Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3.Bölüm Mehir

@araftaacangunes

Keyifli okumalar diliyorum ☀️

 

Bölüm Şarkısı : Salih Yılmaz =Yaylanın Çimenine

 

Tepetaklak olmak! Yolunda giden bir hayata sahipken bir anda kendinizi böyle bir karambolde bulmanız normal mi? Benim için farklı bir durum söz konusuydu. Bir yanda canım dediğim Dilda ailem diğer yanda o vardı.

 

Daha önce iki kelime etmediğim kızı ömrüme almam gerekiyordu.

 

Annem ve babamın sitemleri amcamın dinmek ne kelime dahada harlanan öfkesi, verdiği kararla tüm ailesini geride bırakan ancak gözü yaşlı Dilda'm hepsi bir yana ben tüm olayların tam ortasında üstelik ilk defa savunmasızdım.

 

Sadece bir hafta öncesine kadar herşey normaldi. Tek düşündüğüm şey şirketteki işlerim ve bu seneki mahsülken şuan düşünmem gereken çok uç konulara sahiptim. Sahi ne zaman başlamıştı bu kargaşa? Kim başlatmıştı? Benim hikayem çok çok öncesine dayanıyordu aslında.

 

15 yaşında gelmiştim baba toprağına temelli kalmacasına. Ah benim güzel annem ne çok yıpranmıştı bu süreçte sürekli bende olan aklıyla babam, Cansu ve benim aramda kalmasıyla ne çok yormuştum oysa doğduğumdan bu yana.

 

Biri bana bu hayattaki en güçlüler kimdir diye sorsa şüphesiz anneler derdim.

 

Tam anlamıyla bela bir çocuk olduğumu biliyordum. Yerinde duramayan zaptedilemeyen haşarı belki yaramaz ama adil biriydim kendimce. Belki yanlıştı belki hata ama bence en doğrusuydu burada kalmam. Benim peşimde koşmaktan Cansu'ya yeteri kadar vakit ayıramadıklarını düşünürdüm hep. Zamanla daha iyi anladım oysa, anne ve babalar tüm evlatlarını eşit severdi.

 

Bazı anne babalar hariç tabi.

 

Annem Ali dedemden hiç bahsetmezdi tüm sorularımız havada asılı kalırdı. Zülal teyzemden dinledik annemin zor yaşantısını. Benim annem ne çok acı çekmişti. Başta kendi babası ardından benim babam ne çok yanmıştı canı en sevdikleri tarafından. Babam hep mahçuptu ona karşı büyüdükçe bunu daha çok anlıyorduk. Ben annemden öğrenmiştim insan en sevdiği tarafından kanayınca acısını da severmiş. Güzel bir aileydik biz. Herşey olağan hali ile giderken o gün bir ayrılığa uyandığımızı bilmeden düşmüştük kızıl toprakların yoluna.

 

Büyük nenem Feyruz sultan bana bir seçenek sunmuş aradığım fırsatı ayağıma sermişti. Ben yapacaktım babamın bıraktığını günü gelince devralacak babam hakkında konuşanlara haddini bildirecektim. İlk hedefim buydu evet. Sonra zaman geçip de tanıyınca herkesi herşeyi anladım hedefler sabit olsada değişkenlik gösterebilir. Urfa ' da geçen 3 yıllık lise hayatımda kendimi bulmuştum nasılsa, evet ben buyum diyebilmiştim. Dost diyebileceğim birini bulmuştum. Çok sosyal biri değildim çok insan canlısı da sayılmazdım ya hani orası ayrıydı işte. Emir vardı kardeş dediğim

 

Etrafımda çok insan vardı eğer bir statünüz varsa etrafınızda sizden faydalanmak isteyen insanlarda olurdu. Ağa torunu ağa oğlu başkası olsa hoşuna giderdi ancak ben iyi hissetmiyordum ben kazanmamıştım ki bana verilmişti bunlar sadece. Yazları sürekli gidip geliyordum annem ve ailemi görmek için. Ama artık hiçbir şey aynı değildi değişiyorduk.

 

Annem Cansu'nun yurt dışında okuma isteği ile iyice yalnız kalınca anlamıştım biz annemizi çok üzmüştük. Her defasında dönmem gerektiğini söyleyen anneme bunun olmayacağını 4 yılın sonunda kabul ettirebilmiştim. Bir amacım vardı ve bu nedenle orada kalmalıydım. Bu süreçte en büyük destekçim babam ve Dilda olmuştu.

 

Zaman geçiyordu Dilda üniversite sınavında mühendisliği yazmış ve Rize de okumaya başlamıştı. Bir yandan şirkette amcam ile çalışıyor diğer yandan bende sınava hazırlanıyordum. Bir akşam yemekten sonra terasta otururken gelen telefon ile yerimde doğruldum.

 

 

"Hazer nasılsın?"

 

"İyiyim Dilda sesin bir garip bişey mi var?"

 

Derin bir nefes aldığını anlayınca iyice merak edip devam ettim.

 

"Sorun ne Dilda?"

 

Bir süre kem küm ettikten sonra sonunda konuşmaya başlamıştı.

 

"Şey Hazer hani sana bahsettiğim bir konu vardı..."

 

"Evet Murat değil mi?"

 

"Aslında senden bişey isteyecektim ben."

 

"Tabi seni dinliyorum."

 

Uzun uzun sevdiği adamı anlatıp onunla tanışmamı istediğini söyleyince şaşırıp kalmıştım. Dilda sessiz biriydi ilk defa aşık olmuştu ve ilk defa böyle bir istekte bulunuyordu. Tabii onu geri çevirmeyecektim. Konaktakilere Dilda'yı özlediğimi söyledim ve ertesi gün yola çıkıp Rize'deki eve geçtim uzun bir yol olunca tüm günü uyuyarak geçirmiştim. Sabah Dilda'nın heyecanlı sesi ile uyanmış daha kahvaltı bile yapamadan okulun yolunu tutmuştuk.

 

"Hazer bak sert konuşmak yok ona göre."

 

"Dilda şimdiden pazarlık mı yapıyorsun benimle? Merak etme adam yemiyorum."

 

"Senin sağın solun belli olmaz bak en ufak tersliğinde Cansu'yu arar başına sararım."

 

Cansu şu hayatta tartışmayı en sevmediğim kişiydi çünkü bir kapatma düğmesi olmadığından susmak nedir bilmez insanı canından bezdirirdi.

 

"Tamam sadece tanışacağım. Hem çağırıp hem böyle ürkmen de?"

 

Dilda arabada yüzünü tamamen bana çevirip devam etti.

 

"Hazer bak Murat biraz nasıl desem çabuk sinirlenir yani şimdi sen ona ters gidersen oda sana ters gelir onu demek istiyorum."

 

Tek kaşımı kaldırıp kısa bir an yoldan ayırdım bakışlarımı.

 

"Şuan sen beni mi uyarıyorsun onu mu koruyorsun anlamadım Dilda ama merak etme kavga etmeye değil tanışmaya geldim. "

 

Okulun otoparkına girince Dilda telefonla konuşmaya başladı ardından telefonu kapatıp bana baktı.

 

"Murat'lar gelmiş ben bize kahve alıp geliyorum beraber döneriz sen bekle."

 

"Murat'lar kim oluyor?"

 

"Ah kız kardeşi bugün mühendislik fakültesine başlıyor onu kastettim. Neyse hadi beni bekliyordur geliriz hemen. Kahveden başka bişey istiyor musun?"

 

Başımı olumsuzca sallayıp cebimden sigaramı çıkarırken hızla ilerlemeye başladı.

Bir yandan sigaramı içerken bir yandan etrafa bakınıyordum kızların bakışları farkedilmeyecek gibi değildi ancak umrumda da değildi. Okulun ilk günü olduğundan baya kalabalık bir insan topluluğu vardı.

 

"Murat bak bu kuzenim Hazer Fırat."

 

Elini uzatıp başıyla selam verince bende elimi uzatıp tokalaştık. Güler yüzlü biriydi ancak beni ilgilendiren kısmı konuşurken insanın gözünün içine bakıyor oluşuydu. En nefret ettiğim şeydi yüzüme bakmadan konuşulması.

 

" Hoşgeldin Hazer mi diyeyim yoksa Fırat mı yada her ikisi nasıl istersen."

 

Dilda elindeki kahveyi uzatırken gülümseyip kalktığım koltuğuma geri oturdum. İkisi karşımda yan yana duruyordu. Hadi ama bu kadar çekingen duruşu garipti. Benim karşımda böyle ise amcam ile karşılaşsa neler olurdu acaba.

 

" Herkes Hazer der sende öyle de. Ve sakin ol kendimi kız babası gibi hissetim. Sohbet etmeye geldim sadece."

 

Oda sözlerim ile gülünce muhabbet zevkli bir noktaya gelmişti. Bilmiyordum bu karşımdaki adamın hayatıma ne denli müdahil olacağını. O zaman görebilseydim belki sonuçları bu kadar ağır olmayacaktı. Tanışma faslı bitince onlar derse bende buradaki mimarlık şirketine bakmak için yola çıktım. Sonrası Urfa'ya dönüş derslerim derken zaman geçiyordu.

 

Ardından bir iki sefer daha gittim Rize'ye birinde Dilda'yı görmeye diğerinde Annem ile Şirket kontrolüne. Son gidişim ise nisan ayıydı. Okulun bahar şenliği varmış Dilda binbir ısrar gelmemi isteyince kıramamıştım.

 

Yayla da festivalin olacağı yere gelince Dilda önden gidip Murat ve arkadaşları ile eğlenmeye başladı. Hava mis gibi alabildiğine yeşil bir yandan kemençe çalıp oynayanlar diğer yanda çimlere yatıp kitap okuyanlar. Sigaramı yakıp insanların arasında yürümeye başladım. Biraz ötede gördüm onu uzun otların arasında başı yukarıda elleri otları okşarcasına yürüyordu kapalı gözleri ile.

 

Ağaca yaslanıp ona bakmayı sürdürdüm. Neden onu izliyordum bilmiyorum bile. Diğer taraftan bir kızın seslenmesi ile durdu.

 

 

Güneşi arkasına alıp gülümsedi o gülünce aklıma Urfa'nın sokakları geldi o gülümseyince sıcak ekmek kokusunu soludum sanki. Kız bir daha seslendi.

 

"Elida hadi."

 

Elida adı değişikti acaba anlamı neydi neden merak ettim bilmiyorum. Ogün o kalabalık içinde onu tekrar görmedim. Ertesi gün tekrar okula gittim görmedim. Dilda'ya sormak istedim ancak dalga geçecekti vazgeçtim. Peri kızı gibi görünüp yok olmuştu sanki bir daha göremedim.

 

 

Dilda okulu bitince heyecanla döndü her defaki gelişinden farklı uçuyordu sanki. Ondaki bu hali tek fark eden ben değildim tabi ki Meran yengem ve annem de farkına varınca bir akşam onları terasta konuşurken duymuştum.

 

"Fıstığım sende var bir haller anlat bakalım."

 

"Şey yenge annecim benim size bir şey söylemem lazım."

 

"Söyle kızım."

 

"Ben evlenmeye karar verdim."

 

Yengemin o geceki bağırtısı hala kulaklarımda ne çok gülmüştüm oysa ilk duyduğumda.

 

Ne acı değil mi bilmiyordum ki onun hayatının benimkini de bu denli etkileyeceğini.

 

Meran yengem topu yine anneme atmış amcamla konuşmak babam ve anneme kalmıştı. Salonda konuşan 3'lüden ilk olarak babam çıkmıştı dışarı ardından amcam ve gülümseyen annem sonuç yarın akşam misafirlerimizi bekliyorduk.

 

Dilda heyecandan yerinde duramıyor Berfu da onun heyecanı ile koşturuyordu. Akşam olup da misafirler gelince yanlarında bir kişinin eksik oluşu ile garipsedim yoktu. Hani bir kardeşi vardı. Misafirler büyük salonda amcamı dinliyoruz. Söyledikleri ile önce babam ardından annem ve Meran yengem şok içinde kaldılar. Benim gözüm sadece ağlayan Dilda ve başı önünde Murat'da takılı kaldı.

 

"Kızımı istemek sizin haddinize mi düşmüş. Bir bak etrafına efendi sen kim benim kızımı oğluna almak kim."

 

Sonrası günlerce odasından çıkmayan Dilda. Annem ve yengem sürekli konuşuyor ancak değişen bir şey yok amcamın tavrında babam İstanbul'a dönmek zorunda kalınca işleri nedeniyle annemde onunla gitmek zorunda kalıyor. Dilda sessizce evin içinde sanki var ve yok gibi.

 

Ardından aylar sonra bir kez daha çalıyorlar kapımızı annesi babası ve Murat yine elleri boş dönüyorlar. Amcam kızımı onlar gibilere vermem diyor. Ne demekti bu onlar gibi olmak neydi. İşinde gücünde kendi hayatına bakan insanlar ne gibi bir sakıncası olabilir ki dediğinizi duyar gibiyim. Öyle değilmiş işte. Amcam kafasında tartıyor ağa kızını marabaya veremezmiş kimseyi duymuyor dinlemiyor bile.

 

Bir gece uyurken kapım çalınınca hızla kalkıp kapıyı açtım karşımda gözleri kan çanağı olmuş Dilda ağlamaktan ve hıçkırmaktan konuşamıyor bile. Hemen bir bardak su uzatıp oturtuyorum yatağa.

 

"Dilda ne oldu sakince anlat."

 

"Hazer annesi ölmüş bana ihtiyacı olan zamanda gidemiyorum çok canı yanıyordur şimdi ben yanında bile olamıyorum."

 

Anlattıkları benim de içimi acıtıyor ama amcam hayatta izin vermezdi gitmesine. Ertesi sabah kimseye bir şey demeden Emir ile beraber Rize'ye ulaşıyoruz cenaze bitmiş tabi mezarlık çıkışında tekrar görüyorum o kızı ağlıyor ama böyle bir ağlamak yok gözyaşı değil sanki kan akıyor gözlerinden adımlarım sabitlenince Emir koluma dokunuyor.

 

Mezarlığa çökmüş üstü başı çamur ağlayan kız annem diyor. Meleğim diyor. Murat'ın kardeşi Elida mı? Murat hemen kardeşini kaldırıp yavaşça çıkışa doğru yani bize doğru yürüyünce dikleşip bekledik. Çok kısa bir an sadece 15 saniye belki gözleri beni buluyor ardından başka bir adam gelip ona sarılarak arabaya götürüyor.

 

"Murat başınız sağolsun. Dilda gelemedi biliyorsun. Bir şeye ihtiyacınız varsa..."

 

Başını olumsuz yönde sallayıp bu halinde bile sorduğu soru ile şaşırtıyor beni.

 

"Hazer Dilda iyi mi?"

 

Durumu kısaca anlatıp amcamın onu şirketin başına geçirdiğini gözetim altında tuttuğunu biraz sabretmelerinş halledeceğim söyleyip ayrılıyoruz şehirden. Uzun süre ses çıkmıyor amcam ile sürekli olarak konuşup onu ikna etmeye çalışıyorum ama nafile. Hiç beklemediğimiz bir akşam kapı tekrar çalınınca ve amcam karşısında Murat'ı görünce deliriyor.

 

Murat işe başladığını söyleyince zaten amcamda ipler kopuyor. Annem son Rize ziyaretinde onu işe almış bu nedenle annem ve amcam arasında da bir tartışma baş gösterince Murat yine eli boş dönüyor. Ona beklemesi gerektiğini söyleyip yolcu ediyorum.

 

Murat Şanlı bir hafta sonra yaptığı delilik ile hepimizi yaktığının farkında bile değildi. Sabaha karşı 4 gibi Meran yengem çığlık çığlığa avluda ağlıyor amcam telefonda.

 

"Hangi ceheneme girdilerse ikisini de öldürün!"

 

Dilda ve Murat kaçmışlar! Amcamlar bir yanda ben bir yanda arıyoruz. Önce ben bulmalıyım Rize'ye onlardan önce varıyorum sora sora Şanlı'ların evini bulunca hızla açıp içeri girdim merdivende yaşlı bir kadın yanında o hemen karşımda bir kapı açılıp önde Murat ardında Dilda çıkınca iki adım atıp yaklaştım onlara.

 

"Dilda gel benimle!"

 

"Gelemem Hazer Bırakamam bu eli ölürüm."

 

"Aptallık etme gelmezsen zaten öleceksin amcam yolda geldi gelecek."

 

"Hazer Dilda hiçbir yere gitmeyecek!"

 

"Böyle konuşmadık seninle Murat! Dilda gel benimle dedim!"

 

"Yapamam artık! Hazer üzgünüm gelemem seninle."

 

Kalbimin hızlandığına yemin edebilirim, o anda elinde gördüğüm bordo defter yapmamış ol bunu lütfen Dilda işleri bu hale getirmemiş ol.

 

"Biz evlendik az önce!"

 

Kulaklarım uğuldamaya başlamıştı kapı bu kez sertçe duvara çarpıp durdu gelmişti işte amcam elinde silahı arkadasında aşiretten adamlarıyla gelmişti. Murat hemen önüne geçip durdu amcam bağırarak kaldırdı silahını.

 

"Bunu bana yapmayacaktın Dilda!"

 

"Babam yapma!"

 

Murat dikildi durdu namlunun ucunda.

Tetiği düşürdüğü an ben girdim araya.

 

"Amca sakin ol!"

 

"Çekil kenara Hazer!"

 

Çekilmedim çekilmezdim aksine dahada yaklaştım silaha. Bu kez babası atıldı bir adım öne.

 

"Ne yapıyorsun sen indir o silahı. Benim evimde silah çekemezsin."

 

"Bana bak Kadir oğlun cezasını çekecek. Beni sırtımdan vuran kızım olsa bakmam gözünün yaşına."

 

Kadir Şanlı bir oğluna bir merdivende zorla ayakta duran kızına bakıp durdu. Yumruk olmuş yaşlı elleri havaya kalktı. Önce beni sonra merdivende ağlayarak bize bakan kızını gösterdi. Ardından sesi doldurdu uğuldayan kulaklarımı.

 

"Berdel! Sizde berdel var onu yapalım. Oğlumun canı için kızımı gelin vereyim."

 

Amcam gibi bende şaşkınlıkla baktık adama ne diyordu böyle oğlu için kızına mı kıyacaktı. Sonra Elida ile gözgöze geldik biranda. Amcam beni itip silahı biraz daha kaldırıp tekrar bağırdı.

 

"Ne saçmalık bu ben namusum için geldim. Bugün evimden kaçan kızım öldü, buraya gelerek. Sende oğlunun acısını yaşa. Ben pazarlık yapmam!Berdeli kimle yapacaksın benim oğlum yok! "

 

Deyip ateşledi silahı herşey bir anda oldu kolumda hissettiğim sıcaklık ile baktım amcama. Merdivenlerde Murat diye bağıran yaşlı kadın korkuyla açılan bakışlar ile bize bakan Dilda hızla bana yaklaşırken durdurdum onu. Amcam silahı hemen indirip koluma dokundu. Birşey yapmalı bir son vermeliydim bu duruma.

 

"Kabul edilmiştir Berdel olacak!"

 

Herkes sustu başta o çevirdi bakışlarını bana. Ne vardı o bakışlarda? Amcam tekrar silahına kaldırırken merdivenden inen kızın kolunu tutup baktım amcama.

 

"Amca gidiyoruz buradan!"

 

Dilda ağlayarak babasına bakarken amcam önde çıkmıştı evden. Kadir bey kızına yaşlı gözleri ile bakarken Murat af diliyor ancak Elida hala yanımda durmuş tepkisizce olan biteni anlamaya çalışır bir halde duruyordu.

 

Yavaşça tuttuğum kolunu çekti ellerim arasından boynundaki fuları kanayan koluma sarıp babasının arkasındaki odaya girdi çantasını takıp çıktı önce babasının ve yaşlı kadının elini öpmüş ardından abisinin karşısında gözlerini sildi.

 

"Evliliğin daim olsun abi!"

 

Hiçbir şey demeden tek kelime etmeden neden?

 

"Elida kızım bir dinle beni!"

 

Bişey demedi ben tekrar kolunu tutunca hiç zorluk çıkarmadan çıktı dışarı. Amcam bize bakıp yüzünü buruşturdu silah sesine koşup gelen insanların arasından hızla yürüyüp arabasına binerek uzaklaştı.

 

Yanımda sessizce başını cama yaslayıp ağlayan kız ile Urfa'ya yol aldım. Tam 5 gün boyunca hiç konuşmadık günü gelince imam nikahı için odada yerlerimizi almıştık. Benim şahidim Cihan amcam onun şahidi de Emir olmuştu. Nikahta imamın sorduğu mehir sorusuna verdiği cevap ile şaşırıp ona bakmıştım.

 

"Kızım mehir olarak ne istersin?"

 

Kısık sesini zar zor duymuştuk ancak istediği şey gayet netti.

 

"Tesbihini istiyorum mehir olarak!"

 

Neden?

 

Nikah bitiminde amcamın sinirle konaktan çıkışı ile birlikte bende çıkmıştım. Babam ve anneme haber verilmişti yoldaydı ve asıl kıyamet kopacaktı. Amcam ile konuşup onu sakinleştirdim derken Meran yengemin geldi deyişi ile konağa geri döndük.

 

29 yaşındaydım üç kere vurulmuş sayısız kez kavga edip yara almıştım ancak annemin o bakışları ve tokadı kadar hiç yanmamıştı canım. Annem kendimi yaktığımı söylüyor amcam ile kavga ediyordu annem anlamıyordu ki çarem yoktu. Dilda'ya bişey olma ihtimali bile beni öldürürken sessiz kalmamı mı bekliyordu.

 

"Bacım zaten onlar istedi berdeli keşin bir marazası vardır kızın apar topar verdiklerine göre."

 

"Sakın abi sakın. O kız mı istedi böyle olsun. Senin törelerin yüzünden burada o kız."

 

"Sen kimsin? Haddini bil!"

 

Damarlarımın şiştiğini hissettim amcamı o an orada öldürmek istedim. Amcam elini kaldırınca annemin önüne geçtim babam kapıdan girer girmez gördüğü şey ile benden hızlı davranıp tuttu elini.

 

"Karım!"

 

"Annem!"

 

Sonrası annem yıllarca susulanları saçmış amcamı dahada kızdırmıştı. Terastan bize bakan kızı farketmem ile kaşlarım çatıldı.

 

"İki gün sonra Dilda bu konaktan gelinliği ile çıkacak bende gelinimi gelinliği ile alacağım!"

 

İki gün sonra düğünüm vardı. Amcam ve babam giderken annem elini omzuma attı yarama dokunmuştu ama farketmesin diye uğraştım. Vurulduğumu da bilse kimse onu tutamazdı.

 

" Ben doğru olanı yaptım anne. "

 

Adını bilmediğimi mi düşünüyorlardı gerçekten ben o ismi duyalı yıllar vardı. İki gün sonra peri kızı karım olacaktı.

 

Zor günler bitmiş daha zorları kapıya dayanmıştı!

 

 

Bölüm sonu ☀️

 

Hazer'in yaklaşımını da az biraz öğrenmiş olduk bakalım bizi neler bekliyor?

 

Gelecek bölümde kına düğün ve malum gecemiz var görüşmek üzere sevgiyle kalın 💝

 

Loading...
0%