Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.Bölüm Sen Sevdamın Diğer Adısın

@araftaacangunes

Keyifli okumalar diliyorum ☀️

 

Bölüm Şarkısı: Melek Mosso =Bu Kente Yalnızlık Düştüğü Zaman

 

Daha ne kadar zor olabilir ki derken yeni başladığını anlıyorum. Tüm konak onun adıyla inliyordu. Herkesin dilinde Senem Kozcu vardı. Yıllar sonra ilk kez geliyor dediler içimi bir korku sardı.

 

İmam nikahımız kıyılalı bir saat ya olmuş ya olmamıştı. Nikahtan sonra bir odaya getirilmiş o andan sonra Hazer'i hiç görmemiştim. Şimdi ise annesinin geleceği konuşuluyordu. Kapının önündeki seslere kulak kabarttım.

 

"Emine abla bu kız çok güzel değil mi? Yazık olmuş bu şekilde gelmeseydi keşke."

 

"Hşşş sen sus bakalım Gülsün. Sana mı kalmış bunları konuşmak."

 

"Senem Hanım gelince asıl kıyamet kopacak."

 

"Gülsün dedim sus sen bak duyacaklar olan bize olacak!"

 

Ve o anda konak kapısında bir firen sesi duyuldu. Ardından gürültüyle açılan kapıdan güçlü bir kadın sesi. Konakta ki taşlar bile inlemişti sanki.

 

"Rıdvan Ağa oğlum nerede?"

 

Kapıyı açıp dışarı çıkınca önce kapıdaki orta yaşlı kadınla genç kız çıktı karşıma. Bir bana bir avluya bakan teras korkuluklarına baktılar ardından onların merdivene yaklaşmasıyla bende merakıma yenilip yaklaştım.

 

Avluya eğilip bakınca gördüm onu. Tüm azametiyle duruyordu orda. Yeşile yakın ela gözleri sürmesiyle süslenmişti adeta. Uzun olduğu her halinden belli olan saçları tam ensesinde topuz olmuştu. Kıyafetleri buradakiler gibi değil aksine daha şık ve farklıydı. Birden merdivende biri belirdi. Ve seslendi aşağıya.

 

"Rıdvan da Hazer de burda değil Senem. Sakin ol konuşalım."

 

"Neyi konuşacağız Meran? Çağır o gelsin onunla konuşacağım."

 

Meran yenge yani Hazer'in yengesi telefonunu çıkarıp biriyle konuşmaya başladı.

 

O an gözleri beni buldu. Öylesine derin ve delici bakışları vardı ki bir adım geriledim. Merdivenlere yöneldi birer birer çıktığı her basamakta sırtımdan akan soğuk terlere şaşırdım. Ne oluyordu bana böyle? Neden korkuyordum ki?

 

Gelip bir adım ötemde tam karşımda durdu. Beni baştan aşağı süzüp yaşına rağmen güzel olan yüzünü Meran yengeye çevirdi. Onun başını sallamasıyla tekrar bana baktı. Sesini duymamla içimin titremesi ne anlama geliyordu?

 

"Adın ne?"

 

"Ben mi?"

 

Tek kaşını kaldırıp başını salladı ve devam etti.

 

"Senden başkası var mı burada?"

 

Etrafıma bakınıp tekrar ona döndüm. Evet kimse yoktu ve bana soruyordu. Sahi çalışanlar hangi arada kaybolmuştu. Neden bu kadar heyecan duyuyordum ki?

 

"Şey ben yani adım Elida."

 

Tek kaşı tekrar havaya kalktı. Ardından aramızdaki tek adımlık mesafeyi de kapatıp bana baktı.

 

" Sen ne olduğunun farkında mısın?"

 

Ne diyecektim ki sesim içime kaçmıştı sanki. Ben ki hiç susmadan saatlerce konuşurdum neden bu kadının karşısında susuyordum.

 

"Adın ne anlama geliyor biliyorsun değil mi? Meleksin ha bakalım bu meselenin sonunda ne olacaksın."

 

Bu kadın beni düşman olarak mı görüyordu. Ben sadece abim için kabullenmiştim. Hazer nasıl Dilda kurtulsun istemişse bende aynı şeyi yapmıştım.

 

"Benim bir suçum yok ben istemedim bunu."

 

"Ben suçlusun dedim mi?"

 

Konak kapısı tekrar açılmış ve Hazer yanında da Rıdvan ağa içeri girmişlerdi. Senem Hanım tekrar bana dönmüş ve konuşmuştu.

 

"Odana gir gelin hanım."

 

Ona şaşkınlıkla baktım. Bu kez bir tık daha yüksek sesle devam etti.

 

"Bir söylediğimi tekrar etmekten hoşlanmam. Birazdan ne olursa olsun odandan çıkma."

 

Beni ardında bırakıp avluya indi. Bir yanım onu dinleyip odaya gitmek isterken diğer yanım merakıma yenik düşüp olan biteni izle diyordu. Meraklı tarafım galip gelmiş terastan aşağıya çevirmiştim bakışlarımı.

 

Merdivenlerin bitimiyle Hazer annesine yaklaşmış eğilip elini öpmek istemişti ancak o an olan şeyle ellerim çoktan ağzıma kapanmış ve acı duymuştum. Keşke odaya gitseydim dedim o an.

 

O tok tokat sesi kulaklarımda yankılanıyordu adeta. Herkes sus pus olmuş avlunun ortasındaki 3'lüye bakıyordu. Hazerin yüzü yana dönünce tekrar sesi duyuldu.

 

"Şimdi mi aklına geldi bir annen olduğu."

 

"Bacım bak olanları bilmiyorsun."

 

Elini kaldırıp susturdu o anda Rıdvan ağayı. Geldiğimden bu yana herkesin karşısında sustuğu adam bu kadının tek hareketi le susuyordu.

 

"Herşeyi öğrendim ben. Sana yapma dedim. Dilda benim kızım karışma dedin sustum. Hazer de benim oğlum nasıl yaparsın bunu?"

 

"Berdel'i kabul eden senin oğlun zaten!"

 

"Neden kabul etti? Sen elinde silahla öz kızının peşine düştün diye değil mi?"

 

"Töre böyle ister biliyorsun."

 

"Töre ha benim oğlumu kurban mı verdin töreye? Hangi hakla? Yıllar önce sizin töreleriniz yüzünden gitmedik mi daha ne istiyor törelerin benden!"

 

İkisi de başı dik bağırarak konuşuyordu o an kenarda duran benliğini hareket ettirip yaklaştı ve konuştu.

 

"Anne olması gereken buydu."

 

Hazere döndü sinirle koyulaşan elalar. O an anladım o tam anlamıyla annesi gibiydi. Dik duruşu taviz vermez oluşu hırçınlığı. Bu kadın şuan da Hazer'i neden sevdiğimi bir kez daha vuruyordu yüzüme bilmeden. Ben Karadeniz'e benzeyen bu hırçın adamı seviyordum ilk gördüğüm günden beri.

 

"Sakın konuşma sen. Bunun için mi okuttum seni. Bu yüzden mi uzak kaldım evimden? Aşirete yem ol diye mi?"

 

"Bir hüküm verildi bende üstüme düşeni yaptım."

 

"Hüküm verildi ha. Söylesene karının adı ne?"

 

O an bir gerçek daha çarptı yüzüme acıyla kasıldı bedenim. Tam 5 gündür bu konaktaydım ama bir kez bile konuşmamıştı benimle, adımı dahi bilmiyordu. Bana sorsalar sen sevdamın diğer adısın derdim ama benim adımı bırak sesimi dahi bilmiyordu.

 

"Bacım ne önemi var adının. Zaten ne diye verdiler kızı Allah bilir. Berdel isteyen de onlardı halbuki, kesin vardır bir marazası!"

 

Yüzüm duyduklarımla kor gibi yandı sanki. Beni ne olarak görüyorlardı şuan. Ben babamın tertemiz meleğiydim. Sırf abim için diyet olarak geldim. Bu evde beni ne olarak görüyorlardı. Ben düşüncelerimle boğuşurken tüm konağı inleten bir ses duymamla yerinde irkildim.

 

"Sakın abi! Laflarına dikkat et. Sırf senin törelerin yüzünden burda bu kız."

 

Hiç tanımadığım adını dahi yarım saat evvel öğrendiğim kadın beni savunuyordu aşağıda. Hazer susmuş onları dinliyordu sadece.

 

"Hemen de sevmişsin gelinini. Ona da bu cesareti sen verdin değil mi?"

 

"O kim Dilda mi? Kızının adını dahi söyletyemeyecek kadar büyük mü nefretin? "

 

"O isim yasak artık bu evde. Benim öyle bir kızım yok. Benim namusunu çiğneyen ölmüştür artık."

 

"Ne yapıyorsun ya sen ha yıllar önce benim hayatıma yön verdin şimdide oğlum ve senin kızına mı hayat çiziyorsun yani. Kimsin sen?"

 

Rıdvan ağa sinirle aralarındaki mesafeyi kapattı.

 

"Haddini bil. Kimle konuştuğunu unutuyorsun. Bacım dahi olsan benimle bu şekilde konuşamazsın. Asıl sen kimsin?"

 

Deyip elini kaldırınca korkuyla kasıldım aynı anda iki ses yankılandı konakta. Ve tutuldu o el havada.

 

"Annem!"

 

"Karım!"

 

Bir Hazer'e bir de o eli havada tutan kumral hemen hemen Rıdvan ağayla aynı yaşlarda olan adama baktım. Senem Hanım ve Rıdvan ağanın tam ortasına geçip durmuştu. Babası bu muydu yani. Ne kadar çok benziyordu siması babasına her ne kadar karakteri annesiyle aynı olsada.

 

Öfke sarmış yüzünü buruşturup çekti elini Rıdvan ağa. Ardından bağırarak konuşmaya devem etti.

 

"Karın ne diyor Siyabend söyle bir ağa olduğunu unutuyor karşısında."

 

"Sende benim karımla konuştuğunu unutuyorsun abi. O elin kime kalktığına dikkat et."

 

"Karın bilmiyor o halde bu evde hala benim hükmümün ağır bastığını. Sen ağalıktan vazgeçtiğinde biliyordun bunu."

 

"Demek bir ağayla konuşuyorum ha."

 

Gözleri etrafı taramış ve sanki hissetmiş gibi beni bulmuştu. Ardından önündeki adama bakıp konuşmuştu.

 

"Madem töreden konuşuyoruz yanlışım varsa düzelt abi. Ağalık ilk erkek çocuğun babasına geçer o kişi de Siyabend, sırf o istemedi diye sana verilen ağalık ilk erkek torunun evliliğiyle ona geçer değil mi?"

 

Herkes susmuş onları dinliyordu. Şaşkınlık vardı herkesin yüzünde. Sanki bilinen gerçekler ilk defa saçılıyordu ortaya.

 

" Dur ben söyleyeyim abi. Senin o kıymetli ağalığın bugün Hazer'e geçti."

 

"Ne saçmalıyorsun sen?"

 

Alaycı bir gülümseme belirdi yüzünde ardından yanında duran oğluna bakıp devam etti.

 

"Hayırlı olsun Rıdvan Ağa! Yeğenine kendi ellerinle verdin ağalığı yoksa geçmiş olsun mu demeliyim sen karar verirsin."

 

Bu kadın her lafıyla konağı yerinden oynatıyordu. Devam etti sözleri fazla beklemeden. Kapıya doğru seslendi.

 

"Çetin buraya bak."

 

Kapıdaki adamın içeri koşmasıyla ne olacağını merakla beklemeye başladım.

 

" Buyur hanımım! "

 

" Haber sal iki gün sonra Dilda bu konaktan gelinliğiyle çıkacak bende gelinimi gelinliğiyle alacam. Hüküm verilmiştir!"

 

"Dilda bu konağa giremez Senem. Hangi sıfatla yapıyorsun bunu?"

 

"Ağanın annesi olarak yapıyorum. Töre öyle değil mi?"

 

"Benim rızam yok buna."

 

"Sen oğlumun hayatını yakarken bana sordun mu rızamı aldın mı? Ben de kızının düğünü için senden izin istemiyorum."

 

Tekrar bana döndü gözleri.

 

"Hazırlan gelin hanım iki gün sonra düğünün var."

 

Bu kez oğluna dönüp baktı.

 

"Senin itirazın var mı ağam?"

 

Hazer sıkıntıyla bir nefes çekip başını salladı.

 

"Yok anne yok. Hüküm ve töre neyse o."

 

Bu sözlerle Rıdvan ağa dönüp çıktı geldiği gibi konak kapısından. Ardından adının Siyabend olduğunu duyduğum babası da gitti.

Çetin duyduklarının ardından koşar adım çıktı.

 

Düğünüm vardı ancak mutlu bile değildim. Kocam olacaktı ama gözleri beni görmüyordu. Sesi bir kez olsun benim için değmemişti kulaklarıma. Adımı dahi bilmeyen adama baktım oda bana çevirdi zindan gibi gözlerini. Çatılı olan kaşları daha da belirginleşti. Annesi ona yaklaşıp konuştu bir yandan oğlu gibi bana bakarken.

 

"Bakma hiç öyle sen istediğin için bu haldesin."

 

"Mecburdum Dilda ölecekti."

 

"Sana onu hep koru derken kendini bile bile yak demedim ki oğlum. Haber verseydin bu raddeye gelmeden önce bir çıkar yol bulabilir bu kızı yakmazdık. "

 

"Ben doğru olanı yaptım anne!"

 

Elini oğlunun omzuna koyup bana bakmaya devam ettiler. Yüzüm yanmaya başladı.

 

"Git o doğrunun adını öğren o halde!"

 

Bana baktı ,uzun uzun baktı. Annesi Meran yengeyle yukarı çıkarken o sadece bana baktı. Onun bakışıyla içimden bir kırlangıç sürüsü havalandı.

 

Ardından çekti ateş olan gözlerini içim üşüdü. 50 derece yanan memlekette o gözlerini benden sakınınca karlar yağdı sanki kalbime kuşlar sıcak memleketlere varamadan öldü.

 

Merdivenleri çıkıp yanıma ulaştı. Tam karşımda durup eşsiz sesini hediye etti kulaklarım bayram etti.

 

"Yeterince dinledinse odana git. Bir daha da biri da sana odanda kal derse onu dinle Elida!"

 

Tam arkamı dönmüşken adımı duymamla geri dönmüştüm. Biliyordu adımı. Yüzümdeki anlamsız gülümsemeyle bir adım daha yaklaşıp tam önümde durdu. Sözleriyle gülümsemem solmuş yerini kızgınlığa bırakmıştı.

 

"Sen gerçekten saf mısın bir saat önce imam nikahımız kıyıldı adını duymamış olamam!"

 

Asıl şimdi başlıyordu. Bu konak ya evim yada mezarım olacaktı. Ben abim için canını hiçe sayan Elida Şanlı iki gün sonra tam anlamıyla onun karısı olacak Elida Kozcu olacaktım. Hayat bana ilk acısını annemi aldığında tattırmıştı. İkinci hayatım burda başlayacaktı nerde biteceğini yaşayarak tecrübe edecektim.

 

Peki herkes benim karşımda mı yer alacaktı yoksa bana destek olan birileri de olacak mıydı?

 

 

İlk bölümün sonuna gelmiş bulunmaktayız genel olarak fikrinizi belirtirseniz çok sevinirim 🤭

 

Loading...
0%