@ardenim1232
|
Yorum ve yıldız atmayı unutmayın lütfen.
Güzel okumalar..
§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§
Son hastama da bakıp eşyalarımı toplamaya başladım. Hemen eve gidip dinlenmek ve huzuru bulmak istiyordum. Hastaneden çıkıp arabama bindim. İtalya sokaklarında çok da yoğun olmayan trafikle hemen evime ulaştığımda yorgun olduğum halde gülümseyerek çantamı alıp tam arabadan inecekken çalan telefonumla durdum. Çantadan telefonu çıkarıp baktığımda Türkiye kodlu bir aramaydı. Kim olduğunu bilmediğim için açıp kulağıma tuttum. "Alo!" "Merhaba Gaye hanım ile mi görüşüyorum" Kulağıma hoş kadifemsi bir kadın sesi dolduğunda arkama yaslandım arabada. "Evet, pardon sizi çıkaramadım" "Gaye hanım biz sizi İstanbul Medipol hastanesinden arıyoruz. Yıllar önce çocukları hayatını kaybeden bir aile bebeklerinin yaşadığını iddia ederek hastanemize başvuruda bulundu. Şuan polis ve savcılıkla yürütülen davadan dolayı o hafta içinde doğan bütün bebeklerden kan örneği alıyoruz. Siz de o hafta doğanlar arasındasınız. İki gün sonra DNA testi için gelmeniz gerektiğini bildirmek için aramıştım." Derin nefes alıp önüme gelen perçemlerimi kulağımın arkasına iteledim. "Anlıyorum ama ben şuan İtalya'dayım, çok yoğun bir programım var. Bende doktorum aylar öncesinde belirlenen Amaliyatlarım var. Acaba kan örneği ve saç dokusunu ben göndersem size ulaşma ihtimali var mıdır?" Gayet kibar bir şekilde sorunumu dile getirdiğimde kadın bir dakika isteyerek bir kaç kişiyle konuştu. "Tabiki Gaye hanım, siz prosedürleri biliyorsunuzdur zaten o yüzden anlatmama gerek yok. Kanlar alındıktan bir ay sonra sonuçlar kamuoyuna duyurulacaktır. O gün gelmeniz gerek" "Tamam sorun değil gelirim bir ay sonra" Kadın teşekkür ederek kapattığında telefonu biraz durup omuzlarımı silkerek çantaya geri attım telefonumu. Arabadan inip iki katlı sade ve mütevazi evime ilerlerken acaba bu yaz tatil için nereye gitmeliyiz diye düşünüyordum. Evin kapısına geldiğimde çantadan zorla anahtarı bulup kilidi açtım. Ayakkabımı çıkararak içeri girdim, ayakkabımı elime alıp dolaba koydum. Üzerimdeki kabanı ve çantamı da kenara koydum sonra almak için. Girişin çapraz tarafında yer alan lavaboya girip hızla ellerimi yıkadım. Kulağıma salondan ve mutfaktan sesler doluyordu. Ellerimi kurulayıp lavabodan çıktım. Duyduğum küçük adım sesleriyle gülümseyerek salona girdim. Yerde oyun oynayan oğlum elindeki arabayı bırakıp hızla ayağa fırladı. "Hi Mami" Coşkulu bir şekilde beni selamlayan oğlumla gülerek yanına adımladım. Önünde diz çökerek onun hizasına gelmeye çalıştım. "Merhaba benim güzel oğlum" Kıpır kıpır oğlum hemen boynuma atladığında kahkaha atarak ince beline sardım kollarımı. "Çok öjyedi Mami" "Bende seni özledim bebeğim, ne yaptın bakalım bugün babanın yanında" Kollarını boynumdan çekip yüzüme baktığında ben beline sarılmayı bırakmadım. Küçük ellerini yanaklarıma koydu. "Boy boy seni öjyedim, o yıyan kadın da oydadyı biy daha gitmek istemiyoyum Mami" Yılan kadın mı dedi benimoğlum az önce. "Ne! Sen yılan kadın demeyi nerden öğrendin" Elimden geldiği kadar kötü ve argo kelimelerden uzak tutmaya çalışıyordum ama Allah aşkına kim öğretiyor benim çocuğuma böyle şeyleri. "Teyjem dedi yıyan kadın diye bence de yıyana benjiyo" Kıkırdayarak elinin birini ağzına kapattığında mutfaktan kahkaha atarak çıkan arkadaşım şaheserinden gurur duyuyor gibi baktı. "Sanem seni döverim, çocuğuma kötü söz öğretme bir daha" Gülerek ellerini havaya kaldırınca masum masum bana bakan oğlumu kucağıma alarak ayağa kalktım. "Annem o söz kötü, birine öyle demen hiç doğru değil. Hem babanın eşi o kadın, ne kadar sevmezsen sevme baban için ona saygısızlık yapma sakın" Küskünce kollarını önünde bağladı. Dudaklarını da sinirle büzünce gülerek alnından öptüm. "İyki boşadın o yayşagı ane" Üst üste duyduğum şeyleri sindiremezken beni şoka sokuyordu iyice oğlum. "Hani yavşak demek yoktu bundan sonra, bana söz vermiştin o kötü söz" "Baba da kötü şöz ijte, tam uydu" Boyundan büyük lafları beni dehşete düşürüyordu bazen. "Babanın yanında bir daha sakin böyle şeyler söyleme üzülür" Omuzlarını silkerek üstümdeki gömleğin düğmelerini açmaya başladı. "Annecim söz ver ondan sonra" "Şöj" Düğmelerin yarısına kadar açtıktan sonra ortaya çıkan göğüslerimle ağzını şapırdatarak sütyenden birini çıkardığımda küçük elleriyle tutarak emmeye başladı. "Yorgun duruyorsun" Başımı onaylarca salladım, yorgundum. Louis daha çok yoruyordu beni ama oğlum her şeye değerdi. Sadece babasına her gidip dönüşünde bu konuşma yaşanıyordu. Bir türlü ısınamamıştı, şahsen bende ısınmamıştım. Ailelerimiz istedi diye evlenmiştik ama ben Louis'e hamile kaldıktan sonra daha çok soğumuştum. Garip olan bir şeyler vardı, çözemediğim şeyler. Beni hamile olduğum halde defalarca aldatınca da çareyi boşanmakta bulmuştum. Oğlumun başkasından olduğunu düşünüyordum ama ben onun dışında kimseyle birlikte olmadım ki. Sanmıyorum o yüzden, ama bir insan oğluna neden bu denli soğuk olurdu ki. Mahkeme kararı yüzünden sadece cuma günleri gidiyordu ama gitmemek için yapmadığı numara kalmıyordu minik oğlumun. Ne kadar reddetmek istesem de oğlumun babasına benzeyen küçük çehresi su götürmez bir gerçekti. Yoksa kırk kere DNA testi yapardım. Üstten yüzüne bakarken iç çektim. Sanem çalan telefonuyla odadan çıkmıştı. Oğlum benim herşeyimdi, onun için vazgeçmeyeceğim hiç bir şey yoktu. Evliliğimden olan tek doğru şey kucağımdaki minik oğlumdu. Yoksa Andreas ile çoktan bütün bağımı koparırdım. Sadece Louis baba sevgisinden geri kalmasın istiyordum, baba sevgisini adam akıllı vermeyen hayvan babasından ayrı kalmasın diyeydi. Adam benimle boşanır boşanmaz bana sinirinden 1 ay sonra birini bulup evlenmişti. Oh olsun ona, şimdiki karısı sadece onu kullaniyordu. Yakında mahkemeye başvuracaktım oğlumun babasının yanına gittiği o bir güne de izin veremezdim. Louis genelde sadece benim yanımda Türkçe konuşuyordu bir de sinirlendiğinde. Onun dışında ingilizce ya da İtalyanca konuşuyordu. Duyduğu kelimerleri veya cümleleri peltek diline rağmen tekrar etmeye bayılır. Bundan bir yıl önce ailemin trafik kazası geçirip hayatlarını kaybettikleri gün Sanem ve Batu'dan duyduğu küfrü herkesin içinde bağırarak söylemesi gibi mesela. Allah'tan o gün cenazedeki herkes yabancıydı, biri bile Türkçe anlamıyordu. Baya kızmıştım oğluma, o da beni bir hafta trip atarak cezalandırmıştı. Eskiden trip atan erkek mi olur diyordum ama oğlum çok tatlı oluyordu. Sarı kıvırcık saçları, mavi gözleri babası olacak o andavalın aksine çok tatlı duruyordu oğlumda. İç çekerek kıvırcık buklelerinden parmaklarımı geçirdim. En büyük şansımdı, canımın parçasıydı. Hayallerimin ve hedeflerimin arasında hiç bir zaman anne olmak yokken şimdi en büyük mutluluk kaynağımdı. "Seni seviyorum meleğim, iyiki kondun hayatıma" Sessiz mırıltımı duymadı, iştahla emdiği sütle birlikte gözleri kapalıydı. Nerdeyse üç yaşına basan oğlumun küçücük olan bedenini biraz daha kendime çektim. Annemle babam bir kere bile torunlarını kucaklarına almamışlardı. Oğlumun anne sevgisi dışında bütün yanları kırıktı. Andreas bile çok nadir kucağına alıyordu benim el üstünde taşıdığım oğlumu. Göndermek istemiyordum, oğlum da istemiyordu biliyordum ama yapacak hiç bir şeyim yoktu işte. Yazları en azından tam zamanlı benim yanımda oluyordu oğlum. Çünkü yaz aylarında çok aksi oluyordu ve Andreas'ın hayatını burnundan getiriyordu. Ah ah ben oğlumun aldığı her nefes için şükrediyordum oysa...
Bölüm hakkında düşüncelerinizi alayım.
|
0% |