Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@anonimm_z

Bu hayatta herkesin travması vardır. Travmaların sebepleri bazen bir hayvan, bazen bir insan, bazen de yaşadığımız olaylar olur. Yaşanan travmaya ve bunu yaşayan kişiye göre değişiklik gösterir davranışlarımız. Çünkü hepimiz aynı değiliz. Mesela ben küçükken kedilerle ilgili bir olay yaşadığım için bende travma oluştu ve artık kedilere dokunamıyorum. Ama benim yaşadığım olayı bir başkası yaşasaydı, bu onda travma etkisi yaratmayacaktı belki de. Dediğim gibi, hepimiz farklıyız. Olaylara verdiğimiz tepkiler çok farklı. Bu yüzden kimsenin travmasını küçümsemeyin. Belki de bir başkasında travmaya sebep olan olay size çok basit bir şey gibi gelecek ama o kişinin o an neler hissettiğini, ne kadar korktuğunu hiçbir zaman bilemeyeceksiniz. Bu yüzden insanları yargılamayın. Onların yaşadığı olayları ya da travmalarını küçümsemeyin.

 

Her neyse. Dediğim gibi, herkesin travması vardır. Kiminin ki çok küçüktür, bir süre sonra unutur bile onu. Ama bazılarının ki o kadar büyüktür ki, o kişi de o kadar büyük etkiler bırakmıştır ki, hayatının büyük bir kısmını etkiler. Bu travmalar bazen arkadaşlık edinmemizde engel olur, bazen sevgili ile ilişkide, bazen meslek seçiminde...

 

Yiğit Güney!

Hayır hayır hayır. O burada olamaz. Şokla Nisa'ya döndüm. O da şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Yiğit'e döndüğümde hala sırıtarak bana bakıyordu. "Boş bir yere geçebilirsin Yiğit." dedi hoca. Yiğit duvar kenarında boş bir sıraya ilerlerken bana sırıtarak göz kırptı ve sırasına oturdu. Hala şoktaydım. Nisa'ya döndüğümde o da hala şoktaydı. Kerem sanırım onun bana göz kırptığını görmüştü. "Şu yeni gelen az önce sana göz mü kırptı ben mi öyle gördüm?" dedi bana. Kaşlarını çatmıştı. Ona döndüğümde yüz ifademi görünce daha da çatıldı kaşları. "İyi misin sen? Tanıyor musun onu?" dedi merakla. Bir süre bekledikten sonra. "Yiğit" dedim. Derin bir nefes alıp "Ortaokuldaki" dediğimde kaşları daha da çatıldı. Hemen başını Yiğit'e çevirdi. O da sırıtarak bize bakıyordu hala. "Gerçekten mi?" dedi Kerem. Başımı salladım. Mustafa bize dönüp "Siz niye bu kadar şaşırdınız ki? Kim bu?" dedi. Nisa cevapladı. "Hani size anlatmıştım ya ortaokulda Zeynep'e takıntılı biri vardı diye. Bu o çocuk" Mustafa da şaşırmıştı. "Hala takıntılı değildir heralde . Aradan kaç yıl geçti sonuçta" dedi. "Umarım" dedim. Önüme dönüp ders dinlemeye çalıştım ama dinleyemedim. O çocuk resmen beni taciz etmişti. Hem daha çocuktum. Aslında taciz bile sayılmazdı ama o an o kadar korkmuştum ki unutamıyordum. Ya yine benim peşime takılırsa? Korkmaya başlamıştım . Korkmamam lazımdı, cesur olmam lazımdı ama olamıyordum. O çocuktan korkuyordum. Eğer hala bana takıntılıysa çok kötü şeyler olabilirdi. Ortaokulda bile beni taciz etmeye çalışan çocuk, şimdi kim bilir neler yapardı?

 

Teneffüs zili çalar çalmaz Yiğit sıramın başına gelmişti. Sırıtarak "Vayy Zeynep, tanıdın mı beni? " dedi. Soğuk bir ifadeyle "Maalesef" dedim. "Maalesef mi? Aşk olsun. Ben seni gördüğüme çok sevindim. Hem daha da güzelleşmişsin. Gerçi sen hep güzeldin" dedi. Nedensiz bir şekilde ürküyordum bu çocuktan. Boyu Kerem'le aynıydı. Uzun saçları, koyu kahverengi gözleri vardı. Sert bir duruşu vardı. Ben cevap vermeyince Nisa "İşine bak Yiğit " dedi. Yiğit ona dönüp "Sana da merhaba Nisa. Sen hala aynısın, hiç değişmemişsin. Seni ortaokulda da sevmezdim biliyor musun?" dedi sırıtarak. Nisa alaylı bir ifadeyle "Ben sana bayılıyordum zaten" dedi. "Biliyorum, bana herkes bayılır. Zeynep dışında" diyip yine bana döndü. "Sahi Zeynep, benden hala nefret mi ediyorsun? Neyse seni çok kızdırmayalım. İkinci bir yumruk falan yerim. Bu arada arkadaşlarına anlatmış mıydın neden bana yumruk attğını?" dedi. Sırıtıyordu. Beni sinir etmek onu sevindiriyordu. "Hiç değişmemişsin Yiğit, hala aynı aptal özgüvene sahipsin. Sahi hiç pişmanlık duydun mu yaptıklarından dolayı?" dedim. Dolma gözlerim dolma.

"Asla. Hep 'keşke daha fazlasını yapabilseydim' dedim biliyor musun?" dedi. Bu söylediği ile gözlerimin dolmasına daha fazla engel olamadım. O zamanki yaptıkları tekrar gözümün önüne geldi. Yiğit dolan gözlerimi görünce sırıtması daha da arttı. "Neyse ben gidiyim sonra görüşürüz nasılsa." diyip, göz kırpıp gitti. Hemen Nisa'ya "Nisa tuvalete gitmemiz lazım" dedim. Gözümden bir damla yaş aktı o sırada. Nisa hemen ayağa kalktı. Bende ayağa kalkarken kerem'in bana seslendiğini duydum ama duymazlıktan geldim. Hemen nisa ile tuvalete gittik. Yüzümü yıkadım.

 

"İyi misin?" dedi. Başımı salladım. "Zeynep" dedi. Tereddüt ediyordu konuşmakta. "Yiğit sana ortaokulda ne yaptı? Sanırım düşündüğümden daha fazlası. Anlat bana" dedi. Gözyaşlarım yanaklarımı ıslatmaya başladı. Nisa'ya doğru döndüm. Tereddütte kaldım. Anlatmalıydım ama. "O, bana ortaokulda, dokunmaya çalıştı" dedim kısık bir sesle. "Ne?! Nasıl yani?" dedi.

Kısaca Yiğit'in bana yaptıklarını anlattım. Şok olmuştu. "Siktir. Kızım sen ciddi misin? Bana niye söylemedin?" dedi. "O an korkmuştum anlatmaya, utanıyordum. Sonrasında da yeniden hatırlamamak için hiç konuşmadım. Sadece kerem biliyor, geçen anlattım ona da. Sakın kimseye söyleme Nisa, lütfen."

"Tamam saçmalama, tabiki kimseye söylemem. O Yiğit'i geberteceğim ama" dedi sinirle.

"Hayır Nisa, ona sinirli olduğunu belli etme. Onun amacı bu zaten. "

"Of tamam" dedi. Bir süre daha durduktan sonra "Hadi gel, ders başlayacak. İstersen girmeyelim bu derse" dedi. "Hayır gidelim." diyip sınıfa gittik. Sınıfa girdiğimizde kerem bana bakıyordu. Hemen başımı eğdim. Ona hiç bakmadan sırama oturdum. Ben oturur oturmaz da hoca geldi. Hocanın hemen gelmesi iyi olmuştu çünkü kerem benimle konuşmaya çalışabilirdi.

 

Zil çalınca Yiğit benimle konuşmaya çalışmasın diye hemen Nisa ile bahçeye çıktık. Yiğit'i düşünüyordum. Hala bana takıntılıydı belli ki. Bir şey yapar mıydı acaba? Bir de pişman değilim dedi. Daha fazlasını yapmak istiyorum dedi. Ya yine yapmaya çalışırsa. Engel olamazsam?

 

Düşünürken bir anda omzuma dokunan el ile irkildim. Başımı kaldırdığımda Kerem'i gördüm. Endişeli şekilde bana bakıyordu. "İyi misin? Seslendim seslendim duymadın?" dedi. Yavaşça başımı salladım. Kerem Nisa'ya dönüp "Nisa bizi biraz yalnız bırakır mısın?" dedi. Nisa hemen başını sallayıp okula girdi. Kerem de gelip yanıma oturdu. Bir süre yüzümü inceledi. "İyi misin?"

Başımı salladım. Konuşmadım. Bir süre daha yüzüme baktı. Ama ben gözlerine bakmıyordum. "Zeynep, korkuyor musun ondan?" dedi. Yavaşça başımı kaldırdım, gözlerine baktım. "Evet" dedim. "Korkmana gerek yok, sana bir şey yapamaz. Ve ondan korkma. Ya da en azından korktuğunu belli etme. Onun istediği bu. Ona sakın istediğini verme." dedi.

"Kerem onu tanımıyorsun, istediğini almak için herşeyi yapar o. Hem ortaokulda bile bunları yaptıysa şimdi neler yapmaya çalışır kim bilir?" dedim. Gözlerim dolmuştu. Başımı yavaşça göğsüne çekti. Engel olmadım. Gözümden bir damla yaş aktı. "Merak etme, sana dokunamaz. İzin vermem."

"Kerem onunla kavga etmeni istemiyorum. Ne olursa olsun, lütfen."

"Niye?"

"Kerem o her şeyi yapabilir. Yanında bıçak falan taşır o. Eğer kavga ederseniz sana zarar verir, lütfen" dedim endişeyle.

"Merak etme" dedi sadece.

 

Bir süre eli saçlarımda gezindi. Bende sakinleşmiştim. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Gülümsedim. O da gülümsedi, "Ne oldu?" dedi. "Her seferinde beni sakinleştirmeyi nasıl beceriyorsun?" dedim gülerek.

"Meslek sırrı" dedi.

"Ha bu bir meslek yani, kim olursa yaparım diyorsun?" dedim sorgular gibi. "Cık, sadece sana özel" dedi. Gülümsemem daha da arttı. Bu niye benim hoşuma gitti ki? Bir süre hiç konuşmadan birbirimizin gözlerine baktık. Zil çalınca "Hadi gidelim" diyip ayağa kalktım. O da peşimden kalktı. Beraber sınıfa girdiğimizde Yiğit'in gözü üstümüzdeydi ama ben ona hiç bakmadım. Sırama oturunca Nisa bana dönüp "İyi misin?" dedi. Gülümseyerek başımı salladım. O sırada hoca geldi ve ders başladı.

 

Bu sefer derse odaklanabilmiştim. Kerem sağolsun. O haklıydı. Yiğit'ten korkmama gerek yoktu. Bana bir şey yapamazdı. Umarım yani. Zil çalınca Fırat sıramızın yanına geldi. Bana bakarak "Zeynep bir gelir misin?" dedi. Her zamanki gibi değildi. Ciddi duruyordu. Ben daha ağzımı açamadan Kerem "Sebep?" dedi. Fırat ona dönüp "Bir şey söylemem lazım" dedi. "Tamam burada söyle" dedi Kerem. Fırat onu umursamadan bana dönüp "Zeynep, kısa sürecek" dedi. "Tamam" diyip yerimden kalktım. Kerem kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Onu umursamamaya çalışarak Fırat'ın peşinden gittim. Bahçeye indiğimizde okulun arkasındaki banklardan birine geçtik.

 

"Hemen sadede geleceğim. Yiğit'i nereden tanıyorsun bilmiyorum ama baya belalı biri gibi duruyor. Benim önümde oturuyor ya, derste sürekli sizi sordu. Özelikle seni. Sevgilisi var mı falan dedi. Sonra diğerlerini sordu. Sizi araştırıyor yani." dedi. Sinirle soludum. Bu çocuk ne yapmaya çalışıyor?

"Seni uyarmak istedim. Bunları sana söylediğimi ona söyleme. Ben ona bilerek onları sevmiyorum gibi bir izlenim bırakmaya çalıştım. Bana sizin hakkınızda bir şey söylerse sana söyleyeceğim ama bunu öğrenmemesi gerek. Arada size bilerek laf falan atabilirim ama o şüphelenmesin diye tamam mı? Zeynep bak bu çocuk baya belalı birine benziyor. Uzak durmaya çalış. Dikkat et" dedi. Gülümsedim .

"Teşekkür ederim Fırat, gerçekten teşekkür ederim ama eğer bana bunları anlattığını fark ederse senin başına bela olur."

"Anlamaz merak etme. Sen söyleme yeter " dedi. Gülümseyerek başımı salladım. "Teşekkür ederim. Senden bunu beklemiyordum açıkçası" dedim gülerek. O da gülümsemeye başladı. "Arada sinir bozucu biri olabilirim ama başına bir şey gelmesini istemem. " dedi.

 

Ondan sonra ayağa kalktık. Fırat önden sınıfa girdi. Yiğit anlamasın diye ben bilerek biraz daha oyalandıktan sonra sınıfa gidiyordum ki bir el beni çekti ve boş bir sınıfa soktu. Kerem. Kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Kapıya yaslandım. "Sen niye onun peşinden gidiyorsun?" dedi sinirle. "Kerem yardım ediyor bana. Kötü bir şey için çağırmamış." dedim sakince. Kaşları bu sefer meraktan çatıldı. "Ne dedi sana?"

"Yiğit ona bizi sorup durmuş, sevgilim falan var mı araştırıyormuş, sizi de sormuş hep. Fırat bilerek onun yanında gibi davranacak, arada bizi bilerek sinir edecek Yiğit ondan şüphelenmesin diye. Yiğit'ten laf alıp bana getirmeye çalışacak" dedim. "Cidden mi?" dedi. Şaşırmıştı. Gerçi bende şaşırmıştım çünkü ondan böyle bir şey beklemiyordum. "Evet" dedim.

"O niye bize yardım ediyor?" dedi.

"Edilen yardıma niye karışıyorsun kerem? Çocuk insan gibi geldi yardım edecek" dedim. Sinirli bir nefes verdi. "İyi tamam, sen yine de çok konuşma onunla" Gülümsedim. Dengesizsin Zeynep.

"Tamam" dedim. O da gülümsedi. Sonra sınıfa gittik.

 

Öğle arasında hep birlikte kantinde oturuyorduk. Nisa yine bir şeyler anlatıyordu. Mustafa gülümseyerek onu dinliyor, arada sohbete katılıyordu. Göktuğ ve Yunus'ta Nisa ile sohbet ediyordu. Kerem ve ben sadece onları dinliyorduk. O sırada bir anda masamızın başına Yiğit geldi. Yine pis pis sırıtıyordu. "Nasılsınız gençler?" dedi. Nisa öfkeyle "Sanane?" dedi. Gözümle 'sakin ol' der gibi bakınca biraz sakinleşti. Ona anlattığım olay yüzünden böyle öfkeliydi ona.

 

"Vay Nisa, sana biraz cesaret mi gelmiş ne? Önceden ağzını açamazdın " dedi dalga geçer gibi.

Nisa öfkeyle ona baktı. Cevap vereceği sırada ben konuştum. "Sana da biraz cesaret gelmiş sanki Yiğit. Önceden ortalıkta konuşamazdın , hep kenarda köşede bizimle konuşabilirdin, şimdi burada rahat rahat konuşuyorsun" dedim bende dalga geçer gibi. Kerem bu söylediğime hafif bir tebessüm etti, sanırım ondan korkmayıp konuştuğum içindi ama hemen yiğit'e dönüp ciddi oldu. Yiğit söylediğime biraz bozulur gibi oldu ama tekrar sırıtmaya başladı.

 

"Senin de benden pek farkın yoktu Zeynep. Okulun arka taraflarında iyi sohbet ederdik seninle, unutmadın heralde" dedi. O günü hatırlatıyordu. Sinirlendiğimi belli etmemeye çalışarak alaylı bir ifade takındım. "Unutmadım. Senin gibi bir pisliği nasıl unutabilirim. Sende sana attığım yumruğu unutmadın heralde, malum baya bir ağlamıştın" dedim. Yüzü bozuldu. "Unutur muyum, burnumu kırmıştın, çünkü bende sana-"'derken Nisa "Defol git Yiğit!" diyerek sözünü böldü. Çünkü yiğit bana yaptıklarını söyleyecekti. Nisa'ya minnet dolu bir bakış attım, bana göz kırptı. Hemen geri Yiğit'e döndüm. Yine sırıtmaya başlamıştı. "Görüşürüz Zeynep" dedi. "Görüşmesek daha iyi" dedim.

"Maalesef, görüşeceğiz" diyip gitti. Yüzümdeki alaylı ifadeyi sildim hemen. Derin bir nefes verdim. İyi atlatmıştım. Ona boyun eğmeyecektim.

 

Nisa ve diğerleri geri sohbete başlamıştı. Kerem sandalyesini bana doğru çevirdi ve yaklaştı. Gülümseyerek "İyi misin?" dedi. Bende gülümseyip başımı salladım. "Güzel konuştun, korkmadın" dedi.

Gülerek "Bir arkadaş sağolsun" dedim. Tabiki kendisinden bahsettiğimi anlamıştı. "İyi yapmış o arkadaş." dedi. "Hayret, sen nasıl karışmadın?" dedim. Cidden kerem nasıl sakin kalabilmişti. "Sen kavga etmememi istedin. Senin kalbini çok kırmadığı sürece karışmayacağım. Ama fazla ileri giderse o zaman kendimi tutamayabilirim"

Gülümsedim. Bir süre gözlerinin içine baktım. Çok güzel bakıyordu. Gözlerimizin içine bakarken Nisa'nın sesini duydum. "Arkadaşlar siz bakışmaya devam edecekseniz biz kalkalım" dedi gülerek. Hemen yerimde doğruldum. Diğerleri de gülerek bize bakıyordu. Utanmıştım. Kerem de gülümsüyordu. Nasıl utanmıyordu o?

 

Zil çalınca hemen sınıfa çıkmaya başladık. Nisa ile bilerek arkadan geliyordum. Kolunu tuttum. "Kızım ne utandırıyorsun beni?" dedim sessizce. Gülmeye başladı. "Çok güzel bakışıyordunuz" dedi. "Bakışmıyorduk, konuşuyorduk"

"Gözlerinizle mi?" dedi. Hala gülüyordu. Utanmıştım. Cevap vermedim. Hemen sınıfa girdik. Yiğit bana bakıyordu. Gözlerimi devirip önüme döndüm. Dersi dinlemeye başladım.

 

Çıkışta Nisa ile otobüsten inince ayrıldık. Eve doğru yürürken bir anda biri ağzımı kapattı ve beni duvara yapıştırdı. Kaçmaya çalışıyordum ama çok sıkı tutuyordu. "Birkaç gündür görüşmüyoruz. Özledin mi beni?" dedi. Sesi yine mekanik şekilde çıkıyordu. Gözleri de maviydi. "Bırak beni" dedim. "Bırakacağım, ama önce biraz hasret giderelim demi" dedi. Hayır hayır hayır. Korkmayacağım, korkmayacağım. "Kimsin sen? Ne istiyorsun benden?"

"Kim olduğumu sen kendin bulmaya çalışacaksın. Ne istediğime gelince, seni istiyorum Zeynep. Benim olacaksın" dedi. Duyduklarımla kaşlarımı çatmıştım.

"Korkma bir şey yapmayacağım, şimdilik" dedi. "Ama bu aralar çok canımı sıkıyorsun. Sana bir ceza vermem lazım. Acaba bu güzel yüzünü mü çizsem. Ama yok ya, bu güzelliği mahvetmeyelim." diyip beklemediğim bir anda sert bir tokat attı. Tokadıyla yere düştüm. Dudağımın kenarında bir ıslaklık hissettim. Kanıyordu. Gözlerim dolmaya başladı. "şimdilik bu yeter bence" diyip gitti. Gözümden bir damla yaş aktı. Ben bunları yaşayacak ne yapmıştım?

 

Yere düşen telefonumu aldığımda Nisa'nın 3 kere aradığını gördüm. Telefon sessizdeydi. Tam onu geri arayacağım sırada kerem beni aramaya başladı. Ayağa kalktım ve çantamı aldım. Telefonu açtım. Ağladığımı belli etmemeye çalışarak "Efendim?" dedim. Sinirli ve endişeli bir sesle "Nerdesin sen? Nisa kaç kere aramış açmamışsın" dedi. Gözümden bir damla daha yaş aktı. "Eve geçiyorum" dedim. Sakin olmaya çalışıyordum. "Daha geçmedin mi? Neredeydin bu saate kadar?" diye bağırdı. Endişeli olduğu için bağırıyordu ama bağırmasıyla yanaklarım daha da ıslanmaya başladı. Cevap vermedim. Daha sakin bir sesle "Zeynep iyi misin sen?" dedi. Yine cevap vermedim. Bir anda yanlışlıkla iç çektim. Canım yanıyordu. "Ağlıyor musun sen?" dedi. Cevap vermedim. Daha fazla ağlamaya başladım. "Zeynep neredesin sen? Hadi bana nereden olduğunu söyle, yanına geleceğim" dedi. Parkın yakınlarındaydım. Oraya gidip banka oturdum. Sessizce "Parktayım" dedim. "Tamam sen bir yere ayrılma ben hemen geliyorum" diyip kapattı. Dudağımın kenarına dokunduğumda elime kan geldi. Daha da ağlamaya başladım. Birkaç dakika sonra kerem geldi yanıma. Beni görünce bir şok geçirdi. Kendi kendine "siktir" dedi ama ben yine duymuştum. Hemen gelip başımı göğsüne yasladı. Böyle yapınca ağlamam arttı. Bir eliyle saçlarımı okşamaya başladı. "Şşş ağlama, tamam buradayım ben" dedi. Bir süre öyle kaldık. Bende sakinleşmeye başladım. Ağlamam durmuştu. Başımı göğsünden kaldırdı. Parmağıyla dudağımın kenarına, kanayan yere dokundu. Dokununca acıyla yüzümü buruşturdum. Hemen elini çekti. "Pansuman yapmamız lazım, evine gidelim mi?" dedi. Başımı salladım. Kalkıp çantamı alacakken elimden aldı. "Ben alırım" diyip omzuna attı.

 

Birkaç dakika sonra evime varmıştık. Neyseki daha gelmemişlerdi annemgil. Hemen odama çıktık. Ben önce üzerimi değiştirdim. Kerem de banyodan pansuman için malzeme getirdi. Yatağa yanıma oturdu. İlaç damlattığı pamuğu alıp yavaşça dudağımın kenarına sürmeye başladı. Dokundurunca acıyla hafifçe inledim. "Dayanman lazım" diyip yeniden sürmeye başladı. Gözümden bir damla yaş aktı. Acıyordu. Akan yaşı görünce gözlerime baktı. Akan yaşı sildi yavaşça baş parmağıyla. "Ağlarsan yapamam ama bak" dedi. Ağlamam ona acı veriyor gibi bakıyordu. Gülümsemeye çalıştım. O da gülümsedi. Bir kaç dakika sonra bitti. Gözlerim her an ağlamaya hazır gibi dolu doluydu. Pansuman eşyalarını kaldırıp yanıma oturdu. İkimiz de sırtımızı yatağın başlığına yasladık. Bir süre sessiz kaldık. Sonra bana döndü. "Anlatmak ister misin?" dedi sakin bir şekilde.

 

"Beni takip eden kişi vardı ya, okuldan gelirken bir anda beni bir sokağa çekti. Salak salak konuştu. Sonra 'bu aralar canımı çok sıkıyorsun, bir cezayı hakettin' falan dedi. Ondan sonra da tokat attı işte. Bilerek yaptı yani, sinirini bozmuşum ne yaptıysam." dedim. Sinirlenmişti ama sakin durmaya çalışıyordu. "Dokundu mu sana?" dedi yavaşça. Sormaktan korkuyor gibiydi. "Hayır, biraz saçlarımla falan oynadı ama bir şey yapmadı" dedim. Gözlerine bakamıyordum, başım hala yerdeydi. "Ne istiyormuş senden, bir şey dedi mi?"

"Sordum ona, seni istiyorum, benim olacaksın falan dedi, saçmaladı" dedim. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Sakinleşmeye çalışıyordu. Yavaşça ellerini ellerimin üzerine koydu. Başımı kaldırdım, gözlerine baktım. "Korkma, bir şey yapamaz sana, tamam mı? Bulacağız kim olduğunu merak etme." dedi. Gülümsedim. Beni gerçekten rahatlatıyordu. O da gülümsedi. Bir süre sessiz kaldık, sadece gözlerimize baktık, sanki anlatmak istediklerimizi gözlerimizle anlatıyorduk birbirimize. Çalan telefon sesiyle gözlerimi ayırdım. Nisa arıyordu. "Merak etti seni" dedi. Açtım telefonu. Daha konuşmama izin vermeden konuşmaya başladı.

 

"Kızım neredesin sen ya? Niye açmıyorsun telefonu? Bir şey oldu sandım. Kerem seni bulduğunu söyledi, saatlerdir aramanı bekliyorum ama yok. Nasıl merak ettim seni haberin var mı senin. Çok korktum" diye bağırdı. Bağırmasıyla yüzümü buruşturdum. O kadar bağırıyordu ki muhtemelen kerem de duyuyordu. Sessizce "Nisa bağırma lütfen, başım ağrıyor. Özür dilerim, aramam gerekiyordu. Yarın anlatırım sana olanları tamam mı?" dedim. Sessizce "Tamam, iyi misin sen?" dedi.

Gülümsedim "İyiyim, merak etme"

"Tamam, başın ağrıyorsa ben çok konuşmayım o zaman, kendine dikkat et. Yarın mutlaka anlat bak. Hadi öpüyorum. İyi geceler."dedi.

"İyi geceler" diyip telefonu kapattım. Kerem gülümseyerek bizi dinliyordu. "Başın mı ağrıyor?" dedi. "Biraz"

"İlaç getiriyim mi? Ama önce bir şey yemen lazım"

"Canım istemiyor"

"Zeynep saatlerdir yemedin bir şey. Gel ben sana bir şeyler hazırlayım" diyip yataktan kalktı. "Kerem gerek yok, istemiyorum"

"İstiyorsun istiyorsun, hadi" dedi. Gülümsedim. Birlikte mutfağa indik. Ben sandalyeye oturdum, Kerem'de bana hemen bir sandviç yaptı. "Sen yemeyecek misin?"

"Aç değilim ben"

"Olsun sen de ye"

Gülümsedi. "Cidden aç değilim"

"Sen bana zorla yediriyorsun kerem, sende yiyeceksin" dedim. 'öyle mi' der gibi kaşlarını kaldırdı. Gülerek arkasını döndü ve bir tane de kendine hazırladı. Birlikte yemeye başladık. Yarısını bitirdikten sonra masaya bıraktım. "O bitecek" dedi. Yüzüne yalvarır gibi baktım ama anlaşılan işe yaramadı. "Bitecek" dedi. Oflayarak aldım ve zorla bitirdim. Ardından hemen ilaç içtim ve salona geçtik.

 

Başım çok ağrıyordu. Ellerimle başıma masaj yapmaya başladığım sıra kerem bana doğru yaklaştı. "Ben yapıyım" dedi. Ellerimi indirdim. Ellerini başımın iki yanına koydu ve masaj yapmaya başladı. Gözlerimin içine bakıyordu. Ve yine yakınımdaydı. Gözlerini gözlerimden hiç ayırmadan 5 dakika falan masaj yaptı. Sonra biraz oturduktan sonra çok uykum gelmişti. "Ben biraz şuraya uzansam" diyip koltuğun kenarına kıvrıldım. Kerem gülerek "olur" dedi. "saat 9'a geliyor, sizinkiler gelmeyecek mi?" dedi. "Hayır, bugün yoklar. Yarın akşam gelecekler" dedim. Başını salladı. Hemen gözlerimi kapattım.

 

"Zeynep, Zeynep" Gözlerimi açtığımda Kerem koltuğun kenarına eğilmiş bana sesleniyordu. "Yatağına yatman lazım" dedi.

"Kerem şu an hiç gidemem" diyip yeniden gözlerimi kapattım. Güldüğünü duydum. "Burada belin ağrır" dedi. Gözlerim hala kapalıyken "Bir şey olmaz" dedim. "Ben çıkarıyım mı seni?" dedi. "O nasıl olacak?" Gözlerim hala kapalıydı. Böyle çok komik olduğumu biliyorum ama napıyım yani. Kerem gülerek "kucağımda taşıyabilirim" dedi. "Belin ağrır" dedim. Gülmesi arttı. "Bir şey olmaz, alıyım mı?" dedi. Gözlerim hala kapalıyken başımı salladım. Bacaklarımın altında ve belimde elini hissettim. Bir kaç saniye sonra kucağındaydım. Nefesi yüzüme gelince gözlerimi açtım. Çok yakınımdaydı. Bir süre gözlerine baktım. Ve neden yaptığımı bilmeden kollarımı boynuna sardım. Böyle daha da yakınlaşmıştık. Nefesi tamamen yüzümdeydi. Gözlerimi geri kapattım. Hareket etmeye başladı. Bir süre sonra sırtım yatakla buluştuğunda tekrar gözlerimi açtım. Ellerimi boynundan çektim. Gülümseyerek "teşekkür ederim" dedim.

"Ne demek, her zaman" dedi. Güldüm. Yorganı altımdan çekip üzerime örttü. Sonra yere çöküp başını yatağımın yanına, başımın hemen yanına koydu. Bir süre birbirimizi izledik. "Geç oldu, burada kal. Ama nerede yatacaksın? Valla yatak serecek halim yok" dedim. Güldü . "Tamam yatarım ben. Uyu sen" dedi. "İyi geceler"

"En iyi geceler senin olsun, kaktüs" dedi. Gözlerimi kapattım. Hala yanımda olduğunu hissediyordum. Kısa süre sonra uyumaya başladım.

 

Sabah alarm sesiyle ikimizde gözlerimizi açtık. Kerem hala başını yatağa koymuş, yere çökmüş biçimdeydi. "Sen böyle mi yattın? Niye? " dedim yatakta doğrulup. O da kalkıp yatağın üzerine oturdu. "Uyuya kalmışım" dedi. "Belin ağrımıştır ya" dedim.

Güldü. "Hadi geç kalacağız"

Hemen banyoya gittim. Yüzümü yıkayıp üzerimi değiştirdim. Çıktığımda Kerem çoktan hazırdı. Yatağın üzerinde oturuyordu. Aynanın karşısına geçip saçımı taramaya başladım. Aynadan Kerem'e baktığımda gözgöze geldik, bana bakıyordu. Hemen gözlerimi çevirdim. Saçlarımı taradıktan sonra açık bıraktım. Mutfağa inip bir şeyler atıştırdık ve durağa yürümeye başladık. "Dudağın acıyor mu?" dedi. Gülümseyerek "Hayır" dedim.

 

Durağa geldiğimizde Nisa çoktan gelmişti. Hemen bana sarıldı. "Hemen anlatıyorsun" dedi. Anlatmaya başladım. Okula gidene kadar olanları anlattım. Kerem de bizi dinliyordu sadece. Nisa çok korkmuştu. Okula geldiğimizde sınıfa çıktık. Girdiğimizde Göktuğ merakla "Zeynep, dudağına noldu?" dedi. Gülerek "sonra anlatırım, ya da Nisa anlatır" dedim. "Ay hemen" diyip sessizce onlara anlatmaya başladı. Geçmiş olsun dileklerini aldıktan sonra hoca geldi ve derse başladı.

 

Teneffüste kantine inmiştik. Yiğit sırıtarak masamızın başına geldi. "Günaydın Zeynep. Aa dudağına noldu. Kötü olmuş, gerçi güzelliğinden bir şey eksilmemiş ama" dedi dalga geçerek. "Git işine Yiğit" dedim soğuk bir sesle. "Benim işim sensin Zeynep, daha bunu anlamadın mı?" dedi sırıtarak. Kerem sinirlenmeye başlamıştı. Nisa " Sabah sabah seninle uğraşmayacağız yiğit, defol git" dedi sert bir tavırla. Yiğit ona dönüp "Sen bu aralar fazla cesursun Nisa, hayırdır kime özeniyorsun? Dikkat et de bu cesaretin sana zarar vermesin" dedi. Mustafa sinirle "Hayırdır lan, tehdit mi ediyorsun sen?" dedi. Yiğit sırıtarak "Yoo, sadece bir uyarı. Sen niye bu kadar sinirlendin ki?" dedi. "Yiğit defol git şuradan. Arkadaşıma da bulaşma." dedim. "Ooo sert kız." dedi alayla. " Zeynep sen bir değişmişsin ya, ama bu sertlik hoşuma gitti" dedi. "Evet Yiğit değiştim, ama dikkat et de bu değişim sana zarar vermesin" dedim bir kaşımı havaya kaldırıp. "Vaovv , tehditler de başlamış. İlk gün bu kadar cesur değildin, kim sana bu kadar destek çıktı?" dedi sorgular gibi. Kerem. "Bir arkadaş " dedim. Kerem anlamıştı onu kastettiğimi. Gülümsedi. Ama ona bakmadım. Gözüm hep Yiğit'teydi. "Kim bu arkadaş, bizi de tanıştırsana" dedi.

 

"Sen onunla tanışmaya layık değilsin Yiğit, kendini bu kadar değerli görme" dedim alaylı bir şekilde gülümseyerek.

 

Yiğit bozulmuştu ve sinirlenmişti. Kerem de bu söylediğime sevinmişti. "Senin için değerli biri anlaşılan?" dedi sorar gibi. Cevap vermedim. Sadece gülümsedim. Bu gülümseme 'evet' demekti. "Dikkat et de o 'çok değerli' kişiye bir zarar gelmesin" dedi.

"Sıkıyorsa bir zarar gelsin " dedim. Bu onu şaşırtmıştı. Herkesi şaşırtmıştı. Beni de öyle. Yiğit bir süre bekledikten sonra "Pekala sonra görüşürüz" diyip uzaklaştı. Baya sinirlenmişti. Nisa hemen "Oha kızım onlar nasıl tehditti " dedi gülerek. Göktuğ "Valla bu kadar cesur olduğunu bilmiyordum helal olsun" dedi. Ona da gülümsedim. Onlar tekrar muhabbete döndüğünde başımı Kerem'e çevirdim. Gülümseyerek ve gurur duyar gibi bir ifadeyle bana bakıyordu. Gülümseyerek bende ona baktım. Sandalyesini benimkine yaklaştırdı ve eğildi.

 

Gülerek "Kimmiş o değerli arkadaş?" dedi. Kendisi olduğunu biliyordu.

"Şu an gözlerine baktığım kişi" dedim.

 

Bu şekilde söylemem onu şaşırtmıştı. Ama gülümsemeye devam etti. Bakışları çok güzeldi. Bir süre baktıktan sonra "Baya cesur konuştun, bu kadarını beklemiyordum " dedi. "Bende beklemiyordum, o değerli arkadaş sağolsun" dedim gülerek. O da güldü. Gözlerime baktı. Gözlerimi hiç kaçırmadan baktım bende.

 

Bakışmamızı bölen şey Cemre'nin sesi oldu. "Bir şeyi bölmüyorum umarım" dedi Kerem'le bana bakarak. Sesli bir nefes verip sandalyede doğruldum. "Bölüyorsun aslında " dedim.

 

Kaşlarını kaldırdı, sinirlenmişti. "Kızım sen hayırdır ya, ne bu cesaret, kimden buluyorsun sen bu cesareti?" dedi. Niye herkes benim cesaretime taktı? Bende ayağa kalktım. "Asıl sen hayırdır Cemre, sen nereden buluyorsun karşıma geçip boş boş konuşma cesaretini?" dedim.

 

Bir kaşı havaya kalktı. Buna şaşırmıştı. "Yaptıklarım sana yetmedi heralde" diyip bir adım attı bana . Aramızda sadece bir adımlık mesafe kalmıştı. "Cık. Yetmedi" dedim. "Yetirmesini biliriz o zaman " diyip bana doğru bir adım daha atmıştı ki kerem ayağa kalkıp beni kolumdan çekti ve aramıza girdi. "Kızlar sakin" dedi. Kerem'e bakmıyordum, gözüm hala Cemre'deydi. O da bana bakıyordu. "Görüşeceğiz seninle" dedi. Cevap vermeme fırsat kalmadan Nisa yanıma gelip cemre'ye döndü. "Kiminle görüşüyorsun sen ya?" dedi. İşte benim arkadaşım. Cemre ona dönüp "Sen karışma, çok istiyorsan bununla hesaplaşınca sıra sana da gelir" dedi. "Sen hayırdır ya hesaplaşma falan. Kimsin sen Cemre? Nereden geliyor bu özgüven?" dedim. İlkokul kavgasına döndü iyice ha.

 

"Kerem'den geliyor canım, malum eski sevgilim"

Bakışlarımı Kerem'e çevirdim ama o kaşlarını çatmış cemre'ye bakıyordu. "Ne sevgilisi Cemre, biz seninle hiç sevgili olmadık. İki konuştuk bitti. Kendine gel artık " dedi. Aslında kerem bunu söylemişti, yine de neden bilmiyorum ama kıskanmıştım. Sanırım Cemre'yi sevmediğim için.

 

Cemre bozulmuş bir şekilde Kerem'e bakıyordu. Bana da son bir bakış atıp arkasını dönüp gitti. Sinirle yerime oturdum. Çok sinirlenmiştim. Bacaklarımı sallamaya başladım. Kerem bana eğilip "Zeynep sevgilim falan değildi, sana anlattım-" dediğinde sözünü kestim. "Biliyorum Kerem, güveniyorum sana. Yalan söylemediğini biliyorum. " dediğimde cevabımdan memnun olmuştu. Gülümsedi. Bende hafifçe gülümsedim. O sırada zil çaldı ve sınıfa çıktık.

 

Teneffüste Fırat kapının oradan bana başıyla 'gel' işareti yaptı. "Ben geliyorum" diyerek sınıftan çıktım. Okulun arkasına geçtik. Fırat "Zeynep, yiğit bana sürekli Zeynep'in eski sevgilisi var mı, ya da flörtü falan diye soruyor. Birini arıyor" dedi. Değerli dediğim kişiyi arıyor. Kerem'i. "Bilmiyorum falan dedim. Seni uyaracaktım. Kerem'le biraz yakın gibisiniz" dedi. Bundan memnun değilmiş gibi konuşuyordu. "Ondan şüphelenebilir. Kerem'e bir şey yapabilir. Bence biraz dikkatli olun" dedi. Şaşırmıştım. Kerem'i mi koruyordu. "Kerem'i sevmediğini sanıyordum."

"Sevmiyorum ama başkasının ona zarar vermesine de göz yummam" dedi. Gülümsedim. "Teşekkür ederim Fırat. Gerçekten çok sağol. " dediğimde o da gülümsedi. "Önemli değil, dikkatli olun" diyip yanımdan uzaklaştı.

 

O sırada okulun kenarında bana bakan Kerem'i gördüm. Sanırım bizi izlemişti. Yanına gittim. "Noldu?" dedi. "Yiğit için uyardı" dedim. "Ya sen niye bunun yanında gülüyorsun öyle?" dedi sinirle. Bende sinirlendim. " Napıyım Kerem ağlıyım mı? Allah Allah "

"Ağlama ama gülme de" dedi. Ofladım. Bir şey demedim. Bir süre sessiz kaldıktan sonra daha sakin bir sesle "Ne dedi?" dedi.

"Yiğit eski sevgilim falan var mı diye sorguluyormuş. Değerli dediğim kişiyi arıyor. Fırat Kerem'den şüphelenebilir dedi. Bencede Kerem. Yiğit'in önünde biraz uzak duralım" dedim.

"Hayır tabiki, senden niye uzak duruyorum?"

"Sadece Yiğit'in önünde. Senden şüphelenebilir."

" O Fırat benim için mi endişelenmiş?"

"Evet" Şaşırmıştı. "Kerem lütfen, sana zarar gelmesini istemiyorum." dediğimde bir an duraksadı. Kim olsa zarar gelmesini istemem, Kerem'e özel değil.

"Tamam o zaman, onun önünde çok konuşmayalım" dedi memnun olmayan bir şekilde. Gülümseyip başımı salladım. Sınıfa gittiğimizde önce o girdi. Birkaç dakika sonra da ben girdim.

Hoca geldi ve derse başladı.

 

Öğle arasında Nisa ile sohbet ediyorduk. Konumuz Kerem'di. "Kızım ya bence kerem senden hoşlanıyor."

"Saçmalama Nisa yok öyle bir şey"

"Ya nasıl yok? Sana bakışlarını görmüyor musun?"

"Of Nisa, yok öyle birşey"

"Göreceğiz"

"Sen beni bırak da Mustafa'yı düşün. Onun senden hoşlandığını düşünüyoruz. İtiraf edecek misin?"

"Ya ben emin olsam bir dakika durmadan ona söyleyeceğim zaten ama emin olmam lazım önce"

Biraz daha konuştuktan sonra çalan zil ile sınıfa çıktık.

 

Eve gelmiştim. Hemen üzerimi değiştirdim. Bir şeyler yedim. O sırada telefonuma bir mesaj düştü. Fırat'tan.

 

Zeynep, bilekliğin yere düşmüş, çıkışta gördüm. Şimdi bende.

Eğer yarın verirsem Yiğit okulda görebilir. İstersen şimdi evine getirebilirim.

 

Bilekliğim mi? Koluma baktığımda bilekliğimi göremedim. Hayır. Ananemden kalan kalpli siyah bilekliğim yok. Hemen mesaj attım.

 

Getirirsen iyi olur Fırat

 

Yaklaşık 15 dakika sonra kapı çaldı. Kapıyı açtığımda Fırat elinde bilekliğimi tutuyordu. Elinden aldım, gülümsedim. "Çok teşekkür ederim Fırat. Benim için çok önemliydi. Gerçekten çok sağol"

O da güldü. "Önemli değil. Gidiyim ben artık. Yarın okulda görüşürüz "

"Görüşürüz " dedim ve gitti. Bu çocuk bu aralar niye bu kadar iyiydi ki? Neyse canım. Bilekliğimi getirdi işte.

Biraz ödev yapmam lazımdı. Çantamdan kitapları çıkarırken bir not fark ettim. Açtım.

 

Bu aralar dikkatli ol Zeynep. Uyarmadı deme.

 

Ne demekti bu şimdi? 'Bu aralar sana bir zarar vereceğim demedi deme' gibi bir şey miydi? Korkmaya başlamıştım. Bugün salıydı. Ve ben pazar gününe kadar evde yalnızdım. Çünkü bizimkiler tatil yapacakmış. Şehir dışına çıkmışlar. Ya o evde tek olduğumu biliyorsa? Offf. Ne yapacağım ben? Nisa'yı aradım ve notu anlattım. 2 günlüğüne bende kalmaya karar vedi. Aslında pazara kadar kalırdı ama annesi izin vermedi. Az sonra Nisa geldi. Birlikte film falan izledik. Dedikodu yaptık. Koltuklarda da uyuyakalmışız.

 

Sabah telefonumda çalan alarm sesiyle uyandığımızda ikimizin de beli tutulmuştu. Nasıl kanepede uyuya kalmıştık ki? Hemen kalkıp hazırlandık ve durağa yürüdük. Belimiz ağrıdığı için biraz zor yürümüştük ama varmıştık sonunda. Gece kaçta yattıysak artık uykum da vardı. Sınıfa girdiğimizde Mustafa "Noldu size?" dedi. Nisa "Gece kanepede uyuya kalmışız. Belimiz tutuldu" dediğinde Göktuğ ve Yunus kahkahalarla güldü. Onlara sadece gözlerimi devirdim. Kerem "Siz birlikte mi kaldınız?" dedi. Nisa "Evet, Zeynep biraz korktu da" diyince kerem kaşlarını çatıp bana döndü. "Ne oldu?" dedi. "Sonra anlatırım" diyip önüme döndüm. Hoca geldi ve derse başladı.

 

Teneffüste hep birlikte kantine indik ve bulduğum notu anlattım. Kerem "Bana niye haber vermedin?" dedi.

"Nisa vardı"

Kızmıştı ona söylemediğime.

"O notu nasıl çantana koymuş ki?" dedi Mustafa.

"Bilmiyorum, bence okuldan biri. "

Yunus "Anlarız yakında. " dedi.

Göktuğ "Ne yapacaksın pazara kadar?" dedi.

"İki gün Nisa kalacak ama sonrasını bilmiyorum, bakacağız"

Nisa "Bugün birlikte bir şeyler yapalım mı? Hepimiz Zeynep'in evinde buluşalım. " dedi.

Göktuğ şakasına "Niye bizi kızın evine davet ediyorsun , belki istemiyor" dedi. Güldüm. "Aşk olsun, ev sizin eviniz" dedim. Mustafa "Tamam o zaman okuldan sonra evlere dağılıp sonra sana geliyoruz" dedi.

"Tamam" dedim.

Nisa "Ya beni de gelirken siz alır mısınız? Valla Zeynep'ten sonra bende bir korkmaya başladım. " dedi.

Nisa da benim yüzümden korkuyordu. Biraz yüzüm asıldı. Ama belli etmedim.

Mustafa "Korkmana gerek yok. Alırım ben seni" dedi. Nisa'nın gözleri parladı. "Olur" dedi. Bende bu haline güldüm. Kerem hiç konuşmuyordu. Bana gerçekten kızmıştı.

 

Zil çalınca merdivenden çıkarken Kerem'i kolundan tuttum ve durdurdum. Diğerleri çıkmaya devam ediyordu. Kerem'i durdurduğumda gözlerime bakmıyordu. "Kerem kızdın mı bana?"

"Bana haber verebilirdin Zeynep "

"Kerem ama herşeyime zaten sen geliyorsun. Sürekli benimle uğraşıyorsun. Aklıma direk sen gelmiştin zaten ama benimle çok uğraştığın için, biraz rahat bırakıyım dedim. Sıkılırsın artık diye "

Hemen gözlerime baktı.

"Saçmalama Zeynep, tabiki senden sıkılmam. Sen beni arayacaksın bundan sonra tamam mı? Ne olursa olsun."

"Tamam, söz" dedim. Gülümsedi. Bende gülümsedim. "Bu arada Nisa'nın korkması senin suçun değil. Yüz ifadeni gördüm, kendini suçluyorsun ama senin suçun değil. Bunun için üzülme" dedi. Gülümseyerek gözlerine baktım. Bir süre baktıktan sonra çalan öğretmen zili ile hemen sınıfa çıktık. Çıkışta eve geldim. Hemen banyoya girdim. Rahatlamam lazımdı.

 

Yarım saat kadar banyoda oyalandıktan sonra bornozumu takıp banyodan çıktığımda gördüğüm yüzle çığlık atmam bir oldu. Kerem.

Hemen arkasını döndü. "Pardon pardon, özür dilerim."

"Ne yapıyorsun sen burada? Ya bornozum olmasaydı kerem?" diye bağırdım. "İyiki var. Valla özür dilerim. Bilmiyordum ben. Kapıyı çaldım ama açmayınca heralde uyuyor dedim. Camdan girdim. Daha şimdi girdim zaten"

"Of Kerem ya. Çıkta giyiniyim"

Bana bakmadan yavaşça odadan çıktı ve kapıyı kapattı. Offf. Utanmıştım. Ve rezil olmuştum. Kahretsin ya. Ben şimdi nasıl yanına gidecektim ki?

 

Hemen üzerimi giydim. Siyah kot pantolon ve kalın askılı yeşil giysimi giydim. Saçlarımı da at kuyruğu bağladım. Aşağı indim, kerem koltukta oturuyordu. Hiçbir şey demeden yanına oturdum. Yüzüne bakmıyordum ama o bana doğru dönmüştü. Yanıma yaklaştı iyice. Niye bu kadar yaklaşıyor ki? Terlemeye başladım. "Özür dilerim" dedi.

Yüzüne bakmadan "Tamam" dedim.

"Tamam diyorsun ama yüzüme bakmıyorsun. Valla bilmiyordum. "

"Kerem tamam senin suçun yoktu. Bilmiyordun, tamam"

"Niye yüzüme bakmıyorsun o zaman"

Kızarmaya başladım.

"Utandığın için mi?" dedi gülümseyerek. Cevap vermedim. Yanaklarım daha da kızarmıştı. Biraz daha yaklaştı. Nefesini yüzümde hissetmeye başladım.

"Zeynep cidden utandığın için mi? Utanmana gerek yok" dedi gülerek. Ona dönüp sinirle "gülme" dedim. "Tamam" dedi ama hala gülüyordu. Gülmemek için dudaklarını dişlemeye başladı. Sinirimi bozmuştu.

 

"Of Kerem" diyip yanından kalkmıştım ki kolumdan yakalayıp beni geri koltuğa çekti. Çok yakınımdaydı. Yüzümü ona çevirdim. Burnu burnuma değmek üzereydi. "Tamam kızma, utanman hoşuma gitti" dedi gülümseyerek. Çok güzel gülüyordu. Yavaşça yaklaşmaya başladı. "Hala kızgın mısın?" dedi. Gözleri çok güzel bakıyordu. "Hayır" dedim sessizce. Bu kadar yakınken nasıl kızgın kalabilirim ki? Hafifçe gülümsedi "Güzel" dedi. Burnu burnuma değdi. Kahretsin, terledim, karnıma ağrılar girmeye başladı. Nefesi nefesime çarpıyordu. Bakışları yavaş yavaş dudaklarıma indi. İyice yaklaştı. Dudakları dudaklarıma değmek üzereydi. Nefesi nefesime karışıyordu. Dudaklarını dudaklarımda hissetmek üzereyken kapı çaldı. "Siktir, siktir siktir" dedi sessizce. "Kim bu ya?" dedi sinirle. Gülerek kapıya baktım. Bizimkiler gelmişti. "Hoşgeldiniz" diyerek içeri aldım. Tek tek selamlaştıktan sonra salona geçtik. Önce bir film açtık. Mısır falan patlattık ve izlemeye başladık.

 

Film bittikten sonra "Hadi doğruluk mu cesaret mi oynayalım" dedi Nisa. Kerem başta itiraz etse de ısrarlarımıza dayanamadı. Hepimiz kabul ettik. Yere sehpayı çekip, etrafına oturduk. Yanımda Göktuğ ve Mustafa, diğer yanımda Nisa ve Yunus, karşımda da kerem vardı. Nisa çevirdi ve Göktuğ ile Yunus'a geldi. Yunus Göktuğ'a "Doğruluk mu cesaret mi?" dedi.

"Doğruluk"

"Sınıftan hoşlandığın biri var mı?"

Bu soru ilgimi çekti. Cidden merak etmiştim.

"Hayır, okulda ilgimi çeken bir kız yok ki" dedi. Yunus gülerek "Niye, gay misin?" diyince hepimiz kahkaha attık.

"Hayır tabi ki, ama sevgiliyle falan işim yok" dedi.

 

Göktuğ cevapladığı için o çevirdi ve Mustafa ile Nisa arasında durdu. Acaba Nisa ne soracaktı?

"Doğruluk mu cesaret mi?" dedi Nisa.

"Doğruluk"

"Daha önce birini öptün mü?"

Bu sorunun cevabından korkuyor gibiydi. Mustafa "hayır" diyince sesli bir nefes verdi. Mustafa çevirdi ve şişe Mustafa ile benim aramda durdu.

"Doğruluk mu cesaret mi?" dedi Mustafa.

"Cesaret"

"Telefonunda en son mesajlaştığın kişiyi göster."

Kolaydı. Hemen telefonu çıkardım ve mesaj yerine girdim. Olamaz. Fırat. Bunu söylersem kerem sinirlenebilirdi ama yalan söyleyemezdim.

 

Sessizce "Fırat" dedim ve yavaşça yutkundum. Kerem "Ne?!" dedi. "Ya önemli bir şey değildi, bir şey vermek için yazmıştı" dedim hemen. "Ne vermek için?" dedi. Sinirliydi. "Bilekliğim düşmüş okulda, o bulmuş. Buraya getirdi" dediğimde daha da çattı kaşlarını.

"Buraya derken, evine mi geldi?" dedi. Diğerleri de sessizce bizi dinliyordu.

"Evet ama içeri girmedi" dedim hızlıca.

"Ama evine geldi. Bana niye söylemedin?"

"Ne diyecektim kerem? Fırat bilekliğimi bulmuş da evime getirecek. Haberin olsun mu diyecektim?"

"Bilekliği verdi gitti demi?" Sakinleşmeye çalışıyordu.

"Evet "

"Tamam, çevir devam et" dedi. Sinirliydi. Bende sinirlenmiştim ama.

 

Şişeyi çevirdim ve Nisa ile Göktuğ arasında durdu. Göktuğ Nisa'ya "Doğruluk mu cesaret mi?" dedi.

"Doğruluk"

"Sınıftan hoşlandığın, ya da beğendiğin biri var mı?"

Nisa şokla bana döndü, bende ona.

Yavaşça "evet" dedi. Herkes şaşırmıştı ama Mustafa kaşlarını çatmıştı. Sinirle "Kim?" dedi.

"O da bana kalsın " dedi Nisa.

Mustafa kıskanmıştı sanırım.

 

Nisa çevirdi ve Yunus ile ben arasında durdu. "Doğruluk " dedim

"Bu sınıfa ilk girdiğinde hoşlandığın biri var mı?"

"Hoşlanma değil ama sadece beğendiğim biri vardı. Zaten artık öyle düşünmüyorum" dedim. "Kim?" dedi. Hepsi heyecanla beni bekliyordu. "Bak yanlış anlamayın sadece yakışıklı bulmuştum, başka hiçbir şey yok yemin ederim" dedikten sonra biraz bekledim ve "Göktuğ " dedim .

 

Kerem kaşlarını çatmış şok şekilde bana bakıyordu. Diğerleri de şok olmuştu. Nisa hariç. Göktuğ ise kahkaha atıyordu.

Gülerek elini omzuma attı ve "Zeynep kusura bakma ama duyguların karşılıklı değil " dedi. Bende gülerek elini omzumdan ittim. "of Göktuğ alt tarafı yakışıklı dedik, abartma" dedim.

"Tamam tamam biliyorum, her kız beni beğeniyor zaten" dediğine gözlerimi devirdim. Elini tekrar omzuma atıp "Dünya ahiret bacımsın" dediğinde kerem hariç hepimiz kahkaha attık. Biz sustuktan sonra Göktuğ'nun eli hala omzumdaydı. Kerem onun eline bakarak "O kolu çeksen de Zeynep şişeyi mi çevirse artık" dedi. Diğerleri yine gülmeye başlamıştı. Bu neye kızdı yine?

 

Hemen şişeyi çevirdim. Mustafa ve benim aramda durdu. "Doğruluk" dedi. "Hoşlandığın biri var mı?"

"Evet" Nisa'nın yüzü düşmüştü ama bence bu kişi kendisiydi. Mustafa çevirdi ve Göktuğ ile kerem arasında kaldı. Kerem "doğruluk" dedi.

"Daha önce kaç sevgilin oldu?"

Cevabı merak ediyordum.

"Hiç" dediğinde şaşırmıştım. Bunu beklemiyordum.

 

Kerem şişeyi çevirdi ve Yunus ile benim aramda kaldı. "Doğruluk" dedim.

"Şu Yiğit ile ortaokulda olan olayı anlat."

Bunu beklemiyordum. Yavaşça Nisa'ya baktım. O da bana bakıyordu. Sonra Kerem'e döndüm. Bir süre bana baktıktan sonra " Bu özel bir şey sonuçta, anlatmak isterse zaten anlatır" dedi. Anlatmak istemediğim için böyle söylemişti ama anlatacaktım. Sonuçta onlar da benim arkadaşımdı.

Derin bir nefes aldım. "Bilseler iyi olur" dedim. Kerem 'emin misin' der gibi bakıyordu. Yavaşça başımı yere eğdim ve başladım anlatmaya. "......"

 

Gözlerim dolmuştu. Bitirdikten sonra yavaşça başımı kaldırıp tek tek yüzlerine baktım. Hepsi şaşırmıştı. Bunu beklemiyorlardı. Yunus "Zeynep, ben bilmiyordum ya, bana niye anlatmadın?" dedi yavaşça. Cevap vermedim. Kalkıp yanıma gelip bana sarıldı. "Özür dilerim, yanında değildim" dedi. Gözlerimden bir damla yaş aktı. "Saçmalama, senin suçun yok" dedim. Geri çekildiğimde gözleri dolmuştu. Biraz duygusaldı Yunus. Gülümsemeye çalıştım. Geri çekildi ve yerine geçti. Mustafa üzgün bir şekilde bana bakıyordu. Göktuğ " Kızım ya, ne yapmış o şerefsiz sana" diyip sarıldı. Bende hemen ona sarıldım. Gözümden bir damla daha yaş aktı. Geri çekildiğimde "Ağlama o şerefsiz yüzünden" diyip yüzümdeki yaşları sildi. Kerem de "Oğlum tamam yeter, bir sahip çık eline koluna" dedi. Diğerleri gülerken biz Göktuğ ile birbirimize baktık.

 

Biraz daha sohbet ettik. Yeniden film açtık. Film bittiğinde baktığımda hepsi uyuya kalmıştı kerem dışında. Gülerek battaniye getirdim ve üzerlerine örttüm. Nisa'nın başı Mustafa'nın omzundaydı. Yunus ikili koltuğa uzanmıştı. Göktuğ ise tekli koltuğa kıvrılmıştı. Üzerlerini örttükten sonra Kerem'e başımla yukarı gelmesini işaret ettim ve odama çıktık. Yatağa oturunca kerem bana döndü "kızgın mısın bana?" dedi. Fırat olayındaki tartışmamızı söylüyordu.

Gözlerine bakmadan "Hayır" dedim .

Yanıma yaklaştı iyice.

"Zeynep gözlerime bak"

Yavaş yavaş gözlerine baktım.

Derin bir nefes aldım.

"Kerem bazen gerçekten abartıyorsun. Her şeyimi sana söyleyemem. Sen Fırat'ı sevmiyor olabilirsin ama bu benim onunla arkadaş olamayacağım anlamına gelmiyor. " dedim sesszice. Bir süre gözlerime baktı. "Haklısın" dedi.

"Uykum geldi" dedim. Gülümsedi.

"Tamam sen yat" diyip ayağa kalktı.

"Sen nereye?"

"Aşağı"

"Kerem aşağıda yer kalmadı. Nerede yatacaksın? Kal burada" dediğimde şaşırdı. Bunu dememi beklemiyordu.

"Nerede yatacağım?" dedi.

"Nerede yatmak istersin?" dedim gülerek.

"Şu an yatakta yatmak istiyorum ama - " diyip sustu. Benim izin verip vermeyeceğimi merak ediyordu. Yatağa uzanıp kenara kaydım. "Yanlışlıkla da olsa bir kere uyumuştuk. Bir kere daha yatabiliriz bence" dedim. Seninle uyumak istiyorum demiyorsun da.

Gülümseyerek yanıma uzandı. Bana doğru döndü, bende ona doğru döndüm. Yatak tek kişilik olduğu için baya yakındık. Az da olsa nefesini hissediyordum. Bir süre gözlerime baktı. "O olayı onlara anlatmanı beklemiyordum"

"Artık utanmıyorum, onun yaptığı pislik yüzünden ben utanmayacağım" dedim. Gülümsedi.

"Gerçekten Göktuğ'u yakışıklı bulmuş muydun?"

Güldüm "Evet. "

"Hoşlandın mı ondan?"

"Hayır, ona karşı bir şey hissetmedim. Sadece yakışıklıydı o kadar"

"Peki sadece o mu dikkatini çekmişti?"

Gülümsedim. Kendini soruyordu.

"Sende yakışıklıydın. Ama sana sinir oluyordum."

"Bak sen. Hala sinir oluyor musun?"

Gülerek "Kesinlikle" dedim. O da güldü.

 

Sonra merak ettiğim bir şeyi sordum. "Niye hiç sevgilin olmadı?" dedim.

"Böyle şeyler pek ilgimi çekmez benim. Senin oldu mu?" diye sordu.

"Hayır"

"Niye?"

"Ben böyle şeylere çok önem veririm. Bana saçma gelir sevgili. İnsanlar hoşlandığı insanla bile çıkabiliyor. Ben hep aşık olduğum kişiyi bekledim. O yüzden hiç olmadı"

 

Gülümsedi. Gülümsedim. Bir süre sessizce birbirimizi izledik. Biraz daha yaklaşıp yüzümdeki saçı alıp kulağımın arkasına koydu. Şimdi daha da yakındık. Nefesi tamamen yüzümdeydi. Burnu burnuma değmek üzereydi.

Çok uykum gelmişti. Gözlerim kapanıyordu yavaş yavaş.

"İyi geceler"

"En iyi geceler senin olsun kaktüs"

Gülümsedim ve gözlerimi kapattım. Onun nefesiyle uykuya daldım.

Loading...
0%