@apricitass1
|
Efnan, Alp’in annesi ve aynı zamanda kendi halası olan Sevda Hanım’la ilk kez tanışacak olmanın heyecanıyla durulmakta zorlanıyordu. Alp, onun bu tedirginliğini fark etmişti ve kontrollerini yaparken göz ucuyla ona bakarak sakinleşmesine yardımcı olmaya çalışıyordu. “Efnan, biraz derin nefes al,” dedi gülümseyerek. “İnan bana, annem seni tanıyınca çok sevecek, bu yüzden rahat ol.” Efnan, başını sallayıp derin bir nefes aldı. “Biliyorum ama yine de içimde bir şey var… Ya beni beğenmezse ya da yanlış bir şey söylersem diye endişeleniyorum.” Alp, Efnan’ın dosyasını yerine bırakarak konuşmaya başladı. “Sen, kendin ol, Efnan. Annem seni zaten çok seviyor; sen kendin olduğun sürece her şey yolunda olacak.” Alp’in bu güven verici sözleri Efnan’ı biraz olsun rahatlattı. Hâlâ halasıyla tanışacak olmanın heyecanını hissediyordu, ama Alp’in yanında olması ona güç veriyordu. Deniz odaya girip gülümseyerek, “N’aber küçük hanım?” dedi. Efnan, abisine ters ters bakarak, “Abi ya, ‘küçük hanım’ ne demek?” dedi sitemle. Deniz gülerek eğilip onun başını öptü. “Tamam, şaka şaka,” dedi ve sandalyeye oturdu. Alp de Efnan’ın yanına sedyeye yerleşti. Ortamda bir sessizlik oldu; Alp, Deniz’in çekingen tavrını fark etmişti ve sorgulayıcı bir bakışla, “Eee, Deniz?” dedi. Deniz biraz çekinerek, “Ee, abi…” diye mırıldandı, konuşmakta zorlanıyordu. Efnan, Alp’in omzuna hafifçe vurup göz işareti yaptı, cesaret verircesine kaşlarını kaldırdı. Alp, Efnan’ın vurduğu yeri ovarak gözlerini Deniz’e çevirdi. “Seviyor musun Zeynep’i?” diye doğrudan sordu. Deniz, derin bir nefes aldı, gözlerini yere indirip sonra Alp’e baktı. “Seviyorum, abi,” dedi sessizce. Bu sözler odada yankılanmış gibi bir etki yarattı; Efnan gülümseyerek Deniz’e bakarken, Alp, Deniz’in duygularını anlamış bir ifadeyle başını salladı. Tam bu duygusal anın üzerine kapı aralandı ve Zeynep içeri girdi. Kardeşlerin konuşmasına tanık olmuş gibi kısa bir an tereddüt etti, gözleri Deniz’le buluştuğunda utangaçça gülümsedi. “Ben bölmeyeyim, çıkayım…” diyerek sessizce geri dönmeye hazırlanırken, Efnan hemen seslendi, “Gel, gel kaçak! Nereye gidiyorsun?” dedi, yüzünde muzip bir gülümsemeyle. Zeynep, Efnan’ın bu samimi davetini duyunca biraz mahcup, ama mutlu bir ifadeyle odaya adım attı. Deniz gözlerini kaçırarak hafifçe kıpırdandı, Alp ise bu durumdan oldukça memnun görünüyordu. Zeynep, yavaşça Efnan’ın yanına ilerledi ve ona sarıldı. “Bak, tam da seni konuşuyorduk, Zeynep,” dedi Alp gülümseyerek. Bu laf üzerine Zeynep’in yüzü hafifçe kızarırken, Deniz de utangaç bir tebessümle bakışlarını ondan kaçırdı. Efnan ise başını iki yana sallayarak, olan biteni izlemekten fazlasıyla keyif alıyordu. Efnan, olan biteni bir süre keyifle izledikten sonra esneyip abartılı bir şekilde gerindi. “Tamam, tamam! Şimdi hepiniz çıkın, uyuyacağım,” dedi gülerek. Deniz şaşkın bir ifadeyle, “Gerçekten mi? Bizi kovuyorsun yani?” diye sordu. Efnan gözlerini devirdi. “Evet, abi! Biraz dinlenmem lazım. Hem siz de birbirinize laf atmayı bırakın,” diye takıldı. Alp gülerek başını salladı, “Peki, küçük hanım. Sen dinlen,” dedi ve ayağa kalktı. Deniz ve Zeynep de gülümseyerek kapıya doğru yöneldiler. Efnan, onların arkasından el sallayarak, “Yavaş kapatın, çıkarken de ışığı kapatmayı unutmayın!” dedi. Kapı kapanırken odada derin bir sessizlik hakim oldu; Efnan, sevdiklerinin onu rahat bırakmış olmasının huzuruyla gözlerini kapattı.
Alp odasına doğru giderken, Deniz birden Zeynep’in kolundan tutup onu kendi odasına çekti ve kapıyı kilitledi. Zeynep, şaşkınlıkla geriye çekildi. “Deniz! Korkuttun beni!” dedi, gözlerinde hem şaşkınlık hem de hafif bir tedirginlik vardı. Deniz, gözlerinde bir parıltıyla gülümseyerek, “Hep sen mi yapacaksın, kızım?” diye karşılık verdi. Zeynep, onun bu beklenmedik cesur tavrına şaşırsa da bir yandan gülümsemekten kendini alamadı. “Ne yapacağını merak ettim açıkçası,” dedi alaycı bir tavırla. Deniz, ona doğru biraz daha yaklaştı ve yumuşak bir ses tonuyla, “ Bugün enerjimi alamadım da" diyip Zeynep’in yanağından öptü sonrasında geri çekilerek " Oh be mis" diyerek koltuğuna oturdu.Zeynep ise Deniz’in öptüğü yere elini koyup Deniz’e döndü. " Haksızlık bu ben öpmedim" dedi. Zeynep ona yaklaşarak Deniz ise " Halletmem gerekenler var güzelim" dedi. Zeynep ise onun arkasına gecip sarıldı ve yanaklarından öpüp " şimdi oldu kolay gelsin" dedi ve odadan cıktı. Deniz ise bu duruma tebessüm ederek işine odaklanmaya çalıştı.
Derya, dalgın dalgın yürümeye devam ederken, aniden sert bir şeye çarptı. Gözlerini açıp baktığında, çarptığı kişinin Kerem olduğunu fark etti. “Özür dilerim,” dedi, duygusal bir sesle. Gözleri dolmuştu ve kendini tutamayıp ağlamaya başladı. Kerem, Derya'nın gözyaşlarını görünce hemen yanına geldi. “İyi gözükmüyorsun, Derya. Oturalım mı?” diye sordu. Derya başını salladı ve derin bir nefes alarak, “Tamam,” dedi. Birlikte en yakın bankın üzerine oturdular. Kerem, bir süre sessiz kaldıktan sonra, “Kahve alıp geleyim mi?” diye sordu. Derya, bu teklifi kabul ederek başını tekrar salladı. Kerem, hemen kalkıp kafeye doğru yöneldi. Birkaç dakika sonra, iki fincan kahve ile geri döndü. “Al,” diyerek kahveyi Derya’ya uzattı. Derya, kahveyi alıp duraksadı. İçindeki karışık duygularla başa çıkmakta zorlanıyordu. “Teşekkür ederim,” dedi, ama kahvenin tadını pek çıkaramıyordu. Kerem, onu daha iyi tanımak için cesaretini topladı. “Anlatmak ister misin?” diye sordu nazikçe. Derya, kafasını eğerek bir süre sessiz kaldı. “Ben ne olduğunu bilmiyorum ki,” diye yanıtladı, sesi titrek bir hal almıştı. “Sadece içimde bir boşluk var, her şey çok karmaşık.” Kerem, Derya’nın yanındaki boşluğu hissetti ve ona destek olmak istedi. “Bazen hissettiklerimizi paylaşmak yardımcı olabilir,” dedi. “Buradayım, ne istersen konuşabilirsin.” Derya, Kerem’in ona verdiği bu destekten güç aldı ama içinde hissettiği karmaşayı anlatmakta zorlanıyordu. “Bilmiyorum… Sadece kendimi kaybolmuş hissediyorum,” dedi. Kerem, “Bu normal,” dedi, ona cesaret vererek. “Herkes zaman zaman kendini kaybolmuş hisseder. Belki de içinde bulunduğun durumu anlamak için biraz zaman tanımalısın,” diye ekledi. İkisi de bir süre sessiz kalıp, düşüncelerine daldılar. Derya, Kerem’in yanında kendini daha güvende hissettiği için biraz olsun rahatlamıştı. Efnan, hastanede akşam olunca hazırlanırken Deniz onu izliyordu. Efnan, tedirgin bir şekilde, “Ya abi, öyle bakma!” dedi. Deniz omuz silkip, “Neden? Seni izlemek güzel,” yanıtını verdi. Efnan, Deniz’in koluna girerek, “Hadi, çıkalım,” dedi. Efnan, Deniz’in kolunu sıkı sıkıya tutarak birlikte yürümeye başladılar. Deniz, Efnan’ın hafif topalladığını fark edip ona destek oldu. “İyi misin?” diye sordu. Efnan gülümseyerek, " iyiyim abi alıştım”diye yanıtladı. İkili, hastane koridorunda ilerlerlediler Hastane kapısına geldiklerinde, Efnan derin bir nefes alıp dışarıya adım attı. Hava taze ve serindi. “Oh, sonunda özgürlük, abi!” dedi, mutluluğu yüzüne yansıyarak. Rüzgar, yüzünü okşarken, özgürlüğün tadını çıkarıyordu. Deniz gülerek, “Kaç ay oldu sahi hastanedesin, abim?” diye sordu. Efnan, hafif bir düşüncelilikle yanıtladı, “İki ay, abi! Bak, koskoca iki ay, şükür!” dedi. Gözlerinde umut ve sevinç vardı. Gülerek birbirlerine baktılar; Efnan’ın yüzündeki mutluluk Deniz’i de neşelendirmişti. Arabanın içine oturduklarında, Deniz motoru çalıştırırken Efnan camdan dışarı bakarak geçip giden manzarayı izliyordu. Yolda, Deniz bir pastaneye uğramaya karar verdi. “Bir tatlı alalım, ne dersin?” dedi. Efnan heyecanla onayladı. Pastaneye girdiklerinde, vitrindeki rengarenk tatlılar gözlerini kamaştırdı. Efnan, “Şu çikolatalı pastayı alalım!” dedi. Deniz, siparişi verirken Efnan’ın neşesi ona da bulaştı. Tatlılarını aldıktan sonra tekrar yola çıktılar. Evin önüne vardıklarında Deniz arabadan çıkarak Efnan'ın oldugu tarafa geçti Efnan ise yavaşca kalkmaya çalıştı. Deniz, Efnan’a destek olarak arabadan indirdi ve merdivenleri çıktılar. “Kapının önüne geldik, hazır mısın, kız?” diye sordu Deniz, Efnan’a. Efnan ise şalını arkasına atarak, “Her zaman! Asıl sen hazır mısın?” yanıtını verdi. Deniz, bu sözler karşısında gözlerini kaçırdı, biraz tereddütle “Ben... ben hazırım,” dedi. Efnan’ın gözlerinde parlayan heyecanla birlikte, kapının ziline bastılar. Zeynep, kapıyı açtığında karşısında Efnan ve Deniz’i görünce yüzü aydınlandı. “Hoş geldin!” diyerek heyecanla Efnan’a sarıldı, ama o kadar sıkıydı ki Efnan hafifçe güldü ve, “Dur, boğuluyorum!” dedi. Zeynep hemen geri çekildi, ama yüzündeki gülümseme silinmedi. “Özür dilerim, biraz fazla heyecanlandım galiba,” dedi, mahcup bir şekilde. Efnan başını sallayarak " önemli değil de bacağım ağrıyor" dedi. Uzun süre ayakta kalamıyordu aslında bunu söylemekten çekiniyordu ama Deniz her defasında sıkıca tembih ediyordu kardeşini bir yerin ağrırsa bana söyle diye. Alp, salondan gelerek “Geldiniz mi?” diye seslendi ve Efnan’ı görünce yüzü gülümsemeyle doldu. Efnan’a, “Hoş geldin Efnan,” dedi. Efnan, Alp’in sıcak karşılaması karşısında içten bir mutluluk hissetti ve kendini çok daha rahat hissetmeye başladı. Efnan, Deniz’in yardımıyla Zeynep’in evine girdikten sonra, Sevda Hanım’ın sesini duydu. “Kızım,” diye yumuşak bir sesle ona seslenmişti. Efnan, bu sesi duyar duymaz duygulandı ve gözleri doldu. Hafifçe titreyen bir sesle “Hala…” diyerek Sevda Hanım’a doğru ilerledi. Deniz koluna destek olurken, Sevda Hanım kollarını açmış, onu bekliyordu. Efnan, Sevda Hanım’a sarılınca, halası başını öperek ona sıkıca sarıldı. Bu sıcaklık, Efnan’a ailesini ve sevgiye olan açlığını hatırlattı. Gözlerinden bir damla yaş süzüldü, ama aynı zamanda Sevda Hanım’ın yanında kendini güvende hissetmenin verdiği huzurla doldu. Sevda Hanım hafif bir sesle “Seni çok özledim,” diye fısıldadı. Efnan, başını sallayarak “Ben de seni özledim, hala,” dedi. Deniz, bu sahneyi izlerken sessizce Efnan’ın yanında durdu, her ihtiyacında ona destek olmaya hazırdı. Alp de onları izlerken gözlerinde bir yumuşama vardı; ailesi bir araya gelmişti ve bu görüntü ona derin bir huzur veriyordu. Sevda Hanım, Efnan’ın yüzüne bakarak, “Hadi, oturalım da biraz dinlen, kızım,” dedi. Efnan başını onaylarcasına salladı ve Deniz’in yardımıyla oturup rahat bir nefes aldı. Efnan, eniştesi Efe’nin sesini duyduğunda başını kaldırdı. Efe gülümseyerek ona doğru yaklaşmış, “Hoş geldin, kızım,” diyordu. Efnan, hafif bir tebessümle, “Hoş buldum, efendim,” diye cevapladı. Efe hemen gülerek başını iki yana salladı. “Aa, ne o öyle efendim falan? Amca de sen bana, olur mu?” dedi, sevgi dolu bir sesle. Efnan, gülümseyerek başını salladı. “Tamam, amca,” dedi. Bu samimiyetin ortasında kendini çok daha rahat hissetmeye başlamıştı. Aile sıcaklığını yeniden duyumsamak, içindeki yalnızlığı hafifletmişti. Herkes masaya geçip yemek için yerleşirken, Deniz Efnan’ın yanındaki sandalyeye oturup ona yardım etti. Zeynep, yemekleri getirirken Efe, herkese bakıp içten bir ifadeyle, “Bu masada hep birlikte olmak ne güzel, tekrardan evine hoşgeldin kızım” dedi. Sevda Hanım da aynı mutlulukla gülümsedi. Efnan ise başını sallayarak teşekkür etti. Efnan, gülümseyerek başını salladı. “Tamam, amca,” dedi. Bu samimiyetin ortasında kendini çok daha rahat hissetmeye başlamıştı. Aile sıcaklığını yeniden duyumsamak, içindeki yalnızlığı hafifletmişti. Yemek bitip çaylar içilirken Sevda Hanım, “Kızım, iyisin değil mi?” diye sordu. Efnan, “İyiyim hala,” diye yanıtladı. Sevda Hanım ise şefkatle Efnan’a bakarak, “Durumunu biliyorum kızım, ben de emekli bir genel cerrahım. Allah’ın izniyle kurtulacaksın bu durumdan,” dedi. Efnan yanındaki halasına sarıldı, bu sıcaklık ona güç veriyordu. Tam bu sırada Efnan’ın aklına bir şey geldi ve Zeynep’e dönerek kulağına, “Zamanı geldi, bence,” diye fısıldadı. Zeynep, “Hayır ya,” diyerek çekingen davransa da, Efnan onu dinlemeyip doğrudan Deniz’e bakıp gülümsedi. Efnan, halasına dönüp, “Hala, seninle bir şey konuşabilir miyiz?” dedi. Ardından devam ettirdi. " Senin kız ile benim abim hakkında" Sevda Hanım, kocası Efe’ye dönerek, “Hayatım, yukarıdaki odaya bir bakar mısın?” dedi. Efe de anlamış bir ifadeyle, “Bakarım, hanım,” diyerek salondan çıktı. Sevda Hanım kaşlarını kaldırarak şaşkın bir ifadeyle, “Ne olmuş benim kızla senin abine?” diye sordu. Tam o sırada Alp söze girerek, “Hayırlı bir yola girmeye karar vermişler anne,” dedi. Sevda Hanım, sevinçle ellerini açarak, “Allah’ım dualarım kabul oldu! Şükürler olsun!” dedi. Sevda Hanım, ardından Zeynep ve Deniz’e dönüp gözleri dolu dolu, “Allah var ya, sizi hep birbirinize yakıştırırdım. Sonunda yarabbi çok şükür!” dedi. Efnan ise halasına dönüp, “Peki ya amcama nasıl söyleyeceğiz?” diye sordu. Sevda Hanım gülümseyerek, “O işi olmuş bilin, yavrum. Artık bir yerden başlayıh günah yoksa böyle” dedi. Akşamın geri kalanı Efnan ve Alp'in, Zeynep ile Deniz ile uğraşmasıyla gecmişti. Zeynep’in utangaç hallerine gülerek takılıyorlardı. Alp ise Deniz’in hareketlerine imalar yaparak Deniz'i cıldırmıştı. Bir süre sonra, Deniz saatin ne kadar geçtiğini fark etti ve ciddileşerek, “Abicim, zaman geldi,” dedi. Efnan dudaklarını bükerek, “Tamam abi,” diye yanıtladı. Halasının yüzü endişeyle doluydu; Efnan’a sıkı sıkı sarılarak, “Allah’a emanetsin yavrum, ben de gelirim, üzme o tatlı canını,” dedi. Efnan bu sözlere, “Tamam,” diyerek başıyla onayladı ve halasının elini öptü. Efe Bey, Efnan’a dönerek, “Allah’a emanet kızım,” dedi. Efnan ise gözlerinde minnetle, “Her şey için teşekkür ederim,” diyerek gülümsedi. Ardından, Deniz ile hastaneye gitmek için yola çıkmaya hazırlandılar. Efnan ve Deniz hastaneye vardıklarında, Deniz de Efnan’ın yanında durarak, “İşte geldik,” dedi. Efnan abisinin kolunu bırakarak “Sen gelme, abi evine git hadi,” dedi. Deniz, şaşırarak, “Olur mu öyle şey? Kızım, yürü,” yanıtını verdi. Efnan, “Abi, zaten çok yoruldun, hadi git,” diye ısrar etti. Deniz, “Tek gitme bari,” diye mırıldandı, ama Efnan kararlıydı. O sırada Derya elinde telefonla bahceye çıkıyordu. Efnan’ı görünce yüzünde bir gülümseme belirdi. Sonrasında Efnan'ın eliyle gel işareti yapmasıyla o tarafa doğru yürüdü. " Noldu Efnan'ım" diye sordu Derya, Efnan ise, “Odama gitmeme yardımcı olur musun?” dedi. Derya gülümseyerek, “Tabii ki,” dedi ve Efnan’ın koluna girdi. Efnan abisine dönerek “Hadi git abi,” diye tekrar ısrar etti. Deniz, Efnan’ın kararlılığına karşı koyamayarak, “Tamam,bir şey olursa ara beni hemen” dedi ve Efnan’a son bir kez bakmayı ihmal etmedi. Derya, Efnan’a destek olmak için yanına yaklaştı. “Sıkı tut elimi” dedi ve Efnan’ı odasına doğru yönlendirdi. İçeri geçtiklerinde Efnan, belini tutarak “Ay, belim!” diye fısıldadı. Derya, endişeyle ona bakarken Efnan, “Hastayım,” dedi. Derya, “Hee,” diye yanıtladı. Sonrasında ise Efnan'ın ilacını alarak odaya geri döndü. Efnan ise hastane kıyafetini çoktan giymişti zaten. Derya Efnan'ın serumunu bağlarken Efnan, Derya’ya dönüp " Her zaman yanındayım bunu biliyorsun dimi abla" dedi. Derya’nın ise elleri bir anlık duraksadı, gözleri Efnan’ın üzerinde sabitlenmişti. Efnan’ın sesi, kararlılığıyla ona güven veriyordu. “Biliyorum, ablacığım” dedi Derya, içindeki duygularla boğuşarak. Efnan, “Şu an kötü bir dönemdesin, biliyorum, görüyorum. Abla, her şeyi anlayabiliyorum. Ama bir şey anlatmak istersen, dinlerim, bunu da bil, tamam mı?” diye ekledi. Sözleri, Derya’ya içindeki yükleri hafifletme fırsatı sundu. Derya, ilacı bağladıktan sonra, Efnan’a sımsıkı sarıldı. Sarılmaları sırasında, Efnan’ın yüreğinde sıcak bir şeyler hissetti. “Allah benden bir kardeş aldı ama bir tane de yıllar sonra nasip etti. Çok teşekkür ederim,” dedi Derya, gözleri dolarak. Efnan ise içten bir gülümsemeyle, “Rica ederim,” diye yanıtladı, bu anın sıcaklığını hissetti. Derya, geri çekilirken Efnan’ın gözleri yavaş yavaş kapanıyordu. Yastığına başını koyarken, “Allah rahatlık versin,” dedi Derya, odadan çıkmadan önce. Efnan, gözlerini kapatırken, odanın sessizliğinde derin bir nefes aldı ve rahat bir şekilde uykuya daldı. |
0% |