Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@anonimm_z

Okuldaki şu duruma çok sinir oluyorum. Eminim çoğu öğrenci sinir oluyordur.

Yani bir hoca, neden lise öğrencisine ilkokul çocuğu muamelesi yapar ki? Böyle hocalar çok fazla var. Saçma sapan etkinlikler yapanlar var, kendisine öğretmenim dememizi isteyenler var, daha var da var. Hayır neden yani? Buradan tüm hocalarımıza duyurulur: Biz lise öğrencisiyiz. Lise. Çocukça şeyler yaptırmayın. Çok istiyorsanız gidin ilkokulda öğretmenlik yapın kardeşim!

Şu an ne alaka olduğunu anlamıyor olabilirsiniz ama birazdan anlayacaksınız.

 

Kapıda kimse yoktu, ama yerde bir not vardı. Notu alıp kapıyı kapattığımda kerem "Kim?" diye sordu.

"Kimse, biri not bırakmış"

Açıp kağıda baktım.

 

Bir daha hasta olma. O güzel yüzünü göremedim bugün.

 

Notu dışımdan okuduğumda kerem sinirlenmişti. Bu notu beni takip eden kişi bırakmıştı belli ki. Korkuyla ona baktım. O da bana bakıyordu. Ayağa kalkıp yanıma geldi. Gözlerimin içine bakıyordu.

"Korkma, seni korkutmaya çalışıyor. Ona istediğini verme."

"Korkmuyorum. Ama evimi biliyor. Ya gelirse?"

"Bundan sonra daha dikkatli ol. Odanın penceresini açık tutma, ben girdiysem o da girer. Kapıları kilitle yalnız kaldığın zaman."

'Tamam' anlamında başımı salladım.

"Ben gidiyim artık" dedi gülümseyerek.

Beni rahatlatmaya çalışıyordu.

"Tamam" dedim. Bende gülümsedim. Tam adım atmıştı ki kapı çaldı. Bu sefer açmadan delikten baktım. Annemle babam gelmişti. Hemen Kerem'e döndüm. Sessizce "Hemen yukarı çık" dedim. "Niye?"

"Anlatacağım, yukarıda beni bekle, sakın ses çıkarma" dedim. Koşarak yukarı çıkınca bende kapıyı açtım.

"Hoşgeldiniz" dedim. Hiçbir şey demeden içeri girdiler. Hemen odama çıktım. Kerem yatağa oturmuş beni bekliyordu. Sessizce kapıyı kilitledim, nolur nolmaz.

 

"Annemgil geldi. Evet bana karışmazlar ama onlar yokken seni eve aldığımı görürlerse başım baya belaya girer."

"Ne yapacağız?" dedi.

"Pencereden gidemez misin? Oradan gelmiştin zaten"

"Olmaz, merdiveni geri aşağı atmıştım kapıdan çıkarım diye"

Off ne yapacağız şimdi? " Sen bugün burada kal. Sabah okula buradan gideriz. Sabah zaten benden önce çıkıyorlar genelde. "

"Ben nerede kalacağım?"

"Burada. Yere yatak falan sereriz, birimiz orada yatarız" Saçmaladın mı sanki Zeynep? Cidden bir erkekle aynı odada mı kalacaksın?

Tereddütte kalmıştı ama yine de "Tamam" dedi. Başka bir şansı yoktu.

"Aç mısın?" diye sordum Kerem'e. "Evet " dedi.

"Tamam sen bekle, ben bir şeyler getireceğim. " dedim. Aşağı indiğimde onlar oturuyordu. Yemek yemeyecekler miydi? "Yemek yemeyecek misiniz?" dediğimde "Dışarıda yedik biz" dedi. Kahretsin. Biz ne yiyecektik? Dolaba baktığımda yemek yoktu. Bir şeyler hazırlasam en az 1 saatimi alırdı. Yukarı çıktım. "Yemek yemeyeceklermiş. Hazırda yemek de yok, bir şeyler hazırlasam çok uzun sürer. Pizza söyleyelim mi?"

"Olur ama benim yanımda o kadar yok"

"Tamam ben hallederim " diyip 2 orta boy sucuklu pizza söyledim. O sırada banyoya girip üzerimi değiştirdim ve üstümdeki kerem'in tişörtünü ona verdim. Üzerinde hala okul üstü vardı, kırışmaması için değiştirdi üstünü. O sırada pizza geldi. Aldım ve yukarı çıktım. Birlikte pizzaları yedik, kolalarımızı da içtik.

 

Saat 8'e geliyordu. Bugün verilen ödevleri Nisa'dan aldım ve birlikte biraz ödev yaptık. Matematikten baya ödev vardı. Biraz yaptıktan sonra "Sıkıldım ben ya, yapamıyorum bunları." deyip elindeki kalemi bıraktı kerem. "Az kaldı zaten, hadi yap" dedim. "Anlamıyorum ki konuyu" dedi. "Tamam gel anlatıyım" dedim. Yaklaştı ve dinlemeye başladı. Anlattıktan sonra "Anladın mı ?" diyip kafamı kaldırdım. "Hı?" dedi. Bana bakıyordu. "Dinlemedin mi?" dedim. "Pardon ya dalmışım ben, kusura bakma. Tamam bir daha anlat dinleyeceğim bu sefer" dedi.

"İyi hadi gel" diyip yeniden anlattım. Bu sefer anlamıştı. Birkaç soru daha çözdükten sonra ödev bitmişti. Kaldırıp yatağa oturdum. O da sandalyeyi alıp karşıma oturmuştu. Saat 10'a geliyordu. Uykum gelmeye başlamıştı. "Uykun geldi mi?" diye sordum. "Senin geldi mi?"

"Geldi ama biraz sonra yatarım, istersen yatağı sereyim yere" dedim.

"Biraz sonra serersin. Sana bir şey sormak istiyorum. " dedi. "Sor tabi" dedim merakla. Sandalyeyi biraz daha yaklaştırmıştı. Bacaklarım bacakları arasında kalmıştı.

"Ortaokuldaki çocuk sana ne yapmıştı?" dedi. Bunu beklemiyordum.

"Bu nereden geldi aklına şimdi?"

"Merak ediyorum, günlerdir aklımda ama cevaplamazsın diye sormuyordum. Şimdi anlatırsın belki" dedi.

Derin bir nefes aldım. Gözlerine baktığımda gerçekten merak ettiğini anladım.

"Ya çocuk bana takıntılıydı işte. Bir gün beni okulda bahçeye çağırdı. Aslında gitmeyecektim ama gidersem bir daha benimle uğraşmayacağını söylemişti. Bende ondan kurtulmak için gitmiştim." dediğimde gözlerim doldu. Derin bir nefes alıp devam ettim. " Gittik biraz konuştu falan , sonra bir anda beni öpmeye çalıştı. " deyince sözümü kesti ve "yanaktan?" dedi sorar gibi. "Hayır , dudaktan" dedim. Kaşlarını çattı. "Eee?"

"İşte tam öpeceği sırada ben onu ittim 'napıyorsun?' falan diye bağırdım ona. 'Eğer seni öpmeme izin verirsen seninle asla uğraşmayacağım' dedi. Ama ben izin vermedim. 'niye?' dedi. Bende 'Çünkü ilk öpücüğümü gerçekten aşık olduğum birine vermek istiyorum, kimsenin bunu çalmasına izin vermem' falan dedim. Sinirlendi, beni duvara yapıştırdı, zorla üstüme geldi, çok sıkı tuttuğu için kaçamıyordum da. Üzerime eğilip öpeceği sırada üst sınıflardan biri gelip bana yardım etti. Bende o anki sinirle ona yumruk atmıştım." dedim. "Öpemedi yani demi?" dedi. 'evet' anlamında başımı salladım. "Peki niye izin vermedin, yani ondan kurtulacakmışsın işte?" dedi.

 

"Ya dediğim gibi ben gerçekten aşık olduğum birini öpmek istiyorum çünkü bence çok ayrı, özel bir şey bu. Niye aşık olmadığım birinin beni öpmesine izin veriyim ki?" dedim.

"Haklısın" dedi. Dikkatle gözlerime baktı, bende ona baktım. "Niye Nisa'ya anlatmadın?" dedi. "O zamanlar utanıyordum anlatamamıştım. Sonrasında da yeniden onu hatırlamamak için hiç konusunu açmamıştım." dedim. Gözlerime baktı biraz. Bir süre sonra yine ben gözlerimi kaçırdım ve "Yatalım mı?" dedim. "Olur" dedi. Hemen yere yatağı serdim ve banyoda üzerimi değiştirdim. Askılı bir tişört ve bol bir eşofman giymiştim. Eşofmanım kaktüslüydü. Çıkınca beni bir inceledi, gülerek "Eşofmanın güzelmiş, kaktüs" dedi. Gülerek gözlerimi devirdim, utanmıştım. Yatağa girdim ve onun olduğu tarafa döndüm. O da yerdeki yatağında bana doğru dönmüş, bana bakıyordu. Bende ona bakıyordum . Bu sefer gözlerimi kaçırmamıştım ama o kadar uykum gelmişti ki gözlerimi zor açık tutuyordum. "İyi geceler" dedim. Gülümseyerek "En iyi geceler senin olsun kaktüs" dedi. Bende gülümsedim ve gözlerimi kapattım, hemen uykuya daldım.

 

Sabah alarm sesiyle uyandım ama kerem hala uyuyordu. Kalktım ve sessizce "kerem" diye seslendim , duymadı. Yatağının yanına gidip seslendim ama yine uyanmadı. Dürttüğümde bir anda kolumu tuttu ve beni altına aldı. Ben daha ne olduğunu anlayamamıştım. "Zeynep?" dedi sorar gibi. Çok yakınımdaydı. Nefesini hissediyordum. Zorlukla yutkundum ve "ke-kerem, seni uyandıracaktım da" dedim sessizce. Eli hala bileğimdeydi. Ve beni bir sıcak basmıştı. Gözleri gözlerimdeydi. Yüzünü incelemeye başlamıştım. Çok güzel bir burnu ve çene yapısı vardı. Saçları dağılmıştı, böyle daha çekici duruyordu. Ve gözleri. Gözleri çok güzeldi.

Sonra bulunduğumuz durumun farkına varınca "şey, okula geç kalacağız" dedim.

"Okul?" dedi. Anlamamıştı sanırım.

"Okul" dedim. "Ha evet, okul" dedi.

"Evet" dedim. Bir süre daha baktıktan sonra üzerimden kalktı ve "kusura bakma, ben sen olduğunu anlayamadım" dedi. "Önemli değil" diyip banyoya girdim ve üzerimi değiştirdim. Hala yanıyordum. Nolmuştu bana böyle? İlk defa birine bu kadar yakınlaştığım için olmuştu bence, Kerem'le ilgisi yoktu. Evet evet, kesinlikle Kerem'le ilgisi yoktu.

 

Hemen üzerimi giyip banyodan çıktığımda Kerem çoktan hazırlanmıştı. Saçlarını da düzeltmişti. Yatağın üzerine oturdu. Bende aynada saçlarımı tarıyordum. Aynadan Kerem'e baktığımda o da bana bakıyordu. Hemen gözlerimi kaçırdım. Hala az öncenin etkisindeydim, ve utanıyordum. Hazırlanınca bir şeyler atıştırıp durağa doğru yürümeye başladık. İkimizde konuşmuyorduk.

"Ortaokuldaki çocuğun adı neydi?"

Şaşırmıştım, bunu sormasını beklemiyordum. Sessizlik bozulsun diye mi sormuştu, merak ettiği için mi? "Niye sordun?"

"Merak ettim"

"Yiğit , ama soyadını hatırlamıyorum. "

Bir şey demeden yürümeye devam ettik. Nisa çoktan gelmişti. Birlikte otobüse binip okula gittik. Vardığımızda dersin başlamasına 10 dakika vardı. Kerem sınıfa çıktı, bende hemen Nisa'ya dün ve sabah olanları anlattım. "Oha kızım, bence o senden hoşlanıyor. " Yine aynı şeyler.

"Saçmalama Nisa" dedim.

"Ne saçmalama, görürsün bak"

Biraz daha konuştuktan sonra sınıfa çıktık. Ders başladığında Nisa'nın dediklerini düşünüyordum. Gerçekten olabilir miydi böyle bir şey? Peki ya ben böyle bir şey olmasını ister miydim? Of Nisa. Ne diye aklıma saçma sapan şeyler sokuyorsun ki?

 

Zil çaldığında kantine inmiştim. Nisa tuvalete gittiği için tek başıma inmiştim. Poğaçamı yiyip Nisa'yı beklemeye başladım. O sırada masamın yanına Cemre, Hazal ve Bade gelmişti. "Ne var?" dedim.

"Kızım sen akıllanmıyor musun? Kafandan aşağı bir kova su döktüm hala kerem'in peşinde dolanıyorsun"

"Cemre şu an seninle hiç uğraşamam. Bizim Kerem'le konuşmamızdan rahatsız oluyorsan bunu Kerem'e söyle. " diyip ayağa kalkıp adım atmıştım ki kolumu tuttu. "Bana bak kızım, ayağını denk al, seni gebertirim. "

"Sen kimi gebertiyorsun ya ?" dediğimde bir anda yanımıza kerem geldi ve Cemre'nin elini kolumdan çekip yanımda durdu.

"Bence de Cemre , sen kimi gebertiyorsun?" dedi hesap sorar gibi. Bunu beklemiyordum. Cemre de beklemiyordu sanırım, şaşırmış şekilde Kerem'e bakıyordu.

"Kerem sen niye bunu savunuyorsun ya? Sizin aranızda bir şey mi var?"

Cevap vereceğim sırada kerem benden önce konuştu. "Sanane Cemre, aramızda bir şey de olabilir, sevgilim de olabilir, sanane. Yeter artık benim yanımdaki insanlara dokunmayacaksın" dedi sertçe.

Şaşkınlıkla ona bakıyordum ama onun gözü Cemre'nin üstündeydi. Bağırmıyordu ama sert konuşuyordu.

"Bu söylediklerine pişman olacaksın kerem." dedi. Sonrasında da bana dönüp " Seninle de hesabımız bitmedi " diyip gitti. Kerem bana dönüp "İyi misin?" dedi. Ben hala şaşkınlıkla ona bakıyordum. "İ-iyiyim" dedim. Cemre'nin kolumu sıktığı yere baktı. "Acıyor mu?"

"Hayır" dedim. "Hadi sınıfa çıkalım" dedi. "Kerem ben teşekkür ederim. " dedim. "Gerek yok, zaten benim yüzümden sana bulaşıyordu. Takma kafana. Hadi çıkalım ders başlayacak " dedi. Sınıfa çıkarken koridorda nisa ile karşılaştık. Ona da hemen konuyu özet geçip anlattım. Sınıfa girdik ve ders başladı.

 

Öğle arasında bahçede Nisa ile dolaşıyorduk. Bir anda biri elini omzuma attı. Kafamı çevirdiğimde Fırat olduğunu gördüm. Elini itip "Ne oluyor?" dedim kaşlarımı çatarak. İnsanların bana sürekli temas etmesinden sıkıldım artık.

"Bir şey olmadı, yanına gelmek istedim" diyip yeniden elini omzuma koydu. Tekrar elini itip "Git işine Fırat" dedim ve yürümeye devam ettik. "Benim işim sensin, kalbimi kırıyorsun ama" dedi ciddi olmayan bir ifadeyle. "Senin kalbin mi vardı ya?" diye sordum alaylı bir ifadeyle. "Rahat bırak bizi Fırat" dedi Nisa. "Sen karışma canım, ben burada bu güzellikle konuşuyorum. Ama istersen sonra seninle de konuşabiliriz" dedi. "Pislikleşme" dedi Nisa yüzünü buruşturarak. "Defol git Fırat, seninle uğraşamam" diyip yürümeye devam ettik. "Beraber yüyüyelim" diyip tekrar elini omzuma attı. Tam elini indirecektim ki biri benden önce davrandı. Kerem. Bizi mi takip ediyor acaba? Umarım ortalık karışmaz. "Hayırdır , ne oluyor?" dedi Kerem. "Yok bir şey, Zeynep'le muhabbet ediyoruz" dedi Fırat. Kerem sorgular gibi "Zeynep?" dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. Hayır dersem sorun çıkacaktı ama evet dersem de bana sinirlenecekti yine. Benim konuşmadığımı görünce yeniden "Zeynep?" dedi. Nisa cevapladı. "Hayır Kerem, geldi Zeynep'i rahatsız ediyordu. Zeynep kovuyor ama dinlemiyor" dediğinde dirseğimle yavaşça karnına vurup susması gerektiğini anlatmaya çalıştım ama dinlemedi. Kerem Fırat'a dönüp "Fırat, siktir git sorun çıkmasın" dedi. Kendini zor tutuyordu belliydi. Fırat bana dönüp "Görüşürüz güzellik" dedi ve arkasını dönüp gitti. Kerem arkasından "Lan-" diyip gideceği sırada kolundan tuttum ve "Kerem bırak" dedim. Kerem sinirli bir şekilde bana baktı. Bende ona bakıyordum. Nisa sanırım bizi yalnız bırakmak istediği için 'tuvalete gidiyorum ' diyip gitmişti. Kerem'in kolumdan tutup beni içeri sürükleyip boş bir sınıfa sokmasına izin verdim. Kapıya yaslandım o da karşımda duruyordu.

 

"Niye Fırat'ın seni rahatsız ettiğini söylemedin? Zeynep sen korkuyor musun o itten, o yüzden mi konuşmadın?" dedi.

"Hayır tabiki Kerem korkmuyorum ondan. Sorun çıkmaması için söylemedim"

"Sanane Zeynep, sorun çıkarsa onunla benim aramda çıkıyor sanane? Sen niye susuyorsun ya?" diye bağırdı bir anda.

Ben de bağırarak karşılık verdim.

"Ne demek sanane ya? Siz kavga edince size bir şey olacak diye nasıl korkuyorum ben haberin var mı senin? Size o kavgada en ufak bir şey olsa ben kendimi suçlarım, çünkü benim yüzümden kavga ediyorsunuz."

"Senin yüzünden değil, onun piçliği yüzünden"

"Hayır Kerem benim yüzümden. Ben olmasam o kimseyi rahatsız etmeyecek, sende sinirlenmeyeceksin ve sorun çıkmayacak" diye bağırdım tekrar.

"Gerçekten sorun benim ya. Benim yüzümden ya Fırat'la sorun yaşarız, ya Cemre ile sorun yaşarız, ya o kim olduğunu bile bilmediğimiz salak yüzünden rahatsız edilirim. Ben olmasam herşey çok güzel olur var ya. Cidden ben niye varım ya? Olmasam daha iyi değil mi?" diye bağırdım. Abartma Zeynep!

Bunu beklemiyordu sanırım çünkü şaşırmıştı. Benim de sinirden gözlerim dolmuştu. "Senin varlığın sorun değil Zeynep, onların şerefsizliği sorun. Sakın kendinde sorun arama çünkü sende sorun yok. Kendini suçlama bir daha" dedi , bu sefer daha sakin konuşmuştu. Bir şey demeden arkamı dönüp çıkmak için kapıyı açmıştım ki kapıyı kapattı ve beni kendine çevirdi, kapıyla arasına aldı. Vücudu vücuduma değmek üzereydi. Sabahki yakınlığımız aklıma gelince yine beni sıcak basmıştı.

"Tamam sakin ol, sorun olmasın aramızda" dedi sessizce.

Gözlerimi kapattım, sakinleşmeye çalıştım. Birkaç saniye sonra gözlerimi tekrar açtım ve gözlerine bakarak "Tamam, sorun yok. Özür dilerim biraz abarttım." dedim.

"Hayır özür dileme. Senin suçun yok" dedi. Gözlerimin içine bakıyordu, bende öyle. Bakışmamızı zil böldü. Gülümseyerek "Gidelim mi?" dedi.

Bende gülümseyerek "Gidelim" dedim. Çıkıp sınıfa ilerledik.

 

O günü o şekilde bitirdik. Çıkışta Yunus, Nisa ve ben bir kafeye oturup sohbet ettik. Nisa Yunus'a olayları anlatıyordu. Yunus " İşte sana ayarlayacağım kişiyi buldum. Seni Kerem'le yapacağım " dedi.

"Ne?! Saçmalama Yunus, istemiyorum ben" dedim.

"İstersin istersin, Nisa ile hallederiz biz"

"Aynen öyle, tamamdır yarından itibaren başlıyoruz." dedi Nisa. "Ya hayır istemiyorum ben, hem o da istemez zaten" dedim ama tabi ki beni dinlemediler.

İstemez mi acaba cidden beni?

Seni istemesini mi istersin?

Hayır tabi ki.

Yalancı.

 

Biraz daha konuştuktan sonra evlere dağıldık. Eve geldikten yarım saat sonra Nisa beni aradı. "Efendim?"

"Zeynep" dedi. Ağlıyordu.

"Noldu kızım, iyi misin sen?"

"Dışarı çıkalım mı ? Anlatacağım"

"Tamam" diyip parkta buluşmaya karar verdik. Ne olmuştu ki? Az önce gülüyordu, eğleniyordu.

 

Parka gittikten 5 dakika sonra Nisa geldi. Hala ağlıyordu. Hemen sarıldım.

"Şşş sakin ol. Anlat noldu?" Başını geri çekti ve anlatmaya başladı.

"Annemle babam boşanacaklarmış" dedi.

"Ne? Neden?"

"Kavga ettiler yine, bilmiyorum nedenini"

"Kızım saçmalama ya, seninkiler hep böyle değil mi? Kaç kere boşanacağız dediler de geri barıştılar. Bu sefer de hallederler sorun yok merak etme"

"Bilmiyorum Zeynep. Bu seferki daha ciddi gibiydi. Umarım dediğin gibi olur" dedi ağlayarak.

"Sıkma sen canını" dediğim sırada bir anda arkamdan bir el boğazıma sarıldı ve ağzımı kapattı. Nisa hemen ayağa kalktı, tam bağıracağı sırada bir bıçak dayadı boğazıma ve "Ağzını açarsan arkadaşını öldürürüm" dedi. Konuştuğunda mekanik bir ses çıkıyordu. Ya sesini önceden kaydetmişti ya da ağzında bir alet vardı. Nisa çok korktu. "Tamam , tamam bir şey yapma ona" dedi panikle. "Yürü " diyip beni sürüklemeye başladı. Nisa hala korkuyla bize bakıyordu. Bir süre sonra beni bir sokağa soktu. Issız bir sokaktı. Sırtımı duvara yasladı. Beni takip eden kişi olduğunu anlamıştım ama yüzünde siyah bir maske vardı , yüzünü göremiyordum. Bıçak hala elindeydi.

 

"Merhaba Zeynep, özledin mi beni?" dedi. Şaşırmıştım. "Ne?! Kimsin sen?" dedim.

"Beni daha tanımadın mı? Ben seni çok özledim" diyip elini saçlarımda gezdirdi. Elini ittirdiğimde sinirlendi ve daha da üstüme geldi. "Yapma ama böyle, sana hasret kaldım ben" dedi. Omuzlarından ittirmeye çalıştım ama pek bir işe yaramadı. "Kimsin sen?" diye bağırmaya başladım. " Beni sen bulacaksın, iyice düşün. " dedi. Gözlerine baktım. Maviydi. Elini yine saçlarımda gezdirdi. Diğer elini de yanağıma koydu. Gözlerimden yaşlar akmaya devam ediyordu. "Dokunma , lütfen dokunma" dedim fısıltı gibi çıkan sesimle. "Şşş ağlama ama, gerçi ağlayınca da güzelsin sen" dedi. Gözyaşlarım yanaklarımı ıslatıyordu hala. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Nefesini hissetmeye başladım. İğrençti. Kerem'de ki gibi değildi.

Yüzümü çevirdim. "yapma" dedim sessizce. Tam yüzüme iyice yaklaştığı sırada adım sesleri duyduk, o sırada "siktir" diyip beni itti ve kaçtı. Yere düşmüştüm.

 

Bir anda duvarın arkasından kerem çıktı ve "Zeynep" diyip yanıma koştu. Hemen kollarımı boynuna sardım. Hala ağlıyordum. Ellerini sırtıma koydu ve "şşş tamam geçti, geçti" dedi. Bir süre öyle kaldıktan sonra geri çekildi ve beni ayağa kaldırdı. Gözyaşlarımı sildim. Bir elini omzuma atıp diğer eliyle de kolumu tutup yürümeme yardım etmişti.

Parka geldiğimizde Nisa koşarak boynuma atladı. Bende ellerimi beline sarıp ağlamaya devam ettim. Sanırım çok korkmuştu. "Zeynep, iyi misin , bir şey yaptı mı sana?" dedi. Geri çekilip "Gel, otur" diyip beni banka oturttu. Mustafa da buradaydı. Bir süre hepsi sessiz kaldı. Sanırım sakinleşmemi bekliyorlardı. Ağlamam durmuştu. En sonunda sessizliği bozup "Sizin nereden haberiniz oldu?" dedim Kerem'gile. "Nisa haber verdi, bende Mustafa ile birlikteydim. Beraber geldik. O nisa'nın yanında kaldı, ben de seni aramaya geldim." dedi. Nisa hala merakla bana bakıyordu ama bir şey sormaya korkuyordu sanırım.

 

Kerem "Ne oldu, anlatacak mısın?" dedi. Utanıyordum. Bunları anlatmaya utanıyordum. Yüzüme dokundu, saçlarıma dokundu demeye utanıyordum, nefesini yüzümde hissettim demeye utanıyordum, beni neredeyse öpecekti demeye, engel olamadım demeye utanıyordum.

 

'hayır' anlamında yavaşça başımı salladım. Kerem ayağa kalktı "Ben seni eve bırakıyım, Mustafa sende Nisa'yı bırak" dedi. Mustafa ve Nisa da ayağa kalktı. Nisa tekrar sarıldı "Sonra anlatacaksın ona göre" dedi. Başımı salladım. Mustafa " Görüşürüz Zeynep, dikkat et kendine" dedi. Ona da sadece başımı salladım. Onlar gittikten sonra Kerem'le yürümeye başladık. İkimizde konuşmuyorduk. Sanırım benim konuşmamı bekliyordu.

 

Evime yaklaştığımızda "Gel şuraya biraz oturalım" dedi, kenardaki bir banka oturduk. Dikkatle yüzüme bakıyordu ama benim yüzüm yerdeydi. "Anlatmak ister misin?" dedi. Yeniden gözlerim dolmuştu. 'Hayır' anlamında başımı sallayınca iyice yaklaştı ve "Zeynep utanmana gerek yok, o şerefsizin yaptıkları yüzünden sen utanma. Sana bir şey mi yaptı?" dedi. Gözümden bir damla yaş aktı. Yüzüm hala yerdeydi. Derin bir nefes aldım.

 

"Bana dokunmaya çalıştı." dedim sessizce. Devam ettim. "Yüzüme dokundu, saçlarıma dokundu, çok yaklaştı, ben , nefesini hissettim onun, öpecekti beni, kerem, ben hiçbir şey yapamadım, bıçak dayadı boğazıma" dedim sessizce. Yeniden ağlamaya başlamıştım.

Beni kendine çekti ve başımı göğsüne bastırdı. Bir eli saçlarımdaydı. "Şşş ağlama tamam, ağlama. " Bir süre eli saçlarımda gezdi, sessiz kaldık. Sonra başımı geri çektim, yüzümü sildim. "Sanırım tanıdığım biri, ama Fırat olduğunu sanmıyorum " dedim. Kaşlarını çattı. "Bir şey mi dedi sana?" dedi.

"Seni özledim falan dedi, önceden tanıdığım biri Kerem. " dedim. "Tamam , bulacağız onu merak etme. Düşünme şimdi. İyi misin sen?" Yavaşça başımı salladım. " Gel evine bırakıyım seni" dedi. 5 dakika sonra eve gelmiştik.

 

Ona dönüp "Teşekkür ederim, geldiğin için, sen gelmeseydin- " dediğimde sözümü kesti. "Gelmeseydim ne olurdu bilemeyiz, ama ben geldim tamam mı? " dedi. "Teşekkür ederim" dedim . Gülümsedi, bende gülümsedim. "Görüşürüz" diyip eve girdim.

 

Bir süre yatakta uzandım. Sakinleştim. Nisa'yı aramam gerekiyordu, çok korkmuştu. Onu arayıp olanları anlattım, çok korkmuş. Kerem'gili aradığı için de teşekkür ettim. Olanları bir de Yunus'a anlatmış. Bir süre de Yunus'la konuştuk. Sonra da uyuya kaldım.

 

Sabah okula geldiğimizde kerem dış kapının orada bekliyordu. Beni görünce yanıma geldi.

O sırada Nisa da önden sınıfa çıktı. "İyi misin?" dedi Kerem. Gülümseyerek "iyiyim" dedim. Sınıfa çıktık. Bunun için beklemesine şaşırmıştım.

İlk iki ders boştu. O derslerde ayrıntılı şekilde onlara olanları anlattık. Gözlerinin mavi olduğunu söyledim. Kim olduğunu düşünmeye çalıştık ama aklımıza hiçbir şey gelmedi. Tenefüste Nisa'nın isteği ile kantine indik. "Zeynep sana bir şey anlatmak istiyorum ama sırası mı bilmiyorum" dedi.

"Anlat " dedim merakla.

"Sanırım ben Mustafa'yı baya baya seviyorum" dedi. Gülümsedim. Biliyordum çünkü. "Dün yanımıza gelince benim ağladığımı görünce bana sarıldı. Çok güzeldi Zeynep. Saçlarıma dokundu, beni sakinleştirmeye çalıştı. Eve bırakınca da 'iyi misin?' diyip durdu. Baya endişelendi. Acaba benden hoşlanıyor olabilir mi?"

"Nisa aslında bence öyle ,ama ben sana bilerek söylememiştim. Belki yanlış anlamışımdır diye. Neyse tamam o zaman. Bundan sonra daha dikkatli izleyeceğim sizi. Anlarız zaten " dedim. "Annenle baban boşanacak mı?" dedim. Gülümseyerek "hayır, barışmışlar." dedi. "Bak söylemiştim sana, bir daha üzme kendini" dedim gülümseyerek.

 

Sonra biraz daha sohbet edip sınıfa çıktık. Ders edebiyattı. Hoca "Evet çocuklar, bazı eserleri araştırmak için ikişerli gruba ayrılacaksınız. Grupları ben seçeceğim. " dedi. Birkaç kişiyi okuduktan sonra "... Nisa ve Mustafa, Göktuğ ve Yunus, kerem ve Cemre..." Ne?! Cidden mi? Kerem şimdi o kızla mı yapacaktı ödevi? Cemre'ye baktığımda sırıtıyordu. Kerem'e baktığımda sıkıntılı bir şekilde bana bakıyordu. Geri önüme döndüm.

"Zeynep ve Fırat"

Ne?! Yok artık ya! Böyle eşleşme mi olur?! Fırat'a baktığımda bana bakıp sırıttı. Kerem'e baktığımda sinirlenmişti, o da bana bakıyordu.

Nisa "Kızım bu eşleşmeler ne böyle? Tam Mustafa ile olduğuma sevinmiştim, sizinkini duyunca hevesim kursağımda kaldı, ona da sevinemedim." dedi.

"Aynen ya, şimdi kerem şu aptalla başbaşa ödev mi yapacak?" dedim sinirle. "Sen kıskandın mı?"

"Ne kıskanacağım ya? Kıza sinir olduğum için dedim, yoksa banane?" diyip önüme döndüm. Kıskanmamıştım. Niye kıskanıyım ki? Allah Allah!

 

Teneffüste Cemre sıranın başına gelmişti. "Eee kerem, ne zaman yapıyoruz şu ödevimizi?" dedi. Arada bana da bakıyordu, sırf gıcıklık olsun diye yapıyordu. Ama ona istediğini vermeyecektim. Gülümseyerek ona bakmaya başladım. Gülümsememle afallamıştı ama geri eski haline dönüp Kerem'e döndü. Kerem bana bakıyordu. "Bilmiyorum Cemre hallederiz" dedi bana bakarak. Cemre'nin yüzüne bile bakmamıştı. Bu beni sevindirdi. Niye ama? Cemre'ye döndüğümde bozulmuş bir suratla bize bakıyordu. Kerem'in gözleri hala bendeydi.

 

O sırada Fırat da geldi. Cemre sırasına geçmişti. "Zeynep, ne zaman yaparız ödevimizi?" dedi sırıtarak. "Bilmiyorum Fırat" dedim umursamayarak. "İstersen bana gel, hem daha rahat oluruz , evdekileri hallederim ben, sen merak etme" dedi. Kerem anında ona dönmüştü. Çok sinirlenmişti. Fırat da zaten onu sinirlendirmek için öyle konuşuyordu. Fırat'ın sırıtması, kerem'in yüz ifadesini görünce daha da arttı. Yeniden bana döndü. "İstersen sana da gidebiliriz, hem ailenle bir tanışmış oluruz" dedi. Kerem tam ağzını açmıştı ki ben ondan önce konuştum.

 

"Öyle bir şey olmayacak Fırat, okul çıkışında dışarıda bir yerde hallederiz. " dedim. "Olur, hem yemek falan da yeriz başbaşa " dedi . Bu çocuk ölmek falan mı istiyordu? Kerem ayağa fırladı "Ne diyorsun lan sen?" dedi yüksek bir sesle. Hemen bende ayağa kalktım. Göktuğ kerem'i, Fırat'ın üzerine atlamaması için tutuyordu. "Kerem sakin ol, seni sinirlendirmek için konuşuyor. Fırat sende bir git, sonra konuşuruz hadi" dedim. Kerem istemeye istemeye sırasına oturdu. Fırat da bana göz kırpıp sırasına gitti.

 

"Bu piçle ödev falan yapmayacaksın" dedi sinirle. "Kerem ne yapıyım dersten mi kalıyım?"

" Ben anlamam, yapmayacaksınız" dedi. Bende sinirlenmiştim. "Sanane ya? Ben sana diyor muyum Cemre ile ödev yapmayacaksınız diye?" dedim sesimi biraz yükselterek.

"Ne alaka ya? Aynı şey mi?"

"Evet aynı şey. Sen Fırat'ı sevmediğin için ödev yapmamızı istemiyorsan, bende Cemre'yi sevmediğim için sizin ödev yapmanızı istemiyorum. Aynı şey" dedim sinirle. Bir süre durdu.

"Tamam, sen onunla yapma bende Cemre ile yapmayacağım." dedi.

"O nasıl olacak?" Şimdi ikimizde bağırmıyorduk.

"Söyle ona, ödevi sen tek başına yap ikiniz adına. Bende öyle yapacağım"

"Kerem kabul etmezler ki. Hocaya söylerler. "

"İkna etmeye çalış. Elinden geleni yap. Onlarla ödev falan yapmayacağız" Hala öfkeliydi.

"Tamam" diyip önüme döndüm. O sırada hoca geldi ve yeniden derse başladı.

 

Öğle arasında Nisa ile yemek yedikten sonra ödev meselesini konuşmak için Fırat'ı arıyordum. Okulun içinde değildi. Bahçede ararken okulun arkasında bir bankta oturduğunu gördüm. Yalnızdı. Ona doğru yürüdüm. Yanına gittiğimde beni gördüğüne şaşırdı. Sonra sırıtarak "Ooo hayırdır , dünyanın sonu mu geldi?" dedi. Yanına oturdum. "Bir şey diyeceğim." dedim. Bana baktı. Merak etmişti, çünkü ilk defa onunla konuşuyordum.

 

"Ödevi birlikte yapamayız" dedim. "Sebep?"

"Fırat yapamayız işte. Kendimce sebeplerim var. Sen boşuna uğraşma, ben ödevi ikimiz adına yapacağım. Sen hocaya söyleme yeter."

"Olmaz, ben seninle yapacağım ödevi"

"Fırat olmaz diyorum işte"

"Sebep ?"

"Ailem izin vermez. Dışarı çıkmama izin vermezler. Hele de bir erkekle buluşmama asla. Ödev yapacak olsak da bunu umursamazlar. Eve de almazlar. Baya baskıcılar. Gerçekten yapamayız" dedim. Yalan söylemem gerekiyordu. Biraz düşündü.

"Tamam, sen öyle diyorsan"

Şaşırmıştım. Kabul edeceğini beklemiyordum. "Ciddi misin?"

"Evet, ailenin baskıcı olmasının ne demek olduğunu iyi bilirim. "

"Tamamdır, teşekkür ederim. Hallederim ben ödevi, sen merak etme." dedim gülümseyerek. O da gülümsedi. Bu sefer içtendi gülümsemesi. Gülmeme sevinmişti sanırım, çünkü ona ilk defa gülümsüyordum. O sırada arkadan bize bakan Kerem'i gördüm. Gülümsemem yavaşça soldu. "Tamam , görüşürüz " diyip yanından ayrıldım.

 

Kerem'in yanına geldiğimde "Niye gülüyordun ona?" dedi.

"Hiç, normal konuşuyorduk, ödev meselesini dedim"

"Tamam mı dedi?"

"Evet, azıcık yalan katmak zorunda kaldım ama hallettim"

"Güzel " dedi gülümseyerek ama ben "Sen naptın?" diye sorduğumda yavaşça soldu gülümsemesi. Başını çevirdi. "Olmadı " dedi.

"Nasıl olmadı? Kabul mu etmedi?"

"Zeynep ben ona söylemedim. Sen onunla yapma diye , seni ikna etmek için söylemiştim. Ben ne dersem diyim Cemre kabul etmez zaten" dedi.

 

Yüzüme bakmıyordu hala. Cidden bana yalan mı söylemişti? "Kerem ciddi misin? Ya ben sırf sen dedin diye yalan söyledim o çocuğa. Ben yapamam dediğimde nasıl kalbi kırıldı haberin var mı senin? Yine de sırf ben istemiyorum diye kabul etti" diye bağırdım. Sinirlenmiştim. O da sinirlendi. "Şimdi de onun kalbinin kırıklığını mı umursuyorsun?" diye bağırdı o da bana.

"Evet kerem, çünkü ben kimsenin kalbini kırmam. Fırat'ı sevmiyor olabilirim ama o da bir insan, onunda duyguları var. Ben sadece senin için kalbini kırdım onun."

 

"Ne yapıyım Zeynep, onunla başbaşa ödev yapmana izin mi verseydim?"

Hala birbirimize bağırıyorduk.

"Ya ben de senin Cemre ile yapmanı istemiyorum o zaman, sen benim isteklerimi ciddiye alıyor musun? Ama yok. Kerem isterse olur, başkasının isteklerinin, kalbinin kırıklığının ne önemi var demi? Kerem gerekirse istediklerini yapmak için yalan da söyler, yalan da söyletir. Yeter ki onun istediği olsun, onun canı sıkılmasın. Demi kerem?" dediğimde "Zeynep abartıyorsun" dedi. Cidden mi?

 

"Tamam Kerem, ne istiyorsan onu yap. Bende onu yapacağım. Senin için kimsenin kalbini kırmayacağım. Gideceğim o kırdığım kalbi toparlayacağım. Tamam mı? Senin için bundan sonra bir şey yapmayacağım" dedim. Hala bağırıyorduk.

Arkamı döndüğümde "Ne diyorsun sen ya?" diyip sinirle kolumu tuttu. Muhtemelen canımı yaktığının farkında değildi.

 

"Çek o elini" dedi biri. Fırat. Yanıma gelmiş, Kerem'e beni savunuyordu. Kerem o sırada kolumu sıktığını farketmişti sanırım. Hemen elini çekti.

"Sanane lan. Siktir git" dedi.

"Kızın canını yaktın, farkında bile değilsin " dedi. Kerem sorgular gibi bana baktı. Dolmuş gözlerime baktı. Hemen başımı çevirdim. Oradan uzaklaştım hemen. Kerem arkamdan seslendi ama duymazlıktan geldim. Tuvalete girdim . Hemen yüzümü yıkadım. Ağlamayacağım, ağlamayacağım, ağlamayacağım....

 

Tuvaletten çıktığımda kapıda biri bekliyordu. Fırat. Biraz endişeli duruyordu. Benim için mi endişelenmişti? Bir şey demeden yüzüme baktı. "Konuştuklarımızı duydun sanırım?" dedim. "Bana söylediğin yalanı kastediyorsan , evet duydum"

Utançtan başımı yere eğdim. "Özür dilerim, beraber yapalım ödevi" diyip yeniden yüzüne baktım. "Olur" dedi.

"Tamam, sonra haberleşiriz" dedim. "Tamam" dedi ve yanından geçip kantine indim. Nisa hala orada oturuyordu, Yunus'ta yanındaydı. Yanlarına gittim. Yüzümü görünce yunus hemen "Noldu?!" dedi. Hemen oturup kısaca anlattım olanları.

 

"Kerem sana yalan mı söylemiş yani , bir de abarttın mı dedi. Yok artık?" dedi Nisa. Yunus'ta aynı şeyleri söyledi. Biraz bunu konuştuktan sonra zil çaldı ve sınıfa çıktık. Girdiğimde kerem sırasında oturuyordu. Hiç yüzüne bakmadan sırama geçtim. Arkamdan "Zeynep" diye seslendi ama duymazlıktan geldim. O sırada hoca sınıfa girince susmak zorunda kaldı. Ona kızgındım. Ama kızgın olmaktan çok kırgındım da. Bir süre onunla konuşmayacaktım.

 

Ders bitince kerem benimle konuşmaya çalışmasın diye hemen tuvalete gittim. Biraz orada oyalandıktan sonra sınıfa ilerlerken bir el beni tuttu ve boş bir sınıfa soktu. Kerem. Yüzüne hiç bakmadan sınıftan geri çıkmaya çalıştım. Açtığım kapıyı kapattı ve beni kapı ile kendi arasında bıraktı. Gözlerime baktı. "Özür dilerim" dedi. Alaylı bir şekilde güldüm.

"Cidden mi? Kerem her kalbimi kırdığında özür diliyorsun farkında mısın? Bu özürler kırıkları onarmıyor yalnız. "

Üzgün bir şekilde yüzüme baktı. Pişman olduğunun farkındaydım ama yaptıkları beni çok kırmıştı. Hemen affetmeyecektim onu.

Naz yapma Zeynep.

"Zeynep, ben onunla yapmaman için yalan söyledim sana"

"Kerem sen niye Cemre'ye söylemedin tek yapmak istediğini? Yoksa gerçekten onunla mı yapmak istiyorsun?"

"Hayır tabiki Zeynep, ama kabul etmeyeceğini biliyorum."

"Fırat'ın da kabul etmeyeceğini düşünüyorduk ama yalan söylediğimde kabul etti"

"Özür dilerim. Ben bu kadar kırılacağını düşünmemiştim. "

"Düşün bir dahakine o zaman." diyip arkamı döndüm ve kapıyı açtım ama o hemen kapıyı tekrar kapattı ve bana iyice yaklaştı. Yüzümü ona döndüğümde yine bedeni bedenime değiyordu. Ama bunun beni yumuşatmaması lazımdı.

 

"Kerem biraz uzaklaşır mısın?" dedim sessizce ve başımı yere eğdim. Gözlerine bakmamam lazımdı.

"Neden?" dedi sessizce.

"Gitmek istiyorum" dedim. Bir süre daha bekledikten sonra "Sana kendimi affettireceğim" dedi. "Zorlayacak seni"

"Zoru severim" dedi dudağının kenarını kıvırarak . Bende cevabına yavaşça güldüm.

Hoşuna gitti, itiraf et.

 

Sonra geri çekildi ve çıkmama izin verdi. Hemen sınıfa gittim. Çıkışta Nisa'ya olanları anlattım. Hala onun benden hoşlandığını düşünüyordu. Saçma!

 

Eve gittiğimde hemen üzerimi değiştirdim. Ödevleri yaptım ve yatağa uzandım. Bir süre öyle durduktan sonra aşağı indim. Acıkmıştım. Bir şeyler atıştırdım ve odama çıktım. Girip kapıyı kapatınca arkamda bir kıpırdanma hissettim. Tam bağıracağım sırada eliyle ağzımı kapatmıştı. Kulağıma eğilip "Şşş" dedi. Yavaşça ona döndüğümde gördüğüm yüzle şaşırmıştım. Bunun burada ne işi vardı?

Loading...
0%