22. Bölüm

22. Bölüm

Zeynep
anonimm_z

Çalan alarmla gözlerimi araladım.

Kerem de şimdi uyanıyordu.

"Ne alarmı bu ya? " dedim huysuzca ve gözlerimi kapattım.

"Okul alarmı" dedi kerem.

Gözlerim hala kapalıyken konuştum.

"Ne okulu ya? "

Güldüğünü duyduğumda gözlerimi araladım.

 

"Güzelim bugün okul var. Bitti ara tatil" dediğinde bir kaç saniye ne dediğini algılamaya çalıştım.

Sonra hızla yatakta doğruldum.

"Okul? Kerem okul açıldı bugün. Ya niye söylemiyorsun geç kalacağım ya" dedim üzerimdeki yorganı atarken.

Kerem'in kahkaha attığını duyduğumda ona döndüm.

"Ya sen ne kadar tatlısın böyle ya" diyerek yanağıma bir öpücük kondurdu.

"Hadi hadi oyalanma" diyerek yataktan kalktım hızla ve banyoya gittim.

 

Aynada saçlarımı tararken Kerem'le gözgöze geldik.

Beni izliyordu.

Gülümseyerek gözlerimi kaçırdım.

İşim bitince ona döndüm.

"Hadi çıkalım" dediğimde başını salladı ve dışarı çıktık.

 

Durağa geldiğimizde Nisa da oradaydı.

"Günaydın" dedim gülümseyerek.

"Günaydın günaydın da, siz birlikte mi geldiniz?" dedi Nisa sırıtarak.

"Zeynep bir süre bende kalacak" dedi kerem.

Nisa'nın kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı.

"Vayy, güzel. Kalsın kalsın" dedi imalı imalı.

Kerem'in sırıttığını duyduğumda Nisa'ya susması için ölümcül bakışlar attım ama beni pek umursamadı.

İlla utandıracak.

Otobüs geldiğinde bindik ve arka koltuklara geçtik.

 

Sınıfa girdiğimizde Mustafa ve Göktuğ sırasında oturuyordu ama yunus ve Bade hala yoktu.

Mustafa Nisa'yı görünce gülümseyerek "Günaydın sevgilim" dedi.

Nisa "Günaydın" diyerek yanına oturdu ve yanağına bir öpücük kondurdu.

Biz de Kerem'le sıraya oturunca onları izlemeye başladım.

Çok güzellerdi.

Gerçekten birbirlerine olan sevgileri, bakışları o kadar güzeldi ki.

Özeniyordum onlara.

 

İç çekerek Kerem'e döndüğümde onun zaten bana baktığını gördüm.

Gülümsedim.

Göz kırptı.

Ah yapma şöyle!

Kalbime inecek bir gün!

 

Tenefüste kitaplarımı sıranın altına koyarken orada bir kağıt olduğunu gördüm.

Elime aldığımda kerem de merakla bana döndü.

Kağıdı açtım.

 

Seni isteyerek yaralamadım sevgilim. Ama gördüğüm kadarıyla iyisin. Önceki sözlerimi dinlemediğinde neler olduğunu gördün. Bundan sonra istediklerimi yapacağını düşünüyorum.

Bir sonraki isteğimi bekle :)

 

Kerem'e döndüğümde kaşları çatılmış bana bakıyordu.

"S*kerim ben bunu ha!" dedi öfkeyle.

"Sakin ol lütfen" dedim sessizce.

"Sevgilim diyor lan bir de! Ne sevgilisi p*ç! Ne sevgilisi! Kim senin sevgilin?!" dedi kendi kendine.

Onun sesini duyunca bizimkiler de bize döndü.

"Noluyor?" dedi Mustafa merakla ama sorusunu cevapsız bırakarak kerem'e döndüm.

"Kerem lütfen sakin ol. Bizi sinirlendirmek için yapıyor işte. Bırak lütfen" dedim yalvarır gibi.

Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.

 

"Bize de ne olduğunu söyleyecek misiniz artık?" dedi Göktuğ.

"Anlatacağım. Her şeyi anlatacağım ama şimdi değil tamam mı? Birazdan hoca gelir zaten. Öğle arasında tamam mı?" diyip Kerem'e döndüm.

"Sakin ol sen de" diye fısıldadım.

"Tamam sakinim. Ama o şerefsizi bulunca da bana böyle sakin olmamı söyleme çünkü olmayacağım"

Oflayarak önüme döndüm.

Kimsin sen ya kim?!

 

Öğle arasında hep birlikte kantinde oturuyorduk. Saatlerdir soruyorlardı ama öğle arasını beklemiştim.

Daha çok zamanımız olurdu.

Şimdi hepsi merakla bana bakıyordu.

Onlara hepsini anlatacaktım ama.

Her şeyi.

 

"Şimdi şöyle. Öncelikle hepinizden özür diliyorum, çünkü sizden sakladığım bir kaç şey var. Bunları sizin iyiliğiniz için söylememiştim, gerçekten. Ama artık saklamak istemiyorum." dedim sessizce.

Verecekleri tepkiden korkuyordum.

Hepsi dikkatle bana bakıyordu.

Yavaşça Kerem'e döndüm.

Bana güven verir gibi başını salladı.

Diğerlerine döndüm.

 

"Şuradan başlayayım. Kerem'de kalmamın sebebi şu, babamla kavga ettik. Çünkü bana iğrenç imalarda bulundu" dedim sessizce.

 

"Anlamadım. Niye? Ne iması? Baştan başlar mısın kafam karıştı?" dedi Nisa.

Derin bir nefes aldım.

 

"Pekala şuradan başlayım. Size önce ailemden biraz bahsedeyim. Ama lütfen sözümü kesmeyin çünkü bir daha anlatabileceğimi sanmıyorum. Ailem sizin bildiğiniz gibi değil. Aslında onlardan ailem diye bahsetmek bile yanlış. Onlarla biz, pek aile gibi değiliz tamam mı? Senin bildiğin gibi değiller mesela Nisa. Beni pek sevmezler, dolayısıyla ben de onları sevmem. Onlar başta bana hamile kalmak istememişler aslında, ama doğurmak zorunda kalmışlar. O yüzden bana yıllardır hiç ailem gibi davranmadılar çünkü beni aileleri gibi görmediler. Biz hiç konuşmazdık. Aslında onlar benimle konuşmazdı. Pek yüzüme bakmazlardı. Hatta annem hamile biliyor musunuz? Bunu bile size söyleyemedim çünkü onları tanımıyordunuz ve, bilmiyorum size onları anlatmak istemedim. Hatta beni zorla evlendirmeye bile çalıştılar. Hatta bir ara intihar ediyordum ben. Size hiçbirini söyleyemedim. Yıllardır senden bile saklıyorum Nisa. Özür dilerim bunun için." dediğimde gözümden bir damla yaş aktı.

 

Kerem 'ben buradayım' der gibi elimi tuttu. Hepsi dikkatle beni dinliyordu.

Devam ettim.

 

"Her neyse. Benim Nisa'da kaldığımdan haberleri yoktu. Eve gittiğimde o adam bana bağırdı, iğrenç imalarda bulundu, hatta... Hatta bana vurdu. Biraz kavga ettik yani " dedim gülümsemeye çalışarak ama gözümden bir damla daha yaş aktı. Nisa korkuyla bana bakıyordu.

Diğerleri de öyle.

 

"Kovdu beni. Bu yüzden Kerem'e gittim. Bir iş bulacağım, para biriktirip bir ev tutacağım. Bir daha o eve dönemem çünkü. Ömür boyu Kerem'de de kalamam. Çalışacağım yani. O zamana kadar Kerem'deyim. Bunu sizden gerçekten saklamak istemezdim, ama özür dilerim söyleyemedim. Cesaret edemedim. Bir de benim için üzülmenizi de istemedim. Hepinizden, özellikle nisa senden özür dilerim. Yıllardır senden saklıyorum bunu, gerçekten özür dilerim. Ne desen haklısın. Sana söylemem gerekirdi ama cesaret edemedim. "

 

Artık ağlıyordum.

Sessizce gözümden yaşlar akmaya devam ediyordu.

Nisa'nın da gözleri dolmuştu.

Kimse konuşamadı.

Sadece Nisa'nın gözlerine bakıyordum.

Hızla yerinden kalkıp yanıma geldi ve sarıldı bana.

Önce afallasam da hemen sarıldım ona.

Sımsıkı sarıldım.

 

"Asıl ben özür dilerim. Yıllardır senin böyle yaşadığını anlayamamışım. Ben özür dilerim"

 

"Hayır senin bir suçun yok, bilemezdin."

"Yanındayım tamam mı? Ama bir daha sakın benden bir şey saklama, sakın" dediğinde gülümseyerek ondan ayrıldım. Yavaşça yerine geçti. Diğerlerine baktım. Üzüntülü şekilde bana bakıyorlardı.

"Bakmayın şöyle " dedim gülümseyerek.

Göktuğ kalktı ve yanıma gelip bana sarıldı. Ben de hemen ona sarıldım.

Birkaç saniye sonra Kerem'den ses geldi.

"Tamam yeter" dediğinde Göktuğ gülerek ayrıldı. "yanındayım tamam mı? Anlatabilirsin bana da" dediğinde gülümseyerek başımı salladım.

Mustafa "Keşke anlatsaydın . Yanında olurduk. Ama bundan sonra da yanındayız tamam mı? " dedi güven vererek.

Gülümseyerek başımı salladım.

Yunus'a baktığımda bana bakıyordu.

O zaten biliyordu.

Kerem'e döndüm.

Hala elimi tutuyordu.

Gülümsediğinde ben de gülümsedim. Yüzümü sildim ve tekrar onlara döndüm.

 

"Pekala şimdi bir diğer şeye geldik. Ben bir süredir mektuplar alıyorum. Aptalca şeyler. Başta dikkate almamıştım. Benden bazı şeyler istediğinde yapmamıştım. Ama sonra bunların sonuçları oldu. Mesela o kopya işini o yapmış, dediği şeyi yapmadığım için. Benim bıçakla yaralanmam da onun suçu. O gelmişti. Benim Kerem'den uzak durmamı istemişti ama ben yapmamıştım. Karşılığında kerem'e zarar vermek istedi. Tabi ben engel oldum, ama amacı Kerem'di. Yani aslında ciddiye almam gerekiyormuş. Tatilde hiç not göndermediği için bitti sanmıştım ama az önce bir not daha buldum. Kerem de bu yüzden sinirlenmişti zaten" diyip cebimden kağıdı çıkardım ve onlara uzattım. Tek tek okudular.

 

"Bize niye söylemedin?" dedi yunus kaşlarını çatarak .

"Bunu bizden nasıl saklarsın? Senin başın belada ve ben bilmiyorum " dedi Nisa sinirle.

"Gerçekten saklanacak şey mi bu?" dedi Mustafa.

Hepsi sinirlenmişti.

 

"Bakın ben sizin için size söylemedim. Başınıza bela açmamak için. Özür dilerim ama sadece sizin için sizden sakladım. "

Bu bana bir şeyi hatırlattı Zeynep. Kerem'in seni bırakma sebebini. Belki de haklıydı.

 

"Tamam, üstüne gitmeyin. O da sizin için yaptı sonuçta, kötü bir amacı yoktu " dedi kerem.

Ona dönerek gülümsedim.

"Doğru söylüyor. Hem olan olmuş. Şimdi bunu yapan kişiyi bulmamız gerekiyor " dedi Göktuğ.

"Yiğit olabilir mi?" dedi Bade.

"Hayır o değil. Onunla konuştum. Başka biri, ama kim?" dedim.

"Okuldan mı?" dedi Mustafa.

"Olabilir, hepimizi tanıyor ve kağıtları sürekli sıramın altına bırakıyor. Birine de yaptırıyor olabilir bu işi ama bilmiyorum " dedim.

 

"Her neyse. Artık biraz daha dikkatli olalım. Başka bir kağıt olduğunda bize göster ama" dedi Yunus.

"Tamam, bundan sonra sizden bir şey saklamayacağım" dedim.

 

Nisa'ya döndüğümde sessizce bana baktığını gördüm.

Sinirliydi.

Haklı olarak.

"Nisa? Bir şey söylemeyecek misin?" dedim sessizce.

Cevap vermedi.

"Nisa?" dedim tekrar.

Gözlerim yine doldu.

"Ben gerçekten senin yakın arkadaşın, hatta kardeşim olduğunu düşünüyordum. Meğer ne çok şey varmış benden sakladığın" dedi.

Sesinde hayal kırıklığı vardı.

Onunda gözleri doldu.

"Nisa özür dilerim. Ama başını belaya sokmak istemedim. Yoksa sana anlatırdım"

Sessizce gözlerime baktı.

 

Yavaşça kalkıp yanına gittim.

Arkasından sarıldığımda hafifçe gülümsediğini gördüm.

"Özür dilerim. Bir daha söz senden bir şey saklamayacağım" dediğimde güldü.

"Dua et çok seviyorum seni, yoksa affetmezdim" diyip o da bana sarıldı.

"Bende seni çok seviyorum "

 

Ondan ayrılıp tekrar yerime geçtim. Bir süre sonra konuyu kapattık.

Bizimkiler kendi arasında sohbete başlamıştı.

Yavaşça Kerem'e döndüm.

Bana bakıyordu.

"İyi misin?" dedi gülümseyerek.

Başımı salladım.

Gözlerim hala doluydu.

Elini tekrar elimin üzerine koydu.

 

Bir süre gözlerime baktı.

Gözlerine baktım.

Aşık olduğum gözlerine baktım.

Ve bir kez daha aşık oldum.

Nasıl oluyor da her bakışında beni kendine bir kez daha aşık ediyordu anlamıyordum ama...

İyi ki ona aşıktım.

Ona aşık olmak bile o kadar güzeldi ki...

 

Kimya dersindeydik ve canım çok sıkılmıştı. Çünkü dakikalardır Cemre'nin soruyu çözebilmesini bekliyorduk.

7. kez denediğinde de çözemeyince hocaya döndü.

"Hocam ben yapamıyorum ya. Anlamadım konuyu" dedi.

Sınıftaki herkes sıkılmıştı.

Hoca da sesli bir nefes verdi.

O da sıkılmıştı yani.

"Tamam kızım, sen bırak soruyu. Beynimizi yıkadın artık. Madem benden anlamadın, bir de başka arkadaşın sana anlatsın konuyu. Kim anlatsın, kimin kimyası iyi?" diyerek sınıfa göz gezdirmeye başladı ve gözleri kerem'de durdu.

Hayır, hayır, hayır.

 

"Kerem, senin kimyan iyi. Cemre'ye anlat sen konuyu" dediğinde şaşkınlıkla gözlerim kocaman oldu.

Cemre sırıtmaya başlamıştı.

Alttan Kerem'in bacağına vurdum.

İtiraz etmesi gerekiyordu.

"Hocam ben çalıştıramam ki" dedi.

"Niye olum?"

"Anlamadım ben konuyu" diyerek yalan söyledi ama hoca inanmadı.

"Az önce çözüyordun soruları. Anlatırsın, anlatırsın. İtiraz istemiyorum " diyip önüne döndü.

Cemre sırıtarak yerine geçtiğinde sinirle Kerem'e döndüm.

"Napıyım?" dedi çaresizce.

"Anlatmayacaksın ona hiçbir şey" dedim sessizce.

"Başka şansım mı var?"

"Ya kerem, istemiyorum " dedim.

Sessiz ama sinirli konuşuyordum.

"Sen beni mi kıskandın?" dedi sırıtarak.

"Yok, canım, ne kıskanacağım seni? O kızı sevmiyorum, ondan şey ettim. Yoksa banane" diyip önüme döndüm.

 

Tabi ki kıskanmıştım.

 

Sıranın altından elimi tutup yaklaştı.

"Güzelim, seni de anlıyorum. Bu karizma kıskanılmayacak gibi değil ama azıcık idare et" dedi sırıtarak.

Benimle dalga mı geçiyordu?

Sinirle elimi çektim.

"Kıskanmıyorum dedim. Allah Allah." diyip önüme döndüm.

"Hı hı, tabi" dedi.

Hala gülüyordu.

 

"Tamam lan kıskandım. Kıskandım oldu mu? İstemiyorum onunla bir şeyler yapmanı" dedim sertçe ama sesimin sessiz çıkmasına dikkat ediyordum.

Gülümseyerek bana bakmaya başladı.

"Merak etme, bir şey olmaz. En fazla 1 saatimizi alır. "

"Kerem hayır. " dediğimde zil çaldı ve hoca çıktı.

"Güzelim napıyım?" dedi masumca.

 

O sırada sıranın başında Cemre belirdi.

Gelmesen olmaz!

 

"Ne zaman çalıştırıyorsun beni?" dedi sırıtarak. Ona bakmıyordum, önüme bakıyordum.

Kıskandığımı anlamaması gerekiyordu.

"Bilmiyorum Cemre bakarız bir ara" diyerek başından savmaya çalıştı kerem.

İşte böyle aslanım!

 

"Bence çıkışta yapalım. Ne dersin?"

Şimdi ben sana bir şey diyeceğim!

 

"Tamam Cemre, çıkışta yapalım bir an önce bitsin" dedi kerem bıkkınlıkla.

"Tamam nerede yaparız. Bana mı gidelim, sana mı gideriz?" dediğinde içimden ona ettiğim küfürler başını almış gidiyordu.

Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.

 

"Saçmalama istersen Cemre. " dediğinde kerem, ona döndüm.

"Yo bence sana gelsin. Hem daha rahat olur" dediğimde şaşkınlıkla kaşları çatıldı.

"Tamam o zaman bana gelirsin" dedi cemre'ye istemeye istemeye.

Cemre'ye döndüğümde sırıtması büyümüştü.

"Tamam o zaman, akşam görüşürüz" diyip sırasına gitti.

 

Ağzımla taklidini yaptığım da kerem gülerek bana döndü.

"Emin misin? Bana mı gelecek?" dedi.

"Evet. Ben de zaten sendeyim. En azından gözümün önünde olursunuz. Hem bende anlamadım zaten bu konuyu, ben de sizinle çalışırım" dedim sırıtarak.

Kerem de gülmeye başladı.

"Çok fenasın sen çok"

"Biliyorum" dedim gülerek.

Elini omzuma atıp beni kendine çekti.

"Kıskanman hoşuma gitti. " diye fısıldadı kulağıma.

Gülümseyerek elini tuttum. Bir şey demedim.

 

Eve gelince hemen bir şeyler atıştırmıştık. Cemre her an gelebilirdi.

Kerem koltukta oturuyordu, ben de hemen yanındaydım.

 

"En fazla 1 saat bak. Eğer daha fazla isterse uykum geldi falan de. Uzatırsa evden kov" dediğimde güldü.

"Abartma istersen "

"Aman iyi, ben kovarım" dediğimde daha çok güldü.

Gülümseyerek gülüşünü izledim.

 

"Gülme şöyle" dedim bir anda sessizce.

Gülüşü tebessüme döndü.

"Nasıl?"

"Şöyle işte. Çok güzel gülüyorsun" dedim hayranlıkla.

Noluyor bana!

Bunu beklemiyordu belli ki.

Gülümseyerek ve hayranlıkla bana baktı.

 

Elini uzatıp "Gel buraya" dediğinde elini tuttum.

Yavaşça dizlerine yan bir şekilde oturttu.

Elini yanağıma götürdü.

 

"Sen nasıl bir şeysin böyle" dedi gülümseyerek.

"Nasıl bir şeyim?" dedim sessizce.

"Çok güzel bir şey" dedi ve yaklaşmaya başladı.

"Sakın onun yanında gülme" dedim dudaklarına bakarken.

Güldü. "Tamam"

 

Ben de elimi yanağına koydum ve aradaki mesafeyi kapattım.

Çok yumuşak bir şekilde öpmeye başladım onu.

Elleri yavaşça belime inmeye başladığında çalan kapı ile duraksadık.

Sessizce söverek kucağından kalktım.

Kerem gülerek bana bakıyordu.

"Sen otur, ben açacağım" diyip kapıya ilerledim.

 

Açtığımda Cemre bana, ben ona şaşkınlıkla bakıyorduk.

O, benim burada olmamı beklemediği için şaşırmıştı.

Ben ise kıyafetinden dolayı.

 

Kıyafeti kalçasını anca kapatıyordu.

Askılı ve hafif göğüs dekoltesi vardı.

Ben olmasam Kerem'le bu şekilde yalnız mı olacaktı?

Ay Allah korusun!

 

"Cemre sen yanlış anladın sanırım, biz seni düğüne çağırmadık, ders çalışmaya çağırdık" dediğimde kaşlarını çattı.

 

"Sanane be! Hem senin ne işin var burada?! " dedi sinirle.

Ben tam cevap vereceğim sırada arkadan bir ses cevap verdi.

Kerem.

Hemen arkamdan duruyordu.

"O burada kalıyor Cemre. Hem seni ilgilendirmez." dedi düz bir sesle.

 

Kapıyı açtım ve Cemre'nin girmesini sağladım.

Ay bir de kıvırtarak yürüyor!

Yolarım ben bu kızı!

 

İçeri geçtiğimde Cemre kerem'in karşısında oturuyordu.

Yavaşça kitaplarını çıkardı. Ben de geçip tekli koltuğa oturdum.

"Başlayalım artık" dedi kerem kitapları açarken.

"Hemen mi?" dedi Cemre.

"Hızlı bitsin Cemre. Çok yorgunum" diyerek geçiştirdi kerem.

Cemre'nin yüzü düşmüştü.

 

Başlayacakları sırada Cemre bana döndü.

"Canım sen bize bir kahve mi yapsan?" dedi sırıtarak.

"Kahvemiz kalmadı canım" dedim ben de yapmacık bir gülümsemeyle.

Kerem de sırıtarak bana baktı.

"Çay yap o zaman?" dedi Cemre.

"O da kalmadı."

"Su getir o zaman."

Derin bir nefes aldım.

"Mutfak orada Cemre" dedim elimle mutfağı göstererek.

Tabi ki onları burada yalnız bırakmayacaktım.

Gerekirse tuvalete bile gitmeyecektim.

 

Zeynep, noluyor sana?

Kendine gel!

Bu sen değilsin!

Aman, ben mi kaldım?

Kerem beni benden aldı!

 

Oflayarak önüne döndü Cemre.

Ya sabır!

Kerem de sırıtarak bana bakıyordu. Yavaşça cemre'ye döndüğünde yüzündeki tebessüm gitti ve düz bir ifade aldı hemen.

 

Aferin benim aslanıma!

Böyle devam yiğidim!

 

Kerem konuyu isteksizce anlatırken Cemre ona bakıyordu. Dinlemiyordu bile.

Ya sabır!

Önüne dönsene kızım!

 

"Cemre, gözlerin şaşı mı senin? Kitap önünde, yanında değil" dedim sakin olmaya çalışarak.

 

Cemre öfkeyle bana döndü.

Ama bir şey demedi.

Kerem önce anlamasa da sonradan neyi kastettiğimi anladı ve dudağının kenarı kıvrıldı.

 

Anladın tabi kıskandığımı.

Gülersin böyle.

 

Bir saat sonra kerem kitabı kapattı. Cemre şaşırarak ona döndü.

"Bitti" dedi kerem.

"Ben tam anlamadım ama, biraz daha mı baksak" dedi Cemre.

Gerizekalı!

Sesli bir nefes verdim.

"Yorgunum Cemre. Yeter bu kadar. " dedi kerem.

 

Cemre yavaşça ayaklanıp bana döndü.

"Sen gitmiyor musun?" dedi kaşlarını çatarak.

"Sanane" dedim sakin bir şekilde.

Cemre sinirli sinirli bakarak hızla evden çıktı.

 

Arkasından kendi kendime söverken kerem'in kahkahasını duyduğumda ona döndüm.

Ben de sırıtmaya başladım.

"Gerizekalı bu ya! Yolarım ben bunu ha!" dediğimde kerem daha çok güldü.

 

"Ya sen niye bu kadar tatlısın ya?" dediğinde gülümseyerek ona baktım.

"Gel buraya " dedi elini uzatarak.

Hemen kalkıp yanına gittim ve dizlerine yan bir şekilde oturdum.

 

"Nasıl, istediğin gibi durdum mu?" dedi gülümseyerek.

"Evet, aferin sana valla. Hiç gülerek bakmadın ona, erken de bitirdin. Aferin aferin, öğreniyorsun yavaş yavaş" dediğimde gülmeye başladı.

 

"Sen de iyice hanımcı yaptın beni ha! Karizma falan kalmadı" dedi gülerek ve bende güldüm.

"Senin karizmanı yesinler " dediğimde duraksadı. Ben de durdum.

 

Ne diyorum ben?!

 

"Şey yani, şey işte-" diye kekelerken sözümü kesti.

"Yerim ben seni" dedi gülerek.

"Yesene" dedim bir anda.

 

Noluyor lan bana?!

 

Yine bana baktı.

Bende ona.

"Şey yani, öyle derken-" yine sözümü kesti.

"Sen bugün çok tatlısın" dedi gülerek.

"Diğer günler değil miyim?" dedim sahte bir sinirle.

"Ne? Hayır, şey anlamında-" derken bu sefer ben sözünü kestim.

"Tamam , tamam anladım" dedim gülerek.

Ben gülünce o da güldü.

Ama nasıl bir gülüş...

 

"Beni kıskanman hoşuma gitti" dediğinde önce inkar edecektim ama, sonra vazgeçtim.

Yalana gerek yok

Bal gibi de kıskanıyorum onu.

 

Gülümseyerek gözlerine bakıyordum.

"Teşekkür ederim" dedi sessizce.

"Ne için?"

 

"Yanımda olduğun için, beni mutlu ettiğin için, bu anlamsız hayatımı anlamlandırdığın için, bana hiç yaşamadığım duygular yaşattığın için... Teşekkür ederim. İyi ki varsın, iyi ki yanımdasın..." dedi gözlerime bakarak.

 

Ya konuşma şöyle!

İyice bağlanıyorum sana!

 

"Asıl ben teşekkür ederim. Sen de benim yanımda olduğun için, bana inanılmaz duygular yaşattığın için, beni çok mutlu ettiğin için, beni sevdiğin için... Ben teşekkür ederim. İyi ki varsın, iyi ki yanımdasın..." dedim gözlerine bakarak.

 

"Hep yanındayım" dedi fısıldayarak.

"Hep yanındayım" dedim fısıldayarak.

 

Elini yanağıma götürdü.

Alnını alnıma yasladı.

 

"Çok seviyorum seni. Öyle böyle değil..."

 

Bende, bende çok seviyorum seni. Öyle böyle değil...

 

Ben de elimi yanağına koydum.

Uzanıp dudaklarımızı birleştirdim.

 

Bir süre yakınlaştıktan sonra geri çekildim.

"Yeter, lütfen" dedim nefes nefese.

Yavaşça gözlerimi açtığımda gülümseyerek bana baktığını gördüm.

Nefesim hala düzene girmemişti.

Uzun bir süre de girmez gibiydi.

 

"Aklımı başımdan alıyorsun" diye fısıldadı gülümseyerek.

"Sende benim" dedim gülerek.

Dudaklarına bir öpücük daha kondurdum.

Gözlerime bakıyordu.

"Rahatsız oldun mu?" dedi bir anda. Kaşlarım çatıldı.

"Neyden?"

"Göbeğine falan dokundum, öptüm. Göğüslerine kadar indim. Biraz ileri gittiğimin farkındaydım ama durduramadım kendimi. " dedi sessizce.

 

Ellerimi yanaklarına götürdüm.

"Biraz ileri gittik, evet. Ama ben de durduramadım kendimi. Ve rahatsız olmadım. Sen zaten rahatsız olacağım bir şey yapmazsın, biliyorum. O yüzden kendimi sana bırakıyorum zaten" dedim.

 

Gülümseyerek alnını alnıma yasladı.

Gözlerini kapattı. Bende kapattım.

"Çok güzeldi" dedi gülerek.

"Çok güzeldi" dedim bende.

 

Çünkü çok güzeldi.

Onunla olan her şey zaten çok güzeldi.

Aksi pek mümkün değil.

 

Yavaşça üstümden kalktı ve elimden tutarak beni de kaldırdı.

Yanına oturdum.

Gömleğimin açık düğmelerini kapattım.

Ayağa kalktı ve bana döndü.

"Ben duşa gireceğim. Sen de gelsene" dedi sırıtarak.

"Kerem!" dedim gülerek.

"Daha önce girdik, şimdi de girebiliriz"

"Evet ama, daha yeni şey yaptık. Şimdi bir de duşa girersek kötü olur " dedim gülümseyerek.

 

"Ne yaptık?" dedi sırıtarak.

"Şey yaptık işte" dedim utanarak.

"Ne yaptık?"

"Şey yaptık ya"

"Tamam da ney?" dedi.

Beni gıcık etmek için söylüyordu.

"Kerem şey yaptık işte, zorlama söyleyemiyorum" dedim gözlerimi kaçırarak.

Gülerek ellerini yanaklarıma koydu ve üstten gözlerime bakmaya başladı.

 

Alnını alnıma yasladı.

"Biz az önce s*viştik. Daha öncekiler gibi. Utanma bunu söylemekten. En azından benim yanımda" dedi gözlerime bakarak.

"Yaparken bir şey olmuyor da, söylerken utanıyorum işte" dedim sessizce.

Güldü.

"Neyse tamam. Ben duşa giriyorum. Zorlamayacağım seni, başka zaman gireriz." diyip yanağıma bir öpücük kondurdu ve arkasını döndü.

 

Kapıdan çıkamadan bana döndü.

"Acıktın mı?" dedi.

"Evet. Hazırlayım mı bir şeyler?" dedim hızlıca.

"Zahmet etme, sipariş ver. Ben çıkana kadar gelir zaten"

"Gerek yok ya hazırlarım ben"

"Yavrum uğraşma sen. Sipariş ver. Cüzdanım orada bak, canın ne isterse onu sipariş ver" diyip gitti.

 

Yavrum?

Yavrum dedi!

Ya ben bu lafa düşüyorum her seferinde!

 

İki pizza sipariş verdim.

O gelene kadar da biraz ders çalışmaya karar verdim.

Bu aralar salmıştım dersleri.

 

Kapı çaldığında hemen kalkıp kapıya baktım. Pizzalar gelmişti.

"Bir dakika parayı getiriyorum" diyip içeri geçtim.

Kerem'in cüzdanından parayı çıkarırken bir resim gördüm.

Çok güzel bir kadın resmi.

Kim ki bu?

Annesi mi?

 

Neyse daha fazla bekletmeden parayı aldım ve verdim.

Pizzaları alıp içeri koydum ve kerem'in yanına ilerledim.

Kapı aralıktı.

Direk içeri daldığımda kerem'in üstü çıplak ve belinda havlu sarılı olduğunu gördüm.

 

Şu an aşırı, aşırı seksi duruyordu.

Kendine gel!

 

Hemen arkamı döndüm.

"Özür dilerim ben kapıyı açık görünce" dedim hızlıca.

Kerem'in güldüğünü duydum.

"Pizza geldi" diyip hızlıca odadan çıkacağım sırada karnıma dolanan ellerle duraksadım.

Arkamı dönemedim.

Kalbim küt küt atıyordu.

Kerem beni yavaşça kendine çevirdi.

Altına bakmamaya çalışarak direk gözlerini hedef aldım.

Hala gülüyordu.

"Gülme" dedim utanarak.

 

"Utanınca da çok tatlı oluyorsun. Her halinle tatlı olmayı nasıl başarıyorsun?" dedi gözlerime bakarak.

 

Konuşma şöyle konuşma!

Daha çok aşık etme beni kendine!

 

Yavaşça dudaklarıma yaklaştı ve yumuşakça öpmeye başladı. Ellerim omzularına gitti ve karşılık vermeye başladım.

Elleri belimde sıkılaştı ve beni kendine bastırdı.

Altında havlu var, yapma!

Ellerimi yavaşça ıslak bedeninde aşağı doğru kaydırdım.

Ellerim belindeki havluya gidince duraksadım.

 

"Güzelim istersen havluyu çıkaralım, öyle devam edelim" dedi sırıtarak.

Hafifçe omzuna vurdum.

"Gidiyorum ben, giyin gel" diyerek odadan çıktım.

Arkamdan güldüğünü duydum ama bakmadım.

 

Ah rezil olmuştum.

Havlu olduğunu unutmuştum napıyım.

Çıkarmak istediğimi düşündü kesin.

Off!

Neyse!

 

Hem o yakışıklılık ne yiğidim?

Beni kalpten götürecektin!

 

Pizzları açtım ve kolaları doldurdum.

O sırada kerem girdi içeri.

Az önce hiç yaşanmamış gibi davranmaya karar verdim.

 

Yedikten sonra koltuğa oturduk.

Yavaşça Kerem'e döndüm.

"Kerem sana bir şey soracağım" dediğimde merakla bana döndü.

"Sor güzelim"

"Cüzdanından para alırken bir resim gördüm de, annen miydi o?" dedim sessizce.

 

Ayağa kalktı ve cüzdanını alıp geldi.

İçinden o resmi çıkarıp baktı.

Gözü resimdeyken "Evet" dedi sessizce.

"Çok güzelmiş" dedim bende resime bakarak.

"Ona benziyorsun" dedim.

Gülümseyerek bana döndü.

"Teşekkür ederim " diye fısıldadı.

Resmi kaldırıp bana döndü.

Gülümseyerek gözlerime bakmaya başladı. Sessizce böyle devam ettik.

Ben onun gözlerine baktım, o benim gözlerime...

 

Yatağa girdiğim sırada kerem içeri geldi.

Gülümseyerek yaklaştı ve yanıma uzandı.

Üstü yine çıplaktı.

"Sen üşümüyor musun böyle?" dedim.

"Ben bu kasları boşa yapmadım kızım" dedi sırıtarak.

Gülümseyerek gözlerimi devirdim ve arkamı döndüm.

Eli hemen karnıma dolandı ve beni kendine çekti.

Sırtım göğsüne yaslandı.

 

"İyi geceler" dedim sessizce.

"En iyi geceler senin olsun güzelim" dedi.

"En iyi geceler zaten benim, sayende" diye fısıldadım.

Duraksadı. Ve ardından gülümseyerek arkadan uzandı ve yanağıma bir öpücük kondurdu.

Elimi karnımın üzerindeki elinin üzerine koydum.

Yüzünü saçlarıma gömdü.

Onun yanında olmanın huzuruyla gözlerimi kapattım.

 

Sabah çalan alarm sesiyle ikimiz de aynı anda gözlerimizi araladık.

"Günaydın" dedim esnerken.

Gülerek "Günaydın" dedi.

 

"Sabah sabah bile nasıl bu kadar güzel olabiliyorsun aklım almıyor " dediğinde gülümseyerek ona döndüm.

Yanağına bir öpücük kondurup yataktan çıktım ve banyoya gittim.

 

Sınıfa girdiğimizde nisa gülümseyerek Mustafa'nın yanına geçti.

Bizde Kerem'le sıraya oturduk.

Oturur oturmaz Cemre sıramızın dibinde bitti.

Ya bir git kızım!

 

Sesli bir nefes verdim.

Ona dönmedim.

"Kerem, bana yine ders çalıştırır mısın? Çok iyi anlatıyorsun sen" dediğinde hızla kereme döndüm.

Ne diyecekti acaba?

 

Kerem düz bir ifadeyle cemre'ye döndü.

"Hayır Cemre. Başkası çalıştırabilir" dedi.

"Ama sen çok iyi anlatıyorsun " dedi Cemre.

Sabır!

 

"Ama sen çok iyi dinlemiyorsun Cemre. Dün kendin söyledin, anlamadım diye. Çok istiyorsan başkası çalıştırsın" diyip önüne döndü.

Cemre de sinirli bir bakış atıp gitti.

Gülümseyerek Kerem'e döndüm.

O da aynı şekilde bana gülümsedi.

 

Tenefüste nisa ile tuvalete gittik. Dün Cemre geldiğinde olanları anlattım hemen.

"Ay kızım sen ne fenasın" dedi gülerek.

"Napıyım kızım, yalnız kalmalarına izin veremezdim"

"Sen seviyorsun demi? Bak geçen inkar ettin ama çok belli" dedi.

Yalan söylemeyecektim.

"Evet, size öyle söyledim ama ben bu çocuğa sırılsıklam aşık oldum. Bunun farkındayım da"

"Söylemek için neyi bekliyorsun o zaman?"

"Bilmiyorum Nisa, kendimi hazır hissetmiyorum. Ama yakında söyleyeceğim" dedim.

"Tamam ama çok uzatma"

 

"Merak etme. İstesem de daha fazla içimde tutamam zaten. "

 

Öğle arasında kantinde hep birlikte oturuyorduk.

"Zeynep bu arada sana bir haberim var" dedi Göktuğ.

"Noldu?" dedim merakla. Diğerleri de bize döndü.

"Sen çalışmak istediğini söylemiştin ya, benim bir arkadaş vardı. Sağolsun yardım etti. Bir kafede garson olarak çalışabilirsin. " dediğinde sevinçle ona döndüm.

"Ama şöyle bir şey var. Hafta içi yarım gün çalışabileceğini söylediğimde kabul etmedi. Hafta sonları gelebilir ama dedi."

 

"Ya gerçekten mi?! Göktuğ çok teşekkür ederim. Olur hafta sonu da olur. " dedim sevinçle.

"İstersen çıkışta gidip görüşelim. " dediğinde benden önce kerem konuştu.

"Bugün olmaz, bugün benim biraz işim var. Yarın gidelim" dediğinde merakla ona döndüm.

"Ne işin var?"

"Sonra konuşuruz " dedi.

"Tamam sen işini hallet. Biz Göktuğ ile konuşuruz" dediğimde de itiraz etti.

"Bensiz olmaz. Benim oradaki çalışanlara falan bir bakmam lazım. Nasıl insanlar falan. " dediğinde diğerleri gülmeye başladı.

 

"Yuh artık abicim, bu kadar da kıskanma ya" dedi yunus sırıtarak.

"Kıskanırım olum sizene. Çalışanlara bir bakmam lazım, kız erkek, yaş falan. " dediğinde gülümsedim.

"Tamam yarın gideriz" dediğimde memnun olmuş bir şekilde bana baktı.

"Çıkışta ne işin var ki?" dedim merakla.

"Sonra söylerim" diyip geçiştirdi.

Merak etsem de zorlamadım.

Nasılsa söylerdi.

 

Çıkışta Kerem'le eve geldiğimizde hemen üzerini değiştirip çıkacağını söyledi.

Çıkmadan durdurdum onu.

"Kerem nereye? Sonra söylerim dedin söylemedin" dedim merakla.

"Bir işim var halledip geleceğim"

"Ne işi? Ben de geliyim"

"Güzelim sen otur, karnını doyur. Ben geleceğim, uzun sürmez zaten" dediğinde kaşlarım çatıldı.

Cevap vermedim.

Elini yanaklarıma koydu.

"Merak etme, gelince öğreneceksin zaten. Tamam mı?"

İstemsizce başımı salladım.

 

"Hadi bir öpte gidiyim" dediğinde güldüm.

Ayak ucumda yükselip dudaklarına yumuşak bir öpücük kondurup geri çekildim.

"Geç kalma" dedim.

"Merak etme" dedi ve çıktı.

 

Çok merak ediyordum nereye gittiğini ama daha fazla zorlamadım.

Yanlış bir şey yapmayacağını biliyordum. Güveniyordum ona.

Nasılsa öğrenirdim.

 

Biraz ders çalıştıktan sonra salona geçtim. Kerem hala gelmemişti.

Merak ediyordum ama aramamıştım.

Ardından telefonun çaldı.

Kerem.

Hızla açtım.

 

"Güzelim, napuyorsun?" dedi gülümseyerek.

"İyiyim, sıkıldım seni bekliyordum. Sen napuyorsun?"

"Geliyorum şimdi. Hazırlan seni bir yere götüreceğim" dediğinde merakla kaşlarım çatıldı.

"Nereye?"

"Seveceğini düşündüğüm bir yere. 15 dakikaya oradayım. Üzerine rahat bir şeyler giy. Ben gelince ararım seni"

"Tamam"

Veda edip kapattım.

 

Nereye acaba?

Ay merak ettim şimdi.

 

Hemen kalkıp üzerime bir sweat giydim. Havalar soğumuştu artık.

Saçlarımı da bağladığım sırada mesaj geldi.

Kerem gelmişti.

Hemen ayakkabılarımı giyip evden çıktım.

Arabaya bindiğimde hemen yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurdum.

 

"Özlenmişiz" dedi gülerek.

"Özlendin de, ben özlenmemişim anlaşılan" dedim yalancı bir alınganlıkla.

 

"Seni özlememem mümkün değil" diyip dudaklarımızı birleştirdi.

Elimi yüzüne götürdüm ve karşılık verdim. Bir kaç saniye sonra ayrıldı ve arabayı çalıştırdı.

"Nereye?"

"Uzun zamandır istediğin bir yere" diyip önüne döndü.

Uzun zamandır istediğim yer mi?

Neresi ki?

 

Yaklaşık 15 dakika sonra araba bir dükkanın önünde durdu.

İnip kerem'in yanına yaklaştım.

Elimi tuttu.

"Burası neresi?"

"Girince görürsün " dedi ve yürümeye başladık.

 

İçeri girdiğimizde kimsenin olmadığını gördüm.

Burada bazı spor aletleri vardı.

Kum torbaları da.

Heyecanla Kerem'e döndüm.

 

"Dövüşmeyi öğretmemi istiyordun" dediğinde sevinçle boynuna sarıldım. Elleri hemen belimdeki yerini aldı.

"Ya çok teşekkür ederim." dedim ve yavaşça ayrıldım.

"Başlayalım mı?" dediğinde gülümseyerek başımı salladım ve gözlerine baktım.

 

O çok sevdiğim gözlerine.

Aşık olduğum gözlerine.

Beni benden alan gözlerine...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 22.12.2024 13:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...