@anonimm_z
|
Bazı insanlar vardır, gereksiz temastan hiç hoşlanmaz. Ben de onlardan biriyim. Çok yakın olmadığım insanlarla, özellikle erkeklerle fazla temas edemem. Neden bilmiyorum ama yapamıyorum işte. Ama sonra bir şey olur. Birisi gelir. Size çok ufak, basit bir temasta bulunur ve o kadar garip hissedersiniz ki size sürekli dokunsun istersiniz. Bu neden oluyor bilmiyorum. O insanda ne var, neden bu kadar güzel hissettiriyor bilmiyorum ama iyi ki hissettiriyor. Onlar çok özel insanlar bence. Hayatınızda çok önemli yere sahip olacak insanlar.
Kapıyı açtığımda korkuyla yutkundum. Beni takip eden kişi olduğunu anlamam zor olmamıştı. Hemen kapıyı örtmeye çalıştım ama ayağını içeri soktu. Beni ittirdi ve içeri girdi. Yere düşmüştüm. Kapıyı kapatıp bana doğru gelmeye başladı. Hemen ayağa kalkıp kaçacaktım ki ayağıma çelme taktı ve yeniden yere düştüm. Geri geri sürünerek duvara kadar gittim. Gözlerim dolmuştu. Sırtım duvara deyince ayağa kalktım. Yaklaştı ve tam önümde durdu. Bağıramıyordum, korkudan dilim tutulmuştu sanki. Ağzımı kapattı ve boğazıma bıçak dayadı. Durdum. Debelenmeyi kestim. Nefesimi tuttum. Boğazımda bir bıçak vardı. Gözümden bir damla yaş aktı. "Bırak beni" dedim sessizce. "Bırakacağım, ama özledim seni" dedi. Elini yanağıma koydu ve okşamaya başladı. Yüzümü yana çevirmeye çalıştım ama bıçak vardı, yapamadım. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Çok dibime girmişti. Bir anda kafamı duvara yapıştırdım ve kendimi kıpırdatmamaya çalışarak dizimi kasıklarına geçirdim. Acıyla inledi ve beni ittirdi. Yere düştüm ve başım masanın köşesine çarptı. Acıyla bağırdım. Elimi başıma dokundurduğumda kanıyordu. Kanadığını görünce geri döndü ve gitti. Ağlamaya başladım. Hem acıdan, hem de yaşadıklarımdan.
Yavaşça yukarı çıktım. Saat 9'a geliyordu. Annemlerin saat kaçta geleceği belli değildi. Yalnız kalamazdım. Kerem'i aradım. "Efendim?" dedi neşeli bir sesle. Ağladığımı belli etmemeye çalışarak "Nerdesin?" dedim. "Yoldayım, eve varmak üzereyim. Niye?" dedi. Gözyaşlarım artmıştı. Başım çok acıyordu. Ağladığımı belli etmemeye çalışarak "Şey, ben , eee, -" derken sözümü kesti. Sesim ağlamaklı çıktığı için anlamıştı sanırım. "Bir şey mi oldu?" dedi. Ağlamam arttı. "Zeynep " dedi. "Bu gece burada kalır mısın?" dedim. Sesim ağladığımı belli ediyordu bu sefer. Anlamıştı. "Hemen geliyorum" diyip kapattı. Birazdan gelirdi. Aşağı inip kapıyı kilitledim. Pansuman malzemelerini de kanepeye bıraktım. Tekrar odama çıkıp banyoya girdim. Aynada bir süre kendimi inceledim. Başım kötüydü. Canım yanıyordu. Boğazımda bıçağın izi vardı. Kanamıyordu ama izi çıkmıştı. Yüzümü yıkadım. Banyodan çıktım ve pencereyi açtım. Kerem her an gelebilirdi.
Arkamda hareketlilik hissedince küçük bir çığlık atıp arkamı döndüm. "Şşş benim, benim" dedi Kerem. Yüzümü görünce kaşlarını çattı. "Noldu?" dedi. Ağlayarak ellerimi boynuna sardım. Hemen elleri belimi buldu. Evet, bir ilkimi daha yaşıyordum Kerem'le. Sımsıkı sarıldım. Şiddetli bir şekilde ağlıyordum. Ellerini sırtımda gezdirdi. Başımı omzuna gömmüştüm. Sessizce ağlamamı bekledi. Bir süre sonra ben hala ağlıyorken kerem kollarını bacaklarımın ve belimin altından geçirip beni kucağına aldı. Başım hala omzundaydı. Boynunu sımsıkı tutuyordum. Yavaşça aşağı inmeye başladı. Kenepeye oturdu ve beni dizlerine oturttu yan bir şekilde. Ağlamam yavaşlamıştı. Bebek gibi kucağında oturuyordum. Yüzümü yavaşça omzundan kaldırdı. Yüzüme baktı. Hiç konuşmadan yanındaki pansuman malzemesini aldı. Başıma sürmeye başladı. Hala kucağında yan bir şekilde oturuyordum. Başım sızladığı için yüzümü buruşturuyordum. Kısa süre sonra bitirdi. Sonra boynumu gördü. Eliyle dokundu, ben irkilince geri çekti elini. Bir süre de oraya baktı. Yüzüme baktı. Bir süre sadece baktı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bende bir süre ona baktım. Sonra başımı tekrar omuzlarına koydum. Bir elini sırtıma sardı.
"Anlatmak ister misin?" dedi sessizce. Bir süre bekledim. Başım hala omzundayken anlattım. "O geldi" dedim. Gözümden yine bir damla yaş almıştı. Kimi kastettiğimi anlamıştı. "Ne zaman?" "Sen gidince. Kapı çaldı, annemgil sandım, açtım. O gelmiş. Kapıyı kapatmaya çalıştım ama itti beni, yere düştüm. Tekrar ayağa kalkıp kaçacağım sırada ayağıma çelme taktı, yeniden düştüm. Üstüme gelmeye başladı. Duvara yapıştım, ayağa kalktım." diyip sustum. Çok hızlı konuşmuştum. Gözümden bir kaç damla daha yaş akmıştı. Derin bir nefes aldım. "Bağırmayım diye ağzımı kapattı, boğazıma bıçak dayadı. Yüzüme falan dokunmaya başladı" dediğimde yanaklarım ıslanıyordu. Boynundaki ellerimi sıkılaştırdım. "Sonra ben dizimle vurunca geri çekildi ama sinirlenip itti beni. Başımı masaya çarptım. Kanadığını görünce gitti." dedim. Ağlıyordum. Başım hala göğsündeydi. Elini yüzüme dokundurup gözyaşlarımı sildi .
"Özür dilerim" dedi. "Senin suçun değildi" "Seni bırakmamalıydım. Annenler gelene kadar beklemeliydim" dedi. Başımı göğsünden kaldırıp yüzüne baktım. Ağlamam durmuştu. "Senin suçun değildi" "Zeynep -" dediği sıra sözünü kestim. "Kerem kendini suçlama, sakın. " Yüzüme baktı. Yüzüne baktım. Bir süre birbirimizi izledik. Elini başıma dokundurdu. "Acıyor mu?" "Biraz" dedim. Yaklaşıp oraya küçük bir öpücük kondurduğunda gülümsedim. Elini boynuma değdirdi. İrkildim, elini geri çekti. "Niye boynuna dokununca geri çekiliyorsun? Öpmeme de izin vermemiştin?" dedi merakla. "Bilmiyorum, boynumdan huylanıyorum, rahatsız oluyorum. Ben bile çok fazla dokunmuyorum. "
Yüzümdeki saçları alıp kulağımın arkasına götürdü. Bir süre yüzümü izledi. Hala kucağındaydım. Başımı yavaşça yeniden göğsüne koydum. Bir süre öyle durunca başımı kaldırmadan elini tuttum ve yanağıma koydum. "Biraz burayı okşasana" dedim sessizce. Okşamaya başladı. "Neden?" "O da oraya dokundu çünkü. Onun izini sil, lütfen" dedim ağlamaklı çıkan bir sesle. Bir an duraksadı ama takrar devam etti. Saçlarımın arasına dudaklarını bastırdı. Bir süre orada durdu. Kokladı. Eli hala yüzümdeydi. Bir süre sonra gözlerim kapandı.
Kıpırdandığımı hissettim. Havaya kalktığımı. Birinin kucağındaydım. Kerem. Yavaşça gözlerimi açtım. Beni odama çıkarıyordu. Çıkınca yavaşça yatağıma yatırdı beni. Üzerimi örttü. Gözlerim açıktı. Yatağın kenarına oturdu. "Gidecek misin?" dedim. Gülümsedi. "Hayır, yanındayım" Bende gülümsedim. Yatakta yavaşça kenara kaydım. "Gel" dedim. Yavaşça yatağın içine girdi. Yüzlerimiz birbirine dönüktü. Nefesini hissediyordum. Bir süre birbirimizi izledik. Güldü. "Hani bir daha benimle yatmayacaktın?" dedi. "Bu sefer rujum yok. Uyurken yaptığım şeylerle dalga geçemezsin" dedim gülerek. Küçük bir kahkaha attı. Gülüşünü izledim. Güzel gülüyordu. "Gel" diyip kolunu açtı. Yavaşça ona yaklaştım. Kolunu başımın altından geçirdi. Kolunun üzerine yattım. Elimi göğsüne koydum ve yüzümü ona döndüm. Yüzlerimiz çok yakındı şimdi. Burnu burnuma değiyordu. Dudaklarımız arasında birkaç santim vardı. Gözleri gözlerimdeydi. "Çok korktun mu?" dedi sessizce. Nefesi nefesime karışıyordu. "Biraz." dedim. "İyi ki beni aradın" Gülümsedim. "Evime yaklaşmak üzereyim dedin ama aradıktan sonra birkaç dakika içinde geldin. Nasıl bu kadar hızlı geldin?" dedim. "Ağladığını anlayınca korktum, çok hızlı sürmüşüm arabayı, farkında bile değildim. " "Ya kaza yapsaydın?" dedim panikle. "Yapmadım." "Ama yapabilirdin. Bir daha öyle yapma" Gülümsedi. "Tamam" Gözlerimize baktık. Sonra yavaş yavaş yaklaşmaya başladı. Dudaklarımız arasındaki santimler milimlere dönüştü. Dudaklarını dudaklarıma değdireceği sırada duraksadı, sanırım şu an sırası olmadığını düşündü. Dudaklarını yavaşça burnuma dokundurdu. Küçük bir öpücük bıraktı. Gülümsedim. Biraz daha yaklaşıp başımı boynuna gömdüm. Elim hala göğsündeydi. Dudaklarını saçlarımın üzerine koydu, o şekilde durdu. Kokusunu içime çekerek uyumaya başladım.
"Zeynep, Zeynep" Kerem bana sesleniyordu. Başım boynundaydı, elim göğsünde. Bir bacağı bacaklarımın üzerindeydi. Sarmaş dolaştık yine. Gözlerimi açmadım. "Hı?" dedim. Güldü. "Kalksak mı artık?" "I-ıh" dedim. Daha da güldü. "Acıktım ama" "Of Kerem" dedim ama gözlerim hala kapalıydı. Hala gülüyordu. "Üzerimden kalkarsan kahvaltı hazırlayacağım" "Hıhı" dedim. Küçük bir kahkaha attı. "Zeynep şu an çok tatlısın" dedi gülerek. Elimi tutup göğsünden indirmeye çalıştı ama elini sıkıca tuttum, bırakmadım. "Zeynep elimi tutuyorsun" dedi gülerek. Ofladım. "Gerçekten acıktım ama" "Of Kerem ya, ne meraklıymışsın gitmeye, git" diyip sinirle arkamı döndüm. Gözlerim hala kapalıydı. Arkamdan uzandığını hissettim. "Kızdın mı?" Omuz silktim. Yanağıma bir öpücük kondurdu. Gözlerimi açmadım ama hafifçe gülümsedim. O da gülerek ayağa kalktı. Kapı sesi duydum. Odadan çıkmıştı sanırım . Ben uyumaya devam ettim.
Yüzümde bir el hissettim. Hemen eli ittirip yatakta doğrulduğumda biriyle burun buruna geldim. Kerem. Sesli bir nefes verdim. "Korktun mu?" dedi. Başımı sallayıp yeniden yastığa koydum ve gözlerimi kapattım. Güldüğünü duydum. "Zeynep hadi kahvaltı hazır" "Uykum var. Sen bana uyku ilacı falan mı verdin ya" dedim hala gözlerim kapalıyken . Küçük bir kahkaha attı. "Valla gece horlamasan uyumadığını düşüneceğim. " Hemen gözlerimi açtım. "Horlamam ben" dedim kaşlarımı çatıp. "Yoo gayette horluyordun" "Hayır" "Evet" Oflayıp yataktan kalkmaya çalıştım. Gülerek "Kızdın mı?" dedi. Yüzüne sinirli bir bakış atıp ayağa kalktım. Yürümeden ellerini arkamdan karnıma doladı ve beni kucağına çekti. Şu an kucağındaydım, sırtım dönüktü. Elleri karnımdaydı. Gülüyordu. "Bırak Kerem" Hala gülüyordu. "Şaka yaptım" "Şakan batsın" dediğimde kahkaha attı. "Tamam, valla şaka yaptım. Çok güzel uyuyordun. " dedi. Konuşmadım. Elleri hala karnımdaydı. Ve ben hala kucağındaydım. Çenesini omzuma koydu. "Kızdın mı?" dedi. Çok tatlı konuşmuştu. Gülümsedim. Ben konuşmayınca karnımı gdıklamaya başladı. Kahkaha atıyordum ve kucağında tepiniyordum resmen. Kahkhalarımın arasından "ke-kerem" dedim. Elleri duruken yüzümü ona döndüm. Ve yanlışlıkla burunlarımız çarpıştı. Çok yakındık. Gözlerime baktı. Şu anki pozisyonumuz biraz tehlikeliydi. Kucağındaydım, elleri karnımdaydı, benim ellerimde onun ellerinin üzerindeydi. Burunlarımız birbirine değiyordu, gözlerimiz birbirindeydi. Bir süre bakıştık. Gülümsüyordu. Gülümsüyordum. Dudaklarını yaklaştırıp bir anda burnumu öptü. Bu hareketi hoşuma gidiyordu. Sadece bu hareketi mi Zeynep?
Güldüm. "çok tatlısın" dedi gülerek. Bende güldüm. Sonra yaklaştı ve yanağıma çok güçlü bir öpücük bıraktı. Kıkırdadım. Geri çekilince bende onun yanağına güçlü bir öpücük bıraktım. "Acıktım" dedim. Kahkaha attı. "Hazırladım" dedi.. "Cidden mi?" dedim sevinçle. Az önce hazırladığını söylemişti sanki? "Evet" dedi gülerek. Ellerimi yanaklarına koydum ve yanağına çok çok güçlü bir öpücük bıraktım. Şaşırmıştı ama gülümsedi. Hemen kucağından kalkıp banyoya gittim. Yüzümü yıkayıp üzerimi değiştirdim. Kısa kollu bir tişört ve kot pantolon giymiştim. Saçlarımı da dağınık bir topuz yaptım ve aşağı indim. Kerem gerçekten hazırlamıştı. Patates kızartmıştı. Patatese dayanamıyordum. Gülümsedi. Hemen sandalyeye geçtim ve yemeye başladık. "Valla eline sağlık Kerem, harikasın" dedim. Gülerek "Biliyorum " dedi. Bende güldüm.
Kahvaltıyı yaptıktan sonra "Hadi hazırlan geç kalacağız " dedi. "Nereye?" "Okula" "Ne okulu? Aa bugün pazartesi. Unuttum ben" diyip hemen odama çıktım. Üzerimi giyip saçımı bağladım ve aşağı indim. Kerem sofrayı toplamıştı bile. Hemen dışarı çıkıp durağa yürümeye başladık. "Başın acıyor mu?" "Hayır" dedim gülümseyerek. Durağa geldiğimizde Nisa da oradaydı. Başımı görünce hemen sorgulamaya başladı. Bende kısaca özet geçtim.
Otobüsten inince "Siz gidin ya, ben bir çikolata alacağım" dedim. Nisa "Kızım n'olacak senin bu çikolata hastalığın ya" dedi. "Ne hastalığı ya, canım çekti " dedim. Kerem "Tamam Nisa, sen git biz geliriz" dedi. Nisa imalı imalı bakıp yanımızdan ayrıldı. Hemen bakkala girdik ve bir dido, bir karam aldım. "Gerçekten niye bu kadar çok seviyorsun çikolatayı?" dedi Kerem. Okula giriyorduk. Çikolataları yerken bir yandan da konuşuyordum. "Bilmem, çikolata yiyince mutlu oluyorum sebepsiz yere" dedim. Okula girdiğimizde çikolatalar bitmişti. Yürürken kerem kolumdan tutup beni durdurdu. 'noldu' der gibi başımı salladım. Gülümseyerek parmağını dudaklarıma değdirdi ve orayı sildi. "Her seferinde nasıl çikolata kalıyor burada? " dedi gülerek. Cidden nasıl her seferinde çikolata kalıyor orada? Ya kalmıyorsa? Ya Kerem dudaklarıma dokunmak için yalan söylüyorsa? Yok canım, olmaz öyle şey. Olmaz olmaz. Ardından parmağını dudaklarına götürüp yaladı. Bu hareketi yapması hoşuma gidiyordu. Gülümsedim. Beraber sınıfa çıktığımızda yerimde Mustafa oturuyordu. Kerem yerine geçti. Mustafa'ya bakıp "Günaydın, hayırdır?" dedim gülerek. Elini nisa'nın omzuna atıp "Valla kusura bakma ama artık sevgilimin yanında oturuyorum" dedi. Bende güldüm. kerem "Gel ya, görmemişin sevgilisi olmuş işte" dedi gülerek. Mustafa da "Seni de göreceğiz abicim" dedi. Kerem de sadece güldü. Ben de kerem'in yanına oturdum. O sırada hoca geldi ve derse başladı.
Teneffüste Yiğit geldi sıranın başına. "Günaydın" dedi. Gözlerimi devirdim. Her zamanki gibi canlı değildi, biraz tereddüt vardı bakışlarında. "Başına noldu Zeynep?" dedi. "Bir hayvan yaptı " dedim. "Hangi hayvanmış o?" "Henüz çözemedim ama senin türünde bir şey" dedim. Sinirle gözlerini kaçırdı. "İyi mi, acıyor mu?" dedi. Ciddi mi diye yüzüne baktım. Ciddiydi. Niye merak ediyordu ki? "Sanane Yiğit? Niye soruyorsun?" " Merak ettim" "İyiyim acımıyor" "Önemli bir şey değil yani" " Noldu Yiğit, sen değilde başkası zarar verdi diye mi merak ettin?" dedim umursamaz bir şekilde. "Aynen, biri benden önce davranmış anlaşılan" dedi. Kaşlarımı çattım. Alaylı bir ifadeyle "Hayırdır? Beni öldürme planları falan mı yapıyorsun?" dedim. "Öldürme değil, daha eğlenceli şeyler" dedi sırıtarak. Sıranın üzerindeki kerem'in eli yumruk olmuştu. "Sen git önce kendini kurtarma planları yap Yiğit. Ne zaman ne olacağı belli olmaz" Bir kaşı havaya kalktı. "Sen beni tehdit mi ediyorsun?" "Yoo, küçük bir uyarı" Bir şey demeden sırıtarak uzaklaştı. Gerizekalı. Sinirlenmiştim. Kerem'e baktığımda kendini zor tuttuğunu gördüm. "Boşver" dedim sessizce. "Yakında elimden bir kaza çıkacak" "Amacı bizi sinirlendirmek zaten, bırak onu" Gözlerime baktı bir süre, sakinleşmişti. Hoca geldi ve derse başladı.
Teneffüste bu sefer de Cemre ve Hazal gelmişti sıranın başına. Biri bitiyor biri başlıyor bunların ya. Alaylı bir şekilde gülüyordu. "Başına noldu? Yakışmış" dedi. Gözlerimi devirdim, bir şey demedim. "Kim yaptıysa eline sağlık, güzel iş çıkarmış" dedi. "Şimdi aynısından sana da yapacağım Cemre, emin ol ben daha güzel yaparım" dedim. Sinirle soludu. "Sen beni tehdit mi ediyorsun?" "Tehdit değil küçük bir uyarı, ama uyarılarımı dikkate almazsan başına geleceklerden ben sorumlu değilim. Böyle diyordun demi sen?" dedim alaylı bir şekilde. "Bana bak kızım, seni gebertirim " dediği sırada ayağa kalkacaktım ki kerem omuzlarımdan tutup kalkmamı engelledi. "Git işine Cemre " dedi. Cemre sinirlenmişti. Bana son bir bakış atıp sırasına gitti. Gerizekalı. "Yakında elimden bir kaza çıkacak" dedim. "Amacı bizi sinirlendirmek zaten bırak onu" dedi, benim ona dediğimin aynısını tekrar ederek. Gülümsedim. O sırada hoca geldi ve derse başladı.
Öğle arasında kantinde hep birlikte oturuyorduk. "Yunus sen biraz gelsene" diyip ayağa kalktım. Yunus da ayağa kalktı. Yanıma gelip elini omzuma attı "Nereye?" dedi. "Biraz dışarı çıkalım seninle " dedim. O sırada kerem "Yalnız o eli indirsek iyi olur" dedi yunus'un omzumdaki eline bakarak. Yunus "sebep?" Dedi. "Şimdi başı falan acır" "Başına dokunmuyorum " dedi yunus. "Nolur nolmaz, indir o eli" dedi. Masadaki herkes kahkaha atmaya başladı. Yunus ve ben ne olduğunu anlamamıştık. Buradan başım nasıl acıyacaktı ki? Yunus "Sanane ya, acırsa zaten Zeynep söyler" dedi. Kerem ayağa kalktığı an önüne geçip ellerimi göğsüne koyup durdurdum onu. "Sakin " dedim. O sırada ellerimin göğsünde olduğunu fark edip hemen elimi çektim. Başımı çevirdim. Utanmıştım. Diğerleri utandığımı farkedince bir kahkaha daha attı. Onlara sinirli bir bakış atıp "Yürü Yunus" diyip dışarı çıktım.
Banklardan birine geçtik. "Bir şey soracağım" dedim. "Hoşlandığın biri var mı?" dediğimde "Bu nereden çıktı?" dedi. "Merak ettim. " Hafifçe başını çevirdi. Gülerek "Var demi. Kim?" dedim. "Kızma ama" dedi. "Tamam" dedim, niye kızıyım ki? "Bade" dedi. Gülümsedim. "Ama olmaz, o kızların sana yaptığını biliyorum. Olmaz o iş" dedi. "Bence olur. Bade senden hoşlanıyor bence" dedim. "Cidden mi?" "Bence öyle" "Ama o kız kötü." "Haklısın ama bu aralar Cemre ile pek takılmıyor. " "Neyse, biraz izleyelim onu, duruma göre bakarız. " Gülümseyip "Tamam" dedim ve yeniden kantine indik. Kerem'in yanına geçtiğimde başıyla 'noldu' işareti yaptı. "Sonra anlatırım " dedim sessizce. Mustafa'nın eli Nisa'nın omzundaydı. Bir süre onları izledim. Çok güzellerdi, mutlulardı. Umarım hep böyle olurlar.
Çıkış zili çaldığında kitabımın arasında bir kağıt gördüm. Açıp okudum.
Dün için kusura bakma, ama gördüğüm kadarıyla iyisin. Dikkat et, daha kötüleri olmasın
Kağıdı Kerem'e gösterdim. Sinirlendi. Çok yakınımızdaydı ama kim? Fırat değil. Başka kim? Yiğit desem, onun gözleri kahverengi. Mavi gözlü birini arıyorduk. Diğerlerine de kağıdı verdim. Onlar okurken kerem kulağıma eğildi. "Korkma" "Korkmuyorum" dedim gülümseyerek. O da güldü. Beraber çıktık. Çıkışta hep beraber pizza yemeye gittik. Biraz karnım ağrıyordu. Sanırım özel günüm yaklaşmıştı. Siparişlerimizi verdik ve beklerken konuşmaya başladık. O sırada Nisa ve Mustafa tartışıyordu.
"Ya ben aksiyona gitmem, romantik komedi olsun" diyordu Nisa "Ya bende onu sevmiyorum, başka bir şey seç o zaman" "Ya ben başka sevmiyorum ki" Gülerek onları izliyordum. Çok tatlıydılar. Kerem bana baktı, "neye gülüyorsun?" dedi. Nisa'gile bakıp "Çok güzeller" dedim. O da onlara baktı, gülümsedi " Evet" dedi. Ondan sonra bana döndü. Ben de ona döndüm. O sırada siparişler geldi. Pizzayı yemeye başladık ama karnım ağrıdığı için pizzamı bitirememiştim. Kerem "Niye yemiyorsun?" dedi. "Yedim ya, yeter" "Bir sorun mu var?" Gülümseyerek "Hayır" dedim. O da yemeğine devam etti. Yedikten sonra kalktık ve durağa yürümeye başladık. Otobüsten indiğimizde Nisa ayrılmıştı ve Kerem ile ben yürüyorduk. Karnımın ağrısı artmaya başlamıştı. Ama Kerem'e belli etmemeye çalışıyordum. "İyi misin sen?" dedi. Gülümsemeye çalışarak "Evet" dedim. İnanmamıştı ama sorgulamadı. Eve geldiğimizde ona döndüm. Gülümseyerek "Görüşürüz" dedim. "Görüşürüz"
Eve girdim ve hemen odama çıktım. Üzerimi bile değiştiremedim. Karnım çok kötüydü. İlaç almam lazımdı ama kalkamıyordum. Yaklaşık yarım saat sonra hala aynı durumdaydım. Telefonum çaldı. Kerem arıyordu. "Efendim?" dedim . Karnımın ağrıdığını belli etmemeye çalışıyordum. "Ne yapıyorsun?" "Hiç öyle oturuyorum sen ne yapıyorsun?" dedim. Kendimi zor tutuyordum. "Oturuyorum bende. Bizimkiler sinemaya gidecekmiş, bizi de çağırıyorlar. Gelecek misin?" Dişlerimi sıktım bağırmamak için. "Hayır siz gidin" dediğimde karnıma aniden giren sancıyla küçük bir 'ah' çektim. "Bir sorun mu var?" dedi Kerem. Gözlerim dolmuştu. Canım çok yanıyordu. "Sorun yok, siz gidin" dediğimde yeniden ama bu sefer daha yüksek sesle inledim. "Zeynep iyi misin?" dedi. Ses çıkarmadım. Konuşacak gücüm yoktu. "Zeynep" dedi tekrar. "İyiyim sorun yok" dedim zorlukla. "Geliyorum" diyip kapattı. İki büklüm olmuştum. Gözlerim hala doluydu. 10 dakika sonra camda bir hareketlilik hissettim. Kerem gelmişti. Beni görünce hemen yanıma geldi, yatağın kenarına oturdu. "İyi misin, noldu?" "Karnım ağrıyor" dedim sessizce. "Hastaneye gidelim mi?" "Hayır, geçer birazdan" " İlaç içtin mi?" "Hayır, aşağı inemedim" "Tamam, sen bekle hemen getiriyorum" diyip odadan çıktı.
Elinde ilaç ve suyla geri geldi. Başımdan tutup kaldırdı beni. Ağzıma ilacı aldım ve suyu içmeme yardım edip geri yatırdı beni. "Niye bu kadar çok ağrıyor ki? Bir şey mi dokundu?" dedi. 'hayır' anlamında başımı salladım. "Hastaneye gidelim mi?" Yine başımı iki yana salladım. Hala iki büklümdüm. Bir anda yine inledim. Kerem hemen "Zeynep hastaneye gitmemiz lazım" dedi. "Hayır" dedim. "Ne yapabilirim peki ben? Ne iyi gelir?" dedi panikle. "Başka bir şeye odaklanırsam acısını unutabilirim. Konuş biraz, bir şeyler anlat" dedim. "Yanına yatıyım mı?" dedi. Gülümsedim. Başımı salladım. Yavaşça gelip yanıma uzandı. Dirseğini yastığa yasladı ve yanağını eline koydu. Yanımdaydı. Karnımın üzerindeki elimi yavaşça çekti. Yeniden inledim. Gözlerim yeniden dolmuştu. Elini yavaşça karnıma koydu ve masaj yapmaya başladı. Yüzünü biraz daha yüzüme doğru eğdi. Nefesi yüzüme geliyordu. Biraz sonra azalmıştı ağrısı. Yaptığı masaj iyi gelmişti galiba. Sadece masaj mı? Hala devam ediyordu ve sadece gözlerime bakıyordu. Bende onun gözlerine bakıyordum. Biraz sakinleşmiştim. Yüzü hala yakınımdaydı.
"Niye bu kadar ağrıdı? Hastaneye gitseydik?" dedi. "Hastaneye gerek yok. Normal" "Ne normal" "Ağrıması normal Kerem" Anlamamıştı. Ama söylemeyecektim tabiki. "Of kerem, illa söyletecek misin?" dedim. Bir süre daha yüzüme baktıktan sonra bir anda kahkaha atmaya başladı. Anlamıştı. "Tamam, anladım" dedi. Utanmıştım, başımı çevirdim. "Utanma, normalmiş işte" dedi gülerek. Karnına dirseğimle hafifçe vurdum. "Oo, elin ağırmış," dedi. Gülerek gözlerimi devirdim. "Tamam, tamam. Ama söyleyebilirdin" dedi. Yüzüne baktım. Bu çocuk nasıl bir şeydi böyle ya?
Bir süre daha masaja devam etti. "İyi misin?" dedi. Başımı salladım. "Azaldı baya" Yüzü hala yakınımdaydı . Nefesi yüzümdeydi. Elini karnımdan çekti. Yavaşça yüzümdeki saçlara götürdü ve kulağımın arkasına koydu. Gözlerime bakıyordu. Bir süre bakıştık. Bu güzel anı "Acıktım" diyerek böldüm. Kerem bir anda kahkaha attı. "Gülme ya, açım napıyım" dedim. "Tamam , tamam ben bir şeyler hazırlayım" diyip yataktan kalktı. "zahmet olacak " dediğimde yeniden bir kahkaha attı ve gülerek mutfağa indi.
Biraz sonra elinde tepsiyle geri geldi. Bir sandviç yapmıştı. Hemen kalkıp yedim. O da beni izliyordu. "Teşekkür ederim " dedim bitirince. "Sanki başka şansım vardı. Böyle zamanlarda kızlar ne isterse yapın diyorlar , yoksa bizim için tehlikeli olabilirmiş." dedi. Dalga geçiyordu. "Kereem" dedim uyarır gibi. Tepsiyi aşağı indirdi ve geri geldi. Yatakta oturuyordum. O da yanıma gelip oturdu. Bir süre sohbet ettik. Peşimdeki kişinin kim olduğunu düşündük. Mustafa ve Nisa hakkında konuştuk. Birbirimizden konuştuk.
2 saat sonra falan karnıma yeniden ağrı girmeye başladı. Biraz yüzümü buruşturdum. "Noldu?" dedi. "Karnım ağrımaya başladı. " "Gel, uzan biraz" dedi. Uzanırken aniden giren sancıyla inledim. Kerem hemen yanımda duruyordu. Yatağa uzandım, ellerimi karnıma bastırdım. İki büklüm olmuştum. "İlaç getiriyim mi?" Başımı salladım. Hemen ilaç alıp getirdi, içirdi. O da yanıma uzandı. Yeniden inledim. Hemen dirseğini yastığa koyup başını eline yasladı ve diğer eliyle karnıma masaj yapmaya başladı. Gözlerim dolmuştu. Yine inledim. "Yapabileceğim başka bir şey var mı? Ne iyi gelir?" dedi. "Birazdan geçer" dedikten sonra bir anda 'ah' diye bağırdım. Ellerim kerem'in karnımdaki elinin üzerindeydi. Gözlerimden yaş akmaya başlamıştı. Kerem yüzüme eğildi, nefesini hissetmeye başladım. "Şşş ağlama bak" dedi. Ağlamam artmıştı. Dayanamıyordum. Yeniden bağırdım. Ağrı şiddetlendi. Başımı Kerem'e çevirdim ve boynuna gömdüm. Ellerimle tişörtünün yakalarını sıkıyordum. Ağlamaya başladım ama bağırmamak için dudaklarımı dişliyordum. Kerem'in tişörtü de ıslanıyordu. Hala karnıma masaj yapıyordu. Yeniden inledim. Yastığa yasladığı kolunu aldı ve başımın altından geçirdi. Diğer eli hala karnımdaydı. Sırtımdaki eli beni kendine daha da çekti. Yüzüm hala boynundaydı. Ağlıyordum.
"Şşş ağlama ama bak, tamam mı?" dedi. Durmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Canım yanıyordu. Az sonra kapı sesi geldi. Annemler gelmişti. Kapıyı kilitlemişti kerem zaten. Merdivende ayak sesleri duydum. Sesim çıkmasın diye elimi ısırıyordum. Kapıyı açmaya çalıştı annem, kilitli olduğu için açamadı. "Zeynep" dedi. Belli etmemeye çalışarak "efendim" dedim. Elimi ısırdım yine. Kerem bana bakıyordu. "Biz yemek yiyeceğiz ona göre" dedi. Gözlerimi yumdum sıkıca. "Tamam" dedim. Merdivenden inmişti. Kerem bana bakıyordu. Sanki benim değilde onun canı yanıyormuş gibi bakıyordu. Ağlayarak ellerimi boynuna sardım ve onu kendime çektim. Başımı yeniden boynuna gömdüm. Eli hala karnımdaydı. Sessizce boynunda ağlamaya devam ettim. Ben onu kendime çektiğim için onun başı da benim saçlarım arasındaydı. Sessizce "Ağlama, lütfen" dedi. Dudaklarımı dişliyordum. Bir süre o şekilde durduk. Yavaş yavaş gözlerim kapanmaya başladı.
Yavaşça gözlerimi açtım. Hala aynı pozisyondaydık. Yüzüm onun boynundaydı. Eli de karnımdaydı. Kıpırdanınca uyandığımı anladı. Başını yavaşça geri çekti. Çok yakınımda durdu. "iyi misin?" "Azaldı ağrısı" dedim. "Uyurken de ağlıyordun" dedi. Cevap vermedim. "Teşekkür ederim" dedim. Gülümsedi. Eğilip alnımdan öptü ve alnını alnıma yasladı. Nefesini hissediyordum. "Sen her ay böyle acı mı çekiyorsun?" dedi hala alnı alnımdayken. "Her seferinde böyle olmuyor" dedim. Geri çekildi hafifçe. Yüzlerimiz aynı hizadaydı. Nefesini hala hissediyordum. Bir süre birbirimize baktık. Eli yavaşça yüzümdeki saça gitti, kulağımın arkasına götürdü. Oradan yanağımda dolaştı. Eli yanağımdayken bir kaç saniyeliğine gözlerimi kapatmıştım. Hala gözlerime bakıyordu. Eli yanağımı okşuyordu. Sonra yavaşça eğilip yanağıma küçük bir öpücük kondurdu. Gülümsedim. Benim elimde onun yanağına gitti. Yavaşça okşamaya başladım. Hafiften sakalları çıkmıştı. Onların arasında gezdirdim elimi. Sonra hafiften doğrulup sakallarının arasına bir öpücük kondurdum. Gülümsedi. Biz ne ara böyle olmuştuk ya?
"Teşekkür ederim, yanımda olduğun için" dedim. "Her zaman yanındayım" dedi. Gülümsedim. Elini yanağının üzerindeki elimin üzerine koydu. Elimi yavaşça dudaklarına götürdü. Yavaşça avuç içimi öptü. İçim kıpır kıpır oldu. Bu çok bambaşka bir şeydi. Ve bu güzel anı yine ben bozdum "Uykum geldi" diyerek. Kahkaha attı. "Zeynep sen nasıl bir şeysin ya?" dedi gülerek. "Nasıl bir şeyim?" dedim gözlerine bakarak. "Çok güzel bir şey" dedi. Gülümsedim. Sonra yatakta biraz yana kaydım. "Bugün baya yardım ettin, yanımda yatabilirsin" dedim. "Bak sen , yardım ettiğim için yani, yoksa yatırmam diyorsun?" Gülerek omuz silktim. O da güldü. Sonra yanıma uzandı. Yüzünü bana döndü. Bende ona döndüm. Birbirimizi izleyerek uyuya kaldık.
Kıpırdanarak gözlerimi açtım. Daha geceydi. Karnım ağrımaya başlamıştı. Sessizce inlemeye başladım. Elim karnımdaydı. Kıpırdanmamdan dolayı Kerem de gözlerini açtı. "Noldu?" dedi. "Yok birşey, uyu sen" dedim. İnanmadı. "Karnın mı ağrıyor?" "Biraz, geçer şimdi" dedim. "Gel buraya" diyip kolunu başımın altından geçirdi ve beni kendine çekti. Başım göğsünün üzerine geldi. Diğer elini de yavaşça karnıma götürdü. Yüzüne baktım. Çok yakındı. Gözlerime bakıyordu. "Gece gece uğraşma, geçer şimdi" diyip karnımdaki elini çekmeye çalıştım ama izin vermedi. "Uyu sen, sen uyuyunca bende uyurum" dedi. "Kerem uykusuz kalacaksın, uyu işte" dedim. "Zeynep, Allah aşkına biraz sus ve uyu "
Dediği şeyle kaşlarımı çattım. "Susuyum mu? Susmamı mı istiyorsun? Tamam Kerem, konuşmuyorum artık seninle " dedim. Kaşlarını çattı. "Mecazen demiştim" "Anlamam ben mecaz falan, sen benim sesimi duymak istemiyorsun belli. Konuşma benle. Çek elini de, uyuyacağım ben" diyip arkamı döndüm. Gözlerimi kapattım. "Zeynep bak-" "Sus Kerem, uyuyacağım" dedim. "Ya sabır" diyip sesli bir nefes verdi. Ona döndüm. "Ya sabır mı? Sen bir de sabır mı istiyorsun. Asıl bana sabır lazım, benim konuşmamı istemeyen biriyleyim şu an" diyip yeniden arkamı döndüm. "Kızım sen şaka mısın?" "Konuşma benle Kerem" dedim. Gözlerimi kapattım. Sesli bir nefes verip o da yattı. Uyudum hemen.
Sabah alarm sesiyle ikimizde gözlerimizi açtık. Yüzlerimiz birbirine dönüktü ama bu sefer temas yoktu. "Günaydın" dedi. Konuşmadım. Banyoya gidip üzerimi değiştirdim. Çıktığımda o hazırdı. Aynanın karşısına geçip saçımı taramaya başladım. "Küs müyüz?" dedi gülümseyerek. Bakmadım yüzüne, cevap da vermedim. "Zeynep öylesine söylemiştim" dedi. Konuşmadım yine. Saçımı açık bıraktım ve evden çıktık. Durağa gidene kadar hiç konuşmamıştım. Durakta Nisa vardı. Kerem hemen beni Nisa'ya şikayet etti. "Nisa, Zeynep benimle konuşmuyor ya" "Niye?" "Gece çok konuşuyordu. 'Sus da uyu' dedim ona, trip atıyor sus dedim diye. Konuşmuyor. " Nisa kahkaha attı. "Ya bana sus ve uyu dedi. Bende susuyorum işte. " dedim. "Arkadaş gününde de. Ondan biraz fazla alıngan " dedi Kerem. Nisa "Haaa, valla Kerem, böyle bir günde bunu demen hiç olmamış. İşin zor" dedi. Kerem ofladı. Otobüs geldi ve bindik.
Sınıfa girdiğimizde kerem'in yanına oturmuştum ama hiç konuşmuyordum. Arada bana konuşmam için sesleniyordu ama cevap vermiyordum. Hoca geldi ve derse başladı.
2. Dersin ortasında karnım ağrımaya başlamıştı. Hemen bir ilaç içtim ama etki etmesi uzun sürüyordu. Kerem'e döndüm. "Ben cam kenarına geçiyim mi?" dedim. Önce konuşmama şaşırdı ama sonra "Niye?" dedi. "Karnım ağrıyor, yatacağım biraz" "Tamam, geç" dedi ve yer değiştirdik. Kenara geçince başımı sırada kolumun üzerine koyup yattım. Diğer elim de karnımın üzerindeydi. Kerem ara sıra beni kontrol ediyordu. Biraz sonra "İyi misin?" dedi. Başımı salladım. "İlaç içtin mi?" "Evet" "Karnını ovmamı ister misin?" "Hayır" "Emin misin?" " Evet" "İstersen yapabilirim?" "Hayır Kerem, gerek yok" dedim. Birkaç saniye bekleyip "Neyse ben susuyum" dedim. Bir kaç saniye yüzüma baktıktan sonra derin bir nefes alıp önüne döndü. Bende gözlerimi kapattım.
Gözlerimi açtığımda 4. Ders bitiyordu. Teneffüste Nisa ile tuvalete gittik. Bana döndü. "Zeynep biraz abartmıyor musun? Konuşsan mı artık çocukla?" "Hayır Nisa abartmıyorum. Normalde olsa takmazdım ama belki de günümde olduğum için bilmiyorum ama, kırıldım ben biraz. Ya ben onu düşünüp ona 'sen yat uykusuz kalma' dedim. O bana 'sus da yat' dedi. Normalde umursamazdım belki ama şimdi, kalbimi kırdı. Bilmiyorum, bozuldum bu lafına" dedim. "Bence gününde olduğun için." Başımı salladım sadece.
Öğle arasına girdiğimizde tuvalete gitmiştim. Sınıfa dönerken bir anda biri beni boş bir sınıfa çekti. Tabiki Kerem. "Ne var?" dedim kollarımı bağlayıp. "Sen bana kırıldın mı?" dedi. Önce afalladım. Kahretsin Nisa söylemiş olmalıydı. "Hayır, niye kırılıyım?" dedim yüzüne bakmadan. "Zeynep özür dilerim, ben bu kadar kırılacağını düşünmemiştim. " dedi. Yüzüne baktım. Pişmandı. Ama cevap vermedim. Daha da yaklaştı. Aramızda mesafe kalmamıştı. Ben kapıya yapışmıştım. Başını da bana doğru eğdi. "Ben sence senin susmanı ister miyim? Senin o güzel sesini duymadan geçebilir mi benim günüm? " dedi. Çok güzel konuşuyordu. "Kerem-" "Özür dilerim " dedi. Affetmek istiyordum ama bir yanım 'affetme' diye direniyordu. Bir elini saçıma götürdü. Yüzümdeki saçları kulağımın arkasına koydu. Ardından eli yanağıma gitti. "Hadi ya valla sen konuşmadan olmuyor" dedi. Uzatmaya gerek yok Zeynep. Gülümsedim. "Tamam" dedim. "Cidden mi?" dedi. Gülerek "Cidden" dedim. Sevindi. Gülmeye başladı. Zil çalınca elini yanağımdan çekti ve sınıfa ilerledik.
Çıkışta eve gidince hemen yatağa uzandım. O şekilde de uyuya kalmışım. Gözlerimi açtığımda yatağa oturmuş bana bakan Kerem'i gördüm. "Ne yapıyorsun?" dedim korkuyla. "Sana çikolata almıştım. Bir de iyi misin diye kontrol ediyim dedim" Gülümsedim. "İyiyim" dedim. "Hani çikolata?" dediğimde kahkaha attı. Cebinden iki çikolata çıkarıp bana uzattı. Hemen yatakta doğrulup yedim çikolataları. O sırada beni izliyordu. "Teşekkür ederim" dedim. "Rica ederim. İyi misin sen?" "İyiyim" dedim gülümseyerek. O da gülümsedi . "Yemek yiyelim mi?" dedi. "Olur, ne yiyelim?" dedim. "Sen uyurken bir şeyler yaptım ben" "Cidden mi?" dedim. Gülerek başını salladı. Hemen aşağı inip yemeyi yedik ve salona geçtik. Televizyon izlemeye başladık. Karnım yeniden ağrımaya başlamıştı. Yüzümü buruşturdum. "İyi misin?" dedi Kerem. Ne ara fark etmişti? Başımı salladım. "Dizime yatsana" dedi. Ona döndüm. Gülümseyerek dizlerine uzandım, ve ayaklarımı kanepede uzattım. Yüzümü ona döndüm. Bana bakarak karnımı ovmaya başladı. Rahatlatıyordu beni. Her seferinde nasıl başarıyordu bunu? Bir süre bu şekilde devam ettik. Ağrım baya azalmıştı.
Odamda otururken annemler gelmişti. Kerem "Ben gidiyim" diyerek pencereye ilerledi. Merdivenin başında dikildi. Bir süre gözlerime baktı. Gülümseyerek "İyi geceler " dedim. Gülümsedi. "En iyi geceler senin olsun" Yavaşça merdivenden indi ve bana son bir bakış atıp uzaklaştı.
Sabah alarm sesiyle uyandım yine. Kalkıp hemen yüzümü yıkayıp üzerimi değiştirdim. Saçlarımı da açık bıraktım. Bir şeyler yiyip evden çıktım ve durağa yürümeye başladım. Vardığımda Nisa çoktan gelmişti. Sohbet ederek okula kadar geldik. Sınıfa girince kerem'in yanına geçtim. "Günaydın" dedim. Gülümseyerek "Günaydın" dedi. "İyi misin bugün?" "Şimdilik iyiyim" dedim gülerek. Beni düşünmesi hoşuma gitmişti. O sırada hoca geldi ve derse başladı.
3. dersin sonunda Fırat kapının oradan bana gelmem için işaret yapmıştı. Hemen sıradan kalktım. "Nereye?" dedi Kerem. "Geliyorum" diyip uzaklaştım. Fırat'ın peşinden gittim, bahçeye çıktık. "Zeynep, Yiğit seni yalnız gördüğünde sıkıştırmayı düşünüyor. Konuşacak mı başka bir şey mi yapacak bilmiyorum ama sen yine de dikkatli ol" dedi. "Teşekkür ederim Fırat ama Yiğit eğer senin bunları bana söylediğini fark ederse çok kötü olur" dedim. Önemsemedi. Sınıfa girdiğimde hemen kerem'in kulağına söyledim onları. Bugün yanımdan ayrılmamaya karar verdi.
Derslerde Yiğit'in gözü hep üzerimdeydi. Öğle arasında bahçeye çıktık hep beraber. Dolanırken Yiğit ve Fırat'ın kavga ettiğini gördük. Hemen onlara koştuk. Fırat yerde yatıyordu, Yiğit de onun üzerinde ona yumruk atıyordu. Benim geldiğimi görünce bana bakıp sırıttı. "Bak bak, senin yüzünden ne hale geldi" diyip Fırat'ı gösterdi. "Ne saçmalıyorsun sen?" dedim korkuyla. "Bu şerefsiz benden sana laf taşıyormuş" dediğinde şokla gözlerimi Fırat'a çevirdim. "Anlamayacağımı mı sandınız lan?" dedi Yiğit. "Yiğit onun bir suçu yok, ben istedim anlatmasını. Bırak onu" diyerek yalan söyledim. Fırat'ı bırakması lazımdı. Bana yardım ettiği için dayak yemesine göz yumamazdım. "Kes sesini, biliyorum her şeyi. Sen ona benim zarar vereceğimi söyledin ama o umursamadı. Bunun cezasını çekmeli" dedi. "Yeter bu kadar Yiğit. Ağzını burnunu kanatmışsın zaten" dedi kerem. Fırat'ı savunuyordu. Yiğit son bir yumruk daha atıp üzerinden kalktı. Fırat hala yerdeydi ama. Yiğit yavaşça bana yaklaştı. Tam önümde durdu. "Seninle de görüşeceğiz Zeynep, seni unuttuğumu sanma" diyip omzuma çarpıp uzaklaştı. Hemen Fırat'ın yanına koşacaktım ki Kerem kolumdan tuttu . " Sen bırak, başkası yardım eder" "Saçmalama Kerem, benim yüzümden dayak yedi. Böyle bırakamam" diyip Fırat'ın yanına gittim. Kalkmasına yardım ettim. Burnu ve ağzı kan içindeydi. Kaşı da patlamıştı. "Fırat özür dilerim, benim suçum" "Senin suçun yok Zeynep, sen beni uyarmıştın " dedi. O sırada birkaç arkadaşı gelip Fırat'ı revire götürdü. Kerem bana bakıyordu. Sinirliydi sanırım. Yanına gittim. "Kerem özür dilerim ama benim için yemişti o dayağı. Burada böyle duramazdım" dedim. Bir süre gözlerime baktı. Bana kızmasını istemiyordum. "Haklısın, hadi sınıfa çıkalım" dedi. "Kızgın mısın?" dedim. Gülümseyerek "Hayır, sen arkadaşına yardım ettin o kadar" dedi. Bende gülümsedim. Beraber sınıfa çıktık. Az sonra Fırat gelmişti sınıfa. Burnunda ve kaşında yara bandı vardı. Dudağı da patlamıştı. Geçip yerine oturdu. Yiğit ise sinirli bir şekilde bana bakıyordu. Hemen önüme döndüm. Bir şeyler yapacaktı, ama ne?
Son tenefüste düşürdüğüm bilekliği bulmak için bahçeye çıkmıştım. Evet, ananemden kalan bileklik düşmüştü. Sanırım Fırat'la Yiğit'in kavgası sırasında düşmüştü. Ben yerde ararken arkamdan bir ses "Bunu mu arıyorsun?" dedi. Yiğit. Arkamı döndüm yavaşça. Elinde bilekliğim vardı. Yavaşça yaklaşmaya başladı. Tam önüme gelince bilekliği elinden alacaktım ki elini geri çekti ve bilekliği cebine koydu. Sinirlenmiştim. "Ver onu" Aniden beni duvara yapıştırdı, ve kolumdan tuttu. "Napuyorsun ya, bırak" diye bağırdım. "Sana seninle görüşeceğimizi söylemiştim. Kısmet bugüneymiş" dedi. Dejavu yaşıyordum resmen. "Yiğit bırak kolumu" "Noldu, canın mı yandı?" dedi dalga geçerek. O sırada Yiğit'e biri yumruk attı. Kerem. "Dokunma lan ona" diye bağırdı. Yiğit yere düşmüştü. "Kerem cebinde bilekliğim var" dedim. Eğilip onun cebine elini soktu ve bilekliğimi aldı. Bana uzattı. Tekrar Yiğit'e dönünce "Kerem bırak, gidelim" dedim . Yavaşça başını salladı ve yukarı çıktık. Sınıfa gitmek yerine boş bir sınıfa soktu bizi. "İyi misin?" dedi yüzüme bakıp. "Evet" dedim. "Ne işin vardı orada?" "Bilekliğimi düşürmüştüm onu arıyordum. O bulmuş, vermedi bana. Üzerime yürüdü. " dedim. Sıkıntılı bir nefes verdi. "İyisin demi?" Gülümsedim " İyiyim" "Gitme bir daha tek başına bir yere. Ya ben gelmeseydim?" "Ama geldin. Teşekkür ederim " dedim gülümseyerek. O da gülümsedi. "Tamam hadi sınıfa gidelim" dedi ve sınıfa gittik.
Eve geldiğimde hemen ödevlerimi yaptım. Biraz yatağa uzandım. Nisa ile konuştuk. Mustafa ile çok iyiler. Ondan sonra biraz Instagramda gezindim. O sırada camda bir hareketlilik hissettim. Kerem gelmişti. İçeri girip yatağın yanına yaklaştı. Bende yatakta doğrulup sırtımı yatağın başlığına yasladım. O da yatağın üzerine tam karşıma oturdu. "Nasılsın?" dedi. Gülümsedim. "İyiyim, sen?" "Sen iyiysen bende iyiyim" dedi gülümseyerek. "Ağrın var mı?" "Hayır. Zaten ilk birkaç gün çok ağrır, sonrasında azalır. İyiyim şimdilik" dedim. O da benim gibi sırtını yatağın başlığına yaslayıp yanıma oturdu. Yüzünü bana döndü. "Bilekliğin senin için çok mu önemli? Bir anlamı falan mı var?" dedi. "Bana ananemden kaldı. O almıştı doğum günümde. Aldığım ilk hediyeydi." "İlk hediyen olduğu için mi önemli, ananen aldığı için mi?" "Hem ilk olduğu için. Hem de, ananemi çok severdim. O da beni severdi. Akrabalarım, hatta tüm sülale arasında beni seven tek kişiydi. 10. yaş doğum günümde almıştı. O sene de vefat etti zaten" dedim. "Başın sağolsun. Peki bu ilk hediyenmiş, ondan sonra hediye alan oldu mu? Yani o zamana kadar almamışlar zaten" " Ondan sonra da sadece Nisa'dan hediye aldım. Kutlamayı falan sevmem zaten. Bir tek Nisa hediyesini verir o kadar." "Ne zaman doğum günün?" "6 Ekim" "Ne? Çok yakın. Ekim'e girmek üzereyiz" dedi. Gülümseyerek "Biliyorum ama dediğim gibi pek önemsemiyorum" dedim. "Seninki ne zaman?" diye sordum. "5 Temmuz" Aklımda. Eğer o zamana kadar birlikte olursak, okul kapandığında da kopmazsak mutlaka kutlayacaktım.
Sonrasında biraz daha konuştuk. Annemler gelince o da gitti. Bende hemen yatağa girip uyudum. Sabah alarm sesiyle uyandım ve kalkıp hazırlandım. Durağa yürümeye başladığımda bir anda önümü kesen kişilerle duraksadım. Kahretsin!
|
0% |