@ardenim1232
|
Yorum ve yıldız atmayı unutmayın lütfen. Güzel okumalar.
❄️❄️❄️ "Adel hanım beni bir dinler misiniz? Beni yanlış anladınız, sadece çok güzel ve başarılı olduğunuz için hoşlandım sizden" Peşime takılan adam yüzünden bilmem kaçıncı defa içimden sabır çektim. Yapışmıştı yakama resmen. "Beyefendi rahatsız oluyorumdan ne anlıyorsunuz acaba" Hırsla olduğum yerde durarak ona baktığımda gevşekçe sırıttı. Ağzının üstüne diye vuracaksın olmayacak TE Allah'ım. "Adel-" "Doktor hanım!" Kulağıma ilişen sert sesle karşımdakinin sesi kesildi. Başımı o sese çevirdiğimde haddinden fazla uzun olan adama başımı kaldırarak bakmak zorunda kaldım. Adar beyin kuzeni, Agâh bey'di bana seslenen. Çatık kaşlarıyla bize bakıyordu. Adar beye ciddi demiştim ama bu adam bambaşka bir boyuttaydı, zaten iri yarı bir şeydi, kaşlarını çatınca daha korkunç oluyordu. "Buyrun Agâh bey" Önümdeki doktordan gözlerini çekerek bana baktığında kahverengi gözlerine dikkat ettim. Gözlerimiz benziyordu, benim de gözlerim kahverengiydi. "Fırat'la ilgili bir şey soracaktım da bir bakar mısınız?" Tipinin aksine kibarca konuştuğunda yanımdaki yapışkandan kurtulmak adına Agâh beye ilerledim hemen. "Tabi konuşalım buyrun" Arkada kalan yapışkanla ordan uzaklaştık. Az kalmıştı katil olmama, bir türlü rahat vermemişti. "Teşekkür ederim" Kısık sesimle mırıldandığımda bir şey demedi. Benim odamın önüne gelince durduk. "Önemli değil" Arkasını dönüp gittiğinde göz devirdim. Biraz da odundu belli ki. Üç dakika sonra teşekkürüme cevap vermişti. Belki de konuşma gereği duymamıştı, genelde pek konuşkan birine benzemiyordu zaten. Odama girdiğimde oflayarak koltuğa attım kendimi. O aileyle ne yapacağımı hala düşünmemiştim. Tanışmak istiyor muydum hiç bilmiyordum. Sürekli arıyorlardı ama genelde açmıyordum telefonu. İlk önce ben bir hazmedeyim değil mi yani. Artık eve gitmem gerektiği için üzerimi değiştirip son kez Fırat'ı da kontrol ederek hastaneden çıktım. Araba kiralamıştım sonunda, arabaya binip eve sürmeye başladım. Bugün çok yorulmuştum eve gidip oğluma sarılarak uyumak istiyordum. Binanın önüne geldiğimde arabamı park edip indim. Ağrıyan belim tekrar baş gösterdiğinde derin nefes alarak eve çıktım. Herşeyin olduğu çantamda anahtarımı bulmak istemediğim için zile basıp beklemeye başladım. Andreas'ın arabası evin önündeydi. Bir kaç dakika geçtiğinde açan olmayınca kaşlarımı çatarak zar zor anahtarı çantada bularak kapıyı açtığımda evin ışıkları kapalıydı. Acaba uyuyorlar mıydı? Ama daha erken ve Lui beni görmeden uyumaz ki. Ayakkabılarımı çıkarıp eve girdim, sessizce kapıyı kapatarak salona ilerlemeye başladım. Karanlık salon beni karşılarken ışığın düğmesini bulmak için etrafa baktığımda belime arkadan sarılan kollarla yüreğim ağzıma geldiği için çığlık kaçtı dudaklarımdan. "Yakaladım!" Kulağıma dolan alaylı sesle derin nefes aldım. İlla yüreğimi ağzıma getirmen gerekiyordu demi. "Kalbime iniyordu Andreas niye sessiz sessiz yaklaşıyorsun" Sitemli sesimle oda aydınlandı, beni kendine çevirip kollarını belimden çekmediğinde onunla yüz yüze geldim. Kıvırcık saçları uzamıştı, kesmeyi bırakmıştı galiba. "Sürekli kaçtığın için olabilir mi Güzelim" Gözlerimi devirerek kollarımı göğüslerimin altında birleştirdim. Tamam biraz uzatmış olabilirim, her fırsat bulduğumda laf sokuyor olabilirim, evde onu görmemek için köşe bucak kaçıyor da olabilirim ama yakalanmıştım. Galiba konuşma vakti gelmişti çoktan. Korksam da ses etmedim. Onun varlığını özleyen ruhumu da susturdum. Aslında ne kadar ilgili bir baba olduğunu geldiğinden beri kanıtlamıştı. Öyle korktuğu gibi bir baba değildi. Lui babasına hayran bir çocuktu. Sadece Andreas'a o kadın için öfkeliydi. Bazen babam niye bizimle kalmıyor diye ağlama krizleri geçirirdi. O kadınla evli olduğunu anlatmaya çalıştığımda ise onunla evli değil diyordu. Geç öğrenmiştim ama Andreas bir kere bile o kadının yüzüne adam akıllı bakmamış. Batu anlatmıştı, sık sık beni ona soruyormuş. Buraya gelme sebebi ise bana silah doğrultan o adammış. Batu haber verdiğinde hemen bilet alıp gelmiş. Kavgalarımızda çoğu zaman sessiz kalan o oluyordu. Bana yaptığı bir yanlış görmemiştim ama korkuyordum. Ya yine aynı şeyleri yaşarsam diye endişe duyuyordum. "Güzelim bana bakar mısın?" Başımı ondan tarafa çevirdiğimde belimdeki kollarından birini çekip eli çeneme gitti. Üç yıl önce yaptığı gibi çenemi okşamaya başladığında dolmak için an kollayan gözlerim doldu. Dudağımın iç kısmını kanatmak ister gibi ısırdığımda kendimi tutuyordum. "Özür dilerim" Sanki biri bizi duyacak gibi fısıldadığında yüreğime işlenen o iki kelime yüzünden sol gözümden bir damla intihar etti. Uzun boyundan dolayı okşadığı çeneme eğilerek dudaklarını bastırdığında istemsizce gözlerimi kapattım. O ayrılana kadar ise açmadım, o da hareket etmeden bir süre üst üste çeneme öpücük kondurdu. "Biliyorum sana kaybettiğimiz o üç yılı veremem" Başını kaldırdığında gözlerimi araladım. Şimdiden sarhoş gibi hissediyordum kendimi. "Çektiğin acıları, döktüğün göz yaşlarını telafi edemem" Merakla yüzüne bakarken çenemdeki eli tekrar belimi bulduğunda öpücük kondurduğu çenem sızlıyordu. "Biliyorum bana öfkelisin ama ben senin için yaptım ne yaptıysam" Anlamazken gözümün altına öpücük kondurdu yavaşça. "O günler bir daha gelmesin ama bana o fotoğraflar geldiğinde dünyam başıma yıkıldı. Nefes alamadığımı hissettim. İnanmadım, kabul etmek istemedim. Benim sevdiğim kadın yapmaz dedim. Hastaneye geldiğimde yanına gelecektim ama bahçede o adama sarılıyordun. Arabadan bile çıkamadım, hayallerimin yerle bir oluşunu izledim. Fotoğrafların gerçek olduğunu gösteriyordu sanki. Kalbim o kadar çok acıdı ki nefes alamadım ben." Gözleri dolduğunda sanki o anlar gözlerinin önüne geliyormuş gibiydi. Hatırlıyordum o günü, Max'ın annesi hastaydı teselli etmek için sarılmıştım ki sarılmaya çok ihtiyacı olduğunu söylemişti. Ama dışardan öyle görüneceğini düşünmemiştim. "Eve geri gittiğimde annem senin o adamla sürekli görüştüğünü hatta Lui'nin bile ondan olacağından bahsetti. Kafayı yedim, evden kovdum annemi. Kendimi odaya kitleyip günlerce çıkamadım. Her şeyi düşündüm, acaba sana sevgimi belli edemediğim için mi o adama gittin diye düşündüm. Sonra bir kavga anımızda mutlu değilim, diye bağırdığın o anı hatırladım. Mutlu değildin benimle, seni mutlu olmadığın bir evliliğe zorluyamazdım. Artık Lui'nin benden olmadığına inanmaya başlamıştım. Belki benimle değil ama o adamla olursun diye boşanmak isteyen ben oldum. Yemin ederim mutlu olacaksın diye yaptım. Ben sevdiğim kadını isteyerek kimseye vermem, veremem" Duyduklarımı sindiremezken başını boynuma gizledi usulca. Boynumda hissettiğim ıslaklıksa dudaklarımın titremesine sebep olmuştu. "Andreas" Devamını getiremedim, belime daha sıkı sarılarak bedenimi kendine çekti. "Sen mutlu ol istedim, benimle olamadın belki onunla olursun sandım. Çok pişmanım, ilk defa, bencil olmadığım için çok pişmanım. Aşkımı koruyamadığım için, annemin yalanlarına inandığım için çok pişmanım. Ben seni çok özledim Adel, her gece fotoğrafına bakarak uyuduğum o geceler benim cehennemim oldu hergün. Annem o kadınla evlenmem için baskı yaptığında istemedim, senden başka hiç kimseyi kabul edemezdim. Yokluğuna alışamamışken bana yerini doldur diyordu annemle babam. Senin yanına gitmek istedim, belki uzaktan seyrederim diye umduğumda o adamla koridorda gülerek konuşuyordun. Benim aylardır çektiğim acılar yüzünden öfkemden kabul ettim. Sana değildi, belki de beni aldatmana bile değildi öfkem. Benim hasret kaldığım o gülüşünü o adamın görüyor olmasınaydı. Ben seni deli gibi özlerken o kadınla formalite icabı evlendim. Babam üstüme çok baskı kuruyordu, bende kabul ettim." Başını gizlediği yerden çıkarmadan konuşuyordu. İlmek ilmek yüreğime işlenen cümlelerinin arasında aşkımı koruyamadım cümlesini seçmiştim. Bende hatalıydım, bende aşkımı koruyamamıştım ki. En azından Andreas inanmamıştı gözleriyle görene kadar. Ama ben hemen inanmıştım bir aptal gibi. "Ama yemin ederim, sana yemin ederim ki o kadına değil yaklaşmak yan gözle bile bakmadım. Benim eşim, herşeyim sendin. Ben belki sevmeyi bilmiyordum, belli de edemiyordum ama kalbim bir tek senin adını sayıklarken başka birine yan gözle bile bakamazdım. Bakmadım da, yemin ediyorum bakmadım, o kadının yanına bile yaklaşmadım. Geceleri senin fotoğrafına bakarak, bende kalan elbiselerine sarılarak sabah ettim" Bende ağlamaya başlamıştım onunla birlikte. Boğazıma oturan yumruyla kollarımı beline sardım yavaş bir hareketle. Hissettiği ellerimle daha sıkı sarıldı. Belki de iteceğim sandı onu, bedenin kasılmasından bunu anlıyordum. Sarılmamla ise başını iyice yerleştirdi boynuma. Ne kadar sarıldık bilmiyorum ama saatler geçtiğini fark ediyordum. Birimizden bile ayrılmak için hareket gelmemişti. Üç yılın acısını çıkarır gibi sarıldık birbirimize. Çektiğimiz acılara ve aldığımız yaralara rağmen bir araya gelişimize sarıldık. Andreas kollarını gevşettiğinde başımı gömdüğüm göğsünden kaldırdım. Çok hızlı atan kalbi aynı benimkisiydi. Zira benim de kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Göz göze geldiğimizde kızarmış mavi gözleri bana öyle baktı ki utandığımı hissettim. Sanki dünyadaki en güzel şeymişim gibi bakıyordu ve bu beni utandırıyordu. "Seni seviyorum Adel, hep sevdim, daima da ne olursa olsun sevmeye devam edeceğim. Belki o günlerde itiraf edemedim ama ben sana deli gibi aşığım. Kendimi değil senin mutluluğunu düşünecek kadar da deliyim. Benden sağlıklı ve aklı başında hiç bir şey beklemek yanlış olur aslında. Ben seni ölecek gibi seviyorum, senin gülümsemen için ölmeye razıyım ben. Sen bende öyle büyük bir masalsın ki nefesimi kesen ama bana yaşadığımı hissettiren tek şeysin" Nutkum tutulmuştu, ben ilk defa onun gözlerinde kendimi gördüm. Ben ilk defa bu kadar sevildiğimi fark ettim. Annemle babam bile çıkarları doğrultusunda benimle iyiydiler lakin karşımdaki adam mutlu olacağım için ilk defa kendini düşünmemişti. Andreas hep bencil bir adamdı oysa. Ailesi onu bencil büyütmüştü ama benim için benden uzak kalmaya razı gelmişti. Ben ilk defa sevildiğimi hissettim, ben 29 yıllık yaşantımda karşılık beklemeden sevildiğimi gördüm. Oğlumun babasının gözlerindeki o acıyı ve hayranlığı gördüm. Kalbimi yeniden fethetmesine sebep olan bu olmuştu zaten. Yüzlerimizin ne ara birbirine yaklaştığını bilmiyorum ama Andreas tuttu kendini. Alnıma dudaklarını bastırdığında gözlerimi kapattım. Ne vardı dudağımdan öpsen, niye kendini tutuyon öküz. "Olmaz, birbirimize olan çekim yüzünden beni affetmeden yapamam sana bunu" Te Allah'ım, alan mutlu veren mutlu sanane. Öp gitsin, üç yıldır ayrıyız zaten o Şam şeytani anan yüzünden. Sinirle gözlerimi açtığımda bana masum masum bakıyordu. Gözünün biri de dudaklarımda kalmıştı. Gerizekalı, öpseydin böyle aç kedi gibi bakmazdın. 'sen öp' Ne! asla, ilk adımı ben mi atacağım. O öp- o öp, neyse siktir et, kimin öptüğünün ne önemi var. Yakasının iki yanını kavrayarak kendime çektiğimde onun neye uğramış haliyle üç yılın sonunda bir araya geldi dudaklarımız. Hareket etmeden kendine gelmesini bekledim gözlerimi sıkıca kapatarak. Kendine geldiğinde ise belimden tutup kendine çekti bedenimi. Dudaklarını araladığında alt dudağımı kavradı. Derinleşen öpüşmemizi kimse bozamazdı, nefes nefese kalana, birbirimizi tüketene kadar devam etti bu. "Oha, oha, çüş" Arkamızdan gelen sesle zar zor ayrıldık. Gözümün önünde uçuşan benekler yüzünden etrafı net göremezken arkama baktım. Bakmaz olaydım, Allah beni kahretmesin. Şuan bize ağzı açık bakan Sanem, Batu ve oğlum yüzünden kendimi kuma gömecektim. Eve yeni girdikleri ellerindeki poşetlerden belliydi. Önüme döndüğümde Andreas da bana bakmıştı kızarmış dudaklarıyla. Ağlak bir hal alan yüzümle gülmemek için başını başka tarafa çevirdi hain gavur. Ben nasıl açıklayacağım şimdi, bize ağzını ve gözlerini kocaman açmış oğluma. Bittim, kesinlikle bittim ben.
Bölüm hakkında düşüncelerinizi alayım gençler.
|
0% |