@anonimm_z
|
Derste kerem'in yanına oturmuştum yine ama hiç konuşmamıştık. Yüzüme de bakmıyordu. Teneffüs zili çalınca herkes dışarı çıktı çünkü ders bedendi. Ben ve kerem çıkmadık. Ona döndüm yavaşça. Yüzüme bakmadı. "Kerem" diye seslendim, dönmedi. "Kerem" dedim tekrar, dönmedi. Gözlerim doldu yine. Onu yine kırmıştım. Ama pişman değildim ki, yanlış anlamıştı.
"Kerem bakar mısın bana?" dedim sessizce. Gözlerimdeki yaşlar her an boşalabilirdi. Yavaşça dönüp yüzüme bakmadan "Dışarı çıkacağım" dedi. Çekilmem için söylüyordu. "Kerem" dedim ama dönmemişti. "Çekil" dedi. Sert çıkmıştı sesi. "Kerem bana bakar mısın?" dedim, bakmadı yine. Gözümden bir damla yaş aktı. "Kerem konuşmamız lazım lütfen" derken sesim ağlamaklı çıkmıştı. Yavaşça bana dönünce "Ağlama" dedi sessizce. Gözümden bir damla daha yaş aktı. "Ağlama sakın" dedi tekrar. Bir yaş daha süzüldü yanaklarımdan. "Ağlama Zeynep" diye bağırınca gözlerimi kaçırdım. Bağırmasını beklemiyordum. Önüne dönüp başını elleri arasına aldı ve sıkıntıyla ofladı.
Yavaşça bana döndü tekrar. "Ağlama lütfen" dedi sessizce. Üzülmüştü. Ağlamama üzülmüştü. Yine üzmüştüm onu. Gözümden bir damla daha yaş aktı. Başımı hemen göğsüne çekip gözyaşlarımı sildi. "Ağlama lütfen ağlama" dedi üzgün bir sesle. Kollarımı beline sardım.
"Kerem özür dilerim. Öyle demek istemedim, yanlış anladın. Pişman falan değilim , yemin ederim pişman değilim. Öyle demek istemedim" dedim ağlamaklı bir sesle. "Şşş tamam tamam, öyle demek istemedin, tamam. Ağlama tamam" dedi.
"Kerem özür dilerim, seni üzmek istemedim. " dedim. "Üzülmedim. Üzülmedim tamam mı? Üzmedin beni" dedi.
"Kerem pişman değilim. Pişman olsam zaten seni iterdim, öpmezdim seni. Sadece, sana nasıl hissettiğimi söylemiştim. Buna rağmen seni öpünce kendime kızdım çünkü bir karar veremiyorum. Seni öpüyorum, ama öpmek istemiyorum da çünkü kötü hissediyorum. Ama öpmek istiyorum da çünkü, istiyorum işte. " dedim. Ağlamam durmuştu. Başım hala göğsündeyken hafifçe kaldırıp gözlerine baktım. Yanaklarımı sildi tekrar. "Tamam" dedi. "Affettin mi? Üzülme bak" dedim. Sesim hala ağlamaklı çıkıyordu. "Affetmedim çünkü sana hiç küsmedim. Ben o an kendime kızdım, kız istemiyor bir de gidip öpüyorsun diye kendime sinirlendim" dedi. "Özür dilerim" dedim tekrar. Gülümseyerek " Dileme" dedi. Gülümsedim. Gözlerim dudaklarına kaydı. Onu üzmüştüm. Kendimi nasıl hissedersem hissediyim şu an onu mutlu etmem, pişman olmadığımı göstermem gerekiyordu. Tabi bir de hala az öncenin etkisinden çıkamamıştım.
Bir elim yanağına gitti. Yavaşça dudaklarına yaklaştım ve alt dudağını dudaklarım arasına aldım. Önce afalladı ama sonrasında yavaşça karşılık verdi. Çok yavaş öpüşmeye başladık. Bir kaç saniye sonra dudaklarımızı ayırmadan başımı göğsünden kaldırdım ve yüzlerimizi aynı hizaya getirdim. Elleri belime gidince benim ellerim de ensesini buldu. Öpüşlerimiz hızlanmaya başladı. Elleri belimde gezinmeye başladı, benim ellerim ensesinde, boynunda, saçlarında geziniyordu. Onu biraz daha kendime çektim. Hızlandık. Belimdeki eli sıklaşınca ben de daha da çektim onu kendime. Daha da hızlı öpüşmeye başladık. Bir anda beni belimden tutup ayağa kaldırdı. Dudaklarımızı hiç ayırmadan dizlerinin üzerine yan bir şekilde oturttu ve sırtım duvara yaslandı. Dudakları dudaklarımdan ayrılıp boynuma yönelince nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Dudakları boynuma küçük küçük öpücükler bırakıyordu, ben de bunun verdiği hisle, istemeden de olsa ona daha da yaklaşıyordum. Boynuma son güçlü bir öpücük bırakıp tekrar dudaklarımızı birleştirdi. Bir elim saçları arasında, biri de boynunda geziniyordu. Onun elleri ise sırtımda, belimde geziniyordu. Elleri yavaş yavaş bacaklarıma kaymaya başlayınca gülümseyerek elini tutup tekrar belime yönlendirdim. "Özür dilerim" dedi sessizce. Konuşurken dudakları dudaklarıma değmişti. Bir şey demeden tekrar dudaklarımızı birleştirdim. Belimdeki elini sıkılaştırıp beni daha da kendine çekti. Ben de boynundaki ellerimi sıkılaştırıp yüzünü daha da yüzüme çektim. Şu an hissettiğim duygular bambaşkaydı. Çok mutlu, heyecanlı, zevkli... Bir süre sonra dudaklarımı yavaşça dudaklarından ayırdım ve alnımı alnına yasladım. Nefeslerimizi düzene sokmaya çalıştık. Bir süre sonra hala o şekildeyken "Teşekkür ederim" dedi gülümseyerek. "Ne için?" dedim. "Benim için beni öptüğünü biliyorum" dediğinde panikle "hayır kerem bende-" derken sözümü kesti. "Biliyorum sende istiyorsun ama kendini kötü hissettiğini biliyorum. Buna rağmen öptün beni." dedi gülümseyerek. Ben de gülümseyerek "Hep sen mi benim için bir şeyler yapacaksın?" dedim. Gözlerime derin derin bakmaya başladı. Çok güzel bakıyordu .
"Çok seviyorum kızım seni. Öyle böyle değil"
Aniden dediği şeyle dona kaldım. Gülümsedim. Bende ona aynı şeyleri söylemek istiyordum ama bilemiyorum. Gerçekten seviyor muyum? Daha önce bu duyguyu yaşamadığım için emin olamıyordum. Gülümseyerek dudak kenarına bir öpücük bıraktım ve başımı boynuna gömdüm. Ellerimi de ensesinde birleştirdim. Onun elleri de belimde gezinmeye başladı.
Kokusunu içime çekip boynuna güçlü bir öpücük bıraktım. O sırada kasıldığını hissettim. Gülümsedim. Ensesindeki ellerimden biri yanağına gitti. Okşamaya başladım. Ellerimi yüzünde, dudaklarında, boynunda gezdirmeye başladım. "Zeynep, kendimi tutmakta zorlanıyorum. O yüzden elini çeksen iyi edersin güzelim " dediğinde gülümsedim ama elimi çekmedim. "Zeynep " diye uyarınca "Tutma o zaman kendini " dedim başım hala boynundayken. "Tutma derken?" dedi.
"Kerem bugün seni çok üzdüğümü biliyorum. Dünde üzmüştüm bu öpüşme konusunda. Bu konuyu sana ilk açtığımda da kalbini kırdım. Diğer günler için bir şey diyemem ama bugün sana izin, istediğin kadar öp." dediğimde geri çekilince ben de boynundan kalkmak zorunda kaldım. Yüzüme baktı. "Sen ciddi misin?" dediğinde gülümseyerek başımı salladım. Tamam itiraf ediyorum, sadece onun için değil. Ben de istiyorum ve kendimce bahane yaratmaya çalışıyorum. O da gülmeye başladı.
Bakışları dudaklarıma kaydı. "Aslında dudakların hala kızarık. Hazır geçmeden-" derken onu bekletmeden dudaklarımızı birleştirdim. Önce afalladı ama sonrasında gülümseyerek karşılık verdi. Belimde olan elleri sıkılaştı. Ben de ensesindeki ellerimi sıkılaştırdım.
Normal öpüşüyorduk. Ne hızlı, ne yavaş. Ama içim bir hoş olmuştu. Alt dudağımı dudakları arasına alıp ısırdı bir anda. Bu çok zevk vermişti. Gülerek hafifçe omzuna vurdum. "Acıttın" dedim şakasına. Gülerek alt dudağımı dudakları arasına aldı ve emmeye başladı. Bildiğiniz emmek. Bebeklerin emzik emdiği gibi alt dudağımı emdi ve bu, bu... Bu aşırı muhteşem bir histi. Emmeyi bırakınca hafifçe geri çekildim. "Bu aşırı güzeldi" dedim gülümseyerek. O da gülümseyerek "Sende yap" dediğinde anında dudaklarına yapıştım. Alt dudağını dişlerim arasına alıp ısırdım ve bıraktım. Ardından dudaklarım arasına alıp emmeye başladım. Siktir! Harikaydı! Belimdeki elleri beni daha da kendine çekti. Ben de ellerimi daha da sıkılaştırdım. Hala emiyordum dudağını. Bir eli yavaşça belimden bacağıma kaydığında bu sefer itiraz etmedim. Elleri bacaklarımda gezindi. Zaten etek ve çorap olduğu için sorun yoktu. Dudağını emmeyi bırakıp hafifçe geri çekildim. Nefeslerimizi düzene sokmaya çalıştık. O sırada elleri hala belimde ve bacağımda geziniyordu. Bakışları hala dudağımdayken konuştu. "Dilini ver" dediğinde "Ha?" dedim. "Dilini istiyorum. Dillerimizle öpüşelim. O tatlı dilinin tadına bakmak istiyorum" dedi fısıldar gibi. Neden bilmiyorum ama sesi çok ateşli gelmişti bana. "Kerem" dedim şaşkınlıkla. "İstemezsen sorun değil" dediğinde bir kaç saniye sustum. "Bugün sen ne dersen o" dedim gülerek. O da güldü ve anında dudaklarımızı birleştirdi.
Ardından dili dişlerimden geçmeye çalışınca izin verdim ve dili ağzıma girdi. Siktir! Siktir! SİKTİR! Yanıyorum resmen! Çok güzel! Ben de dilimi onun ağzına soktum. Dillerimizle öpüşmeye başladığımızda onu daha da kendime çektim. Elleri belimde ve bacağımdaydı hala. Bacağımdaki elini bir anda durdurup bacağımı sıkmaya başladı. Bu yaptığı ile inanılmaz bir his yaşadım. Yanlışlıkla kendimi ona bastırdım. Gülümsedi. Bu yaptığım hoşuna gitmişti. Hızlanmaya başladık. Dillerimiz işin içine girince daha ateşli bir hal almıştı öpüşme. Bacağımı hala sıkmaya devam ediyordu ve ben ara ara ona kendimi bastırıyordum. Bir elim saçlarını çekiştiriyordu, biri ise boynunda geziniyordu. Bu sefer dudağımı öpmek yerine bir anda sadece dilimi ağzına alıp yalamaya başladı, ardından emdi. SİKTİR! Ben yanıyorum resmen. Bu yaptığı ile iyice azmıştım. Gülümsedim. Dilimi bırakınca bu sefer ben onun dilini ağzıma aldım ve yaladım, emmeye başladım. Bu gerçekten inanılmaz bir şeydi, böyle bir his yoktu. Dilini bırakınca biraz daha öpüştük ve dudakları boynuma doğru ilerledi. Önce küçük öpücükler bıraktı. Ardından boynumu acıtmadan ısırdı ve ısırdığı yeri yaladı! Ah siktir! Bildiğiniz yaladı ve muhteşemdi. Bu yaptığı ile derin bir iç çektim ve kendimi ona daha da bastırdım. Ardından yaladığı yeri emdi. Şu an o kadar güzel hisler yaşıyordum ki. Biraz daha emmeye devam edince sessizce "kızaracak" dediğimde bıraktı. Ardından yüzünü tekrar kendi hizama çıkardım ve dudaklarımızı birleştirmeden önce dilimi dudaklarında gezdirdim ve tekrar öpmeye başladım. Ateş basmıştı resmen. Kalbim yerinden çıkmak üzereydi. Bir süre daha öpüştükten sonra çalan zille ayrıldık. Alnını alnıma yasladı. Nefeslerimiz düzene girince hafifçe kendimi geri çektim. "Dudakların kızarmış" diyince ellerim istemsizce dudağıma gitti ve gülümsedim. Gözlerime bakmaya başladı. Çok güzel bakıyordu. "O güzel dilini çok sevdim" dediğinde gözlerimi kaçırdım. "Benim bir yüzümü yıkamam lazım" dediğimde sesli güldü. "Gel beraber gidelim." diyince yavaşça kucağından kalktım ve eteğimi düzelttim, gömleğimin yakasını da düzelttim.
Hızlıca kimse gelmeden sınıftan çıktık ve kızlar tuvaletine girdik. Çıkış olduğu için kimse yoktu. Girdik ve kapıyı kilitledik. İkimizde yüzümüzü yıkayınca bana döndü. Başımı yere eğdim. Az önce resmen arsızlaştım. Çok fazla hemde. Utanıyordum şimdi de. Kerem bunu anlamış olacak ki gülerek yanıma yaklaştı ve elini çeneme koyup başımı kaldırdı. Gözlerime baktı bir süre. "Pişmanım falan dersen-" derken direk sözünü kestim.
"Seninle yaptığım hiçbir şeyden pişman olmam Kerem." dedim net bir sesle.
Gülümseyerek yaklaştı ve sıkıca sarıldı. Ellerimi sıkıca beline sardım. Başımın üstüne küçük bir öpücük kondurdu. Saçlarımı kokladı biraz, ben de kokusunu içime çektim. Bugün inanılmazdı. Sınıfa ilerlediğimizde herkesin çıktığını farkettik. Çantalarımızı alıp biz de çıktık ve durağa yürümeye başladık.
Evimin önüne geldiğimizde ona döndüm ve gülümseyerek "görüşürüz" dedim. "Böyle kuru kuru görüşürüz mü denir?" dedi. Gülerek yaklaştım ve yanağına bir öpücük kondurdum. Başını iki yana salladı. Kabul etmemişti bunu.Yaklaşıp dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp geri çekilirken elini belime koyup beni bir anda kendine çekti ve tekrar dudağımdan öptü. Alt dudağımı dudakları arasına aldı ve öpmeye başladı. Önce afallasam da hemen ellerimi ensesine koyup karşılık verdim. Ben de bunu bekliyordum sanki. Birkaç öpücükten sonra geri çekildim. "Görüşürüz" dedim gülümseyerek. "Görüşürüz" diyince gülerek eve girdim ve hemen odama çıktım. Bugün inanılmaz bir gündü. Gerçekten ne yaşamıştık biz ya! Mükemmeldi. Dudağımı emmesi! Peki ya boynumu emmesi! Ya dilimi yalaması! Bacaklarıma dokunması! Ona kendimi bastırmam! Kucağında öpüşmemiz! İnanılmazdı hepsi. Hepsi de ayrı ayrı hisler barındırıyordu ve hepsi birbirinden mükemmel hislerdi. Yatağa uzanıp bugün olanları düşündüm. Yorgun olduğum için düşünerek uykuya daldım.
Gözlerimi açtığımda akşam olmuştu. Annemler daha gelmemşti. Sanırım bugün gelmeyeceklerdi. Yatakta uzanarak telefonuma bakıyordum. O sırada camda bir hareketlenme farkettim. Kerem içeri girmişti. Ama gözleri kızarmıştı. Dolu doluydu. "Noldu?" diyerek kalkıyordum ki "kalkma" diyince başımı tekrar yastığa koydum. "Noldu?" dedim tekrar. Cevap vermeden yatağa geldi ve üzerime yattı. Gerçekten üzerime yattı. Başını boynuma gömdü, elleri karnıma dolandı ve bacağını belime attı. "Kerem" dediğimde ses vermedi. Bir anda boynumun ıslandığını hissettim.
Ağlıyor muydu?
"Kerem bana bak" dedim ama bakmadı. "Kerem bana bak lütfen" diyip başını kaldırmaya çalıştım. Yüzünü kaldırıp yüzüme baktı. Hemen gözyaşlarını sildim. "Noldu?" dediğimde gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ve tekrar gözlerime döndü. "Annem ölmüş" dedi sessizce. Sesi çok acı çekiyor gibi çıkmıştı. "Ne?" dedim şokla. Bunu beklemiyordum. "Annem ölmüş, babam aradı. Cenazesine bile gidemeyeceğim Zeynep. Mezarını oraya yaptıracakmış, yurtdışına. İstediğim zaman ziyaret edemeyeceğim mezarını. Gidip konuşamayacağım. Çiçek bile ekemeyeceğim" dediğinde gözünden tekrar yaşlar akmaya başladı. Tekrar başını boynuma gömdü.
Bir şey diyemiyordum. Çünkü diyebilecek bir şeyim yoktu. Ne diyebilirdim ki? Çektiği acıyı tahmin bile edemiyordum. İlk defa böyle görüyorum onu. Ellerimi saçlarına götürüp saçlarıyla oynamaya başladım. Sakinleşirdi belki biraz. Sessizce hiç konuşmadan bekledik o şekilde. Boynum birkaç dakikadır ıslanmıyordu. Ağlaması durmuştu sanırım.
Bir süre daha öyle durup başını kaldırdı ve yüzüme baktı. Hemen elim yanağına gitti. Bir kaç saniyeliğine gözlerini kapatıp geri açtı. "Bugün burada yatsam olur mu?" dedi. "Tabi ki olur. " dediğimde gülümseyerek tekrar boynuma başını koydu. Bu durumda bile bana soruyordu. Gözlerim dolmuştu. Çok acı çekiyordu ve onu böyle görmek istemiyordum. Ama ağlamamaya çalıştım. Çünkü benim ağladığımı da görürse daha çok üzülürdü. Belli etmeden gözlerimi sildim ve saçlarıyla oynamaya devam ettim. Nefesi boynuma çarpıyordu. Bir süre sonra nefeslerinin düzene girdiğini farkettim. Uyuya kalmıştı sanırım. Resmen ağlayarak uyuya kalmıştı.
Kerem gözlerini açtığında yavaşça boynumdan kaldırdı başını ve bana baktı. "Uyuya mı kalmışım? Kusura bakma ya. Ağrıdı mı bir yerin?" derken üzerimden kalkıp başını diğer yastığa koyup bana döndü. "Hayır, rahattım. Sen de çok güzel uyudun" dedim gülümsemeye çalışarak. "Sen hiç uyumadın mı?" "Hayır. Sen gelmeden önce biraz yatmıştım zaten. Çok uykum yoktu, uyuyamadım." dedim. Yavaşça başını salladı. "Kahvaltı hazırlayım mı?" dedim. "Sen ye. Benim canım istemiyor " dedi. "İstiyor istiyor, hadi aşağı." diyip yatakta oturur pozisyona geçtim. "Gerçekten istemiyorum " dediğinde üzerine eğilip yüzlerimizi yakınlaştırdım. "Benim canım istemediğinde bana zorla yediriyordun ama kerem. Ben de sana yedireceğim. Ne hazırlayım?" dedim. Gülümsemeye çalıştı. Elini yanağıma koyup okşamaya başladı. "Farketmez. Canın ne istiyorsa onu yap" "Tamam patates kızartıyım. Sen de kalk yüzünü yıka hadi. Bir kendine gel" diyip geri çekilecektim ama izin vermedi. İki eli de yanağımı buldu. "İyi ki varsın" dedi gülümsemeye çalışarak. Elimi elinin üzerine koydum. "Asıl sen iyi ki varsın. Üzme kendini lütfen. Biliyorum, zor ama üzmemeye çalış. Hem benim aklıma bir fikir geldi. Gerçi beğenir misin bilmiyorum ama. Saçma bulabilirsin." Kaşları çatıldı. "Ney?" "Ya bak saçma olabilir baştan söyleyim. Hani sen annemin mezarına gidemeyeceğim falan dedin ya" dediğimde sesim biraz kısık çıkmıştı. Onun da yüzü biraz asılmıştı. "İşte ben bir şey düşündüm. Gece boyu bunu düşündüm. Acaba annene bir mezar mı yapsak?" dediğimde kaşlarını çatıp yüzüme baktı.
"Mezar derken? Anlamadım?" dedi. "Ya istediğin bir yere mezar gibi bir yer yaparız. Hatta mezar taşı da yaparız. Belki yaptırırız bilemiyorum nasıl istersen. Sen annen gerçekten oradaymış gibi istediğin zaman ziyaret edersin, gidip konuşursun, içini dökersin. Çiçek ekersin belki. Yani bilmiyorum saçma gelebilir belki ama-" derken dudaklarımızı birleştirerek sözümü kesti. Çok hafif ama güzel bir öpücük bırakıp geri çekildi.
"Sen var ya, dünyanın en mükemmel, en zeki insanısın. Harikasın" dedi gülümseyerek. "Beğendin mi yani fikri?" "Tabi ki beğendim. Aklıma gelmemişti böyle bir şey. Hem istediğim yere de yapabilirim. Zeynep sen gerçekten mükemmelsin. İyi ki varsın. Teşekkür ederim " dedi gülümseyerek.
"Asıl sen iyi ki varsın. Teşekküre gerek yok. Hadi kahvaltıyı yapalım da halledelim şu mezar işini" diyerek yataktan kalktım ve banyoya ilerledim. İşimi hallettikten sonra aşağı indim. Beş dakika sonra da kerem indi aşağı. Ben kahvaltıyı hazırlarken gülümseyerek beni izliyordu.
Kahvaltımızı yapıp kaldırdıktan sonra kerem bir telefon görüşmesi yapıp yanıma geldi. "Ayarladım. Mezar taşını şimdi yapacaklar. Biz de yarım saate çıkalım, yolun üstünden onu da alıp yapalım mezarı" dedi. Gülümseyerek karşılık verdim. Yanıma oturdu ve bana döndü. Bir süre yüzümü inceledi. Gözlerime baktı. Ardından elini yanağıma koyup okşadı. Sonra yanağıma küçük yumuşacık bir öpücük kondurdu. Gülümseyerek yaptıklarını izliyordum. "Teşekkür ederim" dedi eli hala yüzümdeyken. "Teşekkürlük bir şey yok Kerem. Sen mutlu ol yeter" dedim gülümseyerek. Gülümsedi. Ardından bakışları yavaşça dudaklarıma indi. Tekrar gözlerime baktı. Öpmek istiyordu ama benim tepkimden korkuyordu.
Gülerek ona yaklaştım ve elimi yanağına koyup dudaklarımızı birleştirdim. Alt dudağımı dudakları arasına alınca gülümseyerek üst dudağını dudaklarım arasına aldım. Çok hafif, yavaş ve yumuşak öpüyordu. Elleri yüzümdeydi. Benim elimde boynundaydı. Birkaç dakikalık öpüşmeden sonra yavaşça geri çekildi. Gülümseyerek gözlerime baktı. "Çok seviyorum seni. Yanımda olduğun için teşekkür ederim" dedi. Elimi yanağına koydum ve okşamaya başladım. " Ben hep yanındayım kerem. Her ne olursa olsun" diyip yanağına küçük bir öpücük kondurdum.
Ardından hazırlanıp yola çıktık. Kerem mutlu değildi ama çok üzgün de değildi. Bu sabah biraz dikkatini dağıtabilmiştim. Ve bu mezar işini de baya beğenmişti. Yolda giderken mezar taşını da aldık ve bir yere geldik. Arabadan indiğimde etrafı incelemeye başladım. Güzel, büyük bir villaydı. "Burası neresi?" dedim Kerem'e dönüp. "Anneannemin evi. Annem önceden burayı çok severdi. Bir ara bana ömrü boyunca burada yaşamak istediğini söylemişti. Buraya yapalım mezarı. En azından hayatı boyunca yaşamasa da mezarı sonsuza kadar burada kalsın. " dediğinde gülümseyerek ona döndüm. "Çok güzel düşünmüşsün " dediğimde gülümseyerek "Hadi gel" dedi ve evin arka tarafına ilerledik.
Kocaman bir ağaç vardı burada. Dallarında ise bir sürü mendil. Sorar gibi Kerem'e baktığımda açıkladı. "Annemle babam bu ağacın altında sevgili olmuş. Ondan sonra annem bu ağacı çok sevmiş, dilek ağacı olarak kullanmaya başlamış. Her doğum gününde gelir bu ağaca mendil asar ve dilek dilerdi." dediğinde gülümsedim. Mezarın yerini bu kadar ayrıntılı ve güzel düşünmesi hoşuma gitmişti.
Küreği de alıp geldi ve kazmaya başladı. "Kerem ben de yardım ediyim" dedim. "Senin yapabileceğin bir şey yok ki" dedi kazmaya devam ederken. "Ya nasıl yok? Ben de kazabilirim" dediğimde şaşkınlıkla bana döndü. "Sen?" "Evet ben " dedim. "Tamam yorulduğumda sen al, sırayla yapalım " dediğinde kabul ettim.
15 dakika sonra kerem nefes nefese kalmıştı. "Kerem çok yoruldun dinlen biraz" dedim. İtiraz edince zorla gidip küreği elinden aldım. "Geç otur şuraya, birazdan yine yaparsın " dediğimde itiraz etmeden ağacın kenarına oturdu. Küreği elime alıp ben kazmaya başladım. Beni izlediğini hissediyordum. "Vay be, yapabiliyormuşsun" dediğinde ona 'Ne sandın?' bakışı atıp önüme döndüm.
Yaklaşık 10 dakika sonra çok yorulmuştum. Kerem yanıma gelip elimden aldı ve "Çok yoruldun sen, geç otur" dedi. İtiraz etmeden dediğini yaptım. Kerem biraz daha kazdıktan sonra mezar hazırdı. Mezar gibi duruyordu. Mezar taşını da koyunca gerçekten mezar oldu. Kerem'e döndüğümde üzüntüyle mezara bakıyordu.
Yanına gidip elini tuttuğumda bana döndü. "Ben gidiyim. Sen biraz yalnız kal, çiçekleri ek, konuş biraz. Beklerim ben" dediğimde gülümsemeye çalışarak bana baktı. Yanağıma bir öpücük kondurup başını salladı, ben de arabaya doğru ilerledim.
Yaklaşık 2 saat sonra kerem arabaya geldi. Ağlamıştı sanırım, gözleri kızarmıştı biraz. Arabaya binince ona döndüm. "Nasılsın?" dedim. Gülümseyerek bana baktı. "Daha iyiyim " dediğinde bende gülümseyerek önüme döndüm. Yarım saat sonra evime geldiğimizde odama çıktık beraber. "Bir süre okula gelme istersen. Bu pazartesi sınavlar başlıyor. Sen çalışmadın. Rapor al" dediğimde başını salladı yavaşça. "Benim yanımda durmana gerek yok. Sınavına çalış sen" dediğinde "Gerek yok. Çalışmıştım ben önceden" dedim. "Zeynep benim yüzümden geri kalma" dedi. "Hayır tabiki Kerem, geri kaldığım falan yok. Düşünme sen beni" dedim.
"Her an aklımdayken nasıl düşünmeyebilirim ki?" dediğinde gülümseyerek ona bakmaya başladım.
"Bir yere gidelim mi? Bizimkilerle falan buluşalım?" dedim. Kafasını dağıtmaya çalışıyordum. "İstemiyorum. Sen git istersen " dediğinde itiraz ettim. "Hayır tabiki, sen yoksan bende gitmem" dediğimde gülümseyerek bana baktı. Eli yanağıma gitti ve yavaşça okşamaya başladı. Bir süre birbirimizi izledik.
"Bir şeyler yapalım mı? Film falan izleyelim" dedim. "Kafamı dağıtmaya çalışmana gerek yok Zeynep" dedi. "Ama seni böyle görmek istemiyorum" dedim üzgünce. Bir süre bana baktı . "Tamam izleyelim" dediğinde gülümseyerek yataktan kalktım. "Sen film seç laptoptan, ben de bir şeyler hazırlayım" diyip aşağı indim. 5 dakika içinde elimde tepsiyle yukarı çıktım. Film de hazırdı. Hemen yanına oturup filmi izlemeye başladık.
Film bittiğinde laptopu kaldırdım ve Kerem'e döndüm. "Sıkıldım" dedim. Gülümsemeye çalışarak bana baktı. "Yatalım mı biraz? Uyumayız ama en azından yatalım" dediğinde gülümseyerek yatağa uzandım. "Göğsüne yatabilir miyim?" dediğinde gülümseyerek başımı salladım. Üzerime gelip başını göğsüme koydu, yüzünü bana döndü. Birbirimizi izlemeye başladık. Nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Benim elim saçlarında geziniyordu. Onun eli ise belimde ve karnımda dolaşıyordu.
Bir süre böyle birbirimizi izledik. Sonra göğsümde biraz daya yukarı çıkarak yüzlerimizi daha da yakınlaştırdı. Ben başımı ona doğru eğince çok yakın oluyorduk. Yattığı yerden yavaşça uzanıp dudaklarımı öpmeye başladı. Karşılık verdim. Yavaş ve yumuşak öpüyordu. Bir kaç saniye sonra hafifçe çekilip "Çok seviyorum seni" diyip tekrar dudaklarımızı birleştirdi. Bir kaç saniye sonra tekrar ayrılıp "Sakın bırakma beni" diyip tekrar dudaklarımızı birleştirdi. Bir kaç saniye sonra ben ayırdım dudaklarımızı. "Asla" dediğimde gülümseyerek tekrar öpmeye başladı. Yavaş ve yumuşak öperek bir süre öpüştük. Sonrasında dudaklarımızı ayırdı ve beni izlemeye başladı. Bir süre birbirmizi izledik.
O sırada kerem'in telefonu çaldı. Kerem yattığı yerden kıpırdamadan telefonu açtı. Babası arıyordu. Önce karşı tarafı biraz dinledi. Sonra şaşkınlıkla konuştu. "Oraya gelmemi mi istiyorsun?" diyince üzüldüm bir an. Yurtdışına mı? Gidecek mi? Ama üzülmemem gerekiyordu. Annesinin mezarı oradaydı. Hem belki orada daha mutlu olacaktı. Kerem "Hayır baba istemiyorum" diyince şaşkınlıkla ona baktım. "Tamam, düşününce ararım seni" diyip kapattı telefonu. Bana döndü.
"Niye gitmek istemedin?" dedim. "Sen varsın çünkü. Seni bırakamam. " dediğinde "Kerem benim için saçmalama. Annenin mezarı orada" dedim. "Hayır annemin mezarı burada. Ben yaptım hemde, beraber yaptık. Çiçeklerini bile ektim. Hem annemin istediği yer orası. Annemin mezarı burada " dediğinde gülümseyerek ona baktım. "Kerem yine de eğer benim için istemediysen isteme, git. " dedim.
"Hayır tabi ki Zeynep, seni nasıl bırakabilirim? Oraya gitsem bile dayanamaz geri dönerim ben" dediğinde şaşkınlıkla gülümsedim. Eğilip dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp geri çekildim. "Yine de kararın değişirse -" "Değişmeyecek " dedi.
Bir süre daha o şekilde durduk. Ardından kalkıp yemek yedik. Akşam olmuştu artık ve benim uykum gelmişti. "Uyuyalım mı artık?" dediğimde gülümseyerek yatağa uzandı. Ben de yanına yattım. "Nasıl yatmak istersin?" dedim. "Sen nasıl rahat edersin?" "Ben her şekilde rahatım kerem. İstersen göğsümde uyuyabilirsin, ya da ben senin göğsünde uyuyabilirim. " dediğimde gülümseyerek bana yaklaştı ve başını boynuma gömdü. "Burası çok güzel, burada uyuyum" dediğinde gülümsedim. Ellerim saçlarına gitti. Onun eli de belimde, karnımda gezinmeye başladı. Gülümseyerek gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım.
Sabah Kerem'le kahvaltımızı yapıp salona oturduk. Geç kalkmıştık biraz. Saat şimdi 2'ye geliyordu. "Ben bir annemin mezarına gideceğim" diyip ayağa kalktı kerem. "Tamam gidelim" dediğimde "Ben yalnız gitsem olur mu?" dedi. Önce bir şaşırdım ama sonra "Eee, olur tabi" dedim. Yanıma gelip sarıldı. "Yalnız kalmam lazım" dedi. "Sorun değil, git sen. " dediğimde gülümseyerek benden ayrıldı ve evden çıktı. Beni götürmemesine biraz kırılmıştım sanırım. Arabada beklerdim yine. Ama yalnız kalmak istemesi de normal. Neyse.
Akşama kadar bizimkilerle konuşmuştum. Kerem'in durumunu onlara anlattığım için beni arayıp onu soruyorlardı. Sonra da biraz yarın ki sınavıma çalıştım.
Odamda otururken gözüm saate takıldı. Saat 6 olmuş! Kerem saatlerdir orada. Niye gelmedi ki? Telefonu elime alıp kerem'i aradım. Biraz sonra açınca "Geliyor musun?" dedim direk. "Geliyorum yoldayım. İstediğin bir şey var mı?" dedi. "Şu an tek istediğim sensin. Gel bir an önce." Endişelenmiştim çünkü. Güldü. "Gelirim tabi ama ben de sana çikolata alıyım mı diyecektim aslında. " "Aaa olur. Seni ve çikolatayı istiyorum. Bir an önce gelin" dediğimde gülerek "Geliyoruz tamam, 5 dakikaya oradayız" dediğinde vedalaşıp kapattım telefonu. Sesi neşeli geliyordu. Ya bana mutluymuş gibi yapıyordu ya da annesiyle konuşmak ona gerçekten iyi gelmişti.Gelince anlardım zaten.
Kapı çalınca hemen kapıya koştum. İçeri bir adım atar atmaz boynuna sarıldım. Elleri hemen belime dolandı. Kokusunu içime çektim iyice. "Bu ne özlem böyle?" dedi gülerek. "Sen özlemedin anlaşılan" dediğimde "Ne kadar özlediğimi tahmin bile edemezsin" dedi. Gülümseyerek geri çekildiğimde anında kaşlarım çatıldı. Dudağı ve kaşı kanamıştı. "Noldu?" dedim endişeyle. "Bir şey yok ya " "Mezara gitmedin mi sen?" "Gittim ama bir yere daha gittim" dediğinde kaşlarım çatıldı. "Fırat'ı dövmeye gittik bizimkilerle. O da bir kaç kişi getirmiş, kavga ettik. " dediğinde sinirle ona baktım. "Bana niye söylemedin?" "Kızarsın diye" dedi. Sesimi sakin tutmaya çalışarak konuştum. "Kerem sana onun zaten bir dayağı hakettiğini söylemiştim. Bana söyleyebilirdin" dedim. "Özür dilerim. Çikolata aldım bak" diyip cebinden çikolatayı çıkarınca anında kaptım ve arkamı dönüp yürümeye başladım. Ama karnıma dolanan kolları ile duraksamak zorunda kaldım. Bir şey demedim. Zaten üzgündü annesine, bir de ben üzmek istemiyordum. Çenesine omzuma koydu ve kulağıma eğildi. "Kızdın mı?" diyince sessizce "Sence?" dedim. "Özür dilerim. Haklısın söylemeliydim" Derin bir nefes alıp kolları arasında ona doğru döndüm. Yüzünü inceledim biraz. Temizlemem gerekiyordu.
"Gel yüzünü temizleyelim" dedim sessizce. Başıyla onayladı ve salona geçti. Ben de malzemeleri alıp yanına geldim. Önce pamuğa ilacı döküp kaşını temizledim. Hiç konuşmamıştık. Sıra dudağına geldi. Pamuğu yavaşça dudaklarına sürüp temizledim. Ardından eşyaları götürüp tekrar yanına oturdum ama çok yakınına değil.
"Aç mısın?" dedim sessizce. "Canım istemiyor" diyince başımı salladım. "Sen yemeyecek misin?" diyince ona bakmadan "Canım istemiyor " dedim. Biraz moralim bozulmuştu. Yavaşça yanıma yaklaşıp elini çeneme koydu ve yüzümü yüzüne çevirdi.
"Kızgın mısın?" dedi. Hayır anlamında başımı salladım. Yaklaşıp yanağıma küçük bir öpücük kondurdu ve alnını yanağıma yasladı. "Özür dilerim" dedi. "Sana zarar gelmesini istemediğimi söylemiştim. Daha kötü bir şey olsa nolacaktı? Hastanede mi haberim olacaktı?" dedim sessizce. "Bu aralar çok düzgün düşünemiyorum, üzgünüm. Söylemem gerekirdi" Çocuk zaten üzgün, daha da üzüyorsun Zeynep, mal mısın?!
"Neyse tamam" dedim gülümseyerek. Başını kaldırdı ve bana baktı. Gülümsedim. Gülümseyerek bana biraz yaklaştı. "seni öpebilir miyim?" dedi sessizce. Ya ben seni yerim! Yavaşça başımı salladığımda aramızdaki mesafeyi kapattı ve dudaklarımızı birleştirdi. Alt dudağımı dudakları arasına aldı yavaşça. Eli belime gittiğinde benim elim de ensesine gitti. Beni biraz daha kendine çekti. Normal öpüşüyorduk, ne yavaş ne hızlı. Yavaşça hızlanmaya başladığında elleri de belimde dolanmaya başladı. Yavaşça dudaklarımızı ayırıp "Dilini istiyorum" diye fısıldadı. Ardından tekrar dudaklarımızı birleştirdi. Dili yavaşça ağzıma girmeye çalıştığında izin verdim ve ben de dilimi ağzının içine soktum. Dillerimizle öpüşmeye başladık. Kalbim çok hızlı atıyordu. Ellerimiz hızlanmıştı. Onu daha da kendime çekiyordum. Biraz sonra sadece dilimi aldı ve yalamaya başladı. Ardından emdi. Bu inanılmaz bir histi. Ben de aynısını ona yaptığımda ortam daha da alev almaya başlamıştı. Beni yavaşça belimden çekip koltuğa yatırdı ve üzerime eğildi. Ağırlığını üzerime vermeden üzerime çıktı. Bir bacağı bacaklarımın arasındaydı. Elleri belimde, karnımda geziniyordu. Benim ellerimse saçları arasındaydı, boynundaydı. Daha da hızlanmaya başladık. Dudakları yavaşça boynuma ilerlediğinde küçük öpücükler kondurmaya başladı. Ardından yalamaya başladı ve emdi. Boynumu emdi ve bu inanılmaz hissettirdi. Boynumu emerken kendimi istemsizce ona itiyordum. Belim yukarı kalkıyordu ve bedenine çarpıyordu. Bu hoşuna gitmiş olacak ki gülümsedi. Alev alıyordum resmen. Kalbim yerinden çıkmak üzereydi. Elleri yavaşça tişörtümün içine girip karnımda dokunduğunda elini tutup durdurdum onu. Ama sonra tekrar elini bıraktım. Elleri tenime dokunuyordu ve dokunduğu yeri yakıyordu. Elleri karnımda, belimde gezinmeye başladı. Benim ellerim ise biri saçlarının arasındaydı, diğeri de sırtında geziniyordu. Dillerimiz bir ahenk içinde öpüşmeye devam ediyordu. Son kez alt dudağını ağzıma alıp yaladıktan sonra başımı hafifçe geri çektim. İkimizde nefes nefese kalmıştık. Alnını alnıma yasladı ve nefesini düzene sokmaya çalıştı. Elleri yavaşça tişörtümün içinden çıktı ve yanağıma gitti. Eğilip alnıma bir öpücük kondurup geri çekildi. Koltukta doğruldu. Ama ben hala yanıyordum. Bedenim sıcacıktı hala. Az önceki yaptığımız şimdiye kadar yaptığımız en mükemmel şeydi.
Yavaşça bana döndüğünde gözlerimi kaçırdım. Nefesim tam düzene girmemişti zaten. Gülerek yeniden üzerime eğildiğinde yavaşça ona döndüm. "Sen her öpüştüğümüzde utanacak mısın böyle?" dedi gülerek. Ben de gülerek gözlerimi devirdim. Asıl sen nasıl utanmıyorsun?
Odamda oturuyorduk, sohbet ediyorduk. "Çalıştın mı sen sınavına?" dedi. "Evet. Sen yarın gelmiyorsun demi?" dedim. "Hayır. Birkaç gün yokum" "Nerede kalacaksın?" dedim. "Evime gideceğim " Onu yalnız bırakmak istemiyordum. "Aslında burada kalabilirsin" "Sizinkiler yok mu?" dedi. "Hayır, bir süre yoklar. Tam bilmiyorum ama en az bir hafta yoklar. Belki iki, belki üç hafta. Bilmiyorum " dedim sessizce. "Sen tek mi kalacaksın?" dediğinde yavaşça başımı salladım. "Korkmayacak mısın?" "Alıştım artık" dedim gülümsemeye çalışarak. Yaklaştı ve sarıldı bana, başımı göğsüne yasladı. "Sakın yalnızlığa alışma. Ben varım, ve sen asla yalnız değilsin. Alışma buna" dedi sessizce. Kollarımı beline doladım. "Bırakma beni" dedim bir anda. "Bırakmam. Asla" dediğinde gülümsedim. "Tamam, burada kalıyım bir kaç gün. Yarın eşyalarımı alıp getiririm buraya" dediğinde gülümsedim.
Başımı kaldırıp yanağına bir öpücük kondurdum. "Uyuyalım mı?" dedim. Gülerek başını salladı ve yatağa uzandı. Ben de yanına uzanıp başımı göğsüne koydum ve kollarımı beline sardım. Elleri saçlarımda gezinmeye başladı. Kokusunu içime çekerek gözlerimi kapattım.
Sabah sessizce kalktım ve hazırlandım. Kerem'i uyandırmamaya çalışıyordum. Erkenden kalkmasına gerek yoktu. Saçlarımı da taradıktan sonra tam odadan çıkacaktım ki gözüm Kerem'e takıldı. Çok tatlı uyuyordu. Gülümsedim.
Yatağa oturup ona yaklaştım. Eğilip yanağına küçük bir öpücük kondurduğumda aniden beni altına aldı ve üzerime eğildi. Kaşlarını çattı. "Zeynep?" dedi. "Benim" Derin bir nefes aldı. "Okula mı gidiyorsun?" "Evet. Seni uyandırmayacaktım. Özür dilerim." dediğimde gülümsedi. "Uyandırsaydın" "Çok güzel uyuyordun" dedim gülümseyerek. "Niye yaklaştın bana? Bir şey mi diyecektin?" dedi. Gözlerimi kaçırdım.
"Gitmeden önce öpmek istemiştim" dedim sesszice. Güldüğünü duyunca ona döndüm.
"Öp o zaman" dedi üzerime biraz daha eğilerek. "Yok ya, gidiyim ben" dedim gözlerimi kaçırıp. Güldü. Üzerime biraz daha eğilip dudaklarıma fısıldadı. "Ben öperim o zaman " diyip dudaklarımızı birleştirdi.
Alt dudağımı çok yavaş ve yumuşakça öpmeye başladı. Anında elim yanağına gitti ve karşılık verdim. Bu sefer de üst dudağımı dudakları arasına aldı. Birkaç saniye sonra yavaşça geri çekildim. "Gitmem lazım " dediğimde çekilip başını yastığa koydu, ben de doğruldum. "Sınavda başarılar." dediğinde gülümseyerek üzerine eğildim yanağına küçük bir öpücük kondurup geri çekildim. "Dikkat et. Aç kalma. Ev senin, rahat ol. Bir sorun olursa bana yaz. Görüşürüz " diyip yataktan kalktığımda anında yatakta doğrulup dizleri üzerinde durdu ve beni belimden tutup kendine çekti.
Gülümseyerek "Gitmem lazım" dedim. "Çok seviyorum kızım seni" diye fısıldayıp dudaklarımızı birleştirdi. Ellerim yanaklarına gitti ve karşılık verdim. Birkaç saniye sonra dudaklarımızı ayırmadan yatakta oturur hale geldi ve beni yan bir şekilde dizlerine oturttu. Öpüşmemiz hızlandı. Bir eli belimde gezinirken diğeri bacaklarıma doğru kaymaya başladı. İtiraz etmedim. Benim ellerim ise saçları arasında, boynunda geziniyordu. Dudaklarını yavaşça boynuma yönlendirdi. Önce öptü, sonrasında yaladı ve emmeye başladı. Ama anında geri çekildim. "Kızarır, okula gideceğim" dedim. Bir şey demeden yeniden dudaklarımızı birleştirdi. Hızlanmaya başladık. Eli hala bacağımda geziniyordu ve beklemediğim bir anda bacağımı sıkınca kendimi istemsizce ona bastırdım. Gülümsedi, hoşuna gitmişti. Yeniden sıktı ve yine kendimi ona bastırdım. Ardından belime ve bacağıma aynı anda baskı uygulayınca yanlışlıkla dudağını ısırdım. Anında geri çekildim. "Özür dilerim, istemeden oldu" Gülümseyerek "Acısını dindirebilirsin." dedi. Yaklaşıp alt dudağını dudaklarım arasına aldım ve emmeye başladım. Eli hala bacağımda geziniyordu. Bir süre emdikten sonra geri çekildim. "Geç kaldım Kerem" diyip kucağından kalktım.
"Görüşürüz, kendine dikkat et, seni seviyorum" dedikten sonra bir adım atmıştım ki dediklerimi idrak edince duraksadım.
Yavaşça ona döndüm. "Şey, ya, istemeden, şey anlamında-" derken yanıma geldi ve elini yanağıma koydu. "Sorun değil. Ne demek istediğini anladım. " dedi yanağımı okşayarak. "Kerem bak-" derken sözümü kesti. "Zeynep, biliyorum. Sorun yok. Biliyorum ben seni" dedi. "Emin misin?" dediğimde güldü. "Evet. Geç kaldın hadi" dediğinde ayak ucumda yükselip dudağına küçük bir öpücük kondurup geri çekildim. "Görüşürüz" dedim. "Görüşürüz"
Okula geldiğimden beri sınava çalışıyordum. Aslında Kerem'e söylediğim gibi çok da çalışmamıştım. Ona öyle söylemiştim. Şimdi 3. Derse giriyorduk ve sınav bu dersti. Hoca gelince hemen önümdeki kitapları kaldırdım ve hocanın dağıttığı sınavı çözmeye başladım.
"Nasıl geçti sınavın?" dedi Nisa. Sınav bitmiş, tenefüse girmiştik. "iyi geçti. Senin?" "Orta. Bazı sorularda çok zorlandım." Aslında çok çalışmamıştım ama o kadar da kötü geçmemişti.
Çıkışta eve doğru yürüyordum. Bugün çok sıkıcı geçmişti. Sanırım Kerem olmadığı içindi. Eve gidip ona sarılmak istiyordum. Evin önüne gelince hemen kapıyı açıp odama çıktım. Ama kimseyi göremedim. "Kerem?" Ses yok. Evi aradım ama yoktu. Nereye gitmişti? Bana mesaj atardı ama. Nerede? Yok! Kerem yok!
|
0% |