Yeni Üyelik
2.
Bölüm
@apricitass1

İki gün geçmişti. Efnan hâlâ yoğun bakımda, derin bir sessizlik içinde yatıyordu. Zeynep, pansuman malzemelerini alıp odasına doğru ilerledi. Efnan'ın karnındaki ve yüzündeki yaralar icin düzenli olarak pansuman yapılması gerekliydi. Zeynep kapıyı açtığında içeride yalnız olmadığını fark etti. Deniz, Efnan'ın yanında, koltuğa oturmuş, dosyaya göz gezdiriyordu.

Deniz'i görünce Zeynep'in adımları yavaşladı. Beklenmedik bir durumdu bu. Hafifçe boğazını temizleyip kekelememeye çalışarak, "S-siz neden buradasınız?" diye sordu. Deniz, gözlerini dosyadan kaldırarak Zeynep'e baktı.

"Abi'nin son dakika bir hastası çıktı. Ameliyat uzun sürecekmiş, ben de onun yerini aldım. Sen pansuman mı yapacaksın?"

Zeynep hafifçe başını salladı. Deniz ona yol vermek için biraz yana kaydı, Zeynep de Efnan'ın yanına geçti. Genç kadının yanağında uzanan bandajın altında derin bir çizik vardı. Zeynep, bandajın üstünden şefkatle geçti eliyle, ardından hafifçe iç çekti.

"Neden hâlâ uyanmadı ki?" diye mırıldandı. Efnan'ın göz kapakları hareketsizdi, yüzünde hala huzursuz bir ifade vardı.

Deniz sakin bir tonla, doktor edasıyla açıklamaya başladı:

"Efnan'ın durumu ciddi, Zeynep. İç kanaması nedeniyle vücudu çok fazla kan kaybetti. Bu yüzden tansiyonu oldukça düşmüştü. Bilinci hâlâ tam olarak yerine gelmedi çünkü vücut ciddi bir travma yaşadı. Ayrıca karnına saplanan camlar iç organlarına zarar verdi. Karaciğerindeki hasarı tamir ettik, ancak vücut kendini toparlamaya çalışıyor. Beyin, kan kaybına ve travmaya tepki olarak koruma moduna geçti. Vücudu dinlenme sürecine sokuyor. Bilincin tekrar açılması biraz zaman alabilir, bu süreçte iyileşmesi için sabırlı olmamız gerek."

Zeynep, bir an duraksadıktan sonra, Efnan'ın bacağını düşündü ve dayanamayarak Deniz'e dönerek sordu:

"Peki bacağı nasıl oldu? Femur kırığı vardı, değil mi?"

Deniz derin bir nefes aldı, kaşlarını hafifçe çatarak ciddi bir ifadeyle başını salladı.

"Açıkçası, yaşaması bile bir mucize. Buraya getiren acil görevlileriyle konuştum; durumu o kadar kötüymüş ki çıkarırlarken neredeyse hayatını kaybedecekmiş. Kanaması kontrol altına alınamamış bir süre. Durumu çok ciddiydi, ama şu an en azından hayatta. Bacağına gelince... iyileşecek, ama uzun zaman alacak ve fizik tedavi gerektirecek."

Zeynep, duyduklarından dolayı hem endişeli hem de şaşkındı. "Yani... tam anlamıyla iyileşmesi uzun sürecek, değil mi?" dedi kısık bir sesle.

"Evet," dedi Deniz, gözlerinde hafif bir hüzünle. "Ama şu an en önemli şey, uyanıp toparlanması. O zaman bacağındaki iyileşme sürecine de daha yakından bakabileceğiz."

Deniz, Zeynep'e kısa bir bakış attıktan sonra sessizce odadan çıktı. Kapı kapanır kapanmaz Zeynep derin bir nefes alıp Efnan'ın yüzündeki bandajı yavaşça çıkardı. ve pansumanı yaparken kendi kendine mırıldanmaya başladı:

"Allah’ın odunu ya, odun odun… İnsan bir hal hatır sorar, değil mi? Sen nasılsın Zeynep diye bir halimizi hatırımızı soran yok ki varsa yoksa Zeynep Zeynep Zeynep"

Bir an durdu, kendi düşüncelerine gülümseyerek başını iki yana sallayarak işine devam etti bütün yaralara pansuman yaptıktan sonra sessiz bir şekilde odadan çıkıp acil kısmına geçti.

 

"Dural yırtığı onarıldı, serebral ödem kontrol altında. Artık kapatabiliriz. Hemostaz sağlandı mı?"

Yardımcı doktor başını onaylayarak hafif bir gülümsemeyle cevap verdi, "Evet, hemostaz tam. Kapatmaya hazırız."

Alp derin bir nefes alıp son kontrollerini yaptıktan sonra ameliyat masasının üzerinden uzaklaştı. "Tamam. Kapatın," dedi yavaşça. "Kafatası plaklarını yerine yerleştirin ve dikişleri dikkatlice yapın. Operasyon başarılı geçti, ancak hastanın bundan sonraki durumu yoğun bakımda takip edilecek." yardımcı doktor başa geçince ameliyathaneden çıktı. Eldivenlerini çıkartırken bir yandan da ameliyatın zorluğunu düşünüyordu.Yorgun ama memnundu, her şey planlandığı gibi gitmişti. Ellerini yıkadıktan sonra koridorda ilerlerken Zeynep nefes nefese yanına ulaşmıştı. "Abi, şu telefonu ulu orta bırakma ya! Al, hemen!" diyerek, elindeki telefonu Alp'e uzattı.

Alp, şaşkın bir şekilde telefonu aldı ve tam ağzını açacakken Zeynep oradan uzaklaşmıştı bile. Alp telefonu eline alıp ekranı kontrol etti ve o anda Deniz'in çağrısını gördü telefonu açarak "Efendim, Deniz?" dedi.

"Alp, öğle yemeği aldım gel hadi devrem" dedi Deniz, gayri ihtiyari bir şekilde.

Alp gülerek telefonu kapatmadan, "Geliyorum devrem," dedi ve ardından Deniz'in odasına doğru yol aldı. Odaya girdiğinde, Deniz çoktan yemeye başlamıştı bile. Ağzı doluyken, gülümseyerek, "Gel abi, otur valla çok güzel olmuş ha," dedi ve yemeye devam etti. Alp, gülerek "Sağ ol devrem," dedi. Ardından yanına oturdu ve yemeğe başladı. Deniz, mutlu bir şekilde başını sallayarak "Afiyet olsun," dedi. İkisi de sessizce yemeye devam etti.

Yemeklerini bitirdikten sonra, Alp bir an sessizlikle odada oturdu, ardından başını kaldırıp Deniz'e döndü. "Efnan'a baktın mı?" diye sordu. Deniz, kaşlarını çatarak başını salladı. "Evet, durumu biraz daha stabil. Ama hâlâ uyanmış değil," dedi, ardından bir an durakladı. "Gerçekten zor bir süreç, abi. Hem fiziksel hem de psikolojik olarak nasıl ayakta duracak, bilmiyorum. Ama umarım toparlar."

 

Deniz'in sesi, Alp'in dikkatini çekti. O kadar acı doluydu ki, bu durumun onun için ne kadar zorlayıcı olduğunu hemen fark etti. Deniz, geçmişte kendi yaşadığı travmayı hatırlıyordu. "Abi, bu durumu en iyi ben biliyorum," dedi Deniz, bir an sessizliğe bürünüp derin bir nefes aldı. "Ailemle olan kazayı hatırlıyorum. O kazada tek sağ kalan bendim. Araba tamamen paramparça olmuştu, her yerim kırılmıştı. Ama... hayatta kalmıştım. O dönemde, fiziksel olarak iyileşmem bir yana, kafamı toparlamam çok uzun sürmüştü."

Bir an durakladı, gözleri biraz buğulandı. "Neyse ki sen vardın, halam vardı, Zeynep vardı... Yine de bir şekilde toparlayabildim. Ama bu kız... nasıl toparlayacak, abi? Hiç kimsesi yok. Baksana, kaç gündür hastanede. Kimse gelmedi, hiç kimse. Bu durum... gerçekten çok zor"

Alp, sessizce dinlerken Deniz'in sözlerinin ne kadar ağır olduğunu anlıyordu. Bu hikaye, Efnan’ın yaşadıklarıyla ne kadar paralellik gösteriyordu. "Bu yüzden belki de daha çok yanında olmalıyız," dedi Alp, Deniz'e bakarak. "Onun iyileşmesi için gerçekten güçlü bir desteğe ihtiyacı olacak."

Deniz, başını sallayarak gözlerini yere indirdi. "Evet," dedi, "O yüzden hep yanındayız. Zamanla her şey daha kolay olacak, biliyorum. Ama şu an... zor."

Deniz, gözlerini silerken hafif bir gülümseme takındı.

"iyice ağlak oldum," dedi. Ardından başını eğip gülerek ekledi, " bu kadar duygusal olmak benlik değil."

Alp şakalaşarak yanıtladı: "Hep ağlaktın zaten, anneme neler çektirdin pis insan!"

Deniz, Alp'in kaçtığını fark edince "Gel buraya lan!" dedi ve hemen eline aldığı kalemi Alp'e fırlattı. Alp gülerek yana çekilince kalem hafifçe Alp'i sıyırarak yere düştü. Alp kapıyı açıp gülerek, "Ağlak bebe!" dedi. Ardından Deniz'in gazabına uğramamak için kapıyı hızla kapatıp, hızlı adımlarla yoğun bakım servisine doğru yürüdü.

 

 

Loading...
0%