Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm Gülüşüne Vuruldum

@araftaacangunes

Merhabalar yeni kurgumuz nasıl sizce?

 

Ben bir ayrı heyecan ve enerji duyuyorum bu kurguma🤭

 

Lafı çok uzatmadan bölüme geçebilirsiniz keyifli okumalar diliyorum ☀️

 

Bölüm Şarkısı: Koliva =Yüksek Dağlara Doğru

 

Yabancı bir ev yabancı insanlar ve bana vebalı gibi bakan çalışanlar neden böyle oldu diye düşünmeden edemiyorum. Bir odaya kapanmış öylece düşünüyorum. Acıyorlar bana itham ediyorlar en savunmasız yerimle vuruyorlar. Neyin vebali neyin cezasıydı bu yaşananlar.

 

Bu hayatta en çok 3 adamı sevdim. Biri için diyet olarak verildim. Biri benden vazgeçti bir diğeri istemediği halde beni kabullendi. Neden bu hale geldi. Herşey o kadar ani oldu ki durup düşününce nerede başladığını farkediyorum başlatan bendim aslında. Herşey 4 yıl önce onu görmemle başlamıştı.

 

Rize 4 yıl önce

 

Bir bahar sabahı annemin sesini duyarak açtım gözlerimi uyanmak hiç bu kadar güzel olmamıştı.Sonunda bugün hayalime yaklaşmıştım başvurduğum burs onaylanmış bugün Ziraat Mühendisi olma yolunda ilk adımı atıyordum.

 

"Meleğim hadi abin çoktan uyandı kahvaltıya bile geçti."

 

Yüzümde sıcacık bir gülümseme ile asıl melek olan kadına baktım. Simsiyah saçları yemenisinden taşmış zeytin gözleri parlayarak bana bakıyordu.

 

"Tamam annem geliyorum hemen."

 

Yataktan çıkıp balkonumdan şöyle bir bakınca alabildiğine yeşil çay bahçemiz sisli sağlar ve hemen bahçede oturan abim ve babam karşılıyor beni.

 

"Elida hadi dersim var bir saat sonra geç kalacağız."

 

Ah benim abim duyan gerçekten okuluna aşık der değil mi? Onun aşkı başkaydı okul sadece bahanesi.

 

"10 dakikaya geliyorum abi."

 

Hızlı bir şekilde banyoya girip işlerimi halletmiş giyinip aşağıya inmiştim. Babam kokusu bile cennet olan. Hemen arkasından sarılıp yanağına bir öpücük bırakıyordum ki sabah şekerim konuşmaya başlayıp dikkatimi çekti.

 

"Çırpi bir defada bizu öp da. Haçan ne var o babanda. "

 

Babamla göz göze geliyoruz gözlerini açıp kapatıyor. Gülerek bu kez de onun tarafına geçiyorum evimizin ulu çınarı güçlü dağı babaannem Zahide sultan.

 

"Oy benim minnoşum sen kıskandın mı beni?"

 

"Höst minnoş nedu da. Sanki kediyum minnoş deyi bağa. Karabaş da deyun tam olsun ha buraya."

 

Bahçemiz kahkahalar ile yankılanırken abim ayaklanıp konuştu.

 

"Haydi da geç kaldım diyirum Zahide Sultan sal bizu."

 

"Kadir şu oğluna bişey de kim tutayi onu gitsun da."

 

Babam ve abim onu sürekli sinir ettikleri için laf sokar sinir ederdi aynı şekilde. Babam gülerek bakıp cevap verdi.

 

"Ana Elida yüksek okula başlayacak ya bugün Murat oni deyi."

 

Biz tam ayaklanmış kapıya giderken bahçe kapımız açılıp içeri amcamızın oğlu Selim girdi.

 

"Günaydın amca."

 

"Günaydın Selim hayırdır sabah sabah?"

 

"Amca babamlar akşam kahve içmeye gelecekler müsaade varsa."

 

Bakışları beni bulunca bir huzursuzluk sardı yüreğimi bedenim irkildi tam omzumda abimin güven veren elini hissedip ona baktım gülümsüyor ve sanki çiçekler açıyor gönül bahçemde.

 

"Tamam Selim buyursunlar akşam müsaitiz."

 

Onun çıkması ile bizde çıkış yaptık bahçeden. Abim direksiyona geçerken ben yan tarafına kuruldum . Heyecanım boyumdan büyük. Kalbim sanki bir ebabil kuşu tavaf ediyor Karadenizi. Ben bugün hayalime koşuyorum.

 

Abim ıslık çalarak eliyle ritim tutarak vuruyor direksiyona. Geçen sene bir sevdaya tutulmuş ki artık yere basmıyor gibi. Kız da bir güzel yüzü aynı kalbi gibi. Ben sevdayı babamın anneme olan bakışlarında tatillerden nefret edip fakülte açılsın diye gün sayan abimde tanıdım. Arabamız durunca şöyle bir bakıyorum ellerinde kitaplar ile yürüyen nice hayal sahibi, abimin sesi ile bakışlarım ona döndü yine.

 

"Bana şans dile."

 

"Ne için şans istiyorsun söyle ben dilerim sana şans."

 

"Dilda'nın kuzeni gelmiş benimle tanışmaya."

 

"Hadi ya desene görücüye çıkıyor benim abim."

 

Kaşlarını çatıp saçlarımı karıştı.

 

"Tamam in hadi zevzeklik yapma. Sana bişey diyende kabahat hemen laf sok."

 

Kahkaha atarak indim arabadan hemen ileride lise arkadaşım Saliha aynı bölümü tutturduk ortak hayalimize beraber kavuştuk yanındaki kızlara bişeyler anlatırken farkedip koşarak geliyor yanıma.

 

"Sonunda nerede kaldın kızım ya sıkıntıdan millete sarıyorum."

 

"Bir saat var dersimize neyin acelesi bu?"

 

"Kızım ortam yapmak şart 4 yıl ne yapacağız sap başımıza?"

 

Aslında ikimizinde ilk günüydü ancak Saliha hemen çevre yapabilen sözünü dinleten bir kızdı. Onunla iki kelime etmeniz hemen anlaşmanızı sağlardı. Birden kolumdan tutup çekmeye başlayınca ona uyum sağlamaktan başka çarem yoktu.

 

" Eee ne var ne yok anlat hadi."

 

"Ne olsun Saliha aynı işte. Çok heyecanlıyım."

 

"Aman heyecanlımıymış benim meleğim gel hadi bahçede oturalım biraz heyecanın da geçer."

 

Bahçedeki verandaya doğru yürürken kalabalık bir kız topluluğunun otopark kısmına baktığını gördüm.

 

Yemin ederim o günün bugün olacağını bilsem asla pişman olmaz yine orada dururdum. Gözlerim herkes gibi o tarafa dönünce kalbimin ağzımdan çıkacağını düşünmüştüm.

 

Abim ve Dilda'nın karşısında arabasında oturmuş elinde kahve bardağı onlara bişeyler anlatıyor yada dinliyordu. Kalbimin delirdiğini düşündüm daha önce hiç böylesine atmamıştı ki. O an öyle bir şey oldu öyle bir şey yaptı ki herkesin gözlerini kapatmasını o anın bana özel kalmasını istedim. Bencillik değildi bu isteğim ben ilk defa böyleydim.

 

Güldü. O gülünce Karadeniz duruldu. Güneş doğmayı unuttu rüzgar esmeyi bıraktı. Öyle bir güldü ki içimdeki azad kuşları firar edip uçtu. O her zaman yaptığı bir şeyi yapmış ancak ben ilk defa böylesine sarsılmıştım. Vurulmak buysa eğer ben tam kalbimden yemiştim kurşunu.Orda bakışları benim bakışlarımla çarpıştı belki o fark etmedi bile bana baktığını ama ben o bakışlarda can bulmuş elim kalbime gitmişti. Ancak o kimi vurduğunu bile bilmeden abim ile el sıkışıp gitti.

 

Günün kalanı boştu benim için en sevdiğim şey olan dersler bile beni etkisi altına alamamış ben sadece o gözlerini ve gülüşünü görmüştüm baktığım her yerde. Gün sonunda geldiğim gibi arabaya binmiş eve giderken abim bendeki durgunluğu farkedip sordu.

 

"Ne oldu dersler zor mu geldi?"

 

"Yoo herşey yolunda abim."

 

O yola dönerken merakım yenilip sordum.

 

"Senin nasıl geçti geldi mi misafiriniz?"

 

"Hazer mi geldi geldi baya kafa dengi çocuk başta yalan yok çekindim ama baya sıcak kanlı uşak."

 

Hazer, adı Hazer ben cümlenin kalanını dahi duymamıştım ki. Adı tüm eksik parçalarımı doldurmuştu sanki. Ben sanki yarımdım oda ilahi bir tamamlayan gibi. Abim hala bişeyler anlatıyor ancak ben duymuyordum. Allahım beni neyle sınıyorsun.

 

Abim omzuma hafifçe vurunca uyanır gibi kendime geldim.

 

"Kızım in artık da sesleniyorum duymuyorsun."

 

Başımı sağa sola sallayıp emniyet kemerini çözdüm. Abim hala bana bakıyordu.

 

"Elida'm bişey mi oldu meleğim neye takıldın sen böyle?"

 

Ah benim yüreği güzel abim anlardı beni her daim sessizliğimden. Gülümsedim o bana hala şüpheyle bakarken.

 

"Yoruldum sanırım bişey yok abicim. Hadi inelim."

 

Arabadan inip kapıya doğru yürüdüğümüz sıra annemi gördük bişey olmuştu canını sıkan bişey vardı. Benim annem buğulu bakmazdı ki neydi canını bu denli sıkan şey bilmiyordum. Abim hemen yanına yaklaşıp sordu.

 

" Anacım bişey mi oldu? "

 

" Amcanlar geldi Elida kahve yapsın gelsin dedi baban."

 

Abimin kaşları çatılmış eli yumruk halini almıştı. Ben nereden bilebilirdim gönlümün yandığı gün başım da yanacaktı. Abim sinirle soluyup konuştu.

 

"Anne yine mi aynı mesele hayırdan anlamıyor mu amcam?"

 

Annem tam ağzını açıp bişey diyecekken bu kez babam dikildi karşımıza.

 

"Hadi Murat sen salona geç kızım sende kahveleri yap da gel."

 

Boğazımı sıkan bişey var, var bişey ancak yutamıyorum. Abim babama bakıyor ama bakışlarıyla bile anlatıyor öfkesini babam dik ulu dağ gibi. Bakışı bile yetiyor abim bişey demeden salona yürüyor. Bana bakıyor babam ama benim başım yere iniyor. Gözlerim doluyor biliyorum ki benim için geldiler amcam babamın büyüğü lafı sözü geçer. Çenemde elini hissedip kaldırıyorum başımı.

 

"Eğme başını kızım hadi bekliyorlar."

 

Ellerim titriyor ikidir döküyorum cezveyi en sonunda annem aldı elimden gözlerim doluyor ama annem için ağlamıyorum biliyorum ben ağlasam annemde ağlar. Kahveler hazır olunca önde annem ardında ben giriyoruz salona tüm bakışları üzerimde hissediyorum. İlyas amcam gülümseyerek memnun bir şekilde başını sallıyor yengeme. Selim başını dahi kaldırmıyor abim tam karşısında oturuyor çünkü.

 

Hayatımın en zor dakikalarını yaşıyorum birazdan ölüm fermanımı imzalayacaklar belki ama o an aptal kalbim yine onun adıyla deliriyor kafayı yemiş olmalıyım. Kahveler bitince amcamın sesini işitiyorum ama kalkmıyor başım yerden.

 

"Kadir neden geldiğimizi biliyorsun. Elida artık gelinlik kız oldu. İstiyoruz ki başını bağlayalım yuvasını bilsin. Lafın özü Allahını emri peygamberin kavli ile kızını oğluma istiyorum."

 

Küçüklüğümüzden beri yengem ve amcamın seni oğluma alacam şakaları celladım olup yapışıyor yakama nefes almak neden bu kadar güç anlamıyorum. Gözlerim doluyor ağlamamak için kapatıyorum gözlerimi. Sabahında kalbimi esir alan huzur terk etmiş beni. Babamın sesini işitiyor kulaklarım acıyı bekliyorum.

 

"Hoşgeldiniz abi. Bilirim benim çocuklarımı Selim 'den ayırmazsın. Yine bilirim kızımı seversin ama olmaz abi."

 

Anında babamı buluyor yaşlı gözlerim amcamın çatık kaşları Selim ' in itiraz mırıltıları arasında bana bakıp devam ediyor babam.

 

"Benim kızım daha ufak okuyacak abi daha bugün başladı fakülteye ben kızımı okutacam."

 

"İlyas haçan sen ne demeye geldin kız isteysun Selim daha kendune bakamayı.Harçluğuni bile anası vereyi. "

 

Babaannemin sözü üstüne hışımla kalkıp gidişlerini izledim. Babam anlımdan öperken Zahide sultanım göz kırpıyor bana. Abim derin bir nefes alıyor annem gülümseyerek yaş döküyor. Babam arkamdaki en yüce dağım. Bugün bir kez daha şükrederken buluyorum kendimi. Odama çekildiğimde içime sığmayanları deftere aktarıyorum nereden bilebilirdim ki o defterin yıllarca bana yarenlik edeceğini.

 

Sonraki günler gözüm hep onu arıyor biliyorum burada yaşamadığını ama yinede bekliyorum. Sonrasında toplam 3 kere daha görüyorum onu her sene tatil dönüşü gelirmiş meğer Dilda'dan duyuyorum. Abim ve Dilda mezuniyetten sonra bize gelip annem ve babamla tanışıyorlar bizimkiler bayıldı kıza.

 

Babam huzursuz biraz sordurmuş Kozcu aşiretinin kızıymış meğer Dilda. Abim güç bela ikna ediyor babamı gidiyorlar istemeye. Benim sınav haftam denk gelmiyor gidemiyorum. Elleri boş dönüyorlar yetmemiş bide hakaret yemişler ağa kızını almak bize mi düşmüş diye. Babam ilk defa onu böyle görüyorum abim iyice sessizleşiyor.

 

Sürekli görüşmeler devam ediyor abimle Dilda arasında. Abim iş bulmuş burada büyük bir mimarlık şirketi heyecanla geliyor. Mülakata girmiş patron ile görüşmüş hemde, sonradan anlıyoruz şirket Dilda'nın amcası ve yengesine aitmiş meğer. Dilda da aynı şirkette beraber çalışıyorlar.

 

İki koca yıl geçiyor aradan çok şey olmuş biz eksik kalmışız. Annemi kaybedeli bir yıl kadar olmuş. Dilda gelemiyor artık Rize'ye babası Urfa'daki şirketin başına geç demiş. Babamın karşısına geçip bir kez daha diyor abim bir kez daha gidelim. Sonuç yine hüsran abim vazgeçmiyor evden çıkıp gidişinden bir hafta sonra sabah gün doğarken çalıyor kapımız. Babam açıyor ve karşısında abim yanında Dilda dayanamamış kaçmışlar meğer.

 

Onlar bize neler olduğunu anlatırken tam iki yıl sonra kalbim şaha kalkıyor anlam veremiyorum.

 

Gün öğleni bulmuş babaannem ile odadan çıkıp aşağı inecekken kapımız büyük bir gümbürtü ile açıldı. Merdivenlerin başında hayal gördüğümü sanıyorum kesinlikle hayal olmalı.

 

"Dilda neredesin?"

 

Saçı başı dağılmış belli uykusuz sesi gür ve öfkeli tekrar bağırıyor korkuyla sıçrıyorum.

 

"Dilda buradasın biliyorum çık dışarı!"

 

Alt kattaki salon kapımız açılınca önde abim ve babam ardında Dilda dikiliyorlar karşısına.

 

"Murat bunu yapmayacaktın böyle konuşmamıştık seninle."

 

"Başka çare bırakmadılar Hazer."

 

"Dilda hadi gidelim herşey sarpa saracak amcamlar yolda buraya gelmeleri an meselesi. Söz veriyorum bir çözüm bulacağım."

 

"Gelemem Hazer artık yerim burası."

 

"Dilda kafayı mı yedin sen! Hadi çık dışarı benimle geliyorsun. "

 

Dilda elindeki bordo defteri uzatıyor gördüğü şey ile anlık kapandı gözleri.

 

"Bunu yapmamış ol Dilda lütfen yapmamış ol."

 

"Hazer bırak peşimizi git burdan!"

 

"Amcam geldi gelecek Dilda bırak inadı gel buraya."

 

"Ben seviyorum Murat'ı ölürüm de yine dönmem."

 

"Aptallığı bırak gelmezsen öleceksin zaten."

 

"Hazer anla beni bırakamam bu eli."

 

Tüm bu olanları film izler gibi izliyordum. Yanımda babaannem ile aşağıda kopan kıyamete seyirci olmak düşmüştü payımıza. Yıllardır ara ara gördüğüm uzaktan uzağa sevdiğim adam şuan evimin tam ortasında üstelik de babamın karşısında bağırıyordu.

 

O an kapıda duyduğum iki el silah sesiyle ağzımdan çıkan çığlığa en olamadım. İçeri giren yeşil gözlü esmer yaşlı adamla tüm gözler ona döndü. Ardından bir kaç adam daha girdiler benim huzur kokan yuvama ellerinde silahlarla. Ama o yaşlı azametli adam yeşil gözlerini hiç kıpırdamadan tek odak noktasına abimin sevdasına dikti, ardından silah tutan eli kalktı havaya.

 

"Bunu bana yapmayacaktın Dilda!"

 

"Babam yapma!"

 

Hazer atılıyor kalkan eline kulaklarımı sağır eden bir ses ile bakışlarımla onu tarıyorum gözlerim inkar ediyor görmek istemiyorum o kızıl sıvıyı. Hemen kulağımın yanında babaannemin sesi yer kayıyor ayaklarım altından.

 

Hayır bu olmamalıydı!

 

Evet bölüm sonu!

 

Yorum ve oylarınızla destek olmayı unutmayın!

 

Seviliyorsunuz 💕

 

Loading...
0%