Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1.Bölüm Nasıl Olur?

@araftaacangunes

Bölüm Şarkısı:Yaşar Kurt-Hadi Baba Gene Yap

 

Baş karakterlerimizin anne babası kuzendir!

 

***

 

Haziran, 2017 - MERSİN

 

Sabah saat 7.30'da alarmın sesiyle değil de gözlerine çarpan güneşle uyandı Senem. Sıcak havadan dolayı açık bıraktığı pencereden gelen kuş sesleri, yüzünde bir tebessümün asılı kalmasına sebep oldu. 5 yıldır bu evde yaşıyordu. Maviyle yeşilin buluştuğu bir sahil kasabasındaki iki katlı büyük bahçeli evinin ikinci katındaki yatağı, tüm denizi görebilecek şekilde özenle yerleştirilmişti odaya. Tavandan zemine kadar uzanan ve evin denize bakan tarafındaki bir duvarın tamamını kaplayan büyük camdan dışarıyı izlemeyi çok severdi Senem. Sabahları bu evde yatağında uyanmayı seviyordu.

 

Annesi onu doğururken vefat etmişti. Babası Senem henüz 5 yaşında küçücük bir kız çocuğuyken evlenmiş, yeni eşi Senem'i istemeyince ablası Sare hanıma durumu anlatmış ve onu yatılı okula göndereceğini söylemişti. Sare hanım buna razı olmamış ve Senem'i kendi yanına almış, 20 yaşına kadar kendi öz kızı gibi bakıp büyütmüştü. Senem annesinin yokluğunu her zaman içinde doldurmayı asla başaramadığı bir boşluk olarak hissetse de Sare hanımın ve konaktakilerin onu kendilerinden biriymiş gibi sahiplenmeleri bu boşluğun Senem'i içine çekip yok etmesine engel olmuştu.

 

Sare hanım bir anne gibi olamadıysa da bir teyze kadar şefkatli yaklaşmıştı Senem'e. Onu kendi çocuklarından ayırmamış hatta yeri geldiğinde Senem'i onlardan bile daha çok el üstünde tutmuştu. Feyruz Ana ile Sare hanımın konuşmalarına şahit olmuştu bir gün Senem. Henüz konuşulanları anlamayacak kadar küçüktü o sıralar. Feyruz Ana iç çekerek konuşmuştu.

 

"Babalar ağaçlara benzer kızım. Anne ise ağacı besleyen sudur. Anne giderse eğer, baba susuz kalır. Günden güne solar. Susuzluğa dayanamaz ve gün olur kurur gider. Anne giderse eğer, baba ölür. Babalık son bulur." demişti hüzünle. Senem Feyruz Ananın dediklerini anlamasa da kendinden bahsettiğini hissetmişti.

 

Uyanır uyanmaz aklına gelenler yüzünden babasına olan nefreti şahlandı Senem'in. Herkes baba olamıyordu malesef. Dingin deniz bu sabah onu sakinleştiremeyecekti. Hatta az evvel ona huzur veren kuş cıvıltıları bile aklına gelen kötü anılar yüzünden katlanılmaz olmuştu. Yatağında doğruldu, kalkıp saate baktı. Alarmının çalmasına daha yarım saat vardı. Elini yüzünü yıkayıp her sabahki rutinlerini yapmaya başladı. İlk olarak kendine bir çay demledi. Tam çayını yudumlayacağı sırada bahçe kapısındaki hareketlilikle gülümsedi. Köpeği Haydut acıkmıştı anlaşılan.

 

Mama kabını doldurup önüne bıraktı. Önceki gün yaptığı poğaçalardan birinin yanına birkaç dilim peynir alıp çayıyla birlikte bir tepsiye koydu ve bahçedeki yuvarlak masada oturarak yaptı kahvaltısını. Bu sırada mamasını bitiren Haydut da ayaklarına tırmanmış oyun istiyordu. Köpeğiyle stres atmayı çok seven Senem köpeğinin yüzünü avuçlayıp "Biraz daha sabret Haydut Bey. Kahvaltımı yapıp seninle oynamak için enerji toplamam lazım." deyip kendisi için hazırladığı tabaktakileri yerken telefonundan haber sitelerine göz gezdirdi. Birkaç mail yanıtladı kahvaltısını bitirene kadar. Haydut'la oynamak için vakti kalmadığını bu sabah şirket ortaklarıyla yapacağı toplantı aklına gelince fark etti. Birkaç hav la atlatabilmişti Haydut'a verdiği sözü tutmamanın sitemini. Hızlıca hazırlanıp evden çıktı.

 

Bugün önemli bir toplantıya katılacaktı. Ortağı olduğu mimarlık şirketi büyük bir otel yapımı ihalesini almıştı. İşin getirisi her iki taraf için de büyüktü. Taksiyle şirkete doğru yol aldı. Yarım saatlik bir yolun ardından şirkete girip yönetim katındaki odasına çıktı. Oturup dahili numaradan çayçı Veli abiden bir çay istedi.

 

Senem odasında çayından bir yudum almıştı ki kapısı çalındı. İçeri ortağı Deniz ve Çağrı girdi. Onlara da söylenen çaylar geldiğinde aldıkları otel ihalesinin konuşulması için toplantı odasına geçildi.

 

Bir Saat Sonra...

 

Toplantı odasında diğer çalışanların ve ortakların arasında bozuntuya vermeyip toplantıyı erken bitiren Senem, Deniz ve Çağrı'yla kendi odasına girdiğinde toplantı boyunca kapattığı çenesini açtı. Ofisinin kapısını gürültülü bir şekilde kapattığı gibi ofise daha önce girip bir saat önceki oturdukları koltuklara oturan iki adama döndü hışımla.

 

-"Nasıl ya! Nasıl abi!" diye gürledi. Gözbebekleri yaşadıklarına bir anlam vermek ister gibi büyümüş ve gözleri şuana kadar hiç olmadığı kadar açılmıştı. Böyle durumlar pek yaşanmasa da, yaşandığında genellikle Senem'i sakinleştirmeye çalışan hep yaşça daha küçük olan Deniz olurdu.

 

-"Senem sakin ol." dedi oturduğu koltuktan kalkarak Senem'e doğru birkaç adım atarak.

 

Çağrı Deniz ve Senem'den yaşça daha büyük ve daha deneyimliydi. O yüzden bu projede o sorumluluk almış ve ihale günü şirketi temsil etmek için o gitmişti.

 

Senem'in sinirli bakışları artık bir saat önce toplantı salonunda olanlara anlam verememenin de etkisiyle alevden oklar saçıyordu.

 

-"Ne sakini ya Deniz! Muğla'da yapılacak dediğiniz otel nasıl Urfa'da yapılacak! Bundan benim neden haberim yok!"

 

Şuana kadar kendini zorlukla dizginleyebilmişti Senem. Daha fazla tutamayacaktı artık kendini. Bu şirketin bir ortağı olarak ona yapılan bu saygı sınırlarını aşan davranış bardağı çoktan taşırmıştı. Toplantı salonunda kendini dizginlemesinin tek sebebi ise şirkette dedikodu malzemesi olmamaktı.

 

Çağrı Senem ve Deniz arasında geçen tartışmayı şuana kadar izlemekle yetinmişti ancak Senem'in öfkesinin ofisi yakıp kül etmesine az bir zaman kaldığını gören Çağrı da onu sakinleştirmek için bir şeyler söylemesi gerektiğini anladı.

 

-"Senem bak, biliyorum oraya gitmek istemiyorsun ama şöyle düşün. Bu iş çok büyük ve bu işten gelen parayla buradaki ve Urfa'daki yetiştirme yurtlarını sıfırdan yenileyip düzenleyeceğiz." dedi Çağrı daha mantıklı ve kabul edilebilir bir bakış açısı sunarak.

 

Çağrı'nın açıklamasıyla biraz daha yatışan Senem' in omuzları düştü ve daha kısık bir sesle Çağrı'ya doğru dönerek konuştu.

 

-"Çağrı anlamıyorsun galiba mesele Urfa değil. Neden yalan söylediniz? Neden bundan toplantıda haberim oluyor." dedi kandırılan küçük bir kız çocuğu küskünlüğüyle.

 

Bunun çok basit bir açıklaması vardı işte. Deniz ve Çağrı sanki sözleşmiş gibi aynı anda cevapladı Senem'in sorusunu.

 

-" Çünkü kabul etmezdin."

 

Ortaklarının haklı olduğunu içten içe bilen Senem koltuğuna doğru yürüyüp siyah deri koltuğa oturdu. Derin bir nefes alıp verdi ve kendisini izleyen Çağrı ve Deniz'le kısa bir süre bakışınca bir şeyler söylemesi gerektiğini anladı.

 

-"Off tamam." dedi kabullenişle.

 

-"Bu tamam, gideceğim tamam demek mi?" diye atıldı Deniz.

 

-"Başka çarem mi var!"

 

Senem Urfa'ya en son 5 yıl önce gitmişti. Urfa'dan ayrılırken gördüklerini aklından çıkarmak uzun zamanını almıştı. Urfa'nın ona açtığı yaraların kabuk bağlaması öyle uzun sürmüştü ki bir an asla yaraları kapanmayacak sanmıştı. Böyle hissettiği bir zamanda tanışmıştı Çağrı ve Deniz Derman'la. Senem'in yaralarından habersiz, onu olduğu gibi kabul etmiş ve ona yeni hayatını kurmasını sağlayacak bir iş vermişlerdi. Bir ortaklık... Senem, Urfa'da açılan yaralarını, işine dört elle tutunarak sarmaya başlamıştı. Yaraları kabuk bağlamıştı bağlamasına, ancak Urfa'ya, yaralarının kaynağına gitmek onun için hiç kolay olmayacaktı. Tam 5 yıl sonra tekrar gidecekti o şehre. Şanlı olduğu kadar kanlı şehre. Kalbinde annesizlikten, babasızlıktan bile daha derin bir boşluk açan o şehre. Peki ya orası, hala bıraktığı gibiyse ne olacaktı? Başına geleceklerden habersiz, halası Sare'yi aradı. Asıl hikaye şimdi başlıyordu.

 

***

 

Merhaba arkadaşlar!

 

Kitabıma hoş geldiniz. Bu kitap çiçeği burnunda bir yazarın ilk olarak yayınladığı bir eser olma yolunda, daha yolun çok başında gördüğünüz gibi... Umarım kitabımı beğenir ve desteklerinizi sunarsınız.

 

Sizlerle bu kitabı paylaşmanın heyecanıyla, ilk kitabıma başlamanın verdiği duygusallıkla, biraz da gözüm yaşlı

(ama sevinç göz yaşları bunlar) yayınlıyorum ilk bölümü.

 

Sevgilerle,

S&S

Loading...
0%