Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.Bölüm

@ardenim1232

Yorum ve yıldız atmayı unutmayın lütfen.

Güzel okumalar.

 

❄️❄️❄️

 

Karşımda oturan adama baktığımda derin nefes aldım. Bu konuşmayı yapmaktan sıkılmıştım.

"Türkiye'ye gideceğiz bir kaç aylığına biz"

Sessizliği keserek konuştuğumda dışardaki bakışlarını bana çevirdi anında.

"Ne, neyden bahsediyor"

Kırık Türkçesiyle konuştuğunda dudaklarımı yalayarak bu sefer ben başımı dışarı çevirdim.

"Ameliyatım var hastayı hemen bırakamayacağım için başında bekleyeceğim, bu sırada Lui de benimle olacak"

Mavi gözlerine baktığımda anlamadığım bir şekilde bakıyordu bana. Onunla olan ilişkim hep çok farklıydı. Belki, belki bambaşka karşılaşsaydık daha güzel şeyler olabilirdi.

"Neden daha önce haber vermedin"

Neden sinirlenmişti ki, umrunda bile değildik oğlum ve ben.

"Bugün planlandı zaten, yarın da uçağımız var. Haberin olsun diye çağırdım seni. Malum oğlumun babasısın"

Öfkelenmişti sözlerime, saçlarını kestirmişti. Kıvırcık saçları düz duruyordu ama kıvırcıktı biliyordum.

Daha doğrusu biz boşandıktan sonra saçlarını bir daha uzatmamıştı ki.

Kahverengi saçları vardı ama oğluma bu özelliği sarışın olarak geçmişti.

Belki de oğlumun da sonradan saçlarının rengi koyulaşırdı. Çünkü babasının çocukluk fotoğraflarının kopyasıydı oğlum.

"Lui benimle kalsın sen ameliyatını yap gel"

İlk defa oğlumun onunla kalmasını istediğinin şaşkınlığıyla gözlerim aralandı.

"Andreas o kadın o evdeyken ben oğlumu bir gün zor gönderiyorum. Ben 9 ay karnımda taşıdığım çocuğumu sokakta bulmadım. Lui benimle geliyor sende kararıma saygı göstermek zorundasın, göstermiyorsan da keyfin bilir çünkü biz yarın gidiyoruz"

Onunla inatlaşmamdan hep nefret ederdi. Oysa biz hep inatlaşmıştık. Annesi yüzünden evimizde huzur denen hiç bir şey kalmamıştı.

Bazen eski günleri özlediğimde kendimden nefret ediyordum, çünkü güzel bir günüm geçmemişti.

"Lui benim de oğlum Adelina, benim iznim olmadan götüremezsin, bunu sende iyi biliyorsun"

Sesini biraz yükselterek kendini tutmaya çalıştı. Alayla gülerek önümdeki kahveden bir yudum daha aldım.

"Ne yapacaksın Andreas, beni şikayet mi edeceksin. Seversin sen beni birilerine şikayet etmeyi olmayan şeyleri sayıklamayı"

Benim keskin sesim onun gözlerindeki kıvılcımları ateşe çevirmişti.

Ayağa kalkıp çantamı elime aldım. Hareketlerimi izlerken masaya eğilerek yüzüne yaklaştım.

"O kadar iyi bir babaysan karından izin alıp oğlunu Türkiye'de görmeye gelirsin sevgili eski kocacığım"

Gözlerimiz birbirine o denli yakınken aramızda bir soğuk savaş vardı. Olduğum yerde doğrulup üzerimi düzleyerek çıkışa ilerledim.

Senin o kafanı masaya vura vura yerine getirirdim ama neyse, dua et oğlumun babasısın.

Arabama binip eve sürdüm, aklımı karıştıran sorularla.

Yaklaşık üç yıldır bir türlü çözüm bulamıyordum. Bazı zamanlarda kopukluk vardı. Mesela Andreas'ın beni aldattığı gün, o gün tamamen bir muammadan ibaretti benim için.

Dünyanın başıma yıkıldığını hissetmiştim. Garip bir şekilde annesi yanımdaydı bana destek olmuştu.

Oysa Andreas'ın annesi benden nefret ederdi. Hamile olduğum için kafa yormamıştım ama şuan çok kafamı karıştırıyordu.

Şöyle de bir şey vardı ki artık bir önemi kalmamıştı . Andreas beni aldatmıştı ve biz boşanmıştık.

Tek başıma geçirdiğim hamileliğime üzülüyordum sadece. Tamam severek evlenmedik kabul ediyorum ama severdim, mantığımın uyuştuğu nadir insanlardandı o.

'hala mantık diyorsun ya komik, sen Andreas'a aşık olmaya başlamıştın Gaye. Ne mantığından bahsediyorsun'

İç sesimin yüzüme vurduğu gerçekle sessiz kaldım. Demiştim ya artık bir önemi kalmamıştı ve ben önüme bakacaktım.

Gururum ve onurum herşeyden önemliydi. Andreas ise benim için sadece eskiden ibaretti.

Ah birde oğlumun babası olması vardı. Pek de baba sayılmazdı aslında. Sevgisini göstermeyen babaya ne kadar baba denirdi bilemiyordum. Hata bendeydi aslında, Andreas hep böyleydi, Lui için değişmesini beklemek saçmalık olurdu.

Evin önüne geldiğimde inip kapıyı çaldım. Şuan hiç anahtarı arayamazdım. Kapıyı yorgun bir şekilde açan Sanem'le içeri girdim.

"Hoşgeldin bebeğim"

"Hoşbuldum da hayırdır niye bu kadar yorgunsun sen"

Derin nefes alıp belini ovdu yavaşça.

"İçeri geç anlarsın"

Kaşlarım çatılırken kabanımı ve çantamı dolaba bırakıp içeri adımladım. Ama salona girdiğimde beni karşılayan görüntü içler acısıydı.

"Gitmeyecem, ben iştemiyoyum"

Ağlayarak etrafı yerle bir eden oğluma ağzım açık bakakaldım. Evde kırılmadık şey kalmamıştı.

"İştemiyoyum gitmek"

Burnunu çekerek annemin benim için müzaideden aldığı vazoyu da kırdığında kendime geldim.

"Lui?"

Sesimle bana döndü, yüzü kıpkırmızı olmuştu ağlamaktan. Ben evden çıkmadan çok iyiydi. Hatta orda neler yapacağımızı konuşmuştuk.

"Mami"

Suçlulukla konuştuğunda tek kaşımı havaya kaldırarak baktım yüzüne.

"Evet açıklamanızı bekliyorum bay Lui"

Ağlamaya devam edecekti ki sert bakışlarımı görüp hemen durdu.

"Özüy diyeyim"

"Ben senden özür beklemiyorum Lui, açıklama bekliyorum"

Dudaklarını büzerek önüne gelen kıvırcık bükülesini elinin tersiyle yüzünden itelemeye çalıştı.

"Babamı ayadım"

Başımı onaylarca sallayarak koltuğa oturdum. Yanıma gelmek isteyince elimi havaya kaldırarak durdurdum onu.

"Oraya otur"

Elimle karşımdaki koltuğu gösterince dudaklarını büzerek bana baktı ama dediğimi yaptı. Yanıma gelseydi büyük ihtimalle ağlama krizine girerek bana unutturacaktı olayı. Ama yemezlerdi.

"Evet babanı aradın"

Küçük ayakkabılarına baktı koltuğun üstündeki.

"Ben heyecanyı heyecanyı anyattım gideceyimizi, ama konuşmadı sonya sonya sende gey giyince o konuştu"

Kaşlarım çatıldı iyice, ne zaman aramıştı ki. Andreas zaten benim yanımdaydı.

"Baban mi konuştu"

Burnunu çekerek başını iki yana salladı. Her an tekrardan ağlamaya başlayabilirdi.

"Hayıy, o yıyan konuştu"

Hay ben senin Andreas, ağzına memleket, neyse.

"Ne dedi o kadın sana Lui"

Kendimi sakin tutmaya çalışarak konuştuğumda sinirlerimi dizginlemeye çalışıyordum.

"Biy daha babamı ayamamamı söyyedi. Beni hiç sevmiyoymuş öyye dedi, ben çok üzüldüm mami, babam beni sevmiyoy mu?"

Dudakları titrerken maviş gözlerinden boncuk boncuk damlalar düşmeye başlamıştı anında.

Hızla oturduğum yerden kalkıp oğlumu kucağıma aldım. Sesli bir şekilde ağlayarak bana sokulduğunda titrek bir nefes aldım.

Bittin bu sefer Andreas, bu sefer kimse seni elimden alamaz. O bir günlük görmeyi bile izin vermeyeceğim sana.

Oğlumu bugün böyle ağlattınız ya ben size daha beterini yapacağım. Ağlayarak kucağımda uyuya kalan minik oğlumu odasına götürüp yatağına yatırdım.

Kapısını tam kapatmadan hızla aşağı indiğimde kapıya yönelecektim ki Sanem tuttu bedenimi.

"Sakın bir delilik yapayım deme yarın gidiyoruz zaten"

Öfkeden bütün vücudum titriyordu. Kendimi telkin ederek sakinleştirmeye çalışırken salonda dört dönüyordum.

"Lan, lan sen nasıl kalpsiz birisin ya. Daha küçücük, Lui daha küçücük."

Öfkeyle saçlarıma asıldığımda Sanem'in de canı sıkılmıştı.

"Ben böyle olacağını bilmiyordum telefonu isteyince oynayacak sandım nerden bileyim babasını arayacağını"

Suçlulukla konuştuğunda onu suçlamadım. Evde telefonunu unutan o dallamadaydı suç.

Aklıma gelen şeyle hızla telefonumu elime aldım. Andreas'ın numarasının üstüne tıklayıp kulağıma tuttum. Bu sırada da hala solunu arşınlıyordum.

Telefon sonunda açıldığında onun konuşmasına izin vermeden ben başladım konuşmaya.

"Sen nasıl haysiyetsiz bir adamsın lan"

"Ne?"

Şaşkın sesi kulaklarıma dolduğunda daha çok sinirlendim.

"Bitti Andreas, herşey bitti. Dava edeceğim seni, bir daha oğlumun yüzünü görmeyi geç sesini bile duymana izin vermeyeceğim. Benim oğlumun gözünden düşen yaşlar kadar sizden uzağa götüreceğim. Yemin olsun, bugün benim oğlum babam beni sevmiyor diye ağladığı için ona yeni bir dünya kuracağım. İçinde senin ve o kaltak karının olmadığı"

Öfkeyle bağırarak konuştuğumda sakinleşemiyordum. Damarlarımda dolaşan kan bedenime fazla geliyordu.

"Bugün birde utanmadan iyi baba rolleri kestin Lui benimle kalsın dedin. Ne kadar salağım, ilk önce git karına daha üç yaşındaki bir çocuğa baban seni istemiyor dememeyi öğret sen. Bundan sonra sakın karşıma çıkma, andım olsun seni gebertirim Andreas"

Cevap vermesini beklemeden telefonu kapatıp öfkeyle duvara çarptım. Kanım adeta kaynıyordu, oğlumu ağlatmışlardı. Benim canımın parçasını paramparça etmişlerdi.

Seni asla affetmeyeceğim Andreas, yemin olsun ölsen bile affetmeyeceğim...

 

 

 

 

Bölüm hakkında düşüncelerinizi alayım gençler..

 

Loading...
0%