@araz77
|
"Bir cinayete tanık olmak mı!?" ------------------------------------------------------ (Günümüz)
Bige ile yemeğimizi yemiş evin salonunda oturuyor televizyon izliyorduk. Saat daha çok geç olmamasına rağmen Bige koltukta uyukluyordu. Kafası düşüyor sonra uyanıyor sonra yine kafası düşüyor derken artık dayanamadı.
''Ya kızım benim gözler çöktü yorgunluktan artık. Gün boyu da beraberiz sen de benimleydin ama hiç mi yorulmadın yani? Valla ben dayanamıyorum artık, gidip uyuyacağım.'' diyerek ayağa kalktı.
''Tamam, iyi geceler sana.'' diyerek ayağa kalkan Bige'ye gülümsedim.
''E sen yatmayacak mısın? Hiç mi yorulmadın ya?''
''Yoruldum ama hiç uykum yok. Birazdan çıkarım ben de odama. Hadi sen git uyu zaten ayakta uyuyorsun.''
"Tamam." Bige merdivenlere yönelip yukarı çıkarken arık salonun loş ışığında tek kalmıştım. Biraz daha televizyona baktıktan sonra izleyecek bir şey bulamayıp bir film açtım ve yanıma da bir iki çerez aldım. Bilim kurgu filmiydi. Dünya yok olmuş insanlar katledilmiş ve kalan insanlar ise farklı bir gezegene gitmek zorunda kalmışlardı.
Film bittiğinde saat gece on ikiye doğru geliyordu ama benim hala hiç uykum yoktu. Televizyonu kapatıp mutfağa geçtim ve kendime kayısı çayı yaptım. Belki biraz olsun rahatlatır uykum gelir diye düşünmüştüm. Çayımı alıp salonun cam kapısından bahçeye çıktım. Telefonumun sesini biraz kısarak şarkı açtım. Çayımı yavaş yavaş yudumlarken bir yandan gözüm Ateş'in evindeydi. Öylece boş boş bakıyordum. Ev karanlıktı, ışıkları kapalıydı. Sadece mutfak kapısından sızan bir loş ışık vardı. Odasının da ışıkları yanmıyordu. Evde olmadıklarını düşünmüştüm. Ateş normalde bu saatlerde evinde odasında olurdu. Koray ağabey de ya bahçede ya da salonda oturur içkisini yudumlardı. Görünürde çok samimi çok kafa bir adam gibiydi ama onda beni rahatsız eden bir şeyler vardı sanki.
Düşüncelerden sıyrılıp kafamı gökyüzüne dikip yıldızları izlemeye başladım. Tam biraz uykum geliyor derken birkaç adamın konuşma seslerini duydum. Sonra birden bir cam kırılma sesi ve beraberinde ise bir silah sesi geldi! Silah sesi çok belirgin değildi büyük ihtimalle susturucu takılmıştı ama ben bahçede olduğumdan duyabilmiştim.
Hemen ayağa kalkıp ilk başta korkudan eve girmeyi düşündüm. Eve doğru adımımı atmıştım ki sonra fikrimi değiştirip sesin geldiği eve, Ateşlerin evine(!) doğru gidip bakmaya karar verdim.
Hadi ama ya, gerçekten mi Arya? Canına mı susadın kızım sen?
Sen karışma İç Ses. Ya Ateş'e, Koray ağabeye bir şey olduysa?
Tamam Ateşle pek anlaşamıyorduk, hatta hiç anlaşamıyorduk. Bazen onu pataklayasım bile geliyordu. Böyle kafasını alıp duvara sürte sürte kıvılcım çıkarmayı düşündürecek kadar sinir bozucu oluyordu. Çoğu zaman bile isteye damarıma basıyordu. Ama sonuçta tanıdığım biriydi. Tanımamış olsam bile bir insandı sonuçta. Bir şey olmasını istemezdim.
Korka korka da olsa siyah eve doğru gitmeye başladım. İçimden bir ses geri dönmemi, gitmememi söylüyordu. Beynim engel olmaya çalışıyordu ama ayaklarım sanki dinlemiyordu. Yavaş ve sessizce mutfağın olduğu verandanın yanından salonlarının cam kapısını gören tarafa, evin duvarının hemen yanında durup bahçeye baktım.
İlk gördüğüm şey yerde cam sehpanın kırılan cam parçalarının üzerinde bir adam yatıyor olduğuydu. Hem de kanlar içinde!
Yerde bir adam kanlar içerisinde yatıyordu!
Şimdi sıçtın işte Arya
Nefesim kesilecek sandım. İçimdeki ses çığlık atıyordu ama dilim tutulmuştu sesim dışarı çıkmıyordu sanki. Koşmamı, kaçmamı emrediyordu beynim ama ayaklarım hala söz dinlemiyordu. Yerimden kıpırdayamıyordum. Oradan hemen uzaklaşıp kaçmak istiyordum ama sanki bütün vücudum kaskatı kesilmişti. Sadece titreyerek yerdeki adama öylece bakıyordum.
Ben adama dalmış bakarken bir iki adamın konuşma sesi geldi içeriden. Sonra salondan Koray ağabey elinde silahla ve yanında birkaç adamla karanlığın içinden belirdi! Yerde yatan adamı ise tanımıyordum daha önce hiç görmemiştim. Koray ağabey salondan çıkar çıkmaz adamlardan birine ''Git bak bakalım ölmüş mü it?'' diye soğuk bir yüz ifadesiyle emir verdi. Adam yerde yatan adamın yanına gidip nabzına bakıp ''Ölmüş'' dedi.
Bu bir cinayetti! Ve ben birinci dereceden tanıktım olaya!
Görmüştüm, duymuştum, her şeyi biliyordum. Ya da o an öyle sanıyordum…
Koray abi aynı soğukkanlılıkla ''Tamam. Kaldırın şu leşi buradan, burayı da iyice temizleyin. Tek bir delil bile kalmasın'' dedi. Adamlardan biri de ''Bunu ne yapalım abi'' diyerek ölen adamı gösterince Koray ağabey sert bir şekilde ''Ne bileyim lan ben! Gidin en yakın ormana gömün'' diye çıkıştı adama.
Tamamen buz kesmiştim artık. Kendime gelip tam geriye doğru bir adım atmayı becerebilmiştim ki arkamdan biri bana çarptı! Çığlık atıp kaçacakken ağzımı eliyle kapatıp beni tuttu. Arkam dönükken yakalamıştı beni kim olduğunu göremiyordum bile. Kafamı biraz olsun yan çevirdiğimde hala yüzünü göremiyordum ama kafasında siyah bir maske takılıydı bundan emindim.
Yan evimizde bir cinayet işlenmişti, hem de tanıdığım biri tarafından! Her şeyi görmüştüm, ve şimdi de biri beni yakalamış mıydı? Yani daha kötü ne olabilirdi ki!?
Hiçbir şey demeden beni tutup geriye doğru çekmeye başladı. Bahçe boyu sessizce sürükleyip bizim evin diğer tarafına kadar götürdü. Ağzımı hala tutuyordu, kulağıma doğru yaklaşıp ''Şimdi seni bırakacağım. Eğer bağırırsan ya da kaçmaya çalışırsan anında bizi bulular. Tamam mı?'' diye fısıldadı. Hiç tepki vermedim ama o onay bekliyordu. Sert bir şekilde bir kez daha ''Tamam mı?'' deyince kafamı tamam der gibi salladım. Beni yavaşça bıraktığında arkamı döndüm. Beni anında duvara yasladı.
"Sen!?" diyebildim sadece, tanımıştım. Hadi ama her seferinde daha kötü ne olabilir diyorum ve her seferinde de daha kötüsü geliyor başıma!
Yüzü tamamen siyah bir maskeyle kapalıydı...
Bir çift cam gibi parlayan yeşil gözler dışında!
Bu gözlerin sahibi Ateş'ten başkası değildi! |
0% |