. O da belimden daha da çekti beni. Bir kaç saniye öpüşmüştük ama o bile harikaydı. Yavaşça dudaklarımı geri çektim. Alnını alnıma yasladı. Nefeslerimizi düzene sokmaya çalıştık. Yavaşça geri çekildim, yanağıma bir öpücük kondurup sınıftan çıktı, ben de gülerek arkasından gittim. Hala yanıyordum. Öpüşmüştük, yine!
Öğle arasında ben bahçedeyken Fırat yanıma geldi. Sinirle ona baktım. "Ne var?!" dedim. "Kusura bakma sabah için, Yiğit sana zarar veriyordu ya, ondan sinirlendim. Sana patladım. " dedi. "Ne konuşacaktın sabah?" "Bir şey konuşmayacaktım. Yiğit ile seni görünce , rahatsız oluyorsundur diye öyle demiştim. " dedi. Beni korumak için yani. "Neyse tamam, geçti bitti" dedim. Pek inanmamıştım ama neyse artık.
Çıkışta eve geldiğimde hemen üzerimi değiştirdim ve ödevleri yaptım. Ardından pazartesi olan matematik sınavı için konulara bir göz gezdirdim. Son soruyu çözerken bir anda boynuma dolanan elle irkildim ve eli itmeye çalıştım. "Benim benim" dedi. Kerem! Offff. Korkmuştum. Ona dönüp "Salak mısın ya? Korktum" dedim. "Dalmışsın, duymadın sesimi" dedi. Gülümseyerek önümdeki kitabı kapattım. "Sınava çalışıyordum" dedim. "Ben daha başlamadım" dedi. "Niye?" "Bilmem, çalışasım yok" "Çalışırsın kerem, çalışırız beraber." dedim. "Bakarız" dedi. Tabiki çalışacaktı. "Benim canım tatlı istiyor ya. Yapalım mı? " dedim. "Yapalım. Ama ben anlamam ki" "Anlarsın anlarsın" diyip sandalyeden kalktım.
Aşağı indik. Tatlı malzemeleri çıkardım ve hazırlamaya başladım. En son krem şanti kalmıştı. Onu Kerem'le birlikte yapmıştık. Ama onun eline bulaşmıştı karıştırırken. Bana dönüp gülmeye başladı. "Ne?" dedim. "Yanağına sıçramış. Alıyım mı?" dedi. "Al" dedim gülümseyerek. Bana yaklaştı ve dudaklarını yanağıma bastırıp yalamaya başladı. Kahretsin! İnanılmaz bir histi. Bir süre yaladıktan sonra geri çekildi hafifçe. Eline bulaşan krem şantiden burnuma sürdü. "Tüh, buraya da bulaşmış " dedi. Güldüm. Bilerek yapıyordu. Yaklaştı burnuma da aynısını yaptı. Karnıma bir şeyler olmaya başlamıştı bile. Sonra geri çekilip elini dudak kenarıma sürdü. "Burada da var" diyip oraya uzandı. Dudaklarını bastırdı ve yalamaya başladı. Ahh! Çok güzeldi. Karnıma bir şeyler olduyordu. Bir süre yaladıktam sonra geri çekildi ve bu sefer çeneme sürdü. Oraya da eğilip aynısını yaptıktan sonra elini dudaklarıma sürdü. "Burada da var" dedi.
Gözlerime bakıyordu, izin istiyordu. İtiraz etmedim, yavaşça yaklaştı ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı ve yalamaya başladı. DUDAKLARIMI YALAMAYA BAŞLADI! Bu inanılmaz bir histi. Siktir! Yanıyorum! Dudaklarımı yaladı bir süre, sonra hafifçe geri çekildi.
"Geçti mi?" dedim sessizce. "Bilmem" dedi. "Bence geçmemiştir" dedim sessizce. Ne diyorsun Zeynep?! Kendine gel!
Gülümseyerek yaklaştı ve dudaklarını tekrar dudaklarıma bastırdı. Bu sefer öpmeye başladı. Alt dudağımı dudakları arasına aldı. Ben de üst dudağını aldım. Yavaşça öptü. Sonra üst dudağımı aldı. Öpüşleri çok yavaştı, sakindi, hafifti. Tadını çıkarıyordu. Tekrar alt dudağımı alınca ellerim ensesine gitti ve onu iyice kendime çektim. Ellerini belime koyamıyordu temiz olmadığı için. Onun yapmasına gerek kalmadan ben vücudumu onunkine yaklaştırdım. Ensesindeki ellerim sıkılaştı. Beni hafifçe döndürüp tezgaha yasladı. Böylece beni kendine çekmesine gerek kalmadan kendisi üstüme geldi. Bedeni bedenime yapışmıştı. Ellerim ensesindeki saçları çekiyordu. Öpüşmemiz hızlanmaya başladı. Aslında çok hızlı değildi ama az öncekine göre hızlanmıştık. Keşke elleri temiz olsaydı. Biraz daha öpüştük. Son kez alt dudağını dudaklarım arasına alıp sertçe öptüm ve hafifçe geri çekildim. Alnını alnıma yasladı , nefeslerimizin düzelmesini bekledik. Kalbim çok hızlı atıyordu. Midemde bir hareketlilik vardı. Hafifçe geri çekildim, gözlerine baktım. Gülümseyerek bana bakıyordu. Ben de gülümseyip önüme döndüm. Az önce yine öpüşmüştük. Ve bu diğerlerinden biraz daha uzun sürmüştü. Ah kalbim!
Akşam odamda oturuyorduk. Bende kalacaktı bugün. Saat 10 olmak üzereydi. Ve Kerem'e matematik çalıştırıyordum. "Anladın mı?" "Sanırım" dedi. Anlamamıştı. Of kerem! Kitabı kapattım ve yatağa oturdum. Yorulmuştum. O da yanıma geldi. "Uykum geldi ya" dedim. "Yatalım, uzan sen. Bende seni izleyim" dedi gülümseyerek. Ben de gülümsedim. Hemen üzerimi değiştirip geldim ve yatağa uzandım. O da hemen dibime gelip dirseğini yastığa yaslayıp başını eline yasladı, beni izlemeye başladı. Ben de onu izliyordum. Nefesi biraz yüzüme geliyordu. Bir süre birbirimizi izledik. Sonra elleri yüzümdeki saçlara gitti, çekti onları. Yavaşça yaklaşıp dudaklarını alnıma bastırdı. Sonra geri çekilip yanağımı öptü, burnumu öptü. Gülümseyerek onu izliyordum. Geri çekildi hafifçe. Eli yanağımdaydı. Benim elimde onun yanağına gitti. Okşamaya başladım. Çok güzeldi, her şeyiyle harikaydı. Yüzü yavaşça yüzüme yaklaşmaya başladı. Yine öpecekti beni! Ben? Ben de öpmek istiyordum ama çok fazla öpüşüyorduk. İstemiyordum bu kadarını. Ama bir yandan da sürekli onu öpmek istiyorum. Kahretsin! Nasıl bir ikilem bu?
Yüzü daha da yaklaştı. Gözlerime çok derin bakıyordu. Burnu burnuma değdi. Nefesi tamamen yüzümdeydi. Gözleri dudaklarıma kaydı. Heyecandan dudaklarımı yaladım. Gülümseyerek gözlerime baktı. Sanırım bu hoşuna gitmişti. Yaklaştı, yaklaştı. Ve dudaklarını yavaşça dudaklarıma dokundurdu. Önce sadece bastırdı, öpmedi. Sonra hafifçe geri çekildi. Gözlerime baktı. İzin istiyordu. Gözlerim dudaklarına kaydı. Sanırım bu evet demekti.
Gülümseyerek yaklaştı ve alt dudağımı dudakları arasına aldı. Çok yavaş, narin, yumuşacık öpüyordu. İnanılmazdı. Sonra üst dudağımı aldı, ben de alt dudağını. Bir kaç kere daha öptü. Beni yine heyecan basmıştı. Bir eli yanağımdaydı, diğeri belime kaydı. Elini belimde, kollarımda gezdirmeye başladı. Dokunduğu yer ateş alıyordu. Öpüşleri biraz hızlanmıştı. Ellerim ensesine gitti ve onu daha da kendime çektim. Biraz daha hızlandık. Alt dudağımı dudakları arasına aldı yine. Ellerim sıkılaşmıştı, onu daha da kendime çektim. Elleri hala bedenimde geziniyordu. Son kez alt dudağımı da dudakları arasına alınca hafifçe geri çektim kendimi. Sonra ona biraz daha yaklaşıp boynuna bir öpücük bıraktım. O da benim boynuma yaklaştı ama öpmedi. Geri çekileceği sırada izin vermedim. "Öp" dedim. Sesim fısıltı halinde çıkmıştı. "Rahatsız olmuyor musun?" dedi. "Alışmam lazım. Alıştır kendini oraya, yavaş yavaş " dedim fısıldar gibi. Güldüğünü hissettim. Sonra boynuma biraz daha yaklaştı. Nefesini boynumda hissediyordum. Bilerek üflüyordu. Ve bu benim karnımın ağrısını arttırıyordu. İnanılmazdı. Sonra yavaşça işaret parmağını boynumda gezdirmeye başladı. Çok hızlı nefes alıyordum. Ellerim ensesini sıkıyordu. Çünkü bu zevk veriyordu. Sonra yavaşça dudaklarını bastırdı boynuma. Küçük küçük öpücükler bıraktı. İçim bir hoş olmuştu. Ellerim daha da sıkılaştı. Bir kaç öpücük kondurduktan sonra başını boynuma bastırdı. Bir süre öyle durdu, kokumu içine çekti. Sonra yavaşça geri çekildi. Gülümseyerek yanağıma bir öpücük bıraktı ve yanıma uzandı. Beni de kendine çekti ve başımı göğsüne koydu. Birbirimize sarılarak uyumaya başladık.
Sabah çalan alarmla ikimiz de aynı anda gözlerimizi açtık. Burun burunaydık. Gülümsedim. Gülümsedi. Biraz birbirimizi izledik. Sonra uzanıp burnuma bir öpücük kondurdu ve yataktan kalktı. Bende kalktım ve hazırlanmaya başladım. Saçlarımı at kuyruğu yapmıştım, hava çok sıcaktı çünkü. Ama yakında soğumaya başlardı. Beraber bir şeyler atıştırıp evden çıktık.
Okula geldiğimizde üçümüz birlikte sınıfa yürümeye başladık. O sırada koridorda Yiğit'le karşı karşıya geldik. Gülümseyerek "Günaydın" dedi. Ben de aynı şekilde karşılık verdim ve sınıfa girdik. Yerimize oturduğumuzda kerem bana dönüp "Onunla çok samimi olma" dedi. Yiğit'i kastediyordu. "Merak etme, olmam" dedim. Yaptıklarına rağmen onunla dost olacak halim yoktu. Arada böyle konuşurduk tamam.
Tenefüste hep birlikte kantinde oturuyorduk , ama Yunus gelmemişti. 'bir işim var' demişti. Ne işi var ki? O sırada masanın başına yunus ve Bade geldi. Gülümsüyorlardı. "Size bir şey söyleyeceğim" dedi Yunus. Merakla onlara bakıyorduk. Yunus'un eli yavaşça Bade'nin eline kaydı ve elini tuttu. Oha! Yoksa! "Biz sevgili olduk" dedi gülerek. Sevinçle gülümsedim. "Sonunda ya!" dedim. "Tebrik ederim kardeşim" dedi Mustafa. Göktuğ ve kerem de aynı şekilde tebrik etti. Nisa ise bu durumdan çok da memnun durmuyordu. Sessiz kaldı o. Yunus ona dönüp "Nisa, sen bir şey demiyecek misin?" dedi. "Kusura bakmayın ama ben bu durumdan pek memnun değilim. O yüzden canınızı sıkmak istemiyorum" dedi sakince. Yunus'un yüzü düşer gibi olmuştu ama tekrar toparladı. Beraber masaya oturdular.
Ayağa kalkıp Nisa'yı bahçeye çıkardım. "Sen niye memnun olmadın?" dedim. "Ya unuttun mu neler yaptılar sana, ya da senden önceki kızlara. Onun bu kadar hızlı değişebileceğine inanmıyorum" "Tamam, inanma. Ama en azından bunu onlara belli etme. Üzülmesinler" dedim. Başını salladı sadece. Değişmiş olabilirdi yani Bade.
Öğle arasına girmiştik. Yine hep birlikte kantine inmiştik. Bizimkiler sohbet ediyordu, arada ben de onlara katılıyordum. O sırada telefonum çaldı. Mehmet arıyor. Ne diyecek ki? Hemen ayağa kalktım. Kerem "Kim?" dedi. "Sonra anlatırım " dedim. Başını salladı yavaşça. Hemen biraz uzaklaşıp telefonu açtım. "Alo, Zeynep merhaba. " "Merhaba. Bir sorun mu var?" "Hayır sorun yok. Ama ben borcunu ödemeyi hızlandırmanı isteyecektim. Ben de o parayı kolay bulmadım malesef" dedi. Sıkıntıyla ofladım. "Tamam, ben en kısa zamanda sana iletmeye çalışacağım, merak etme" dedim. Vedalaşıp telefonu kapattı.
Sıkıntılı bir nefes verdim. Bulamazdım ki bu parayı. Mehmet bana zarar vermezdi bunun için ama, resmen benim hayatımı kurtardı. Şimdi de zor durumda kalmasını istemiyorum. Ödemek zorundayım. Yavaşça masaya ilerleyip yerime oturdum. Bizimkiler yine sohbete devam ediyordu. Kerem bana dönüp 'Noldu?' der gibi bir işaret yaptı. Tam ağzımı açmıştım ki bizimkileri hatırladım. Onları işaret ettim başımla. 'Gel' diye başını salladı ve ayağa kalktı. Ben de peşinden ilerledim.
Boş bir sınıfa girince bana döndü. "Noldu? Kimdi o?" "Mehmet " dedim. Tanımamıştı. "Benimle evlenecek olan kişi " diye devam ettim. "Ne diyor?" dedi kaşlarını çatarak. "Borcunu ödememi istiyor. O parayı zaten zor bulmuştu, şimdi de zor durumdaymış. Acele etmemi istiyor" dedim sıkıntılı bir şekilde. Kerem de sesli bir nefes verdi. "Ne yapacaksın peki?" dedi. "Bilmiyorum. O parayı bulmam imkansız. Ama onu da zor durumda bırakamam, hayatımı kurtardı." dedim. Ne yapacaktım ben ya? "Ya aslında bir fikrim var ama, kızacaksın" dedi Kerem. "Ne?" dedim merakla. "Parayı ben verebilirim. O 200.000 zaten duruyor. Babamdan kalanını da isteyebilirim" dedi. Gülümsedim hemen. "Olur! Borcumu sana öderim. En azından bu kadar zor durumda kalmayız " dedim sevinçle. "Eğer parayı ben verirsem borç olmaz Zeynep. O parayı senden geri almam." dedi ciddi bir ifadeyle. "Saçmalama Kerem, kabul etmem bunu" "Başka şansın yok. " dedi. "Ya borcumu sana öderim işte " dedim. "Hayır Zeynep, o para benim işime yaramaz ki zaten." dedi . "Babana verirsin o zaman" "Olmaz. Babamdan parayı alıp geri verirsem sorgular nedenini. " dedi. Sıkıntıyla ofladım. "Kerem ben bu kadar parayı alamam" "Zeynep, yanlış anlama ama, bu para babam için bir hiç. Bir önemi yok. " "Ya tamam da benim için önemi var. Ben bunu yapamam, olmaz yani" dedim. Yaklaştı biraz. Ellerimi tuttu. "Zeynep, sence ben senden para alır mıyım? Aramızda böyle bir şeyin lafı olamaz. Sen de parayla değil de başka bir şeyle ödersin borcunu çok istiyorsan" dedi. "Neyle?" dedim merakla. "Bilmem, bana 2 dilek hakkı ver. İstediğim zaman kullanıyım. İstediğim her şeyi isteyebilirim ama, ona göre" dedi gülümseyerek. "Kerem bu mu? 2 dilek mi?" "Bu kadar küçümseme bence. İsteklerimi görünce bu tepkiyi veremeyebilirsin" dedi. Bir süre düşündüm. Zaten zor bir şey istemezdi, beni zor durumda bırakacağını sanmıyorum. Ama sorun o değil, sorun para. O kadar paraya karşılık bu olmamalı. Ama kerem de haklı, bu parayı onlara versem bile bir şey değişmeyecek. "Peki tamam, kabul" dedim. Gülerek yüzüme baktı. "Tamam, bir iki güne hallederim ben. " dedi.
Gülümseyerek gözlerine bakmaya devam ettim. Ben Kerem'i hakedecek ne yapmıştım acaba? Nasıl bu kadar iyi olabiliyordu? Ne sevap işledim ben Allah'ım? Ama ne sevap işlediysem, iyi ki işlemişim. İyi ki!
Eve gittiğimde sınavlara çalıştım biraz. Sonra yatağa uzanıp telefonla oynamaya başladım. O sırada Kerem'den mesaj geldi.
Kerem: Para hazır, istediğin zaman alabilirsin. Kerem: Yanına gelip söylemek isterdim ama babamla konuşacağım biraz Kerem: Gelemedim kusura bakma
Siz: Saçmalama ne kusuru! Siz: Çok teşekkür ederim Kerem! Gerçekten iyi ki varsın! Siz: Ne dileyeceksin?
Kerem: Şimdi değil, zamanı gelince öğrenirsin.
Off, çok merak ediyordum ama!
Siz: Peki tamam. İyi geceler.!
Kerem: En iyi geceler senin olsun güzelim
Son mesajı ile istemsizce gülümsedim. Bana güzelim demesi hoşuma gidiyordu. Kerem'in mesaj sayfasından çıkıp Mehmet'in sayfasına girdim .
Siz: Mehmet merhaba Siz: Ben parayı hallettim. Ne zaman istersen verebilirim
Mehmet: Tamamdır Zeynep Mehmet: Yarın akşam 8 gibi gelirim ben. Mehmet: Görüşürüz, iyi geceler
Siz: Sanada..
Pekala, bu sorunu da hallettiğimize göre rahat bir uyku çekebiliriz. Kalkıp üzerimi değiştirdim ve yatağa girdim. Bugünün güzelliklerini düşünerek uykuya daldım.
Sabah sınıfa girdiğimizde kerem'in yanına oturdum ve gülümseyerek "Günaydın" dedim. O da aynı şekilde karşılık verdi. Bugün biraz erken gelmiştik sanırım, sınıfın nerdeyse daha yarısı gelmemişti.
Kerem yavaşça kulağıma eğilip sessizce "Parayı veriyim mi?" dedi. Başımı salladım. Elini çantasına atıp bir zarf çıkardı. Bana sıranın altından uzattığında hızlıca zarfı aldım ve çantama attım. Ardından Kerem'e döndüm. Gülümseyerek "Teşekkür ederim" dedim ve yanağına hızlı bir öpücük kondurdum. Ardından etrafıma bakındım, muhtemelen kimse görmemişti. Tekrar Kerem'e döndüğümde gülümseyerek bana bakıyordu. "Öyle kuru bir teşekkür olmaz ama" "Öptüm ya işte" dedim fısıldayarak.
Başını iki yana salladı. "Onu saymıyorum" diyip bana yaklaştı. "Kerem sınıftayız" dedim etrafıma bakarak. "Kimse bize bakmıyor" dedi ve daha da yaklaştı. Bundan kaçışım yoktu. Hızlıca etrafıma bakıp kimsenin bizi görmediğinden emin olup Kerem'e döndüm. Hızla aradaki mesafeyi kapatıp dudaklarına çok küçük ve hızlı bir öpücük bırakıp geri çekildim. Daha doğrusu çekilemedim. Ben tam çekilirken kerem ensemden tutup beni kendine çekti ve alt dudağımı dudakları arasına aldı. Yavaş ve hafif bir öpücüktü. Ama hızla yaptığı için bir an afallamıştım. Hafifçe geri çekildiğinde hala ona bakıyordum. Gülerek yanağıma da bir öpücük kondurup önüne döndü. Kendime geldiğimde hemen etrafıma baktım. Herkes kendi kendine takılıyordu. Zaten arka sıralarda oturduğumuz için kimse de bizi göremezdi kolay kolay. Rahat bir nefes verip ben de önüme döndüm. Güne güzel başlamıştık.
Derste yunus arkamdan bana seslenip uç istemişti. Hemen dönüp ona bir uç verdim. Bade'ye de gülümseyerek önüme döndüm. Artık yunus ve Bade birlikte oturuyordu. Tabi Göktuğ yalnız kalmıştı. O da tek başına yunus'gilin arkasına geçmişti. Yazık ya.
Tenefüste tuvalete gitmiştim. Sınıfa tekrar dönerken sınıfın önünde kerem ve bir kızı konuşurken gördüm. Yine aynı kız. Kim bu ya? Yine ne konuşuyorlar? Merak etmiştim. Kız sırıtarak saçlarıyla oynuyordu. Flört mü etmeye çalışıyordu bana mı öyle geliyordu! Kerem'e baktığımda düz bir ifadeyle kıza baktığını gördüm. Anlaşılan pek umursamıyordu. Buna sevinmiştim ama yine de kızın öyle yapmasına sinir olmuştum.
Sinirlendiğimi belli etmemeye çalışarak durduğum yerden hareketlendim ve onlara bakmadan yanlarından geçip sırama oturdum. Onlara hala bakmıyordum. Ama çok merak ediyordum. Ne konuşuyorlardı? Geçen defter istemişti. Yalan! Kendi sınıfında hiç kimse defter tutmuyor mu, niye gelip Kerem'den istiyor?! Neyse, sinirlenmeyeceğim. Banane canım? Kerem istediği ile konuşabilir, bu beni ilgilendirmez.
Bir kaç dakika sonra kerem gelince ayağa kalktım ve cam kenarına geçince tekrar yerime oturdum. Ona dönüp umursamaz gözükmeye çalışarak konuştum. "Ne o? Yine defter istemeye mi gelmiş?" "Kim? Haa. Evet" Ne?! Sadece bahane ya! "Sen de verdin mi?" dedim. Umursamaz durmaya çalışıyordum. "Evet, niye vermiyim?" "Kerem ciddi misin? Kızın sınıfında hiç mi defter tutan yok? Bahane uydurup geliyor ve sen de buna inanıyor musun? Amacı sana yürümek farkında değil misin?" Sinirlendiğimi belli etmemeye çalışarak konuşmuştum. Sakin çıkmıştı sesim. "Farkındayım" diyince şokla baktım. "Niye hala konuşuyorsun o zaman?" Madem bunun farkında niye hala devam ediyor ki?
Sırıtarak "Belki bana yürümesi hoşuma gidiyor" dedi. Kaşlarımı kaldırarak "Öyle mi?" dedim. Belli etme, sinirlendiğini belli etme! "Öyle. " dedi. Ben de sırıtmaya başladım.
"Aslında haklısın. Bana yürüyenlerle konuşmak benim de hoşuma gidiyor" diyip önüme döndüm. "Sana yürüyenler derken? Kim sana yürüyor ya?" dedi sinirle. Sırıtarak ona döndüm. "Önemli değil ya, birkaç kişi işte" dedim umursamaz gibi. Sinirle konuştu. "Kimse sana yürüyemez Zeynep!" dedi. Bağırmıyordu ama sinirliydi. "Niye? Sana yürüyorlar da bana mı yürüyemiyorlar?" dedim. "Zeynep amacın beni sinirlendirmek ise gayet başarılı oldun. O yüzden daha fazla devam etme"
"Amacım niye seni sinirlendirmek olsun? Ben sadece fikrimi söyledim. Sana yürüyen bir kızla konuşmak hoşuna gidiyormuş, ben de aynı şeyin benim de hoşuma gittiğini söyledim sadece" dedim. Evet, amacım onu sinirlendirmekti.
"Ya hoşuma falan gitmiyor, bilerek dedim onu. Sadece defter istedi, ben de uzatmadan verdim defteri gitti. Konuşmadım bile doğru düzgün. " "Sonuçta sen defter vermeye devam ettikçe o da sana yürümeye devam edecek kerem. Bir kere terslesen zaten bir daha gelemeyecek" dedim hızla. "Tamam terslerim bir daha konuşmaz. İzin vermem, tamam mı? Sen de konuşma sana yürüyenle falan, benim sinirimi bozma" dedi. Gülümseyerek "Tamam tamam konuşmam" dedim. Kazandığım zaferle gülerek önüme döndüm. Niye bilmiyorum ama onunla konuşması gerçekten beni sinirlendirmişti. Aman neyse, konu halloldu. Ve hoca geldi.
Öğle arasında hep birlikte kantinde oturuyorduk. Bade de vardı tabi. O da artık bizimle takılıyordu. Bizimkiler yine koyu bir sohbet içindeydi. Ben ve kerem de sessizce onları dinliyorduk, ara da konuya katılıp bir şeyler diyip tekrar susuyorduk.
Sıkılmıştım. Gidip kendime su alacaktım. Ayağa kalktığımda Kerem nereye gittiğimi sordu. Onu cevaplayıp sıraya doğru ilerlemeye başladım. O sırada cebimden paramı çıkarmaya çalışıyordum.
Bir anda çarptığım bedenle ve elime dökülen sıcak şeyle acıyla inledim ve başımı kaldırdım. Fırat'a çarpmıştım ve sanırım elime kahve dökülmüştü. Yanmıştı biraz. Fırat hemen bardağı bırakıp elimi tuttu. "Özür dilerim iyi misin?" dedi panikle. Elimi geri çekip "Sorun değil , önüme bakmıyordum zaten. İyiyim" dedim. Ama o tekrar elimi tutup bakmaya başladı. "Çok sıcaktı, yanmışsındır " "İyiyim" diyip elimi çekmeye çalıştım ama izin vermedi, sıkıca tuttu. Hala elime bakıyordu. "Fırat elimi bırakabilirsin, iyiyim" dedim. Cevap vermedi ve elimi tutmaya devam etti. Tekrar çektim elimi ama bırakmadı. "Fırat sorun yok dedim, bırak elimi" dedim. Sinirlenmeye başlamıştım. Herkesle temas kurmayı sevmiyordum. "Gel su tutalım" diyip elimden çekmeye başladı ama izin vermedim. "Gerek yok, İyiyim ben" "Elin yandı Zeynep" dedi. Hala elimi tutuyor ya! "Fırat sorun yok. Bırak elimi gideceğim hadi" dedim. Tekrar bakışları elime indi ve elimi incelemeye devam etti. Salak mı bu çocuk ya! Duymuyor mu beni! Eli yavaşça elimi okşamaya başladığında tekrar elimi çekmeye çalıştım ama bırakmadı. "Fırat bırak" dedim. "Bir dakika" "Ya bırak" dediğimde sesim biraz yüksek çıkmıştı. Hala bırakmadığında tekrar bağıracaktım ki yanımıza hızla gelen Kerem'le sustum.
"Noldu?" dedi bana dönerek. "Bir şey yok ya, kahve döküldü" dediğimde Fırat'tan elimi kurtardı ve elimi eline aldı. "İyi misin, yandın mı?" dedi telaşla. "Hayır, iyiyim." diyip elimi çektim yavaşça. Fırat sinirle Kerem'e bakıyordu. "Sen mi döktün lan?" dedi kerem ona "Hayır kerem, ben önüme bakmıyordum. Ben çarptım" dediğimde tekrar bana döndü. "Gel bir su tutalım" diyip diğer elimden tutunca peşinden gittim. Fırat'ın yaptığına hala sinirliydim. Cidden o niye öyle davranmıştı ki? Neyse.
Kızlar tuvaletinin önüne geldiğimizde "Sen bekle ben yıkarım " dedim. "İçeride biri var mı bak. Yoksa ben de geliyim" dediğinde başımı sallayıp kapıyı açtım. Kimse yoktu. Kerem'e söyledim ve beraber içeri girdik.
Kerem çeşmenin başına geçip suyu açtı ve yanan elimi tuttu ki acıyla inledim. Hemen telaşla "Özür dilerim, farketmedim" dedi. "Sorun değil" diyip elimi eline koydum. Hafifçe tutup elimi suyun altına soktu ve ıslattı. Dokunmamaya çalışıyordu. Suyu kapattı ve elime bakmaya başladı. "Kızarmış biraz ama önemli bir şey yok" diyip elimi bıraktı. "Tamam, çok acımıyor zaten" dedim gülümseyerek.
"Sen niye sinirliydin Fırat'a?" dedi. "Sen nereden biliyorsun sinirli olduğumu?" dedim. "Sen geç kalınca sıraya baktığımda sizi gördüm. Sinirli bir şekilde ona bir şeyler diyordun. Elini falan tutuyordu piç . O yakmadı demi seni?" dedi. "Hayır, ben çarptım." "Niye sinirliydin o zaman?" dedi sorgular gibi. Ona söylersem sinirlenecekti.
"Önemli değil ya. O anki şeyle-" "Yalan söylediğin zaman anlıyorum Zeynep" diyerek sözümü kesti.
Bir süre gözlerine baktım. Oflayarak söze girdim. "Ya ben yanınca panikle elimi tuttu. Bakmaya başladı. 'bir şey yok' diyip elimi geri çektim ama tekrar tuttu. Bakmaya devam etti. Elimi çekmeye çalışınca bırakmadı, kaç kere bırak dedim bırakmadı. Bir ara okşamaya falan başladı. Sinirlendim biraz. O sırada sen geldin zaten" dedim sessizce.
Sinirle gözlerime bakıyordu. Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra öfkeyle "O şerefsizi geberteceğim!" diyerek adım atmıştı ki anında önüne geçip elimi göğsüne koyup durdurdum onu. "Kerem bırak lütfen. Bilerek yapmadı zaten, yandığım için falan bakmıştır. Ben sadece fazla temas sevmediğim için biraz fazla sinirlendim" dedim hızlıca. "Elini okşamış lan!" diye bağırdı. "Boşver kerem! Canım acıyacak mı diye bakmıştır belki? Ben yanlış anlamışımdır?" dedim.
"Sen bu söylediğine inanıyor musun?" "Hayır. Ama bırak, lütfen. Benim için"
Gözlerini kapatıp derin nefesler alıp verdi. Bir süre sonra gözlerini açıp gözlerime baktı. Ve hiç beklemeden elini enseme koyup dudaklarıma yapıştı. Alt dudağımı dudakları arasına aldı. Başta afallasam da sonradan kendime geldim ve ellerimi boynunda dolayıp öpüşüne karşılık vermeye başladım. Yavaş ve yumuşak öpüyordu. Ensemdeki eli boynuma gittiğinde kasılmaya başladım. Diğer eli de belimi bulunca bedenim kaskatı kesildi. Öpüşleri biraz daha hızlanmaya başladığında belimdeki eli sıkılaştı. Ben de ensesindeki ellerimi sıkılaştırdım. Tekrar alt dudağımı dudakları arasına alınca daha hızlı öpmeye başladı. Bir kaç adım geri yürütüp sırtımı duvara yaslayınca bana daha da yaklaştı ve bedenlerimiz birleşti resmen.
Ensesinden tutup onu daha da kendime çekince belimdeki elini daha da sıkılaştırdı, beni daha da kendine bastırdı. Yanıyordum. Hatta alev almak üzereydim. Belimdeki elleri sırtımda hareket etmeye başladı. Diğerlerinden daha uzun öpüşmüştük. Alt dudağını dudaklarım arasına aldım. Nefes nefese kaldığımızda hafifçe geri çekilip alnını alnıma yasladı. Bir süre nefeslerimizin düzene girmesini bekledik. Hala çok yakınımdaydı ve bedenim hala yanıyordu.
"O piç sana dokunamaz" dediğinde "Asla" diyerek onu onayladım. Hala alnı alnıma yaslıydı. Gülümsedi. "Asla seni benim gibi öpemez" diyip alt dudağımı dudakları arasına aldı ve geri çekildi. "Mesela elini beline koyamaz" diyip belimdeki elini sıkılaştırdı. Gülümseyerek dudaklarımı dişledim. Gülümsedi. "Sana sarılamaz, saçlarını okşayamaz. Asla" dedi. Sessizce "Asla. Bunlar sadece sana ait" dediğimde gülümseyerek tekrar dudaklarımızı birleştirdi. Anında karşılık verdim. Zaten daha az öncenin etkisinden çıkmamıştım.
Bu sefer direkt hızlı öpmeye başladı. Ellerim ensesinde sıkılaştı. Elleri ise belimde geziniyordu. Bir süre daha öpüştükten sonra kendimi hafifçe geri çektim. Kerem'e baktığımda gülümseyerek dudaklarıma bakıyordu. "Kızarmış" dedi. "Ne?!" dedim panikle. Geri çekilip aynaya baktım, kızarmıştı. Hatta bu yüzden daha dolgun duruyordu. "Böyle daha seksi " diyip kerem yeniden dudaklarıma yapıştı. Anında geri çekildim. "Kerem! Birincisi öyle deme, utandırma beni. İkincisi zaten kızarmış daha da kızarmasın. Sınıfa nasıl gideceğim? Beklemem lazım biraz" dedim.
"İyi tamam" dedi kerem gülerek. Ben de gülümseyerek ona bakmaya başladım. Hala anın etkisindeydim, tam atlatamamıştım henüz. Bir süre sonra bana biraz yaklaşıp ellerini belime sardı. Anında ellerimi ensesine götürdüm. Yüzüme daha da yaklaşınca hafifçe geri çekildim. "Öpmeyeceğim" dedi fısıltıyla. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp yanağıma öpücük kondurdu ama dudaklarını çekmedi. Bir süre orada durdu. O sırada bir kaç saniyeliğine gözlerim kapanmıştı.
Ardından saçlarıma ilerledi. Yüzünü saçlarıma gömüp öyle bekledi. O sırada ben de yüzümü boynuna yaklaştırmıştım. Bir süre öyle durduk. Ardından boynuna küçük bir öpücük bırakıp geri çekildim. Gözlerime bakıyordu. Bir elimi yanağına koydum, biraz okşadım. Ardından uzanıp yanağına güçlü bir öpücük bıraktım. Gülümsedi. O da eğilip yanağıma öpücük kondurdu ve geri çekildi.
Dönüp aynaya baktım. Dudaklarımın kızarıklığı gitmişti. Kapıyı açıp çıktık ve sınıfa ilerledik. Hala bedenimde hafif bir sıcaklık vardı. Az önceki yaşadıklarımız inanılmaz bir şeydi. İlk defa bu kadar uzun sürmüştü. Ah, kalbim!
Okuldan eve dönerken bir anda yanımda bir araba durdu. Mehmet'in arabası. Arabadan inip yanıma geldi. "Para hazır mı?" Çantamdan zarfı çıkarıp ona uzattım. Teşekkür edip gitti. Ben de rahatça evime gitmiştim. Biraz oturup sınavlara çalışmıştım. Ardından yatağa oturup telefona bakmaya başladım.
Bir süre sonra camdan kerem girdi. Telefonu bırakıp ona döndüm. "Bir şey mi oldu?" Gülümseyerek "Seni özledim" dedi ve yanıma oturdu. Söylediği şeyle ben de gülümsemeye başladım. "Napuyorsun?" dedi. "Hiç öyle oturuyordum. Sıkıldım biraz" dedim. Gülümseyerek bana bakıyordu hala. Bir süre birbirimizi izledik. Gözleri çok yoğun bakıyordu.
Bir anda "Şu an seni öpmek istiyorum" diyince önce afalladım. Beklemiyordum bunu. Sonrasında gülümseyerek "Öp o zaman" dediğimde önce şaşırdı. Sonra gülerek yaklaştı.
Bir elini yanağıma koyup yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Dudakları dudaklarıma dokunduğunda anında sıcak bastı beni. Alt dudağımı dudakları arasına aldı yavaşça. Benim ellerim de boynuna gitti. Öpüşüne karşılık vermeye başladım. Ardından üst dudağımı aldı. Yavaş öpmüyordu, ama hızlı da değildi. Ardından dudaklarını dudaklarımdan ayırmadan yatakta doğruldu ve ellerini belime indirdi. Ensesindeki ellerim sıkılaşmıştı. Biraz daha öpüştükten sonra hızlanmaya başlamıştı. Belimdeki elleri sıkılaştı ve beni geriye doğru yatırmaya başladı. Başım yastığa değdiğinde üzerime eğildi. Ağırlığını bana vermeden üzerime uzandı ve dudaklarımızı tekrar birleştirdi. Hızlanmaya başlamıştı. Belimdeki elleri belimde ve karnımda dolaşıyordu. Dokunduğu yer alev alıyordu. Benim ellerim de ensesindeki saçları arasındaydı. Şu an fazlasıyla sıcaktı, yanıyordum artık.
Ensesindeki ellerimi sıkılaştırıp onu biraz daha kendime çektim. Yüzü dudaklarımdan yavaşça ayrılıp yanağıma ilerledi. O sırada nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum. Dudakları yavaşça boynuma ilerledi. Oraya küçük öpücükler kondurmaya başladığında yanmaya başlamıştım. Onu biraz daha kendime çekmeye çalıştım. Boynuma en son güçlü bir öpücük kondurup tekrar dudaklarıma geldi. Tekrar hızla öpüşmeye başlamıştık.
Geri çekilmem gerekiyordu artık. Fazla olmuştu biraz. Ama çekilemiyordum. Şu an aşırı derecede onunla öpüşmek istiyordum, bana dokunsun istiyordum. Bir anda ikimizi de çevirip beni üzerine oturttu. Beline oturduğumda elleri hala belimdeydi. Tekrar eğilip dudaklarımızı birleştirdim. Ama bir kaç saniye sonra hafifçe geri çekildim. Bir süre bana baktı. Ne olduğunu anlamaya çalıştı.
Ardından ben kucağından inip başımı yastığa koydum ve gözlerimi tavana diktim. Kerem hemen bana yaklaşıp dirseğini yastığa yasladı ve bana bakmaya başladı. "Noldu?" dedi sesszice. Hala nefesleri düzene girmemişti. "Biraz fazla öpüşüyoruz sanki" dedim ona dönüp. "Durmak istediğin zaman söyleyebilirsin, seni zorlamam. İstersen biraz ara verelim" dediğinde gülümsedim. "Kerem şimdiyi kastetmiyorum. Genel olarak" dedim. Kaşları çatıldı. "Anlamadım hala?" dedi.
"Kerem. Çok fazla öpüşüyoruz ama biz sevgili değiliz. Ve bu şekilde öpüşünce ben, sanki, ne biliyim, şey durumuna düşüyorum" diyince önce kaşları çatıldı, anlamamıştı. Ama ardından "Saçmalama Zeynep, öyle bir duruma düştüğün yok" dedi sakince. "Kerem, ya biz sevgili bile değiliz ama öpüşüyoruz. Resmen öpüşüyoruz. Sen bana dokunuyorsun. Ya beraber uyuyoruz biz. Sevgili olmadığımız halde bunları yapıyoruz. İnsanlar bunları yapana ne diyor?" dedim. Sesimi sakin tutmaya çalışıyordum.
"Birincisi insanlar öpüşene değil, daha da fazlasını yapana söylüyorlar onu. Bizim öyle bir niyetimiz yok bildiğim kadarıyla " dediğinde gülerek gözlerimi devirdim. "İkincisi, sevgili değiliz evet ama ben seni öpmek istediğim için öpüyorsun. Sen de istiyorsun. Hem insanların lafını dert ediyorsan kimse bilmiyor zaten. Emin ol o duruma düştüğün yok. Çok normal bir durum bu tamam mı? Ben de sorun etmiyorum, sen de etmiyorsun. Ama eğer yine de bir süre dokunmayalım birbirimize dersen, tabi ki istediğini yapacağım " dedi. Sonlara doğru sesi biraz kısılmıştı. Eğer dokunmayalım dersem çok üzülecekti. Ama ben de bunu doğru bulmuyordum, ama haklıydı da. Bilmiyorum ya. Bir süre sessiz kaldım.
Elimi yanağına koydum. Gözlerine baktım. "Kerem, seni üzmek istemiyorum ama ben, rahat edemiyorum. Evet, seni öpmek istiyorum. Ama bu şekilde yaptıkça kendimi farklı hissediyorum. Yanlış yapıyormuşum gibi geliyor." dedim üzgünce. Biraz gözlerime baktı. "Nasıl istersen" diyerek dudaklarını alnıma bastırdı. Onu çekip sıkıca sarıldım. Kulağına fısıldadım. "Teşekkür ederim" "Her zaman senin istediğin olacak, bunu sakın unutma. Sana asla istemediğin bir şey yapmam" dedi. "Biliyorum" dedim gülümseyerek. Bir süre sonra yavaşça geri çekildi ve yatakta doğruldu. Biraz konuştuk. Parayı verdiğimi söyledim. Bir süre sonra "Gidiyim ben" diyerek yataktan kalktı ve pencereye gitti. Arkasından ilerledim. Merdivene çıkınca gülümseyerek "İyi geceler" dedim "En iyi geceler senin olsun güzelim" diyerek merdivenden indi ve gitti.
Üzülmüştü. Çok üzülmüştü. Ama benim için belli etmemeye çalıştı. Üzüldüğünde bile benim için normal davranmaya çalışmıştı. Ama hala yaptığımdan emin değildim. Doğru mu yapmıştım? Yoksa kerem'in dedikleri mi doğruydu? Gerek var mıydı uzak durmaya? Offf. Yatağa uzanıp bunları düşünerek uykuya dalmaya çalıştım .
Gece çokta iyi uyuyamamıştım. Sürekli Kerem'e söylediklerimi düşündüm. Doğru mu yapmıştım? Evet. Peki kerem haklı mıydı? Evet. Bir kere verdiğim kararın arkasında durmak istesem bile zor. Çünkü onun bana dokunmasını seviyorum, onunla öpüşmeyi, uyumayı. Her şeyini seviyorum. Hem de dün gece çok güzeldi. Her zamankinden ileri gitmiştik, ve ben resmen kucağına oturmuştum. Tabi anı bozana kadar. Offf.
Sıkıntıyla oflayarak sınıfa girdim. Kerem'in yanına oturdum ve gülümsemeye çalışarak "Günaydın" dedim. O da gülümseyerek aynı şeklide karşılık verdi. Ama bu gülümseme gerçek bir gülümseme değildi. O da benim gibi gülmeye çalışmıştı sadece. İkimizi de zor durumda bırakmıştım resmen. Sessizce önüme döndüm ve hocanın gelmesini bekledim.
Teneffüste hep birlikte kantinde oturuyorduk. Masanın başına Cemre ve Hazal gelince hepimiz onlara döndük. Ama Cemre'nin bakışları bu sefer Bade'nin üzerindeydi. "Bade konuşmamız lazım" dedi sırıtarak. Bu kız niye bu kadar sırıtıyor? Ağzı yırtılacak. Bade soğuk bir tavırla "Benim konuşacak bir şeyim yok" dediğinde gülümsedim. "Ama benim var. Konuşacağız" dedi Cemre. Bade sinirle ona döndü. "Konuşmayacağız Cemre. Uzatma" dedi. Nisa araya girip "İstemiyor işte, bakın işinize" dedi. Hazal da "Sen karışma paçoz. Senlik bir durum yok" dedi sırıtarak. Paçoz? Benim arkadaşıma? "Doğru konuş Hazal. Sen de işine bak Cemre. İstemiyor, sorun çıkarma" dedim soğuk bir şekilde. Cemre bana döndü. "Sanane? Her şeye burnunu sokma" dedi. "Sen benim arkadaşıma zorla bir şey yaptıramazsın. Konuşmak istemiyorsa konuşmayacak." dedim. Bağırmıyordum ama sesim sert çıkıyordu. "Sana yaptıklarından sonra ona nasıl arkadaşım diyebiliyorsun ya?" dedi sırıtarak. "En azından pişman. Ve onun insan olduğunu farkettim diyelim. Senin gibi ne olduğu belirsiz bir tür varlık değilmiş" dedim rahatça. "Ne diyorsun sen kızım?" diye üstüme yürümeye çalışınca Hazal kolundan tuttu onu. Ben ise oturduğum yerden rahat bir şekilde konuşuyordum. "Ne dediğim gayet ortada" dedim sakince. "Gebertirim seni!" diyerek tekrar üstüme yürümeye başladığında Nisa hızla sandalyeden kalkıp önüne geçti. "Kimi gebertiyorsun kızım sen?" dedi sinirle. Benim arkadaşım olduğu çok belli ya! Ben hala rahatça yerimde oturuyordum. "Sana noluyor kızım? Her şeye o koca burnunu sokma!" dediğinde Hazal, hızla yerimden kalkıp Nisa'nın yanına geçtim ve ona dönüp "Sen kes sesini artık, yoksa ben kesmesini iyi bilirim" dedim sertçe ve cemre'ye döndüm. "Sen de al şunu da git artık. Sorun çıkarmaktan vazgeçin. Konuşmak istemiyorsa konuşmayacak!" dedim ona da. "Hayırdır sen ya?" dediğinde Bade de kalkıp yanımıza geldi. "Cemre kes şunu artık. Herkese istediğini yaptıramazsın. Seninle konuşmak istemiyorum, konuşmayacağım. Sorun çıkarma, arkadaşlarımı da rahat bırak" dediğinde gururla ona baktım. "Arkadaşların? Bir zamanlar biz de arkadaşındık, hatırlatırım" dedi Cemre. "Siz benim hiçbir zaman arkadaşım olmadınız, ben hep sizden kurtulmaya çalıştım ama bırakmadın, kullanıyordun resmen beni. " dedi Bade.
Zil çalınca nöbetçi hoca gelip "Herkes sınıflara" diye bağırınca Cemre ve Hazal gitti. Ben de bizimkilere döndüğümde şaşkınca bize bakıyorlardı. 'Ne?' diye başımı sallayınca Mustafa "Siz neymişsiniz böyle ya?" dedi hayranlıkla. "Benim sevgilime bak sen" dedi yunus ve kalkıp Bade'nin yanına geldi. "Zeynep sende de maşallah bir cesaret, bir rahatlık. " dedi Göktuğ beni överek. Gülümsedim ona da. Mustafa'da kalkıp Nisa'nın yanına gelince hep beraber sınıfa çıktılar. Göktuğ da arkalarından gidince Kerem'e döndüm. Gülümseyerek bana bakıyordu.
"Hayran kaldım Zeynep hanım, ne bu cesaret" dedi gülerek ve ayağa kalktı. "Teşekkür ederim kerem bey, öğreniyoruz bir şeyler" diyerek ben de karşılık verdim. Gülümseyerek ona bakıyordum. Yanıma gelince yaklaştı ve hemen önümde durdu. "Her gün daha da hayran kalıyorum sana biliyor musun? Nasıl beceriyorsun bunu?" dedi gülümseyerek. "Vardır öyle becerilerim" dedim ben de gülerek. Şu an kantinde kimse kalmadığı için daha rahat konuşuyorduk. "Umarım bu becerilerin sadece benim dikkatimi çekiyordur" diyerek biraz daha yaklaştı bana. Kalbim hızlanmaya başlamıştı. "Başkasının dikkatini çekse de umrumda değil zaten" dedim sessizce. Gülümseyerek daha da yaklaştı. Burnu burnuma değdi. Gülümseyerek birbirimize yavaş bir şekilde yaklaşmaya başlamıştık. Ama ondan uzak duracaktım hani? Dokunmayacaktım? Dudakları dudaklarıma değmek üzereyken başımı hafifçe yere eğdim. Gözlerimi kaçırdım. "Özür dilerim, unuttum " dedi. Hala yakın olduğu için nefesi yüzüme vuruyordu. "Sorun değil, gidelim mi?" diyip başımı kaldırdım. Yavaşça başını sallayıp yürümeye başlayınca yanından ilerledim.
Yüzü asılmıştı, üzmüştüm yine onu. Ne yapıyorum ben ya? Dünden beri üzüp duruyorum. Ama gururuma da yediremiyorum. Yapamıyorum. Olmuyor. Kahretsin ya! Ne yapacağım ben?!
Son tenefüste Fırat beni zorla bahçeye çıkardı. Birşey konuşacakmış, şimdi bankta oturmuş konuşmasını bekliyordum. "Ee, Fırat?" dedim. "Çıkışta bir şeyler yapalım mı?" "Bunun için mi çağırdın beni? Sınıfta da söyleyebilirdin" dedim. "Soruma cevap verir misin?" dedi. Açıkçası geçenki yaşananlardan sonra onunla çok da konuşmak istemiyordum. "Olmaz, Fırat, işlerim var" diye bir bahane uydurdum. "Ne işin var?" dedi bir anda. "İş işte" dedim. "Bahane için başka bir şey bulamadın mı Zeynep" dedi sinirle. "Evet Fırat, seninle buluşmak istemiyorum. Şimdi de sınıfa gidiyorum" diyip ayağa kalkmıştım ki o da kalkıp bileğimden yakaladı beni. Bileğimi kurtarmaya çalıştım ama olmadı. "Ne yapıyorsun, bırak" dedim sinirle. "Seninle bir şeyler yapmak istiyorum Zeynep" dedi. "Ama ben istemiyorum. Bırak beni!" dedim sinirle. "Bırakmıyorum! Buluşacaksın benimle ve bir şeyler yapacağız!" diye bağırdı. "Ya istemiyorum, bırak!" diye bağırdım. Deli mi ne?
O sırada birisi Fırat'a yumruk atınca o yere düştü . Kerem. "Seni sikerim lan piç!" diye bağırdı ve bir yumruk daha attı. "Kerem, yeter" dediğimde bana döndü ve yanıma geldi. "İyi misin sen?" dedi endişeyle. Yavaşça başımı salladığım sırada Fırat hızla gelip Kerem'e bir yumruk attı ve kerem yere düştü. "Fırat! Ne yapıyorsun?" diye bağırdığımda beni duymazlıktan geldi. Kerem'in üstüne yürüyüp bir yumruk daha atacağı sırada Kerem kolunu tutup ona kafa attı ve Fırat yine yere yapıştı. Ders çoktan başladığı için dışarıda kimse yoktu ama hoca gelebilirdi.
"Kerem, tamam. Bırak!" diye bağırdım. Son bir yumruk atıp bana geldi. "Seninle işim bitmedi!" diye bağırdı Fırat ama umursamadı kerem.
Kolumdan tutup beni içeri sürükledi. Dudağı kanamıştı, gördüm az önce. Kerem beni boş bir sınıf yerine erkek soyunma odasına soktu. Kimse yoktu zaten. Kapıyı kilitleyip bana döndü ve telaşla "Bir şey yaptı mı?" dedi. Sorusunu umursamadan yaklaştım ve elimi yanağına koyup baş parmağımı kanayan yere dokundurdum. "Dudağın kanıyor" dediğimde "Bırak şimdi beni. Soruma cevap ver. İyi misin bak?" dedi. Geri çekildim. "İyiyim kerem. Dudağını temizleyelim" dedim.
"Gerek yok. " dediğinde "Kerem!" dedim uyarır gibi. "Otur şuraya bekle, bir şeyler bulup geleceğim. Dudağını temizleyeceğiz" dedim emir verir gibi. Gülümseyerek "Siz nasıl isterseniz " diyip oturdu. Gülümseyerek göz devirdim ve ilk yardım malzemesi buldum.
Yanına oturup pamuğa ilacı döktüm ve ona yaklaştım. Elimi yanağına koyup pamuğu yavaşça dudağına sürmeye başladım. Çok yakındık şu an. Nefesini hissediyordum. Gözleri benim üzerimdeydi. İşimi bitirdiğimde pamuğu kaldırdım ve "Acıyor mu?" dedim. Gülümseyerek "Hayır" dedi. "Anlat şimdi, noldu ne dedi?" dediğinde dudağımı dişlemeye başladım. Söylese miydim? "Zeynep, güzelim, şu dudaklarını dişlemeyi bırak yoksa şimdi öpeceğim" dediğinde hızla bıraktım dudaklarımı ve gözlerimi kaçırdım. "Şimdi anlat." dediğinde tekrar ona döndüm. "Ya çıkışta bir şeyler yapalım dedi. Ben istemedim. İstemeyince zorlamaya başladı. Gitmek isteyince bırakmadı, bileğimi tuttu. Bir şeyler yapacağız falan dedi. Ben de bağırdım biraz. Ondan sonra da sen geldin işte" dedim.
Sinirle gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ve tekrar açtı. Bileğimi eline alıp bakmaya başladı. "Kızarmış. Acıdı mı?" dedi. Evet. "Hayır" Bileğimi dudaklarına götürüp hafif bir öpücük kondurdu ve bıraktı. Bu yaptığına gülümsedim.
Bir süre orada oturduk. Zil çalınca da sınıftan çantalarımızı alıp çıkışa ilerledik. Bizimkilerle beraber çıkışa yürüyorduk. Biz Kerem'le arkadan ilerliyorduk. Bir anda bir ses "Kerem!" diye bağırdı. Baktığımda geçenki kız olduğunu gördüm. Sırıtarak yanımıza geldi. Ben de oflayarak gözlerimi devirdim. Kerem bu hareketime gülümseyip kıza döndü ama ona döner dönmez gülümsemesini sildi. Bu yaptığı hoşuma gitmişti.
"Bana biraz ders çalıştırır mısın?" dedi kız. Aptal! Kerem "Niye?" dedi. "Ya matematik yapamıyorum. Biraz yardım alsam iyi olacak. Bir yere gidip çalışalım mı?" dedi sırıtarak. Şimdi saçını başını yolacağım ha! "Olmaz. İşim var" dedi. "Ne işin var?" dedi kız. Sanane ya! "Zeynep'le bir şeyler yapacağız" dediğinde şaşırdım ama şaşırdığımı belli etmedim. Kız bana dönüp öfkeyle baktı, ben ise gülümsedim. "Başka zaman yapalım o zaman" dedi. Yüzsüz ya! "Olmaz, işim olur muhtemelen" dedi Kerem . Aferin yiğidim. "İllaki boş olduğun bir zaman olur" dedi kız. Allah'ım çıldıracağım. "Kızım istemiyor işte seninle çalışmak, anlamıyor musun hala?" dedim. Sinirimi belli etmemeye çalışıyordum. "Sanane be? Sen kimsin?" dedi kız. Kerem'e döndüm. "Kimim ben kerem? Tanıştırsana bizi" dedim. Umarım güzel bir şey derdi. Kerem gülümseyerek bana baktı. "Tanıştırıyım." Kızı gösterip "Dilay" dedi. Ardından bana döndü ve gülümseyerek gözlerime baktı. "Zeynep, sevdiğim kız" dediğinde şokla gözlerimi açtım. Bunu beklemiyordum. Kız sinirlenmişti, öfkeyle bize baktı. "Sevdiğin kız mı?" dedi. Kerem ona dönüp "Evet. Ve haklı. Seninle çalışmak istemiyorum. Daha fazla zorlama" dediğinde gülümseyerek ona bakıyordum. Kız öfkeyle soluyarak yanımızdan ayrıldı. Ardından Kerem bana dönüp gözlerime bakmaya başladı. "Bunu söylemeni beklemiyordum " dedim düşüncelerimi dile getirerek.
"Yalan mı? Sevdiğim kız değil misin?" dedi gülümseyerek. "Öyle miyim?" dedim. Gülümseyerek gözlerine bakıyordum. Şu an onu öpmek istiyordum. "Öylesin " dedi. Çok yoğun bakıyordu gözleri. "Eee, madem işimiz var. Ne yapıyoruz?" dedim. "Bilmem, ne istersin?" dedi. Gülümseyerek "Farketmez. Sen dedin işimiz var diye. Sen söyle" dedim. "Bir kafeye gidelim mi? Tatlı ısmarlayım sana" dediğinde gülümseyerek kabul ettim ve yürümeye başladık.
Kafeye geldiğimizde tatlı siparişimi verdik ve beklemeye başladık. "Sen niye almadın ki tatlı?" dedim. O sadece kahve söylemişti kendine. "O tarz şeyleri pek sevmediğimi biliyorsun" dedi. "Ben mi yiyeceğim sadece" dedim. "Evet. Sen yersin, ben de seni izlerim. Olmaz mı?" dedi gülümseyerek. Ben de gülümsedim. "Olur"
Yanıma oturmuştu, sandalyesi de sandalyeme değiyordu . Birbirimize bakarken tatlı ve kahvelerimiz geldi. Ben gülümseyerek çikolatalı tatlımı yemeye başladım. Çok güzeldi! Uzun zamandır tatlı yemiyordum, hem de çikolatalı. Çok özlemişim ya!
"Beğendin mi?" dedi kerem gülümseyerek. "Bayıldım. Teşekkür ederim" dedim gülümseyerek. Göz kırparak önüne döndü. "Sen de yesene" dedim. "Sevmiyorum" dedi. "Olsun. Küçük bir parça. Hadi lütfen " dedim. Gülümseyerek bana bakmaya başladı. "Noldu?" dedim . "Bir ara seninle böyle bir şey için tartışmıştık hatırlıyor musun? Sen bana çikolata vermeye çalışıyordun, ama ben sana bağırmıştım" dedi. Sonlara doğru gülümsemesi solmuştu. "Ben de fazla abartmıştım ama. Baya zorlamıştım seni" dedim gülümseyerek. "Nasıl hala hatırlıyorsun?" dedim. "Seninle ilgili hiçbir şeyi unutmuyorum ki" dedi gülümseyerek. Ben de gülümseyerek karşılık verdim. Ardından onun için çatala aldığım tatlıyı kendi ağzıma alacaktım ki "Tamam ver hadi" dedi. Benim için yiyecekti yine. Gülümseyerek elimdeki çatalı ona uzattım ve yedirdim. "Beğenmedin demi?" dedim yüzümü asarak. Gülümseyerek "Yo. Senin elinden yiyince çok da güzel geldi" dediğinde gülümseyerek karşılık verdim. Ardından tatlımı bitirdim.
Kahvelerimizi içiyorduk. Kerem bir anda bana dönüp "Tatlı kalmış" diyip dudaklarımı gösterdi. Ardından bana yaklaşmaya başladı. Sanırım yine dudaklarıyla alacaktı. Ne yapacaktım? Engel olursam onu yine üzecektim ve bunu istemiyordum. Daha da yaklaştı, dudaklarını değdirmek üzereyken duraksadı, hafifçe geri çekilip baş parmağıyla dudağımdaki tatlıyı aldı ve dudaklarına götürdü. Gülümseyerek ona baktım. Gerçekten harika bir insandı. Ben istiyorum diye yapmadı onu. Gülümseyerek bana bakmaya başladı. Az önceki yaptığına karşılık ona yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurdum. Geri çekildiğimde gülerek bana bakıyordu. Ben de gülümseyerek önüme döndüm ve kahvemi içmeye devam ettim. O sırada gözüme yan masadan bana bakan biri çarptı gözüme. Bizim yaşlarımızda duruyordu ve sırıtarak bana bakıyordu. Hemen gözlerimi kaçırdım. Bir anlık mı bakmıştı yoksa beni mi izliyordu. Yavaşça gözlerimi tekrar ona çevirdiğimde hala sırıtarak bana baktığını farkettim. Tekrar gözlerimi kaçırdım ve kahvemi tekrar dudaklarıma götürdüm.
Kerem'e farkettirmemeye çalışıyordum yoksa sorun çıkardı. Ama rahatsız da olmuştum. Ona tekrar baktığımda hala bana bakıyordu. Önüme döndüm. Kahvemi içmeye devam ettim ama rahat edemiyordum. Kerem'e döndüm. Onu izlemeye başladım. Yüzü çok güzeldi, bakımlıydı. Saçları zaten harikaydı. Onu izlediğimi farketmiş gibi bana döndü. Gülümseyerek ona bakmaya devam ettim. O da gülümseyerek bana bakmaya başladı. Bir süre birbirimizi izledik.
O sırada kerem'in telefonu çaldı. Annesi arıyordu. O açıp onunla konuşurken ben etrafa bakmaya başladım. Yine bana bakan çocukla gözgöze gelmiştim. Sıkıntıyla ofladığımda kerem bana döndü. "Bir şey mi oldu?" dedi. Ne ara kapatmıştı telefonu? "Yoo, gidelim mi?" dedim. "Niye?" "Ne biliyim. Gitsek mi?" "Bir şey mi oldu? Biri mi bir şey yaptı?" diyip etrafına bakınmaya başladı. "Hayır kerem, kim ne yapacak. Gidelim hadi" dedim. Bana dönüp "Ne olduğunu söylemeden gitmiyoruz" dedi. Sıkıntıyla ofladım. "Biri mi rahatsız etti? Sana falan mı bakıyor?" dedi. "Kerem gidelim lütfen" dedim. "Bak biri sana bakıyorsa söyle" dedi. Gözlerine baktım. Sorun çıkmasını istemiyordum. "Kerem" dedim sadece. Bir süre gözlerime baktı. "Gidelim" diyip ayağa kalktı. Bende kalktığımda elimden tuttu ve yürümeye başladık.
Elimi tutmasına itiraz etmedim. Bir süre sesszice yürüyünce bir banka oturduk. Sinirliydi. Bakmıyordu bana. "Kerem" dedim ama dönmedi. "Kerem" dedim tekrar. Bakmadı. Gözlerim dolmuştu. "Kerem bana bakar mısın?" diyip elimi yüzüne koyup kendime çevirdim. Gözlerime baktı . "Sinirli misin?" dedim. "Sence?" dedi sessizce. "Kerem özür dilerim" dedim. Gözlerim hala doluydu. "Zeynep sürekli benden saklıyorsun böyle şeyleri. Biri seni rahatsız ediyorsa benim bilmem lazım, sana bakıyorsa söylemen lazım" dedi. Sinirliydi ama sakin konuşuyordu. "Haklısın özür dilerim. Ama sorun çıkmasını istemediğim için söylemedim. Zaten okulda sorun yaşadık. Bir de burada çıkmasın, günümüz bozulmasın dedim. Özür dilerim " dediğimde gözümden bir damla yaş aktı. Hemen elini uzatıp o yaşı sildi. Eli yanağımda durdu ve alnını alnıma yasladı. "Ağlama sakın. Özür de dileme. Kızmadım sana. Sinirli değilim, tamam mı?" dediğinde ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. "Kızma bana tamam mı?" dedim ağlamaklı bir sesle. Gülümsedi. "Ben sana kızabilir miyim sence?" Söylediğine gülümsedim. Yanağına bir öpücük kondurup sarıldım ona. Hemen belimden tutup o da bana sarıldı. Geri çekildiğimde gülümseyerek yanağıma bir öpücük kondurdu. Ben de gülümsedim. "Neyden rahatsız olmuştun orada?" dedi. "Salağın biri bakıp duruyordu, rahat edemedim" dedim. Sesli bir nefes verdi. "Boş verelim onu" dediğimde gülerek başını salladı. "Dondurma alalım mı?" dediğinde gülümseyerek başımı salladım.
Dondurmalarımızı alıp yürüyerek yiyorduk. O çoktan bitirmişti, az sonra da ben bitirdim. Bana döndü. Gülerek elini uzattı ve dudağımda kalan dondurmayı alıp yaladı. Gülümseyerek ben de ona uzattım elimi. Dudağında kalan dondurmayı alıp yaladım. Beni izliyordu. "Hatırlıyor musun, geçen ki dondurma yediğimizde de basılmıştık. Kızmıştı bize teyze" dediğinde gülümsedim. Gözlerimi de kaçırdım. "Sen beni öpecektin neredeyse" dedi gülümseyerek. "Kerem sus ya. Utandırma insanı" diyip yürümeye başladım. Gülerek arkamdan geldi ve ellerini karnıma sarıp sarıldı bana. Ben de ellerimi ellerinin üzerine koydum. "Sana yine sarılmıştım böyle. Beni ne zaman istersen öpebileceğini söylemiştim" diye fısıldadı kulağıma. Nefesi kulağıma vurmuştu. "Hatırlıyorum" dedim sessizce. Bir süre öyle kaldık. Sonra uzanıp şakağıma bir öpücük kondurdu ve geri çekildi, yeniden yürümeye başladık.
Evimin önüne geldiğimizde durup ona döndüm. Gülümseyerek ona baktım. "Teşekkür ederim bugün için. Çok güzeldi " dedim. O da gülümseyerek bana bakıyordu.
"Seninle olan her gün zaten çok güzel. Günü sen güzelleştirdin. Ben teşekkür ederim " Dedikleriyle gülümseyerek gözlerine bakmaya devam ettim. Çok güzel konuşmuştu. Heyecanlanmıştım yine. Yaklaşıp ellerini tuttum ve ayak ucumda yükselip yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. "İyi ki varsın" diyip geri çekildim. Ellerini de bırakacaktım ki daha da sıkı tuttu. O da yaklaşıp benim yanağıma kocaman bir öpücük kondurdu. "Asıl sen iyiki varsın. " dediğinde gülümseyerek gözlerine baktım. Şu an aşırı derecede onu öpmek istiyordum ama kendime hakim olmaya çalışıyordum. Gülümsedim, geri geri gitti . "Görüşürüz" dedim. O da aynı şekilde diyince arkamı dönüp eve girdim. Hemen odama çıktım. Bugün çok güzeldi, inanılmazdı.
Gece güzel uyuyabilmiştim. Kerem'le geçirdiğimiz günün güzelliği ile rahat bir uyku çekmiştim. Nisa ile sınıfa girdiğimizde kerem'in yanına oturup gülümseyerek "Günaydın" dedim. O da aynı şekilde karşılık verdi. Önüme dönüp hocayı beklemeye başladım.
Beşinci derse gelmiştik. Bugün sıradan geçmişti. Şimdi ise ders biyolojiydi. Biyoloji dersini pek sevmem, o yüzden biraz sıkıcı geçiyor. Konumuz ise ilk yardım. "Evet, kim gelip suni teneffüsün nasıl yapıldığını göstermek ister?" "Birbirimizde mi yapacağız hocam?" dedi biri şaşkınlıkla. "Hayır tabi ki, gelip şu plastik adamda yapacaksınız?" Plastik adam mı? Bu nasıl bir yaratıcılık böyle hocam? "Hocam ya, aslında birbirimizde de deneseydik" dedi Fırat. Ona döndüğümde sırıtarak bana baktığını farkettim. Göz kırptı bir de. Gerizekalı ya! "Bu piçi geberteceğim" dedi Kerem sessizce. Ona döndüğümde Fırat'a baktığını gördüm. Sanırım yaptığı imayı farketmişti. "Kerem boşver" dedim sessizce. "Kime yapmak istiyorsun Fırat?" dedi hoca. Fırat sırıtmaya devam etti. "Zeynep'le deneyebiliriz hocam. Ne dersin Zeynep" dediğinde kerem'in elinin yumruk olduğunu farkettim. Elimi elinin üzerine koyup "sakin ol, lütfen" diye fısıldadım. Öfkeyle Fırat'a bakıyordu. "Olur mu Zeynep?" dedi tekrar Fırat. Sinirle ona döndüm.
"Sen git aynaya falan suni teneffüs yap Fırat. Ondan başka kimse senin yapmanı istemez zaten" dediğimde sırıtması solmuştu biraz. Hoca bizi önemsemeden arkasını dönüp bir şeyler yapmaya başladığında Kerem'e döndüm. Eli hala yumruktu, ve elim hala üzerindeydi. Bana bakıyordu. "İyi laf soktun" dedi gülümseyerek. Ben de gülümsedim. Hocanın bakmadığından emin olup yaklaştım ve yanağına bir öpücük kondurdum. Dudaklarım hala yanağındayken "sakin ol, lütfen " dedim. Hafifçe geri çekilip gözlerine baktım. O sırada zil çalınca "Gel, başka bir yerde konuşalım" diyip sıradan kalktı. Ben de peşinden kalktım ve boş bir sınıfa girdik.
Kapıya yaslanıp ona döndüm. Sinirli olduğu çok belliydi ama sakin kalmaya çalışıyordu. "Onu geberteceğim. " dediğinde tam ağzımı açmıştım ki benden önce konuştu. "Sakın bana sakin ol, bir şey yapma falan deme Zeynep. Hak ediyor artık" dediğinde gülümseyerek ona yaklaştım ve tam önünde durdum. "Aslında haklısın diyecektim. " dediğimde kaşlarını çatıp inanamıyor gibi bana baktı. "Gerçekten bu aralar beni çok bunaltıyor. Haketti artık. Derste yaptığı ima da iğrençti zaten, sinirimi bozdu iyice" dediğimde ellerini yanaklarıma koyup bana yaklaştı. "Sen ciddi misin? Bilmediğim bir şey falan mı yaptı?" dedi. Ellerimi ellerinin üzerine koydum. "Hayır. Ama artık rahatsız olmaya başladım. " dediğimde yanaklarımı okşamaya başladı. "Dövmeme izin veriyorsun yani?"
"İzin mi alıyorsun?" dedim gülerek. "Sen ne dersen o" dedi.
Gülümseyerek "İzin veriyorum" dedim. Sonrasında devam ettim. "Ama korkuyorum bak. Bir şey yapabilir sana. Geçen de dudağını kanattı zaten" derken parmağım geçmek üzere olan yaranın üzerinde dolaştı. "Neler yapabileceğini bilmiyoruz. Çok ileri gidebilir. O dayak yer, ona şüphem yok. Ama sana da bir şey yapabilir" dedim endişeyle. Gülümseyerek yanaklarımı okşamaya devam etti. Ellerim de hala ellerinin üzerindeydi. "Merak etme, bana bir şey olmaz. En fazla kaşım gözüm patlar" dedi sakin bir ifadeyle. Kaşlarımı çattım. "Kerem ya! Daha ne olacaktı zaten? Ben dudağın patladı diye sorun yapıyorum sen daha kaşım gözüm diyorsun. Olmasın! Oraya da bir şey olmasın!" dedim sinirle. Sesim biraz yüksek çıkmıştı. "Benim için bu kadar endişelendiğini bilmiyordum" dedi gülerek. Kendimi geri çekip yavaşça omzuna vurdum.
"Kerem git ya! Tabi ki endişeleniyorum salak mısın sen? Senin için endişelenmeyeceğim de kim için endişeleneceğim? Kaşına gözüne bir şey olmasını da istemiyorum. Gerekirse dövme onu banane? Sana bir şey olmayacak o kadar!" dedim yüksek bir sesle.
Kaşları havada hayretle bana bakıyordu. Bir anda hızla yaklaşıp ellerini tekrar yanaklarıma koyup beni kendine çekti, alnını alnıma yasladı ve fısıldadı. "Şu an aşırı derecede seni öpmek istiyorum" dedi dudaklarını ısırarak. Bende. Geri çekildim. "Kerem bir git ya. Sinirlendir sinirlendir, ondan sonra da öp. Oh ne güzel!" dedim sinirle. Gülerek "Şimdi seni öpsem kızacaksın diye korkuyorum" dedi.
"Daha ne kadar kızacağım Kerem, sinirlendirebileceğin kadar sinirlendirdin zaten. Öpeceksen öp!" dedim bir anda. Şokla bana baktı.
"Şey, ben , ağzımdan kaçtı bak-" derken ani bir hızla belimden tutup beni kendine çekip dudaklarını dudaklarıma yapıştırarak sözümü kesti. Alt dudağımı dudakları arasına aldı. Başta afallasam da ellerimi boynuna dolayarak üst dudağını dudaklarım arasına aldım. Aslında geri çekilmem gerekiyordu ama şu an aşırı derecede onu öpmek istiyordum. Ben karşılık verince belimdeki elleri sıkılaştı ve beni daha da kendine çekti. Ellerim ensesinde ve boynunda geziniyordu. Hızlı öpüşüyorduk, çünkü ikimiz de özlemiştik birbirimizi. Hızla bana geri geri bir iki adım attırarak sırtımı kapıya yasladı ve bana daha da yaklaştı. Ellerim saçları arasında gezintiye çıktı, onu daha da kendime çektim. Elleri belimde geziniyordu. Çok sert öpüşüyorduk. Kalbim çok hızlı atıyordu, ateş basmıştı beni. Dudakları dudaklarımdan ayrılıp hızla boynuma ilerledi ve küçük küçük öpücükler bırakmaya başladı. Bu çok zevkliydi. O sırada ben de nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum. Nefesim düzene girince başını boynumdan kaldırdım ve dudaklarımızı tekrar birleştirdim. Elleri belimde gezinip duruyordu. Benim ellerim ise biri saçları arasında biri de boynunda, ensesinde geziniyordu. İkimizde şu birkaç günün acısını çıkartıyorduk. Yeniden alt dudağımı dudakları arasına alınca bende üst dudağını dudaklarım arasına aldım. Şu an yaşadığım duygu inanılmazdı. Anlatamazdım bu duyguyu. Anlatılamazdı çünkü, yaşanabilirdi sadece. Tekrar alt dudağımı alınca yüzümü hafiften geri çektim. Alnını alnıma yasladı. Nefeslerimizin düzene girmesini bekledik. Ardından kendimi biraz daha geri çektim ve yüzümü yere eğdim. "Yapmamalıydık" dedim başımı kaldırmadan. "Özür dilerim ama o söz ağzından çıkınca dayanamadım " dedi. "Özür dilemene gerek yok. Ben de dayanamadım bir an. Karşılık vermeyebilirdim ama verdim. " Başım hala yerdeydi. Yaklaşıp elini çeneme koydu ve başımı kaldırdı. "Yapmamalıydık " dedim tekrar sessizce kendi kendime. Gülümsemiyordu. "Pişman mısın?" dediğinde "Hayır ama" dedim ve sustum. "Kerem yapmamam gerekiyordu. Sana bunu yaptığımızda neler hissettiğimi söyledim ve buna rağmen yaptık. Seni suçlamıyorum ama, yapmamalıydık" dedim. Sonlarda sesim kısılmıştı. Bir adım geri çekildi. "Pişmansın yani?" dedi. Üzülmüştü sanırım. "Hayır" dedim. "Zeynep yapmamalıydık diyorsun. Pişman oldun yaptığına" dediğinde sesi sert çıkmıştı. "Kerem hayır" dedim tekrar. "Zeynep son kez soruyorum. Pişman mısın?" dedi. "Hayır" "Ama yaptığımıza pişman oldun, yapmamalıydık dedin?" Yavaşça başımı salladım. Üzülmüştü. Yine üzmüştüm onu. Kahretsin ya. "Kerem bak -" dediğimde sözümü kesti. "Tamam Zeynep, bir daha olmaz" diyip bir şey dememe izin vermeden sınıftan gitti.
Gitti. Yine gitti. Ama bu sefer benim yüzümden gitti. Aptal gibi mahvettim anı. Ağlamayacağım. Ağlamayacağım.
|
0% |