Yeni Üyelik
6.
Bölüm

⁶'Kriz Anı

@araftakikelebek

Uraz'ın gözünden;

Kaşlarımı çattım. Bu da nesiydi? Birisi benim adıma alışveriş mi yapmıştı? Trendyol uygulamasına girip geçmiş siparişlere bakacağım esnada bir arama geldi. Arayan kişi Barış'tı. Onu bekletmeden açtım ve arabama doğru ilerlerken telefonu kulağıma götürdüm.

Barış telaşlı bir şekilde "Abi, acil ofise gelmen gerekiyor. Savaş fenalaştı, kriz geçiriyor." dediğinde gözlerim korkuyla kocaman açılmıştı. Adımlarımı daha da hızlandırıp aceleyle arabaya bindim.

"Tamam abiciğim, hemen geliyorum. Ofise çok yakınım, sen sakın telaş yapma tamam mı?" derken aynı zamanda arabayı çalıştırıp gaza basmıştım. Telefon kapandığında boş yolda son süratle ilerliyordum. Trafik olmaması işime gelmişti.

Savaş ve Barış benim kardeşlerimdi. Tek yumurta ikizleriydi ve benden dört yaş küçüklerdi. Liseyi bitirdiklerinde babam onları şirkette çalıştırmaya başlamıştı. Beni saldığına şükrediyordum çünkü babam çok katı bir adamdı. Hata kabul etmez, yanlış bir şey yaptığında ceza verirdi. Bu cezalar bazen fazladan mesaiye kalmak olurken, bazense kredi kartlarına 1 hafta boyunca el koymak olurdu.

Ofise vardığımda arabayı valeye devredip koşar adım içeri girdim. Barış beni gördüğünde hızla yanıma doğru ilerledi.

"A-abi Savaş'ı revire götürdüler. Ona bir şey olmaz değil mi?" diye sordu, telaşlı olduğu ellerinin titremesinden ve dolu gözlerinden anlaşılıyordu.

Kafasını tutup göğsüme yasladım. "Korkma sakın, ona bir şey olmayacak." dediğimde adımlarımı revire çevirdim.

Kapıyı tıklatıp içeri gireceğimiz esnada hemşire kapıyı açarak dışarı çıktı.

"Durumu nasıl hemşire hanım?"

"Sakinleştirici iğne yaptık, şu an uyuyor. Yarım saate kendine gelir."

"Peki içeri girip onu görebilir miyiz?"

"Tabii ki."

İçeri girip sandalyelere oturduğumuzda Barış dolu gözlerini daha fazla tutamadı ve gözyaşlarını akıttı. "Çok korkuttun be oğlum. Sana bir şey olsa ben ne yapardım?" dedi başını okşayarak.

Oda gereğinden fazla sıcaktı. Bu yüzden ceketimi çıkarıp askılığa astım. Ve Savaş'ın uyanmasını beklemeye başladık.

Yirmi dakikalık bir bekleyişin ardından nihayet gözlerini açmıştı. Barış başında beklerken ben de o sırada hemşireyi aramaya çıkmıştım.

Hemşireyi bulamayıp geri döndüğümde aralık olan kapıdan Barış'ın ceketimi karıştırdığını gördüm. İçeri girmeyip onu öylece izledim. Ceketimin cebinden telefonumu çıkardı, ardından birkaç tuşa tıklayıp telefonu kapattı ve yerine koydu.

"Telefonumda ne yaptığını sorabilir miyim?" diyerek içeri girdiğimde Barış ensesini kaşıyarak "Sen mi geldin?" dedi. Soruma soruyla cevap vermesi oldukça şüpheliydi.

"Sana telefonumda ne yaptığını sordum Barış? Bana özel olan eşyalara başkalarının dokunmasını sevmediğimi bildiğini düşünüyorum."

Ceketime doğru ilerleyip cebimden telefonumu çıkaracağım sırada "Telefonumun şarjı bitmişti, babama Savaş'ın son durumunu haber vermek istedim. Özür dilerim." dedi. WhatsApp'a girip babamın numarasına tıkladım.

Uraz Sarıkaya:
Baba ben Barış, telefonumun şarjı bitti bu yüzden abimin telefonundan yazıyorum. Savaş'a revirde sakinleştirici iğne yapıldı, kendine gelmeye başladı, haber vermek istedim.

Babam:
Biliyorsunuz ki, akşama önemli bir toplantı var ve Savaş toplantıya kadar tamamen toparlanmazsa onun yapması gereken sunumu sen yapacaksın, haberin olsun.

Babamın yazdığı mesajı Barış'a gösterdiğimde lanetler okuyarak revirden ayrıldı.

Loading...
0%