Yeni Üyelik
10.
Bölüm

¹⁰'Bir Yeni Mesaj

@araftakikelebek

Deniz'in gözünden;

"Demek adın İlay, bunu öğrendiğim iyi oldu."

Bakışlarım İlay ve Uraz arasında mekik dokuyordu. İkisi de gözlerinden alev çıkarırcasına öfkeyle birbirlerine bakıyordu. Ardından İlay alaycı bir tonla Uraz'ın söylediği cümleyi taklit etti.

"Demek adın Uraz, bunu öğrendiğim iyi oldu."

Neler olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu ama acilen bu gergin ortamı dağıtmam gerekiyordu. Aklıma gelen ilk şeyi -saçma da olsa- söyledim. "Üçümüze de birer kahve yapayım mı?"

İkisi de söylediğim cümleyi duymadan öldürücü bakışlarıyla birbirine bakmaya devam ediyordu.

"İlay Akaslan, arabamın her tarafını renkli ojelerle boyadığın için seni mahkemeye vereceğim."

Duyduğum cümleyle ağzım ve gözlerim hayretle aynı hızla açıldı. Bakışlarımı İlay'a çevirip sessiz bir şekilde "Cidden bunu yaptın mı?" diye sordum.

Omzunu silkerek kendini savunmaya geçti. "Ablamın arkadaşı olduğunu bilmiyordum tamam mı? Hem sen de benim park edeceğim yere kondun. Söylediğin o küstahca cümleyi de unuttum sanma. Bor yollok tornok mosrofon bolo bo orobonon zororono korşolomoz."

Uraz tam ağzını açıp cevap verecekti ki ikisinin arasına geçip kollarımı bir barikat gibi göğüs hizalarında açtım. Artık iyice bunalmıştım. "Yeter artık! Bu saatten sonra sadece benim söylediğim şeyleri yapacaksınız."

Uraz kabullenmiş şekilde başını sallarken İlay çocuk gibi kollarını birbirine bağlayıp kafasını başka yöne çevirmişti

"İlay, arabasını çizdiğin için Uraz'dan özür dile." Emir vererek söylediğim cümle sonrası İlay gözlerini devirdi. Oflayarak özür diledikten sonra benim duymadığımı sanarak sessizce "Ablamın hatrına." dedi. Uraz da özür diledikten sonra nihayet ortam sakinleşmişti.

Her şey normale döndüğünde mutfağa girip üçümüze de kahve hazırlamaya koyuldum. Mutfağım Amerikan mutfaktı ve Uraz ile İlay'ın ne yaptıklarını görebiliyordum. İlay telefonuna dalmış biriyle mesajlaşıyor, Uraz ise getirdiği laptopu açmaya çalışıyordu.

Sessizce Uraz'a seslendim, bakışlarını bana çevirdiğinde elimle gel işareti yaptım. İlk İlay'a ardından yeniden bana baktı ve mutfağa doğru ilerledi.

"Uraz, İlay adına gerçekten çok özür dilerim. Kardeşimin arabaya verdiği zararın masraflarını karşılamak istiyorum." Mahcup bir ifadeyle söylediğim cümle sonrası Uraz eliyle omzumu okşadı. Bunu neden yapmıştı?

"Duymamış olayım Deniz. Buna gerçekten gerek yok. Zaten mahkemeye vermek gibi bir niyetim yoktu. Sadece gözünü korkutmak istemiştim. Sen bunları düşünme, ben hallederim." dediği esnada gözleri fal taşı gibi açıldı. Bakışları arkamdaki ocaktaydı. "Deniz, süt!"

Arkamı dönüp bakışlarımı ocağa çevirdiğimde taşmış sütü görmemle telaşla "Eyvah!" diye bağırdım. Ocağın altını kapatıp cezveyi ocaktan alırken kulpu çok sıcak olduğu için elim yanmıştı. Hızlıca cezveyi lavaboya fırlattım. Bakışlarımı elime çevirdiğimde parmaklarımın kızardığını fark ettim, su toplayacağına adım kadar emindim.

Uraz'ın bakışlarının da elimde olduğunu gördüm. O an hiç beklemediğim bir hareket yaptı ve elimi iki avucunun arasına alıp parmaklarıma küçük öpücükler kondurdu. "Ne yapıyorsun Uraz?"

"Ben küçükken elimi yaktığımda bakıcımız elime öpücükler kondururdu. Sanki dudaklarında bir sihir vardı, parmaklarımın acısı hemen geçerdi. Belki-" Sözünün kesilmesine sebep olan şey telefonuma gelen bildirimdi.

Tezgahın üzerinden telefonu aldığımda gelen mesajın anonimden olduğunu gördüm. Uzun zamandır ortalarda yoktu, bir anda yazması şaşırmıştı. Tuş kilidini açıp mesaja tıkladığımda asıl şaşırtacak şeyin bu olmadığını anlamıştım.

053***:
Uraz Sarıkaya ile mevzunuz ne?

 

Loading...
0%