@ardenim1232
|
Yorum ve yıldız atmayı unutmayın lütfen.
Güzel okumalar.
❄️❄️❄️
Üstümdeki kanlı önlüğü çıkarıp kirli sepetine attığımda baştan aşağı kan olduğumu fark etmem çok sürmedi. Derin nefes aldığımda burnuma kanın demirsi keskin kokusu doldu. Üstümdekileri de çıkarıp odamda olan küçük banyoya attım bedenimi. Hızlıca vücudumdaki kanlardan arınıp çıktım banyodan. Bugün acilde nöbetçiydim ve üst üste ağır yaralanma vakaları geliyordu. Sonunda eve gideceğim için rahattım en azından. Lui'nin yanında Sanem kalmıştı. Zaten oğlum teyzesine aşıktı, zorluk çıkaracağını sanmıyordum. Daha üç yaşında olsa da çapkın olacağını şimdiden belli ediyordu sıpa. Üzerimi giyinip saçımın ıslaklığını havluyla aldım. Bu sırada çalan kapıyla gelmesini söyledim. İçeri hastanede nadir konuştuğum doktorlardan biri girdi. "Merhaba Adelina, başhekim bizi çağırıyor haber vermeye geldim" Başımı sallayarak elimdeki havluyu kenara bıraktım. "Tamam gidelim" Telefonumu elime alıp beraber odadan çıktığımızda boş koridorda ilerliyorduk. Max iyi biriydi, oğlumla konuşmuş olan nadir kişilerden biriydi. Hastanedeki herkes oğlum olduğunu biliyordu ama daha önce görmemişlerdi. Başhekimin odasının önüne gelince Max kapıyı çalıp gelen onayla içeri girdi bende ardından girdim. "Ekibin geri kalanı da geldiğine göre toplantıya başlayabiliriz" Konuşan yaşlı adama baktık hepimiz oturduğumuz yerde. Beş kişiden oluşan ekibin hepsi doktorlardan oluşuyordu. Büyük televizyondan açılan ekrana döndük hepimiz. Bir beyin tomografisiydi, görür görmez anlamıştım ve tümör vardı. "Ölmek üzere olan bir çocuk, kimse cesaret edip ameliyat edemiyor çünkü tümör yavaşça yayılmaya başladı. Ailesi bizim hastaneye başvurdu, ama bu halde yolculuk yapamayacağı için hastanemiz çocuğun şuan yattığı hastaneye doktor gönderecek. Bu ekibin başında Adelina sen olacaksın" Genelde Max olurdu, bu sefer neden ben. Ayrıca çocuğa da üzülmüştüm, umarım elimizden geleni yapabilirdik. "Ama efendim benim bu ay ful ameliyatım var nasıl olacak" "Kay ve Cart siz Adelina ve oraya gidecek iki doktorun ameliyatlarını alacaksınız. Ayrıca Adelina ameliyatı yaptıktan sonra başarılı olursanız hasta uyanana kadar sen gelmeyeceksin hasta takibini bizzat sen yapacaksın. Max ve Henry siz geleceksiniz ameliyattan sonra" Benim için sorun değildi, hem farklılık olurdu bana da. Bazen çift ana dalda doktora yaptığım için pişman oluyordum ama olsun. İşimi ve mesleğimi seviyordum. "Efendim genelde ben kalırdım bu sefer neden Adelina" Max'ın meraklı ses tonuyla ben de başhekime baktım. Bende merak ediyordum bu hususu. "Çünkü gideceğiniz yer Türkiye, aranızda oraya uyum sağlayacak ilk kişi Adelina. " Vay be yıllardır görmediğim ülkemi göreceğim ha sonunda. Diğer doktorlara bu mantıklı gelince sessiz kaldılar. "Yarın yola çıkacaksınız, orda kalacağın evi ayarladı hastane Adelina. Oğlunla birlikte kalmanda sorun olmaz" Başımı onaylarca salladım yavaşça. Bunu düşünmeleri iyi olmuştu. Odadan çıkıp hastaneden de çıktım. Arabama binip evime sürdüm arabayı. Test için kan ve saç örneğini iki hafta önce göndermiştim. Ama bu sefer benim de Türkiye'ye gidecek olmam tamamen bir tesadüften ibaretti. Telefonumu arabaya bağlayıp rastgele bir şarkı açtım. Çalan şarkıyla dudaklarımda bir tebessüm oluştu. "Uzaktan sevda etmek Girisin yerin dibina Yakından seven yarum Gelsin girsin koynuma"
Şarkıya eşlik ederken kendi kendime güldüm.
"Kar yağar sine sine Yarun elbisesine Eski yarun ömrünü Ver Allah yenisine"
Yanan kırmızı ışıkla durdum, bir yandan da şarkı söylemeye devam ettim sesi biraz daha arttırarak.
"Aha koy sevduğum Başuni omuzuma Olmasa demezuk Denemedik boşuna" "Gözler şelale olmuş Akar akar durulmaz Bi insan bi yürekten İki defa vurulmaz" Yeşil yandığında gaza basarak yola devam ettim.
"Gözler şelale olmuş Akar akar durulmaz Bi insan bi yürekten İki defa vurulmaz" "Dere akar aşağa Suyu vurmasın sana Yar edermisin seni Benden başka uşağa" "Aha koy sevduğum Başuni omuzuma Olmasa demezuk Denemedik boşuna" "Gözler şelale olmuş Akar akar durulmaz Bi insan bi yürekten İki defa vurulmaz"
Şarkının da bitmesiyle eve gelmiştim. Telefonumu ve çantamı alıp arabadan indim. Kapıyı kitleyip eve adımladım. Bu sırada ben size kendim hakkında bilgi vereyim en iyisi. Beyin Cerrahı Gaye Arslan ben, annem ve babam iş insanlarıydılar. Ben doğduktan sonra yurtdışına yerleşmişler. Benim asimile olmamı istemedikleri için normal okul eğitimimin yanında özel Türkçe ve Tarih derslerim oluyordu. Üniversiteyi Harvard'da okumuştum. Başarılı ve parlak bir kariyerim vardı. Bir evlilik yapmış ve boşanmıştım. O evliliğimden olan minik bir oğlum vardı. "Mami Mami Mami" Duyduğunuz gibi tam bir anne aşığı bir çocuktu. "Payka gideyim hadi hadi" Pardon park aşığı bir çocuk demem daha doğru olurdu. "Hele bismillah de oğlum yeni girdim eve" Dudaklarını büzüp kollarını önünde bağladığında gülerek üstümdeki ceketi çıkardım. "Hem tatile gideceğiz iki gün sonra" Mavi gözlerini kocaman açarak benden tarafa döndüğünde gülerek kucağıma aldım bebeğimi. "Evet evet yarın Türkiye'ye gidiyoruz oğlum" Küçük ağzı da şaşkınca açıldığında salona doğru adımladım. "Nereye gidiyoruz?" Sanem şaşkınca mutfaktan çıktığında ona döndüm. "Türkiye'ye gidiyoruz, orda girmem gereken bir ameliyat var. Hastanın başında bekleme görevi da bana kaldı eee tatil yaparız hazır gitmişken" "Mükemmel olur valla, bende bayadır gitmiyorum annem dövecek beni gördüğü yerde" Gülerek oğluma baktığımda düşünceli olduğunu gördüm. "Ne düşünüyorsun bebeğim"
Çekinerek bana bakıp önüne döndü. "Şey, babamı göyemeyecek miyim?" Kaşlarım havalandığında gülümseyerek oğluma baktım. Ne kadar inkar ederse etsin babasını seviyor ve görmek istiyordu. Beni tutan da buydu ya zaten. "Oğlum sadece bir kaç ay tatil yapmaya gideceğiz sonra yine döneceğiz İtalya'ya. İşim nedeniyle gidiyorum, hem babanla istediğin kadar telefonla konuşabilirsin" Morali bozulmuştu ama gülümsemeye çalışarak toparlanmaya çalıştı. Ah be bebeğim, babaya çok ihtiyacın var biliyorum ama o hayvan bunun farkında değil. Umarım yokluğumuzda fark eder. Çünkü ben senin üzüldüğünde dayanamıyorum. Elimde olsa o adamla bile barışırdım senin için ama baban beş kuruş etmeyen bir herifin tekiydi. En azından bana öyle göstermişti. Ayrıca bana neden bu denli düşmandı anlamıyordum ki. Oğlumu yere bırakıp odama çıktım, banyoya girip hızlı bir duş alarak havluyu vücuduma sararak çıktım banyodan. Giyinme odama girerek valizimi açıp koydum yere. Gerekli giysilerimi valize koyarken düşünüyordum. Yıllardır görmediğim ülkemi düşünüyordum. Ameliyat zorlu geçecekti farkındaydım ama yapacak hiç bir şeyim yoktu. O çocuğun daha 19 yaşında olduğunu öğrenmiştim. Daha çok küçüktü ve hayat mücadelesi veriyordu. Bizim elimize diken battığında bile ne denli canımız yanıyordu. Ama o çocuğun beynini kemiren bir virüs vardı. Bizim görevimiz onları hayata geri kazandırmak ve yaşatmaktı. Onu hayatta tutmak için elimde gelen herşeyi verecektim. O ameliyathaneden mutlu ve huzurlu bir şekilde ayrılacağım. Evlat acısını bildiğim için hiçbir anneye bu acıyı yaşatmayacağım. Kendime söz veriyorum kim olursa olsun hangi sebeple olursa olsun mesleğime sadık kalıp herkesi iyileştieceğim. Bana böyle öğretildi, o masadaki azılı bir suçlu bile olsa iyileştirmek zorundaydık. Biz hakim veya savcı değildik çünkü. Yargılamak onların göreviydi bizim ise kurtarmak. Kimliği, kökeni, yaşamı,ailesi bizim ilgileneceğimiz kısım değildi asla. Benim görevim yaşatmaktı ve ömrümün sonuna kadar mesleğime sadık kalacaktım...
Bölüm hakkında düşüncelerinizi alayım gençler.
|
0% |