@anonimm_z
|
Hayatta bazı insanlar vardır. Onlardan ne kadar kaçsanız da, görmek istemeseniz de karşınıza çıkarlar. Belki bir sokakta, iş yerinde, başka bir şehirde, yeni bir okulda... Bu insanlarla karşılaşmak kaderimiz mi, yoksa sadece tesadüf mü bilmiyorum. Belki de onları istemediğimiz için hayat onları karşımıza çıkarıyordur. Belki de evrenin bir oyunudur. Bazen çok zor şeyler yaşarız ve hayata isyan ederiz. Belki de bu yüzden onlarla yeniden karşılaşıyoruzdur. Belki de bu, cezamızdır. Hayat bize isyan ettiğimiz için kızıyordur. Çünkü insanlar olarak çoğumuz, bazı şeylerin kıymetini bilmiyoruz. Güzel şeyler yaşadığımızda hayata teşekkür etmeyiz, Allah'a şükretmeyiz ama mutsuz olduğumuz anlarda hemen isyan ederiz. Bu nankörlük bence. Hepimiz nankörüz. İyinin kıymetini bilmeyip, kötü şeyler yüzünden günümüzü, belkide aylarımızı, hatta yıllarımızı zehir ediyoruz kendimize. Bunu neden yapıyoruz acaba? Neden kıymet bilmiyoruz? Neden mutlu anlarımızı dolu dolu yaşamak varken, hayatın tadını çıkarmak varken, kötü olan en ufak bir şeyle hayatı kendimize zehir ediyoruz? Bunu yapmamalıyız çünkü hayat kısa. Ne zaman öleceğimiz belli değil. O yüzden ağlayıp zırlamak yerine, hayatın tadını çıkarmaya bakın. Çünkü bu günleri bir daha bulamayacaksınız.
Kerem?! Gördüğüm yüzle irkildim. Yavaşça omuzlarından ittim. "Korkuttun beni, sen nasıl geldin buraya?" dedim. İşaret parmağını dudaklarına götürüp "Şşş annenin burada olduğumu bilmesini istemeyiz demi?" dedi sessizce. Haklıydı. Hemen kapıyı kapatıp kilitledim. "Niye geldin?" dedim sessizce ama sinirle. "Kendimi affettirmeye geldim" dedi gülümseyerek. "O nasıl olacak?" "Öncelikle şundan başlayalım" diyip cebinden iki çikolata çıkardı. Dido ve karam. "Sana çikolata aldım, çok seviyorsun diye. Bir de ikisini de çok sevdiğin için ikisini de aldım" diyip uzattı. Önce gülümsedim ama sonra hemen ciddi halime dönüp "istemiyorum" dedim. "Niye ya , istersin bence" dedi . Hala gülüyordu. "İyi ver, ama bu seni affettiğim anlamına gelmiyor." diyip çikolataları aldım elinden. Sen de amma naz yaptın!
Yatağa oturdum, o da yanıma oturdu . Hemen birini açıp yemeye başladım. Dido bitince diğerini de açtım ama ısırmadan Kerem'e uzattım. "Yok sen ye" dedi. Canıma minnet. Sevmediğini biliyordum ama o kadar almış yani , sormasam ayıp olurdu. Hemen onu da bitirdim. Kerem gülümseyerek beni izliyordu. Cebinden bir peçete çıkarıp dudaklarıma değdirdi. Ben dondum kaldım, şok olmuştum. "Şuraya biraz bulaşmış" diyip silmeye başladı. Çok yakındı, gözlerimin içine bakıyordu. Gözlerimi kaçırmak istiyordum çünkü yumuşamamam lazımdı ama kaçıramadım, gözlerine bakmaya devam ettim. Bir süre sonra peçeteyi çekti. "Teşekkür ederim" dedim fısıltı gibi çıkan sesimle. Güldü. Gözlerimi kaçırdım. Bir süre daha bana baktıktan sonra konuştu. "Bu arada cemre'ye söyledim. Başta kabul etmedi ama annemin kaza geçirdiğini söyledim. Kabul etmek zorunda kaldı. Ödevi tek başıma yapacağım. " dedi. Bir an sevinçten gülümsedim ama hemen ciddi halime döndüm. "İyi" dedim sadece. "Bu kadar mı?" "Bu kadar" "Peki" kırılmıştı. Onu kırmak istememiştim ama o beni çok fazla kırmıştı. Umursamamam lazımdı.
Bir süre sessiz kaldı. Birbirimizin gözlerine baktık. "Zeynep, özür dilerim. Biliyorum çok yanlış konuştum, yalan söyledim, kalbini kırdım, bağırdım sana ama çok sinirlenmiştim. Kıskançlıktan-" diyince sözünü böldüm. "Kıskançlıktan?" dedim sorar gibi. "Şey, yani, Fırat'ı sevmiyorum ya, şimdi bir arkadaşımın sevmediğim biriyle ödev yapmasını istemem yani demi?" dedi hızlıca. Cevap vermedim. Ben de o yüzden istemiyordum zaten Cemre ile yapmasını, değil mi?
"Özür dilerim." Tam ağzımı açacağım sırada "Biliyorum özür dilemem bir şeyi değiştirmeyecek. Ama elimden başka birşey gelmiyor. Çok düşündüm. Evet dedim, kız benim yüzümden yalan söyledi, birinin kalbini kırdı, üstelik bir de ben onun güvenini kaybettim, ona yalan söyledim, eğer ben onun yerinde olsaydım sinirden deliye dönerdim, ona çok fena patlardım, ama kız yine de sustu. Beni kırmamak için sustu. Ben onu kırmama rağmen o yine de beni kırmamak için sustu dedim. Çok pişmanım. Özür dilerim. " Pişmanlığı zaten gözlerinden belli oluyordu. "Tamam" dedim sadece. "Zeynep bana hala kırgın olduğunu, buna rağmen beni affettiğinin farkındayım. Biliyorum o kırgınlık kolay kolay geçmez. Ama sen buna rağmen beni affediyorsun. Çünkü dayanamıyorsun, kıyamıyorsun kimseye. Çok güzel bir kalbin var. Ve kırılmayı haketmiyor o kalp. Gerçekten özür dilerim. " dedi. Gülümsedim. "Tamam, sorun yok aramızda. " dedim. İçten bir şekilde gülüyordum. Gözleri birden parladı. "Cidden mi?" "Evet" dedim. Gülmeye başladı. "Affettin yani" diye sordu emin olmak ister gibi. "Affettim Kerem " dedim gülerek. Bir anda bana sarıldı. Ben ne olduğunu anlayamamıştım. Ellerim iki yanda kalmıştı. Şoktaydım. Onu affetmiş olmam gerçekten onu bu kadar mutlu mu etti? Bir kaç saniye sonra geri çekildi. "Şey, pardon ya, ben özür dilerim. Bir an heyecandan oldu, yani" dedi. Güldüm. O da güldü. Bir süre birbirimize baktık. Dışarı karşı ne kadar sert ve ciddi olsa da bana karşı öyle değildi.
"Film izleyelim mi?" dedim. "Olur, ne izleyeceğiz?" "Farketmez, sen bir şey bul, bende bir şeyler hazırlayıp geliyim." "Tamam " diyince odadan çıktım. Neden bilmiyorum ama çok mutluydum. Sırıtıyordum. Hemen bir mısır patlattım. Bardaklara kola doldurdum. Jelibon ve bisküvi de alıp yukarı çıktım. Geldiğimde kerem yatağın başlığına yaslanmış filmi açmış beni bekliyordu. Hemen yanına oturdum. "Ne açtın?" "Bir aksiyon filmi açtım. Umarım seversin çünkü ben öyle duygusal, romantik şeyleri pek sevmiyorum" dedi. "Tabiki severim. Bende romantik falan izlemem zaten" dedim. Memnun olmuş gibi gülümsedi. Filmi başlattı. Tepsiyi önümüze koydum. Heyecanla filmi izliyordum, bir yandan da mısır yiyordum. Kerem'e baktığımda filmi izliyordu ama mısır yemiyordu.
"Sen yemiyor musun?" dedim elime bir mısır alıp. "Ben çok sevmiyorum" "Neden?" "Yağlı şeyleri çok yemiyorum." "Tamam çok yeme o zaman, biraz ye" Gülümsedi. "Sen ye, ben arada alırım" dedi. Elimdekini ona uzatıp "Tamam al şimdi bir tane" dedim. İstemiyor gibi yüzüme bakıyordu. Biraz daha ağzına yaklaştırdım mısırı. "Hadi kerem benim için, bir taneden bir şey olmaz" dedim. Gülümseyerek ağzını açtı, bende elimdeki mısırı ağzına attım. Gülümsedim. Parmaklarım dudaklarına değmişti. Heyecanlanmaya başladım. Gözlerime bakıyordu. Bir süre sonra önüme döndüm ve filmi izlemeye devam ettim.
Filmin sonlarına doğru yiyecekler bitmişti. Ve benimde uykum gelmişti. "Uykun mu geldi?" dedi. "Hıhı" dedim. "Kapatalım mı filmi, gidiyim bende" "Hayır bitsin film" dedim. Birkaç dakika sonra gözlerimi açamıyordum. Başım kerem'in omzuna düştü. Ama geri kaldıramadım. Orada uyuya kaldım.
Kerem Bir anda başı omzuma düştü. Baktığımda gözleri kapanmış uyuyordu. Hemen leptopu yavaşça yandaki komodinin üzerine koydum. Yorganı açtım ve Zeynep'in üzerine örterken bir anda bana döndü ve kollarını belime sardı. Sanırım ne yaptığını bilmiyordu. "Zeynep gitmem lazım" "I-ııh" dedi. Bence ne dediğini de bilmiyordu. Ellerini belimden çekmeye çalıştım ama daha sıkı sardı. Yapacak bir şey yoktu. Yanına uzandım. Başını göğsüme koydu, kolları hala belimdeydi. Bu hali beni gülümsetti. Bir şeyler vardı bu kızda, beni kendine çekiyordu. Sabah bu halimize baya kızacaktı ama yapacak bir şey yoktu. Bende ellerimi sırtına sardım ve kendimi uykuya bıraktım.
Zeynep Sabah yumuşak bir şeyin üzerindeydim. Sanırım yastıktı, ve sarılıyordum. Ama bir anda kıpırdadı. Gözlerimi açtığımda gördüğümle hemen kalktım, yatakta dik oturdum ve küçük bir çığlık attım. Umarım annemgil duymamıştır. Kerem yavaşça gözlerini açtı, benim halimi görünce hemen o da yatakta doğruldu.
"Sen niye burada yattın?" dedim. "Zeynep yemin ederim seni uyandırmaya çalıştım ama uyanmadın. Bir de belime sarıldın. Ben engellemeye çalıştım ama olmadı. Mecburen burada yatmak zorunda kaldım." dedi. Vereceğim tepkiden korkuyordu. Bir dakika ya. Ben cidden onu zorla mı yatırmıştım? Bir de sarılmış mıydım? Kahretsin! Salaksın Zeynep !
"Kerem kusura bakma ya, sana sarılmışım falan, farkında değildim ben" dedim. Gülümsedi, sanırım kızmamama sevinmişti. "Önemli değil" dedi. Saate baktım. 9'a geliyordu. "Kerem kalk okula geç kaldık" dedim hemen. Yataktan kalkacakken kolumdan tuttu ve beni durdurdu. "Zeynep bugün cumartesi " "Haa, evet ya unutmuşum. Neyse gel kahvaltı yapalım. Annemgil çıkmıştır " dedim. O aşağı indi, bende hemen üzerimi değiştirdim. Siyah kot pantolon ve mor kısa bir tişört giymiştim. Saçlarımı da at kuyruğu bağlamıştım. Bağlamama rağmen belime geliyordu. Dalgalı dalgalı çok güzeldi saçlarım. Daha fazla oyalanmadan aşağı indim.
Kerem masaya kahvaltılık bir şeyler koymuştu. "Sormadan hazırladım ama" dedi. Gülümsedim. "Kendi evin gibi, rahat ol" dedim. O da güldü. Hemen çay koydum. Krep yapmaya başladım. Kerem'de masaya yaslanmış beni izliyordu. O beni izlerken heyecanlanıyordum, elim ayağıma dolanıyordu ama beni izlemesi de hoşuma gidiyordu. 15 dakika sonra onlarda hazır olunca masaya oturduk ve yemeye başladık. "Çok güzel olmuş, eline sağlık" dedi. Beğenmesine sevinmiştim. "Afiyet olsun " dedim. Kahvaltıyı yaptıktan sonra salona geçtik. Bir süre televizyonda film izledik.
Saat 1'e geliyordu. Telefonum çaldı. Bilmediğim bir numara arıyordu. Kerem 'kim' der gibi bir bakış attı. "Bilmiyorum, numara" diyip açtım. "Alo Zeynep, Fırat ben" dedi karşı taraf. Fırat mı? Numaramı nereden almıştı ki? Tabi ya, sınıf grubunda herkesin numarası vardı. Kerem sinirlenecekti. Niye aramıştı ki bu? Kerem bana bakıyordu.
Gülümsemeye çalışarak "Efendim Fırat?" dedim. Fırat kelimesini duyar duymaz kerem kaşlarını çattı ve bana döndü. Dikkatle bana bakıyordu. "Şu ödev işini ne yapacağız? Hafta sonu halletmemiz lazım" dedi. Ben onu tamamen unutmuştum ya. "Fırat ben onu unutmuşum ya. Bilmiyorum ne zaman yaparız?" Kerem kaşlarını daha da çatmıştı. Merak ediyordu. Onun yanında konuşmamak için kalkıyordum ki kolumdan tuttu ve beni geri oturttu. Sessizce "Burada konuş" dedi. Kulağını da telefona yaklaştırdı. Kahretsin çok yakındı. Nefesi nefesime değiyordu.
"....olur mu?" dedi Fırat. "Ha? Anlamadım Fırat pardon" dedim. Kerem yüzünden dinleyemiyordum. "Ben bugün müsaitim, eğer senin için de sorun yoksa bugün halledelim" dedi. Kerem'e baktım. Sessizce "Buraya çağır" dedi. Kaşlarımı çattım. Fırat'ı evime mi çağıracaktım? "Buraya gelsin, burada yapın. Ben de yanınızda dururum hem" dedi. Yok artık! kerem, Fırat ve ben, aynı evde.
"Tamam Fırat, evdeyim ben, kimse yok. Buraya gel beraber yapalım" dedim. Gülerek " Nasıl ya? Beni eve mi atıyorsun yoksa?" dedi. Kerem sövecek gibi duruyordu. O da duyuyordu çünkü, hala dibimdeydi. "He Fırat, eve atıyorum seni, uzatma da gel işte" dedim. "Tamam sen konum at, yarım saate gelirim ben" diyip kapattı. "Emin misin? Sorun çıkmasın?" dedim Kerem'e. "Birşey olmaz, gözümün önünde olursunuz hem" dedi. "Tamam ama Kerem kavga istemiyorum. O seni sinirlendirmeye çalışacak, sen ona istediğini verme. Sakin ol bak". Sıkıntılı bir nefes verdi "Bakarız" dedi. Konuştukça nefesi yüzüme vuruyordu çünkü hala dibimdeydi. Telefonu kapatmama rağmen uzaklaşmamştı. Gözlerimin içine bakıyordu, bende onunkine bakıyordum. Gözleri çok başka bakıyordu, güzel bakıyordu. Yüzü bana gittikçe yaklaşıyor muydu yoksa ben mi öyle görüyordum. Evet daha da yaklaştı. Nefesini tamamen hissetmeye başladım. Gözleri hala gözlerimdeydi ve bende gözlerimi kaçıramıyordum. Daha da yaklaştı ve bir anda burnu burnuma değdi. Gözleri yavaşça dudaklarıma kaydı. Ben hemen ayağa kalkıp "Ben bir su içiyim." diyerek mutfağa koştum. Kahretsin kahretsin. Beni öpecekti. Beni öpecekti. Peki bu neden beni sinirlendirmedi? Neden acaba Zeynep? Hemen soğuk bir su içtim. Bir süre mutfakta sakinleşmeye çalışıp geri yanına döndüm.
Yüzüne bile bakmadan televizyonu izlemeye başladım. Bana bakıyordu, hissediyordum. Ama ona bakmıyordum. Acaba yüz ifadesi nasıldı? Aptal olduğumu mu düşünüyordu? Düşünür tabi, aptalsın çünkü . Hala utanıyordum. Utançtan yanaklarım kızarmıştı kesin, of ya.
Bir anda bana yaklaştı. Hala ona bakmıyordum ama o bana dönüktü. Bir anda eli saçlarıma gitti ve saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı, hafifçe güldü. Yavaşça ona döndüm. Yine çok yakınımdaydı. "Utanınca çok güzel oluyorsun" dedi yavaşça. Konuşunca nefesi yüzüme vurmuştu. Yutkunarak "Utanmadım ki , neyden utanıyım?" dedim zorlukla. Yine güldü. Yavaşça yaklaşmaya başladı. Karnıma ağrılar giriyordu. Kalbim çok hızlı atıyordu. "Az önce olanlar için" dedi fısıldayarak. Gözlerimi gözlerinden çekemiyordum. "Az önce ne oldu ki?" dedim anlamazdan gelerek. Yine güldü. Çok mu güzel gülüyor ne?
Nefesi tamamen yüzümdeydi. Burnu burnuma değdi. Kalbim çok hızlıydı. Bakışlarını yavaşça dudaklarıma indirdi. "Hani seni az önce -" derken çalan zil sesiyle sözü yarıda kaldı. Kendi kendine "siktir ya" dedi. Hala dibimdeydi. Gözlerime bakmaya başladı. "Be-ben , kapıya bakıyım" diyip koşarak kapıya gittim. Neredeyse beni öpecekti, hem de ikinci kez. Kalbim hala çok hızlıydı.
Kapıyı açtım. Fırat. "Hoşgeldin" dedim soğuk bir sesle. "Hoşbuldum" dedi gülerek, içeri girdi. Elini cebine atıp "Dedim ilk kez gidiyorum evine, bir çikolata alıyım." diyip bana çikolata uzattı. Dido. Gözlerim hemen mutlulukla parladı. "Teşekkür ederim " diyip elinden aldım çikolatayı. "Bu kadar sevineceğini bilseydim daha çok alırdım" dedi. Bir anda arkadan bir ses "Gerek yok" dedi. Kerem. Arkamda duruyordu. Fırat bir şaşırdı. Bana "bunun burada ne işi var?" der gibi baktı. "Şey, kerem de cemre'yle olan ödevini yapmak için yardım istemeye geldi. Daha az önce geldi zaten" diye yalan söylediğimde kerem bana baktı. "Evet yeni geldim" diyerek yalanımı sürdürdü ama yalan söylememe kızmıştı. "Tüh, bende başbaşa olacağız diye seviniyordum" dedi fırat. İkimizde aynı anda ona döndük. Kerem ağzını açamadan "Fırat!" dedim uyararak. "Hadi geçelim" diyip odama çıkmaya başladım. Onlarda arkamdan geliyordu. Odama girince "Odan güzelmiş, daha sık mı gelsem ben buraya?" dedi Fırat. Kesinlikle bilerek yapıyordu. "İlk ve son görüşün Fırat, o yüzden iyice bak bence " dediğimde Fırat'ın yüzü düştü, kerem de söylediğimden memnun olmuş gibi gülümsedi ama az önceki olanlar aklıma gelince hemen gözlerimi kaçırdım. A4 kağıdı ve gerekli kitapları falan çıkarıp masaya koydum. Fırat'a dönüp "Hızlıca başlayalım çünkü annemler gelecek" diyerek yeni bir yalan daha söyledim. Bu aralar fazla yalan söylüyordum ama Fırat buradan ne kadar erken giderse o kadar iyi olur.
Ödev neredeyse bitmek üzereydi. Biz Fırat ile masada ödev yaparken Kerem de yatağa oturmuş bizi izliyordu. Arada gözlerim ona kayıyordu ama hemen geri çeviriyordum. "Bitti" diyip elimdeki kalemi masaya bıraktım. "Çok yoruldum ya" dedi Fırat. " Bende ya, elim ağrıdı yazmaktan" dedim. Gülerek "Ellerine masaj yapabilirim istersen" dedi. Kerem hemen yatakta kıpırdandı. "Gerek yok. Sen artık gidebilirsin" dedim. "Beni evden mi kovuyorsun, çok kırıldım" dedi alayla. "Evet Fırat, birazdan annemler gelir, sorun çıksın istemiyorum." "İyi tamam" dedi. Aşağı indik ve Fırat kapıdan çıkacağı sırada yanımda duran Kerem'e dönüp "Sen burada mı duracaksın?" dedi. "Evet , sorun mu var?" dedi. Resmen Fırat sorun var desin de bir sorun çıksın diye can atıyordu. "O da şimdi gidecek, onun ödevine de yardım ediyim" dedim. "Sen niye yardım ediyorsun ki?" Kapıyı açtım Fırat'ı yavaşça sırtından ittirerek "Sanane Fırat, hadi okulda görüşürüz" diyip bir şey demesine izin vermeden kapıyı kapattım. Sesli bir nefes verdim. Bu tehlikeyi de atlatmıştık.
Odama çıktık. Yatağa oturunca kerem bir anda sağ elimi eline aldı ve yavaşça ovmaya başladı. "Çok mu ağrıdı?" dedi. Şok olmuştum. Sadece başımı sallayabildim. Ellerimi ovarken "Onunla sert konuşman hoşuma gitti" dedi gülerek. Bende güldüm. Bir süre daha elimi ovduktan sonra bıraktı. Gerçekten iyi gelmişti . Sonra cebimden Fırat'ın aldığı çikolatayı çıkardım. Tam paketini açacağım sırada kerem elimden kaptı. "Ne yapıyorsun?" "Yemeyeceksin bunu" " Neden?" "Onun aldığı hiçbir şeyi yemeyeceksin." " Saçmalama Kerem" diyip elinden almaya çalıştığımda elini geri çekti. "Ciddiyim" "Kerem canım çikolata istedi ya , saçmalama. Alt tarafı çikolata almış" diyip yeniden eline uzandım. Elini geri çekti. Yeniden uzanmaya çalıştığımda bir anda sırtı yatağa değdi ve benim göğsüm de onun vücuduna. Çok yakındık. Yine beni ateş basmaya başlamıştı. Onu umursamamaya çalışarak yeniden eline uzanmaya çalıştığımda beni bir anda kendi altına aldı ve çikolata tutan elini yukarı kaldırdı. "Hayır dedim" Nefesi yüzüme değiyordu. Az önceki olanları hatırladığımda yüzüm kızarmaya başladı. Çok yakınımdaydı. Sessizce "Kerem çikolata görünce dayanamıyorum, yemem lazım lütfen. Çok canım istedi." dedim. "Onun aldığı hiçbir şeyi yemeni istemiyorum.". "Alt tarafı çikolata kerem abartma" "Tamam ben sana yarın alırım" "Kerem canım şimdi istedi, yarına kadar bekleyemem. " Gözleri gözlerimdeydi, nefesi yüzümde. "Tamam o zaman , ben şimdi gidip alıyım" "Kerem hayır ya ver yiyim işte şunu" "Zeynep hayır dedim, bitti." "Ben ne zamandır senin emirlerine uyuyorum ?" "Emir değil, sadece istek" "Kerem valla çok canım çekti" Bir süre gözlerime baktı. Gerçekten yememi istemiyordu. Neyse, onu sinirlendirmeyecektim. Yarına kadar sabrederdim.
"Tamam o zaman, ama yarın bana alacaksın" dedim gülümseyerek. O da gülümsedi. "İstediğin kadar alırım"
Sevinçle sesli bir nefes verdim. Nefesim yüzüne çarpınca bir an gözlerini kırpıştırdı. Gözlerime yine az önceki gibi bakmaya başladı. Sonra yavaş yavaş bana yaklaşmaya başladı. Yine karnıma ağrılar girmişti. Kalbim çok hızlıydı. İyice yaklaştı. Gözleri dudaklarımdaydı. Dudakları dudaklarıma değmek üzereyken zil çaldı. "Sikeceğim artık" dedi. Ben gülmemeye çalışarak dudaklarımı dişledim. Gözlerime bakıp "gülme" dedi. Sinirlenmişti. İkidir bölünüyordu. Hala üstümdeydi ve gözlerime bakıyordu. "kapıya bakmam lazım" "Bakmasan olmaz mı?" "Olmaz" Oflayarak üzerimden kalktı. Bende hemen odadan çıkıp kapıyı açtım. Annemler gelmişti. "Hoşgeldiniz" "Hoşbulduk. Konuşmamız lazım" dedi annem. Şaşırmıştım. Ne konuşacaklardı ki? Koltuklara oturduk. Hemen cebimden telefonu çıkarıp Kerem'e mesaj attım.
İşim biraz uzun sürecek ama bekle beni.
"Sana söylememiz gereken bir şey var" dedi babam. Dikkatle onları dinliyordum. Annem "Hamileyim" dedi. Ne?! "Gerçekten mi?" Başını salladı. Cidden çocuk mu istiyorlardı? Ama beni niye istemiyorlardı? Demek onların beni sevmemelerinin sebebi çocukları olması değilmiş, beni istemiyorlarmış.
Gözlerim doldu ama başımı yere eğip saklamaya çalıştım. Babam "Bundan sonra annene daha fazla yardım edeceksin, onun çok yorulmaması lazım" dedi. "Tamam" diyip odaya çıktım. Gözlerim doluydu hala. Odaya girip kapıyı kilitledim. Kerem yatağın başlığına yaslanmış bana bakıyordu. Kaşlarını çatıp "Noldu?" dedi. Gülümsemeye çalışarak "Bir şey olmadı" dedim. İnanmamıştı. "Gel yanıma" dedi. Yanına oturdum, sırtımı yatağın başlığına yasladım. Yüzünü bana çevirip "Noldu?" dedi tekrar. Başım yerdeydi. Gözlerimden bir damla yaş aktı. "Hamileymiş" dedim sessizce . "Ne?" Şaşırmıştı. Bunu beklemiyordu. Bende beklemiyordum. Başım hala yerdeydi. "Hamileymiş Kerem. Çocuk istiyorlarmış, onlar beni istemiyorlarmış. Bende bir sorun mu var? " dedim. Gözlerimden yaşlar boşalmaya başlamıştı. Başımı göğsüne çekti ve başıma küçük bir öpücük kondurdu. "Şşş ağlama. Sende bir sorun yok. Bu onların sorunu. Sende bir sorun yok, ağlama sen" dedi. Sıkıca tutuyordu beni. Ağlmaya devam ettim. 5 dakika falan hiç konuşmadık. Ağlamam durmuştu.
Kendimi yavaşça geri çektim. Yüzüne bakmadan "Ben bir yüzümü yıkayım" diyip odamdaki banyoya gittim. Yüzümü yıkadım. Daha fazla ağlamayacaktım. Banyodan çıktım, kerem'in yüzüne bile bakmadan yanına oturdum. Bana doğru döndü. "İyi misin?" Yavaşça başımı salladım. Bir süre sessiz kaldık.
"Benim gitmem lazım" dedi. "Niye?" dedim bir anda. Güldü. "Şey yani, istersen git tabi" dedim. Utanmıştım, kahretsin. Güldü. "Geç oldu, gitmem lazım. Kalmamı istersen kalırım" dedi gülerek. İstiyorum. "Niye kalmanı isteyim canım, banane. Allah Allah" dedim. "İyi tamam gidiyorum ben" diyip pencerenin önüne gitti. Bende peşinden gittim. Pencereyi açıp merdivene çıktı. "İyi geceler" dedim. Gülümseyerek gözlerime baktı. "En iyi geceler senin olsun" dedi. Bu dediği beni de gülümsetmişti. Merdivenden inerken "Dikkat et" dedim. Bu dediğime mutlu olmuştu, güldü ve gitti. Üzerimi değiştirip yatağa uzanıp hemen Nisa'yı aradım. Bugün olan herşeyi anlattım. Kerem'le olan yakınlaşmalarımızı , Fırat'ı. Sadece annemin hamile olduğunu söylemedim çünkü öğrenirse sevinirdi. Onların nasıl biri olduğunu bilmiyordu. 1 saate yakın onunla konuştuktan sonra bugün olanları düşünerek yatağa uzandım. Ama uyuyamıyordum. Saat 1 Saat 3 Saat 4 Hala uyuyamıyordum. Uykum vardı ama uyuyamamıştım. Çünkü şu bebek meselesini düşünüyordum. En son saat 5'e doğru gözlerim yavaş yavaş kapandı.
"Zeynep, Zeynep" Gözlerimi açtığımda yatağımın kenarında bana bakan Kerem'i görünce küçük bir çığlık attım ama o ağzımı kapattığı için çok ses çıkmamıştı. "Ne işin var senin burada?" Alınmış gibi "Aşk olsun, kovsaydın daha az acıtırdın be" dedi. Yatakta doğruldum. "Ya hayır kovma değilde, sabah sabah yatağımın başında ne yapıyorsun, ne zaman geldin?" dedim. "Zeynep saat öğlen 1'e geliyor. Bende yeni geldim. Seni uyandırmaya çalışıyordum. Aslında girmeden önce aramıştım ama sanırım telefonunun sesi kısık" dedi. Şok olmuştum. "Saat 1'e mi geliyor. Nasıl ya? Gerçi gece doğru düzgün uyuyamadım. Sen niye gelmiştin?" "Zeynep istemiyorsan açık açık söyle, bu ikinci ima oldu" dedi ciddi olmayan bir ifadeyle. "Ya hayır tabiki ama , sabah sabah beni görmeye gelmedin heralde." "Aslında seni görmeye gelmiştim. Dünden sonra nasıl olduğunu merak ettim. Hem de çikolata sözüm vardı" diyip elindeki poşeti bana uzattı. İçinde 5 tane Dido, 5 tane karam vardı. Yok artık! Heyecanla ellerimi boynuna sardım. "Teşekkür ederim!" dedim sevinçle. Güldü. Sonra ne yaptığımı farkedince kendimi geri çektim. Utanmıştım. Kahretsin. "Şey, pardon, ben, heyecandan oldu, yani. Ben bir yüzümü yıkayım" diyip hemen banyoya gittim. Kahretsin, yine utanmıştım. Ne diye atlıyorsun ki çocuğun boynuna? Aptal Zeynep. Hiç mi çikolata görmedin?!
Yüzümü yıkayıp odaya girdim. Hiçbir şey demeden dolaptan kıyafetlerimi aldım ve tekrar banyoya girecekken "Aslında pijamaların çok güzel, değiştirmesen de olur" dedi gülerek. Bende gülerek gözlerimi devirdim ve banyoya girdim. Yine utanmıştım. Bu çocuk niye beni hep utandırıyordu? Ben niye habire utanıyorum? Offf. Pijamalarıma baktığımda geçenki kaktüslü pijamam olduğunu gördüm. Hemen değiştirdim. Hava çok sıcaktı. Bir şort, üzerine de kırmızı bir tişört giydim. Şortum çok kısa değildi. Kalçamı kapatıyordu, ama dizlerimin üzerindeydi. Saçlarımı da açık bıraktım.
Banyodan çıktığımda Kerem beni baştan aşağı süzdü. Sonra tekrar yavaş yavaş yüzüme çıktı. En son gözlerimde takılı kaldı. Bir süre baktıktan sonra gözlerimi kaçırdım. "Aç mısın?" dedim. "Evet. Annenler evde mi?" "Hayır . Onlar hiç evde olmazlar. Gerçi artık hamile, bir süre sonra dışarı çıkmayı bırakır o" dedim sessizce ama o duymuştu sanırım. Ayağa kalkıp yanıma geldi. Tam karşımda durdu. "Takma kafana, belki kardeşin olunca daha farklı olur her şey" dedi gülümseyerek. Ben de gülümsedim " Umarım"
"Gel, bir şeyler yiyelim" dedim ve mutfağa indik. "Ne hazırlayım?" diye sordum. "Farketmez, ne kolayına geliyorsa. Yumurta bile kırsan yerim ben. Hatta evet ya yumurta kırsana. Sucuklu. Canım çekti ya. Sucuklu yumurta yapsana" Konuşurken o kadar tatlı görünüyordu ki hafifçe kıkırdadım. "Tamam" diyip malzemeleri çıkarmaya başladım. Ben sucukları doğrarken o da masaya yaslanmış beni izliyordu. "Gece niye uyuyamadın?" dedi. Bir anda konuşmasıyla irkildim ve elimi kestim. Hemen yanıma geldi. "Zeynep iyi misin? Özür dilerim ben korkutmak istememiştim. " dedi. Elimi eline almıştı. Peçete alıp tutmaya başladı. "Senin suçun değil, dalmışım ben" dedim. Banyodan yara bandı alıp geldim. Parmağıma sardı yara bandını. Sanki ameliyat yapıyor gibi çok dikkatli yapıyordu. Bu haline yavaşça güldüm. Sardıktan sonra "Acıyor mu?" "Hayır " Bir süre yüzüme baktıktan sonra "Ben hazırlayım" diyip ayağa kalktı. Bende hemen ayağa kalktım. "Yok ya olmaz öyle, yaparım ben" "Zeynep, sen geç ve otur. Ben halledeceğim" dedi. Başımı sallayıp kalçamı masaya yasladım. Bu sefer de ben onu izliyordum. Yavaşça sucukları doğradıktan sonra yumurtayı pişirdi. Hemen yemeye başladık. İkimiz de çok acıkmıştık. "Eline sağlık. Baya güzel olmuş" dedim. Gülümseyerek "Afiyet olsun" dedi. Yedikten sonra kaldırmama yardım etti ve salonda koltuklara oturduk.
İkili koltukta yanyana oturuyorduk. Bana doğru döndü. "Az önce soruma cevap verememiştin. Gece niye uyuyamadın?" "Hamile olmasını düşünüyordum. O doğunca ne olacağını düşünüyordum. Acaba o beni sevecek mi yoksa diğerleri gibi istemeyecek mi diye düşünüyordum" dedim sessizce. Niye bilmiyorum Kerem'e duygularım konusunda dürüst oluyordum hep. "Tabiki isteyecek, ablası olacaksın sen onun. Çok sevecek seni" dedi . Beni rahatlatmaya çalışıyordu. Konuyu değiştirmeye çalıştım. "Çikolata almıştın sen, dur getiriyim onları" diyip odamdan çikolataları alıp tekrar yanına geçtim. Hemen birini açtım. Yemeden önce ona uzattım. Yine istemedi. "Bir lokma ya, nolacak al işte" "Zeynep gerçekten sevmiyorum" "Tamam benim için, küçük bir ısırık hadi lütfen" dedim. Bir süre gözlerime baktı. "İyi tamam" Gülümseyerek elimdeki çikolatayı ona uzattım. Küçük bir parça ısırdı. Yemeye başladı. Onu izledim. Sanırım gerçekten sevmiyordu, yüz ifadesinden belliydi. Bende çikolatanın kalanını yemeye başladım. Ben 3 çikolata bitirdim. Kerem de beni izliyordu. Geri kalanını mutfağa bıraktım. Şimdilik bu kadar yeterdi.
Tekrar yanına oturduğumda gülmeye başladı. 'Ne?' der gibi bakınca yanıma iyice yaklaştı. Baş parmağını dudağımın kenarına dokundurdu. "Şurada çikolata kalmış" diyerek parmağıyla orayı sildi. Gözlerimin içine bakıyordu. Sonra da parmağına bulaşan çikolatayı yaladı. Ben şok bir şekilde onu izliyordum. Hem çok dibimdeydi, hemde dudaklarıma dokunmuştu parmakları. Kalbim yine hızlı atmaya başladı. Gözleri çok yoğun bakıyordu. Bende gözlerimi ondan ayıramıyordum. Neden ayıramıyordum?
Yavaşça yaklaşmaya başladı. Nefesini yüzümde hissediyordum. Çok gerilmiştim. Çok yaklaşmıştı. Karnıma ağrılar girmeye başladı. Bakışları yavaşça dudaklarıma indi. İyice yaklaşmıştı. Ama çalan telefon sesiyle durmak zorunda kaldı. "siktir" dedi sessizce. Yeniden gözlerime baktı. Ben hemen utançtan gözlerimi kaçırdım. Cebimdeki telefonu çıkardım. Nisa arıyordu. Kerem geri çekildi. Telefonu açtım bende. "Efendim?" "Nasılsın kuzum?" "İyiyim sen nasılsın?" "İyiyim bende. Evde sıkıldım bir şeyler yapalım mı?" "Aslında Kerem'le birlikteyim şu an, evdeyiz" dediğimde Kerem gülerek bana baktı. Sanırım onunla olduğumu saklamadığım için sevinmişti. Çünkü dün Fırat'a yalan söylemiştim. "Haa, başbaşayız diyorsun yani. Anladım ben" dedi Nisa imayla. "Nisa'cım sen ne diyecektin?" dedim dişlerimi sıkarak. "O zaman şey yapalım mı? Bende size geliyim. Mustafa, Göktuğ ve Yunus'u da çağırıyım. Sizde oturalım" "Tamam olur, güzel olur" "Tamam canım, görüşürüz " "Görüşürüz " diyip telefonu kapattım. Kerem'e dönüp "Nisa ve seninkiler buraya gelecek" dedim. "Olur, beraber zaman geçiririz, güzel olur" dedi gülümseyerek. Ben hemen gözlerimi kaçırdım. Az öncesi için utanıyordum. "Dün niye Fırat'a yalan söyledin?" dedi. Bana dönmüştü. Bende ona doğru döndüm. "Sorun çıkmaması için. Hem cemre'ye falan da söyleme ihtimali vardı. Gerçekten gereksiz sorunlardan çok sıkıldım" dedim. "Haklısın" dedi sadece. "Cemre ne zamandır sana takık?" dedim bir anda. Neden bilmiyorum ama merak etmiştim. " 10. sınıftan beri. İlk tanıştığımız zamanlarda bana baya asılıyordu. Bir süre konuştuk. Sevgili olmadık ama flört gibiydi. Aslında hoşlanmıyordum bile ondan, hiçbir şey hissetmiyordum ama yine de konuşuyordum. Sonra benim normal kız olan arkadaşlarım yavaş yavaş benden uzaklaşmaya başladı. Öğrendim ki Cemre onları tehdit falan ediyormuş. Takıntı haline getirmiş beni. Ondan sonra konuşmayı kestim. Ama o hala aynı, değişmedi. " Neden bilmiyorum ama cemre'ye olan nefretim artmıştı. "Sana da zarar verebilir" dedi. Benim için korkuyordu. "Bana bir şey yapamaz" dedim. Bana biraz daha yaklaştı. Bacakları bacaklarıma değmeye başlamıştı. Konuştuğu zaman nefesini az da olsa hissediyordum. Gülümsedi . "Çok cesursun, ama bu cesaretin beni korkutuyor. Bir gün başına büyük bir bela alabilirsin." dedi. Gülümsedim sadece. Gözlerinin içine baktım. Bir süre bakıştık. Sonra yüzü biraz daha yüzüme yaklaşmaya başladı. "Gözlerin çok güzel." dedi. Daha da yaklaştı. "Seninki de çok güzel, kahverengi ela karışımı. İnsanın baktıkça bakası geliyor. " dedim. Bu itirafıma şaşırmıştı. Yüzüme daha da yaklaştı. Nefesi tamamen yüzümdeydi. Burnu burnuma değdi. Bir elini yanağıma koydu. Bir anda yüzüm alev aldı. Dokunduğu yeri yakıyordu resmen. Karnıma ağrılar girmeye başladı. Bakışları yavaş yavaş dudaklarıma indi. Bir süre orayı izledi. Bir an dudaklarımı yaladım. Yutkunduğunu hissettim. Sonra iyice yaklaştı. Bir yandan da eli yanağımı okşuyordu. Dudakları dudaklarıma değmek üzereydi, nefesi benim nefesimle karışmıştı. Dudakları dudaklarıma değmek üzereyken kapı çaldı. "sikeceğim, bu sefer gerçekten sikeceğim" dedi. Gülmeye başladım. Sinirle bakınca gülmemek için dudaklarımı dişledim. Bakışları bir saniyeliğine dudaklarıma inip takrar gözlerime çıktı. "Gülme" dedi. Gülerek "Tamam" dedim. Geri çekildi. Bende kapıya gittim.
Nisa gelmişti. "Hoşgeldin" diyip sarıldım ona. "Hoşbuldum, ben biraz erken geldim, diğerleri de şimdi gelir " diyip salona geçti. Kerem hala sinirliydi anlaşılan. 5 dakika kadar oturduktan sonra zil çaldı tekrar. "Diğerleri geldi" diyip kapıya gidecektim ki Kerem kolumdan tuttu. "Nisa sen bak kapıya, Zeynep bir yukarı çıkacak" diyip beni merdivenlere sürükledi. Kapıyı açıp odama girdik. "Ne oldu?" dedim . "Şortunu değiştir?" "Sebep?" "Çok kısa Zeynep, herkesin yanında böyle durmayacaksın heralde" "Saçmalama Kerem, çok sıcak hava" "Beni delirtme Zeynep, giy bir pantolon " dedi. Cidden mi? "Kerem gerçekten beni sinirlendiriyorsun" diyip dolaptan bir pantolon aldım ve banyoda değiştirdim.
Banyodan çıkınca hiç kerem'in yüzüne bakmadan odadan çıkacakken önüme geçti ve beni durdurdu. Sinirliydim. O niye karışıyordu ki bana? "Çekil kerem" Çekilmedi. "Kızdın mı?" Ciddi ciddi soruyor muydu bunu bana? "Sence?" "Zeynep çok kısaydı o şort. Onların yanına öyle çıkmana izin veremezdim. Kızma bana" "Senin yanında durunca niye bir şey demiyorsun da başkasına gelince olmaz diyorsun?" dedim sinirle. "Tamam Zeynep. Aramız bozulmasın lütfen. O kadar çikolata aldım bak sana. Onlar bitince bir daha alırım istersen" Bu dediğine gülümsedim. Beni nasıl yumuşatacağını iyi biliyordu. Gülerek "Hadi aşağı inelim " dedim. "Yok demi sorun?" Normalde bir başkasının giyimime karışmasına asla izin vermezdim ama konu Kerem olunca değişiyordum. "Yok Kerem yok. Hadi bizi bekliyorlar" dedim gülerek. O da güldü, aşağı indik. "Hoş geldiniz " dedim. Yunus hemen gelip sarıldı bana. "Özledim seni ya" dedi. Bende kollarımı beline sardım. "Bende seni özledim." Kerem o sırada bize bakıyordu. Kaşlarını çatmıştı. Diğerleriyle de selamlaştıktan sonra film izlemeye karar verdik. Onlar filmi hallederken biz de Nisa ile bir şeyler hazırlayacaktık. O sırada Nisa'ya hemen o gelmeden olanları anlattım.. "Kahretsin ya, ben şimdi seni öpmesini mi engelledim? Ya benim sizi ayarlamama gerek kalmadan siz olacaksınız zaten" dedi gülerek. "Kızım saçmalama, muhtemelen o da ilk defa biriyle bu kadar yakınlaştığı için öyle oldu, yoksa benimle alakası yok" Gülerek "Tabi tabi, kesin öyledir" dedi.
5 dakika sonra içeri girdik. Korku filmi seçmişlerdi. En sevdiğim. Nisa hemen burun kıvırdı ben korkarım diye ama kimseyi ikna edemedi. 3 'lü koltuğa yanyana kerem, ben , nisa ve mustafa oturmuştuk. Yunus ikili koltuğa uzanmıştı. Göktuğ da tekli koltukta oturuyordu. Film izlerken nisa bir anda korktu ve Mustafa'ya iyice yanaştı. Başını onun göğsüne bastırdı. Mustafa da bu durumdan memnun olmuş gibi elini nisa'nın omzuna attı. Film bitene kadar birkaç kez böyle olmuşlardı. Bende birkaç kere irkilip yanlışlıkla kerem'in elini tutmuştum ama sonrasında utanıp hep geri çekmiştim.
Film bittikten sonra yarım saat kadar sohbet ettik. Ondan sonra evden çıktılar. Nisa'yı da Mustafa bırakacaktı. Annemler gelene kadar Kerem beni yalnız bırakmak istemedi. Birazdan gelirlerdi zaten onlarda. Odama çıktık beraber. Biraz konuştuktan sonra annemler geldi. Kerem de "Ben gidiyim, geç oldu" dedi. Cama doğru gitti. Bende peşinden gittim. Merdivene çıktı. "İyi geceler" dedim. "En iyi geceler senin olsun, kaktüs" dedi gülerek. Bende güldüm. Bir süre gözlerime baktıktan sonra inmeye başladı. Arkasından "Dikkat et" diye bağırdım. O gittikten sonra bende hemen bir duşa girdim. Yarın okul vardı. Hemen yatağa girdim. Bugün çok güzel geçmişti. Olanları düşünerek uykuya daldım.
Sabah alarm sesiyle hemen yataktan kalktım. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım. Odaya geçip hemen gömleğimi giydim, Altına da eteğimi giydim. Saçlarımı bugün atkuyruğu yaptım. Hava çok sıcaktı çünkü. Çantamı da alıp dışarı çıktım. Durağa biraz erken gelmiştim. Benden 5 dakika sonra da Nisa geldi. Biraz oturduk, dünü konuştuk. O sırada otobüs geldi ve bindik. Duraktan inince okula kadar yürümek bize ölüm gibi geldi. Çünkü hava çok sıcaktı, sırtımızda çanta vardı ve yokuş çıkıyorduk. Sonunda okula vardığımzda sınıfa çıktık. Gülümseyerek "Günaydın" dedim bizimkilere. Onlar da aynı şekilde "Günaydın" dedi. Bugüne nedensiz bir şekilde mutlu başlamıştım. Belki de dünden kaynaklıydı, bilemiyorum.
Biraz sonra hoca sınıfa yanında bir öğrenciyle girdi. Bu çocuk bana tanıdık geliyordu ama kimdi? Bir anda gözgöze geldik ve sırıtmaya başladı. Hoca tanıttı onu. "Arkadaşlar, sınıfa yeni bir öğrenci geldi. Yiğit Güney" Duyduğum isimle şok olmuştum. Olamaz.
Yiğit Güney! |
0% |